SUSAM_SOKAĞI
05-04-2009, 09:33
http://www.ayrintilihaber.com/images/author/26_b.jpg
Hukuk, adaletin yerine gelmesi için vardır, Hukuk, toplumsal kuralları korumak için vardır.
Hukuk, yaşamın barış içinde sürmesi için vardır.
Hukuk, insanların eşit ve özgür olması için vardır.
Hukuk, eşitlik ve özgürlüğü sağlayan sınırların belirlenmesi için vardır..
Hukuk, kaosu önlemek için vardır..
Hukuk, bireyleri çatıştırmadan yaşamlarını mutlu bir şekilde sürdürmeleri için vardır
Hukuk, insan olmanın gereğini yerine getirmek için vardır…
Kısaca hukuk, suç ve suçluyu bilen, bulan ve ayıran bir güçtür…
•••
Özellikle yargı, kendi saygınlığını oluşturdukça,
Hukukçular, hukukun içinde kaldıkça,
Ve siyaset, hukukun üstünlüğüne inandığını topluma gösterdikçe,” hukuk devleti” oluşur.
Bu devlette, hayat adil, insanlar da güven içinde yaşarlar!...
Adalet, kamu vicdanında kabul görürse, hukuk güç kazanır!..
•••
Hukuk devleti bağımsız yargı ile var olur!…
Yani, yargıç ve savcıların kendilerini devletin adamı değil, siyasetin hiç değil, sadece hukukun adamı olarak görebilirse, orada sarsılmaz adalet vardır!.
Hukukun üstünlüğüne inanan devlet, bağımsız yargı sayesinde adaleti tartışmasız yerine getirir. Hukukun üstünlüğüne inanmış devletlerin “ Yasama Organları” saygındır…
Hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerin “siyaseti ve de siyasetçisi” değerlidir..
Bu ülkelerde halkın, adaletin “her hal ve ahvalde oluşacağına” olan inancı tamdır...
Hukukun varlığı, yargı ve adalet ilişkisinin sarsılmaz bağlantısı ülkede bir “anlayış” olarak yerleşmişse o ülkede huzur ve barış vardır…
Bu anlayış demokrasiyi “oyun” olmaktan çıkarır!..Gerçek demokrasiye ulaştırır.
•••
Türkiye bu anlayışta mı? Hayır. Aksine hak etmediği bir konumda..
Her ne kadar birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Başbakan “hukuk devleti ve Türkiye"nin hukuk anlayışı” ile ilgili önemli ve gelişkin sözler söylemişlerse de,
Ülkemizde uygulanan hukuk düzeni ve özelikle kamu ve siyaset yönetimi, bu anlayışta değildir…
•••
Adalet bir türlü oluşamıyor, yargı “hukukun dışına çıkıyor” kanısı yaygınlaşıyor!.
Bu konuda en önemli örnek, “Ergenekon Davası!.”
Hukukla karşı karşıya kalan halkın kafasında, “adalet, suç, suçlu ve suçsuzluk kavramları üzerinde ciddi “kuşkular “oluşuyor.”
•••
Dün Genelkurmay Başkanın yaptığı basın toplantısını bu açıdan değerlendirmeliyiz!.
Her ne kadar Başbuğ, toplantı boyunca önceliği “Ergenekon Davasına” vermişse de, bulunan mühimmat ve silahların TSK"ye ait olmadığını kesin bir dille açıklamışsa da, “Ergenekon” isminin “terör örgütü” ile birlikte anılmasına karşı çıkmışsa da, bulunan silahların adresi olarak Emniyet Genel Müdürlüğü"nü göstermişse de, doğrudan bu davanın içinde olmaktan sıkıntı duyduklarını belirtmişse de, TSK"ye karşı bir saldırı olduğunu düşünüyor ve karşı tarafın diğer güvenlik güçlerini ve de onların arkasındaki “tarikatları” olduğunu kastetmişse de, yargı bağımsızlığına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan inancını defalarca belirtmekten geri durmamıştır!..
•••
Asker bile yargıdan başka “güvenilecek güç yok” derken, siyasilerin hukuk ve adalet anlayışımız bakın ne durumda!..
CHP grup toplantısında Baykal, Adalet Bankalığı ile ilgili bir iddiayı dile getirdi...
“Deniz Feneri Davası” dosyası, Alman yargısı tarafından tercümeleri ile birlikte aylar önce Bakanlığa gönderilmiş.”
Zaten ikili anlaşmalar gereği; Türklerin yargılandığı Alman Mahkemeleri"nin, iddianamede bulunan suç ve delilleri tercüme ederek sanıklara vermesi bir zorunluluk...
O nedenle, Türkiye"ye gönderilen Deniz Feneri Dosyası Türkçe tercümeleri ile birlikte Adalet Bakanlığına ulaştırılmış.
Nitekim Alman Yetkililer, ellerinde olan tercüme edilmiş tek bir dava dosyasını aylar önce ulaştırdıklarını açıkladılar...
“Deniz Feneri” davası hâlâ açılmadı!...
•••
CHP"nin açıklaması sonrası Adalet Bakanı yakalandığını anlayarak, gerçeği söylemek zorunda kaldı.
“Evet. Almanca ve de Türkçe tercümeleri ile gönderildi!.”
Oysa daha önce,” Almanca geldiğini ve Türkçeye tercüme ettirilmesinin zaman alacağını” belirtmişti....
“Yalancının mumu yatsıya kadar yandı!..”
•••
Baykal"ın İddiası doğrulandı! “büyük bir skandal ortaya çıktı!.”
“Hayda!.”
Devlet alenen yalan söylemiş..…
Devlet ve siyaset, halkı aldatmış.…
Bakan, adalete “kumpas” kurmuş!.…
Hukuk yok sayılmış!..
•••
Yalan bir suçtur!. Belge saklamak suçtur!.. Devleti ve halkı kandırmak suçtur!…
Delilleri mahkemeden saklamak,Adaleti geciktirmek suçtur!..
Suçu saklamak, suçu paylaşmak demektir. Bu da suçtur!..
Suçluyu korumak, yardım ve yataklık yapmak demektir. Suçtur!
Yani Suçüstüne suç!..
•••
Yukarıdaki suçları işleyen kişi, “Adaleti” sağlamakla görevli olan Adalet Bakanı!...
Böyle bir skandala başka ülkede rastlayamazsınız!...
Hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerde, bu işi yapan Adalet bakanını bırakın hükümetten atmayı, ona bir daha siyaset bile yaptırmazlar!
Ama , karakterinde hukukun dışına çıkmak, adaleti engellemek, tıpkı “Sivas Katliamında” olduğu gibi katilleri koruyan insanları Adalet Bakanı yapma alışkanlığı olanlar, pişkince yalan söyleyebilirler!..
Ne yazık ki “bugün doğruyu söylemediği tescil edilmiş” bir bakan, adaleti dağıtan önemli bir kurumun başında pişkince duruyor!. Bu güne kadar her sözü ile “hukuk ve adaleti” sıkıntıya sokan, halkı hukuka karşı kışkırtan, yargının üzerinde baskı kurmaya çalışan Mehmet Ali Şahin, artık istifa etmelidir. Erdoğan, Mehmet Ali Şahin"i mutlaka değiştirmeli hatta siyaset yaşamını bitirmelidir. Yapabilir mi dersiniz? Yapamazsa,“bu olay ve bu kişiler, sadece yalancı değil,“hukuk devleti” karşıtları olarak da tarihe geçerler!...
Fikri SAĞLAR
Hukuk, adaletin yerine gelmesi için vardır, Hukuk, toplumsal kuralları korumak için vardır.
Hukuk, yaşamın barış içinde sürmesi için vardır.
Hukuk, insanların eşit ve özgür olması için vardır.
Hukuk, eşitlik ve özgürlüğü sağlayan sınırların belirlenmesi için vardır..
Hukuk, kaosu önlemek için vardır..
Hukuk, bireyleri çatıştırmadan yaşamlarını mutlu bir şekilde sürdürmeleri için vardır
Hukuk, insan olmanın gereğini yerine getirmek için vardır…
Kısaca hukuk, suç ve suçluyu bilen, bulan ve ayıran bir güçtür…
•••
Özellikle yargı, kendi saygınlığını oluşturdukça,
Hukukçular, hukukun içinde kaldıkça,
Ve siyaset, hukukun üstünlüğüne inandığını topluma gösterdikçe,” hukuk devleti” oluşur.
Bu devlette, hayat adil, insanlar da güven içinde yaşarlar!...
Adalet, kamu vicdanında kabul görürse, hukuk güç kazanır!..
•••
Hukuk devleti bağımsız yargı ile var olur!…
Yani, yargıç ve savcıların kendilerini devletin adamı değil, siyasetin hiç değil, sadece hukukun adamı olarak görebilirse, orada sarsılmaz adalet vardır!.
Hukukun üstünlüğüne inanan devlet, bağımsız yargı sayesinde adaleti tartışmasız yerine getirir. Hukukun üstünlüğüne inanmış devletlerin “ Yasama Organları” saygındır…
Hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerin “siyaseti ve de siyasetçisi” değerlidir..
Bu ülkelerde halkın, adaletin “her hal ve ahvalde oluşacağına” olan inancı tamdır...
Hukukun varlığı, yargı ve adalet ilişkisinin sarsılmaz bağlantısı ülkede bir “anlayış” olarak yerleşmişse o ülkede huzur ve barış vardır…
Bu anlayış demokrasiyi “oyun” olmaktan çıkarır!..Gerçek demokrasiye ulaştırır.
•••
Türkiye bu anlayışta mı? Hayır. Aksine hak etmediği bir konumda..
Her ne kadar birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Başbakan “hukuk devleti ve Türkiye"nin hukuk anlayışı” ile ilgili önemli ve gelişkin sözler söylemişlerse de,
Ülkemizde uygulanan hukuk düzeni ve özelikle kamu ve siyaset yönetimi, bu anlayışta değildir…
•••
Adalet bir türlü oluşamıyor, yargı “hukukun dışına çıkıyor” kanısı yaygınlaşıyor!.
Bu konuda en önemli örnek, “Ergenekon Davası!.”
Hukukla karşı karşıya kalan halkın kafasında, “adalet, suç, suçlu ve suçsuzluk kavramları üzerinde ciddi “kuşkular “oluşuyor.”
•••
Dün Genelkurmay Başkanın yaptığı basın toplantısını bu açıdan değerlendirmeliyiz!.
Her ne kadar Başbuğ, toplantı boyunca önceliği “Ergenekon Davasına” vermişse de, bulunan mühimmat ve silahların TSK"ye ait olmadığını kesin bir dille açıklamışsa da, “Ergenekon” isminin “terör örgütü” ile birlikte anılmasına karşı çıkmışsa da, bulunan silahların adresi olarak Emniyet Genel Müdürlüğü"nü göstermişse de, doğrudan bu davanın içinde olmaktan sıkıntı duyduklarını belirtmişse de, TSK"ye karşı bir saldırı olduğunu düşünüyor ve karşı tarafın diğer güvenlik güçlerini ve de onların arkasındaki “tarikatları” olduğunu kastetmişse de, yargı bağımsızlığına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan inancını defalarca belirtmekten geri durmamıştır!..
•••
Asker bile yargıdan başka “güvenilecek güç yok” derken, siyasilerin hukuk ve adalet anlayışımız bakın ne durumda!..
CHP grup toplantısında Baykal, Adalet Bankalığı ile ilgili bir iddiayı dile getirdi...
“Deniz Feneri Davası” dosyası, Alman yargısı tarafından tercümeleri ile birlikte aylar önce Bakanlığa gönderilmiş.”
Zaten ikili anlaşmalar gereği; Türklerin yargılandığı Alman Mahkemeleri"nin, iddianamede bulunan suç ve delilleri tercüme ederek sanıklara vermesi bir zorunluluk...
O nedenle, Türkiye"ye gönderilen Deniz Feneri Dosyası Türkçe tercümeleri ile birlikte Adalet Bakanlığına ulaştırılmış.
Nitekim Alman Yetkililer, ellerinde olan tercüme edilmiş tek bir dava dosyasını aylar önce ulaştırdıklarını açıkladılar...
“Deniz Feneri” davası hâlâ açılmadı!...
•••
CHP"nin açıklaması sonrası Adalet Bakanı yakalandığını anlayarak, gerçeği söylemek zorunda kaldı.
“Evet. Almanca ve de Türkçe tercümeleri ile gönderildi!.”
Oysa daha önce,” Almanca geldiğini ve Türkçeye tercüme ettirilmesinin zaman alacağını” belirtmişti....
“Yalancının mumu yatsıya kadar yandı!..”
•••
Baykal"ın İddiası doğrulandı! “büyük bir skandal ortaya çıktı!.”
“Hayda!.”
Devlet alenen yalan söylemiş..…
Devlet ve siyaset, halkı aldatmış.…
Bakan, adalete “kumpas” kurmuş!.…
Hukuk yok sayılmış!..
•••
Yalan bir suçtur!. Belge saklamak suçtur!.. Devleti ve halkı kandırmak suçtur!…
Delilleri mahkemeden saklamak,Adaleti geciktirmek suçtur!..
Suçu saklamak, suçu paylaşmak demektir. Bu da suçtur!..
Suçluyu korumak, yardım ve yataklık yapmak demektir. Suçtur!
Yani Suçüstüne suç!..
•••
Yukarıdaki suçları işleyen kişi, “Adaleti” sağlamakla görevli olan Adalet Bakanı!...
Böyle bir skandala başka ülkede rastlayamazsınız!...
Hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerde, bu işi yapan Adalet bakanını bırakın hükümetten atmayı, ona bir daha siyaset bile yaptırmazlar!
Ama , karakterinde hukukun dışına çıkmak, adaleti engellemek, tıpkı “Sivas Katliamında” olduğu gibi katilleri koruyan insanları Adalet Bakanı yapma alışkanlığı olanlar, pişkince yalan söyleyebilirler!..
Ne yazık ki “bugün doğruyu söylemediği tescil edilmiş” bir bakan, adaleti dağıtan önemli bir kurumun başında pişkince duruyor!. Bu güne kadar her sözü ile “hukuk ve adaleti” sıkıntıya sokan, halkı hukuka karşı kışkırtan, yargının üzerinde baskı kurmaya çalışan Mehmet Ali Şahin, artık istifa etmelidir. Erdoğan, Mehmet Ali Şahin"i mutlaka değiştirmeli hatta siyaset yaşamını bitirmelidir. Yapabilir mi dersiniz? Yapamazsa,“bu olay ve bu kişiler, sadece yalancı değil,“hukuk devleti” karşıtları olarak da tarihe geçerler!...
Fikri SAĞLAR