![]() |
#1 |
![]() Arap-İsrail Meselesi ve Türkiye
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, bugün birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşacaklar... Orta Doğu’nun en çetrefil ihtilafının tarafları olan iki ülke devlet başkanlarının, yabancı bir parlamentoda ve ilk defa birlikte, aynı zamanda konuşma yapıyor olmaları; bir çok yönden önem taşıyor. Nitekim konuyu bu yönden ele alan pek çok haber ve yorum Türk medyasında yer alıyor. Sembolik açıdan bakıldığında; pek çok ilkler; bu arada ilk defa bir İsrail Cumhurbaşkanı’nın TBMM’de konuşma yapması söz konusu... Abbas ve Peres’in Türkiye’deki buluşmasına; farklı zaviyeden bakan kalemler, oldukça değişik anlamlar yüklüyorlar. Olumlu bakanların yanında, ihtiyatlı ve hatta olumsuz yaklaşanlar da var. Filistin-İsrail meselesi; Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’ün dün Peres ile yaptığı ortak basın açıklaması sırasında da ifade ettiği üzere; sadece bu iki ülkeyi ilgilendiren bir konu değildir. İsrail’e komşu olan diğer Arap ülkeleri de bu ihtilafta ayrı ayrı taraf olduğu gibi; mesele bütünüyle Orta Doğu Bölgesini ve burada yer alan devletleri yakından ilgilendiriyor. Ayrıca Bölgenin stratejik özellikleri dolayısıyla, fiziki olarak bölgeye en uzak coğrafyada yerleşik bulunan küresel aktörler de; bölge ülkelerinden daha fazla müdahil durumda bulunuyor... Öyle ki, ihtilafın giderilmesi; bu çoklu müdahaleler dolayısıyla kolaylaşmıyor, hatta giderek zorlaşıyor! Takvimi kesinleşmemiş olmakla birlikte; yaklaşık bir ay içinde ABD’nin Annapolis şehrinde düzenlenecek olan Orta Doğu Konferansı öncesinde; Filistin ve İsrail Devlet Başkanlarının; Abdullah Gül’ün daveti üzerine Ankara’da bir araya gelmiş olmaları, her şeye rağmen büyük önem taşıyor. Bahse konu konferans öncesindeki en önemli hazırlık ayağı ve konferansın içinin doldurulması bakımından da büyük katkılar yapması bekleniyor. Zira Orta Doğu Konferansının katılımcıları henüz net olarak belli olmuş değil. Diğer taraftan mesela Mısır, bu konferansın ertelenmesini istiyor. Mahmud Abbas ve Şimon Peres’ten önce; Orta Doğu Barışı için kilit ülke durumunda olan, Suriye’nin Devlet Başkanı Beşar Esat Anakara’ya gelmişti. Yine Arap -İsrail ihtilafında, önemli bir denge unsuru olan Suudi Arabistan’ı göz önünde bulundurmak gerekiyor. Üç gün önce Türkiye’yi ziyaret eden Kral Abdullah’ın temasları sırasında; Filistin-İsrail ihtilafı ve genel olarak Arap-İsrail meselesi; tabii olarak gündem maddelerinden birini teşkil etti. Esasen Türkiye, hem günümüzdeki bölgesel güç konumu ile ve hem de Osmanlı Devletinin mirasçısı olarak; bu bölgedeki tarihi etki alanlarıyla; Filistin -İsrail probleminin çözümüne dönük gayretlerde önemli rol oynayabilir... Bu hususu, Şimon Peres de açıkça dile getirdi. Türkiye; hem İsrail hem de Filistin ile iyi ilişkilere sahip. Her iki tarafın da önemli ölçüde güven duyduğu bir ülke. Türkiye hem siyasi, hem ekonomik alanda, yeniden canlandırılmak istenen barış sürecinin ilerleme kaydetmesine; hakikaten önemli katkılar verebilir. Nitekim dün, İsrail Cumhurbaşkanı; bu konuda Türkiye’nin ortaya attığı bir çok görüşün hem İsrail ve hem de Filistinliler tarafından kabul edildiğini belirtti. Ancak her şeyin süt liman olmadığını da hatırda tutmak gerekiyor. ‘Belli ölçüde’ diye, limitlerine işaret etmek istediğimiz güven duygusu önemlidir. Mesela Şimon Peres, İran’ın nükleer program çalışmaları konusunda; Türkiye’den farklı düşündüklerini özellikle belirtme ihtiyacı duydu!.. Aynı durumun Suriye hakkında da geçerli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Keza Lübnan da öyle... Buradan şu noktaya gelmek istiyoruz: Filistin-İsrail ihtilafı, uzun zamandan beri adeta kendi haline terk edilmişti. Kuarted denilen BM, AB, ABD ve Rusya dörtlüsünün üzerinde ilerleme kaydetmeleri beklenen ve “Yol Haritası” olarak isimlendirilen plan; İsrail’in tek taraflı atraksiyonlarıyla ve ABD’nin de buna gösterdiği sınırsız müsamaha ile daha işin başında boşa çıkarıldı! Görev süresinin sonuna yaklaşan Bush’un, geride kendisine puan kazandıracak bir iz bırakmak üzere; yeniden barış sürecini canlandırılmaya çalışması ne kadar mümkün olacaktır? Cevabı hiç de kolay olmayan bir soru. Her şeyden önce, Bush Yönetimi’nin Orta Doğu ve genel olarak dünyadaki itibarı kötü bir seviyede. Orta Doğu’yu tek başına dizayn etmeye kalkışan ancak daha ilk adımda duvara çarpan ABD; Orta Doğu konusunda, Türkiye’nin destek olması ihtiyacını, her zamankinden daha fazla hissedebilir. Noktalar İsmail Kapan
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|