Orijinalini görmek için tıklayınız : Ak Parti Siyasetinin Doğuşu
Necip Fazil
09-11-2007, 18:19
EsselamuAleykum ve Rahmetullah;
Efendim Hasan Bey ve ben Ak Partimizin doğumdan bugüne yaşananları ve fikri ideolojisini ortaya koymak için bir çalışma başlatmış bulunuyoruz. İzninizle bu konu başlığını bilgi deposu olarak kullanacak ve materyallerimizi burada biriktireceğiz.
Konuya müdahale olmaması ricamızdır.
VesseLam
Necip Fazil
09-11-2007, 18:22
Yıl, 12 Aralık 1997
Siyaset hayatını İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı olarak devam ettiren Sayın Recep Tayip ERDOĞAN, davet üzerine katıldığı Siirt mitinginde , Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere tavsiye ettiği, bir devlet kuruluşunun bastığı kitapta yer alan şiiri okuduğu için tarihte eşi benzeri olmayan bir durumla karşılaştı ve hakkında soruşturma başlatıldı.Diyarbakır DGM’de yargılanması sonucu 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bu olay Zaman Gazetesine böyle yansımıştı ;
Erdoğan Pınarhisar'da hapis yatacak :
İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın Kırklareli Pınarhisar Cezaevine girecek. Erdoğan Diyarbakır 3 Nolu DGM nin hakkında verdiği 4 aylık hapis cezasını çekmek için gireceği cezaevine sevenleri tarafından törenle yolculanacak. Fatih Camii 'nde kılınacak Cuma Namazının ardından konvoylarla Atatürk Havalimanı kavşağına kadar getirilecek olan Erdoğan, Tem Otoyulu güzergahından Kırklareli Pınarhisar Cezaevi'ne uğurlanacak.
Seçildiği güne denk geldi
5 yıl önce 27 Mart 1994 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı' na yüzde 25.6 oyla seçilen Erdoğan, garip bir tesadüf eseri seçildiği yılın 5. yıldönümünde hapishaneye girecek.
Kalemimiz önceden kırılmış
Kastamonu'da kapalı salon toplantısında konuşan Erdoğan, 55. hükümet ile dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'ı eleştirdi. Yarın ceza evine gireceğini bildiren Erdoğan şunları söyledi: "Yaklaşık 1,5 yıl kadar önce İstanbul'da, ANAP'ın belediye başkan adayı olan arkadaşımız Ali Talip Özdemir, 'İstanbul'da Tayyip Bey çok güçlü. Ben buradan aday olamam.' diyerek, ret yoluna gidiyor. Ret sözünü duyan Mesut Yılmaz 'Sen adaylığını koy. O aday olamayacak ki.' diyor. Bizim kalemimiz önceden kırılmış. Kalemi hakimler kırardı; ama başkaları da kırıyormuş." KAMİL OĞUZ / İSTANBUL
Necip Fazil 1. Bölüm
Hasan ERBEK
09-11-2007, 18:28
Erbakan'a ilk bayrağı açtı
FP'nin emanet usülüyle yönetilmesine itiraz edenlerin başında Gül geliyordu. Parti yönetimini gençleştirmek ve yenileştirmek isteyen güçlü bir eğilim vardı Fazilet'te. Parti içinde 'yenilikçiler' olarak nitelenen kuşağın başında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan geliyordu. Siirt'te okuduğu bir şiir nedeniyle hapse mahkum edilen ve siyaset yasağı konulan Erdoğan'ın parti içindeki mücade arkadaşları Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdullatif Şener gibi isimlerdi. Gül, Erdoğan, Arınç ve Şener'in desteğiyle 14 Mayıs 2000'da yapılan FP I. Olağan Büyük Kongresi'ne Genel Başkan adayı olarak katılma kararı aldı. Bu karar 30 yıllık Milli Görüş geleneğinde bir ilkti.
Emanetçi olmayacağım
Emanetçi ve icazetçi olmayacağını, yetki ve sorumluluk alarak iş yapacak genel başkan olacağını vurgulayan Gül, "Büyük bir partide farklı görüşlerde kişiler olması normaldir, ama temel ilkelerde bir ayrım yok. Olayları daha yakından takip eden, olayların daha çok içinde olan ve reel politikaya daha yatkın olan arkadaşlara 'yenilikçi' deniyor dışarda. Öncelikle toplumun güvenini sağlamanız gerekir. Bunun için de çok realist olmanız, değişimi kavramanız gerekir. Bunları yaparken de kendi kimliğinizi muhafaza etmelisiniz" diyordu.
Gül büyük baskılara rağmen aday olduğu kongrede 122 oy farkla kaybetti. Delegelerin yarısının oyunu alan Gül, kaybetmişti, ama sonuçlar Kutan için zafer değildi. Gül'ün aldığı oy, parti tabanında yenilikçilerin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.
Yol ayrımında AK Parti
FP'nin Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılmasından sonra Gül ve arkadaşları Saadet Partisi'ne katılmadılar. Artık bir yol ayrımına gelinmişti. Yenilikçiler, Erdoğan'ın liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdular. Kurucuların başında Gül geliyordu. "Kendimizi FP'nin devamı düşünmüyoruz. Popülizmden, abartıdan uzak, gerçekçi olacağız. Tek kişi partisi olmayacağız.
Birinci önceliğimiz ekonomi olacak" diyen AK Parti Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül, "Bizler bireyler olarak dindar olmanın gayreti içindeyiz. Bunun ötesinde din temsilciliği, din partisi gibi şeyler kesinlikle yanlış. Dinci parti de olmayacağız. Aramızda dindar olmayanlar da yer alabilir. Bizler ancak birey olarak dindar olabiliriz, o kadar" şeklinde konuşuyordu.
akparti38 2. kısım
Necip Fazil
09-11-2007, 18:36
27 Mart 1999
Recep Tayyip ERDOĞAN cezasını çekmek üzere Pınarhisar'a hareket ediyor ...
Milli Gazete'nin dilinden o günlere geri dönüyoruz ;
http://www.milligazete.com.tr/arsiv/27031999/res/buda.gif
Bu da geçer ya hu
Reis, “Fe sabrun cemil...”
İstanbul’a yaptığı hizmetlerle İstanbullular’ın takdirini kazanan Recep Tayyip Erdoğan okuduğu şiir yüzünden aldığı cezayı çekmek üzere onbinlerce seveni tarafından Kırklareli Pınarhisar Cezaevine uğurlandı. Cuma namazını Fatih Camii’nde kılan Recep Tayyip Erdoğan cuma çıkışı yakın dostu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Güreş Takımı Sorumlusu Tevfik Aydeniz’in cenaze namazına da katıldı. Cenaze namazından sonra onbinlerce kişinin “Başbakan Erdoğan, Tayyip nerede biz oradayız” sloganları arasında güçlükle ilerleyerek Fevzipaşa Caddesine indi. Sevgi gösterileri arasında otobüse binen Recep Tayyip Erdoğan halka el sallayarak yüzlerce araçtan oluşan konvoyla Kırklareli’ne doğru yola çıktı.
Polis konvoyu zorla önlemek istedi
Erdoğan’ın cezasını çekmek üzere aralarından ayrılmasına üzülen fakat başları dik olan sevenleri Erdoğan’ı aynı coşkuyla karşılayacaklarını belirttiler. Erdoğan’ın gidişi sırasında bazı sevenlerinin gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Binlerce araçtan oluşan konvoy Erdoğan’ın aracı ile birlikte Kırklareli’ne doğru giderken polis İstanbul çıkışında konvoyun bir kısmının önünü keserek zorla araçların konvoydan ayrılmalarını sağladı. Fakat Erdoğan’ı yalnız bırakmak istemeyen sevenleri değişik yollardan giderek yine konvoya ulaşmayı başardı.
Necip Fazıl 2. Bölüm
Hasan ERBEK
09-11-2007, 18:40
ABDULLAH GÜL'ÜN ADAYLIĞINI AÇIKLADIĞI BASIN TOPLANTISI
Abdullah GÜL - Değerli basın mensubu arkadaşlar sizlere arkadaşlarım ve şahsım adına en derin saygı ve sevgiyle selamlıyorum ve hepinize hoş geldiniz diyorum. Bugünkü basın toplantımızın amacı, partimizin 14 Mayıs'ta yapılacak genel kongresiyle ilgili kararımızı sizlerin aracılığıyla kamuoyuna buradan açıklamaktır. Bildiğiniz gibi Fazilet Partisi büyük kongresine yönelik beklentiler basınımızda yer almakta ve kamuoyumuzda da ilgiyle takip edilmektedir. Genel başkan adaylığı konusunda gerek kamuoyu gerekse teşkilatlarımız nezdinde gerekse milletvekili arkadaşlarımızca burada birlikte oturduğumuz arkadaşlarımıza yönelik büyük bir teveccüh söz konusu olmuştur. Arkadaşlarımız ve teşkilatlarımızla yaptığımız istişareler sonunda partimizin büyük kongresinde genel başkan adaylığı görevini benim üstlenmem arkadaşlarım tarafından sayın Bülent Arınç Grup Başkan Vekilimiz Manisa Milletvekilimiz ve Sivas Milletvekilimiz Grup Başkan Vekilimiz Abdüllatif Şener arkadaşımız tarafından da uygun görülmüştür. Milletimize ve ülkemize hizmet için uzun görüşme ve müzakerelerden sonra vardığımız bu kararımızı Türk kamuoyuna birlikte burada açıklıyoruz. Türk siyasi hayatında örnek gösterilecek bir tutum sergileyen öncelikle iki kardeşime değerli iki arkadaşıma burada huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Bu davranış bile bizlerin siyasette ender rastlanan çok samimi duygular içerisinde olduğumuzu, sadece arzu ve hevesler peşinde koşmadığımızı gösterdiği kanaatindeyim. Burada ayrıca büyük bir sorumluluk ve ağırbaşlılıkla çalışmalarımıza ve kararımıza katılan ve beni bu göreve teşvik eden bütün kardeşlerime de ayrıca teşekkür ediyorum.
Biz siyaseti makam, şöhret veya kişisel çıkarlarımız için yapmıyoruz. Siyaseti ülkemize ve halkımıza daha iyi hizmet için yapıyoruz. Toplumumuzun büyük sıkıntılar ve bunalımlar içinde çırpınıp durduğu bilinmektedir. Siyasetin de yeterli çareler üretemediğini hep beraber görmekteyiz. Maalesef ülkemizde demokrasi yeterince işlememektedir. Ülkemizde bir eksik demokrasi söz konusudur. Siyaset de tıkanmıştır. Halk hakkıyla temsil edilememektedir. Halkın hakkı korunamamaktadır. Ülkemiz fakirleşmektedir, gelir dağılımı giderek daha da bozulmaktadır. İnsanlar umutsuzdur geleceğinden de emin değildirler. Baskı ve dayatmalar toplumumuzda bir güven bunalımı başlatmıştır. Kısacası Türkiye iyi yönetilmemektedir ve Türkiye'den Türkiye'nin yönetiminden memnun olmayanların sayısı giderek büyümektedir. Oysa Türkiye jeopolitik konumu, genç ve dinamik nüfusu, zengin kültürel birikimi ve çalışkan insanıyla çok büyük bir gelişme potansiyeline sahiptir.
Bütün bu olumsuz şartlar şunu göstermektedir ki Türkiye'nin güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyacı vardır. Evet Türkiye'nin güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyacı vardır. Türkiye'nin demokratikleşmesini tamamlayabilmesi için güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyacı vardır. Hukukun üstünlüğü için de güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyaç vardır. Temiz yönetim için güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyaç vardır. Kardeşlik, barış ve huzur için güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyaç vardır. İstikrar, kalkınma için de güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyaç vardır.
Fazilet Partisi bu önemli görev ve sorumlulukları yüklenmeye daha fazla hazır olmalıdır. Türkiye'nin yeni yüzyılda değişimine, refahına, büyümesine, güçlenmesine daha fazla katkı vermeye hazır olmalıdır. Bu Fazilet Partisi'nin bir sorumluluğudur. Bu sorumlulukları daha iyi bir şekilde yerine getirebilmek için 14 Mayıs kongresini bir vesile kabul ediyoruz. Kongremiz için umutlu ve heyecanlıyız. Partimiz bu ilk büyük kongreyle yeni bir dinamizm ve heyecan kazanacaktır. Bu kongreyle partimiz yeni bir uslup ve yeni yönetim anlayışıyla bütün Türkiye'yi kucaklayacaktır. Bu kongre partimizin Türkiye'nin yeniden en büyük partisi olmasının ve tek başına iktidara gelmesinin adımı olacaktır. Kongremizde demokratik yarış partimizi daha da güçlendirecektir. Teşkilatlarımıza delegelerimize ve seçmenlerimize de yeni bir coşku ve azim gelecektir. Bu kararımız Türk toplumunun ve Türkiye'nin büyük geleceği için hem parti tabanımız hem de toplumsal kesimlerle kenetlenmeye vesile olacaktır. Kongremizin en olumlu ve verimli geçmesi için elimizden gelen çabayı hep beraber göstereceğiz.
Değerli arkadaşlar bu kongreden yani 14 Mayıs'ta yapacağımız Fazilet Partisi'nin büyük kongresinden daha çok birleşme çıkacaktır, daha çok kenetlenme çıkacaktır, halkla milletle daha çok bütünleşme çıkacaktır. Daha çok büyüme ve partimizin tek başına iktidar olma sonucu çıkacaktır. Cenab-ı Hak bizleri sağduyulu davranmaktan ve milletin hukukunu korumayı her şeyden aziz bilmekten geri koymasın diyorum ve bu kararımızın partimiz için halkımız için arkadaşlarımız için ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar sorulara geçmeden önce biraz önce de söylediğim gibi gerek halkımızdan gerek teşkilatlarımızdan partimizden sadece bana değil Abdüllatif Beye, Bülent beye hepimize büyük bir teveccüh söz konusu olmuştu. Ayrıca Bülent bey arkadaşımız seçimlerden hemen sonra genel başkanlığa adaylığını resmen açıklayan arkadaşlarımızdan birisiydi. O bakımdan arkadaşlarımızın da burada konuşmalarını rica edeceğim. Onun için önce değerli başkan vekilimiz Abdüllatif Şener arkadaşıma mikrofonu bırakıyorum.
Abdüllatif ŞENER - Değerli basın mensupları hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önümüzde iki ay var. İki ay sonra yani 14 Mayıs günü Fazilet Partisi'nin büyük kongresi yapılacaktır. Kongreler hepinizin bildiği gibi genel başkanların parti yöneticilerinin hedef programların belirlendiği toplantılardır zeminlerdir. Bu bakımdan kongreler siyasi partiler açısından son derece de önemlidir, önemli bir dönüşümün sağlandığı yerlerdir. Kongre olayı Fazilet Partisi açısından değerlendirildiğinde çok daha önemli hale gelmektedir. Çünkü Fazilet Partisi Türkiye'nin en genç ve en dinamik partisidir, kamuoyunun güven duyduğu şaibesiz isimlerin siyaset yaptığı bir partidir. Geçmişin kalıntılarını ve sığ anlayışlarını geleceğe taşımaya çalışan siyasi partiler yerine Fazilet Partisi iyiye doğruya güzele doğru geleceğin düşüncelerini ve örgüsünü bugünden dokumaya çalışan bir siyasi partidir. Yani geleceğin Türkiye'sini inşa etmeye çalışan bir siyasi partidir. İşte hem kongre olayı hem de Fazilet Partisi bir arada ifade edildiğinde bu noktaların üzerinde hassasiyetle durmak gerektiği kanaatindeyim. Kongre öncesinde Fazilet Partisi'ndeki bu yenileşme arayışını ve çabasını sadece Fazilet Partisi'yle ilişkilendirerek yorumlamaya kalkmak yanlış olur eksik olur. Fazilet Partisi'ndeki bu daha güzeli daha doğruyu ve en mükemmeli arama çabalarını Türk siyasetinin şu anda içinde bulunduğu durumla birlikte değerlendirmek gerekir yorumlamak gerekir. Bu bağlamda hadiseler olaylar değerlendirilirse daha isabetli bir yorum ortaya çıkar. Gerçekten şu anda Türk siyasetinde büyük bir boşluk vardır. DSP, MHP, ANAP, DYP tabanlarına sorduğunuz zaman kendi partilerinden memnun olmadıklarını parti siyasetlerinden memnun kalmadıklarını hemen tespit etmek mümkündür. Yani Fazilet Partisi'ndeki bu yenilenme arayışı aslında bütün siyasi partilerin tabanlarını ilgilendiren bir hadisedir. Şu anda Türkiye'de mevcut siyasi boşluğa hitap eden bir hadisedir bir olaydır. Bu siyasi boşluğun ortaya çıkmasındaki en büyük sorumluluk siyasi partilerdedir. Gerçekten özellikle son yıllarda yaşanan ve izlenen bir siyasi üslup Türkiye'de seçmenin siyasi partilere karşı ilgisini azaltmıştır güvenini azaltmıştır. Özellikle son yıllarda siyasi partilerde kabul gören bu siyasi üslup hepinizin bildiği gibi seçimlerden önce yalnızca oy almak için konuşmaktır ama seçimlerden sonra konuştuklarını terk etmektir. Şu anda bildiğiniz gibi 18 Nisan seçimleri sonrasında iktidarı oluşturan üç siyasi parti vardır. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi. Bu partilerin izlemiş oldukları siyasi tavrı dikkatlice biz izliyoruz, basın olarak sizler izliyor takip ediyorsunuz ve bütün kamuoyu da izliyor. Bu iktidar partilerinin takip ettiği izlediği siyasi üslup gerçekten Türk siyasetinin şu andaki görüntüsünü resmetmektedir. Seçimlerden önce söylediklerini seçmene vaat ettiklerini terk etmişlerdir bir tarafa koymuşlardır, sanki seçmene söylenen sözlerin seçmene verilen vaatlerin hiçbir kıymeti yokmuşçasına iktidar olmaktadırlar iktidarı sürdürmeye çalışmaktadırlar.
Şu anda hangi gelir grubuna sorarsanız sorun hangi vatandaşla oturur konuşursanız konuşun büyük bir geçim sıkıntısı içerisindedir. Memur, emekli, işçi, köylü, esnaf ve sanatkar bütün gelir grupları geçim sıkıntısı içersindedir, işsizlik de şu anda Türkiye'nin en önemli derdidir en önemli sorunudur. Ama ne DSP, ne MHP, ne Anavatan Partisi seçimlerden önce işçi kuruluşlarının toplantısına gidip sizin reel gelirlerinizi biraz daha azaltacağız dememişlerdir. Memur ve emekli toplantılarına katılıp memurlar ve emekliler bizim iktidar dönemimizde kemer sıkacaklar, ücretleri reel olarak azalacak refah payları düşecektir dememişlerdir. Esnaf ve sanatkarların toplantılarına katılıp hiçbir zaman esnaf ve sanatkarlara şu anda kepenk kapama noktasında bulunan esnaf ve sanatkarlarımıza karşı sizin ticaretinizi alışveriş hacminizi azaltacağız daraltacağız dememişlerdir ve köylüye çiftçiye de enflasyonun altında taban ücret taban fiyatları vermek suretiyle gelir düzeyinizi azaltacağız aşağıya çekeceğiz dememişlerdir. Yine şu anda iktidarda bulunan DSP, MHP ve Anavatan Partisi hepimizin bildiği gibi seçimlerden önce toplumdaki özgürlük taleplerine olumlu cevaplar vermişlerdir ama seçimlerden sonra toplumun bu özgürlük taleplerine karşı baskıcı, dayatmacı ve yasakçı bir politikayı anlayışı ortaya koymuşlardır. İşte Türkiye'nin rahatsızlığı ve işte Türkiye'de siyasi partilere karşı duyulan güvenin azalmasının sebebi budur. Söylenen sözler yapılan konuşmalar seçimlerden sonra terk edilmektedir. Halk terk edilmektedir. Halk siyasette sadece oy alma aracı olarak görülmektedir. Bu yanlış siyaset anlayışı sebebiyledir ki, şu anda siyasette önemli bir boşluk vardır. Bütün siyasi partilerin tabanlarında DSP, MHP, ANAP, DYP gibi kendi partilerine karşı güvensizlik vardır. Kamuoyu yoklamalarında seçmenin büyük bir kısmının hiçbir partiye oy vermeme eğiliminde olduğu da görülmektedir. İşte siyasetteki bu boşluğun oluştuğu ortamda Fazilet Partisi Türkiye'de önemli bir siyasi merkezin adıdır, önemli bir siyasi merkezin adresidir ve toplumun güven duyduğu kadrolar bu partide mevcuttur. Toplumun sorunlarına çözüm getiren programlar ve hedefler bu partinin deklare etmiş olduğu hedefler arasındadır ve açıkçası Fazilet Partisi geleceğin düşüncelerini duygularını ve geleceğin Türkiye'sini şimdiden bugünden dokumaya hazır bir partidir, kadroları da buna müsaittir. İşte bu ortamda biz üç milletvekili olarak Fazilet Partili milletvekili olarak Türkiye'nin içinde bulunduğu bu genel durumu da değerlendirmek suretiyle 14 Mayıs'ta yapılacak Fazilet Partisi büyük kongresindeki yeni yapılanmayla ilgili durumu değerlendirdik ve neticede ortak hareket etme kararı aldık ve bu kararımızı da bugünkü basın toplantısıyla kamuoyuna duyurmayı uygun bulduk. Ben 14 Mayıs kongresinin partimize ülkemize ve insanlığa hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize en içten saygılarımı sunuyorum.
akparti38
Hasan ERBEK
09-11-2007, 18:41
2. kısım
Abdullah GÜL - Evet teşekkür ederiz. Şimdi değerli arkadaşlar Bülent bey görüşlerini ifade edecek.
Bülent ARINÇ - Çok değerli basın mensupları ben de hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Bugün basın toplantımızda sayın Abdullah Gül Fazilet Partisi büyük kongresinde aday olacağını resmen açıkladı. Biz de kendisine refakat ediyoruz. Öncelikle bu kararın partimiz için de milletimiz için de hayırlı olmasını diliyorum. Bu fevkalade bir medeni karardır. Arkadaşımızla iftihar ediyoruz. İyi yetişmiş, güzel deneyimlere sahip bu parti içerisinde çok önemli hizmetlerde bulunmuş bir arkadaşımızdır. Gerçekten Abdüllatif Şener beyle birlikte hemen hemen partimizde bu konuda aday olabilecek arkadaşlarımızın da düşüncelerini alarak onlarla birlikte verdiğimiz bir karardır. Ben kongremizin hayırlara vesile olmasını diliyorum ve sayın genel başkanımızın ortaya koyduğu ölçüler içersinde bu partide partinin genel başkanlığına layık pek çok iyi yetişmiş deneyimli ehliyetli insanlar vardır, bunlarla kongre bir centilmence yarışa sahne olacaktır. Kaybedeni olmayan bir kongrede sadece Fazilet Partisi kazanacaktır ve böylece biz bu parti içersinde birbirimize her zaman destek olarak el ele gönül gönüle sadece Fazilet Partimizin iktidarı ve sadece milletimizin huzur ve mutluluğu için çalışacağımıza söz veriyoruz.
Benim bir özelliğim oldu. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz Mayıs ayından bu yana Fazilet Partisi'nde ilk defa genel başkanlığa aday olduğunu açıklayan insan bendim. Daha sonra sayın genel başkan da aday olabileceğini söyledi. Bu yarışı birlikte yapacağımızı düşündük. Hemen hemen 10 aydan bu yana da genel başkanlıkta aday olarak ısrarlı olduğunu söyleyen insan bendim. Değerli arkadaşlarım bugün bakınız bir genel başkan adaylığı açıklaması var. Hep beraberiz. Eğer başka partilerde böyle bir toplantı olsaydı umarım herkes kendi taraftarlarını getirir, bir nümayiş havası verir ve belki de bunu bir gövde gösterisi şekline dönüştürürdü. Halbuki biz böyle düşünmedik ve hiçbir zaman da düşünmeyeceğiz. 104 milletvekilimiz var, hepsiyle aynı düşüncelere aynı ideallere sahibiz. Ne dünya görüşümüzde bir farklılık var ne de Fazilet Partisi'nde siyaset yapma anlayışımızda. 80 il başkanımızın, 1000 tane ilçe başkanımızın, 2000 tane belde başkanımızın hepsiyle müşterek düşüncelere sahibiz. Bizim hareketimiz bu parti içerisinde bir yerlere gelmek için her şeyi mübah gören bir anlayış değil, partinin birlik ve bütünlüğü içersinde karşılıklı saygı ve sevgiye dayanarak, fedakarlık yapılması gereken yerlerde sağa sola bakmadan önce kendimizin fedakarlık yapması gerektiğine inanarak bu beraberliğimizi daha da büyüteceğimize alacağımız sonuçların çok daha büyüyeceğine inanmıştık.
Değerli arkadaşlarım bu 10 aylık adaylık süresince hepiniz de biliyorsunuz her defasında karşı karşıya geldik. Televizyonlarda basın mensuplarının önünde sorularınızı cevaplandırdım. Hatta dün sabah bile katıldığım bir televizyon kanalında bir radyoda bu adaylık konusunda "evet genel başkanlık adaylığım devam ediyor" dedim. Herkes bunu biliyor. Siyaset yapma anlayışımızın, yönetim anlayışımızın, Türkiye'nin ve dünyanın meselelerine bakış açımızın ne denli farklı ve özellikli olduğunu hemen herkes biliyor. Ancak bildiğiniz gibi bu 10 aylık süre içersinde biz ve özellikle ben farklı olarak belki diğer partilerde genel başkan adaylarından beklenen pek çok şeyi yapmadım. Yani kulis yapmadım. Yani delege hesabı yapmadım. Yani bu partide mutlaka seçimi kazanmak için maddi ölçüler içersinde şunların da yapılması gerekli dendiği halde ben partimizin büyümesini, partimiz içersinde yıllardan beri devam eden en azından bir çizgi olarak inancımız ve bu inancımızın yaşantımıza akseden yönleriyle Türkiye'de huzur ve mutluluğu yakalamamız açısından önemli olanın sevgi olduğunu birlik olduğunu vefa duygularıyla dolu olmak olduğunu ve birbirimize yıllarca sadakat içinde kalmış insanların yine bu bütünlüğü muhafaza edeceklerini düşündüm.
Değerli arkadaşlarım adaylık konusu Fazilet Partisi teşkilatlarında, tabanında, medyada bütün Türkiye'de bütün partilere mensup insanlar arasında da bir büyük heyecan uyandırmıştı. Fazilet Partisi'nin kongresi heyecanla bekleniyor, böylesine bir değişimin olumlu değişimin Fazilet Partisi'nde muaffak olması halinde sadece kendi teşkilatlarımızın değil Türk siyasi hayatında bile bir büyük bütünleşmeye ve beraberliğe yol açacağı gözleniyordu. Şurada kongreye iki ay kaldı. Partimiz içersindeki gelişmeleri değerlendirdik. Türkiye'deki siyasetin geldiği noktayı değerlendirdik ve bu değerlendirme sonunda biraz evvel sayın Şener'in de ifade ettiği gibi bir karar verme durumunda kaldık. Bu karar benim genel başkan adaylığından çekilmem ve sayın Gül'ün adaylığını desteklemem konusudur. Bundan dolayı vicdanen müsterihim. Büyük bir sevinç içersindeyim ve inşaallah bu kararımızın umarım ki hem partimiz içersinde hem de diğer partiler arasında bütün insanlar nezdinde anlayışla ve takdirle karşılanacağını düşünüyorum. Bizim için benim veya bir başkasının genel başkan olması değil, bu partide doğru haklı makul bir zihniyetin Türkiye meselelerinde ağırlığını koyması önemlidir. Ben 104 milletvekili arkadaşımın hemen hepsi için böyle bir feragatı düşünebilirim. Çünkü il başkanlarımızın ilçe başkanlarımızın hepsi benim şahsımdan da öncedir ve kıymetlidir. Biz böyle bir terbiyeyle yetiştik, biz böyle bir anlayışla yetiştik ve yıllar süren beraberliğimizi böyle devam ettirdik. İnanıyorum ki bu parti içersinde genel başkan adaylığına genel başkanlığa layık onlarca insan vardır ve biz çok zengin kadrolara sahibiz. Bu zengin kadrolardan iyi yetişmiş, birikimli, fedakar insanlardan büyük bir kapasiteyle istifade ettiğimiz zaman, siyaseti bir hizmet yarışı haline soktuğumuz zaman, siyaseti kendi şartları içersinde dürüst biçimde yaptığımız zaman bundan sadece Fazilet Partisi değil bütün Türkiye bütün insanlar kazançlı çıkacaktır.
Ben bugünkü bu davranışımızın Türkiyemiz için, partimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bundan sonra genel başkan adayımız sayın Abdullah Gül'dür ve biz elimizden geldiğince arkadaşlarımızın hepsinin gayretleriyle bir güzel sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum. Ve bu arada adaylığını ilan eden sayın genel başkan Recai Kutan'a da kongreye kadar adaylığını koymayı düşünen bütün arkadaşlarımıza da üstün başarılar diliyorum. Bunun zevkli, centilmence, ahlaklı bir yarış olacağını ümit ediyor ve kongremizin sonuçlarının tekrar hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Abdullah GÜL - ...ne tip çekişmelerin ne tip kişisel yarışmaların olduğunu çok iyi bilirler ama burda arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi ve özellikle Bülent bey arkadaşımın da ifade ettiği gibi Fazilet Partisi'nin nasıl bir fazilet mücadelesi verdiğini ve Fazilet Partisi'nde ne kadar çok faziletli arkadaşlarımızın olduğunu hep beraber görüyoruz. Bu açıdan özellikle Bülent beye ve Abdüllatif Şener bey arkadaşıma huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum ve aynı zamanda ben de sayın genel başkanımız Recai Kutan beye de başarılar diliyorum ve bu kongremizin partimiz için ülkemiz için insanlık için hayırlı olmasını şimdiden temenni ediyorum. Şimdi arkadaşlarımın sorularını buyrun...
Soru - Siz emanetçi olacak mısınız?
Abdullah GÜL - Hayır ben kesinlikle emanetçi olmam. Daha doğrusu herhangi bir bırakın bir ana muhalefet partisini herhangi bir siyasi partiyi bir dernekte bile eğer iş yapılacaksa emanetçilikle olmaz. Dolayısıyla yetki ve sorumlulukların bir kişide tam olarak üstlenmesi gerekir. O açıdan başarılı olmam için benim yetki ve sorumlulukları tam üstlenmem, fiili ve resmi başkan olmam gerekir. Benim anlayışım budur ve eğer kongremiz beni uygun görürse böyle bir başkanlık yapmayı şimdiden taahhüt ediyorum.
Soru -Sayın Erbakan ile ilişkileriniz nasıl olacak?
Abdullah GÜL - Şimdi değerli arkadaşlar tabi herkesin zihnindeki soruyu sordunuz. Dolayısıyla teşekkür ederim size. Hiç kimseden saklamanın bir anlamı yoktur. Sayın Erbakan'la bizim ilişkimiz bizim yakınlığımızı herkes bilmektedir. Bizim hocamızdır, genel başkanımız olmuştur ve başbakanımızdır. Ama maalesef bu ara dönem içerisinde Türk siyasetine Türk demokrasisine gölge düşecek bir şekilde kendisi şu anda siyasetin dışındadır. O bakımdan bizim saygımız sevgimiz bu ayrıdır ama kendisi zaten şu anda siyasetin dışında olduğu için biz burada kendimiz karar verdik ama görevimizin de şu olduğunu açıklamak isterim. Sadece sayın Erbakan için değil diğer arkadaşlarımız için de bu yasakları kaldırmak, Türk demokrasisinin üzerine Türk siyasetinin üzerine düşen bu gölgeyi kaldırmak bizim vazifemiz olacaktır borcumuz olacaktır. Bunu yapmak için de Fazilet Partisi'ni %15'lerden % 25'lere, %25'lerden %35'lere 45'lere yükseltmeyi ve büyütmeyi hedefliyoruz. O açıdan bu konudaki görüşlerim bu şekildedir.
Soru - Sayın Gül siyasi parti liderleri genel başkanları ya vefat edince ya da cumhurbaşkanı olunca koltuğu bırakıyorlar. Bu sıfat bu sefer değişebilecek mi?
Abdullah GÜL - Şüphesiz ki buna en büyük istişare organı olan genel kongremizdeki delegeler karar verecektir ama ortada gözüken bir şey vardır ki herkesin tahmin etmediği şekilde Fazilet Partisi içerisinde medeni, centilmence ve demokratik bir yarış başlamıştır. Bunun yolunu sayın genel başkanımız Recai Kutan bey açmıştır. O bakımdan kendisine de burada huzurlarınızda teşekkür ederim. Netice delegelerin vereceği kararla gerçekleşecektir ama önemli olan ortaya çıkmaktır ve saygı ve sevgi içerisinde bu yarışı başlatmaktır.
Soru - Sayın Gül makam kavgası yaptığı bu hareketin ileri sürülüyor. Yeni politikalar yeni projeler ortaya konulmadığı eleştirileri getirildi geçtiğimiz günlerde. Siz Fazilet Partisi'nde nasıl bir yeniden yapılanma düşünüyorsunuz? Fazilet Partisi yönetimine gelirseniz ne tür değişiklikler olacak Fazilet Partisi'nin izlediği politikalarda?
Abdullah GÜL - Değerli arkadaşlar bunun bir makam yarışı olmadığının en güzel nedenini biraz önce hep beraber gördük. Siyasi tarihte ender rastlanan bir olaydır dedim bu. Eminim ki bizi takip edenler de bunu büyük bir sevgiyle gördüler, büyük bir coşkuyla alkışladılar. Dolayısıyla aramızda makam veya rütbe veya şan şöhret peşinde olan arkadaşlarımız yok. Ben de kesinlikle öyle değilim. Biz Fazilet Partisi'nin içerisindeyiz. Biz yeni bir parti kurmuyoruz. Biz partimiz için çok temel prensipler yeni bir kimlik ortaya koyma durumunda da değiliz. Biz Fazilet Partisi'nin gün ışığına Türkiye kitabını hazırlayanlarız. Dolayısıyla Fazilet Partisi'nin bu güzel fikirlerinin, Fazilet Partisi'nin bu yüksek düşüncelerinin değerlerinin bunların çok daha fazla halk kitleleri tarafından benimseneceğine inanıyoruz. O açıdan biz inanılırlığımızı güvenimizi haklı olduğu yerde başımızı dik tutacak ve sonuna kadar da haklılığımızı koruyacak bir üslup bir metot koyacağız. Şüphesiz ki dünya değişmektedir, şüphesiz ki Türkiye değişmektedir, şüphesiz ki realitede bir çok gelişmeler olmaktadır. Bunları en canlı bir şekilde takip edeceğiz ve bunlara göre partimizin içerisinde şüphesiz ki yeni politikalar üreteceğiz. Bunları önümüzdeki günlerde zaten çok tartışacağız ve çok konuşacağız.
Soru - Efendim Türkiye'nin güçlü bir Fazilet Partisi'ne ihtiyacı olduğunu söylediniz. Bu bir anlamda mevcut yönetimin güçsüzlüğünün ifadesi mi ?
Abdullah GÜL - E şimdi tabi son seçimlerden aldığımız oy bizim % 15'tir. Bizim potansiyelimizin çok daha büyük olduğunu herkes bilmektedir. Biz Türkiye'nin en kuvvetli siyasi akımıyız. Biz Türk halkının değerlerini düşüncelerini politikaya yansıtıyoruz. O bakımdan en geniş tabanı olan en geniş kitlesi olan ve en geniş dayanağı olan parti biziz. Ve böyle bir partinin kesinlikle oyunun çok çok daha fazla olması iktidar olması gerekir. Son seçimlerde belediye başkanlığı seçimlerinde %25'e kadar oy aldık aynı sandıklardan aynı müşahitlerin bulunduğu yerden. O açıdan biz inanıyoruz ki potansiyelimiz büyüktür geniştir önümüz açıktır. Bunun için Fazilet Partisi'ni güçlendirmek Fazilet Partisi'ni büyütmek hepimizin görevidir. Bunu el birliği içerisinde yapacağız. Biraz önce değerli arkadaşımın da söylediği gibi bütün milletvekillerimiz bütün il başkanlarımız ilçe başkanlarımız ve bütün üyelerimiz ve bize sempati duyan herkesle birlikte yapacağız.
Soru - Efendim bu cumhurbaşkanlığı yarışı pazarlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdullah GÜL - İsterseniz bunu bu bugünün şu anda bizim basın toplantımızın birazcık mevzusu dışında olduğu için bunu başka bir zaman değerlendirmeyi arzu ederim.
Değerli arkadaşlar çok teşekkür ederiz hepinize. Tekrar hayırlı olsun. Sağ olun.
Bülent ARINÇ - Tekrar tebrik ediyoruz Allah hayırlı etsin.
Abdullah GÜL - Sağ olun...
Bülent ARINÇ - Efendim hayırlı günler hepinize, teşekkür ediyorum.
akparti38
Necip Fazil
09-12-2007, 00:38
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın cezaevinde ki günleri devam ederken, olay gazete manşetlerinde yerini tutmaya devam ediyordu.
28 Mart 1999 yılı Milli Gazete yayınında Başbakan'ımızın durumu şöyle anlatılyordu ;
Cezaevinde 2. gün
Okuduğu bir şiirden dolayı 10 ay hapis cezasına mahkum edilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün cezaevine girdi. Kendini uğurlayanların gözyaşyaları arasında cezaevine giren Erdoğan, arkasında gözü yaşlı gençler, yaşlılar ve çocuklarla birlikte yüzbinlerce insan bıraktı. Erdoğan'ın cezaevine girme serüveninde gözden kaçmayan bir olay da belki de ilk kez bir "suçlu(!)" halkın sevgi gösterileri arasında cezaevine giriyordu.
Hürriyet Gazetesi ise Allah Kurtarsın Başlığı altında haberi vermişti ;
Allah kurtarsın
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/03/27/simages/hur/turk/99/03/27/gundem/05gun.jpg
Kemal DİYARBEKİR, Mustafa KINALI / İSTANBUL
4 aylık hapis cezasını çekmek üzere Pınarhisar Cezaevi'ne giden İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan binlerce kişi tarafından uğurlandı. Erdoğan, Fatih Camii'nde cuma namazı kıldı, kalabalık, ceza aldığı şiirin mısralarıyla sloganlar attı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fatih Camii'nde cuma namazını kıldıktan sonra, Pınarhisar Cezaevi'ne, hapse girmesine yol açan şiirdeki, ‘‘Camiler kışlamız, minareler süngümüz’’ mısralarını sloganlaştıran binlerce kişi tarafından uğurlandı.
Üsküdar Emniyet Mahallesi'ndeki evinden sabah erken saatlerde çıkan Erdoğan, önce komşularıyla vedalaştı. Erdoğan, evinin önünde yaptığı konuşmada, veda etmediğini, bundan sonra da hizmetlerine devam edeceklerini belirtti.
Erdoğan daha sonra, alkışlar ve sloganlar arasında korumalarıya birlikte otomobiline binerek, önce Eyüp Sultan Camii'ne gitti ve burada dua etti. 5 yıl önce Eyüp Sultan Camii'nde kıldığı cuma namazından sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başlayan Erdoğan, buradan Fatih Camii'ne gitti.
Namaz sonrası caminin avlusunu dolduranlar Erdoğan'ın posterleri ve bazı pankartlarla onun lehine sloganlar attılar.
GÜRTUNA YALNIZ BIRAKMADI
Erdoğan, öğle namazının ardından, kalabalığın arasından güçlükle musalla taşına doğru yürüdü ve önceki gün beyin kanamasından ölen Belediyespor Kulübü Yönetim Kurulu üyesi ve çocukluk arkadaşı Tevfik Aydeniz'ın cenaze namazını kıldı.
Cami avlusu ve yolları dolduran binlerce FP sempatizanı arasında, ezilme tehlikesi yaşayan Erdoğan, namazdan sonra, kendisi için özel hazırlanan çift katlı otobüse bindi.
Bu sırada izdiham ve karışıklıktan ezilme teklikesi geçirenler oldu. Erdoğan, çift katlı otobüsün üst ön bölümünde eşi Emine Erdoğan ile birlikte oturdu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, eşi Reyhan Gürtüna ve bazı ilçe belediye başkanları da eşleriyle birlikte Pınarhisar'a yolculuğunda Erdoğan'ı yalnız bırakmadılar.
TRAFİK UZUN SÜRE AKSADI
Bu arada, trafik de uzun süre kesildi.
Çevik Kuvvet ile robokoplar da kurt köpekleri ve zırhlı araçlarla güvenlik önlemi aldılar.
Camiye giriş ve çıkışlarda üst aramaları yapıldı. Erdoğan ile birlikte cenaze namazı kılanlar arasında FP Genel Başkan Yardımcıları Ali Çoşkun, Abdülkadir Aksu, bazı milletvekilleri, DYP İstanbul Milletvekili adayı Celal Adan, DYP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Yalçın Özer, bazı ilçe belediye başkanları yer aldı.
Cezaevinde 120 gün yatacak
İstanbul Büyükşehir Belediye eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siirt'te yaptığı konuşma sırasında okuduğu, ''Minareler süngümüz - Kıbbeler miğferimiz - Camiler kışlamız - Müminler askerimiz'' sözlerinin yer aldığı şiir nedeniyle Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından, Türk Ceza Kanunu'nun, ‘‘Halkı sınıf, din, ırk, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek' fiilini düzenleyen, 312'nci madde uyarınca 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Erdoğan, Yargıtay'ın cezasını onamasının ardından da cezaevine girişini, 500 milyon lira teminat yatırarak, 2 seferde toplam 119 gün erteletmişti. Erdoğan, cezasını çekmek üzere yatacağı Kırklareli'nin Pınarhisar İlçesi Cezaevi'ni de kendisi seçmişti. Erdoğan, infaz yasasına göre 120 gün cezaevinde kalacak.
Böyle gitti
İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tayyip Erdoğan, 120 gün kalacağı Kırklareli Pınarhisar Cezaevi'ne, İstanbul'dan binlerce kişi tarafından uğurlandı. Kendisi için özel olarak hazırlanan çift katlı otobüsün üst katında eşi Emine Erdoğan ile oturan Tayyip Erdoğan, kendisini uğurlayanlara el salladı. Erdoğan'ı uzun bir araç konvoyu da izledi.
Necip Fazil 3. Bülüm
Hasan ERBEK
09-12-2007, 19:34
AKPARTİ TEMEL AMAÇLAR
4.1 - AK PARTİ; Türk Milleti'nin en önemli yönetim kazanımının, Cumhuriyet olduğuna ve egemenliğin, kayıtsız ve şartsız milletimize ait bulunduğuna inanır. 'Milli irade' nin tek belirleyici güç olduğunu kabul eder. Millet adına egemenlik yetkisi kullanan kurumların ve kişilerin gözetmeleri gereken en üstün gücün ise, hukukun üstünlüğü ilkesi olduğunu savunur. Akıl, bilim ve tecrübenin yol gösterici olduğunu benimser. 'Milli irade, hukukun üstünlüğü, akıl, bilim, tecrübe, demokrasi, bireyin temel hak ve özgürlükleri ve ahlakiliği, siyasi yönetim anlayışının temel referansları olarak kabul eder. 4.2 - AK PARTİ; Türk Milleti'nin Ülkesi ve Devletiyle bölünmez bütünlüğünü savunur. Geçmişten gelen değerlerimizi koruyarak, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve hatta onu aşabilmek için ikinci maddede açıklanan normlar ve genel kabullere uygun faaliyetlerde bulunmayı, siyasi hayatın zemini kabul eder. 4.3 - AK PARTİ; 'insan' merkezli siyasi bir partidir. En üstün hizmetin, insana hizmet olduğuna inanır. İnsanın mutluluğu, huzuru, güveni ve sağlığı çalışmalarının hedefini teşkil eder. Bütün insanlarımızı, 'Türkiye' coğrafyasında kurulu 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' ismi altında büyük bir aile, diğer devletleri kendi sınırları içinde komşu aileler olarak kabul eder. Sulh içinde bir arada yaşamanın, insana verilen değerle mümkün olacağına inanır. 4.4 - AK PARTİ; insanların farklı inanç, düşünce, ırk, dil, ifade etme, örgütlenme ve yaşama gibi doğuştan var olan tüm haklara sahip olduklarını bilir ve saygı duyar. Farklı olmanın ayrışma değil, pekiştirici kültürel zenginliğimiz olduğunu kabul eder. 4.5 - AK PARTİ; birey-devlet ilişkilerinde, demokratik toplum olmanın gereklerine uygun düşmeyen yaklaşımları ve her türlü ayırımcılığı reddeder. Devleti, bireye hizmet için, bireylerin oluşturduğu etkin bir hizmet kurumu olarak kabul eder. 4.6 - AK PARTİ; milli iradenin egemen olabilmesinin, bütün siyasal hakların ancak özgür kullanımı ile mümkün olabileceğine, özgür siyasal hak kullanımının ise, çoğulcu ve katılımcı hür demokratik düzen içinde hayat bulabileceğine inanır. 4.7 - AK PARTİ; millet adına egemenlik yetkisi kullanan yasama, yürütme ve yargı erkleri ile devlet şeması içinde kamusal işlev gören bütün kişi, kurum ve kuruluşların; yetki kullanımlarında ve görev ifa etmelerinde, ikinci maddede atıf yapılan belgelerde yer alan hukuk devleti normlarına uygunluğu gözetir olmaları gereğini vurgular ve bu gerekliliğe uygunluğu, meşruiyetin esası kabul eder. 4.8 - AK PARTİ; bireylerin inandıkları gibi yaşama, düşündükleri gibi ifade etme haklarının tartışılamaz olduğunu, inanç ve düşüncenin hukuka uygun olarak tanıtım ve propagandasının, bireylere ve sivil toplum kuruluşlarına ait bir hak ve yetki olduğunu, her bireyin her kurumda ve yaşamın her alanında eşit ve ortak hakları bulunduğunu, dolayısıyla devletin, hiçbir inanç ve düşünceden yana veya karşı tutum sergilememesi gerektiğini, Anayasa'da yer alan laiklik ve kanun önünde eşitlik ilkelerinin, bu anlayış ve bakışın güvencesini teşkil ettiğini vurgular. Devletin ve parti tüzel kişiliğinin bu alanda yüklenebileceği işlevin, sadece hak kullanımlarını sağlayıcı ve güvence altına alıcı özgür ortam hazırlamaktan ibaret olması gereğini kabul eder. Temel hak ve özgürlüklerin, oylama konusu olamayacağını savunur. 4.9 - AK PARTİ; insanın, insanca yaşamasının yöntemi olan sosyal devlet anlayışının hayata geçirilmesine özel önem verir. 4.10 - AK PARTİ; ekonomik gelişmenin kaynağı ve hedefi olarak insanı esas kabul eder. Piyasa ekonomisinin, tüm kurum ve kurallarıyla tesisini amaçlar. Devletin ekonomi içindeki rolünü, düzenleyici ve gözetici fonksiyonları ile tanımlar. Gelir dağılımındaki dengesizliği ve işsizliği, ülkemizin en önemli sosyoekonomik sorunu olarak görür. Küreselleşmenin meydana getirdiği fırsatlardan yararlanmak ve beraberinde getirdiği olumsuzluklardan korunmak amacıyla gereken yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesini savunur. 4.11 - AK PARTİ; aileyi Türk toplumunun temeli kabul eder. Geçmişle gelecek arasında köprü görevini yerine getiren aile kurumunun; milli değerlerimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin ve ülkemize has adet ve geleneklerimizin yeni kuşaklara aktarılmasında en temel, en vazgeçilmez sosyal bir kurum olduğuna inanır. 4.12 - AK PARTİ; herkesin ve özellikle gençliğin; güven içinde, gelişmiş, kalkınmış, refah düzeyi yüksek, her yönden güvenli bir Türkiye sevdalısı olma ülküsüne bağlı, moral değerlerle bezenmiş bireyler olmalarını önemser. Bu nedenle her düzeyde özgür, bilgi toplumu olma yolunda bilimsel araçlarla ve ilmi verilerle donatılmış bir eğitim, öğretim ve öğrenim anlayışını pratiğe geçirmeyi amaçlar. 4.13 - AK PARTİ; temsili demokrasinin çoğulcu, katılımcı ve yarışmacı niteliğini önemser. Bu özelliklerin hayata geçirilmesinde ve verimli, kaliteli ve denetimli bir kamu yönetiminin kurulmasında ve sürdürülmesinde, sivil toplum örgütlerinin önemine ve vazgeçilmezliğine inanır. 4.14 - AK PARTİ; referandumu, halkımızın yönetim sürecine katılımını temin için etkili bir yöntem olarak benimser. 4.15 - AK PARTİ; içte ve dışta güçlü duruşun adaletle mümkün olacağına inanır. Hukukun 'güç'ten değil, 'güç'ün hukuktan kaynaklandığı inancı ile her iş ve faaliyette doğrunun ve haklının egemen olmasını önleyici engelleri ortadan kaldırmayı, adil yargılanma hakkını ve hak arama özgürlüğünü bütün unsurları ile gerçekleştirmeyi, ülkemizi, onun sahibi insanlarımız için yaşanılır hale getirmeyi, her halükarda milletin ülkesini ve devletinin bağımsızlığını ve üniter yapısını korumayı amaçlar.
akparti38
Necip Fazil
09-13-2007, 02:10
Ak Partimizin kuruluş dönemlerini Keçiören Belediye Başkanımız Turgut Altınok'un kaleminden okuyalım ;
AK PARTİ’NİN kuruluş çalışmalarının başladığı dönemde Türkiye'deki siyasi gelişmeler yeni bir parti ve yeni bir lider arayışını gerektiriyordu. Mevcut parti ve lider halkın gözünde yıpranmış itibarını kaybetmiş durumdaydı. Halkımız için umut olmaktan çıkmışlardı. Ekonomik ve sosyal sıkıntıların hat safhaya ulaştığı bu dönemde halkımızın özlemi ve beklentisi bu problemleri çözecek, yaşanan sıkıntılara çare olacak bir lider ve kadronun ortaya çıkmasıydı. Parti kurulmadan önce bunun fikir jimnastiği sürekli yapılıyordu.
Biz de ülkemiz için böyle bir partinin gerekli olduğunu, ama Türkiye'deki konjonktüre göre zamanlamasının çok iyi yapılması gerektiğini ifade etmiştik. Bu görüşlerimizi Abdüllatif Şener, Salih Kapusuz ve Abdullah Gül'e daha sonra Keçiören'e geldiğinde, Genel Başkanımıza anlatmıştık. En önemlisi bizim halkımızın nabzını çok iyi tutmamızdı, halkı iyi anlamamızdı. Dolayısıyla daha kuruluş aşamasında Genel Başkanımız ve halkın beklentisi olan temiz bir kadronun kuracağı partinin sonuca gideceğini, hatta tek başına iktidara geleceğini söylemiştik. Tabi bu süreç çok iyi değerlendirildi ve halkın beklediği AK Parti kuruldu.
AK Parti çok zor bir tablo ve borçlu bir hükümet devraldı. Sosyal dengeleri allak bullak olmuş, dış politikada önemli itibar yitirmiş bir Türkiye devralındı. Şu anda problemleri çözmek, bu sıkıntıları aşmak için samimiyetle çalışmalar devam ediyor.
Bir anda herşeyi düzeltmek mümkün değil, zaman gerekiyor. İnanıyoruz ki, kuruluş ilkeleri çerçevesinde devam ettiğimiz taktirde, inşallah başarılı olmamak için hiç bir sebep yok. Hükümetin şu ana kadar gösterdiği performansı iyi buluyorum.
Bu kadar sıkıntıyla alınan bir hükümet olunmasına rağmen, bu kadar zorluklara rağmen şu ana kadarki performans başarılıdır. Ama işşizlik, yoksulluk ve duran ekonomi çarkının yeniden döndürülmesi konusunda kısa dönemde tedbirlerin mutlaka alınması gerekiyor.
AK Parti kurulduktan sonra bazıları bu partiden bir sonuç çıkmayacağını, bir macera olarak, marjinal bir hareket olarak kalacağını ileri sürüyordu. Gazete ve televizyonları ziyaretlerimizde AK Parti'nin tek başına iktidara geleceğini, Genel Başkan Tayyip Erdoğan'ın da eninde sonunda bu ülkenin başbakanı olacağını söyledik.
14 Ağustos'ta partimiz kuruldu. Genel başkanımız ilk defa halka Keçiören'de seslendiler. Bu bizim için önemli bir anıdır. Yasaklı olduğu dönemde yine Keçiören’i ziyarete gelmiştir. Keçiören’in özellikle Atatürk Botanik Bahçesi’ni gezerken halkın teveccühünün neler olduğunun ve gelecekte nasıl olacağının işaretleri görülüyordu. Şu an genel başkanımızın, Keçiören'de oturması bizim için ayrıca bir sevinç kaynağı, şeref ve onur olmuştur. Başkan’ın diğer başbakanlardan farklı uslûbu, halkla içiçe olması, halka güven vermiştir. Yöneticilerin halktan kopmaması ve korkmaması, halkla beraber yaşaması problemleri keşfetmenin güzel bir yoludur.
Genel başkanımızın yasağı kalktıktan sonra Keçiören Belediyesi'ni ziyaretinde bu çalışmalar içerisinde olduk, basın ve kamuoyunda AK Parti’ye katılan ilk belediye başkanı olarak lanse edildik. AK Parti kurulduğu günlerdeki siyasi hava vatandaşın umutsuz, arayış ve beklenti içerisinde olduğu bir dönemdi. Halkımız kendisine umut olacak, çare olacak, temiz siyaset yapacak, problemleri çözecek bir hükümet ve lider arıyordu.
Halkın beklentisi olan problemlerin, işsizlik, yoksulluk, çöken aileler, dağılan yuvalar, yok olan nesil bunlar üzerinde önemli çalışmaların yapılıp, çok kısa zamanda olmasa bile, en az bir yıl içerisinde bunların emarelerinin halk tarafından mutlaka görülmesi lazım. Yönetim kadrosunda görev alan herkesin de kendine ve konuşacağı her söze dikkat etmesi lazım. Ülke gerçeklerine göre yeni ve farklı reformların ortaya çıkması gerekir. AK Partimizle, Başbakanımıza, hükümetimize başarılar diliyoruz. İnşallah ülkemiz için aydınlık ufukları hep beraber, bu samimiyet ve gayretle göreceğimize inanıyorum.
Necip Fazil 4. Bülüm
Üç mevsim
10-17-2009, 12:42
Bu konuyu yeni gördüm, arkadaşlarımız güzel bir derleme yapmış.
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.