Ak_Kelebek
03-24-2008, 12:57
TAMAM...
Tayyip Erdoğan’ın, oy çokluğuna sahip olmayı en temel haklılık gerekçesi olarak algılamak gibi mühim bir idrak sorunu var...
Tamam...
Tayyip Erdoğan’ın demokrasi algısında "Çoğunluğun dediği olur birader!" yaklaşımı epey kuvvetli bir yer tutuyor...
Tamam...
Tayyip Erdoğan, "Ya çoğunluğu alırsın... Ya da susar oturursun" tarzında bir edanın sahibidir...
Tamam...
Tayyip Erdoğan, "Değil mi ki çoğunluğun oyunu aldım... O halde hiçbir kayıt ve şart tanımam" şeklinde özetleyebileceğimiz bir görüşe iman etmiş gözükmektedir...
Ve tamam...
Bu yaklaşım sorunludur...
Hatta ürkütücüdür.
Ancak...
Bütün bunlara rağmen...
Tayyip Erdoğan ile milyonlarca insanın katline ferman veren Adolf Hitler arasında paralellik kurmak yakışık alır bir davranış mıdır?
83 yaşındaki bir yazar, 40 saat gözaltında tutuldu diye Tayyip Erdoğan’a "Hitler gibi bir adam" demek insafa sığar mı?
Çoğunluk vurgusu yapıyor diye Tayyip Erdoğan’a, potansiyel "Nazi lideri" muamelesi çekmek hakkaniyete sığar mı?
Erdoğan’ın demokrasi anlayışındaki çarpıklığa işaret etmek için ille de hakkaniyetsizliğe, insafsızlığa ve ölçüsüzlüğe savrulmak zorunda mıyız?
Farkındayım, "Heyecan gelince mantık savuşuyor"...
Ama bari insafı elden bırakmasak...
Batum’dan iyisi Şam’da kayısı
DİKKAT! Aranan kan bulunmuş...
CHP’nin makus talihini Prof. Dr. Süheyl Batum kıracakmış...
Süheyl Hoca’nın sayılamayacak kadar fazla avantajı varmış:
Bir kere gençmiş... Ağzı da iyi laf yapıyormuş...
Ayrıca Tuncay Özkan biraderimiz arkasındaymış... Doğal olarak Kanaltürk de emrine amadeymiş.
Gerçi Hoca’nın muhterem pederi Sadık Batum’un, "Halkımızın büyük bir coşkuyla karşıladığı 27 Mayıs Devrimi" ile alaşağı edilen "Karşı devrimci" Demokrat Parti’nin bakanlarından olması gibi bir sorunu varmış ama neticede bu da aşılamayacak bir sorun değilmiş...
Ne de olsa Doğu Perinçek’in babası da Demokrat Partili imiş...
* * *
Hemen söyleyeyim:
Ben de Süheyl Batum’un çok acil bir şekilde CHP’nin başına getirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim...
Ve ben de Batum’un çok avantajlı bir adam olduğunu düşünüyorum...
Ancak benim avantaj gerekçem farklı...
Değil mi ki CHP, ne yapsa, ne etse sandıktan çıkamamaktadır...
Ve değil mi ki CHP, son günlerde bütün umudunu Yargıtay Başsavcısı’na, Anayasa Mahkemesi’ne, iddianameye, kapatma kararına, yani Anayasa hukukuna bağlamıştır...
O zaman partinin başına, AKP’yi yargısal anlamda köşeye sıkıştırma konusunda en az Sabih Kanadoğlu ve Hüsamettin Cindoruk kadar yaratıcı bir Anayasa hukukçusunun getirilmesinden daha isabetli bir karar olur mu?
O halde hep beraber seslenelim:
Haydi Süheyl Hoca!
Geç partinin başına...
Yasaklat şu Tayyip’i...
Kapattır AKP’yi...
Konuştur engin anayasa hukuku bilgini...
Haydi Hoca...
İddianamelerle gel...
Yasaklamalarla gel...
Sandıkta yenilemeyenlerin bileğini mahkeme salonlarında bük...
Gel ve kurtar bahtı kara maderimizi...
Üç asılsız dedikodu
BİR Diyorlar ki: Murat Yalçıntaş’a dikkat etmeliymişiz... AKP kapatılır, Erdoğan yasaklanırsa... İTO’nun genç ve yakışıklı başkanı, Nevzat Yalçıntaş’ın oğlu Murat Yalçıntaş’ın kısmeti açılırmış... Bu söylentiyi yayanlara şu değişmez siyaset yasasını hatırlatalım: Hiçbir lider, yerini siyasi ikbali olan birine bilerek ve isteyerek terk etmez...
İKİ Diyorlar ki: Melih Gökçek acayip hareketliymiş... AKP kapatılır, Erdoğan yasaklanırsa... Kendisine gün doğacağını düşünüyormuş... Bu söylentiyi yayanlara ta İstanbul’a kadar gelen şu dedikoduyu hatırlatalım: Melih Gökçek’in önümüzdeki seçimde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı bile sallantıdaymış...
ÜÇ Diyorlar ki: Abdüllatif Şener’in AKP’yi terk etmesi muvazaa, yani danışıklı bir oyunmuş... Şener, yeni dönemde Erdoğan’ın yerini alabilirmiş... Bu söylentiyi yayanlara şu bilgiyi vermek isterim: Erdoğan’ın bugünlerde en fazla sinirlendiği isim Abdüllatif Şener’dir.
AHMET HAKAN
Tayyip Erdoğan’ın, oy çokluğuna sahip olmayı en temel haklılık gerekçesi olarak algılamak gibi mühim bir idrak sorunu var...
Tamam...
Tayyip Erdoğan’ın demokrasi algısında "Çoğunluğun dediği olur birader!" yaklaşımı epey kuvvetli bir yer tutuyor...
Tamam...
Tayyip Erdoğan, "Ya çoğunluğu alırsın... Ya da susar oturursun" tarzında bir edanın sahibidir...
Tamam...
Tayyip Erdoğan, "Değil mi ki çoğunluğun oyunu aldım... O halde hiçbir kayıt ve şart tanımam" şeklinde özetleyebileceğimiz bir görüşe iman etmiş gözükmektedir...
Ve tamam...
Bu yaklaşım sorunludur...
Hatta ürkütücüdür.
Ancak...
Bütün bunlara rağmen...
Tayyip Erdoğan ile milyonlarca insanın katline ferman veren Adolf Hitler arasında paralellik kurmak yakışık alır bir davranış mıdır?
83 yaşındaki bir yazar, 40 saat gözaltında tutuldu diye Tayyip Erdoğan’a "Hitler gibi bir adam" demek insafa sığar mı?
Çoğunluk vurgusu yapıyor diye Tayyip Erdoğan’a, potansiyel "Nazi lideri" muamelesi çekmek hakkaniyete sığar mı?
Erdoğan’ın demokrasi anlayışındaki çarpıklığa işaret etmek için ille de hakkaniyetsizliğe, insafsızlığa ve ölçüsüzlüğe savrulmak zorunda mıyız?
Farkındayım, "Heyecan gelince mantık savuşuyor"...
Ama bari insafı elden bırakmasak...
Batum’dan iyisi Şam’da kayısı
DİKKAT! Aranan kan bulunmuş...
CHP’nin makus talihini Prof. Dr. Süheyl Batum kıracakmış...
Süheyl Hoca’nın sayılamayacak kadar fazla avantajı varmış:
Bir kere gençmiş... Ağzı da iyi laf yapıyormuş...
Ayrıca Tuncay Özkan biraderimiz arkasındaymış... Doğal olarak Kanaltürk de emrine amadeymiş.
Gerçi Hoca’nın muhterem pederi Sadık Batum’un, "Halkımızın büyük bir coşkuyla karşıladığı 27 Mayıs Devrimi" ile alaşağı edilen "Karşı devrimci" Demokrat Parti’nin bakanlarından olması gibi bir sorunu varmış ama neticede bu da aşılamayacak bir sorun değilmiş...
Ne de olsa Doğu Perinçek’in babası da Demokrat Partili imiş...
* * *
Hemen söyleyeyim:
Ben de Süheyl Batum’un çok acil bir şekilde CHP’nin başına getirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim...
Ve ben de Batum’un çok avantajlı bir adam olduğunu düşünüyorum...
Ancak benim avantaj gerekçem farklı...
Değil mi ki CHP, ne yapsa, ne etse sandıktan çıkamamaktadır...
Ve değil mi ki CHP, son günlerde bütün umudunu Yargıtay Başsavcısı’na, Anayasa Mahkemesi’ne, iddianameye, kapatma kararına, yani Anayasa hukukuna bağlamıştır...
O zaman partinin başına, AKP’yi yargısal anlamda köşeye sıkıştırma konusunda en az Sabih Kanadoğlu ve Hüsamettin Cindoruk kadar yaratıcı bir Anayasa hukukçusunun getirilmesinden daha isabetli bir karar olur mu?
O halde hep beraber seslenelim:
Haydi Süheyl Hoca!
Geç partinin başına...
Yasaklat şu Tayyip’i...
Kapattır AKP’yi...
Konuştur engin anayasa hukuku bilgini...
Haydi Hoca...
İddianamelerle gel...
Yasaklamalarla gel...
Sandıkta yenilemeyenlerin bileğini mahkeme salonlarında bük...
Gel ve kurtar bahtı kara maderimizi...
Üç asılsız dedikodu
BİR Diyorlar ki: Murat Yalçıntaş’a dikkat etmeliymişiz... AKP kapatılır, Erdoğan yasaklanırsa... İTO’nun genç ve yakışıklı başkanı, Nevzat Yalçıntaş’ın oğlu Murat Yalçıntaş’ın kısmeti açılırmış... Bu söylentiyi yayanlara şu değişmez siyaset yasasını hatırlatalım: Hiçbir lider, yerini siyasi ikbali olan birine bilerek ve isteyerek terk etmez...
İKİ Diyorlar ki: Melih Gökçek acayip hareketliymiş... AKP kapatılır, Erdoğan yasaklanırsa... Kendisine gün doğacağını düşünüyormuş... Bu söylentiyi yayanlara ta İstanbul’a kadar gelen şu dedikoduyu hatırlatalım: Melih Gökçek’in önümüzdeki seçimde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı bile sallantıdaymış...
ÜÇ Diyorlar ki: Abdüllatif Şener’in AKP’yi terk etmesi muvazaa, yani danışıklı bir oyunmuş... Şener, yeni dönemde Erdoğan’ın yerini alabilirmiş... Bu söylentiyi yayanlara şu bilgiyi vermek isterim: Erdoğan’ın bugünlerde en fazla sinirlendiği isim Abdüllatif Şener’dir.
AHMET HAKAN