fatih kısaparmak balon baskılı balon “Hadi canım sen deeee…” - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : “Hadi canım sen deeee…”


Kur'ânTalebesi
12-10-2009, 18:18
http://minikkelebek.files.wordpress.com/2009/09/hadi-canim-sen-deee.jpg?w=510&h=430

Sen, sahip olduğun en değerli şeylerin hemen ilk sırasında yer alan aklınla, seni kuşatan ve gözlemleyip hakkında bilgi sahibi olabildiğin bütün varlık âleminde mükemmel bir düzenin, eksiksiz/kusursuz işleyen, içinde tesâdüfe yer olmayan ve bu nitelikleriyle seni önce şaşırtan, sonra da kendine hayran bırakan muhteşem bir sistemin varlığını farkedeceksin. Sonra bütün bu mükemmelliğin ancak şuurlu ve mutlak bir irâde ve âzim bir kudretin eseri olabileceğini keşif ve idrâk edeceksin.

Sonra O Mutlak İrâde ve Azîm Kudret’in sahibini arayacaksın.

Sonra O’nun insansoyu ve dolayısıyla da seninle, deyim yerindeyse, iletişim kurup kurmadığını, bir başka deyişle, sana bir mesaj gönderip göndermediğini, bütün samimiyet ve ciddiyetini alabildiğine kuşanıp seferber ederek araştıracaksın.

Sonra bu mesajı bulup, yine bütün samimiyet ve ciddiyetini alabildiğine kuşanıp okuyacak ve onun gerçekten de O’nun tarafından gönderilmiş olup olmadığını bütün birikimini seferber ederek araştıracak, ince eleyip sık dokuyarak, yani bildiğin bütün kıstaslara vurarak sınayacak, irdeleyecek, tartışacak ve bu uzun ve meşakkatli çabanın neticesinde “Evet! Bu ancak O olabilir! Bu ancak ve de kesinlikle Hakikat’in ta kendisidir, Hak’tır!” deyip iman edeceksin.

Sonra da bu büyük “farkına varış”ını, “uyanış”ını, “aydınlanış”ını, ona/O’na aklınla, şuurunla, maddî/manevî bütün varlığınla teslim/Müslim olup, O’nun bildirdiklerini, öğrettiklerini dikkatle ve titizlikle hayata/hayatına geçirmek ve bundan böyle O’nun koyduğu kurallara aynı dikkat ve titizlikle uyma gayretini ortaya koyarak kendini yeniden inşa edip, o doğrultuda yaşamaya çalışmak yerine, “Mesele açıklığa kavuşmuştur ve dolayısıyla da bitmiştir!” diyerek onu/O’nu rafa kaldıracaksın, öyle mi?

Buna en hafifinden ciddiyetsizlik, samimiyetsizlik, tutarsızlık denir.

Bu ancak kendini her şeyden ve herkesten -hâşâ!- üstün gören, dolayısıyla bütün varlık âlemini yaratmış olan O Mutlak İrâde ve Azîm Kudret’in rehberliğine ihtiyacı olmadığını/olmayacağını düşünen, yani mubârek Kur’ân’ın ifadesiyle müstekbir ve müstağni bir zihnin/kişiliğin tavrıdır.

İşte mazlûm ve mazhûn ülkemizde, üstelik de kendilerini Müslüman olarak tanımlayan birtakım insanlar, fakîrin deyişiyle o Tuhaf Güruh, sizden, Mü’min ya da Mü’mine bir Müslüman olarak, aynen bu tavrı sergilemenizi bekler, dahası talep eder. Hatta sizi bu tavrı sergilemeye, elindeki bütün imkânları seferber ederek zorlar!

İstedikleri özetle şudur: Sen Mü’min ve Mü’mine bir Müslüman olabilirsin. Ama hayatın belli alanlarında, sözgelimi “kamusal alan”ında, kulu olduğunu aklınla ve kalbinle ikrar ettiğin O Mutlak İrâde ve Azîm Kudret Sahibi Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a, celle celâluhu:
“Yâ Rabbi, ben Sana ve insansoyuna gönderdiğin son elçin Muazzez Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’ya (s.a.v.) ve yine insansoyuna o’nun (s.a.v.) vâsıtasıyla bildirdiğin son mesajın olan mubârek Kur’ân’a, Hak ve Hakikat olarak iman ettim/teslim oldum ama bazı konularda Senin sözün geçmez! Sen bazı konulara/alanlara müdahil olma, karışma. Biz bu meseleleri kendi kafamıza ve tecrübemize, bilgimize/görgümüze göre koyduğumuz kurallarla yönetir, yönlendirir ve çözeriz. Bak, artık demokrasi, insan hakları, laiklik, modern hukuk ve benzeri şeylere sahibiz. Bunlar insanlığın yüzlerce yıllık bir tecrübe ve çok ciddi mücadeleler neticesinde elde ettiği yüksek değerlerdir. Dolayısıyla bu konularda Sana başvurmaya, Senin koyduğun kadîm kurallara, ölçülere, değerlere, emir ve yasaklara, bu tecrübe birikiminden yoksun ve dolayısıyla da çaresiz olduğumuz eski günlerdeki gibi kesinlikle uymaya ihtiyacımız yok artık. Biz, kusura bakma ama, Senden “çok daha demokratik”, “çok daha hümanist/insancıl”, dolayısıyla da bu doğrultuda yeniden tanımladığımız “insan hak ve özgürlükleri”ne Senden “çok daha fazla saygılı”yız. Yasalarımız da doğal olarak Senin koyduğun o kadîm kurallarla, ölçülerle, değerlerle, emir ve yasaklarla değil, bizim “çağdaş değerlerimiz”le uyum içinde olmak zorunda. Sen artık mâneviyâtımızın en kuytu köşelerinde, Sana tahsis ettiğimiz saygın konumunla yetinmek zorundasın. Orada kal ve sakın diğer işlerimize karışma. Aslına bakarsan mânevî bunalımlarımızı/sıkıntılarımızı da kendi kendimize çözme yolları bulduk ama? Olsun. Ölüm falan var, cenaze var netice itibariyle? O zaman devreye girersin, bizleri bir güzel rahatlatırsın…” -tövbe, hâşâ!- demeni beklerler. Bunu yapmazsan da canına okurlar, seni demokrasi, insan hakları, devlet, cumhuriyet düşmanı hatta vatan haini ilan ederler.

Kimler mi?

Kendilerini “Biz aile yapımız olarak tutucu, muhafazakar, yüreğinde Allah korkusu ve Allah sevgisi taşıyan, dinimize inanan insanlarız. Laikliği, çağdaşlığı, Atatürkçülüğü savunan insanların çok büyük çoğunluğu böyledir” diye tanımlayan, yani ağzlarından çıkan/kalemlerinden dökülen bu ifadelerin, alabildiğine tutarsız herzelerden başka bir şey olmadığını farkedemeyecek kadar câhil ve şuursuz olan birtakım bedbaht şaşkınlar. Çünkü onlar, yani bu Tuhaf Güruh için Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm yalnızca atalarından tevârüs ettikleri ama yalnızca kendilerince “hoş” buldukları(!) taraflarıyla muhafaza etmekte bir sakınca görmedikleri “kadîm bir mânevî gelenek”(!), Muazzez Peygamberimiz (s.a.v.) yalnızca “saygı gösterilmesi gereken çok değerli bir mânevî şahsiyet”(!) ve mubârek Kur’ân da yalnızca “bindörtyüz küsur yıl önce Arap yarımadasında yaşayan alabildiğine yozlaşmış, câhil, zâlim, ahlâksız ve azgın bedevîleri zapt ü rapt altına almak için kadîm efsânelerden esinlenilerek yazılmış ve bu yüzden de saygı gösterilmeyi hak eden ama artık miadı dolmuş şiirsel bir metin”(!)dir.

Şimdi bu şaşkın bedbahtlardan biri kalkıp da bâtıldan Hakk’a hicretinizi döneklik diye aşağılarsa ne dersiniz?

“Hadi canım sen deeee?”

Müteyakkız olun, müteyakkız kalın.

Münib Engin Noyan

Ertuğrul ÖZGÜL
12-10-2009, 18:47
Allah razı olsun....