fatih kısaparmak balon baskılı balon Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılma davası - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılma davası


Yunus_Emre
03-30-2008, 19:28
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) temelli kapatılma davası veya AKP davası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle, partinin kapatılması ve ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süre ile siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi'ne 14 Mart 2008'de sunulmuş olup, Anayasa Mahkemesi iddianameyi incelemektedir.

İddianame

Siyasi partilerin demokratik siyasi yaşamın öğesi olarak devlet örgütü ve kamu hizmetleriyle ilişki içinde bulunmaları dolayısıyla uyacakları esasların Anayasa’da yer aldığı, çalışmalarının anayasa ve yasalara uygunluğunun kanunlarla belirlenen şekillerde denetlendiği ve kanunen partilerin eylemlerinin yoğunluğu ve sosyal gereksinim göz önüne alınarak, demokrasi düşüncesiyle bağdaşmayan eylemlerin odağı olması durumunda partinin kapatılmasını istemek Cumhuriyet Savcılığının hizmet alanında olduğunu iletmiş.

Adalet ve Kalkınma Partisi

Davalı AKP, 14.08.2001 tarihinde 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 8 inci maddesine göre tüzel kişilik kazanmıştır. Tüzel kişilik kazanmasından sonra 03 Kasım 2002 ve 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel seçimleri sonucunda Parlamento çoğunluğunu elde ederek tek başına iktidar olmuştur.

Laikliğe aykırı eylemler yüzünden kapatılma koşulları

Davalı partinin, laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi ile ilgili olarak eylem ve beyanları bulunan T.C. Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'n laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri olduğu, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri olduğu, T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri olduğu, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri olduğu, ayrıca diğer milletvekillerinin laikliğe aykırı eylem ve demeçleri olduğu ve hükümet faliyetlerinde laiklik ilkesine aykırı diğer eylemleri olduğu, en son olarak yerel yöneticiler ile partinin il, ilçe ve belde teşkilatı yöneticilerinin laik devlet ilkesine aykırı eylem ve demeçleri olduğu iddianame bulunmuşdur.

Eylemlerin değerlendirilmesi

İddianamede altı çizilen bazı hususlar şu şekilde:[2]

AKP'nin kapatılan Refah ve Fazilet partileri ile bağını koparmadığı, AK Partinin nihai hedefinin şeriat düzeni olduğu vurgulandı.
“AKP’nin eğilimi siyasal İslamdır. Siyasal islam’ın temel düsturu şeriattır. AKP, şeriatı amaç edindiği için kaynağını şeriattan alan takiyyeyi kullanıyor” denildi.
Türbanın serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliği ile anayasanın laiklik ilkesinin ortadan kaldırılmak istendiği savunuldu.
İstanbul Haseki ve Vakıf Gureba hastanelerinde türbanlı doktorların çalışması, bazı bölgelerde içkili yerler için ‘kırmızı sokak’ uygulaması, İstanbul’da bazı afişlerin sansürlenmesi yer aldı.
Başsavcı, Danıştay’ın “öğretmenin türbanla okula giremeyeceği” yönündeki kararı üzerine, Danıştay’a gerçekleştirilen kanlı saldırıyı da iddianameye koydu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı sözleri laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak gösterildi. Erdoğan’ın “Türban konusunda söz söyleme hakkı yargının değil ulemanındır” açıklamasına dikkat çekilerek, partinin şeriat amacı doğrultusunda dini hükümleri referans olarak gösterdiği savunuldu.
Başbakan Erdoğan’ın İspanya’da yaptığı “Velev ki siyasi simge, suç mu?” şeklindeki demeci de dosyada yer aldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bakan olduğu dönemde Nur cemaatinin liderlerinden Fethullah Gülen ve Milli Görüş’ü desteklediğinin altı çizildi.
Devlet kadrolarının, parti yandaşı, siyasal İslami düşünceye sahip kişilerle doldurulduğu savunuldu.
Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı ve İstanbul Milletvekili Egemen Bağış’ın Türban, kamusal alan ve üniversitelerin dışında Meclis’te de geçerli olmalıdır sözleri ile Cüneyt Zapsu’nun Türbanını çıkar demek, sokaktaki bir kadına donunu çıkar demekten farksızdır açıklamasına yer verildi

Dava Öncesi

Meclis'te hükümet olan bir partinin Anayasa mahkemesi tarafından kapatılmak istenesi politik sistem üzerine kuşku doğurduğu ortaya atılmış; AKP'nin yüzde 47 oy çoğunluğu olması sorun olduğu[3][4] ; sisteme ne kazandiracağının tartılması gerektiğini [5]; seçimle gelen seçimle gitmeli görüşü savunulmuş[6][7]; Laiklik sebebiyle kapanma demokrasiye müdahaledir, halk vicdanının istediğini gerçekleştirsin fikri ortaya atılmışdır.[8].

AKP'nin yüzde 47'ye yakın oyunun anlamı ve ağırlığı bulunduğu ve demokrasilerde oyçokluğu ile yürütmeyi ele geçiren, yasaların yeniden yazılması üzerinde de ağırlığı olacağı, ama çoğulcu ve çağdaş demokrasilerde siyasi iktidarın gücünün, basit oyçoğunluğuna olmadiğı idda edilmişdir. Bir parti Anayasal suç işlemişse, 47 ye yakın oyla bile olsa, Anayasa Başsavcısının görevini yerine getirmesi lazım olduğu[9]. Yargının demokrasinin bir ayağıdır olduğu ve hiçbir partinin yasaya uymama hakkı olmadığını belirterek, bu yüzden Anayasa sadece yönetilen değil, özellikle yönetenlerin, siyasetçilerin de uyma gereği bütün partileri bağlar denildi[10]. AKP’nin 6 yılını yargılayan 170 sayfalık iddianamenin ciddi bir olgu olduğu. Parti ve suçlanan 70 kişi, bu belgeye çok ciddi cevaplar hazırlamsının asıl olduğu. İddianame tenkit edilebilir, ama iddianameyi, Mahkeme’yi ve anayasayı ciddiye almanın gerekliliği ortaya atılmışdır. Anayasa Mahkemesi üyelerinin önünde savunma yaparak, partinın temize çıkmasının önemli bir fırsat olduğu. Eyer AKP ‘Ben laikliğe karşı değilim, laiklik benim dönemimde tehlikeye girmeyecek’ diyorsa bunun fırsat olduğu Hüsamettin Cindoruk tarafından ortaya atılmışdır. Yargı süreci başladığından, sonucun saygı ile beklenmesi gerektiği ifade edilmişdir.[11].

ABD'deki "Musa'nın on emri" yazılarının sınıflarda asılıp asılamayacağı davası demokrasilerin, bir anlamda yargı ve siyaset sınırlarının birbirini ihlal etiği iddiası üzerine kurulu büyük davalar üzerinde olgunlaşmaktadır. Bu dava ya yargının, ya siyasetin, ya da her ikisinin sınırlarının yeniden tanımlanması ihtiyacı olduğunu göstermektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı kapatılma davasını demokratik yapıya uymadığını ama Türk demokrasi Cumhurbaşkanlığı secimlerinde olduğu gibi (güçlü olduğunu gösterdiği) bu testide atlatacaktır


Dava Süreci

AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan dava sürecinin resmen 17 Mart 2008 gününde başladı. İddianamenin üyelere 18 Mart 2008 verildi. Raportörün görevlendirilecek. İddanamede herhangi bir eksiklik tespit edilmez ise dava kabul edilip AK Parti'ye gönderilecek. AK Parti yasal olarak 1 ay içinde ön savunmasını hazırlayacak. Bu savunma Anayasa Mahkemesine verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AK Parti'ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, AK Parti yetkilileri de sözlü savunma yapacaklar.

Davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı AK Parti ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacaklar. AK Parti'nin savunma aşamalarında yasal sürenin dışında ek süre talebinde bulunması halinde Anayasa Mahkemesi bu istemleri de değerlendirecek.

Anayasa'ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7'sinin oyu gerekecek.


Wikipedia