İntifada
05-01-2011, 16:47
1 Mayıs ve İslam Devrimi!
"İslamcıların cuması, camisi, haccı bizde olsa, istediğimiz yerde istediğimiz zaman devrim yaparız!"
Bu sözü duymuşsunuzdur, çok eskiden komünist bir arkadaşımdan duymuştum, onların sözüdür…
Bugün 1 Mayıs...
Önemli olabilir...
Ben 1 Mayıs`a gitmedim ama az sonra kalkar giderim veya hiç gitmem, benim için ayrım noktası olacak önemi haiz değil yani...
Açıkçası bu sene gidecektim; ama birkaç gün önce bir grup TKP militanının AGD’nin Kutlu Doğum standına saldırması üzerine, bu Kemalist güruhla aynı meydanda bulunmak da istemedim…
Zeten benim aklım başka yerde, canım yanıyor, içim kan ağlıyor...
Benim canımı acıtan, Müslümanlar`ın İslam`ı diğer akım, fraksiyon ve çakma dinlerden fark edememeleri...
İçimi yakan yokluğumuz ve parçalanmışlığımızdır…
Neden "Ey Müslüman İşçi! Ey Peygamberlerin Kardeşi! Kalk ve Ara Hakkını! Diril-işçi! Diren-işçi!" diye bir pankartla yürüyemedi bir kaç milyon Müslüman elele omuz omuza Saf Saf, hiç düşünür müyüz...
Ne kadar da az düşünüyoruz…
Neden milyonlarcasından 1 milyon Müslüman dahi çıkıp, İslam Devrimi`ni dillendiremiyor, isteyemiyor, yapamıyor!
Neden en ‘İslamcı’ denilen, ‘radikal’ diye etiketlenen, veya ağzından Din-iman-kitap-mezhep-peygambere salavat düşmeyen insanlara bir İslam Devrimi dedirtemiyoruz!...
Neden ayetlerden İbrahim`in kırdığı Put`u okuyan kardeşim Devrim`i fark edemiyor...
Neden `ruhban sınıfından üstünde bulut gezen bir şeyh` gibi anlatılan peygamberin siyerlerini ağlayarak hıfzeden, aylarca gül kokulu nebiyi anan kardeşim Resul Muhammed aleyhisselam`ın Mekke-Medine kasabalarında kök veren Evrensel ve Zamanlar Üstü İslam Devrimi`ni anlayamıyor!
‘Biz katılmayalım!’ demiyorum 1 Mayıs`a, mesele o değil...
Ama Cuma’mız yani haftada bir gün şehir şuralarımız,
hacc’ımız yani senede bir gün küresel çapta dev toplantılarımız,
Cami’miz yani bize ait mekânlarımız yok mu?
İslami Devrim zihinlere oturmuyorsa, zihinlerin nasıl iğfal edildiğini fark ve itiraf edecek Müslümanlarımız yok mu, buralardayım ben…
Usulen,
İşleri ve oluşları Allah’a,
Hisleri ve düşünceleri İman’a,
Hayat’ı İnsan’a,
İnsan’ı İslam’a,
İslam’ı Devrim’e bağlayamayan bir zihin yapısının Müslüman’lık iddiası,
İslam’ı ya Devlet’in Resmi ve Kutsal Statükosu ya da toplumun afyonu haline getirmek üzere aramıza sızdırılan tahrifi anlayamamasından dolayıdır!
Bugün Müslümanlar meydanlarda -olmuyorsa değil- olamıyorsa işte bu sözünü ettiğim disiplini ve dinamizmi anlayamamasından dolayıdır…
Ancak umutluyum…
Bir gençlik var ki, pespayelikleri fark ederek yükseliyor, çoğalıyor, değerleniyor…
Bir gençlik var ki, Muhammed aleyhisselam’ın Mekke’deki çıkışında yanında olan gençler kadar saf, temiz, muhakemesi kuvvetli ve azimli…
Bir gençlik ki geleneğin tahrifini de, modernitenin fesadını da fark ediyor…
Ve bu gençlik, Kur’an’ın bir yanıyla da İslam Devrim Tutanakları olduğunu,
Peygamberimiz Resul Muhammed aleyhisselam’ın bu devrimin lideri olduğunu,
Velhasılı kelam bütün semavî dinlerin aslında Allah’ın vazifelendirdiği Liderler/Peygamberler olduğunu anlayan ve kendi sorumluluk alanının ne kadar geniş ve önemli olduğunu idrak eden bir görünüm arz ediyor…
Din’in, İslam’ın, Peygamberler’in yeryüzünde fitne, fesat, adaletsizlik, boyunduruk, diktatörlük, sömürme ve semirmeyi sonlandırmak ve yerle bir etmek için,
insanları yalnız bir Allah’a boyun eğmek suretiyle şeyh-ağa-alim-başkan -başbakan-patron her kim olursa olsun hiç kimseye boyun eğmeyen, eşit, hür ve özgür varlıklar kılmak için geldiğini anlayan bir zihin yapısı, Allah’ın zimmetine girmiş demektir!
Resulullah aleyhisselam, bir hadisinde, “Sabah namazını kılan Allah’ın Zimmeti’ne girmiş demektir! Aman ha! Dikkat edin! Allah’ın zimmetinde olana zarar vermeyin!” buyuruyor…
İşte aynen öyle de bu zihin yapısındaki bir Müslüman da üzerine başka bir güneşin doğuşunu kabul etmez, edemez…
Hele hele Allah`a yüzde 100 iman eden ve İman`da Pazarlık olmayacağını idrak eden bir Müslüman, `Allah`sız Devrim` propagandalarının Allah`ın usülüne ne kadar ters olduğunu fark etmeksizin, her rüzgara boyun eğen bir dal gibi olamaz...
Sözünü ettiğim Müslüman, geleneğin dayatmalarına veya laf kalabalıklarına değil,
İslamcı ‘Mekke’deki tedric mi Medine’deki devlet mi?’ tartışmalarına değil,
şaşılacak şekilde Allah Resulu`nun arkadaşı Ebu Zer üzerinden geliştirilen ve `İyi insan olmak ve devrim yapmak için Allah`a inanmak şart değil!` safsatasını ülke sathına yaymaya çalışanlara değil,
her şeyden ve herkesten önce,
Hira’daki o felsefeyi, o hikmeti,
o durumu ve o duruşu,
o ellerini açmış Rabbi’ne yalvaran Mekkeli’yi,
o ahlaksız patronlara yumruklarını sıkan yürekli yiğidi,
o sömürülen işçilere içi yanan ve nihayetinde Allah’tan gelen Mesaja muhatab olup Alemler’e Rahmet Kılınan peygambere iştiyak duyan, o Mübarek Nida`yı, o Güzel Örnekliği, o İbretlik Liderliği yüreğinde dinleyen, yaşatan ve çağlar sonra bugününe ve buradasına taşımak isteyendir!
Bu Müslüman, adeta ‘Benim Liderim İslam Devrimi Lideri Resul Muhammed’den Başkası Değildir!’ nidasıyla hem zihnini hem beynini hem yüreğini hem benliğini hem çevresini hem gezegenini inleten, çınlatan ve aydınlatan bir neferdir.
Ben böyle olmak istiyorum, biz hep böyleyiz…
Hayır, tahkir değil ama,
Evet, 1 Mayıs’lar gözümde küçülür bizim, Hira aklımıza geldikçe…
Gözümüzde yaş, hayıflanır, Muhammed’imizi özleriz biz…
Müslüman’ı ister, hayıflanırız ya Hû…
Birlikte yapabileceklerimizi düşündükçe…
Fatih Tezcan
"İslamcıların cuması, camisi, haccı bizde olsa, istediğimiz yerde istediğimiz zaman devrim yaparız!"
Bu sözü duymuşsunuzdur, çok eskiden komünist bir arkadaşımdan duymuştum, onların sözüdür…
Bugün 1 Mayıs...
Önemli olabilir...
Ben 1 Mayıs`a gitmedim ama az sonra kalkar giderim veya hiç gitmem, benim için ayrım noktası olacak önemi haiz değil yani...
Açıkçası bu sene gidecektim; ama birkaç gün önce bir grup TKP militanının AGD’nin Kutlu Doğum standına saldırması üzerine, bu Kemalist güruhla aynı meydanda bulunmak da istemedim…
Zeten benim aklım başka yerde, canım yanıyor, içim kan ağlıyor...
Benim canımı acıtan, Müslümanlar`ın İslam`ı diğer akım, fraksiyon ve çakma dinlerden fark edememeleri...
İçimi yakan yokluğumuz ve parçalanmışlığımızdır…
Neden "Ey Müslüman İşçi! Ey Peygamberlerin Kardeşi! Kalk ve Ara Hakkını! Diril-işçi! Diren-işçi!" diye bir pankartla yürüyemedi bir kaç milyon Müslüman elele omuz omuza Saf Saf, hiç düşünür müyüz...
Ne kadar da az düşünüyoruz…
Neden milyonlarcasından 1 milyon Müslüman dahi çıkıp, İslam Devrimi`ni dillendiremiyor, isteyemiyor, yapamıyor!
Neden en ‘İslamcı’ denilen, ‘radikal’ diye etiketlenen, veya ağzından Din-iman-kitap-mezhep-peygambere salavat düşmeyen insanlara bir İslam Devrimi dedirtemiyoruz!...
Neden ayetlerden İbrahim`in kırdığı Put`u okuyan kardeşim Devrim`i fark edemiyor...
Neden `ruhban sınıfından üstünde bulut gezen bir şeyh` gibi anlatılan peygamberin siyerlerini ağlayarak hıfzeden, aylarca gül kokulu nebiyi anan kardeşim Resul Muhammed aleyhisselam`ın Mekke-Medine kasabalarında kök veren Evrensel ve Zamanlar Üstü İslam Devrimi`ni anlayamıyor!
‘Biz katılmayalım!’ demiyorum 1 Mayıs`a, mesele o değil...
Ama Cuma’mız yani haftada bir gün şehir şuralarımız,
hacc’ımız yani senede bir gün küresel çapta dev toplantılarımız,
Cami’miz yani bize ait mekânlarımız yok mu?
İslami Devrim zihinlere oturmuyorsa, zihinlerin nasıl iğfal edildiğini fark ve itiraf edecek Müslümanlarımız yok mu, buralardayım ben…
Usulen,
İşleri ve oluşları Allah’a,
Hisleri ve düşünceleri İman’a,
Hayat’ı İnsan’a,
İnsan’ı İslam’a,
İslam’ı Devrim’e bağlayamayan bir zihin yapısının Müslüman’lık iddiası,
İslam’ı ya Devlet’in Resmi ve Kutsal Statükosu ya da toplumun afyonu haline getirmek üzere aramıza sızdırılan tahrifi anlayamamasından dolayıdır!
Bugün Müslümanlar meydanlarda -olmuyorsa değil- olamıyorsa işte bu sözünü ettiğim disiplini ve dinamizmi anlayamamasından dolayıdır…
Ancak umutluyum…
Bir gençlik var ki, pespayelikleri fark ederek yükseliyor, çoğalıyor, değerleniyor…
Bir gençlik var ki, Muhammed aleyhisselam’ın Mekke’deki çıkışında yanında olan gençler kadar saf, temiz, muhakemesi kuvvetli ve azimli…
Bir gençlik ki geleneğin tahrifini de, modernitenin fesadını da fark ediyor…
Ve bu gençlik, Kur’an’ın bir yanıyla da İslam Devrim Tutanakları olduğunu,
Peygamberimiz Resul Muhammed aleyhisselam’ın bu devrimin lideri olduğunu,
Velhasılı kelam bütün semavî dinlerin aslında Allah’ın vazifelendirdiği Liderler/Peygamberler olduğunu anlayan ve kendi sorumluluk alanının ne kadar geniş ve önemli olduğunu idrak eden bir görünüm arz ediyor…
Din’in, İslam’ın, Peygamberler’in yeryüzünde fitne, fesat, adaletsizlik, boyunduruk, diktatörlük, sömürme ve semirmeyi sonlandırmak ve yerle bir etmek için,
insanları yalnız bir Allah’a boyun eğmek suretiyle şeyh-ağa-alim-başkan -başbakan-patron her kim olursa olsun hiç kimseye boyun eğmeyen, eşit, hür ve özgür varlıklar kılmak için geldiğini anlayan bir zihin yapısı, Allah’ın zimmetine girmiş demektir!
Resulullah aleyhisselam, bir hadisinde, “Sabah namazını kılan Allah’ın Zimmeti’ne girmiş demektir! Aman ha! Dikkat edin! Allah’ın zimmetinde olana zarar vermeyin!” buyuruyor…
İşte aynen öyle de bu zihin yapısındaki bir Müslüman da üzerine başka bir güneşin doğuşunu kabul etmez, edemez…
Hele hele Allah`a yüzde 100 iman eden ve İman`da Pazarlık olmayacağını idrak eden bir Müslüman, `Allah`sız Devrim` propagandalarının Allah`ın usülüne ne kadar ters olduğunu fark etmeksizin, her rüzgara boyun eğen bir dal gibi olamaz...
Sözünü ettiğim Müslüman, geleneğin dayatmalarına veya laf kalabalıklarına değil,
İslamcı ‘Mekke’deki tedric mi Medine’deki devlet mi?’ tartışmalarına değil,
şaşılacak şekilde Allah Resulu`nun arkadaşı Ebu Zer üzerinden geliştirilen ve `İyi insan olmak ve devrim yapmak için Allah`a inanmak şart değil!` safsatasını ülke sathına yaymaya çalışanlara değil,
her şeyden ve herkesten önce,
Hira’daki o felsefeyi, o hikmeti,
o durumu ve o duruşu,
o ellerini açmış Rabbi’ne yalvaran Mekkeli’yi,
o ahlaksız patronlara yumruklarını sıkan yürekli yiğidi,
o sömürülen işçilere içi yanan ve nihayetinde Allah’tan gelen Mesaja muhatab olup Alemler’e Rahmet Kılınan peygambere iştiyak duyan, o Mübarek Nida`yı, o Güzel Örnekliği, o İbretlik Liderliği yüreğinde dinleyen, yaşatan ve çağlar sonra bugününe ve buradasına taşımak isteyendir!
Bu Müslüman, adeta ‘Benim Liderim İslam Devrimi Lideri Resul Muhammed’den Başkası Değildir!’ nidasıyla hem zihnini hem beynini hem yüreğini hem benliğini hem çevresini hem gezegenini inleten, çınlatan ve aydınlatan bir neferdir.
Ben böyle olmak istiyorum, biz hep böyleyiz…
Hayır, tahkir değil ama,
Evet, 1 Mayıs’lar gözümde küçülür bizim, Hira aklımıza geldikçe…
Gözümüzde yaş, hayıflanır, Muhammed’imizi özleriz biz…
Müslüman’ı ister, hayıflanırız ya Hû…
Birlikte yapabileceklerimizi düşündükçe…
Fatih Tezcan