Orijinalini görmek için tıklayınız : Asrı saadet
murataltug1985
12-28-2017, 09:15
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
12-28-2017, 09:15
Hz ALİ
Peygamberber efendimiz hz Aliyi kulluğa çağırdı hz ali Ben babama danışayım” deyince Peygamber(sav) “Ya Ali sana söylediğimi yap yapmayacaksan kimseye söyleme” dedi.
gece uyuyamayan hz Ali sabah vaktinde Hazreti Muhammed(sav)in yanına varır davetini kabul etim şahadet getirip namaz kılmak istiyorum” der*
Hz ali peygamber efendimizin davetini kabul edip yanına şehadet etmeye geldi Hazreti Muhammed(sav) Babana danıştın mı? diye sorar.
Hz. Ali Allah beni yaratırken babama danışmadı, ben Allah’a inanmak için niçin babama sorup danışayım? diye cevap verdi*
10 yaşlarındaki bu Nur çocuk islam defterinin bir numarası olmuştur.
“Yemin ederimki ben Kur’an-ı Kerim’den inen her ayetin nerede indiğini neye ve kime dair olduğunu bilirim” diyerek ilminin erişilmezliğini ortaya koymuştur.Gayb alemi açılsa her şeyi görsem yakinim artmayacak diyebilecek kadarda iman yüklü idi.Peygamberimiz(sav) kendisine çok güvenirdi Hazreti Ali(ra)’yle kabeye gizlice girip putları yere düşürüp kırmışlardır.
murataltug1985
12-28-2017, 09:16
Hz ALİ
Peygamberimiz(sav) kendisini çok küçük yaşta Yemen’e göndermiştir. tereddüt eden Hazreti Ali’ye Allah senin kalbine doğruyu gösterecek dilini doğurlukta sabit kılacak davalıları dinlemeden hüküm verme diye nasihatta bulunmuştur.
Hazreti Ali(ra) hicret gecesinde canını ortaya koyup efendimizin yatağına yatmış fedakarlığından dolayı “İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207)ayeti kerimesi nazil olmuştur.
Peygamberimiz(sav) emniyet içinde Mekke’den uzaklaşınca,hz ali İslâm Peygamberi(sav)’nin emanetleri sahiplerine iade etmiş Resul-ü Ekrem’in kızı Fatma’yı alıp Medine’ye hareket etmiştir. 450 km lik sarp yolları aşarak Medine’ye vardıklarında Hazreti Muhammed(sav) kendilerini karşılayıp hz alinin boynuna sarıldı, ağladı, bağrına bastı.
Hayber’de yetmiş kişinin zorla kaldırabildiği kapıyı omuzlayıp kar makinası gibi yolları açarak zaferin kazanılmasında önemli rol oynamıştır.
namazı öyle kılardı ki vücuduna batan oku namazda çıkarmışlar Canın yanmadı mı? diye soranlara“Kuşu kafesten salıverdikten sonra kafesi parçalayacak olsanız kuşun bundan haberi olurmu?“diye cevap vermiştir.
Orta boylu, buğday renkli, ak ve uzun sık sakallı idi, yüzü çok güzeldi, gözleri genişti, göğsü enli, başı saçsız idi.Son derece kuvvetli bir hatipti, her nutku belagat şaheseridir.Halife olmadan önce nasıl yaşıyorsa halife olduktan sonrada öyle yaşamıştır.
Servet sahibi bir adam olmamakla beraber son derece kerim idi.25 yıl birlikte kaldığı Allah Resulü(sav) efendimizden 586 adet Hadisi rivayet etmiştir.
murataltug1985
12-28-2017, 09:16
Talha uğurluel*
En Güzeli Sevmek
Değer verene, değer verilecek Korumaya çalışan, korunacak Seven,*sevilecek; muhabbet duyana, muhabbet duyulacaktı. Peygamber seni çok seviyordu.Çünkü sen O’nu seviyordun.O’na derin bir muhabbet besliyordun.*Asırlar süren ömrünce bunu hemen her fırsatta göstermiştin.
gencecik iken,kitaba saygısızlık olur diyerek, Kur’an’ın bulunduğu odada ayaklarını uzatmamıştın.Tarih boyunca onlarca devletin, kapısından hüsran içinde* döndüğü*İstanbul’u, sırf* müjdeye ermek için fethetmiştin. Bu güzel beldede saray yaptırmayacak mısınız?” diye soranlara “O*güzel Peygamber mihmandarını bulmadan saray yaptırmayı haya ederim.” demiştin.
Senin*fikrinde hep güzeller güzeli olduğu gibi, zikrinde de, hep O vardı. müjdeyi gerçekleştirme şevkiyle İstanbul’a*yüklendiğinde, Boğaz’ı tutmak için Rumeliye kale inşa ettiğinde kale duvarlarını, Kufi hatla Muhammed yazarak inşa etmiştin. Sen anlamlı*davranışınla, Diyar-ı Rum denen toprakları,mübarek isimle mühürleyerek Diyar-ı*İslâm haline getirmiştin.Ülkeyi yönetme vazifesi verildiğinde, vazife bilinciyle ilk*önce Yüce Peygamber’in mihmandarı Eyyube’l-Ensari’nin huzuruna gitmiş, ceddin*Osman Bey’in kılıcını huzurunda kuşanmıştın.imkân olsa, sen ey*güzel Osmanlı, o mübarek kılıcı Sevgililer Sevgilisi’nin huzurunda, Medine’de,*Ravzayı Mutahhara’da kuşanırdın; halkın selâmeti için fedakârlık yapmaya,*başkaları için yaşamaya mecburdun İstanbul’dan ayrılamazdın.sen, Hicaza gidemedin.yüz süremedin. Sen oraları*rüyalarda, gördün Sen oraların hicranıyla yandın.
murataltug1985
12-28-2017, 09:16
Talha uğurluel*
En Güzeli Sevmek
Sen: “Ben senin bastığın yerlerin hadimiyim.” demiş Kâbe’nin avlusunu süpürttüğün tavus tüylerini tacına takmıştın.O’nun mübarek ayak izini, “N’ola*başımda taçım gibi taşısam daim..” diyerek, tacının üzerine*koydurmuştun.
Her işinde güzel Rasûl’ün işaretini beklemiştin. Kıbrıs fethedilip şükrünü eda etme adına cami yaptırmak istediğinde, camiyi inşa edeceğin*yeri* O söylemişti sana.sen de O’na son derece saygılıydın. Sultan*Ahmet Camii’ne, altıncı minareyi, O’nun mescidine yedincisini ekletmeden yaptırmayı*saygısızlık addetmiştin.
Mısır’ı fethettiğinde Kutsal Emanetler ile Hicaz Emiri sana bağlılığını*bildirdiğinde, emanetlerin başında, kesintisiz Kur’ân okumayı*başlatmış, otuz dokuz hafız görevlendirmiş, kırkıncı hafız olarak kendini vazifeli kılmıştın.Sakal-ı Şerifleri, cam ampullere koydurarak, Güzeller*Güzeli’nin mübarek hilyelerini her insan görsün diyerek, dünyanın dört bir*yanına dağıtmıştın.Sen O’na düşkündün. Hz. Peygamber’in*Züheyr’e hediye ettiği mübarek hırkası, ülkene geldiğinde,*muhafaza etmek için cami yaptırmıştın.*
Hırka-ı*Şerif’in adıyla anılacak camide Peygamber Hırkasını, sergileyecek, muhafaza edecektin.Sen O’nun adına müştaktın.her yerde O’nun adını anmış,*O’nun türkülerini söylemiştin. Çocuklarını* O’nun adıyla uyutmuş, O’nun*adıyla büyütmüştün. Çocuklarına O’nun ve sevdiklerinin adlarını vermiştin.Tarihte kaç sülâle vardır senin kadar Peygamber adını nesillerine koyan. çevreni Ahmetlerle, Mahmutlarla, Mehmetlerle süslemiştin. Topkapı Sarayında, Güzeller Güzeli’nin sancağını selâmlamadan sefere çıkmamıştın.*Avrupa’da O’nu alaya alan oyun sergilendiğinde, hasta halinle kükremiş*Tiz oyunu kaldırın, yoksa Âlem-i İslam’ı ayaklandırırım.”*diyerek vefanın en güzel örneğini sergilemiştin.
O’nun beldesinden demiryolu hattı geçirirken,mübarek toprakları gürültüye*boğmamak için, tren raylarına keçe döşetmiştin.ümmetdir diyerek, Sürre Alayları ile, Hicaz halkına*altın ve mücevher dağıtmıştın. Sürre Alayları’na önem veriyordun kervanların uğurlamak için bizzat yollara çıkıyordun.
murataltug1985
12-28-2017, 09:17
Talha uğurluel*
En Güzeli Sevmek
Sürre Alayları’nı*uğurlamaktan seni hastalıklar alıkoyamıyordu Abdülhamid’in*hastalığında Sürre Alayı uğurlama töreninde alay Topkapı*Sarayından ayrılamadan Hakk’ın rahmetine kavuştuğunu*hatırlıyo sendeki vazife şuurunun karşısında hayretler içinde*kalıyoruz.
Sen, O’nu O’nun sevdiklerini de seviyordun. O neye düşkünse,*sen de düşkündün.* Âlemlerin Rahmeti, Medine’de yüzünü Kudüs’e dönüp namaz*kılarken; gönlünün kıblesini özlediği gibi, buraları sen de orayı seviyordun.kutsal evin örtüsünü İstanbul’da altın yaldızlarla hazırlatıyor, Sürre Alayları ile gönderiyordun. Bir*önceki örtüyü de, “Allah’ın evine dokundu.” diyerek,*kutsal sayıyor, başköşene özenle asıyordun.*
Bugün*hangi Selâtin Camiine girsek, duvarlarında senin eserini görüyor*ve senin muhabbetin karşısında iki büklüm oluyoruz, ey Osmanlı Sen oraların taşına hayrandın. Hacerü’l-Esved’i, sırf Peygamber öptü diye korumuş, etrafını altınla kaplatmıştın.taşın küçük bir parçası kırılmıştı. Sen taş parçasını*eller üzerinde dualarla İstanbul’a getirtmiş, camilerine ve türbelerine*koydurmuştun.*
Bugün Sultan Süleyman’ın Türbesi ve Sokullu*Camii’nin kapısında kara bir taşı, altın çerçeveler içinde*görünce, hayran olduğun değerlere sahip çıkamadığımızı görüyor ve utancımızdan*yerin dibine geçiyoruz.ey osmanlı
O’na duyduğun sevgiyle O’nun yolundan ayrılmadın.*Medine’de hoşgörü Peygamberinin ümmeti olarak, tarihin şahit olmadığı manzaraları*meydana getirmiştin. yaşlılar için yaptırdığın Darü’l-Aceze’de yan yana*duran cami, kilise ve havrayı görüyor ve seni anlayamamış olmanın ızdırabını*duyuyoruz
murataltug1985
12-28-2017, 09:17
Talha uğurluel*
En Güzeli Sevmek
Osmanlıda peygamber sevgisi
sen çok müşfiktin, çok vefalıydın, sen* Güzeller Güzeli Peygamberimiz’i*en iyi anlayanlardandın. Sen O’nu çok sevdin ve bu anlattıklarımız gibi nice güzelliği O’nun adına sergiledin.değer verene*değer verilecek Korumaya çalışan, korunacaktı. Elbette ki, O da seni unutmadı, seni*çok sevdi. O’nun güzel adını anarak O’nu*çağırdın, O, hemen senin yanında oldu.
hani sen zorlu İstanbul surlarına yüklendiğinde,*Ulubatlı’n surların en yükseğine tırmanmış ve burçlara sancağı dikmişti. Kanlar*içinde,tebessüm ediyordu. Sen,neden*tebessüm ettiğini sormuştun. O da Peygamberimiz’i surlarda gezerken*gördüğünü söylemişti. O Güzeller Güzeli, seni yalnız bırakmamıştı.
Mısırda Yaz sıcağında, dünyada hiçbir canlının göze alamayacağı*bir şeye girişmiştin. Kavurucu Sina çölünü geçmek… Hem de dev bir ordu Çölün ortalarında Peygamber’i yol gösterirken görmüştün. Öyle saygılıydın*ki atından inmiş, ordunun tamamı seni takip etmişti. Bu, tarihin kulak vereceği bir sahne idi: O, seni yalnız bırakmamıştı.
murataltug1985
12-28-2017, 09:17
Talha uğurluel*
En Güzeli Sevmek
Osmanlıda peygamber sevgisi
Çanakkale! bambaşka bir destan idi. Dünyaya altı yüz sene adalet*dağıtmış iken,* zaafa düşmüştün. Hastalanmış ve elden ayaktan*kesilmiştin. Senden saklanacak yer arayanlar, senin durumun*karşısında meydanlarda konuşmaya başlamıştı. En büyük arzuları da seni bitirmek ve dünyayı paylaşıp tüketmekti.*
Çanakkalede üzerine üşüştüler. Bu senin yokluk savaşındı. Düşman kapına dayanmıştı. ölecek, ya da öldürecektin. Çanakkalede Yetiş, Ya Muhammed*kitabın gidiyor!” demiştin. Sen din adına can verirken, O’nun gönlü razı olabilir*miydi Medinelerde kalmaya?*
Ravzayı Mutahhara’nın türbedârına dememiş*miydi rüyasında; “Ben şimdi Medine’mde değilim, Çanakkale’deyim… Çok*zor durumda olan asker evlâtlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Şimdi*onlara yardım ediyorum.”*İşte dinine yüzyıllarca kol kanat gerdiğin Yüce Rasûl’ün sana düşkünlüğü.
Ne mutlu sana Ey Osmanlı! Ne mutlu senin ahlâkî seciyeni anlayarak sana gerçek*torun olabilenlere. Ne mutlu sevdiklerini sevenlere, ve yine ne mutlu düşkün*olduklarına düşkün olabilenlere.
murataltug1985
12-28-2017, 09:18
EBU TALİB
Peygamber Efendimizin (asm) amcası ve Hazreti Ali'nin babası* Ebu Talib, 535 yılında doğdu. Abdülmuttalib ve Fatıma bint Amr bintin evladı olarak dünyaya geldi. Asıl adı Abdülmenaf olup, Talib adlı oğlundan ötürü, Talib'in babası anlamına gelen "Ebu Talib" lakabıyla tanınmaktadır. Künyesi Ebu Talib Abdülmenaf bin Abdülmuttalib bin Haşim el-Kureyşi el-Haşimi şeklindedir.
Peygamber Efendimizin (asm) babası ve* annesi vefat edince dedesi tarafından yetiştirildi. Abdülmuttalib, hastalanınca oğullarını ve Hazreti Muhammed'i (asm) çağırarak, mübarek torununa bakmalarını istedi"Vefatımdan sonra hangi amcanı istiyorsun?"sorusu üzerine Hazreti Muhammed amcası Ebu Talib'in boynuna sarılarak onu istedi Bu seçim Abdülmuttalib'in hoşuna gitti ve oğluna şu vasiyette bulundu:
Peygamber efendimizin dedesi abdulmuttalip oğlu ebu talibe şu vasiyette bulundu Onu sana emanet ediyorum. O, İlahi emanettir. Onu canın ve başın pahasına koruyacağına söz ver ki, gözlerim arkada kalmasın Ebu Talib Sen merak etme babacığım. Onu öz çocuklarıma,kendi canıma tercih edeceğimden emin olabilirsin. Hayatta hiç kimsenin zarar vermesine müsaade etmeyeceğime söz veriyorum."diye karşılık verdi
murataltug1985
12-28-2017, 09:18
EBU TALİB
Kainatın Efendisini (asm) himayesine alan Ebu Talib, son derece fakir ailesi kalabalık idi. geçim sıkıntısı çekiyordu. Çok merhametli ve dürüsttü Kureyşlilerce çok sevilip hürmet görüyordu. Üstün vasıfları ve şahsiyetiyle ileri gelenlerdendi.Ebu Talib adeta bir istisna idi.
Ebu Talib, Peygamber Efendimiz (asm)'e alaka göstererek gittiği her yere onu götürür, kendisiyle sohbet eder, yetişmesine önem verirdi. Evinde O olmadan sofra kurulmaz, sofrada Ebu Talib,*"Muhammedim nerede, çağırın gelsin."*demek suretiyle hassasiyetini belirtirdi.*
Peygamber Efendimiz (asm) ebu talibe sevgi ve saygıyı göstererek büyükleri sofraya oturmadan yemek yemezdi. Onun bulunduğu her sofra bereketlenir ve herkes doymuş bir vaziyette kalkardı.*
Ebu Talib'in cahilliyenin çirkinliklerine bulaşmamış böyle bir yaşantı yaşamamıştır Hiçbir zaman içki içmezdi, Kainatın Efendisi (asm)'i himaye etmeye layıktı Kabe'nin perdedarlığı ve hac mevsiminde hacılara su içirme hizmetinde bulunuyordu hizmetler masraf gerektirdiğinden imkanlarının* elvermemesinden dolayı kardeşi Hazreti Abbas'a devretti
murataltug1985
12-28-2017, 09:19
EBU TALİB
Ebu Talib, Suriye'ye gitmeye karar verdi Hazreti Muhammed (asm)'i yanında götürmeye karar verdi ve böylece yine yanından ayırmadı Suriyede Bahira tarafından misafir edildiler Bahira Peygamber Efendimizi (asm) görüp, onun kutsal kitaplarda müjdelenen peygamber olduğunu anladı*
Rahip bahira Ebu Talib'i yanına çağırarak şu tavsiyelerde bulundu Yeğenini hemen memleketine götür. Onu hasetçi Yahudilerden koru. Yahudiler çocuğu fark ederlerse ona kötülükte bulunurlar. senin yeğenin büyük şan ve nam kazanacaktır. Durma, onu götür."dedi
Bu tavsiye üzerine Ebu Talib Şam'a gitmedi geri döndü.
İslam'a davet edilme şerefine nail olan ilklerden biri Hazreti Ali'dir. Ebu Talib,yeğeni ve oğlunun namaz kıldıklarını öğrenince atalarının dinine bağlı kalacağını beyan etmiş onlara ilişmemiş Peygamber Efendimizi (asm) ömrünün sonuna kadar savunmuştur
İnsanların İslam'a davet edilmeleriyle* müşriklerin baskıları arttı. Müslümanlar ablukaya alındı Ebu Talib Haşim ve Muttalib oğullarını yardıma çağırdı. Ebu Leheb hariç Ebu Talib'in etrafında toplanarak boykot ve ambargolardan etkilenme pahasına sıkıntıya katlanarak Müslümanlar safına geçtiler
Ebu Talib'in desteğinden Peygamber Efendimize (asm) zarar veremeyen müşrikler O'nu* teslim etmesini istediler.kabul etmediği gibi, iman etmemiş olmasına rağmen efendimizi korumaktan vazgeçmedi.
Ebu Talib'in yaşı ilerledi hastalığı şiddetlendi. Efendimiz (asm), kendisini* bağrına basıp şefkatiyle büyüten, kendisi için her türlü tehlikeyi göze alan amcasını kaybedeceğine üzülüyordu. Müslüman olup ebedi saadete ulaşması için gayret gösteriyordu. Amcasına hastalığında şehadet getirmesini kendisine ahirette şefaatçi olabileceğini söyledi.*
Efendimiz amcası ebu talibe şehadet getirmesini söyleyince Ebu Talib sana ve bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı, istediğini söyleyip sana tabi olurdum. Kureyş,ölümden korktuğumu söylemesin diye sehadet etmeyeceğim."diye karşılık verdi. Peygamber Efendimizin (asm) beklediği cevabı vermesi nasip olmadı. Görüş birliği olmamakla beraber, İslam ulemasının ekseriyetine göre, iman etmeden son nefesini verdi
murataltug1985
12-28-2017, 09:19
EBU TALİB
Herkesin Efendimize (asm) sırtını döndüğü, Müslümanların eziyet ve işkencelere maruz kaldığı dönemde Ebu Talib'in desteği çok büyüktü Peygamber Efendimiz (asm) ve tüm müminlerin arzusu, Ebu Talib'in Müslüman olması idi. Ancak, gerçekleşmedi.*
kainatta en büyük hak ve hakikat imandır. Bediüzzaman Hazretlerine, II. Dünya Savaşından daha önemli bir dava mı var, ilgilenmiyorsun"*diye soranlara şu cevabı vermiştir Her bir insanın başında ebedi hayat davası var.* ...eğer İngiliz ve Almanlar serveti kuvveti aklı varsa, yalnızca o dâvâyı kazanmak için bütününü sarf edecek... iman vesikası olmazsa* itikadı sağlam elde etmezse,dâvâyı kaybeder.kaybettiğinin yerini hangi şey doldurabilir
Ebu Talib'in imanı Bediüzzaman a sorulmuştur. Risale nin cevabı, net ve çok önemli bir tespittir. Ebu Talib'in, Hazreti Muhammed Aleyhisselam'a gösterdiği muhabbet peygamberliğine değil şahsı ve zatınadır
"Ebu Talib risalede şöyle anlatılır ebu talib Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın risaletini değil, şahsını,severdi. Onun şefkati ve muhabbeti, zayie gitmeyecektir. Cenâb-ı Hakkın Habib-i Ekremini sevmiş ve himaye etmiş ve taraftar olan Ebu Talib'in, inkâra ve inada değil, hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyata makbul bir iman getirmemesi üzerine, Cehenneme gitse de, Cehennem içinde cenneti, hâlk edebilir. Kışta bazı baharı hâlk ettiği zindan saraya çevirdiği gibi, cehennemi, hususî bir cennete çevirebilir."
kendisine iman edilmediği halde kullarından zuhur eden güzel haslet ve amelleri karşılıksız bırakmayan Cenab-ı Hakk'ın bu sıfatı merhametinin azametine çok güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Selam ve dua ile...
murataltug1985
12-28-2017, 09:19
Hz Ali Hayatı
Hz alinin doğumuyla Ebu Talib ve ailesine müjde verilir, hz Muhammed herkesten önce gelip bebeği kucağına alır ve Ali'nin ismini kimin verdiği konusunda iki farklı görüş vardır; birincisi Ebu Talib'e ismin ilham olduğu ,ikincisi ise bebeğe ismi hz Muhammed'in verdiğidir.
Hz Ali'nin annesi,hz Muhammed'in dedesi Abdülmuttalib'in kardeşi olan Haşim'in kızıdır. Abdülmuttalib öldüğünde, hz Muhammed'e annelik eden onu koruyup kollayan ve İslâm Peygamberi'nin ilk eşi Hatice bint Hüveylid'in ardından Müslüman olan ikinci kadındır.
Hz alinin babası, Kureyş'in liderliğini babası Abdülmuttalib'den devralan Ebu Talib tir
Ebu Talib, dedesinin ölümü sonrası kimsesiz kalan hz Muhammed'i himayesine aldı ve ölümüne dek 43 yıl himayesini sürdürdü. Hz Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde Kureyş, Ebu Talibden ölümüne değin, çekinmiş ve hz Muhammed'e zarar verememişlerdir.*
murataltug1985
12-28-2017, 09:20
Hz Ali Hayatı
Hz Ali'nin çocukluk dönemi, İslâm peygamberinin çocukluğunun geçtiği evde geçmiştir. Her ikisi de Ebu Talib'i baba ve yönetici tanıyorlardı hz Fatımaya anne diyorlardı. Hz Ali çocukluğunda hz muhammed ile olan ilişkisini . hutbelerinde şöyle anlatır: "Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alır koklardı, lokmayı ςiğner, ağzıma verir yedirirdi...*
Hz Ali çocukluğunda hz muhammed ile olan ilişkisini . hutbelerinde şöyle anlatır her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi.hz Muhammed, hz Ali'yi omzuna alır Mekke'nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırdı
Şîʿa ve Alevî inancına göre hz Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, 'Kâbe'de dünyaya gelen tek insan'dır. Sünnî inancına göre ise, hz Muhammed'in eşi hz Hatice'den sonra iman etmiş ikinci müslümandır Mekke'lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde hz Ali, canı pahasına, peygamberin yatağına yatmıştır.tefsircilerin görüşüne Allah fedakârlığına şu ayeti nazil etmiştir:
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar." (Bakara/207)
Hz Muhammed hz ali sayesinde hivret gecesi gizlice evden ayɾılaɾak emniyet içeɾisinde Medine'ye gitmiştir İslâm peygambeɾinin emniyete kavuşmasından sonɾa emɾi üzeɾine, hz Muhammed'e emanet olan mallaɾı sahipleɾine iade edeɾek annesini, hz Çatışmayı alarak hz alide Medine'ye haɾeket etmiştiɾ.
Hz Ali Medine'de hz Muhammed ile biɾlikteydi. kaɾdeşlik akdi okunduğunda hz Muhammed hz Ali'yi kaɾdeşliğe layık göɾdü. Kızı Fatıma'yı zevce olaɾak ona münasip göɾdü. Biɾ yıl sonɾa da ilk çocukları hz Hasan dünyaya geldi.
İfk Olayı,hz Aişe'nin 15 yaşında iken, biɾ sefeɾ dönüşünde kocası hz Muhammed'i genç biɾ Müslüman askeɾle aldattığı iddiasıdıɾ. İddia Müslümanlaɾ aɾasında yayıldığında aldığı tutum nedeniyle hz Aişe'nin hz Ali'ye daɾıldığı, bu nedenle hz Ali'nin hilafetini desteklemediği düşünülüɾ.
murataltug1985
12-28-2017, 09:20
Hz Ali Hayatı
Hz Ali eşleɾinden ve caɾiyeleɾinden olma 14 eɾkek çocuk, 18 kız çocuk sahibidir.nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed Abbas ve Ömeɾ adındaki oğullaɾından tüɾemiştiɾ. Oğullaɾından çoğu Keɾbela Savaşı'nda hayatını kaybetmiştiɾ.*Hz Ali'nin ilk eşi İslâm peygambeɾinin kızı hz Fatıma'dıɾ.hz Ali hz Fatıma vefat edene evlenmemiştiɾ. Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştuɾ; Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiyye ve Mûhsin ibn Ali. Mûhsin, hz Fatıma'ın kaɾnında vefat etmiştiɾ.
Muhammed Abd Allâh Hicɾet'i emɾettiğinde, Ali'yi Mekke'lileɾin emanetleɾini dağıtması ve müşɾikleɾi atlatması iςin Mekke'de bıɾaktı. Hz Ali göɾevini tamamlayıp hz Muhammed'den sonɾa Medine'ye ulaştı. Medine'de Peygambeɾ Muhammed, Allah'ın Fatıma'ya hz aliyi lâyık göɾdüğünü bildiɾdi ikisini evlendiɾdi.*
Hz Ali, hz Muhammed komutasında aktif ɾolleɾ aldı; tüm savaşlaɾa katıldı, oɾdu komutanlığı, tebliğ elςiliği göɾevleɾini icɾa etti.Hâlife Osman ibn-i Affân'ın suikast sonucu ölmesiyle, halife seςileɾek İslâm Devleti'nin başına geçti.*
Hz alinin Yönetiminde ilk iç savaş İlk Fitne patlak veɾdi. Hz Ali, Kûfe'de mescitte ibâdet edeɾken Haɾicîleɾ'den Mülcem taɾafından hançeɾli saldıɾıya uğɾadı şehit oldu. Kûfe yakınlaɾında topɾağa veɾildi.*
murataltug1985
12-28-2017, 09:20
Hz Ali Hayatı
Hz ali İlk İslâm kaynaklaɾında Kâbe'nin iςinde doğan ilk ve tek insandır hz Ali'nin babası kabile şefi Ebu Talib, annesi Fatıma bint Esed'diɾ,hz Ali, hz Muhammed'in evinde ve gözetiminde büyümüştüɾ. Hz Muhammed, peygambeɾliğini ilan edip İslâmiyet'e davet ettiğinde hz Ali bu daveti kabul eden Şia'ya göɾe ilk, Sünnileɾe göɾe hz Hatice'nin aɾdından ikinci insandıɾ.*
Hz Ali, İslâm Dünya'sında imanı, adaleti, ülke yönetimi, düɾüstlüğü, savaşçılığı, cesaɾeti ilmi ile anılıɾ. İslâm taɾikatlaɾının çoğu, köken olaɾak hz Ali'yi gösteɾip soyundan geldikleɾini iddia edeɾleɾ. Hz Ali İslam taɾihinde en çok taɾtışılan şahsiyetleɾden biɾidiɾ*Hz Ali, hz Muhammed'in tüm savaşlaɾına sancaktaɾ olaɾak katıldı. Tebük sefeɾi'ne hz Muhammed'in emɾi ile Medine'de kaldığı iςin katılmamıştıɾ.
Müslümanlaɾ'ın biɾ kısmı, hz Ali'nin, halifeleɾi kabul ettiğine inanıɾ ancak halifeliğine kadaɾ savaşa katılmamış olması, diğeɾleɾini halife kabul etmediğine yoɾuluɾ.hz Osman şehit edilince, halk hz Ali'ye biat edeɾek hilafete seçti.*
Hz Osman taɾaftaɾlaɾının biɾ kısmı onun katilini bulana kadaɾ hz Ali'yi hâlife kabul etmediler Müslüman toplumu iç savaşa süɾüklendi. İslâm hz Ali ile Muâviye öndeɾliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa süɾükleyen bu duɾuma İlk Fitne" deniɾ.
murataltug1985
12-28-2017, 09:21
İnananın yüzünde güleclik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı uzundur, düşünmesi derin. Susması fazladır;*
İnananın vakti yoktur. Çok şükreder, çok sabreder. Düşünceye dalmıştır, kendi ihtiyâçini hatırlamaz Huyu güzeldir, geçinmesi hoş Şeref ve din bakımından serttir, huy bakımından alçak. / Hz Ali
Dostların kalplerini insana işindiran, düşmanların kalplerinden kini gideren en güzel şey, onlarla karşılaşınca güler yüzlü olmak, gıyabında hallerini sormak, huzurlarında ise iyi ve yumuşak davranmaktır. / Hz Ali
Siz insanlar kendinizi önemsiz sanarşiniz. Halbuki içinizde koca bir evren saklıdır. / Hz Ali
sözü paylaş
Namaz, her temiz kişinin allah'a yaklaşmasıdır. Hac, her zayıfın savaşıdır. Herşeyin zekâti vardır; bedenin zekâti da oruçtur. Kadının savaşıysa kocasıyla iyi geçinmesidir. / Hz Ali
En büyük günah, haksız yere müslüman bir kimsenin malını gasbetmektir. / Hz Ali
sözü paylaş
Sabır en güzel huy, ilim en güzel sus eşyasıdır. / Hz Ali
Dünün geçti, yarınında belli değil, öyleyse bugünü iyi geçirmeye bak. / Hz Ali
Söz ilaç gibidir; azı yaşatır, çoğu öldürür. / Hz Ali
İki şey halkı yok eder: fakirlik korkusu ve üstünlük talep etmek. / Hz Ali
Hilim yumuşak huyluluk gibi üstünlük yoktur. / Hz Ali
Bilgi kadar zenginlik yoktur. Cehalet kadar yoksulluk yoktur. / Hz Ali
Alimin hatası , geminin delinip batması gibidir; kendisiyle birlikte başkalarınıda boğar. / Hz Ali
Her sayılan biter her beklenen gelir. / Hz Ali
Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun, kanaat sahibi zengindir. / Hz Ali
Başkalarının açılarından, geçmiş felaketlerinden ders alanlar, gerçekte mutlu kişilerdir. / Hz Ali
Sevgiliye verilen en güzel hediye sadakattir. / Hz Ali
murataltug1985
12-28-2017, 09:21
Zülfikar’ın özellikleri
Dünyada ki en ünlü kılıçlardan bir tanesidir bir ünlü kılıç ta Roma İmparatoru Jul Sezar’a ait olan “Sis Caliburn” isimli kılıçtır. kılıcın üzerinde yazan şu söz önemlidir. “Bir Fatih İçin Yapıldı” “Bir yüzü savunmak diğeri mağlup etmek için” “Britanya’da kaderi hükmetmek olanın elleri için dövüldüm”.* dünya da şekli gösterildiği zaman bilinen tek kılıç Hazreti Ali’ye ait olan “Zülfikar” isimli Kılıçtır.
-Hazreti Ali’ye kılıcı Hazreti Muhammed vermiştir. Hazreti Muhammed kılıcı ganimet olarak aldığı bazı kaynaklarda ise kılıcın Hazreti Muhammed’e Mısır meliki Mukavkas’ın hediye ettiği görüşleri vardır. Hazreti Muhammet kılıcı Uhud savaşında kendisini koruyan Hazreti Ali’nin kılıcının kırılması üzerine vermiştir
Hz muhammed tarafından hz alie kılıcın verilmesi şu şekilde olmuştur. Uhud savaşında Adûd, kendisine karşı çıkacak bir savaşçı istediğinde Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ali’ye kılıcı uzatarak karşısına çıkmasına izin vermiştir.Hazreti Ali’ kılıç ile Uhudda Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, söylenir
Hz ali uhud savaşında zülfikarla bedeninden yetmiş yara alarak Hz. Muhammed’i savunduğu Cebrail’in, “Zülfikar’dan başka kılıç, Ali’den başka da yiğit yoktur.“Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr dediği rivayet edilir.
Zülfikar kılıcının bir ucu “İlim’i” diğer ucu “Adaleti” temsil eder Zülfikara kılıcı ile birçok şiir yazılmış olup bu şiirlere “Zülfikarname” denir
Hazreti Ali’ye ait olan Zülfikar kılıcının nerede olduğu bilinmemektedir.Topkapı Kutsal Emanetlerde sergilenen kılıç Zülfikar değildir. Zülfikar iki uçlu bir kılıçtır Topkapıdaki ise düz bir kılıçtır.
murataltug1985
12-28-2017, 09:22
Hz ALİ
Hazreti Ali (ra) 598 yılında Mekke’de Kabe’nin içinde doğmuştur. Peygamberimiz (sav)’in amcası Ebu Talibin oğlu olan Ali’yi kucağına alıp bizzat evine götürmüştür.Peygamber(sav) efendimiz Ebu Talib’in evinde kalıyordu. Hazreti Ali'(ra)ye “Ali” ismini Hazreti Muhammed(sav) vermiştir. Annesi Fatıma Binti Esed, Peygamberimiz(sav)’in dedesinin kardeşinin kızıdır. Peygamberimiz(sav)de kendisine “anneciğim” diye hitab ederdi.
Babası Peygamberimiz(sav)i yetim ve öksüz kaldığında yanına alıp 43 yıl himayesinde bulunduran amcası Ebu Talib’tir. Mekke’de kuraklık baş gösterip Ebu Talib’in çocuklarına bakamayınca Peygamberimiz(sav)i amcalarından Abbas, yanlarına aldılar.Hazreti Ali(ra) o günleri şöyle anlatır;Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı,Ben de devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, ardından giderdim Her yıl Hira Dağı’na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu benden başkası görmezdi.*
Hazreti Ali(ra) Hatice validemizden sonra Müslüman olan ikinci kişidir.Peygamberimiz(sav)’i Hazreti Hatice ile namaz kıldıklarını görünce, “Bu ne?” dedi.Peygamberimiz(sav)de Ya Ali bu Allah’ın seçtiği beğendiği dinidir, ben seni bir olan Alllah’a inanmaya davet ediyorum, dedi
murataltug1985
12-28-2017, 09:22
Kerbela
Hz. Hüseyin ve beraberindeki Ehli Beyt (Radiyallahu anhum) Kerbela çölünde Kufeliler tarafından yapayalnız bırakıldılar kufeliler hz hüseyine karşı savaştılar.Bu olay keşke yaşanmasaydı ama yaşandı. Bu facia Kerbela’yı kutsallaştırmamalı şehid edilen Ehli Beyti putlaştırmamalıdır*
Bazı grupların kerbelayı istismar dinle alakası olamayan olayların türetilmesine alet etmeleri olaya aşırı anlamlar yükleyerek siyasi simge haline getirmeleri istismar ve sapıklıktır. Örneğin Şii Büreyh oğulları Devleti hicri 352 (m.963) de Aşure günü Bağdat halkı için ağlama ve yas tutma günü ilan etmiş, çarşı ve pazarların açılmasını yasaklamıştır.*
O günlerden günümüze geldiğimizde İslam dışı kutlamaların yapıldığını görüyoruz Hz. Hüseyin Efendimiz bütün kutlamalardan uzaktır. Allah Resulü (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve cahiliye davasıyla ortaya çıkanlar bizden değildir. “Ben, yaygaracı, saçını yolan ve elbisesini, yakasını-paçasını yırtan kadınlardan beriyim
uzağım” (Müslim).
İbni Kesir şöyle toparlıyor: “kerbela olayı sebebiyle elbette her Müslümanın üzülmesi gerekir* bu doğaldır. şehit edilen Hz. Hüseyin, Müslümanların önderlerinden, seyitlerinden ve sahabenin fakihlerindendir.Allah Resulü’nün en faziletli kızı Hz. Fatma’nın (ra) oğludur. Ancak Şia’nın yaptıkları gibi yapmak da doğru değildir.
murataltug1985
12-28-2017, 09:22
HZ HÜSEYİN
hicretin 4. yılı Şaban ayının 5. günü Medine-i Münevvere’de doğdu. O günün sevincine melekler katıldı.*Hz.*Hüseyin (r.a.)’ın doğduğu eve geldiler. Guruplar halinde ziyaret ettiler ve Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimizle tebrikleştiler.Rasûlullah (s.a.) Hz. Ali’yi kapıda bekçi bıraktı. Kimseyi içeriye almadı. Meleklerin ziyareti tamamlanınca Efendimiz ashâbını içeriye buyur etti.
Hz. Ali (r.a.)ye hz hüseyinin ziyaretine gelen meleklerin sayısı soruldu* Efendimiz: “Nerden, nasıl bildin ya Ali?” diye sordu. Hz.*Ali (r.a.) da: “Melekler gurup gurup geliyorlardı. Her biri ayrı bir dil konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi,” diye cevap verdi. Efendimiz (s.a.): “Allah aklını ziyâde etsin ey Ali!” buyurdu.
Hz.Hüseyin (r.a.)’ın doğumunda Hz. Abbas (r.a.)’ın hanımı Fadl bir gece şiddetli,korkulu bir rüya gördü. Sabahleyin Resûl-i Ekrem (s.a.)’in yanına gitti Ya Rasûlallah! Bir rüya gördüm çok korktum,” Ya Rasûlallah! Sizin vücudunuzdan bir parçanın kesilip evime konulduğunu gördüm” dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.): “Hayır olsun inşaallah! Fâtıma’nın bir oğlu olacak, sen de ona sütünü emzireceksin,” buyurdular.
Hz. Hüseyin doğunca* Ümmü’l-Fadl onu eve götürdü sütünü emzirdi bir gün çocuğu Rasûlullah (s.a.)’e götürdü. Efendimiz torununu aldı kucağına oturttu. Onu öptü, başını okşadı ve sevdi. Çocuk Efendimizin üzerini ıslattı. Fadl çocuğu efendimizin kucağından aldı. Çocuk ağlamaya başladı. Rahmet Peygamberi Ey Ümmü’l-Fadl! Allah iyiliğini versin. Sen onu ağlatmakla beni üzdün,” buyurdu.
murataltug1985
12-28-2017, 09:23
HZ HÜSEYİN
Rahmet ve şefkat peygamberi Efendimiz, torunları Hz.*Hasan*ve Hüseyin (r.anhüm)’ü çok severlerdi. onları kucağında severken Zeyd (r.a.) gördü. Efendimiz’in onlar hakkında şöyle buyurduğunu işitti: “Allah’ım! Bunlar benim kızımın oğullarıdır. Ben bunları seviyorum. Sen de onları sev. Onları sevenleri de sev,” buyurdu.
İki Cihan Güneşi efendimiz sokakta çocuklara selâm verir Onlarla ilgilenirdi.ashabıyla giderken Hüseyin’in oynadığını gördü. Efendimiz hem gülüyor hem peşinden koşuyordu. Onun yüzünü mübarek eliyle sevdi ve yanaklarından öptü. Ashabına döndü ve: “Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin’denim! Allah’ı seven Hüseyin’i sever! Hüseyin torunlardan bir torundur,” buyurdu.
Hz. Hasan*ve Hüseyin (r.anhüm) İki Cihan Güneşi Efendimizin şefkat ve merhamet pınarından içerek büyüdüler* mübârek dizlerinde oturarak, sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetiştiler. Etrafa nur saçan tebessümleri ve iltifatlarıyla gözlerini, gönüllerini nurlandırdılar.nübüvvet nuruyla geliştiler. Gece-gündüz fırsat bulunca dedelerinin kucağına koşarlardı.
murataltug1985
12-28-2017, 09:23
HZ ALİ DÖNEMİ SIFFİN SAVAŞI
Hz. Ali, muaviyeden itaat istedi* Muaviye, itaate yanasmadı savas öncü birlikler ve elçi göndermeler* seklinde devam etti hx ali Muaviye'nin beyat etmeyinve muharrem ayindan su ilani yaptırdı"Mü'minlerin emiri der ki: Hakk'a dönmeniz için sizi tesvik ettim Size, Allah'in kitabina davet ettim. Siz* azginliktan vazgeçmediniz. Hakk'a icabet etmediniz. Ben size ahdimi bozdum Allah hâinleri sevmez dedi ilanın sonunda Sam halki emirlerine sigindilar.
Veysel karani ve yasirin sehid oldugunu duyan Muaviye'nin komutani Amr b. el-Ass, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in "Ammâr âsîler tarafindan öldürülecekhadisini hatirlayarak savastan vazgeçmeyi düsündü. Muaviye'nin baskisiyla vazgeçti ve Muaviye Hz. Ali'nin kendilerini öldürecegini söyleyerek ass a Ali safindaki müslümanlari durdurmasini söyledi: "
Muaviye komutan ass a Haydi bakalim maharetini göster ey Ibnü'l-Ass, yoksa mahvolduk demektir" diyerek Amr'in savaştan vazgeçmesini önledi. Amr Muaviye askerlerine "Ey nâs! Kimin yaninda Mushaf varsa mizraginin ucuna takarak havaya kaldirsin" dedi bu hareketinin Hz. Ali taraftarlarinda etki gösterecegini biliyordu Müslümanlar Kur'ân'a karsi gelemezlerdi.*
Muaviyenin komutanı ass mızraklaların ucuna kuran sayfalarını astı müslümamanlar kurana karşi gelemezlerdi Basra kurrâsindan Fedeki ile Kays'in baskanliginda bir grubun baskisiyla Hz. Ali de savasi birakmak zorunda kaldı tehdit edilerek kendisine söyle denildi: "Allah'in kitabina çagrildiginda ona uy, yoksa seni kalabaliga birakiriz veya Osman'a yaptigimiz gibi yapariz!..."
Muaviyenin komutanı ass mızraklaların ucuna kuran sayfalarını astı müslümamanlar kurana karşi gelemezlerdi Bunun üzerine Hz. Ali "Ey Allah'in kullari: Hakkinizi almaya ve dogru olanı yapmaya devam edin. Mu'âviye, Ass,Mesleme, Kays dine ve Kur'ân'a sahip degillerdir. Ben* iyi bilirim..." Fakat konusmalari fayda vermedi. Askerler: "Biz Kur'ân'a karsi kendimizi ortaya atip meydan okuyamayiz, Hz. Ali'nin sözlerini kabul edemeyiz" diyerek savasmaktan vazgeçtiler*
sulhun akdedilmesinde Kurrâ ehlinin büyük tesiri olmustur. Kurrâ ehli sorunun çözümünde Kur'ân'i hakem olarak kabul ediyorlar, herkesi yönlendirerek Hz. Aliye baski yapiyorlardi Hz. Ali, "yaziklar olsun! fitne çikti: Artik harbi birakmaktan baska çare yok" diyerek sulhe ister istemez sulhe razi oldu...
murataltug1985
12-28-2017, 09:23
HZ ALİ DÖNEMİ HAKEM OLAYI
Muaviye'ye Kays'i göndererek Siz ve biz Allah'in kitabina dönecegiz. razi oldugunuz bir kisiyi gönderin Kitaptan sasmamalarina dair* söz aliriz. Ve ona uyariz dedi Es'as barış teklifini ilân etti Temim ogullarindan Urve Allah'in emri dururken sahislari mi hakem tayin ediyorsunuz Allah'tan baska hiç kimsenin hüküm verme yetkisi yoktur" (La hükme illa lillah) dedi.
Hakemlerin seçiminde Muâviyenin tayin edecegi Âs'dan baskasi olamazdi.Hz. Ali taraftarlari biz Ebû Musa ya raziyiz" dediler.Hz. Ali "siz bana isyan ettiniz, bana karsi gelmeyiniz" diyerek Ebû Musa hakkindaki endisesini açikladi ve ihtarda bulundu. Hz. Ali'ye göre Ebû Mûsa insanlari Muâviyeye yönlendirerek kendi sirlarini anlatiyordu taraftarlari Ebû Musada direttiler. Hz. Ali* istemeyerek de olsa uymak zorunda kaldi. Hz. Ali'nin bu kanaati* Hâricilerin ortaya çikmasi* ile dogrulanıyordu. yanlis davranislar sapik bir firkanin dogmasina bir çok kimsenin itikadinin bozulmasina yol açti*
Sözlesmenin özeti söyle idi:
Iki hakem Kays el-Es'ârî ve Âs Allah'in kitabina amel edeceklerdir. Allah'in kitabinda bulamadiklarini, sünnette arayacaklardir. Ali ve Muâviye, Allah'a karsi ahid içindedirler. Her biri derler ki: "Ben raziyim.Kays ve Âs, Allah adina yemin etmislerdir.sehadetlerini yazarlar.*
Iki hakem karara vardilar. Önce Amr söz aldi. "Hz. Osman'in haksiz olarak öldürüldügü fikrine katiliyor musun?". Ebû Musa "evet" dedi Amr, el-Isrâ süresinde haksiz yinsan öldürülemeyecegini ileri südü. ey Ebû Musa! Seni Hz. Osman'in velisi Muâviye'ye karsi çikaran nedir? O Kureystendir Amr Hz. Ali'nin Peygamber (s.a.s.)'in soyundan oldugunu Muâviyeden önce geldigine isaret etti. çekismeler devam etti.Hz. Ali ve Muâviye'ye bey'at edilmemesi fikirine vardilar.*
halife müslümanlarca seçilmeliydi. karar müslümanlara bildirilmeliydi gelmisti. karar için Ebû Musa minbere çikti ve Allah'a hamd ve senadan sonra "Ey nas! Biz ümmetin durumunu düşünürken epey zorlandik. benim,ve Amr'in görüsü Hz. Ali ve Muâviye'yi hilâfetten uzaklastirmak ve ümmetin istedigini halife tayin etmektir.Hz. Ali ve Muâviyeyi hilâfetten aliyorum" dedi.*
Ebû Musa hakem olayından duydugu utanç ve üzüntüyle insanlardan uzaklaşarak Mekke'ye gidip yalnizlığı tercih etti. müslümanlar dagildı Muâviye kendisini mesrü halife ilan ederek Islâm tarihinde çift halife dönemi baslattı Bu durum Hz. Hasan'in halifeligi almasina kadar devam etmistir. Hz. Ali hiç bir zaman Muâviye'yi halife olarak tanimamis, sehîd edilinceye kadar Sam hariç bütün müslümanlarca halife kabul edilmistir.
murataltug1985
12-28-2017, 09:24
HZ ALİ DÖNEMİ SIFFIN SAVASI
Muaviye, Firat kiyisinda karargâh kurmustu. Hz. Ali'nin ordusu Ilk geceyi susuz geçirdi Sam ordusu nehirden uzaklastirildi. Muaviye, Ali (r.a)'a adam göndererek nehirden su almak Istedi. Hz. Ali (r.a) su almalarina engel olmadi. Hz. Ali, Muaviye'ye isyandan vazgeçirmeye çalisti. cevap alamadi. Iki ordu birlikleri arasinda ufak çarpismalardan sonra, Muharrem ayinin sonuna kadar mütâreke yapildi
Hz ali muaviye arasında elçiler gidip gelmeye basladi baris yolunda gelisme saglanamadı Safer ayında* savas basladi.savaş* mubarezeler ile geçti. Hz. Ali (r.a), orduya toplu saldiri emri verdi Savas tüm siddetiyle devam etti.Yasir'in sehid edIlmesine* üzülen Hz. Ali'nin siddetli bir taarruzu ile Sam ordusu dagIlma noktasina getirdi
Muaviyenin komutanı as mızeak uçlarına mushaf taktı hz Ali (r.a), söyle diyordu: "Bu hiledir. araniza ayrilik düsürmek birliginizi bozmak istiyorlar". Iraklilar, komutan Ester'e savasmayi biraktirmasini Istediler. Hz. Ali Ester'e adam göndermek zorunda kaldi. Ester, gelen adama: "Simdi mevziden ayrilacak an degildir. Ben kesin zafere ulasacagimi umuyorum, acele etme" diyerek karsilik verdi.*
Iraklılar savaşı bırakmak isteyince hz ali komutan estere adam gönderdi, Ester'in askerleri arasinda sesler yükseldi.savasi sürdürüyorlardi. Iraklilar,hz Ali (r.a)'a: "Vallahi* Ester'e birakmasi için degil, savasa devam etmesi için adam gönderdin dediler. Ester, savasi birakmak zorunda kaldi. Muaviye "Istedigimiz, aramizda Allah'in kitabini hakem kIlmaktir. hakem seçIlmesini ve Allah'in kitabina uygun karar verilmesini söyledi
Hz. Ali (r.a)'in taraftarlari hakem olayını memnuniyetle karsiladilar.muaviye hakem olarak zeki ve kurnaz Amr b. el-Âs'i seçti Iraklilar ise Ebu Musa yı hakem ettiler. el-Âs' ile Ebu Musa 37. yilin Safer ayinda Dumetul-Cendel'de karar verirken esas alinacak prensipleri içeren "tahkimnâme"yi kaleme aldilar
murataltug1985
12-28-2017, 09:24
CEMEL VAKASI
Hz. Ali Basra'ya geldi herkes baris istiyordu.* Hz. Ali'nin Basra'ya gelişiyle* herkes huzurlu bir sekilde uyumustu. Sebe ile Hz. Âiseye hücum ettiler Hz. Ali,* Kâab Hz. Âise'yi uyandirmis, Hz. Âise, çarpismalarin basladigi yere gelmisti. Hz. Ali* savaşmak istemiyor, Hz. Âiseyi* teskin etmeye çalisiyordu.ok yaydan firlamis savaş başlamıştı*
Çatısmanin en hararetli aninda Hz. Ali atini sürerek savas meydanina geldi. Hz. Zübeyr'i çagirip Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in Ali ile Zübeyr arasinda ihtilaf meydana gelecegini Zübeyr'in haksiz olacagini söyledigini hatirlatmisti. Hz. Zübeyr geri çekildi. Hz. Talha da* çatisma meydanindan çekilmek istemisti. Onun savas alanindan uzaklasmasiyla üzerine zehirli bir ok atilmis ok Hz. Talha'nin ölümüne neden olmustu.
ortalikta yalniz Hz. Âise ile bir grup kalmisti. Çatismalar devam ediyordu. Bütün kanlarin dökülmesine neden olan münafiklarin hedefi Hz. Âise idi.Hz. Âise' yi tevkif etmek,hakarette bulunmak istiyorlardi. Sebeîlerin maksadini anlayan Dâbbeogullari Hz. Âise'yi* büyük fedakârliklarla korumuslardi.*
çatismalara son vermek için birisi deveye saldirarak yere yikmis,Hz. Ebu Bekir'in oglu Muhammed, Hz. Ali tarafindan kosarak Hz. Âise'nin korunmasina hizmet etmisti. Hz. Ali Hz. Âise'nin hatirini sormus, istirahatten sonra onu, kardesi Muhammed b. Ebu Bekir ile Medine'ye göndermisti.kirk kadar kadin refakat etmisti. Hz. Âise Basra'dan ayrilirken, Hz. Ali arasindaki mücadelenin yanlis anlasilmadan ileri geldigini söyledi.*
Hz. Ali Rasûl-i Ekrem'in muhterem haremine her türlü hürmeti göstermenin görev oldugunu belirtti. Hz. Âise, Medine'ye hareket etti.Hz. Ali cemel vskasından sonra hilâfet merkezini Kûfe'ye tasiyarak, sehadetine kadar orada kaldi.
murataltug1985
12-28-2017, 09:24
Hz. Ali r.a.'in hilafet hakkindaki görüsü
Hz.Peygamber (s.a.s.). vefat edince, Müslümanlar Hz.Ebû Bekir r.a'i Devlet Baskanligina getirdiler.
Hz.Peygamber (s.a.s.), iki görev üstlenmisti: Birisi,* teblig ikincisi,devleti yönetmekti.Onun vefatiyla vahiy ve Peygamberlik son buldu. Artik Peygamber gelmiyecek, inananlar,Kur'an'la peygamber'in Sünnetiyle yasamlarina yön verecek, düzenlerini kuracaklardir.*
inanmak isteyen Müslümanlar, yasantilarinı kuraan ve sünnetullaha göre tanzim edecekler,iki kaynaga ters düsen hayat kanunlarini tanimayacaklardir.
iki kaynagin özü olan Islâm'i Allahu te'âlâ tek nizam kabul etmis ve bunun disinda kalan sistemleri tanimayacagini söyle ferman buyurmustur:
"Kim Islâm'dan baska bir din ararsa asla kabul olunmaz ve o, ahirette* en büyük zarara ugrayanlardandir"
Hz.Peygamber (s.a.s.)'in vefatiyla, kanun degil, kanunun tatbikçisi Hz.Muhammed (s.a.s.). Müslümanlar arasindan ayrilmistir. onun ölümünden sonra, Müslümanlar yeni kaynaklara degil; mevcut olan kuraan ve sünneti tatbik edecek bir insana, bir idâreciye muhtaçtilar. lideri bulmak lazimdi ki, bu ihtiyaci müslümanlar baslarina "Halife dedigimiz devlet baskanlarini getirerek giderdiler.
Hz.Peygamber (s.a.s.).vefatindan sonra, Müslümanlari yönetmek halife seçmek istemedi buna vakti vardi, halife seçimi Müslümanlara birakilmis; onlar da, Peygamber'lerinin vefatindan sonra, kendilerini yönetmek üzere Hz.Ebû Bekir r.a'i seçip biat' etmislerdir.
Hz. Ali r.a.'in hilafet hakkindaki görüsünü
Hz.Ali r.a'in bir konusmasiyla açiklamak istiyoruz.
Hz ömere itaat ettim.askerleriyle cihad ettim. had cezalarini kamçımla yerine getirdim. Ölünce Hz. Peygamber (s.a.s.)'e olan akrabaligimi, Islâm'da önceligimi liyâkatimi düsünerek baskasinin bana tercih edilmeyecegini sandim. Öldükten sonra, Ömer hilâfeti çocuguna yasakladi yeni halifeyi seçmek üzere alti kisilik bir heyet seçti ben onlardan biriyim.
murataltug1985
12-28-2017, 09:25
EBU TALİB
Ebu Talib*Resul-i ekrem efendimizin amcası* hazret-i Ali’nin babasıdır. Peygamber efendimizin dedesi Abdülmuttalib vefat edince, Ebu Talib’in yanında kaldı.ebu talib Hicretten üç yıl önce, seksen yaşını geçmiş olarak vefat etti.
Peygamber efendimizin dedesi Abdülmuttalib, sekiz yaşındaki yetim efendimizi himaye etmesi için oğlu Ebu Talib’e vasiyette bulundu. Peygamber efendimiz, dedesinin vefatından sonra amcası Ebu Talib’in yanında kaldı.Kureyş’in ileri gelenlerinden olan Ebu Talib, Peygamber efendimize sevgi ve şefkat gösterdi. O’nu kendi çocuklarından çok sever,onsuz uyumaz,onsuz bir yere gitmez ve* başlamaz, O’na ayrı sofra kurdururdu.
Sevgili Peygamberimiz on iki yaşlarındayken, Ebu Talib, Şam seferine O’nu da götürdü.Busra yakınlarında bir manastırın rahibi Bahira, Resulullah efendimizin peygamberlik alametlerini görerek, Ebu Talib’e O’nu götürmemesini söyledi.
Ebu Talib, ömrü boyunca, Peygamber efendimizi yanından ayırmadı. O’nu ölünceye korudu. Sevgili Peygamberimizin hazret-i Hadice ile evlenmesinde mühim hizmetleri oldu.
Peygamber efendimiz İslama davet ettiğinde başta amcası Ebu Leheb ve akrabaları O’na karşı çıktılar amcası Ebu Talib kabul etmemesine rağmen karşı çıkmadı. O’na yardımcı oldu. efendimize himayede bulundu. Müşriklerin tehditlerine karşı koydu. Müslümanlara yardım etti. Muhasaranın kaldırılmasında mühim rol oynadı.
murataltug1985
12-28-2017, 09:25
EBU TALİB
Ebu Talib hastalandı müşrikler toplanarak Ebu Talib’e gittiler ve Senin büyüklüğüne inanıyor, üstünlüğünü kabul ediyoruz.sana, muhalefet etmedik. Korkarız ki, Muhammed bizimle uğraşır, husumet devam eder. Bizi barıştır birbirimize taarruz etmeyelim.” Ebu Talib efendimizi çağırtıp; “Kureyş’in ileri gelenleri senden dinlerine karışmamanı rica ediyorlar. kabul edersen, sana biat ederler dedi.
alemlerin efendisi ebu bekire buyurdu ki: “Ey Amca! Ben onları davet etmek istiyorum*
La ilahe illallah” derseniz ve putları kaldırıp atarsanız.”müşrikler hemen bizden,başka bir şey iste!..” dediler.efendimiz; “Siz, güneşi ellerime koysanız ben başkasını istemem buyurdu. Müşrikler; “Ya Muhammed! acayip bir teklifte bulunuyorsun. Biz sana riayet etmek istiyoruz, sen bizim hatırımızı hoş etmiyorsun!” diyerek, kalkıp gittiler.
Ebu Talib, Peygamber efendimize; “Senin Kureyş’ten istediğin gayet yerindeydi. Doğru söyledin.” dedi. Amcasının sözü, Resulullah efendimizi ümitlendirdi “Ey amca! Bir kere «La ilahe illallah.» de! kıyamet günü sana şefaat edeyim.” buyurdu.Ebu Talib“Halkın, ölmekten korktu Müslüman oldu diye ayıplamalarından korkuyorum. Yoksa, hatırını hoş ederdim.” diyerek nefsine ağır geldiğini söyledi ve vefat etti. Vefat ettiğinde seksen yaşını geçmişti
murataltug1985
12-28-2017, 09:26
Asrı saadet*
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
HZ. ZEYNEP in eşi ebul as Bir an önce hazırlan, dedi. Hz. Zeyneb, çobandan sahabelerin haberini bekledi. çoban, buluşma yerini haber verdi. Sonra*
Allah Resûlü (a.s.m.) Zeyneb’i çocukları ile getir buyurdu. Hz. Zeyneb Sahabiler beklesinler. geleceğim, diyerek haber gönderdi.Hz. Zeyneb
Kinâne ile Mekke’den ayrıldı.sahabiler Hz. Zeyneb’i Medine’ye götürdüler.sıkıntılı ve sancılı kutlu hicret yolunda canından çok sevdiği babasına kavuştu.*
Eşi Mekke’de kalan Hz. Zeyneb, yıllarca özlem içinde yaşadı.esir düşen eşi, Hz. Zeyneb tarafından kurtarıldı. Ebû’l-Âs, Çok duygulandı. Efendimiz hakkında yanılmadığını gördü.
hakikati anladı. Kalbi iman nuruyla aydınlandı. Ancak Müslüman olmadı. Efendimize ve hanımına defalarca teşekkür etti:
HZ. ZEYNEP 'in eşi İzin verirseniz Mekke’ye gitmek istiyorum, diyerek Efendimizden izin istedi
Mekke’ye gitti Başından geçenleri anlattı.etrafındaki halka döndü. Yüksek sesle sordu Kureyşliler Bilmenizi isterim ki Müslüman olmaya karar verdim. mallarınızı gasp etmemek için* buraya geldim. Mallarınızı dağıttıktan sonra Müslüman olduğumu açıkladım. Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed de O’nun kulu ve elçisidir, dedi.
HZ. ZEYNEP 'in müslüman oldum açıklanasını
dinleyen müşrikler, öylece baka kaldılar. Devesine binen Ebû’l-Âs,Mekke’den ayrıldı. Eşi ve çocuklarına kavuşma ümidiyle, Medine’ye yola çıktı.Ebû’l-Âs, ailesinin özlemi ile yaşıyordu. bu özlem bitecek ailesine kavuşacaktı. Yol boyunca kavuşmanın hayalini kurdu:Bundan sonra hiç ayrılmayacağız, diye söylendi.
HZ. ZEYNEP in eşi müslüman olduktan sonra
Kendisine hayrı olmayan putlardan kurtulduğu için gerçekleri görmediği, hanımını dinlemediği* için kendine kızıyordu.çok mutluydu. Yalnızca eşi ve çocuklarına kavuşacak, ona bütün nimetleri veren Rabbine yönelecek, huşu ve huzur içinde ibadet edecekti.
HZ. ZEYNEP Eşinin Müslüman olacağını hisseden Hz. Zeyneb, Mekke’ye gideceğini duyunca üzüldü. Uykuları kaçtı. Günlerce uyuyamadı. Teheccüd namazından sonra ellerini semaya kaldırdı. Rabbinedua dua yalvardı.Duaları kabul olmuş,eşi geri dönmüştü. Eşinin dönünce dünyalar onun oldu.Mutlaka İslam ile şereflenmek için gelmiştir, diye düşündü. Mescid’i-Nebevî’ye giden Ebû’l-Âs, şehadet getirerek Müslüman oldu
HZ. ZEYNEP eşinin müslüman olduğu
Haberi Hz. Zeyneb’e ulaştı.yirmi yıldır büyük bir ümitle bekleyen Hz. Zeyneb’in dili tutuldu. hıçkıra hıçkıra ağladı.Ebû’l-Âs’ın Müslüman oluşu Allah Resûlü (a.s.m.) ve sahabileri çok sevindirdi. Damadını tebrik eden Allah Resûlü (a.s.m.), kızı Zeyneb ile damadının nikâh akdini yenileyerek onları yeniden evlendirdi.
HZ. ZEYNEP Damadı ebul as ın İslam’la şereflenmesine sevinen Efendimiz:
Kızımı Ebû’l-Âs a nikâhladım. O, beni tasdik etti. sözleri yerine getirdi, buyurarak sevincini dile getirdi. Takdir etti Nikâhı yenilenen Ebû’l-Âs eşinin yanına gitti.Hz. Zeyneb ağlıyordu.mutluluk gözyaşlarıydı.hızla yerinden kalktı. Eşine sarılarak gözyaşlarıyla hasret giderdi. Rabbine şükrederek gözyaşları döktü.O gün hasret giderdiler.namaz kıldılar. ellerini semaya kaldırarak göz yaşları içinde dua ettiler.
murataltug1985
12-28-2017, 09:26
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
Hz. Zeynep Peygamber Efendimiz ile Hz. Hatice’nin ilk kızı, Hz. Fâtıma’nın ablasıdır. Peygamberimize vahiy gelmeden on yıl önce, miladi 600 yılında Mekke’de doğdu.Arap Yarımadasında yaşayanlar kız çocukları doğduğunda yüzleri asılır, kimselere görünmezdi. Peygamber Efendimiz Ben bir kız babasıyım! buyurarak gurur duydu kendisine kız çocuğu lütfettiği için Rabbine şükretti.
HZ. ZEYNEP ’in aileye girmesiyle efendimiz ve annelerimizin mutlulukları arttı. Zeynep doğduğunda Efendimiz yirmi otuz, Hz. Hatice* kırk beş yaşlarındaydı. Peygamber kızı Zeynep, dünyanın en bahtiyar çocuklarından biri olacaktı.
Hz. Hatice kızını yedi gün emzirdi.sonra Arap âdetlerine uyarak sütanne aramaya başladı. Efendimizin halası Hz. Safiyyenin cariyesi Selmâ Hanıma verdiler.
Hz. Zeyneb dokuz yaşında iken babasının hareketlerinde değişiklik oldu. sosyal ilişkileri çok kesiliverdi.Efendimiz, insanlardan uzaklaştı. şehir dışına çıkmaya Hirâ Mağarasına gitmeye başladı.
neşeli ve hayat dolu efendimiz artık son derece düşünceli, kaygılı ve tedirgindi. endişe ediyor, korkuyor gibiydi. Olağan üstü şeyler duyup gören Efendimiz, eve rengi kaçmış, bitkin bir şekilde geliyordu.
efendimizin ilgi, sevgisine alışmış* çocukları, onu göremeyince özlüyorlardı.kendileriyle ilgilenilmemesine üzülüyorlardı Babasındaki değişikliğin sebebini Hz. Zeyneb, annesine soruyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.olağan üstü bir durum vardı. anladığı gün Babası ile ilgilendi rahatlatmaya çalıştı. Üzmemek için* hassasiyet gösterdi.
HZ. ZEYNEP Efendimize vahiy geldiğinde on yaşındaydı. Babasının Hira Mağarasına gidişine şahit olan Hz. Zeyneb, babasının titreyerek eve geldiğini gördü. Rengi bembeyazdı. Sıkıntıdan alnından terler boşalıyordu.— Beni örtün! Beni örtün, buyurdu.Telaşlanan annesi, babasının üzerini örttü.Babasını görünce korktu.İlk vahyin en yakın şahiti olan Hz. Zeyneb, vahiy atmosferine girmişti. yaşanan manevi havay tenefüs etti eşsiz bir bilince ulaştı.
HZ. ZEYNEP Fetretü’l-Vahiy döneminde Efendimizin sıkıntılarına özlemine, korku ve endişelerine şahit oldu Babası için üzüldü, korkup gözyaşı döktü.Babasının manevî acılarına* kahroluyordu.endişe ve acılar gözünün önünden gitmiyordu. Babasına bir şey olacak diye korkuyor, üzerinden atamıyordu. Duygularını annesiyle paylaşıyordu.içinde kopan fırtınaları belli etmesede başaramıyordu.
Hz. Fâtıma, ablasına yaklaştı.
Niye bu kadar çok üzülüyorsun? peygamber kızı olmak sevindirmiyor mu?Hz. Zeyneb kardeşinin başını okşadı Elbette sevindirir ey Fâtıma! Bu hangi genç hanımı sevindirmez, ona şeref kazandırmaz ki? Hem bundan öte bir şeref mi var?*
HZ. ZEYNEP kardeşi hz fatmaya benim endişem kendimle değil, babamla ilgili. Dayımız Varakanın anneme söylediklerine endişeleniyorum.O babamızın yalanlanacağını, işkenceye uğrayacağını ve memleketinden çıkarılacağını söylemiş. Bütün bunlar aklıma geldikçe üzülmekten kendimi alamıyorum, dedi.
murataltug1985
12-28-2017, 09:26
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
HZ. ZEYNEP ISLAM’LA ŞEREFLENIYOR
ilk vahiyden sonra Allah Resûlü (a.s.m) insanları İslam’a davet etti İnsanlara dinini terket demek zor geliyordu Lakin emir Allah’tandı.Efendimiz ilk olarak, eşi Hz. Hatice ile konuştu. ayetleri okuyarak, İslam’a davet etti. Hasretle bu anı bekleyen Hz. Hatice şehadet getirerek Müslüman oldu. Efendimiz daha sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Zeyd b. Hârise gibi çok güvendiği kişileri davet etti.
İslam Davetinde de Hz. Hatice, güvendiği hanımları İslam’a davet etti.ilk olarak kızlarından başladı.yaşları küçüktür, anlamazlar demeyip dört kızını karşısına aldı. babalarının peygamber olduğunu söyledi. Putlara tapınmanın kötü olduğunu anlattı. kızlarını İslam’a davet etti. Annelerini dinleyen kızlar, hep birlikte şehadet getirerek Müslüman oldular.Hz. Âişe
Allah celle alâ, peygamberine Nübüvveti lütfedince ilk olarak Hz. Hatice ve kızları iman etti, diyecektir
peygamber kızları İslam ile şereflenince kalplerini huzur kapladı.İslam hakkında bilgi aldılar ayetleri ezberlediler.kızların yanlarına gelen Hz. Hatice, onlara abdesti öğretti. Sırayla abdest aldılar sonra hz hatice kızlarına nasıl namaz kılacaklarını öğretti. Namaz kılmak için Allah’ın huzruna çıktılar o güne kadar tatmadıkları eşsiz bir duyguyu tattılar. Kalpleri huzurla doldu.
HZ. ZEYNEP Eşsiz bir*sabra*sahipti* vakur ve metanetli bir hanımdı. Mekke’de yapılan baskı ve zulme sabretti eşinin İslam ile şereflenmesine, eşi ile babasının karşı saflarda savaşmasına yıllarca sabretti.Cesur, fedakâr, hizmet ehli bir hanımdı.*
murataltug1985
12-28-2017, 09:27
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
Allah Resûlü (s.a.v.) İslam’ı anlatırken, insanları hakka ve hakikate davet ederken hakaretlere saldırılara maruz kalıyordu. Hz. Zeyneb, hanım olmasına aldırmadan babasını adım adım takip ederek korumaya ve yardım etmeye çalışıyordu.
Muhammed b. Hasan naklediyor:
Allah Resûlü (s.a.v.) insanları Allah’a imana davet ediyordu. insanlar onu rahat tersliyordu* Allah Resûlü (s.a.v.) yalnız kalınca bir hanım ağlayarak yanına geldi. Allah Resûlü (s.a.v.) hanımın elinden su içti. abdest aldı. Sonra başını kaldırarak ona baktı ve Kızım! Gözyaşlarını sil! Sakın onların babana galip geleceğinden ve babanı zillete düşüreceklerinden korkma! dedi.
Oradaki insanlara Bu kim? diye sorduk. Onlar:
Bu onun kızı Zeyneb’dir, dediler.
murataltug1985
12-28-2017, 09:27
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
Hz. Zeynep ahlakıyla halkın dikkatini çekti. sevilip sayıldı.Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hâle binti Huveylid Hz. Zeyneb’i takdir eder, övgü dolu sözlerle anardı.oğlu Ebû’l-Âs’ın dikkatini çekti. annesinin anlattığı gibi edep haya timsali bir kız olduğunu gördü. Hal ve hareketleri, ahlakı mükemmel olduğu için Onu çok beğendi. İyi bir eş olacağını düşündü.
hz haticenin kardeşi hale ve oğlu Hz. Zeyneb’i gelin* istiyor, ancak cesaret edemiyorlardı. Cesaretini toplayan Hâle Hanım,aklından geçenleri oğluna açtı. Annesini sevinçle karşılayan Ebû’l-Âs, Hz. Zeyneb’i beğendiğini söyledi.Hâle Hanım, kardeşi ile görüştü. Yeğenini seven Hz. Hatice,ebul asın yaşantısını ve ahlakını beğeniyordu.
Hz. Hatice ile aynı soydan gelen Ebû’l-Âs, Mekke’nin köklü ailelerindendi. Mekke’nin zenginlerindendi Hz. Hatice, ebul as ve hz zeynebin evliliğe sıcak baktı Kardeşinin tavrından memnun kalan Hâle Hanım,oğluna Durumu anlattı.*
Âs, teyzesi hz haticeye Hz. Zeyneb’in çok iyi bir genç kız olduğunu, kendisini beğendiğini söyledi.* Zeyneb’le evlenmek istediğini bildirdi. Tebessüm eden Hz. Hatice yalnızca Hayırlısı olsun, demekle yetindi.*
kız kardeşinin yanına giden Hâle Hanım, hz haticeye* açık konuştu. Hz. Zeyneb ile oğlu Ebû’l-Âs’ın evlenmelerini istedi hz Efendimiz ile konuştu Allah Resûlü (s.a.v.) kızına talip olan bahtiyar kişiyi tanıyordu. Dostu ve arkadaşıydı ailece* samimiydiler. Ebû’l-Âs’ın iyi bir insandı Efendimiz, kızı için uygundu Lakin hz zeynep küçüktü efendimiz* Hanımı hz hatice ile istişare etti.kızının yaşına rağmen evliliğin uygun olduğuna karar verdiler
Efendimizin onayını alan Hz. Hatice, kızı Zeyneb’e Ebû’l-Âs’ın bir eş olduğunu söyledi. Kızı evliliğe razı olunca Ebû’l-Âs’ı* eve davet etti.
Babası olmayan Ebû’l-Âs annesiyle Efendimizin evine gitti.kızları Zeyneb’e talip olduğunu söyledi Konuklarıyla yakından ilgilenen Efendimiz, evlenme teklifine “evet”dedi.
murataltug1985
12-28-2017, 09:27
Hz zeynebin düğünü
HZ. ZEYNEP le evlenmek isteyen Ebû’l-Âs efendimizin* cevabına çok sevindi.müstakbel eşine karşı büyük bir sevgi duymaya başladı. Annesine düğün hazırlıklarına başlayalım, dedi.Hâle Hanım, oğlunun sevgi dolu bakışlarını görünce memnun oldu.kardeşi Hz. Haticeye açtı evliliği bekletmeden yapalım, dedi. Efendimizle konuşan Hz. Hatice,ilk çocuğunu evlendirmenin heyecanından dolayı çok mutluydu.
düğün hazırlıklarına başlandı. Efendimiz Her şeyin yerli yerinde olmasını, düğünde aksaklık olmamasını istiyordu hazırlıklar bitidi.Hz. Hatice, düğüne davetiyeler gönderdi
Erkek tarafında deve satın alan Ebû’l-Âs düğünden hemen önce kestirip hazırladı. Gelen misafirlerle düğün yemeği ikram etti. Cariyeler def çalarak şarkı söylediler. Hz. Hatice, kızı hz zeynepe düğün hediyesi olarak gerdanlık taktı.
Allah Resûlü’nün (a.s.m) yakınlarını gizlice İslam’a davet ettiğinde babasının evinde olan Hz. Zeyneb, ilk iman edenlerdendi evlendiğinde on iki on üç yaşlarındaydı. O dönemde Dünya’da insanlar çok erken yaşlarda evlenirdi. Sıcak iklimden Arap Yarımadası’nda kızlar çabuk gençlik çağına girerlerdi. Kendilerine iyi biri talip olduğunda, beklemeden evlenir veya evlendirilirlerdi.
O günkü hayat şartları, yaşam biçimiinsanları erken evliliğe teşvik ederdi. Yaşam şeklinden erken evlilik sorun olmaz,ailede sorun çıkmazdı.
HZ. ZEYNEP döneminde insanların yardımlaşmaya dayalı hayatları olduğu için erken* evlilikler son derece normal karşılanırdı.Günümüz insanının hayata bakışı, beklentisi, yaşam şartları,şehir hayatı göz önünde bulundurulmadan o günle bu günü değerlendirmek iyanılgılara sebep olur. O günkü şartları görmeden insanları suçlamak kolaycılık olur. Her coğrafyanın yaşam şartları her asrın yaşam şartları farklıdır.
murataltug1985
12-28-2017, 09:28
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
HZ. ZEYNEP Hz. Zeyneb evlendikten sonra eşi ve çevresi ile çok güzel bir iletişim kurdu. Eşine sevgisi büyüyerek tüm insanları,kuşattı. Bu sevgi dolu ilişkileri, hayatı boyunca aynı güzellikte devam etti.Peygamberimizin Davetini durdurmak isteyen müşrikler, her* türlü kötülüğü yaptılar. Efendimizin kızlarını nişanlılarından ayırdılar*
Hz. Zeyneb, dehşete düştü. Kardeşlerinin inançlarından dolayı boşanması onu yıktı.ayakta duramaz hale geldi. Gözyaşlarıyla babasının evine koştu.kardeşlerine destek oldu ve teselli etti*
aklı eşi Ebû’l-Âs’daydı.müşriklerin onunla konuşmalarından korkuyordu. Efendimizi durdurmak için yapmayacakları yoktu. Ebû’l-Âs ile konuşup boşanmasını isterlerse? Düşüncesi onu üzüntüden iki büklüm ediyordu. Onu ayrılmaya dayanamayacak kadar çok seviyordu.
hz zeynep ebul as da beni seviyor. Baskıyla benden ayrılmaz, diye söylendi.Kaygı ve endişe içinde evine gitti.korkularında haklı çıktı. Kardeşlerinin boşanmasında ön ayak olanlar, Ebû’l-Âs’ı buldular.:Muhammed düzenimizi* bozdu putlarımıza neler söyledi Buna son vermek lazım. Onun kızını boşa! ne istersen yapmaya hazırız. Seni Kureyşlilerden istediğin kızla evlendiririz, dediler.
müşrikler Ebû’l-Âs’ın* sevgisini hesaba katmamışlardı. O Efendimizi de sevgili eşini de çok seviyordu.Efendimizi üzmeye,çok sevdiği eşinden ayrılmaya niyeti yoktu. müşriklerin yaptıkları teklifi Vallahi,yapamam. Eşimden ayrılmam. Kureyşlilerden kimin kızı olursa olsun, eşimle değişmem, diye haykırdı. Tekliflerini kesin bir dille reddetti.
Hz. Zeyneb, Kureyşlilerin yuvasına uzanmalarına, çok üzüldü. Eşinin cevabına sevinse de yeni tekliflerle razı etmeyeceklerinden emin değildi. Eşine teşekkür eden Hz. Zeynebin
korktuğu olmadı. Ebû’l-Âs’ı tanıyan Kureyşliler, dönek olmadığını biliyorlardı. Kızıp Müslüman olur diye* ona böyle bir daha eşinden boşanmasını teklif etmediler
Günlerce* Müşriklerden teklif gelmedi Hz. Zeyneb’in eşine sevgisi büyüdü.kalbinde ukde kaldı. Eşi ebul as İslam ile şereflenmedikçe evlilikleri tehlikede olacak, istenmeyen sıkıntılarla baş başa kalacaklar Müşriklerin baskısından kurtulamayacaklardı. Hz zeynep Yıllarca bu endişe içinde yaşadı
murataltug1985
12-28-2017, 09:28
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
Zaman akıp gidiyordu. Efendimiz ve ailesi yollarına devam ettiler.sıkıntıların Biri bitiyor diğeri başlıyordu. İslama karşı kin ve nefretle dolu müşrikler, Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlardı. saldırıyor, Müslümanlara göz açtırmıyordu. Mücadele her gün büyüyerek devam ediyordu. davet halkaları genişledikçe, müşriklerin zulümleri artıyordu.*
Saldırıları eşsiz bir sabırla göğüsleyen Müslümanlar,sebat ediyor, büyük bir gayretle, mücadele veriyor, sivil direnişleri ile tarih yazıyorlardı.*Son derece akıllı hareket ediyor, duygularına mağlup olmadan, tüm çağlarda yeryüzüne örnek olacak bir mücadele sergiliyorlardı.
Hz. Zeyneb mücadelenin tam ortasındaydı. önde ve sahada oldu.kadın olması, eşinin İslam’dan uzak durması, davasına engel olmadı. Eşi ile ilişkilerini dengede tuttu. Ailevi sorumluluklarını ihmal etmeden, eşine sevgisini azaltmadan evlililiğini* devam ettirdi. babasının sorunlarıyla ilgilendi. ayetleri öğrendi.İslam davetine omuz vermeye gayret etti.
Mücadelesine yalnızca Mekke değil, Mekkeli olmayanlarda şahitti.
Cahiliye döneminde ticaret ve umre için Mekke’ye gitmiştim.Mekkelileri etrafına toplayan Allah Resûlü (a.s.m.)İslam’ı anlattıyordu. Çevresindekilere* Lâ ilâhe illallah deyin kurtulun, buyuruyordu. rahatsız olan Kureyşliler,kızıyor, tepki gösteriyorlardı. Kimi mübarek yüzlerine tükürüyor, kimi yerden aldığı toprağı üzerine saçıyor, kimi küfrediyordu.
efendimize müşriklerin Sesleri yükseliyor, kabalaşıyorlardı hiç kimse yapılanlara müdahale edemiyordu.Efendimizin (a.s.m.) üstü başı ve yüzü gözü toz toprak içinde kalmıştı.genç bir hanım Koşar adımlarla Allah Resûlü’nün (a.s.m.) yanına gitti. Efendimizin Ağlaya ağlaya yüzünü yıkamaya başladı. Hanımın ağladığını gören Allah Resûlü (a.s.m.) onu döndü Üzülme kızım! Onlar babana ne galip gelebilir, ne de zillete düşürebilirler, buyurarak teselli etti.hz Muhammed’in yüzünü silen genç kız* peygamber kızı Zeyneb’dir, O çok cesur, gayretli* hizmet ehli bir hanımdır,
murataltug1985
12-28-2017, 09:29
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
Hz. Zeyneb’in*Ali*ve*Ümâme*adında iki çocuğu oldu. Üç kez hamile kaldı. Hicret sırasında zalimler tarafından deveden düşürüldü çocuğunu kaybetti.Hicretin sekizinci yılına kadar yaşayan Ali, Mekke’nin Fethi’nden sonra vefat etti. Annesinin ölümüyle öksüz kalan Ümâme, hicretin kırkıncı yılına kadar yaşadı.
Müslümanlar hicret ettiği halde zulüm bitmedi. Müşrikler .Bedir’de yenilgiye uğradılar. Liderleri öldürüldü, esir edildi. Mekkeliler Müslümanlara ateş püskürüyordu.Hz. Zeyneb, hazırlandı.hareketlilik zeki bir hanım olan Hind in gözünden kaçmadı.Babası, amcası ve kardeşini Bedir savaşında kaybeden Hind, Müslümanlara kin ve nefret doluydu. Kalbi intikam ateşi ile* yanıyordu. Sabırsızlıkla intikam saatinin gelmesini bekliyordu.*
Hz. Zeyneb yaşananları şöyle anlatır:
“Hicret ederek babama kavuşmak için* hazırlanıyordum. Yolda Hind ile karşılaştım. Hicret
edeceğimden şüphelenmiş* yanıma yaklaştı:
ağzımdan laf almaya çalıştı. Ey amcakızı! Yolculuk sırasında babana götürmek istediğin varsa söyle. temin eder, getiririm. Kendini ustaca gizledi nerdeyse sözlerine inanıp içimi dökecek, yardım isteyecektim.Hicret için hazırlandığımı söylemekten vazgeçtim.yolculuk hazırlığım yok, diyerek inkâr ettim.”
Hz. Zeyneb hicret hazırlıklarını tamamladı. Ebû’l-Âs kardeşi kinaneye Sabaha bize gel! Zeyneb’i Mekke’den çıkarıp Medine’ye babasına götür, dedi. Devenin üzerine bir hevdeç*yapıldı. Hz. Zeyneb kızı Ümâme’yi kucağına alarak hevdecin içine girdi. Gecenin karanlığından istifade ederek Mekke’den ayrılacaklardı.Gecikmişlerdi. etraf aydınlanmıştı.
Hicret planını çevreden gizlemek imkansızdı. bir kaç kişinin hicretten haberi oldu. Bedir’de yakınlarını kaybeden Habbâr öfkeliydi. Haberi alır almaz çevresindekilere bildirdi.
Hz. Zeyneb’i gözleyen Hindin kutlu yolculuk hicretten haberi olmuştu insanları uyandırdı. İntikam çığırtkanlığıyla insanları kışkırttı. Kureyşlilerden Habbâr Ben takibe çıkıyorum. İsteyen gelsin, diye bağırdı.Abdulkays’ın grubu
Seninle geliyoruz, diye bağırdılar.Atlarını dört nala süren zalimler, Zî Tuva da kutlu yolculara ulaştılar. Gözünü hırs bürüyen Habbâr mızrağını var gücüyle Hz. Zeyneb’e fırlattı.mızrak Hz. Zeyneb’in devesine isabet etti. deve düştü. hamile olan Hz. Zeyneb, Acı içinde kıvranmaya başladı.
Kâinatın Efendisi’nin kızı, yıllarca baba hasreti çekmiş, inancından dolayı sıkıntılara katlanmış, yıllarca evine hapsedilmişti. Sonra vatanını ailesini terk etmek durumunda kalmış Bütün bunlar yetmiyormuş gibi onu yurdundan çıkaranların attığı ok yüzünden canından oluyor, çocuğunu düşürüyordu.Kanaması başlayan Hz. Zeyneb, korku içinde kenara çekilip acısı baş ederken çamüşriklere kızan Kinâne, hemen sadağından*ok çıkarak müşriklere çevirdi.
Yaklaşmayın! Yaklaşanı hemen şuracıkta öldürürüm, diye bağırdı.*
Kinâne’nin ciddiyetini gören müşriklet korkup geri çekildiler.Mekke reisi Ebû Süfyân Kinâne’ye Okunu üzerimize çevirme Konuşup anlaşalım, Ebû Süfyâna güvenen Kinâne okunu indirdi. Ebû Süfyân herkese meydan okurcasına Mekke’den çıkmaya kalkışmışsın. Bedir’de* başımıza gelenleri bilmiyor musun? gitmenize izin verirlerse bütün Mekkelilerin artık zayıf düştüğü, düşünürlür. kimsenin Zeyneb ile meselesi yok. Onun Mekke’den ayrılması kimseyi rahatsız etmez.*
Şimdi Zeyneb’i alıp evine geri götür. Dedi
ebu süfyan zeynep yaralanmış
yolculuk edemez.iyileşsin, etraf sakinleşsin, bir gece babasına götürürsün. Ebû Süfyâna* güvenen Kinâne:okunu indirdi.Hz. Zeyneb’i acı içinde Ebû Süfyân’ın yardımıyla* Mekke’ye geri götürdü.
kan kaybeden Hz. Zeyneb, baygın haldeydi.
murataltug1985
12-28-2017, 09:29
PEYGAMBER EFENDİMİZİN CEFAKAR KIZI*
HZ. ZEYNEP Yolda hind ile karşılaştı En sevgilinin goncasını yaralı görünce hind sevindi. Kinini kusmak için yanına sokuldu.Bütün bunla babanın yüzünden Hz. Zeyneb* bütün gücünü topladı:
Babamın yaptıklarında ne varmış? Onun yaptıkları babanın da eşinin de yaptıklarından iyidir, cevabını verdi. Burnundan soluyan Hind* kaçarcasına oradan uzaklaştı.
hz zeynebin halini gören akraba ve komşu hanımlar, başına koştular. kanamasını durdurdular. Hz. Zeyneb’in dinlenmeye ihtiyacı vardı. Halini gören hanımlar, rahat etmesi için ellerinden geleni yaptı Hz. Zeyneb’in başına gelenleri duyan peygamberimiz, çok üzüldü. Evlatlığı Zeyd e*
Mekke’ye git! Zeyneb’i getir. yüzüğümü al! ikna etmek için Zeyneb’e ver Zeynep’e haber gönder. yanına gelmesini sağla! buraya getir, buyurdu.
Kısa sürede hazırlanan Zeyd* muhacirlerle yola çıktı. Uzun* bir yolculuktan sonra Mekke’ye ulaştı Yacec mevkiinde Hz. Zeyneb’e nasıl ulaşacaklarını araştırdı koyun çobanına yaklaşıp:
Bu koyunlar kimin? diye sordu
Zeyneb binti Muhammed’in çobanıyım, dedi. sahabiler Hz. Zeyneb’le irtibat kurmamız için bize yardımcı olabilir misin? diye sordu. Çoban:
-Elbette! İstediğinizi yaparım, dedi.
Çoban zeydin yüzüğünü Hz. Zeyneb’e gönderdi. çoban sahabilerin mesajını iletti. Hz. Zeyneb, çobana Onlar* neredeler? diye sordu. Çoban Yacec mevkiindeler, dedi. Hz. Zeyneb:
eşi ile konuşup babasının hicret için sahabileri gönderdiğini anlattı. Ebû’l-Âs Efendimize verdiği sözü hatırlayınca Bir an önce hazırlan, dedi. Hızlıca hazırlanan Hz. Zeyneb, çobandan gelecek haberi bekledi.
murataltug1985
12-29-2017, 08:40
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
12-29-2017, 08:41
Kaynak tdv islam ansiklopedisi
Kudüs fatihi hz ÖMER (عمر) nasıl müslüman oldu
*Ömer Hattâb Hulefâ-yi Râşidîn’in ikincisidir
Fil Vak‘ası’ndan on üç yıl sonra,Ficâr savaşından dört yıl önce Mekke’de doğdu Babası Câhiliyede Kureyş sefâret işlerine bakan Kâ‘b kabilesinden Lüey’dir Hz. Peygamber nesebindendir Annesi Mahzûm kabilesinden Hantemedir. Müslüman olmadan önce deve güttüğü, içki ve kadına düşkün olduğu, iyi ata binip, silâh kullandığı ve pehlivan yapılı olduğu belirtilmektedir.*Hattabın Şiire meraklı olduğu, güzel konuştuğu, okuma yazma bildiği, ensâb bilgisini öğrendiği, ticaret yaptığı, Suriye, Irak ve Mısır’a gittiği, Kureyşe elçilik yaptığı rivayet edilir. İslamiyete girmeden önce hz ömer putperestti İslâmiyet’e düşmanlık edip müslümanlara işkence yapan Ömer 616 da müslüman oldu ve islam ordularıyla birlikte müşriklere karşı savaştı *Hz Hamza’nın İslâm’ı kabulünden sonra Ömer Peygamber’i öldürmek üzere yola çıkmış, evde Fâtıma ile kocası Saîdi Tâhâ sûresini okurken bulmuş, okuduklarına son vermelerini istemiş, kız kardeşi ve eniştesini dövmüş, kardeşi Kur’anı göstererek müslüman olduklarını söylemiştir. Kalbi yumuşayan Ömer müslüman olmaya karar vermiştir, Hz ömer Resûlullaha biat ederek müslüman olmuştur
*bir gece Hz ömer Kâbe’ye gitmiş. Peygamber’in Beytülmakdiste namaz kıldığını görünce ona yaklaşmış, Resûlün okuduğu, Kureyşliler’in Kur’an için söyledikleri, “Şairlerin, kâhinlerin veya Muhammed’in uydurmasıdır” sözlerine cevap veren Hâkka sûresini duyunca müslüman olmaya karar vermiştir Hz. Peygamber Ne var yâ Ömer?” diye sormuş o da üzerine, “Allah’a, resulüne ve Allahdan gelene imana geldim” deyince Resûlullah, “Ey Ömer! Allah sana hidayet nasip etti” diyerek göğsünü sıvazlamış ona dua etmiştir *Hz. Ömer’in müslüman oluşunda Resûl “Yâ rabbi! İslâmiyet’i Ömere teyit et diye dua etmiştir Hz. Ömer müslüman olunca Ebû Cehil’in evine giderek İslâm’ı kabul ettiğini bildirdi; tüm Kureyşe ilân etdi. Onun İslâmiyet’e girmesiyle müslümanlar ilk defa Kâbe’de toplu olarak namaz kıldılar
murataltug1985
12-29-2017, 08:41
Kaynak tdv islam ansiklopedisi
Kudüs fatihi hz ÖMER (عمر)
*Müslümanlar Medine’ye hicret edince Ömer de ağabeyi Zeyd, akraba ve arkadaşlarından oluşan yirmi kişilik kafileyle Mekke’den Kubâ’ya gitti kadınlardan biat aldı Resûl Ömer Ebû Bekir ve Muâzı kardeş ilân etti. Resûl ün yanından hiç ayrılmayan Hz. Ömer bütün savaşlarda, Hudeybiye ile Vedâ haccında bulundu. *Hz. Peygamber, Hudeybiyeye Ömer’i gönderdi Kureyş ona düşmandı bunun üzerine hz Osman gönderildi Hudeybiye Antlaşması’nı sindiremedi. “feth-i mübîn” olarak nitelendirmedi Medine’ye antlaşmanın sonuçlarını görünce pişmanlık duydu.
*Resûlullah, Hayber’in fethinden sonra Hevâzinliler’e karşı gönderdiği otuz kişilik müfrezenin başına Hz. Ömer’i kumandan tayin etti Süfyân’ın putları övmesine karşı çıktı ve müslüman olmasında rol oynadı. Kâbe’deki resimleri imha etdi Tebük Gazvesinde malının yarısını bağışladı.
*Hz. Peygamber rahatsızlığında orduya Zeyd’i kumandan tayin etti ve Ömer’i onun emrindeydi görevlendirdi. namaza çıkamayan efendimizin yerine namazı Hz. Ebû Bekir’in kıldırdı Hz. Âişe, babasının zayıf sesli olup Kur’an okurken ağladığını söyleyerek namazı Hz. Ömer’in kıldırmasını istemişti hz Ömer namaz kıldırmaya başlamış, ancak Resûl-i engel olup namazı hz ebubekirin kıldırmasını emretmişti
*Hz. Peygamber, hastalığında söyleyeceklerinin kaydedilmesini istemişti. sahâbîler gerek olmadığını, Allah’ın kitabı ve sünnetin yeterli olduğunu söylemiştir, Resûl tartışmamalarını söyleyerek kendisini yalnız bırakmalarını bildirmiştir. Tarihe “Vasiyetnâme” diye geçen olay Şiîlerce Hz. Ömer aleyhine kullanılmıştır
*Resûl ün vefatı sahâbîlerde büyük bir üzüntü meydana getirmiştir, Hz. Ömer Mescid-i Nebevî’de, “Resûlullah ölmemiştir! Allah onu gönderecek ve böyle söyleyenlerin ellerini ve ayaklarını kestirecektir!” demiştir sahâbîleri Hz. Ebû Bekir ikna etmiştir *Hz. Peygamber’in vefatıyla halifelik konusu görüşülünce Ömer Ebû Bekir ve Ubeyde yi alıp oraya gitti. Hz. Ebû Bekir Ömer’i veya Ubeyde’yi halife seçmelerini teklif etti. Ancak Ömer ve Ubeyde, o varken bu görevi üstlenemeyeceklerini belirterek Ebû Bekir’e biat ettiler. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî’de müslümanlardan Kur’ân-ı Kerîm’e sarılmalarını ve Ebû Bekir’e biat etmelerini istedi
*Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinde Ömer müşavirlik ve kadılık yaptı. Ebû Bekir, sahte peygamberlerle savaştı zekât vermek istemeyenlerle “Lâ ilâhe illallah” diyenlerle Hz. Ömer’in başlattığı tartışma Hz. Ebû Bekir’in namaz kılmayı kabul edip zekât vermek istemeyenlerle savaşmanın şart olduğu söylemesiyle son buldu. Hz. Ömer Medine’ye saldıran âsileri dağıttı sahte Peygamber Huveylid üzerine yürüyen halifeyi Hz. Ali yi engelleyerek yerine komutanlığa Hâlid i gönderdi *hâfız sahâbîlerin şehid düşmesiyle Kur’an’ın toplanmasını Hz. Ebû Bekir’e açtı. Resûlün yapmadığı işi yapmak istemeyen halifeyi ikna edip vahiy kâtiplerinin yazdığı dağınık âyet ve sûreleri Zeyd başkanlığında bir araya getirdi Hz. Ebû Bekirin yerine vekâlet etti hac mevsiminde emîr-i hac olarak görevlendirildi*Hz. Ebû Bekir namaza çıkamayınca imamlık görevini Ömer’e bıraktı ve halif tayini için zeyd Osman gibi sahâbîlerle istişare yapıldı. Hz. Ömer sert mizaclıydı Halife ebubekir Hz. Osman’ı çağırarak Ömer Mescid-i Nebevî’ye gitti ve halka şöyle dedi: “halife seçtiğim kişiye razı olur musunuz? yakınımı seçmedim. Allah’a andolsun bütün gücümle düşündüm ve Ömeri uygun buldum; onu dinleyin ve ona uyun” dedi.Hz. Ebû Bekir’in vefat ettiği gün 23 Ağustos 634 te Hz. Ömer Mescid-i Nebevî’de biat alarak halifeliğe geçti.
murataltug1985
12-29-2017, 08:42
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info MݑRAC
*Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan göğe yaptığı yolculuktur yukarı çıkmak, yükselmek” anlamında urûc kökünden türemiştir yukarı çıkmak merdiven” Hz. Peygamber’in göğe yükselişini Allah katına çıkışını ifade eder. *Mirac Olayı Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve yükseklere çıkıştır isrâ ve mi‘rac” diye geçer Resûl-i Ekrem’in Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir.
*Sery gece yürüyüşü gece yolculuğu yapmaktır isrâ sery kelimesinden türemiş sûre adı olmuştur. Allah, kudretini göstermek için kulu aleyhisselamı Mescid-i Harâm’dan mübarek Mescid-i Aksâ’ya geceleyin seyahat yaptırmıştır (el-İsrâ 17/1).
*Semaya yükseliş eski Hint ve İran mitolojilerinde mevcuttur. Yahudi geleneğinde İdrîs, İbrâhim, Mûsâ ve İşâyâ gibi peygamberlerin ilâhî âleme çıktığına inanılır. melek Yahoel tarafından Hz. İbrâhim’in rabbinin tahtına yükseltilmiştir Hıristiyanlık inancında Hz. Îsâ çarmıha gerildikten sonra mezarından çıkıp ilâhî âleme yükselmiştir Pavlus’un Kudüs’e giderken melek eşliğinde göğe yolculuk yaptığı rivayet edilir
*Hadis ve siyerde isrâ ve mi‘racta Buhârî ve Müslime göre şu şekilde gerçekleşmiştir Resûlullah, Kâbe’de Hicr de iken uykuda Cebrâil geldi aleyhisselam ın göğsünü açtı, zemzemle yıkadı iman ve hikmet ile kapattı. Burak bineğine bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Resûl Mescid-i Aksâ’da iki rek‘at namaz kıldı Cebrâil süt,ve şarap getirdi. Resûlullah sütü seçti Cebrâil fıtratı seçtin” dedi, ardından onu semaya yükseltti.
*Mirac semalarında aleyhisselam Âdem, Îsâ, Yûsuf, İdrîs, Hârûn ve Mûsâ peygamberlerle görüştü; Beytülma‘mûrda yedinci semada Hz. İbrâhim’le buluştu. Sidretü’l-müntehâda Allah’ın huzuruna çıktı. Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı.Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti Bakara sûresinin son âyetleri indirildi şirk koşmayanlara af müjdesi verildi
*Miracta Resûl Aksâ’ya uğramış İbrâhim, Mûsâ ve Îsâ’peygamberlere namaz kıldırmıştır Resûlullah miracı Mekke’de haber verdiği zaman Kureyş yalanlamış Mescid-i Aksâ hakkında sorular sormuştur mi‘raç Birinci ve İkinci Habeşistan hicretinden sonra, Hz. Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatından sonra hicretten bir yıl önce meydana gelmiştir mi‘rac Receb ayının 27 sinde kutlanır
*Mi‘racta Mescid-i Aksâ’nın çevresi mübarek kılınmıştır Kur’an’da Filistine edne’l-arz en yakın yer denilmiştir Aksâ’nın semavî bir mesciddir ilk kıbledir
murataltug1985
12-29-2017, 08:42
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info MݑRAC
*İsrâ ve mi‘rac bedenen ve uyanık halde gerçekleşmiştir. âyette geçen “abd” kelimesi Hz. Peygamberdir; sübhâne olayın azametine işaret eder. İsrâ ve mi‘rac rüyada gerçekleşseydi sıradan bir hadise olur, Kureyşliler inkâr etmezdi. Sana gösterdiğimiz rüya-yı ... insanlar için imtihan yaptık” âyeti ve rüya” kelimesi gözle görmektir İsrâ ve mi‘racın ruh ve bedenle gerçekleştiğini savunanlar deliller getirmişlerdir*Fahreddin er-Râzî, güneş ve gezegenlerin çok hızlı hareket ettiğini söyleyerek Allah’ın dilemesiyle hıza ulaşmanın mümkün olduğunu söyler. Hz. Peygamber’in mi‘racı inkar edilirse Cebrâil’in yeryüzüne inişine bakmak gerekir İslâm filozofları, gök cisimlerinin nüfuz edilmesi imkânsız kütleler oluşundan mi‘racın bedenen gerçekleşmesine itiraz etmişlerdir kelâmcılar ise cisimlerin aynı özellikte ve yapıda olduğunu, Mi‘racın bedenen meydana geldiğini Allah’ın irade ve kudretinin her şeye yeteceğini savunmuşlardır mu‘cizevi ilâhî âyetlerdeki hadiseyi akılla açıklamak kolay değildir
*İsrânın ruhen gerçekleştiğini benimseyenler Hz. Âişe’nin, “Resûlullah’ın bedeni yerinden ayrılmamış, ruhen yolculuk yapmıştır” Muâviye’nin, “İsrâ Allah’tan gelen sadık bir rüyadır Buhârî ve Müslim’de yer alan, uyku ile uyanıklık arası bir halde yatağımda yatıyorken, şeklindeki ifadelerini kaynak göstermektedir *Âyette geçen “abd” kelimesi ruhtur insan bedeni değişir değişmeyen ruhtur. İsrânın ruhen gerçekleşmesi olağan üstü bir hadise değildir mi‘rac fevkalâde bir hadisedir her ruha nasip olmaz İsrâ sûresinin 60. âyetindeki geçen “rüya” kelimesi rüyanın gözle görmeyi değil düşte görmeyi ifade ettiği sonucuna varılmıştır
*İbn Kayyim e göre Hz. Âişe ve Muâviye olayın uykuda değil ruhen vuku bulduğunu söylemişdir. Uyuyan kimsenin gördükleri uyanıkken algıladıklarından ibarettir miracta aleyhisselam gökyüzüne çıkarıldığını görür, ancak ruhu yükseltilmez. *Miracta iki farklı görüş vardır biri ruh ve bedenle, diğeri ise sadece ruhen mi‘raca çıktığını söyler biri mi‘racta ruhun yolculuk yaptığını kastetmiştir Şah Veliyyullah ed-Dihlevî ruh âlemiyle maddî âlem arasında berzah bulunduğunu, mi‘racın bu âlemde bir yolculuk olduğunu belirtmiştir
*Çağdaş müellifler de isrâ ve mi‘racın ruhen gerçekleştiği kanaatindedir. Şiblî Nu‘mânî, İsrâ sûresinin ilk âyetindeki “abd” kelimesinin ruh olduğunu söyler. insan bedeni her an değişir kalıcı olan ruhtur. mi‘rac daki Mescid-i Aksâ’nın dışındaki mekân ve hadiseler ruhanî âleme aittir.mirac ruhun maddeden sıyrılarak melekût âlemine yapılan yolculuktur. *İsrâ sûresinin 60. âyetindekj rüya insanlar için imtihan vesilesidir Şiblî’ye göre mi‘racın uyanık halde gerçekleşmesini zorunlu kılmaz. imtihan olağan üstü değildir Muhammed Hamîdullah Uyku ile uyanıklık arası bir durumda idim” ifadesinden miracta Hz. Peygamber’in tam şuur halinde, fakat ruhunun hâkimiyetinde gerçekleştiğini söyler
murataltug1985
12-29-2017, 08:42
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info MݑRAC
*isrâ ve mi‘racın kaç defa gerçekleştiği meselesinde farklı ifadeler vardır Bazılarına göre isrâ uyanık uyurken olmak üzere iki defa olmuştur kimine göre sadece uyanık ve bedenle gerçekleşmişdir. ilki Mescid-i Aksâ’ya, diğeri önce Mescid-i Aksâdan semaya kadar olandır.
*kimine göre mirac üç defa veya daha fazla meydana gelmiştir, biri ruh ve bedenle uyanıkken, diğeri uyku halinde olmuştur. İsrânın bir defa uyanıkken bedenle, mi‘rac ise bir defa ruhen gerçekleştiği tartışması vardır her ikiside aynı gece gerçekleşmiştir*İbn Kayyim mirac ihtilâfının farklı rivayetlere takılan kalan zayıf nakilcilerden ileri geldiğini söyler mi‘rac birden fazla vuku bulursa her defasında elli vakit namazın farz kılınmasının açıklamanın mümkün olmadığını kaydeder
*Hz. Peygamber’in mi‘racda Allah’ı gördüğü sidretü’l-müntehâda “iki yay ucu aralığı kadar” Allah’a yaklaştığını ve O’nu gördüğünü bildiren âyetlere dayanır Hz. Âişe, Ebû Zer Hüreyre; gibi müfessirlerin yaklaşmanın Peygamber ile Cebrâil arasında gerçekleştiğini kabul eder kimi müfessir enes malik ise yaklaşmanın doğrudan Allah’la Resûl arasında gerçekleştiğini söyler *Mirac Rivayetlerinde sidretü’l-müntehâya sadece peygamber ve meleklerin ulaşabildiği ve orayı geçmenin Resûlullah’a mahsus olduğu kaydedilir İslâm âlimleri, Allah ile Resulü arasındakj yakınlaşmanın tecessüme delâlet ettiğini vezâhirî mânalarıyla kabul edilemeyeceğini belirtmişlerdir. Allah’ın Peygamber’e veya Peygamber’in Allah’a yaklaşması mekân ve mesafe ile değil Resûlün makamının yükselmesi, duanın kabulü ve nimetlere mazhar kılınmasıyla açıklanmalıdır
*mi‘rac gecesinde Hz. Peygamber’in Allah’ı görüp görmediği görüş ayrılıkları olmuştur Rü’yeti kabul etmeyenlerin başında Hz. Âişe gelmektedir. Rivayete göre Ebû Zer Resûlullah’a, “Rabbini gördün mü?” diye sormuş, Resûlullah da, “O bir nurdur, nasıl görebilirim?” demiştir Hz. Âişe, Muhammed’in rabbini gördüğünü söyleyenin Allah’a iftira etmiş olacağını söylemiş, görme âyetlerini Resûlullah’ın, “O görülen sadece Cibrîl idi” hadisiyle açıklamıştır *Mirac Rü’yetini savunanlar farklı yorumlar yapmışdır. Bir kısmı Hz. Peygamber’in rabbini kalp gözüyle, bir kısmı da beden gözüyle gördüğünü ileri sürmüştür yaklaşma ve görmek Cebrâil’in vahiy getirmesiyle ilgili olduğu anlaşılır. Necm sûresi isradan önce nâzil olduğuna, isrâ ve mi‘rac aynı gece meydana geldiğine göre yaklaşma ve görme âyetleri mi‘rac olayı ile bağlantılı değildir*âyet ve hadislerden isrâ ve mi‘racın bedenen veya ruhen gerçekleşmiştir Buhârî ve Müslim Hz. Peygamber’in göğsü yarılmış buraka bindirilerek yedi kat sema ve ötesine götürülmüş süt ve şarap kadehlerini tercih etmesi istenmiş elli vakit namaz beşe indirilmiştir mi‘rac ruhen gerçekleşmiştir
*Mi‘rac, kelâm âlimlerince mûcizedir Peygamber’in hissî mûcizelerindendir çekicidir. mûcizeler müşahede edilmelidir mi‘rac sadece Resûlullah’ın müşahedesidir Kur’an ve hadiste bildirilmiştir mi‘rac Hz. Peygamber’in mânevî dünyasında gerçekleşip itminan ve güç veren olağan üstü bir hadisedir. *amcası Ebû Tâlib ile hanımı Hz. Hatice’nin vefatıyla, eziyet çeken aleyhisselam Tâif dönüşünde Allah tarafından kendisine mirac lütfedilmiştir mirac mânevî bir destektir ilâhî lütuf son nebînin mesajın Mescid-i Aksâ’da namaz kıldırdığı ve peygamberlerin mesajıdır son din ihya edilecek ve hak dini bütün dinlere hâkim olacaktır (el-Feth 48/28)
*Kur’an’da ve sünnette namazın dinen önemlidir emirdir müminin mi‘racıdır. mânevî hayatı geliştirir insan allaha yönelir dua ile allah'a yalvarmaktır
murataltug1985
12-29-2017, 08:43
Kaynak siyerinebi.com hudeybiye antlaşması
*Efendimiz Aleyhisselam bir gece rüyasında arkadaşlarıyla Mekke’ye gittiğini, saçlarını kestirip Kâbe’yi tavaf ettiğini, umre yaptığını gördü. Medine’de büyük bir sevinç, ve bayram yaşandı. Yıllardır müminler Mekke’ye gidemiyor, Beytullah’ı tavaf edemiyor, muhacirler vatan hasretiyle yanıyorlardı. Bu rüya büyük bir müjdeydi.
*Allah Resulü’nün önderliğinde 1400 Müslüman Hudeybiyede Velid kumandasındaki düşmanlarla karşılaştı Efendimiz savaşmak istemiyor Mescid-i Haram’ı ziyaret etmek istiyordu Kureyş Resul-ü reddetti. iki taraf arasında hudeybiye antlaşması imzalandı.*antlaşmaya göre Müslümanlar ve Mekkeli müşrikler on yıl boyunca savaşmayacakdı. Müslümanlar dininden dönüp Mekke’ye gittiğinde, Mekkeliler teslim etmeyecek, müşrikler Müslüman olur ve Medine’ye hicret ederse Mekkelilere teslim edeilecekdi. Müslümanlar Kâbe’yi ertesi yıl ziyaret edeceklerdi. Arap kabileler Mekkeli müşriklerle; veya Medineli Müslümanlarla müttefik olabilecekti.
*Hudeybiye antlaşması Müslümanları rahatsız etti. Müslümanlar nasıl teslim edilebilirdi? Antlaşmada müşriklerin isteğiyle “Muhammedun Resulullah” ifadesi silinmiş, Abdullah’ın oğlu Muhammed” yazılmıştı. Müslümanlara sığınan Cendel, müşriklere teslim edilmişti. Müslümanlar yıllardır hasret çektiği Mekkeden geri dönüyorlardı.Hz. Ömer ve sahabiler durumu kabullenemedi.
*Ashab-ı Kiram derin bir üzüntü içerisinde Medine’ye döndü Allah Resulü’ne şu ayet indirildi “Biz sana apaçık bir fetih verdik. Allah, senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlasın sana olan nimetini tamamlasın. Seni doğru yola iletsin ve Allah sana şanlı bir zafer versin.” [Fetih Suresi 1,3]
murataltug1985
12-29-2017, 08:43
Kaynak siyerinebi.com
hudeybiye antlaşması Mutlu BİNİCİ
*Hudeybiye Antlaşması, büyük bir fetih başlangıcıydı Mekkeliler Medine İslam Devletini resmen kabul etti. antlaşmada Medine’nin güneyi güvenceye alındı güneydeki Mekke ve kuzeydeki Hayber Yahudileri etkisizleştirildi Allah Resulü Hayber’i fethetti. nimetler karşımıza çıkıyordu.
*Medine’ye gidemeyen müminler, Mekkelilerin Kureyş kervanlarına zarar verince Mekkeliler, antlaşmanın maddesini kaldırmayı Efendimizden rica ettiler.Hudeybiye Antlaşması, İslam’ın en büyük zaferiydi savaşçı müminler, İslam’ı yaymak, Allah’ın anlatmak için önemli bir fırsat kazandı.
*Allah Resulü hükümdarları İslam’a davet ediyor, Arap yarımadasına Allah ve dini anlatıyor, Mekkede müşriklerinden Halid ve As gibi lider kadro, Hak dine teslim oluyordu.
*Müşrik Beni Bekir kabilesi, Efendimizin himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı Peygamberimizi ve Müslümanları aşağıladılar Efendimize hakarete dayanamayan Huzaalı bir genç, adamın sbaşını yardı. Huzaalılara kin besleyen Beni Bekirliler Vetir suyunda Huzaalılara saldırdı. saldırıya Kureyşliler de Mekkeliler destek sağladı Huzaa kabilesi Kâbe’ye sığındı, beni bekir saldırganları kabede katliama devam etdi Sabah olduğunda Mekkede cansız yatan yirmi üç Huzaalı vardı. Mekkeliler katliama pişman olmuşlardı. Allah Resulü kendisine sığınan ve kendisini savunduğu için can verenlerin hesabını soracaktı.*Beni bekirliler huza kabilesini katletmişti Huzaa lideri Amr Salim kırk adamıyla Medinefe Efendimizin karşısına çıkarak yaşadığı zulmü, anlatdı. rükû ve secdedeki insanların vahşice boğazlandığını söyledi.Efendimiz şöyle buyurdu: “Kendimi ve ailemi nasıl koruyorsam sizide öyle koruyacağım. Yağmur veren bulutlar gibi Huzaalılara yardım edeceğim. Ey Salim sen yardım olundun.”*Allah Resulü beni huzaalılar katledildiğinde hiç bu kadar öfkeli olmamıştı. Mekkelilere Öldürülen Huzaalıların diyetlerini vermelerin. saldırganlarla ilişkilerini kesmelerini Yoksa savaşacağını söyledi
Kureyşi Resulü reddedip elçisine hakaret etdiler Mekkeliler, hudeybiye antlaşmasını yenilemek ve barış için liderleri Süfyanı Medine’ye gönderdiler.
*Hudeybiye antlaşmasını yenilemek için Medine’ye gelen Süfyan, Efendimizin hanımı öz kızı Habibe’yi ziyaret etti. Habibe ilk Müslümanlardan olmuş, babasının ve kavminin zulmü ile Habeşistan’a hicret etmişti. Efendimiz Aleyhisselam, Habeşistan’da kocasının İslam’dan dönmesi ve ölümüyle zorluklar yaşayan, imanından taviz vermeyen Ümmü Habibe ile evlenerek, onu müminlerin annesi olmakla şereflendirdi.
*Ebu Süfyan ve kızı uzun yıllar sonra ilk kez karşılaştı Süfyan kızının evine girdi mindere oturmak istedi, kızı Habibe minderi kaldırarak, babasını oturtmadı.Süfyan Kızım minderi mi bana, yoksa beni mi mindere layık görmüyorsun Habibe Bu Resulullah’ın minderidir. Sen necis bir müşriksin. mindere oturamazsın.”Süfyan öfkeyle şöyle dedi: “Kızım, evden ayrılınca çok kötü olmuşsun.” Ümmü Habibe Ben kötü olmadım, Müslüman oldum. Sen ise taştan putlara tapıyorsun. Babacığım, senin gibi önder nasıl olur da İslam’dan uzak kalır?” dedi. *Mescid-i Nebevi’ye gelen Süfyan Allah Resulü ile görüşmesinden sonuç alamadı Efendimiz’in şartlarını yerine getirmeden Mekke’ye döndü Mekke’yi fethetmeye karar veren Efendimiz, sefer için hazırlıkları emretti. müslüman kabilelere Ramazan ayının başında Medine’de toplanmalarını istedi
murataltug1985
12-29-2017, 08:43
Kaynak siyerinebi.com
mekkenin fethi Mutlu BİNİCİ
*Mescid-i Nebevi’ye gelen Süfyan Allah Resulü ile görüşmesinden sonuç alamadı Efendimiz’in şartlarını yerine getirmeden Mekke’ye döndü Mekke’yi fethetmeye karar veren Efendimiz, sefer için hazırlıkları emretti. müslüman kabilelere Ramazan ayının başında Medine’de toplanmalarını istedi*Mekkenin fethini müşrikler öğrenmemesi için tedbirler alındı şehre nöbetçiler yerleştirildi Medine’nin kuzeyindeki İdam mevkiine, Ebu Katade kumandasında seriyye gönderildi, kuzeye sefer yapılacağı izlenimi verildi Efendimiz, Cenab-ı Hakka şöyle dua etti “Allah’ım! Casuslara fırsat verme, onlar beni birden bire görsün, onları yurtlarında ansızın yakalayalım.”Benim ve sizin düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin
*Allah Resulü Medine’den çıkmak üzere iken Cebrail Aleyhisselam, Mekke’ye giden bir kadının, üzerinde seferi anlatan bir mektup taşıdığını haber verdi. Mektupta şu ifadeler yer alıyordu Resulullah geceler gibi karaltılı ve seller gibi akan ordusuyla üzerinize geliyor, hazırlıklı olunuz.”
*Mektubu; ilk Müslümanlardan, Bedir Savaşına katılmış ve Efendimizin elçisi Hatıb yazmıştı. Hatıb’ın ihaneti müminleri sarstı. Hatıb Efendimize kendini şöyle savundu: “Ya Resulallah,mektubu dinimden döndüğüm ya da müşriklere sevdiğim için yazmadım. Ailem Mekke’dedir. koruyacak kimsem yoktur. Mekkelileri memnun ederek ailemi korumak istedim.”*Efendimiz, müşriklere mektup yazan ancak suçunu itiraf eden, özür dileyen hatıbı affetti. Onu öldürmeyi teklif eden Hz. Ömeri reddetti Hatıb, Bedir savaşına katılmış ve fedakârdı düşmana yardım etmek, casusluk yapmak idamı gerektiren büyük bir suçtu Peygamberimiz, yıllardır kendisine omuz veren arkadaşını bağışlamıştı
*Rabbimiz şöyle buyurdu: “Ey iman edenler düşmanımı, ve düşmanınızı dost edinmeyin. Onlar inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. onlar Rabbinize Allah’a inandığınızdan dolayı, Peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyor Eğer benim yolumda savaşmak ve rızam için yola çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösteriyorsunuz?” [Mümtehine,]
*Hicret’in sekizinci yılı Ramazan ayında İslam ordusu Medine’den hareket etti. Mekke’yi hazırlıksız yakalamak ve şehri savaşmadan, kan dökmeden ele geçirmek için gizli hareket ediliyordu. İslam Ordusu on bin mücahitti Efendimizin hedefi, fethedeceği şehre ve insanlarına zarar vermemekti.Hz. Abbas, Zülhuleyfede Peygamber ordusunun neferi oldu. Efendimiz, amcasına şöyle buyurmuştu “Peygamberlerin sonuncusu benim, muhacirlerin sonuncusu ise sensin.”*Resulün akrabaları Haris ve Ümeyye mekke yolunda Süfyan, Efendimizin sütkardeşiydi İslam’dan Efendimize düşmanlık etmiş, yirmi yıl savaşmışdı. Mekke’de Resulullah ile alay eder, hakaretleriyle müslümanlara zarar verirdi. Şimdi teslim oluyor, bağışlanmayı talep ediyorlardı. Rahmet dolu aleyhisselam onları affetti.*Fetih yolunda hırlayan bir köpek görüldü.Resul köpeğin başında nöbet tutulmasını, emretti. Gece vakti, İslam ordusu Mekke’ye on altı km. uzaklıktaki Merrüzzahran’a geldi Resul-i Ekrem, ateş yakılmasını emretti. On bin ateş yakılmış, yıldızlar yere inmişti. Efendimiz ordusunu Kureyş’e göstermek, mekkeyi savaşmadan teslim olmaya ve kurtuluşa çağırmak istiyordu.
murataltug1985
12-29-2017, 08:44
Kaynak hzmuhammedinhayati.gen.tr
Mekkenin Fethi
*Mekkenin fethi, Müslümanların Kureyşlilerin elindeki Mekke'yi 1 Ocak 630 da alması ile gerçekleşmiştir. Mekke Hz Muhammed'in dünyaya geldiği, çocukluk ve gençliğini geçirdiği, Nübüvvet kitabının indirildiği, Hz Adem den itibaren tevhid merkezi olmuş Müslümanların kıblesi Kabe'nin şehiridir.Müslümanlar açısından ayrı bir yeri vardır.
*Hicretten altı yıl sonra Müslümanlar umre istemişlerdi. peygamberimiz Kabe'yi ziyaret etmek için hazırlanmıştı. Amaç barıştı yanlarında sadece yolcu kılıcı vardı. Müşrikler Müslümanları Mekke'ye almamak için karar almışlardı Zülhüleyfede ihrama giren ve umreye niyet eden Müslümanlar kan dökülmesin diye Mekkelilerle Hubeydiye antlaşmasını imzaladılar*Hudeybiye antlaşmasına göre Müslümanlar Kabe'yi ziyaret edemeyecek Mekke'ye giremeyeceklerdi, sonraki yıl üç gün Mekke'de kalacaklar ve Kabe'yi ziyaret edeceklerdi Mekkelilerle görüşmeyeceklerdi.Kureyşliler Müslümanlığı kabul ederse, Müslümanlar kabul etmeyecek, Mekke'ye sığınanlar ise iade edilmeyecek kabilelerle ittifak yapabilecektiler
*antlaşmanın süresi on yıldı Müslümanlar ve Kureyşliler birbirlerine saldırmayacaktı
Hz Muhammed sahabeleriyle geri döndü Peygamberimize inen Fetih suresi ile Mekke'nin fetih müjdesi verilmişti.*
*Kureyşliler Hudeybiye Antlaşmasına aykırı olarak Huzaa kabilesine saldırdı Hz*Muhammed Mekkeden ölenlerin kan bedelini ya da Beni Bekir kabilesiyle ittifak yapılmamasını .riayet edilmezse Hudeybiye antlaşmasını bozarak, savaş çıkacağını bildirdi Ebu Süfyan barış için arabulucuk yaptı ancak olumlu cevap alamadı*Müslüman ordu Hz Muhammed'in komutasında savaşa hazırlandı. Hz Muhammed*şu emri verdi. "Size karşı saldırılmadıkça, kimseyle çarpışmayacak. kimseyi öldürmeyeceksiniz." Hz Muhammed'in emriyle, Fetih suresi okunarak, Mekke'ye girildi Halid bin Velid'in komutasındaki 4. kolun dışında, direnişle karşılaşılmadı*Hz Muhammed Mekke'de af ilan etti. kimseye dokunmadı Kabedeki 360 putu İsa suresinin 81. ayetiyle devirdi Kabe'yi tavaf etti Kabe'deki ilk hutbesinde şunları söyledi " halim Yusuf'un kardeşlerine dediği gibidir Ben* de Yusuf gibi diyorum ki: Size bugün başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. (Yusuf suresi 92) Gidin serbestsiniz.*Mekke hicretin sekizinci*yılında fethedildi İslam merkezi olan Mekke, putperestlikten, arındırıldı Fetih sonrasında kentte hayat değişti Gelirler adil olarak dağıtıldı, kervan yollarına bağımlılık azaldı Müslümanların akın ettiği, ticari bir şehir haline geldi
murataltug1985
12-30-2017, 08:16
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
12-30-2017, 08:17
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer ya hattab
*Hz. Ebû Bekir’in vefat ettiğinde 23 Ağustos 634 te Hz. Ömer Mescid-i Nebevî’de biat aldı. İlk iş Sâsânîler’e karşı Irak cephesindeki mücahidleri yardıma çağırdı es-Sekafî’yi 1000 kişilik bir birlikle Irak’a gönderdi. Ubeyd’in Köprü Savaşı’nda şehid olmasıyla Vakkās’ı kumandan tayin etti. Kādisiye Savaşı’nı kazanan Sa‘d Medâin’i ele geçirdi Sâsânîler Celûlâ Savaşı’nda yenilgiye uğratıldı ( 637). *Hz. Ömer, Sa‘d b. Ebû Vakkās’a Kûfe’yi, Utbe yede Basra’da ordugâh kurmalarını emretti. Utbe İran’ın Ahvaz bölgesini fethetti ancak bölge bir tekrar Sâsânîlere eline geçti. Nu‘mân Tüster’i fethetti 641 de Celûlâ ve Hulvân Sûs, Hûzistan ve Musul’u ele geçirildi müslümanlar Nihâvend zaferiyle Irak’ın fethini tamamladı (642)
*Hz. Ömer, Bizans ve Suriye savaşlarına devam etti. Hz. Ebû Bekir dönemindeki Ecnâdeyn zaferiyle ve Hz. Ömer devrindeki Fihl Savaşı’nda Bizans yenidi 23 Ocak 635 te Dımaşk fethedildi Eylül 635 te Mercürrûm Savaşı kazanıldı Ba‘lebek, Humus ve Hamayı ele geçirdi.
*Müslümanların başarıları Bizans İmparatoru Herakleios hıristiyan Araplar’ın ve Ermeniler’in katıldığı büyük bir ordu hazırladı. Ancak Yermükde ağır bir yenilgiye uğradı 637 de Şeyzer, Kınnesrîn, Halep, Antakya, Urfa, Rakka ve Nusaybin müslümanlara teslim oldu. Filistin’in fethine devam edildi ve Kudüs kuşatıldı. *Patrik Sophronios kudüsün anahtarlarını Suriye Câbiye’deki Hz. Ömer’e teslim etmek istedi halife Kudüs’e giderek halka eman verip halkla antlaştı 638 de Filistin fethedildi. *Hz. Ömer Kıbrıs’ın fethine deniz seferinin zorluğundan izin vermedi. Suriye ve Filistin’de mağlûp olan Bizanslı kumandanlar Mısır’a kaçtı hattab Mısır’ın fethini emretti. Mısır’ın fethi üç yılda tamamlandı (640-642). *Hz. Ömer diğer deniz seferleri için bir donanma kurdurmadı gemilerin batmasıyla sonuçlanan iki teşebbüs olmuştu İslâm orduları hz ömer zamanında Sâsânîlerin Irak, İran ve Azerbaycan topraklarını Bizansın Suriye, el-Cezîre, Filistin ve Mısır’ını İslâm ülkesine kattılar.
murataltug1985
12-30-2017, 08:18
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer ya hattab
*fetihler sonucunda ganimetler arttı Hz. Ömer, müslümanlarla gayri müslimler arasında düzenlemeler yaptı hz ömer zamanında çok büyük topraklar ve ganimetler kazanıldı İslâm çok büyük bir coğrafyaya yayıldı *Hz ömer Suriye’de yerleşimi hususunu görüşmek üzere 16 Mart 637 de Câbiye şehrine gitti. müslümanların gayri müslimlerle münasebetlerindeki hususlara işaret etti. Kudüs’ü teslim alan Hz. Ömer Bizans saldırılarına Câbiye’de savunma hatları kurdurdu 639 da Amvâs’ta çıkan veba salgını Suriyeye yayıldı. Ebû Ubeyde olmak üzere birçok sahâbî ile 25.000 kişi öldü.*641 de Hayber yahudilerini Arap yarımadasına çıkaran Hz. Ömer Hayber topraklarını inceledi. Hz. Peygamber’in taksimatıyla toprakların sahiplerine verilmesini istedi. Resûlun hanımlarından bir kısmı toprağı, bir kısmı gelirini aldı
*Fedek toprakları Hz. Peygamber’e aitti barışla ele geçirilmişti. Hz. Ömer bu toprakların fiyatını tesbit ettirdi. karşılığını Fedekliler’e ödedik fedeklileri Suriyeye sürdü. Necran hıristiyanlarını Kûfede Necrâniye’ye gönderdi. Mallarını satın alarak mağdurluğu önledi. gittikleri yerde geniş topraklar verdi, Hz. Peygamber ile yaptıkları anlaşmaya göre cizye verilmesini istedi.*Hz. Ömer, hactan Medine’ye döndüğünde köle muğire efendisinin fazla ücret aldığını ve azaltılmasını istedi. Halife demircilik, ve nakkaşlık yaptığını öğrenince alınan ücretin fazla olmadığını bildirdi. Ebû Lü’lüe sabah namazında hançerle Hz. Ömer’i yaraladı ve müslümanların elinden kurtulamayacağını anlayınca muğire kendini öldürdü. *Halife ömer ölüm döşeğinde iken kendisi yerine halife seçmelerini istedi Hz. Âişeden Resûlün hücresine onun ayağı dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. Âişe kabul etti. Hz. Ömer üç gün sonra vefat etti Cenaze namazını Suheyb kıldırdı
murataltug1985
12-30-2017, 08:19
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer ya hattab
*Hz. Ömer uzun boylu, gür sesli ve heybetliydi Birçok kadınla evlendi ilk evliliğini Cumahiyye ile yaptı. Abdullah ve Hafsa doğdu Câhiliyede evlendiği Müleyke ve Ümeyye’yi İslâmiyet’i kabul etmedikleri için müşrik kadınlarla evlenmeyi yasaklayan âyet doğrultusunda boşadı. Hz. Ömer son evliliğini 638 de Hz. Ali ve Fâtıma’nın kızı Ümmü Külsûm ile yaptı. Hz. Ömer’in Resûl-i Ekrem’le akrabalık kurmak istiyordu*Hz. Ömer vahiy kâtiplerinden ve Resûlullah’ın en yakın sahâbîlerdendir. Kızı Hafsa ile Hz. Peygamber’in evlenmesi dostluğu pekiştirmiştir Resûl kendisiyle istişare ederdi. Hz. Ebû Bekir ile birlikte “şeyhayn” diye anılmıştır Hz. Ebû Bekir Medine’de kazâ işlerinin başına hz ömeri getirmiştir sahabenin en üstünüdür
*Resûl buyurdu “Allah, gerçeği Ömer’in lisanı ve kalbiyle yarattı” “Allah’ın emirleri konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer’dir”“Muhakkak ki şeytan senden korkar, yâ Ömer!”“Ey Allahım! Ömer’in kalbinden haset ve hastalıkları çıkar ve onu imana tebdil et” şeklinde dua etmiştir *Hz. Ömer, “Sana vâiz olarak ölüm yeter ey Ömer!” ifadesini mührüne kazıtmış, kendisini malıyla ve canıyla Hz. Peygamber’in yoluna adamıştır.en meşhur lakabı “Fârûk”tur. “Hak ile bâtılı birbirinden ayıran” anlamındaki bu lakabı Hz. Peygamber vermiştir *İslâm tarihinde “emîrü’l-mü’minîn” tabiri ilk defa Hz. Ömer için kullanılmıştır. Hz. Ebû Bekir’den sonra müslümanların en faziletlisi ve hilâfet makamına en uygun olanıdır Şiîler Hz. Ali’nin hilâfetiyle ilgili ilâhî emir bulunduğunu, Hz. Ömer’in Ebû Bekir ve Ubeydenin emre muhalefet ettiğini Resûlullah’ın cenazesinde hilâfetin Hz. Ali’den gasbedildiğini ileri sürmüşlerdir
*Şialar Hz. Ebû Bekir’in Ömer’i halife tayin etmesini de eleştirmiştir. Sünnî kaynaklarda Hz. Ebû Bekir’in istişarelerden sonra Ömer’i yerine bırakmıştır Hz. Ömer’in yönetimi isabetli bir karardır Hz. Ali, Ebû Bekir’in Ömer’i halife atamasına karşı çıkmamış, ilk gün biat edenler yer almıştır .Hz. Ömer Ali olmasaydı Ömer helâk olurdu” demiştir*Hz. Ömer sertti Resûl Ümmetimin içinde en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetlisi Ömer’dir” demiştir Hz. Ömer kadınlara karşı çok sertti. Ancak rabbinden korkması âhirette hesap vereceğine dair inancı ve mesuliyet duygusu onu sert ve haşin davranışlardan uzak tutmuştur. *Hz ömer Hz. Ebû Bekir döneminde Medine kazâ işlerinde bulunmuş, adaletiyle insanlık tarihine geçmiştir. Hz. Âişe’nin, “Ömer anılınca adalet adalet anılınca Allah anılır Allah anılınca rahmet iner” demiştir .
murataltug1985
12-30-2017, 08:19
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer ya hattab
*Hz ömer Halifeliğinde beytülmâlden hiçbir şey almamıştır, Kureyşli gibi yaşamış Hz. Ali’nin tavsiyelerine uymuştur kul hakkında çok hassastır. Savaşlarda müslümanlara zarar verilmemesi için gerekli tedbirleri alırdı Resûlullah Sizden önceki toplumlarda Allah’ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı.benim ümmetimde böyle kimseler varsa -şüphesiz Ömer onlardandır” demiştir
*Hz. Ömer toplumsal olaylarda halkı Mescid-i Nebevî’ye çağırır, iki rek‘at namazdan sonra konuyu halka açardı Halka haklarını aramasına imkân tanır, eleştirilmesini isterdi. Emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker esasına bağlı kalarak vazifesine hassasiyet gösterir bütün emir ve yasakları uygular, emirlerine riayet edilmesini isterdi. *Hz. Ömer namaz kıldırmak, hutbe okumak, zekât toplamak, mâbed yapımı ramazan ayını ilân etmek, hac için tedbir almak gibi görevleri yerine getirirdi. hac gruplarını bizzat kendisi idare ederdi, son haccında Resûlün hanımlarını da götürmüş, halifeliğinde ayrıca üç defa umre yapmıştır
*Hz. Ömer, Medinedeki insanların atıyyelerini evlerine gidip kendisi dağıtırdı. Gündüzleri çarşıda geceleri Medine sokaklarında dolaşıp asayişi kontrol eder, ihtiyaç sahiplerine beytülmâlden yiyecek taşırdı. kölelerin yükünü hafifletirdi hayvanlara fazla yük yükletmezdi Dîvânü’l-inşâ’nın kurucusudur *kıtlıkta ihtiyaç sahipleri Zeyd tarafından belirlenmiş ve beytülmâlde bulunan hububat ve yiyecekler dağıtılmıştır. develer kestirerek ihtiyaç sahiplerine dağıtmış, kıtlıkda hırsızlık yapanlara ceza uygulamamıştır.Züheyr, Nâbiga gibi şairlerin şiirlerini dinleyen Hz. Ömer okuduğu, ezberlediği, divanların derlenmesini istemiştir. *Babasından ensâb bilgisini öğrenen Hz. Ömer güzel yazı yazar ve güzel konuşurdu.Hz. Ebû Bekir ile birlikte Kureyşten Kur’an’ın kıraat ve imlâsına itina gösterilmesini, Arap dilinin iyi öğrenilmesini ve doğru konuşulmasını istemiştir*Kur’ân-ı Kerîm’in mushaf haline getirilmesine Hz. Ebû Bekir’i ikna eden Hz. Ömer, İslâm beldelerinde valilere cami ve mekteplerde eğitim ve öğretime Kur’an’la başlanmasını emretmiş, çeşitli vilâyetlere Medine’den sahâbîleri göndermiş, maaş bağlamıştır. Kur’an’ın inançların ve âyetlerin doğruluğu için çaba göstermiş, sahte âyetleri menetmiştir tefsirleri bir araya getirerek Tefsîrü’l-mesûr adıyla yayımlamıştır
*Hz. Ömer hadislere çok dikkat eder Resûl den duymadığı hadis için şahit isterdi. Sa‘d gibi seçkin sahâbîlerden doğrudan hadis almıştır Hadisleri bir araya getirmeyi düşünen Hz. Ömer’in sahâbîlere Size bir sünen kitabı yazmaktan bahsetmiştim. Fakat Ehl-i kitap Allah’ın kitabını terketmişlerdi. Yemin ederim ki Allah’ın kitabını gölgelemem” diyerek vazgeçmiştir *Irakta görevlendirdiği Kâ‘b’a, az hadis rivayet etmesini ve insanları Kur’andan alıkoymamasını söylemiş çok hadis rivayet edenlerin Medineden çıkmasını yasaklamıştır Kütüb-i Sitte’de rivayet ettiği 539 hadis Buhârî ve Müslimde toplam seksen hadis rivayet etmiştir*Hz. Ömer fetihler yönetmiş esirler ve gayri müslimleri İslâm coğrafyasına yerleştirmiş tebliği gerçekleştirmiştir. Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin uygulanması başlatılmıştır muharrem ayı hicrî takvimin ilk ayı olarak kabul edilmiştir.
murataltug1985
12-30-2017, 08:19
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer döneminde vergi
*Hz ömer Beytülmâl zekâtını Tevbe ve Enfâl sûresine göre müslümanlara dağıtmıştır Hz. Ömer, hilâfetinde cizyeyi Medine müslümanlarına dağıtmıştır Haraç ve ticaret vergilerini koymuş, divan teşkilâtını kurmuştur. beytülmâl gelirleri düzene bağlanmıştır. Hz. Yıllık atıyye miktarlarında tesbit edilirken İslâmiyet’e yapılan hizmetler ve Resûle yakınlık göz önüne alınmıştır. cihada katılmayanlara fey ve ganimet payı verilmemiştir.
*Hz. Ömer fey gelirlerini ve divan teşkilâtını Medine’de kendisi yönetmiş, taşrada ise valiler görevlendirmiştir Halife, savaştığı yerlerde yaşayan halka kendi dinlerinde kalmasını ve cizye ödemelerine, karar vermiştir. Medine’ye gönderilen esirleri serbest bırakmış ve toprakları sahiplerine vermiştir. *Fetih topraklarını sahiplerine bırakan Hz. Ömer topraklarda tarıma devam edilmesini, arazilerin ekilmesini, ekilmeyen toprakların geri alınmasını istemiş, ziraatın geliştirmiş ölü toprağı ihya edenin toprağa sahip olacağını belirtmiştir.cizye âyeti (et-Tevbe 9/29) yahudi, hıristiyan ve Mecûsî ve gayri müslime uygulanmış,vergi karşılığında kendilerine himaye verilmiştir*çocuklardan, kadınlardan, fakirlerden, din adamlarından vergi alınmamış usülsüz vergiler iade edilmiştir. Suriye Valisi Ubeyde cizye aldığı Humus halkını Bizans’a karşı koruyamayınca şehri terketmiş topladığı vergiyi geri vermiştir. Humus halkı, müslümanların davranışını görünce müslümanlara casusluk yapmış Bizans ordusuyla ilgili bilgiler vermiştir *Hz. Peygamber ve Ebû Bekir dönemlerinde olduğu gibi müşterek cizye toptan yıllık vergiler alınmış Cizye ödemeyen hıristiyan Benî Tağlib kabilesinden iki kat zekât istenmiştir. Cizye miktarında her bölgenin para birimi esas alınmıştır
*Hz. Ömer, Suriye’ye seyahatinde cizye için dilenen yaşlı bir yahudiyi cizyeden muaf tutmuş, “Sadakalar ancak fakirler ve miskinler içindir…”âyetindeki “miskinler”in fakirler olduğuna hükmederek beytülmâldeki zekât gelirinden kendisine pay vermiştir. cüzzamlı hıristiyanlara zekât verilmesini emretmiştir *Hz. Ömer, fethettiği toprakları haraç karşılığında ziraat bilen sahiplerine bırakmıştır. Ekilebilir arazilerde ürün cinsine göre yılda bir defa alınan bu vergi harâc-ı vazîfe adıyla ilk defa Irak Suriye ve Mısır topraklarında uygulanmıştır. tecrübesiz kimselerin mülkiyetindeki verim düşüşü engellenmiş, haraç vergisi müslümanlara fey gelirleriyle dağıtılarak âdil bir gelir dağılımı sağlanmıştır. savaşla geçirilen topraklardan alınan vergiye “task” adı verilmiştir *Ziraata elverişli olmayan topraklardan haraç alınmamıştır. Halife, haraç topraklarının tesbitinden Osman ile Huzeyfe yi görevlendirmiştir. O günkü ırak topraklarının 36.000.000 cerîb (bir cerîb 1366 m²’dir) olduğu belirlenmiştir.
*Hz. Ömer haraca ölçüsü olarak Irak ve Suriye’de cerîbi kullanmış, Mısır’da feddânı esas almış, vergi belirlenmesinde toprakları verimliliği coğrafi unsurları göz önüne alarak farklı vergiler almıştır
*Vergileri tesbit eden Hz. Ömer ağır vergiler yüklememiş Kûfeliler, Basralılar ve Suriyeliler’den en güvendiklerini göndermelerini istemiş, her yıl Medine’ye çağırdığı onar kişiye vergilerin haksız alınmadığına şahitlik etmelerini istemiştir
*Hz. Ömer, fetih topraklarındaki zimmîlerden ve İslâm toprakları dışında yaşayanlardan ticaret malları vergisi öşür alınmasını kararlaştırmıştır.
murataltug1985
12-30-2017, 08:20
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer devlet yönetimi
*Medine’de merkez kuran Hz. Ömer, çok geniş bir coğrafyayı emîrü’l-ceyş” denilen kumandan-valiler veya “emîr” eliyle yönetmiştir. Valiler, savaşları sevk ve idare etmiş vergileri düzenlemiş müslüman askerlerini İslâm merkezlerine yerleştirmişlerdir gayri müslimlerle yaşayan müslümanlar toprakları islamlaştırmışlardır
*Hz. Ömer ele geçirdiği merkezlerde cami yaptırılmasını emretmiş, fethedilen şehirlerdeki mâbedler camiye çevrilmiştir. Dımaşkın ortasında Yuhannâ Kilisesi’nin yarısını hıristiyanlara bırakmış, yarısını camiye dönüştürmüştür. Kudüs gibi barışla geçirdiği yerlerde mâbedlere dokunmamıştır. Mescid-i Aksâ’da büyük bir cami yaptırmıştır. camilerin yanına emîr evi ve çarşı inşa edilmiştir.
*Fetih şehirlerine Arabistandan fütuhata katılmış askerler yerleştirilmiş, aileler getirilmiş mahalleler kurulmuş, mescidler açılmıştır kudüs, Dımaşk, Antakya, Medâin ve İskenderiye gibi gayri müslimlerin yaşadığı şehirler dinlere göre mahallelere bölünürken Basra, Kûfe ve Fustat gibi şehirlerde Arap yarımadasından fütuhat için gelen müslümanlar yerleştirilmiştir.
*Hz. Ömer valilerin bütün servetlerini kaydettirir, servetlerinde aşırı artış olanların servetlerine el koyardı. Valileri teftiş eder soruşturma açardı hac mevsiminde valileri Medine’ye çağırır, halka valileri sorardı.teftiş için sivilleri gizlice vilâyetlere gönderirdi.*Savaş prensipleri ortaya koyan Hz. Ömer savaştan önce elçililer gönderir, İslâm’a davet eder cizye teklif eder, savaşı bildirir insanlık dışı tecavüzlerde bulunulmamasını, kadın ve çocukların öldürülmemesini tembih ederdi Orduları takip etmek ve merkez taşra irtibatını sağlamak için haberleşmeye önem vermiş, yollara menziller yaptırmış, valilerinden raporlar istemiştir.
*Hicaz, Yemen, Bahreyn, Suriye Kûfe, Basra Irak ve Fars ile Mısır Hz. Ömer zamanındaki büyük vilâyetlerdi. şehirlerde valiler ve halife tarafından tayin edilen kumandan-valiler bulunuyordu. Halife ordunun asker, levâzım ve hayvan ihtiyacını Medine’den karşılıyordu.
murataltug1985
12-30-2017, 08:20
kaynak tdvislamansiklopedisi.info
Kudüs fatihi hz ömer devlet yönetimi
*askerlerin adları divan defterlerine yazılarak zorunlu askerlik ve düzenli orduların kurulmasına adım atılmıştı, toprakların sulanması için bent
ve kanal sistemleri kurulmuştu Hz. Ömer başkent Medine’ye vali tayin etmemiş, idareyi kendi üstlenmiştir. Devlet idaresinde âdilane ehillik gibi Kur’an esaslarına ve istişareye önem vermiştir.
*Hz. Ömer Kûfe, Basra, Dımaşk, Filistin, Humus, gibi kendisine bağlı kadılar tayin etmiştir. kadının tarafsızlığı, delil getirme yükümlülüğü, anlaşıp barışma gibi yargılama usulünün temellerine temas etmiştir Kitap ve Sünnet’te bulunmayanlara kıyas yapılması, müslümanların dürüst birer şahit kabul edilmesi, tarafsızlığa, delillere önem vermiştir. İslâm tarihinde ilk hapishane Hz. Ömer zamanında kurulmuştur*Kara yoluyla Medine’ye erzak sevketmek için Mısır Valisi Âs, Hz. Ömerin iziniyle Nil nehri kenarındaki Babilon şehriyle Kızıldeniz sahilindeki Süveyş Limanı’nı birbirine bağlayan, firavunların yaptırdığı süveyş kanalı açtırılmış, “Halîcü emîri’l-mü’minîn” adı verilen su vasıtasıyla Kızıldenizden Medine’ye erzak gönderilmesini Mısır, Haremeyn ile Yemen ve Hindistan arasında deniz ticareti yapılmasını sağlamıştır.
*Hz. Ömer, Medine nüfusunun artmasıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletmiş Hz. Peygamber’in hücre-i saâdetleriyle mescid arasına duvar yaptırmış, kuzey duvarını geriye çektirmiş ön duvar ileri alınmış sütunlar ilâve ettirmiştir. Çevre duvarını yükseltip kapı sayısını altıya çıkartmış, zemini Akīk vadisinden getirilen küçük çakıl taşlarıyla kaplatmıştır.*Mescid-i Nebevî’de ilk defa cemaatle teravih namazını emretmiş, kadın ve erkeklere iki ayrı imam tayin etmiştir. Mescid-i Harâm’ı daki evleri istimlâk ederek genişletmiş, etrafını duvarla çevirtmiş ve meşalelerle aydınlatmış, sel sularının Kâbeye kadar sürüklediği Makām-ı İbrâhim’i yerine koydurmuştur. Seli önlemek için bentler yaptırmış, Harem bölgesinin sınırlarını taş direklerle yeniden belirlemiştir. *Hz ömer umre esnasında Mekke-Medine arasındaki yeni kuyular ve konaklar açmış hac ve umre yolcularının faydalanmalarına izin vermiştir çocuklara Kur’ân-ı Kerîm, Arapça ensâb bilgisi, şiir, öğretilmesini istemiş, emirler göndermiştir. Kur’ân-öğrenenlere beytülmâlden maaş bağlamıştır. *fetih toprakları kitleler halinde İslâm’a katılmışlar hiç kimse İslâma zorlanmamıştır. gayri müslimlere hassasiyetin gösterilmesini sağlamış, din farkı gözetmeksizin her insana iyi davranılmasını emretmiştir. Suriye gayri müslimleri Bizans’ın durumunu müslümanlara haber vermiş, kendilerinden cizye alınmamıştır. kadın ve çocuklar her türlü tehlikeden karşı korunmus öldürülmemeleri, sürülmemeleri ve esir edilmemeleri devletçe garantiye alınmıştır
*devlet Gayri müslimlere tam bir inanç hürriyeti sağlanmış, kilise ve havralar korunmuştur. Hz. Ömer Kudüs’ün fethinde kilisede namaz kılmamıştır Mısır fethinde kiliselerden bir şey almamış, yağmalamamış, emlâka el koymamış müslümanlar hıristiyanlara karışmamıştır
*Hz. Ömer gayri müslimlerin uyacağı esasları belirlemiştir Ebû Yûsuf’un eserinde gayri müslimlerin bellerine zünnar takmaları, başlarına çizgili kalensüve giymeleri gibi kıyafetle ilgili hususları emrederek, maksadının müslümanlarla zimmîlerin ayırt edilmesini söylemiştir
*Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, devlet hizmetinde çalışıp Kur’ân-ı Kerîm’de müslüman erkeklerin zimmî kadınlarla evlenmelerine izin
verilmesine karşılık (el-Mâide 5)Hz. Ömer, Medâin Valisi Huzeyfe den yahudi karısını boşamasını istemiş, o da Ehl-i kitap kadınlarla evlenmenin hükmünü sormuştur. Hz. Ömer cevabînda evliliğin helâl olduğunu, ecnebi kadınların tatlı dilleriyle müslüman hanımlara üstün geleceklerine dair endişesini bildirmiş. Huzeyfe’nin hanımını boşamıştır Hz. Ömer gayrı müslim ve müslüman evliliklerinin önüne geçmek istemiştir
murataltug1985
01-03-2018, 09:16
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Hudeybiye antlaşması
*Efendimiz (a.s.m.) müşriklere şöyle dedi
Ya Huzâalıların kan bedellerini ödeyiniz! Yahut Bekir Kabilesi ile ittifakınızdan vazgeçiniz! Hudeybiye Anlaşmasını bozdunuz ve sizinle harbedeceğim*müşrikler kör hislere kapılarak, Peygamberimiz (s.a.v.)'in teklifini retdetdiler harbe hazırlandılar hudeybiye antlaşmasını bozdular. içlerini telâş, ve korku kapladı. îmânsız kalblerini korku sardı. Hz. Resûlullah ile barışmak için Ebû Süfyan'ı Medine'ye gönderip.*"Git muâhedeyi yenile, mütareke müddetini de uzat."*dediler.
*Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.) ile görüşüp, Hudeybiye Anlaşmasının yenilenmesini, uzatılmasını sağlayacaktı. son pişmanlık fayda vermeyecek müşrikler muvaffak olamayacakdı. Efendimiz (a.s.m.), şöyle buyuruyordu:Ebû Süfyan Hudeybiye Anlaşmasını takviye ve uzatmak için yanımıza gelmektedir. Fakat arzusuna nâil olamadan öfke ile geri dönecektir.
*Ebû Süfyan Medinede, kızı*Hz. Ümmü Habîbe'nin evine gitti.Süfyan, Hz. Resûlullahın minderine oturmak istedi. Hz. Ümmü Habîbe izin vermedi
Süfyan,*"Kızım" dedi, minderi mi benden, beni mi minderden esirgiyorsun?"Hz. Ümmü Habîbe,*"Bu, Resûlullahın (a.s.m.) minderidir. Sen şirk içindesin? Senin gibi birinin Resûlullah minderine oturmasına gönlüm asla razı olmaz."diye cevap verdi.*Allah ve Resûlünün muhabbeti her muhabbetin üstündedir. Onların hatırları anne babanın, müşrik bir babanın hatırı ile değiştirilemez. Onlara muhabbet, terk edilemez.insana ebedî saadeti kazandıran, Allah ve Resûlüne olan muhabbettir emir ve nehiylere hürmettir.*Süfyan kızına Vallahi kızım, sen çok değişmişsin. Sana kötülük gelmiş."*diyerek kızdı Hz. Habîbe,*"Hayır! Allah, bana kötülüğü değil, İslâmiyeti nasib kıldı. Sen ise, işitmez görmez, taştan yontulmuş puta tapıyorsun."*Babacığım! Senin gibi Kureyşlilerin, ulusu nasıl İslâmiyete uzak kalır?Süfyan'ın kızgınlığı arttı,*"Yazıklar olsun sana dedi,*Ben, atalarımın taptığını bırakıp, Muhammed'in dinine mi gireceğim, dedi
*Süfyan Hz. Resûlullahın yanına vardı,
Ey Muhammed!" dedi. "Hudeybiyeyi yenile ve mütârekeyi uzat diyince Peygamber Efendimiz,*"Ey Ebû Süfyan! Sen bunun için mi geldin?"*diye sordu.
Süfyan, çıkmaza girmişti Hz. Resûlullahtan
cevap alamayınca Hz. Ebû Bekir'e başvurdu. Resûlullah ile aracı olmasını istedi.Hz. Ebû Bekir,*"Bu Resûlullahın aittir ben buna asla karışamam."*diyince Süfyan, ümitsizce Hz. Ömer'
hiddet ve şiddetle Demek, siz antlaşmayı bozdunuz, Eğer, ondan bir şey kalmışsa, Allah onu yok etsin! Ben, asla Resûlullah'tan şefaat dilemeyeceğim. Vallahi, küçük bir karınca için sizinle sizinle savaşırım.
*Hudeybiye antlaşması için medibeye grlen süfyan Kendi kendine*"Vallahi, ben bugünden daha çetin bir gün görmedim."*diyerek Hz. Osman'ın yanına gitti: Ey Osman,"*akrabalıkta bana en yakın sensin. Ne olur hudeybiye mütârekesini uzat Hz. Osman,*"Benim himâyemdekiler Resûlullahın (a.s.m.) himâyesindedirler sana hiçbir yardımda bulunamayacağım Süfyan Hz. Ali'ye Benim en yakınımsın.Resûlullaha antlaşmayı uzatması için şefaatçı ol."*dedi.Hz. Ali'nin cevabı ey Süfyan!"*dedi,*"Vallahi, Aleyhisselâm karar verdi mi, mutlaka yapar.*Bu Resûlullahın işidir. Ben asla hüküm veremem.*Süfyan, yorgun ve bitkindi. Mescidi Nebevîde Ey insanlar! Ben insanları himâyeme aldım, Muhammed'in, bana vefâsızlık edeceğini hiç sanmıyorum."Yâ Muhammed,"*zannetmem ki, sözümü reddedesin!"Efendimiz,*"Ey Süfyan! Bu senin sözündür benim değil."*buyurdu.Süfyan hudeybiye anlaşması için gittiği . Görüşmelerden hiçbir netice alamadı eziklik ve ümitsizlik içinde Mekke'nin yolunu tuttu.Hudeybiye antlaşmasını uzatmak için gittiği medineden hiç bir sonuç alamayan Süfyan Mekkeye varınca Süfyan, kötü bir elçilik yapmanın ezikliğiyle olup bitenleri anlattı. Kureyş müşriklerini korku sardı
murataltug1985
01-03-2018, 09:16
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.)'in Huzurunda
*Mekkeyi fethetmeyi gelen müslümanları karşılarında gören müşrikler son derece korktu telaşa kapıldı Süfyan İslâm karargâhında
Hz. Abbas, Süfyan'ı alıp Efendimizin yanına getirdi. Hz ömer şu teklifi yaptı Yâ Resûlallah Müsaade buyur süfyanın boynunu vurayım.Ey Ömer! Süfyan, Ka'boğullarından olsaydı böyle söylemezdin."* deyince, *Hz. Ömer bütün celâletiyle Ey Abbas! Vallahi, babam Müslüman olsaydı, ona, senin Müslüman oluşuna sevindiğim kadar sevinmezdim. biliyorum ki, Resûlullah da babam Hattab Müslüman olsaydı, senin Müslüman oluşuna sevindiği kadar sevinmezdi."diye cevap verdi.*Efendimiz,*"Ey Abbas! Süfyan'ı Sabahleyin yanıma getir."*dedi Resûl Ey Süfyan Lâ ilâhe İllallah'*deme vakiti gelmedi mi?"*diye sordu.Süfyan zavallıca bir cevap verdi İyi ama putları ne yapayım? Lât ve Uzza'dan nasıl vazgeçeyim Hz. Ömer, hiddetle,
Duâ et ki, çadırdasın. Dışında asla bunu söyleyemezdin."*diye konuştu.Süfyan,*"Yâ Ömer! Yazıklar olsun baban gibi sertsin. ey Hattab'ın oğlu, ben sana gelmedim Amcamın oğluna geldim Bırak da konuşalım."*dedi.
*Süfyan Efendimize hitaben şöyle dedi Babam, anam sana fedâ olsun! Usluluk ve yumuşaklıkta, şeref ve akrabayı gözetmede senden üstünü yoktur. Ya resulullah*Süfyan bir nebze olsun mekkenin fethinde hakka yakınlaştı. Şu itirafı yaptı Vallahi, sanırım ki, Allah'tan başka ilâh olmasa gerek. Çünkü, Allah'la birlikte başka ilâh olsaydı, beni zararlardan korur, iyilikden faydalandırırdı.Efendimiz, Ey Süfyan* Muhammedün Resûlullah'*deme zamanın gelmedi mi?"*diye sordu.Süfyan Yâ Muhammed," müddet tanı. zihnimde şüphe var."Hz. Abbas söze karıştı Ey Süfyan yazıklar olsun Aklını topla yaptığının farkında mısın? Boynun vurulmadan Müslüman ol! Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şehâdet getir Bunun üzerine Süfyan şehâdet getirip Müslüman oldu.
murataltug1985
01-03-2018, 09:17
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.)'in Huzurunda
*Hz. Abbas, Resûlullahtan, Süfyan için
Yâ Resûlallah"*dedi,*Süfyan üstünlüğü övülmeyi seven bir insandır. Ona iftihar vesilesi verseniz."
Efendimiz,*"Olur"*buyurdu ve Kim Süfyan'ın evine girerse emindir."Süfyan,*"Evimin ne genişliği vardır ki* Efendimiz Kim Kâbe'ye girerse emindir* buyurdu.Süfyan kanaat etmedi.*"Kâbe'nin ne genişliği vardır dedi.Efendimiz,*"Kim, Mescid-i Harama girerse emindir"*buyurdu.Süfyan kanaat etmedi.Efendimiz lütuf ve ihsanını genişletti Kim, kapısını kapayıp evinde oturursa ona emân verilmiştir. Süfyan'ın artık başka talebi kalmamıştı, "İşte bu geniştir." diyerek memnuniyetini izhar etti.
*Resûl Süfyan'ı Mekke'ye göndermedi müşriklerin tesiri altında İslâm ordusuna karşı hareket etme ihtimali vardı. Süfyan, İslâm ordusunun Azametini görmeli kan akıtmaya kalkışanlara nasihat etmeli onları vazgeçirmeliydi Efendimiz, Hz. Abbas'a şu emri verdi Ey Abbas! Ebû Süfyan'ı vadinin daraldığı, dağ boğazının yanına götür Allah ordusunun ihtişamını görsün."
*Hz. Abbas Süfyan'ı vadinin en hakim yerine götürdü.Süfyan, hayret içinde muazzam İslâm ordusunu seyrediyor Süfyan'ın gözleri, nuranî dalgalarla akan mücahidler karşısında kamaşıyordu.Mekke'de öldürmeye kalktıkları ellerinden Allah'ın inâyeti ile kurtulan Hz. Muhammed nasıl on binlerin kalb ve ruhunu fethetmişti*Hz. Muhammed on binlerin kalb ve ruhunu fethetmişti etrafında insanlar pervane gibi dönüyordu Daha düne kadar ona karşı savaşanlar, şimdi ona sadakât elini uzatmışlar, muhabbetinde erimişler, derdiyle hemdert, sevinciyle mesrur, elemiyle müteellim olmuşlardı.Dalga dalga alaylar, taburlar mekkeyi fethe geliyorlardı *Süfyan olanca dikkatiyle Resûlullahı arıyordu.Nihâyet, Efendimizin tepeden tırnağa silahlı alayı geliyordu. Kâinatın Efendisi, azamet, heybet ve vakarı ile Kasvâ'nın üzerindeydi. Etrafında Ensar ve Muhacirler vardı fetih Sancağı, Ensardan Ubâde*Hazretlerindeydi. Süfyan tir tir titriyordu
*Süfyan Sübhanallah, kimdir bunlar ey Abbas?"*diye sordu.Hz. Abbas, "Resûllullah ile Ensar ve Muhacirler"*diye cevap verdi.Süfyan'ın dehşeti arttı, ürperti yükseldi, şöyle dedi Kardeşinin oğluna büyük bir saltanat verilmiş! Hiçbir hükümdarda görmediğim bir saltanat.Hz. Abbas,*"Bu saltanat değil, peygamberliktir."*diyerek Süfyan'ı yanlışını düzeltti.Süfyan da,*"Evet, peygamberliktir.diyerek kanaatını düzeltti.
*Süfyan haşmetli, nuranî, bir kalble çarpan, tek elle kalkan, tek ses halinde yükselen orduya kimsenin karşı koyamayacağını, anlamıştı.Ey Abbas! Ben böyle bir ordu, böyle bir cemâat görmedim."*dedi.
Mekkeli müşriklere hem haber vermek mani olmak ve nasihatta bulunmak üzere Süfyan'ın Mekke'ye gitmesine müsaade edildi.
murataltug1985
01-05-2018, 08:33
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
01-05-2018, 08:33
Kaynak tdv islamansiklopedisi
SÂSÂNÎLER (الساسانيّون)
*226-651 yıllarında hüküm süren bir İran hânedanıdır ismini âteş muhafızı Sâsân’dan alır Partlar’ın son dönemlerinde ve Romalı Septimiusun Mezopotamya’yı işgal ettiği yıllarda Farslı Bâbek vilâyetleri birleştirir. Bâbek’in ölümüyle büyük oğlu Şâpûr, onun yerinede küçük oğlu Erdeşîr geçer Erdeşîr 224’te Hürmüzdegân’da Partlı Erdevân’ı yener 226 da İran’ın mutlak hükümdarı olarak taç giyerek “şâhânşâh”unvanını alır. *Erdeşir taç giydiği Partlar’ın başkenti Medâin’e yerleşir Devletin sınırları doğuda Kirman’a, batıda Elimais’e kadar genişler ve birçok şehir kurulur Erdeşîr 12 Nisan 240 da itibaren devleti oğlu Şâpûr ile birlikte idare etti. 242’de Şâpûr Baktriya ve Kuşan’ı ele geçirdi; batıda Roma’ya seferler düzenledi Antakya’yı yağmaladı İmparator Valerianus’u Edessa Urfa savaşında esir aldı. hiçbir Roma imparatoru bu utancı yaşamamıştı şapur zaferini taş kabartmalarla ölümsüzleştirdi. *Sasani Şâpûrun devletinde, çok farklı dinler vardı imparatorlukta Maniheizm’in benimsedi yerine oğlu I. Hürmüz bir yıl, sonra diğer oğlu Behram geçti insanları derisini yüzdürmek suretiyle öldürttü ve insanlara eziyet etti. II. Behram döneminde Romalılar başkent Medâin’i ele geçirdi Yukarı Mezopotamya ile Ermenistan’ı kendilerine bağladılar. II. Behram’ın oğlu III. Behram amcası Nirsih (293-302) tarafından tahttan indirildi.
*Nirsih, Ermenistan ve Mezopotamya’ya başarısız seferler yaptı Dicle nehrinin batısını Romalılar’a verdi. 302’de tahttan indirildi II. Hürmüz avlanırken bedevîler tarafından öldürüldü Araplar imparatorluğu yağmaladılar. asiller II. Hürmüz’ün büyük oğlunu öldürdüler, ikinci oğlunu kör ettiler, üçüncü oğlunu hapse attılar ve tahta bebek II. Şâpûr’u (309-379) oturttular. *II. Şâpûr olgunluk çağında idareyi aldı ve baş düşman Romaya seferler düzenledi kazandı. Bizans Hıristiyanlığı kabul etti Şâpûr karşıt tavır aldı. Sâsânîlerde en uzun tahtta kalan Şâpûrdu 379’da öldü Sâsânîler en güçlü dönemindeydi; doğudaki bizans ve roma ezilmiş, düşman kontrol altına alınmıştı.
*II. Şâpûr’un ardından tahttan indirilip öldürülen dört silik hükümdar vardı V. Behram (420-438) kardeşlerine üstünlük sağladı. Behrâm-ı Gûr adıyla bir destan vardır V. Behram, Sâsânî krallarının en meşhurudur V. Behram’ın yerine oğlu II. Yezdicerd tahta çıktı Bizanslılar’la anlaşarak Akhunları sürdü (443). 457’de tahta büyük oğlu Fîrûz çıktı; Akhunlar’a esir düştü (469) ve ağır şartlarda barışa razı oldu Akhunlar Doğu İran’ı yağmaladı Fîrûzun
ordusu yok edildi kendisi öldürüldü.
*Asiller firuzun yerine onun ykardeşi Belâş’ı geçirdi gözlerine mil çekilip tahttan indirildi ve yeğeni Kubâd tahta çıkdı I. Kubâd, Mezdek’in kurduğu, zengin servetlerini fakirlerle paylaşması gerektiğini savunan mezdekiyye mezhebine rağbet etti niyeti asillerin gücünü kırmaktı. karışıklıklar çıktı asiller tahttan indirildiboğlu Câmasb’ı (496-498) geçirdiler. *Kubâd Akhunlar’a sığındı; iki yıl sonra İran’a döndü. Câmasb savaşmadan tahtı bıraktı. Kubâd âsileri bertaraf etti Akhunlar’dan kurtulamadı Bizanslılar karşısında başarılı oldu. şehirler kurdu, vergi sistemini ve idareyi düzenledi, ülkeye huzur getirdi. Ölünce oğlu I. Hüsrev geçti (531-579). *Sâsânîlerin en meşhuru Enûşirvân askerî ve idarî reformlar yaptı.başarılı bir dış politika izledi. Bizans’la mücadele etti, Anadolu ve Suriye’deki şehirleri ele geçirdi. Eftalit topraklarını ilhak etti. Yemen’deki Habeş yönetimine karşı yardım isteyen Himyerîleri destekledi. Sâsânîler’in Güney Arabistan hâkimiyeti İslâm fetihlerine kadar devam etti Kırk sekiz yıllık iktidardan sonra 579’da ölen Hüsrev’in tahtına, annesi bir Türk olan kaynaklarda Türkzâde” lakabıyla anılan oğlu IV. Hürmüz çıktı.
murataltug1985
01-05-2018, 08:34
Kaynak tdv islamansiklopedisi
SÂSÂNÎLER (الساسانيّون)
*4. Hürmüz türktü Ancak Sâsânî-Türk düşmanlığı son bulmadı savaşlar devam saltanatta ayaklanmalar çıktı 4.hüsrev ayaklanmalarda gözlerini ve tahtını kaybetti (590) Hürmüz’ün yerine geçen oğlu II. Hüsrev’in ilk on yılı,babasının kumandanı Behram’ın ve onun dayısı Bistâm’ın iç savaşa dönüştürdüğü isyanlarla geçti. 601’de iç savaştan galibiyetle çıkıp İran’da birliği sağladı
*Hüsrev, Behram’ın isyanında yardım gördüğü Bizans İmparatoru Mavrikios’un öldürülmesiyle onun halefi Phokas’a savaş açtı ve yendi. İmparator Herakleios ile savaştı 613’te Suriye’ye girip Dımaşk’ı işgal eden Sâsânîler Kudüs’ü zaptederek kutsal haçı ele geçirdiler ve Medâin’e götürdüler. 615’te Anadolu’ya akınlar başladı; 619’da Mısır işgal edildi. Bizans İmparatoru Herakleios, 622 de Anadolu toprakları ve İrmîniye bölgesini Sâsânî işgalinden kurtardı.*623’te Sâsânîler’in kutsal şehri Gence, Bizansa geçti ve buradaki Zerdüşt mâbedi tahrip edildi. II. Hüsrev şehirden kaçtı. 626’da hücuma geçen Sâsânîler, Anadolu’yu aşıp Kadıköy e ilerlediler. Avarlarca kuşatılan İstanbul’u Bizanslılar çok başarılı savundu. Avarların çekilmesiyle Sâsânîler Suriye’ye döndü. Hüsrev Herakleios’un kardeşi Theodoros tarafından yenilldi. Ninova da Sâsân ordusu kesin bir yenilgiye uğradı asırlardır süren Bizans-Sâsânî mücadelesi Bizans’ın üstünlüğüyle sonlandı
*Bızans imparatoru heraklios Ocak 628’de Hüsrev’in sığındığı Destgird’e girdi. Hüsrev aynı yıl başşehirde meydana gelen ayaklanmada öldürüldü. Hz. Peygamber, tebliğ mektupları gönderdiğinde Hüsrev’e de mektup göndermişti, hüsrev hakaretlerle mektubu yırttı efendimiz kisrâ mülkünün parçalanması için beddua etmiştir.
*II. Hüsrev’in ölümü sasanilerde kaos yarattı ve on dört yıl içerisinde on iki hükümdar tahta geçti
ikisi Hüsrev’in kızıydı 632’de asiller II. Hüsrev’in torunu olan çocuk yaştaki III. Yezdicerd’i tahta çıkardı ve ilk Arap akınları başladı. İslâm orduları Kādisiye 636 Nihâvend 642 savaşlarında Sâsânîler yenildiler son hükümdar III. Yezdicerd’i doğuya doğru çekildi topraklarını teslim etti 651 de düşmanları tarafından Merv’de öldürüldü Yezdicerd’in sülâlesi VIII. yüzyıla kadar Çin sarayında sürgün hayatı yaşadılar.*Sâsânîlerde başkan şehinşahtı. Kendisinde “fer” adı verilen ilâhî bir güce bu gücün Part hânedanından Sâsânîlere geçtiğine inanılırdı. Her hükümdarın kendine özgü bir tacı vardı otorite sarsıldığında yeni bir taç yaptırırdı Güçlü hükümdarlar haleflerini tayin eder rahipleri kabul eder. Şehzadeler taşraya vali gönderilir yönetme yeteneği tecrübe edilirdi.
*Sâsânî toplumu dört sınıftı Rahipler, askerler, kâtipler ve ayırım kesin hatlarla belliydi sınıflar arası geçiş mümkün değildi. Her sınıfın bürokratik bir yapısı vardı, her sınıfın temsilcisi o sınıfı divanda temsil ederdi.Mûbed-i mûbedân” denilen başrahip çok güçlüydü hükümdarlara taç giydirirdi. Askerlere büzürgân büyükler denilirdi. Doğrudan şehinşaha bağlı, iç işlerinde bağımsız olan büzürgânlar Part aşiretlerinden yeni topraklardaki ailelerden oluşurdu; *Sasanilerde en önemli makamlar büzürgan denilen Askerlere aitti. kendi gelirleriyle orduyu beslerdi Ortaçağdaki gibi zırhlı süvariler vardı. I. Hüsrev’ askere maaş bağladı En alt kademedeki “azadân” ağalara benziyordu ve İran toplumunun bel kemiğiydi
*Sâsânîlerde yahudiler ve hıristiyanlar da vardı Hıristiyanlığın Bizansta resmî dini olmasıyla Bizansa sempati gösteren hıristiyanlar dışlandı kötü muamele gördüler yahudiler de baskı altındaydı Sâsânî hâkimiyetindeki hıristiyanlar Nestûrî idi. Nestûrîlik 431’deki Efes Konsili’nde sapkın mezhep ilân edildi hıristiyanlık ile bağlarını kesen hiristianlar Sâsânîlerdeki konumları düzeldi müslüman devletlerde özellikle Abbâsî devlet teşkilâtında ve vergi sisteminde Sâsânîler’in etkisi çok sık görülür
murataltug1985
01-05-2018, 08:34
Kaynak vikipedi
III. Yezdigirt*veya*Yezd-i Cürd*
*Yezdigird Farsça'da: یزدگرد سوم,*"Tanrı tarafından yaratılan anlamındadır Sasani İmparatorluğu'nun yirmi dokuzuncu ve son kralıdır.*628*de oğlu*II. Kavad*tarafından öldürülen*II. Hüsrev'in torunudur. Babası Şahryar'dı ve babaannesi Bizans İmparatoru*Mauricius'un kızı Miriam'dı.
III. Yezdigirt,*16 Haziran*632*de, iç karışıklıklarla tahta yükseldi. tahta geçtiğinde çok gençti gücünü kullanamadı danışmanlarının kontrolü altında kaldı.
*Tahta geçtiğinde ilk Arap birlikleri Sasani topraklarına akınlara başladı Bizanslılarla yapılan savaşlar Sasanileri yormuş; İran ekonomisinin gerilemişti, vergiler dinsel kargaşa taht kavgaları Sasanileri çok zayıflattı. İslamın Yayılması ve tebliğ karışısında Sasaniler ve Yezdigirt direnemedi Yezdigirt, islamı yok etmek için eski düşmanı Bizansla birleşti imparator Herakleiosun*torunu ile evlendi ancak islam dalga dalga yayılıyordu
*Sasaniler ile Müslüman Araplar arasındaki ilk muharebe Nisan*633'te oldu hz Muhammed'in seçilmiş sahabesi hz*Velid komutasındaki disiplinli Arap orduları ile Sasaniler arasında dokuz muharebe gerçekleşti tümü Velid'in zaferiyle sonuçlandı.*Velid, Halife*Ebu Bekir'in ölümüyle islam komutanlığından ayrıldı.
*634 yılı Ocak ayında Arap ordusu*Firaz Savaşı'nı kazandı; Ekim 634'de Sasani ordusu*Köprü Savaşı'nda Arap ordusunu bozguna uğrattı. Halife*Ömer Hattab'ın zamanında,*637'de*Kadisiye Savaşı'nda*Rüstem komutasındaki büyük Sasani ordusu, kendinden küçük Müslüman Arap ordusuna yenik düştü.zafer islamındı
*Kadisiye Savaşı*yenilgisi Sasanilerin sonu geliyordu Halife*Yezdigirt'in islamı kabul etmesini Yezdigirt, Zerdüştlüğün*çok tanrılı bir din olmadığını Araplarla karşılaştırılınca İranlıların uygar ve kültürlü olduğunu söyleyerek islamiyete ve müslümanlara hakaret etti
*Kadisiyeden sonra İslam ordusu Sasani başkenti*Tizpon*u kuşattı Tizpon fethedildi Yezdigirt, Sasani hazinesini bırakarak kaçtı Arapların eline güçlü bir finansal kaynak geçti Sasaniler fakir düştü. İmparatorluk yorgun ve bölünmüştü hükümet parçalanmıştı Sasaniler İslam ordularıyla savaşarak püskürtmeyi denediler; fakat Nihavend Savaşı'nı kaybettiler. Sasaniler çaresizdi islam iranda yayılıyordu
*İslam orduları nihavend savaşında sasani ordusunu yendiler Yezdigirt, yanındaki*Fars*soyluları ile Horasana*kaçtı ve*651*de soyguncu bir bedevi değirmenci tarafından*Merv'de öldürüldü. İran soyluları*Orta Asyada İran kültürünü ve dilini yayacak Fars hanedanlığı*Samaniler İslam'ın egemenliğini yok ederek Sasani gelenek ve kültürünü kurmaya çalıştılar. Yezdigirt'in oğlu*Firuz*Çin'e sığındı.
*Zerdüşt*Dini Takvimi, Yezdigirt'in taç giyme yılını miladi*632'yi başlangıç yılı olarak kabul eder
murataltug1985
01-05-2018, 08:34
Kaynak sorularlaislamiyet.com
KİSRÂNIN İSLÂMA DÂVETİ
*Hicretin 7. senesi, Muharrem ayında. (Milâdî 628.)
Hükümdarları, İslâma dâvet eden Resûl Efendimiz, Ashabdan Huzâfe`yi İran Kisrâsı Hürmüz`e elçi gönderdi. Peygamberimizin dâvet mektubunu Kisrâ hürmüze teslim etti.Bismillahirrahmanirrahim Allah Resûlü Muhammed`den, Fars büyüğü Kisrâ`ya hitap, Kisrâyı hiddetlendirdi. Şuna bak Benim kulum, kölem (Hâşâ) kalkıyor bana mektup yazıyor" diyerek Hz. Resûlullahın mübârek mektubunu küstahça yırttı.haddini aşarak elçi Huzâfe`ye şöyle çıkıştı Mülk ve saltanat benimdir ne yenilgiden ne de bana ortak çıkacağından asla endişem ve korkum yoktur *İran kisrası efendimizin mektubuna hadsizce cevap verdi Firavun, İsrailoğullarına hakim olmuştu. Siz ondan dgüçlü değilsiniz. Sizi hâkimiyetim altına almaya engel olacak kim var? Ben Firavundan iyi ve güçlüyümdür diye hitap etti ve Hz muhammedin elçisi huzeyfeyi dışarı attırdı*Hz. Huzâfe, Efendimizin dâvetini Kisrâya vermişti. Medine`ye gelen Hz. Abdullah, Peygamberimize olanları anlattı Peygamberimiz Kisrâya şöyle beddua etti Yâ Rabbi! Nasıl benim mektubumu parçaladı, Sen de onu ve mülkünü parçala bedduanın tesiriyle Kisrâ hürmüzü oğlu hançer ile parçaladı. Sa`d Hazretleri ise, iranı param parça etti. Sasaniyeler yıkıldı
*Efendimizin İran Kisrâsı Hüsrev Perviz`e gönderdiği dâvet mektubu şu meâldeydi:
Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlü Muhammed`den, Kisrâ`ya Doğru yolda gidenlere, Allah`a ve Peygambere iman edenlere, Allah`tan başka ilah olmadığına, Onun ortağı bulunmadığına ve Muhammed`in Onun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet edenlere selâm olsun!*seni İslâma dâvet ediyorum.Çünkü ben; insanlara gelecek tehlikeleri haber vermek ve kâfirlere o azap sözünün gerçekleşmesi için peygamber olarak gönderildim.Müslüman ol ki, selâmete eresin dâvetimden yüz çevirirsen, mecusîlerin günahı senin boynuna olsun*Kisrâ, Efendimizin mübârek mektubunu yırttı hiddetlenerek Yemen valisi Bazan`a Kureyşten biri ortaya çıkmış, peygamberlik ediyormuş. Sen Onu bağlayıp getir Vali Bazan Efendimize Kisrâya teslim olmasını emretti Eğer, benimle gelirsen seni bağışlatır.Gelmezsen Kisrâ seni ve kavmini yok eder, memleketini de yıkar.
Halife ömer in iran kisrası yezdigirte mektubu Yezdigirt biat etmez isen geleceğini iyi görmüyorum. Bir zamanlar ülken dünyanın yarısına hükmediyordu, lakin bak ülken ne hale geldi Ordun her cephede mağlup edildi ülken çöküyor Kendini kurtarman için bir teklifte bulunmaktayım.Tek bir Tanrıya, kainatı yaratan tek bir Tanrıya iman et Biz tüm dünyaya gerçek Tanrı'nın çağrısını getirdik Ateş'e tapma halkına da ateşi bırakmalarını emret. Doğruya, bize katıl. Kainatı yaratana, tek gerçek Tanrıya Allah-u Ekber'e iman et. *Allah-u Ekber'e iman ederek İslam'ı kabul et kurtuluşa er. Paganlara yanlış ibadetlere son ver Allah-u Ekber'i kurtarıcın kabul et. hayatta kalmanı ve halkının huzura ermesini sağlayacak tek yol budur. Acem halkı için en iyisini düşünüyor isen bu yolu seç Biat tek çözüm yoludur.*Allah-u Ekber*
murataltug1985
01-05-2018, 08:35
Kaynak sorularlaislamiyet.com
KİSRÂNIN İSLÂMA DÂVETİ
*Efendimiz gülümsedi iran kisrasının elçilerini İslâma dâvet etti.Efendimizin huzurunda onun manevî heybetinden tir tir titriyorlardı. Efendimiz vahiy ile gelen şu emri iletti Yüce Allah Kisrâya oğlunu musallat kıldı.oğlu onu öldürdü Efendimiz şöyle dedi Benim dinim ve hakimiyetim, Kisrânın mülk ve saltanatına ulaşacaktır.Yine deyiniz Müslüman olursan, idare ettiğin yerleri sana vereceğim.hükümdar yapacağım."*İran valisi Bazan`ın adamları Yemen`e döndü Peygamberimizden duyduklarını naklettiler. Vali Bazan, "Vallahi, hükümdar değildir. peygamberdir dedi adamları ise Biz, ondan daha heybetli, korkusuz ve muhafızsız bir hükümdar görmedik. Mütevazıydı halk arasında yürüyordu!" o Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir.
*İran Kisrâsının oğlu Şivereyh vali Bazan`a Kisrâyı öldürdüm benim nâmıma halkın bîatını al muhammed hakkında emrim gelinceye kadar bekle kisra Perviz`in öldürülmesi, Efendimizin haber verdiği güne rastlıyordu.vali Bazan`ın gönül âlemi mucize karşısında aydınlandı.Muhammed (a.s.m.), muhakkak, Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir" diyerek Müslüman oldu.*İran valisi bazanın müslüman olmasıyla Yemenli Ebnâlar Müslüman olduklarını Efendimize haber verdi. Efendimiz, onu San`a valisi tayin etti. Bu, Peygamberimizin tayin ettiği ilk vali idi ve İran valilerinden imâna gelen ilk zâttı.
*Babasını öldüren iran kisrası Şireveyh, ancak altı ay yaşayabilmiştir. Saltanat ihtirası ile kardeşlerini öldürmüştür halefi ve erkek evladı olmadığından, halk Şireveyh`in kızını saltanata getirmiştir. Efendimiz Mukadderatını bir kadına veren millet felah bulamaz` buyurmuşlardır Efendimize göre, devlet reisliği ancak bir erkek vatandaş tarafından temsil olunur.Millet otoritesine kadın seçilemez.
*kadının fıtratı ağır vazifelere münasip değildir. İslâm hukukunda kadın alış-veriş, şehâdet, şirket, vesayet, veraset, vekâlet, hibe ve her türlü çalışması meşrudur ancak devlet başkanlığına seçilmesi hak kabul edilmemiştir.
*Efendimizin Kisrâya gönderdiği mektub 1962 de Lübnan Dışişleri Bakanı Henri Pharaon`un, başvurmasıyla ortaya çıkmıştır. Vesikayı, 1. Dünya Harbinde Pharaon`un babası Şam`da 150 altına satın almış gizli tutmuştur.parşömene yazılmış rengi değişmiş ve dokuması eskimiştir Mahfazası camdan bir çerçeve ile muhafaza edilmiş ve parşömen yapışık kalmıştır.Parşömen eski ve yumuşaktır, rengi koyu kahverengidir. Sahife kenarları siyahlaşmıştır.*Mektubun boyu 28 cm, eni ise 21,5 cm`dir.ebâdı, ince uzundur.üst kısmı alt kısmından geniştir.15 satır vardır satır uzunlukları 21,5 cm dir dairevî bir mühür izi vardır çapı 3 cm`dir.Mektupta, su izleri vardır. Mürekkep kelimeleri silmiş, mürekkep izi hafiflemiştir Mektub yırtılmıştır mektubun yırtıkları ince iplikle dikilmiştir.yazı karakteri, Hendek Savaşında Sel` Dağındaki grafit kaya üzerindeki en eski yazı karakteridir
murataltug1985
01-05-2018, 08:35
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
NİHÂVEND SAVAŞI
*İslâm ordusunun, halîfe Ömer zamanında İranlılarla yaptığı savaştır İslâm askerlerinin Ahvaz’ı fethiyle İran İslâm gücünü gördüler. İran kisrâsı Yezd-i Cürd de Hülvân ve Horasan hükümdarlarından imdâd istedi. 642 yılında Firûzân komutasındaki 150.000 kişilik, en güçlü sasani ordusu Nihâvend’e yürüdü.*halîfe Ömer (radıyallahü anh), istişare hey’etini topladı Hazret-i Ali Ey Emîr-el mü’minîn Şam’daki askerlerimizi Nihâvend’e gönderirsek Bizanslılar, çocuklara saldırıp perişan ederler. Yemenlileri çağırırsan, Habeşliler Yemen’e saldırır. Medine’den ayrılırsan, kabileler buraya hücûm ederler. Herkes yerinde kalsın, Basralıların yardıma gelsin üç gruba ayrılsınlar. Birincisi geridekileri korusun, ikincisi hazır beklesin, üçüncüsü İslâm askerlerine yardıma gitsin!..” dedi. ve Mukarrin hazretleri islam ordusunun kumandasına seçildi*Halîfe, ömer Şapur ve Esus şehirlerine hücûm eden hazret-i Nu’mân’a Nihâvend’e yürümesini emretti. Oğlunu, hazret-i Huzeyfe’yi, Nu’aym’ı (radıyallahü anhüm) yardıma gönderdi. Mukterib, Harmale ve Zirr kumandasındaki askerler İsfehan ve Fars illerinden İran ordusuna gelecek yardıma manî oldu.Nu’mân ra. Huveylid’i Nihâvend’e gönderdi. Nu’mân (radıyallahü anh), otuz bin mücâhid ordusuna sağ ve sol kanatlara kardeşi Süveyb ile Yemânı öncü kuvvetlere kardeşi Nu’aymı süvarilerin başınada Ka’kâ yı, geçirdi. Hazret-i Mugîre ordusu ile mücâhidlere katıldı. İslâm ordusu Nihâvend’de toplanan İran askerlerinin üzerine harekete geçti.
*İran başkumandanı Firûz 150.000 kişilik muazzam ordusunun sağ ve sol komutanlığına Zerdak ve Behmen’i vazifelendirdi. Kaçmamaları için, askerlerini yedişer kişilik gruplarla birbirlerine zincirledi İslâm ordusu Nihâvend’e yaklaşınca Allahü ekber!” diyerek, tekbir getirdiler. tekbirler İran askerlerinin kalblerine korku düşürdü
*Nu’mân (radıyallahü anh), harp düzenini aldıktan sonra sünnet-i şerîfeye uygun olarak İranlılara elçiler gönderdi. Firûzân’ın huzuruna çıkan elçiler, İslâmiyet’i anlattı müslüman olmalarını, cizye verip himayeye girmelerini bildirdiler. Firûzân reddetti elçiler Artık aramızı kılıç düzeltecektir!..” dediler
Hazret-i Nu’mân, askerlerine; “Allahü teâlânın ismiyle hücûm ediniz!..” emrini verdi. *Otuz bin mücâhid Allahü ekber!” tekbirleri ile Fars ordusuna yüklendi, iki gün şiddetli hücûmlarla düşmanı korkuttu ve maneviyatı bozdu.İranlılar siperlendikleri hendeklerden çıkmadılar. Göğüs göğüse harbten kaçdılar. İranlılar, ok atarak müslümanları yaklaştırmıyorlardı. Hz. Nu’mân, düşmanın üzerine gitmekte zayiat vereceklerini bildiğinden mücâhidlerin saldırılarına müsâade etmiyordu.*Parsları göğüs göğüse harbe mecbur etmek isteyen Nu’mân “Düşmanı harpe çıkarmalıyız dedi Hüveylid Üzerlerine süvariler gönderelim.şiddetli çarpışmaya tutuşsunlar, yenilmiş gibi yapıp ganimet bırakarak çekilsinler. Yanımıza gelinceye kadar hücûma geçmeyelim. zan edenler üzerimize saldıracaktır. İşte o zaman Allahü teâlânın hükmü gerçekleşecektir” dedi.
murataltug1985
01-05-2018, 08:36
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
NİHÂVEND SAVAŞI
*Hazret-i Nu’mân, bir orduya bedel, kahramanlar kahramanı Ka’kâ ve emrindeki yiğitleri Parslara gönderdi. Hazret-i Ka’kâ, süvarileriyle düşmanın üzerine arslanlar gibi atıldı. Zincirlerle birbirine bağlı ve demir zırhlı İran askerleriyle mücâdele etti sonra ric’ata, ve geri çekilmeye başladı Düşman “Müslümanları çekilmeğe mecbur ettik, kaçıyorlar!” zannıyla arkalarından koşmağa başladı yavaş yavaş iran sasaniler tuzağa çekiliyordu İslam askerleri Kardeşlerimize için daha ne kadar bekleyeceğiz?” diyince Hazret-i Nu’mân “Acele etmeyin diyerek onları teskin etti Ka’kâ çekile çekile İslâm karargâhına yaklaşırken, düşman peşlerinde çığ gibi ilerliyordu.*Vakit gelmişti Nü’mân radıyallahü anh atına atladı. sancakdârlara talimatlar verdi. Askeri cihâda teşvik etti Kardeşlerim tekbir getireceğim. siz de söyleyin! Ben hücûma kalktığımda atılın! Şehîd olursam Huzeyfe’yi komutan yapın! Son isim Mugiredir. Sonra “Yâ Rabbî! Dîn-i islâmı azîz eyle, mücâhid kullarına yardımcı ol. Ey Allah’ım Nü’mân kuluna şehâdet mertebesini ihsan eyle!” diyerek dua etti. askerler ağladılar.hazret-i Nu’mân, “Allahü ekber” diyerek üç defa tekbir getirdi ve sasanilere hücûma geçti.
*Hazret-i Nu’mân’ın düşmana görülüyor, arslanlar gibi saldırması mücâhidleri heyecanlandırıyordu Mücâhidler böyle bir harbe şâhid olmamıştı Kılıçlar, İranlı askerlerin zırhına çarpıyordu Birbirlerine bağlı zırhlı Fars askerleri yavaş hareket ediyor mücâhidlerin serî kılıçları İranlıları bunaltıyor Gazilerin, aşk ile söyledikleri “Allah Allah!” nidaları üst üste yığılan düşman cesedleri, İranlı askerlerin maneviyâtını bozuyordu islamın zaferi ile iran sasami ordusu bozguna uğrayıp kaçıyordu*zaferi ihsan eden Allahü teâlâya şükreden hazret-i Nu’mân, bir okla yaralandı şehîdlik mertebesine kavuştu. kardeşi, ağabeyinin şehadetiyle Üzerini örttü sancağı kaldırdı. Huzeyfeye teslim etti. Mugîre “Kardeşlerim! Kumandanımız şehîd oldu, harb bitene kadar söylemeyin. Mücâhidlerin maneviyâtı bozulmasın” dedi.*Gece bitinceye kadar kovalamaca devam etti. zincire bağlı iran askerleri yavaş olduğu için cezaları verilmişti. İran’ın zayiatı 100.000, di iran Komutanı Firûzân öldürüldü. ganîmetler ele geçirildi Hazret-i Huzeyfe, ganimetin beşte birini ayırıp Emîr-ül-mü’minîn h’azret-i Ömer’e, Beytülmâle konmak üzere gönderdi. Geri kalanı askerine taksim eyledi.Nihâvend zaferi,*Fetihlerin fethidir Sâsânîlerin, İranlı mecûsîlerin hâkimiyetine son verilmiş, şehirleri fethedilmiştir
murataltug1985
01-05-2018, 08:36
Kaynak dünyaharptarihi.blogspot.com
YERMÜK [YARMUK] SAVAŞI (M.S. 636)
Müslüman ordusu
*Hz. Muhammed döneminde İslam dininin müslümanlar islamı yaymak için fetih siyaseti güdüldü Farklı kabile ve aşiretlerden oluşan İslam orduları Arap Yarımadasına çıkarak Bizans sınırlarına ve Suriye'ye kadar ilerlediler. Bizans ve Persler uzun bir savaştan çıkmıştı Bizanstaki mezhep kavgaları büyük bir handikaptı.
*Yermük Savaşında müslümanlar Suriyeye saldırarak yerel halkın da desteğiyle Suriye topraklarını ele geçirdiler ve Şam ve Roma garnizonları kuşatıldı. Bizanslılar Antakya'da büyük bir orduyla Şam üzerine yürüdüler As, Süfyan, Ubeyde Suriye'nin fethi için görevlendirilmişti. Bizans 200 000 kişiydi islam ordusunun başında Velid vardı*Hz. Velid, İslam ordularının kollara dağıtılmamasını düşmanın sayı üstünlüğüne karşı tek vücud savaşmanın münasipliğini belirtti. Halid in askeri dehasını iyi bilen komutanlar fikir birliğine vardılar.Halid üstünlük sağlamak için ordusuna Şam'dan çekilip ve*Golan tepheleri Yermük Nehrinde mevzi almalarını emretti. Arap birliklerini Yermük'te topladı Velid'in emrindeki İslam ordusu 40 000 di*İslam ordusunun belkemiği Bedevilerdi at ve deve üzerinde seyahat ediyordu süvariler atlı ve okçuydu Bizans süvarileri ağır zırhlı ve mızraklı askerlerdi müslüman Piyadeler bizans saflarını bozarsa islam üstün gelebilirdi bedeviler Aşiret liderlerinin emriyle küçük gruplar halinde savaşıyordu Binekli oldukları kadar yaya olarak da savaşıyorlardı Avrupalı atlı süvarilerin aksine yaya olarak savaşmaktan gocunmuyorlardı.
*Müslümanlar çöllerdeki lojistik sıkıntılardan ötürü genelde 12 000 askeri barındıran ordularla muharebe ederken Yermük'te Bizans ordularının aşılması gerekiyordu. Bu sefer ordu 40 000 mevcuttu Suriyede toplanılmıştı ve sürülerle ilgilenmek, yaralılara bakmak ve muharebelere katılmak için kadınlar ve çocuklar da orduya eşlik ediyordu.
murataltug1985
01-05-2018, 08:37
Kaynak dünyaharptarihi.blogspot.com
Bizans Ordularının Savaş Unsurları
YERMÜK [YARMUK] SAVAŞI (M.S. 636)
*Bizans ordusu Roma tipi örgütlenmelerden farklı olarak paralı askerlerden ve nüfuzlulardan ziyade eğitimli piyade ve süvariler vardı 300 400 kişilik ana birim kontça idare edilmekteydi. Piyadeler hafif zırhlı okçuydu Süvariler metal miğfer ile zırhlı elbiseler giyer, kılıç taşır yay ve mızrak kullanırdı. Büyük müfrezeler manevra yapabilme kabiliyetine sahiptiler.*Bizans ordusu*thema*birimlerine ayrılmıştı.*Themalardaki asker sayısı 2000 ila
18 000 di. thema komutanına* strategus*denirdi.* Themalarda tagmata*adlı birlikler de vardı.*Themalar imparatorluğun sınır muhafızıydı tagmatalar saldırı gücüydü*thema ve tagmatalarda müfettişler, levazım subayları, keşifçiler ve doktorlar vardı.Bizans ordusu bir güçlü ve eğitimliydi orduda talimnameler vardı. bu talimnamelerde Arap gayrınizami birliklerine karşı geliştirilen taktikler bulunuyordu*Bizans Ordularının Savaş Unsurları Gassani (Hıristiyan Arap) Askerleri Gassaniler Suriye civarında hüküm sürmüş, Yemen kökenli Hıristiyan*Arap hanedanlığıdır Bizans'a bağlıdır savaşlarda askeri yardımda bulunurlardı
Bizans ordusunda Sasani ve Berberi askerler de mevcuttu.
*Suriye seferine çıkan Bizans ordusunu Trithyrius yönetmekteydi. bağımsız üniteler şeklinde konuşlanmıştı Arap ordusunun da benzer bir yapısı vardı komutanlar Halid in komutası altındaydı. Halid ordusunu 1000'er kişilik 38 bölüğe ayırdı merkezde 18, sağ ile son cenahda 10'ar bölük bıraktı.*Merkez i Ubeyde sağ kanadı As sol kanadı da Süfyan idare ediyordu.*Golan dağlık ve derin vadilerin bulunduğu, süvari harekatına fazla uygun olmayan bir coğrafyaydı. Arap birimleri Yermuk Nehri'nin güney kıyılarında mevzilendi Bizanslılar nehrin kuzey kıyısında mevzilendiler aldılar iki ordu haftalarca mevzide beklediler.*Ms. 636 da Ağustos ayında*İslam ordusu Bizansa karşı saldırılarını sıklaştırdı baskın saldırılarındaki amaç Bizanslıları İslam ordularının üzerine çekmekti. Böylece Bizanslılar pusuya düşürelecekdi.
*Yermük çatışmaları 16 Ağustos 636 da Bizans saldırılarıyla şiddetlendi Bizanslıların saldırısı hz Halide haber edildi. İslam ordularının sağ kanadı büyük bir darbe aldı bozuldu Velid'in süvarilerle sağ kanada yardıma gelmesiyle Bizans püskürtüldü.*Savaş başarısız akınlarla sürdü. barış istedi Askeri ve siyasi deha komutan Halid Bin Velid süvarilerini büyük taarruz için topladı.İslam ordusu Bizansa taarruz edecek, etkisizleşrecek Bizans piyadeleri kuşatılıp bozguna uğratılacaktı
*hz Halid ve Müslüman süvariler*Bizans sol kanadına taarruz başlattı. İslam ordularının taarruzuylabBizans sol kanadı dağıldı. Velid, süvarileriyle Bizans süvarisini püskürttü. İslam orduları mevzilerden akın akın inerek Bizansı şaşkına çevirdiler. kum fırtınası Bizansın direncini kırdı Merkezden ve kanatlardan darbe yiyen Bizans kuşatıldı geri çekildi bedevi Müslümanlar bizansı etkisizleştirdi Bizans başkumandanı Theodorus savaşda ölenler arasındaydı.*İslamın zaferiyle Bizans teslim oldular. Velid ra. muzaffer bir komutan olarak Şam'a girdi. savaş Müslüman Arapların imparatorluklara ve krallıklara karşı kazandığı* ilk büyük zaferdir.Bizanslıları devre dışı bırakan Araplar Sasanileri Kadısiye'de mağlup ederek İran'ın fethini kolaylaştırdı Mısırda Berberi'leri İslamiyet ile tanıştırdı. Mısır'da İslam yayıldı. Kuzey Afrika'daki fütuhat islamın İspanya üzerinden Avrupayla tanışmasının önünü açtı
murataltug1985
01-06-2018, 12:13
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
01-06-2018, 12:14
Kaynak kayserihakimiyet2000.com
BÜYÜK SAHABİ HZ.KA’KA’A VE YAHUDİ “KAKA”SI
*Kağıda yazmaya, gazeteye basmaya utanacak kadar tiksindiğimiz kaka kelimesi Hz. Peygamberin S.A.V. en sevdiği sahabilerdendir islam düşmanı çocukları savaş uçaklarıyla bombalayan insanları gözünü kırpmadan katleden Yahudiler* bizim mübareklerimizi mukaddesimizi tuvalete bırakılan necasete benzetiyor sinsice ve kalleşçe *Kağıda yazmaktan, utandığımız tiksindiğimiz kaka kelimesi Hz. Peygamberin S.A.V. en sevdiği sahabidir Yahudiler mübareklerimizi sinsice ve kalleşçe necasete benzetiyor Asırlarca barış içinde ticareti* askerlik yapan devletin içinde bizimle birlikte yaşayan yahudiler kutsalımıza nasıl* pislik* sokup insanlık ve arzın illetleri Hz. Ka’ka’a yı nasıl* pisliğe benzetebilir *Hz kakanın hikayesi ibret ve iman doludur. Allah CC dini, imanı kitabını, hadisini her şeyi ve müslümanın yaratıcısıdır zamanı gelince gazabını,* zalimlere vuracaktır. Din işini biz yapmasakda,nefsimize tapsak da o işi yapacak adamını gönderecektir mühlet bitince. bizleri uyandıran duyarlı Müslüman kardeşimden -Allah cc razı olsun. Hz. Peygamber ve Bedir’in Uhud’un, Hendeğin ve Hayberin aslanları şefaatçisi olsun.
*CEPHEDEN CEPHEYE KOŞAN BÜYÜK KOMUTAN,ÜLKELER FATİHİ H.Z KA’KA (R.A) Kimdir?Yahudiler Neden Sevmiyorlardı ? Biz Neden Kaka Kelimesini Kullanırız ? Yahudilerin Yüzyıllar boyunca oynadığı oyunlardan bir tanesi yeni gün yüzüne çıkıyor Malesef…
YAHUDİLERDE KİN VE DÜŞMANLIK BİTMEZ. ASILSIZ, SAPTIRICI BAZI SÖZLERİ
ANLADIYSAM ARAP OLAYIM KARA FATMA KAKA
*ANLADIYSAM ARAP OLAYIM Efendimizin s.a.v araptı yahudiler* araplık üzerinden Efendimize s.a.v hakaret ettiler kin kustular..yahudiler bunu söyledi ama bizler de bilinçsizce söyledik..*KARA FATMA Beyaz yüzlü nur yüzlü H.Z FATMA (R.A) ANNEMİZ VE TESETTÜR İÇİN GİYDİĞİ KARA ÇARŞAFI ŞERİFE hakaret olsun diye böceğe KARA FATMA dediler bizlerde aynısini cahilce dedik.*KAKA: Büyük komutan büyük sahabe ve yahudilerin en nefret ettiği sahabedir Yahudiler çocuklarını lavaboya götürdüklerinde hz.KAKA ya kin kusarak çocuklarinin yaptığina KAKA dediler bizlerde* araştırmadan kaka dedik …Ama olmadı, asırlardır zokayı yutarak yaşadık. Rabbim basiret ve feraset versin bizleri ayıktırsın.
*KAKA Büyük komutan büyük sahabedir* yahudilerin en cok nefret ettiği sahabelerdendir Yahudiler çocuklarını lavaboya götürdüklerinde H.Z KAKA ya kin kusarak çocuklarinin yaptığina KAKA dediler bizde araştırmadan kaka dedik … el-Ka’ka’ b. Amr Hulefâ-yî Râşidîn devrinin ünlü kumandanıdır sahâbîdir *HZ EBU BEKİR(R.A) döneminde Alkame üzerine müfreze kumandanı olarak gönderildi görevini başarıyla tamamladı hz.Hâlid in sahte peygamber Tuleyha ile savaşına katıldı Ulleys ve Übulle’nin fethine Velid’le beraber katıldı. Ka’kâ çeşitli fetihlerde görevlendirildi. H.Z ÖMER(R.A) onu* öncü kuvvetlerin kumandanı sıfatıyla Irak’a gönderdi . Ka’Kâ’, Kâdisiye ve İran fetihlerinde önemli rol oynadı. Ağvâs’ta savaşı onun gayretleriyle kazanıldı *Kaka ra. Hz Hâlid’in emriyle Suriye’deki fetihlerine katıldı Yermük Savaşı’nda süvari birliğinin başındaydı asıl şöhreti Kâdisiye Savaşıydı Medâin’in fethinde Kisrâ Yezdicerdin zırh, kılıç, miğfer gibi teçhizatı ele geçirdi Ka’kâ’, Celûlâ Savaşında öncü kuvvetin kumandanıydı Vakkâs ra. kuvvetlerine katıldı Humusta el-Cezîre fetihlerine katıldı Nihâvend’in ve Hemedan’ın fethinde görev aldı. Kûfe’ye yerleşen Ka’kâ’. H.Z OSMAN (R.A) ı destektekledi
*Hz Ka’kâ’, Cemelde* H.Z ALİ (R.A) yi temsil etti Cemel ve Siffîn savaşlarında H.Z ALİ (R.A) Ka’kâ’ cesaretliydi H.Z EBE BEKİR(R.A) ondan ve cesaretinden* övgüyle söz ederdi Aynı zamanda şairdi şi-irleri savaşlarla ilgiliydi
murataltug1985
01-06-2018, 12:14
Kaynak vadetamam.com Ka’ka bin Amr (r.a.)
*Hz. Ebu Bekir (r.a.), Ka’ka (r.a.) hakkında şöyle söylemiştir: “Askerler arasında Ka’ka’nın sesi bin kişiye bedeldir.”*el-Ka’ka’ Hulefâ-yî Râşidîn devrinin ünlü kumandanıdır sahâbîdir Ebû Bekir döneminde
Alkame* üzerine müfreze kumandanı olarak gönderildi Hâlid in yalancı peygamber
Tuleyha ile yaptığı Büzâha savaşına
katıldı. Ulleys’in* Übulle’nin fethine Hâlid le beraber
Katıldı*Hîre’nin fethine katılan Ka’kâ ra.
Hz Velid’in emriyle çeşitli fetihlere katıldı
Hz. Ömer’in emriyle kumandan sıfatıyla Irak’a gönderildi .Ka’Kâ Kâdisiye ve İran fetihlerinde de önemli rol oynadı. Ağvâs’taki savaş, onun gayretleriyle kazanıldı . Hâlid’in emriyle Suri-ye’
fetihlerine katılan Yermük Savaşı’nda süvari birliğinin başındaydı Kâdisiye Savaşı’nda*büyük payı vardı*Hazret-i Ka’kâ, kadisiyede mücâhidleri cihâda Çağırdı savaş meydanlarında at sürdü, iranlıların er En yiğit kumandanı Hâcipi bir hamlede yere devirdi otuzuncu Farslı pehlivanı yere serdi
Onun bu bahadırlığı İranlıları ümidsizliğe düşürdü
mücâhidleri ise gayrete getirdi.*Hazret-i Sa’d’ın hücûm emri ile* mucâhidler, tekbîr getirerek düşman üzerine atıldı Ka’kâ* develerin üzerine süvarileri bindirdi.İran atlılarına saldırdı
İran atlıları, geriye kaçtılar gaziler İranı saf dışı ettiler. İran’ın meşhûr pehlivanları öldürüldü. Ka’kâ ve Mihcen sayesinde Kadisiyye meydânı on
bin İranlıya mezar olmuştu.*Medâin’in fethinde Kisrâ Yezdicerd in silahlarını* ele geçiren Ka’kâ’, Hz. Ömer’in emriyle Celûlâ Savaşında kuvvetin kumandanıydı garnizonlar kurdu etti .Vakkâs ra emrinde çalıştı. Humusta el-Cezîre Nihâvend ve Hemedan fetihlerine katıldı Hz. Osman ı destekledi*Hz kaka Cemel de Hz. Ali’yi temsil etti Siffîn de Hz. Ali’nin saflarında çarpıştı.Ka’kâ’ cesaretliydi. Hz. Ebû Bekir onu ve cesaretini överdi Ka’kâ şairdi şiirleri savaşlarla ilgiliydi
*Eğvas Gününde şehitler defnedildi, yaralılar tedavi edildi Hişam Utbe Vakkas gibi* komutanlar islam ordusuna yetişti Öncü kuvvete Ka’ka sağ kanada Kays komuta ediyordu. Öncü komutanı Ka’ka aceleyle ve Eğvas günü* Sa’d’ın ordusuna ulaşmıştı. Ka’ka’nın on bin mücahidi vardı. onar kişilik gruplara ayırdı. Kadisiye ordusuna Ey insanlar, ben size öyle bir grupla geldimki onlar sizin yerinizde olsalardı sizi anlamış olsalardı, şerefinizi kıskanırlar ve sizin önünüze geçmeye çalışırlardı. Haydi benim gibi savaşın dedi*Hz kaka “Benimle kim çarpışacak dedi. Hz. Ebu Bekr’in onun İçin böyle yiğiti olan
ordu hezimete uğramaz demişti İranlılardan behmen Ka’ka ile dü*elloya çıktı, Ka’ka ona Hey, Ebu Ubeyde’nin Selit’in Köprü sa*vaşına
katılanların intikamı heey!” diye haykırarak onu
öldürdü.*Ka’ka nın karşısına. iki
İranlı çıktı. Ka’ka’a’nın tek vuruşta
kafalarını biçti. Mücahit ordusu iran sasanilerine saldırdı.kılıç harbi devam etti.İran ordusunun zırhları parçalanmıştı.*Ka’ka süvarileriyle
İran üzerine yürüdüler. fil taklidi yaparak iran süvarilerini dağıttılar.* Ka’ka’a otuz hamlede otuz savaşçı öldürdü.gün müslümanların zafer günüydü. İran komutanı öldürülmüştü.
*Yermük savaşında Ka’ka’ b. Amr’ın şiiri:
Bizi yermük’te görmedin mi zafer kazandık. Nitekim Irak savaş*larını da kazanmıştık.
Medain Azra’sını asîl atlar üzerinde fethettik.
Daha önce Busrayı fethetmiştik.
Bize direnenleri keskin kılıçlarla öldürdük,
malları elimizdedir.Bizanslıları öldürdük.
Onların Vakus beldesinde darmadağın ettik.
Bir sabah vakti birbirlerini yardıma çağırdılar
Öyle bir hale geldiler ki, tadı anlaşılamaz.”
*Neha’ kabilesinden bir kadın Oğullarına: “Siz müslümansınız ama hiç değişmediniz.Göç ettiniz bir araya gelmediniz. Ülkenizle uyuşmadınız yurdunuzdan taşınmadınız ananızı yaşlı ve aciz bir halde arkada koydunuz. Siz tek bir adamın çocuklarısınız üvey değilsiniz. ananız tek. Ben babanıza ihanet etmedim,sizi utandırmadım. Gidip savaşa katılın.” dedi. Ço*cuklar harbe gitti kadın ellerini açtı “Ya Rabbi evlat*larımı koru!” diye dua etti.çocukları Harpten yara almadan döndüler. Topladıkları ganimetleri insanlık yararına bölüştürürdüler
murataltug1985
01-06-2018, 12:15
Kaynak vadetamam.com Ka’ka bin Amr (r.a.)
*Medain Fethinde ilk askeri birliğe de, “müthiş adamlar birliği,” dendi komutan Asım dı. îkinci birlikğe, sessiz adamlar birliği dendi
ko*mutanı Ka’ka ra. dı. Komutan süvarilerini seyrediyordu Sa’d, Dicle’nin kıyısındaydı.
Farslıların çekilince askerleriyle nehre daldı. asker*lere, şöyle demelerini emretti Allah’tan yardım diliyor, tevekkül ediyoruz. Allah, yeter. O, ne güzel vekildir. Yüce ve ulu Allahtan
başka güç ve kuvvet yoktur.” *Sad ra.atını nehre sürdü. askerler ardından geliyordu Su yere vuruyordu* askerler şu üzerinde yürüyerek görünmez oldular Allah sükunet dinginlik, güven ve huzur vermiş muzaffer kılıp zafer vaad etmişti. komutan Sa’d Cennet’le müjdele*nen on kişiden biriydi. Rasûlullah (s.a.v.) ondan razı ve memnundu. Onun için dua etmiş ve şöyle demişti Allah’ım, ona icabet et. Attığını
hedefine ulaştır.”*Sa’d, ra. Medainin fethinde selamet ve zaferi için dua etmiş tam bir teslimiyet ve imanla Askerlerini nehre sürmüş, Cenâb-ı Allah on*ları zafere ulaştırmıştı.Müslümanlardan kayıp yoktu Ka’ka yiğit ve ba*hadırdı Ka’ka’ için şöyle demişti: “Kadınlar, Ka’ka gibisini doğurmaktan aciz kaldılar. Malik ra.Aziz ve Celil olan Allah’a dua edip şöyle demişti Allah’ım, arkadaşlarım arasında beni, eşyası kaybolup gitmiş bir kimse yapma.”
*Nehiri geçen atlar yorulduğunda
za*man Cenâb-ı Allah, o zat için bir tümsek meydana getirir, at o tümse*kte dinlenirdi
Medain büyük ve dehşetli bir hadiseydi. Muciz ve
harika bir olaydı. Cenâb-ı Allah o günü sahabeler için yaratmıştı Rasûlünün
mucizesiydi böyle bir mucize görülmemişti.
*Celula savaşından sonra sasani kisrası* Yezdücürd Medain’den kaçıyordu Hulvanda
asker ve süvari topladı. Mehran’ı komutan yaparak Celûla mıntıkasına yerleş*tirdi. hendekler kazdırdı Sa’d durumu Hz. Ömer’e bildirdi. Hz. Ömer, mektubunda Medain’de kalmasını, Utbe’yi ise Kisra
üzerine göndermesini Ka’ka yı, sağ cenaha Malik’i, artçı kuvvetlere komutan yapmasını emretti.ve Sa’d, a Kardeşi oğluyla birlikte 12 000* asker gön*derdi.*Hicretin onbeşinci senesinde Medain
savaşının ta*mamlanmış Müslümanlar
muhacir ve Ensârla Celûla’daki Mecusilere baskına gidiyorlardı Mecusiler, Hendek kazmışdı.Utbe ra.mecusileri kuşatdı. Hercümerç ve kıyam başladı
Kisra, mecusilere takviye gönderiyordu. Sa’d da islam ordusunu* destekliyordu. Savaş kızıştı. Muharebe alevi şiddetlendi. Haşim Allah’a tevekküle çağırdı.
*Farslılar Arapları yok etmeye yemin* ettiler. son güne dek müslümanlar tüm güçleriyle savaştılar. okları ve mızrak*ları tükendi. Kılıçları ve nacakları ile savaştılar Öğle namazını kıldı*lar. Ka’ka ra Müslüman askerlere gördüğünüz* sizi korkuttu mu yoksa diye sordu. Evet, biz aciz ve zayıfız Onlar rahat içindedirler, Ka’ka, şöyle dedi biz onlara saldıracak ve ele geçireceğiz ki, Allah aramızda hüküm versin. Şimdi siz tek bir ada*m gibi onlara saldırın aralarına karışın*Ka’ka ra* İranlılara saldırdı,Müs*lüman askerler kıyama kalktı Ka’ka, kuvvetli bir taarruza başladı Farslıların bahadır ve yiğitlerinin arasına girdi hendeğe ulaştı. gecenin ka*ranlığında bahadırlar, cenge ara verdi Kaka şöyle seslenmişti Ey Müslümanlar, neredesiniz komutanınız Farslıların hen*değine dayandı diyince Mecusiler kaçtılar kaka hendek kapısını, ele geçirdi Farslılardan 100 000 kişi öldürüldü Cesetler bir örtü gibi her yeri kapladı bu sa*vaşa Kaplayıcı ve örtücü anlamına gelen Celûla savaşı denildi.
murataltug1985
01-06-2018, 12:15
Kaynak vadetamam.com Ka’ka bin Amr (r.a.)
*Müslü*manlar celulada ganimetler ele geçirdi Ha*şim ra. ve Ka’ka ra. kaçan Farslıların peşine takıldı. Ka’ka, farslıları öldürdü. Kisra Firuzan kurtuldu. Ka’ka, esiri* Utbe’ye gönderdi. Müslümanlar binek ele geçirdiler.
Ha*şim, ganimetleri amcası Sa’d b. ra yolladı. Sa’d,
ganimetleri mücahitlere taksim etti.
*Celûla savaşında ganimet, 30 000 000 dinardı her süvariye 12 000 dinar düşmüştü. Her
süvariye 9000 dinar ve dokuz binek pay edildi** ganimetleri toplayıp Müslümanlara dağıtma işini hz Selman üstlenmişti. hz Sa’d, ganimetlerin beşte birini Süf-yan, ve Mukrin e gönderdi hz. Ömer
takdir edip ve beğenmişti. *Hz ömer celula savaşından sonra* Ziyad ra şöyle demişti savaşı Müslümanlara da anlatabilir* misin Evet, ey mü’minlerin emiri senin kadar çekindiğim yoktur. Sana anlattıklarımı başkasına anlatabilirim
Hz Ömer Bu fesahat sahibi bir hatiptir dedi.
Ziyad celula savaşını anlatmaya başladı
Askerlerimiz yaptıklarıyla dilimizi çözdüler,
diye karşılık verdi.*Hz. Ömer, ganimetin* muhtaçlara dağıtılacağına yemin etti. Er-kam ile Avf, bu mallar için nöbet tuttu Hz. Ömer,namazı kıldıktan* ganimet*lere yakutlara, altınlara, bakıp ağladı.* Avf,Ey mü’minlerin emiri, niçin ağlıyorsun? Allah’a yemin ederim ki şükredilmesi gerekir deyince Hz. Ömer şöyle karşı*lık verdi Allah’a yemin ederim ki, Allah, bu malları bir millete verirse o millet mutlaka bir*birlerini çekemez ve birbirlerine öfke duyar Birbirlerini çekememeyenlere Allah, azabını mutlaka bırakır.
*Celulanın ganimetleri paylaştırıldı.Celûla savaşı, hicri onaltıncı senenin zilkade ayında yapıldı. Medain’in fethi arasında dokuz aylık bir zaman vardı Utbe Celûla savaşıyla ilgili* şu şiiri söylemiştir:Celûla savaşı, Rüstem savaşı, Küfe savaşı, Şakaklarımı ağarttılar,* yaşlandım. Şakaklarım Mekke’nin çiçekleri gibi ağardılar.*Ebu Nüceyd’ Celûla savaşında* şu şiiri söylemiştir Celûla savaşında birliklerimiz arslanlar gibiydi Farslıların topluluklarını darmadağın ettim.
Onları hezimete uğrattım. Murdar Mecusilerin cesetleri helak olsun.Firuzan onları bir yudum su içirerek kaçırdı.Mehran da başların koparıldığı günde karşıma çıktı onu ele geçir*mek istedim.
Onlar, ölüm için bu diyarda ikamet ettiler*
Rüzgarları mezar topraklarına saçtılar.”
*Celûla savaşından sonra Utbe ra. Hz.
Ömer’in emriyle celulada ikamet etti. Hz. Ömer in
emriyle. Ka’ka ra Hul-van’a gitti Müslümanlara destek oldu ve Celûla’daki düşman komutanı er-Razi’yi öldürdü. Kisra Firuzan, kaçtı yerine naib* bıraktı. Ka’ka üzerine gitti.Şehir dışında yapılan* şiddetli savaşlarda Cenâb-ı Allah, Müs*lümanlara yardım etti Hulvan fethedildi. *Ka’ka hulvan* şehrini teslim aldı. Müslüman*lar ganimet ve esir aldılar. Orada ikamet ettiler Çevredekilere islamı tebliğ ettiler kabul etmeyenlerden cizye aldılar Daha sonra* Ka’ka Kûfe’ye gitti.
murataltug1985
01-09-2018, 08:50
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
01-09-2018, 08:50
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info Muaviye
*Emevî hilâfetinin kurucusudur 603 yılında Mekke’de doğdu Süfyân ile Hindin oğludur, Hz. Muhammed’in kayınbiraderidir. Resûlullah’ın peygamberliğiyle İslâm’a savaş açtı Bedir Savaşı’nda müslümanlara karşı savaştı babası mekke lideriydi babasının gözetiminde bir şehzade gibi büyüdü babasıyla birlikte mekkenin fetihinde müslüman oldu. Müellefe-i kulûbdandı Huneyn ganimetlerinde payına daha fazla miktar ayrıldı.
*Müslüman olunca Hz. Peygamber’e kâtiplik yaptı Suriye ordularında kumandan yardımcılığı yaptı Muâviye, Hz. Ömer tarafından Ürdün ve Dımaşk valiliğine tayin edildi. 640 yılında halifenin emriyle Filistin’in Kaysâriye, Askalân ve Trablusşam’ı aldı, karakollar kurup asker yerleştirdi. İslâm donanmasında ilk deniz birliklerini kurdu
*Hz. Osman Filistin, el-Cezîre, Humus Kınnesrîn’ini muaviyeye verdi hz osman Muâviyenin akrabasıydı onun sayesinde rahatça hareket ediyordu muaviye Benî Kelb kabilesinden bir kadınla evlenip bölgenin en büyük kabilesini arkasına aldı halife osman aynı kabileden bir kadınla evlenince yakınlığını pekiştirdi. Kelbîlerin gücü arttı muaviye kendisine çok bağlı disiplinli bir ordu kurdu halkının gönlünü kazandı. Kıbrıs’ı kan dökmeden yılda 7200 altın haraca bağladı 12.000 kişilik bir ordu yerleştirdi.
*Muâviye, Hz. Ali’ye, Hz. Osman’ın öldürülmesi konusunda suç ortağı olduğunu isyancıları ordusunda barındırdığından dolayı biat etmedi. Hz. Osman’ın kanını istedi Şam halkından biat aldı. Daha sonra Mekke’de Hz. Âişe, Ubeydullah Avvâm haksız yere öldürülen halifenin kanını istiyordu hz ali acele edilmemesini söylüyordu *Cemel Vak‘ası’nda galip gelen Hz. Ali muaviyeyi biate çağırdı muaviye akrabası hz osmanın katillerini istedi ve yeniden halifelik seçimi istedi Sıffîn’de iki ordu savaştı Haziran 657 de. Hz. Ali’nin kumandanı Mâlik Muâviye’nin ordusuna zafer kazanıyordu Muâviye kaçmaya karar vermişti Amr b. Âs mızrak uçlarına Kur’ân-ı Kerîm taktırdı anlaşmazlığı Allah’ın kitabıyla çözmeyi önerdi. Muâviye mağlûbiyetten kurtuldu. savaş durdu taraflar Allah’ın kitabı ve Resûlullah’ın sünnetiyle anlaştılar (4 Ağustos 657).
murataltug1985
01-09-2018, 08:50
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info Muaviye
*Muâviye, Hz. Ali’nin ordusunu parçaladı nifak tohumları ekerek savaş çıkardı hz alinin askerleri fitne tohumlarıyla Hâricîler, isyan ederek Hz. Aliyle savaştılar Hz. Ali nin taraftarları Hakem Vak‘ası’'ndan sonra Muâviyenin yanına geçti, muaviye Hz. Ali’ye saldırdı Mısır, Irak, Hicaz ve Yemen’i eline Hz. Ali buraları geri aldıysada çok zor bir duruma düşmüştü. Hz. Ali bir Hâricî tarafından şehid edildi muaviye yaralı olarak kurtuldu *Muâviye’hedefine gittikçe yaklaşıyordu Kudüs’te “emîrü’l-mü’minîn” unvanıyla biat aldı Muâviye, halife Hasan’la savaşmak için Iraka yürüdü. Hz. Hasan’ın ordusuna güvenmiyordu karışıklıklar muaviyenin işini kolaylaştırıyordu hz hasan halifeliği bıraktı muaviye Kûfe halkından biat aldı (29 Temmuz 661). birlik yılı” (âmü’l-cemâa) adı verilen o yıl ülke hâkimiyet altında toplanmış doksan yıllık Emevî Devleti kurulmuşdu. Muâviye’nin halifeliği Hz. Hasan’ın biatıyla başlatmaktadır.*Irak, Hz. Ali zamanında Şîa ve Hâricî yurdu haline gelmişti. Muâviye, Şîa’nın merkezi Kûfeye Mugīre yi getirdi Mugīre, tavizkâr bir politikacıydı gerektiğinde güç kullanırdı. Hâricîlere karşı savaştı Hâricîler ağır bir hezimete uğradı Mugīre halife muaviyeye en büyük iyiliği, Ziyâd ın Muâviye’ye katılmasını sağladı.
*Ziyad. Hz Ali tarafından vali tayin edildiği Fars’ta tehditlere ve paraya boyun eğmemişti Ziyâd, Süfyân’ın nesebine katılıp Muâviye’nin kardeşi ilân edildi Basra valiliğine getirildi Muâviye, Mugīre’nin ölümüyle Kûfe valiliğine Ziyâd’ı getirdi (670). Doğu vilâyetlerini sekiz yıl başarıyla yönetti Ziyâd, Hâricîler’e göz açtırmadı sert politikalar izledi Hz. Ali propagandasına izin vermedi. Hz. Ali aleyhindeki faaliyetlerine karşı çıkan muhalefet lideri Hucr ve arkadaşlarını fitne ve itaatsizlikten Muâviye’ye gönderdi ve idam edilmelerini sağladı (671). *673 te ölen Ziyâd’ın yerine oğlu Ubeydullah getirildi babası gibi Hâricî isyanlarını kan dökerek bastırdı. Muâviye, Hz. Ali taraftarlarına yakınlık gösterdi. Hâricîler’in bertaraf edilmesiyle ekonomik ve siyasî baskılarla onları tesirsiz hale getirdi. Hz. Ali propagandacıları Hucr ve arkadaşlarını idam ettirdi bazı olaylar meydana geldi ancak isyanları kan dökerek önledi
murataltug1985
01-09-2018, 08:51
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info
EBÛ SÜFYÂN أبو سفيان
*Ebû Süfyân Kureyş kabilesinin reislerindendir, sahâbîdir Hicretten elli yedi yıl önce (565) te Mekke’de doğdu. Bedir Gazvesi’nde öldürülen oğlu Hanzale’den dolayı Ebû Hanzale diye anılır. Annesi,
Peygamber’in hanımı Meymûne’nin halası Safiyye babası Kureyş kabilesinden Ümeyye’dir. Çocukluğu Mekke’de refah içinde geçti. Hz. Peygamber’in amcası Abbas en samimi çocukluk arkadaşıydı.
*Süfyân babası gibi ticaretçiydi. Okuma yazma bilen çok az Mekkeli’den biriydi. Kısa sürede sözüne güvenilen, ticareti yöneten bir Kureyş büyüğüydü. Resûlullah’ın peygamberliğiyle Kureyşliler gibi İslâmla savaştı, Ümeyye ailesiyle Hz. Peygamber’in ailesi arasındaki rekabet ve düşmanlık vardı*İslâmiyet’in Mekke’de yayılmasıyla Hamza ile Ömer müslüman olmuştu Kureyş kabilesi endişelendi yeğenini davasından vazgeçirmek için Ebû Tâlib’e heyetler gönderildi Hz. Muhammed’in öldürülmesine karar veren müşrikler arasında Süfyân da vardı hicret öncesinde Hz. Peygamber ve müslümanlara fiilî eziyette bulunmadı.
*Hicretten iki yıl sonra Süfyân’ın kervanları Hz. Peygamber’in emriyle ele geçirilmek istendi. Süfyân müslümanlardan kurtuldu Mekke’ye ulaştı. bu olay, Kureyş lideri Cehil’in tahrikiyle Bedir Savaşı’na sebep oldu. Cehil savaşta öldürüldü artık Süfyân Mekke müşriklerinin reisiydi. Kureyş, Bedirin intikamında süfyanı görevlendirdi ve Suriye kervanı müslümanlara karşı yapılacak savaşın masraflarını karşılayacaktı *Bedir’in intikamını almaya yemin eden Süfyân, Mart 625 Uhud Savaşı’nda müşrik kumandanıydı Karısı Hind Kureyş kadınlarıyla def çalıyor müşrikleri kışkırttı uhudda müşrikler, zafer elde edemedi hz Hamza Vahşî tarafından şehid edildi bedirin intikamını alan müşrik Hind Hz. Hamza’nın ciğerini ağzında çiğnemişti. Süfyân Hendekte de Kureyş’in kumandanıydı liderliği Mekke’nin fethine kadar sürdü müslümanlara karşı en ön cephede savaştı
*Hz. Peygamber’in, Bizans İmparatoru Herakleios’u İslâm’a tebliğ ettiğinde Süfyân da Suriyedeydi Herakleios Kudüs’te Resûlullah’ın mektubunu alınca onun kavmiyle görüşmek istedi O Gazze’deki Süfyân Kudüs’e getirildi Süfyân gerçek bilgilerle efendimizi karalamak istiyordu yalanlarının duyulmaması için gerçek bilgiler vermiştir *Mekkeli müşrikler Benî Bekr’e yardım ederek hudeybiye anlaşmasını bozmuşlardı Hz. Peygamber müttefiki Huzâalılara yardımı vaad etti. Kureyşliler’i telâşa düşerek reisleri Süfyân’ı Medine’ye gönderdi Süfyân, Peygamber’in hanımı olan kızı Habîbe dahil hiç kimseden ilgi görmedi. Kureyşliler nezdindeki itibarı sarsıldı Mekke’yi fethetmeye gelen İslâm ordusu Mekke Cuhfe’de karargâh kurdu Süfyân çocukluk arkadaşı Abbas ın ısrarlarıyla Hz. Peygamber’in huzurunda islamı kabul etti
murataltug1985
01-09-2018, 08:51
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info
EBÛ SÜFYÂN أبو سفيان
*Hz. Peygamber fetih günü Mekke’de Süfyân’ın evine sığınanlara eman verdi buna karısı Hind tepki göstedi Süfyân’ın müslüman olduktan sonra dahi Huneyn Gazvesi’nde müslüman öncü birliklerinin yenilmesine seviniyordu İslâmiyet’i gönülden kabul etmemiş kalbi islama ısınmamıştı . Hz. Peygamber, savaş ganimetini paylaştırırken kendini müellefe-i kulûbdan sayarak Süfyân’a 100 deve ile kırk ukıyye gümüş verdi. Oğulları Yezîd ile Muâviye de 100’er deve verildi. *Ebû Süfyân Tâif Muhasarası’na katıldı ve bir gözünü kaybetti.630 da Necran anlaşmasının şahitleri arasında yer aldı Süfyân, Cüreş şehrine vali tayin edildi Hz. Ebû Bekir döneminde Necran âmilliğinde bulundu Hz. Peygamber’in vefatında Süfyân Mekke’de Kudeyd’deki Menât putunu yıkmakla görevlendirildi. Hz. Ebû Bekir’in halifeliğine çıkan Süfyân daha sonra biat etti. Yetmiş yaşında iken Suriye’nin fethine katıldı. Yermük Savaşı’nda oğlu Yezîdi cesaretlendirdi süfyan gözlerinden birini Tâifte diğerini Yermük’te kaybetmiştir Ebû Süfyân 652 Medine’de vefat etti. *Hz. Peygamber’in kâtiplerinden olan Süfyân hz Resûl den hadisler rivayet etmiştir Sünnî kaynaklar Süfyân’ın İslâmiyet’i kabuluyle tam bir müslüman olduğunu Şiîler ise onun münafık ve zındık olduğunu, Hz. Peygamber’e inanmadığını,söylerler Süfyân ilerlemiş yaşına rağmen Suriye fetihlerine katılmış, Yermük’te müslüman askerleri cesaretlendirerek müslümanlığa hizmet etmiştir
murataltug1985
01-09-2018, 08:52
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info EBÛ CEHİL
*Hz. Muhammed’in ve İslâm’ın azılı düşmanıdır
570’te Mekke’de doğdu. Kureyş’in Mahzûm kolundandır ismi İslâmiyet’e düşmanlığından Hz. Peygamberce Cehil şeklinde değiştirilmiştir. Dârünnedve üyesidir Resûlün davetine başından beri karşı çıkmış ve müslümanlar aleyhindeki tüm komplolarda yer almıştır. Mugīre ile Cehil kabilelerine mensup olmayan birinin peygamberliğini hazmedemediler Hz. Muhammed’e inanmayacaklarını açıkça söylediler
*Ticarî nüfuz ve servetinden güç alan Cehil hayatında islamla savaştı müslümanlara zulmetti islamı tehdit etti müslümanlara işkenceler yaptı; Ammâr’ın annesi Sümeyye’yi şehid etti.Cehil, ilk müslümanlardan olan üvey kardeşi Ayyâş ı hicret ettiği Medine’den tekrar Mekke’ye götürdü hapsetti Medine’ye dönmesine yıllarca engel oldu.
*Cehil son derece merhametsizdi ticarette düşük fiyat biçerdi.müşteriler ondan korkar fazla fiyat veremezdi Cehil Hz. Peygamberle kavga ederdi
Kur’an âyetlerini yalanlar, İslâm davetine mâni olurdu Cehil gibi müşrikler müminleri imandan vazgeçirmek için Mekke’nin girişlerini kontrol aldılar hz Resûl kavminin gözünde küçük düşürüldü Cehil, Hz. Peygamber e Kâbe’de namaz kılarken eve leşi attırdı Safâ tepesinde Hz. Peygamber e kötü söz söylemişti, bunu duyan Hamza, Ebû Cehil’i başından yaralamıştı.
*Hz. Peygamber, İslâmiyet’in yayılmasından sonra bazı kişilerin müslüman olup hidayete ermelesi için Allah’a dua ederdi biri de Cehil idi. İlk müslümanlardan Habbâb Resûlullah’ın, İslâmiyet’i Ebû Cehil veya Ömer ile kuvvetlendirmesi için dua ettiğini söyler.*Hicretten önce Benî Mahzûm’un reisliğine getirilen Cehil, Hz. Peygamber’e ve müslümanlara saldırmış müslümanları boykotla onların Ebû Tâlib mahallesinde üç yıl tecrit etmiş, dış yardımlara engel olmuştur. Resûlullah’ın Medine’ye hicretine mâni olmuş onun öldürülmesini teklif etmiş hicret gecesi evinde efendimizi öldürmeye çalışmıştır
*Hz. Peygamber, hicrî 1. yıl Eylül 622 de Hamza’yı Cehil’in başkanlığındaki ticaret kervanına sefere gönderdi ancak savaş yapılmadı Cehil, Bedir Savaşı’nda ensardan Muâz ve Muavviz kardeşlerce öldürüldü. Cehilin başı kesilip müşriklerin atıldığı Bedirin kör kuyularına atıldı. Hz. Peygambere ümmetin firavunu Cehil hakkında, zulüm ve haksızlıklar sebebiyle âyetler nâzil olmuştur Mekke’nin fethinden sonra müslüman olan oğlu İkrime ise vali ve kumandan olarak İslâm’a hizmet etmiştir.
murataltug1985
01-09-2018, 08:52
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info
İKRİME (عكرمة بن أبي جهل)
Sahâbîdir Başlangıçta babası gib müşriktir Müslümanlığın en katı muhalifiydi İslâm karşıtı tüm hareketlerde rol aldı. Kureyşliler’in başıydı Bedir Gazvesi’ne katıldı babasını öldüren Muâz 'ın elini kopardı Babasının öldürülmesiyle Mahzûmoğullarının reisi oldu. Uhud Gazvesi’ne eşi Ümmü ile katıldı ve süvarilerin kumandanıydı çetesiyle Mekke’nin fethinde Velîd kumandasındaki müslümanları ok yağmuruna tutarak kan döktü. *Mekkenin fethinde İkrime ve İslâm düşmanlarına peygamberimiz ölüm emri vermişti ikrime Yemen’e kaçtı da fetih günü İslâmiyet’i kabul eden eşinin isteğiyle bağışlandı Mekkede müslüman oldu. Hz. Peygamber, “Süvari muhacir, hoş geldin!” diyerek kendisini kucakladı İkrime Medinede islama hizmet etti faaliyetlere katıldı. zekâtları topladı Hz. Ebû Bekir’in halifeliğinde irtidad savaşlarına katıldı askerî birlik başkanıydı mürtedlerle savaştı Şamın fethinde bulundu.*İkrime, Suriye ve Filistin’in fethinde Bizanslılar’la yapılan Savaşda şehid oldu. vücudunda yetmişten fazla ok ve kılıç yarası vardı
murataltug1985
01-09-2018, 08:52
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info
HİND bint UTBE(هند بنت عتبة)
*Hind Süfyân’ın karısıdır Babası Utbe annesi Safiyye Ümeyyedir Peygamber soyundandır azılı İslâm düşmanıdır kardeşi Huzeyfe İslâmiyet’i ilk kabul edenlerdendir Hind önce Velîd’in amca oğlu Mugīre ile evlendi ve Ebân adında bir oğlu oldu. Kendisini aldattığını sanan kocasının onu babasının evine gönderdi ancak Hind kocasını terketti*Eş seçiminde titiz davranan Hind, kendisiyle evlenmek isteyenlerin vasıflarını istedi İslâmiyet aleyhinde faaliyet yürüten Süfyân’ı seçti.Muâviye ve Utbe adlı oğulları ile Cüveyriye ve Hakem adlı kızları dünyaya geldi. İslama karşı kocası süfyanla savaştı Hind, müslüman kardeşi Huzeyfeyi hicvetti Babası Utbe kardeşi Velîd amcası Şeybe savaşta öldürüldü intikam alınıncaya kadar ağlamaya kokuya kocasıyla beraberliğe yemin etti Kureyşliler’den intikam istedi
*Uhud Gazvesi’nde müşrik kumandan Süfyân’ın yanındaydı Kureyşli kadınları şiirlerle savaşa çağırdı Bedirde intikam için Hamza’yı öldürmeye yemin etti Vahşî den hamzanın ciğerini istedi ciğerini çiğneyeceğini ve organlarından gerdanlık yapacağını söyledi Vahşî’ye altınlar teklif etti Vahşî Hamza’yı uzaktan attığı mızrakla şehid etti karnını yardı ve ciğerini Hind’e götürdü.
*Hz Zeyneb, Mekke’den Medine’ye hicret ederken Hind onun yanına gelip “amcamın kızı” yardıma hazırım dedi Zeyneb onun hicretine engel olmasından korktuğu için ondan hiç bir şey istemedi Hind’in İslâm düşmanlığı Mekke’nin fethine kadar devam etti. *İslâm ordusu Mekke’ye yaklaştığında müslüman olan Süfyân, kendi evine sığınanlara eman verileceğini söyledi Hind karşı çıktı kocasının sakalından tutarak öldürülmesini istedi Süfyân’dan bir gün sonra müslüman oldu. Rüyasında putların onu ateşe ittiğini, Resûlullah’ın onu kurtardığını görünce İslâmiyet’i kabul etti
murataltug1985
01-09-2018, 08:53
Kaynak tdvislamansiklopedisi.info
HİND bint UTBE(هند بنت عتبة)
*Hind neden müslüman olduğunu soran kocasına, Mekke’nin fetih gününde müslümanların Kâbe’de sabaha kadar ibadetlerini seyrettiğini Kâbe’de Allah’a ibadet edildiğini ve kararını değiştirdi Hind’in kıyafet değiştirerek Hz. Ömer ile hz Resûle gitti. Resûl Allah’a şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, iftirada bulunmamak için biat istedi*Hindin yüzü kapalıydı hz Resûl onu tanıyamamıştı. Hind kocasının cimri olduğunu ihtiyaçlarını karşılamadığını, ona sormadan malından harcama yaptığını belirtti Hz. Peygamber aşırı gitmemek şartıyla koca malından kendi ve çocuklarına yetecek bir miktarı alabileceğini ifade etmiştir
Süfyân daha önce aldıklarını hinde helâl etmiştir
*Hz Resûl hindi tanımıştı Hind efendimize hür kadının zina edemeyeceğini çocukları öldürdüklerini Bedir’de öldürdüklerini İftira çirkin olduğunu efendimizin güzel ahlâkı emrettiğini. Peygamber’e karşı gelmeyeceğini yüce divana isyan etmemek niyetiyle geldiğini söyledi efendimiz biat alırken kadınların eline dokunmadı
*Hind elini uzattığında Resûl-i Ekrem’in kendisini iyi karşıladı ve Hind’i son derece memnundu hind yeryüzünde perişan olmasını istediği ailenin Peygamber ailesi olduğunu, fakat artık bu ailenin değerli olduğunu ifade etti Hind evindeki putları kırdı. kızarttığı oğlakları câriyesiyle Hz. Peygamber’e sundu Resûl-i Ekrem ona dua etti Hind’in kendilerini İslâmiyet’le şereflendiren Allah’a hamdetti*Yermük Savaşı’na kocası Süfyân’la katılan Hind konuşmalarıyla müslümanları savaşa teşvik etti kadınlar üzerinde büyük etkisi vardı. Hind Süfyân’dan boşanarak Hz. Ömerden beytülmâlden 4000 dirhem borç aldı, ticarette zarar etti belirtilmektedir. oğlu Muâviye Şam valisi olduğunda Hind ondan halife ömerin Allah rızâsı gözeten bir insan olduğunu halifeyi dinlemesini, herkesin hakkını vermesini tavsiye etmiştir Hind, Mart 635 te Hz. Ebû Bekir’in babası Kuhâfe ile aynı gün öldü. *Hind çok güzel konuşan, akıllı, cesur ve gururluydu Savaşlarda askerleri coşturan şiirleri, hicviyeleri mersiyeleri günümüze kadar gelmiştir. Meşhur şair sahâbî Hansâ’nın, kabile savaşlarında kardeşlerini kaybettiğinden kendisini “en büyük felâkete uğrayan Arap kadını” diye tanıttı Hind ise Bedir’de kaybettiklerinden dolayı en büyük musibete uğrayan kadının kendisi olduğunu belirtip Hansâ ile karşılıklı mersiyeler okumuştur
murataltug1985
01-09-2018, 08:53
Kaynak vikipedi
Yezid bin Muâviye, (Arapça:*يزيد بن معاوية)
*Yezid Emevî Halifesidir 680 – 683 yıllarında hüküm sürmüştür babasi Muaviyedir babası
Emevî Hanedanı'nın kurucusu ve 1.emevi halifesidir Şam'da dünyaya geldi. Annesi Ben-i Kelb kabilesinden kültürlü bir kadındı. Muâviye, annesi Maysun ile anlaşamadı Maysun küçük oğlu Yezid'i de yanına alarak kabilesine Çocukluğunu annesiyle geçiren Yezid, şiir*ve*edebiyât*öğrendi*Yezid, gençlik çağında babasına döndü. iyi bir eğitim aldı.*Bizans seferlerine katıldı ve*669'daki birinci*Emevî*İstanbul kuşatmasında*komutandı Muaviyenin ölümüyle önce 679*da,*Abdullah Zübeyr'in karşı çıkmasına rağmen Yezid kendini halife ilan etti ve biad istedi.*Yezid'in halifeliğinde hilafet verasete dönüşecekti Arap siyasi geleneklerine göre. Arap siyasi liderler yaşlı, tecrübeli ve nüfuzlu kimselerdi Yezid, bu vasıflara haiz değildi.*Yezid hilâfeti saltanata*dönüştürdü halifeliğine itirazlar vardı hz Hüseyin, onun halifeliğini tanımadı kendi halifeliğini ilan etti.*Kûfe*valisi Hüseyin'e biâd etti. Hüseyin Medine'den*Mekke'ye, ve kendini destekleyen Kûfe'ye yola çıktı. Hüseyin'in ilerleyişi 2 Ekim 680'de*Emevîlerce *Kerbelâ'da durduruldu ve 10 Ekim 680'de Hüseyin ve beraberindeki 72 kişi katledildi.*İslam tarihinde Yezid'in hilâfetindeki en önemli olay kerbeladır hz Hüseyin'in öldürülmüştür Yezid'in Hüseyin'in ölümüne üzüldüğü dair rivayetler vardır*İslam*tarihçileri*kerbeladan yezidi sorumlu tutar Yezid, Şii İslam'da zulmün ve kötülüğün sembolüdür Sünni görüşte, ve tarihte meşruluğu tartışmalı bir 'İslam Halifesidir
murataltug1985
01-09-2018, 08:53
Kaynak vikipedi
Yezid bin Muâviye, (Arapça:*يزيد بن معاوية)
Yezid'e biat etmeyenlerin başında Halife*Ebubekir'in torunu sahabe*Zübeyr'in oğlu*Abdullah vardı hz Hüseyin'in Kerbela'da katledilmiş ve şehit olmuştu Abdullah Mekke'ye dönerek, Yezid'in halifeliğini kabul etmedi yezide isyan bayrağı açtı.Hicaz'da ve*Arabistan'da taraftar topladı. Medineliler Medine'nin Emevi emirini atıp Abdullah ın tarafına geçtiler. Abdullah Zübeyr, Yezid'in Basra'daki*Irak*ve*Kufevalisi Ubeydullah Ziyaddan kendi tarafına geçmesini istedi
*Yezid, Basra'daki valisi Ubeydullahdan Abdullah Zübeyr isyanını bastırmasını istedi.Ubeydullah kabul etmedi. Yezid 10.000 kişilik Suriye ordusunu Ukbe komutasında*Hicaz'a gönderdi. Abdullahın ordusu ile Medine'nin kuzeydoğusunda ki El-Harre'da savaştılar*Harre Savaşı(veya Harre Olayı) kısa ve çok kanlı oldu. Medineli sahabiler*bu muharebede öldürüldü.
*Medineliler yenildi Suriyeli Arap ordusu Medine'ye girdi. Yezidin ordusu Medine şehrini yağmaladı Suriye ordusunun komutanı Ukbe ye mülkiyet ve insan haklarını çiğnediği için kendine*müsrif*lakabı verildi.Ukbe ölünce.Suriye ordusunun başına Sakuni" geçti ordusuyla Mekke'yi kuşattı*Abdullah bin Zübeyr sakuninin ordusuna karşı Mekke içine çekildi ve Suriye ordusu Mekkeyi kuşatdı. Suriyeliler şehre mancınıklarla büyük taşlar atdılar; Kabe'ye zarar vererek Kabe örtüsünü yaktılar.*Yezid'in ölüm haberi mekkeyi kuşatan suriye ordusuna yetişti ordu*Şam'a döndü. Mekke'yi kuşatan komutan*Zübeyr'e*Suriye'ye gelirse onu*Şam'da halife ilan edeceğini söyledi ancak Zübeyr*Mekke'den ayrılmadı yezid Suriyedeki ordusunu Hicaz'a gönderip zulumkarca insanları katletti *Medine'yi talan etti ve Mekkeyi kuşatdı*Mekke'ye ve*Kabe'ye büyük zararlar verdi her ne mezhepten olursa olsun onun zulümleri Müslumanlarca unutulmamıştır.
*682'de Yezid*Ukbeyi, Kuzey Afrika'da*Mısır'ın batısındaki Ifrikiyye bölgesine, vali tayin etti. Ukbe Tunus'da Berberiler*ve*Bizanslı Afrikalılar ile savaştı. Süvari ordusuyla batıya sefere çıktı Atlantik kıyılarına kadar geldi.Cezayir* ve*Fas* ülkelerini feth etti.Kuzey Afrika sahillerindeki Arap kabileleri Ukbe'yi ata saymaktadır*XI. yüzyılda*İbni Haldun ve*XIV. yüzyıldaki* Arap*tarihçileri* Ukbeyi* Fas'ın fethinden sonra büyük bir yenilgiye uğradığını bildirirler. 683'de Ukbe*Fas'dan dönerken ordusunu dağıtmıştı kendisi Berberilerin* elindeki* Atlas Dağlarında*Kuseyle adlı*Berberi*komutanla savaştı muharebeyi*Araplar*kaybetti;*Ukbenin yanındaki İfrikiye*valisi Dinar muharebede öldürüldü. *Berberiler Araplara*hücum etti Araplar, Barka'ya çekildiler ve ellerine geçirdikleri arazileri kaybetti.Tunus'daki*Kayravan*şehrini bıraktılar Araplara*büyük bir darbe yedi Yezid'in ölümüyle Araplar*İfrikiye'yi tekrar aldılar. 688'de Kays*tunusta ifkriyeyi zapt etti ve 690 Mama Muharebesinde Berberi*komutanı Kuseyle öldürüldü. *Yezid'in* Arabistan*seferi ve*Kuzey Afrika'da yenilgiye uğraması, Kuzey Afrika'yı almak için fırsat gören*Bizans tarafından iyi kullanıldı. İmparator*II. Justinianos*girişimlere başladı. 683'de Akdeniz'deki*Bizans donanması denizin hakimi oldu Rodos'u ve*Kıbrıs ele geçirildi Yezid 38 yaşında*Şam'ın Hevran köyünde bir*av*partisinde öldü. Üç buçuk yıl halifelik yaptı yerine Oğlu* Muaviye*halife oldu.
murataltug1985
01-10-2018, 08:35
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
01-10-2018, 08:36
Kaynak nurnet.org şehitlerin efendisi Hz. Hamza
*Şehidlerin efendisi olan Hazreti Hamza (ra), Peygamberimiz (sav)’in amcalarının en küçüğüdür.
Babası Abdulmuttalib, annesi ise Hale’dir. Annesi, efendimiz (sav)’in vâlidesi Hz.Âmine’nin amca kızıdır.Peygamberimiz (sav)’i emziren Lebeb’in cariyesi Süveybe Hazreti Hamza(ra)’yı da emzirdiğinden Hamza ra Peygamberimiz (sav)’in süt kardeşidir*Hz Hamza orta boylu, güçlü kuvvetli, heybetli, onurlu bir sahabedir. iyi bir avcı keskin bir nişancı, Kureyş’in en şereflisidir. Mazlum dostu cesur bir savaşçıdır Hamza Ebû Cehil’in Peygamberimiz(sav)’e yaptığı hakaret sonucu müslüman olmuştur.*Peygamberimiz(sav)Safâ tepesinde iken Cehil ve arkadaşları Peygamberimiz(sav)’e hakaret eder. Hazreti Hamza (ra) Peygamber efendimiz(sav)’e hakaret edilince, Kureyş kâfirlerine Kardeşime kötü söz söyleyen, kalbini inciten sen misin?” diyerek, boynundaki yay ile, Cehil’in başını yardı
*kâfirler Hazreti Hamza ya saldıracaktılar. büyük çarpışmadan korkan Cehil, “Dokunmayınız, Hamza haklıdır, Onun kardeşi oğluna kötü söyledim.” Aman, ona ilişmeyin Bize kızar da müslüman olursa Muhammed kuvvetlenir.” dedi. Hazreti Hamza müslüman olmasın diye, kafasının yarılmasına râzı oldu. Hamza, hatırı sayılır, kıymetli ve kuvvetli idi.*Hamza(ra), Peygamber(sav) efendimizin yanına gelip “Yâ Muhammed ( aleyhisselâm ) Cehil’den intikamını aldım. Onu kana boyadım üzülme, sevin” dedi.Peygamberimiz(sav) “Ben, böyle şeylere sevinmem.” buyurdu.Hamza “Seni sevindirmek, için, ne yapayım.” dedi.efendimiz(sav) “Ben senin îmân etmen ile, kıymetli bedenini Cehennem ateşinden kurtarman ile sevinirim.” buyurdu. Hamza müslüman oldu. *Hazreti Hamza(ra)’nın müslümanlığına Hazreti Muhammed(sav) çok sevindi, müşriklerse üzüldü. Müslümanlar, kuvvetlendi Hazreti Hamza(ra) cengâver, cesur, merd, pehlivan ve kahramandı Kureyş müşrikleri müslümanlara, eziyet edemediler Hazreti Hamza(ra)’nın kılıcından çekindiler.
murataltug1985
01-10-2018, 08:36
Kaynak nurnet.org şehitlerin efendisi Hz. Hamza
*Hamza(ra), Zeyd(ra) Enes(ra) Medine’ye hicret etti. efendimiz(sav) Medine’ye geldiklerinde, Mekke’li müslümanları Medineli Müslümanlarla kardeş yaptı. Hamza(ra)’yı, Zeyd ile kardeş yaptı. Hamza(ra) bu kardeşi zeydi çok sevdi muharebe zamanında her şeyini ona emânet ederdi.
*Mekke müşrikleri, hicretten sonra Evs kabilesi müşrikleriyle hac yollarını kapadılar. Peygamberimiz(sav) müşrikleri korkutmak için Şam ticaret yollarını kesmeye,Hazreti Hamza(ra)’yı gönderdi. Hazreti Hamza(ra) otuz kişiyle üçyüz kişilik müşriklerin üzerine yürüdü Ancak müşrik Cühenî müslümanlarla ve müşrikleri çarpışmaktan vazgeçirdi.*Bedir gazâsında 313 ashab 1000 müşrikle çarpışdı, Hamza(ra), Bedir’de Şeybe ile çarpıştı. Bir hamlede öldürdü. Utbe ve Adiyy’i öldürdü. Müşrikler, Ebû Cehil’i korudular Hazreti Ali(ra), Abdullah’ın kafasını kesti. müşrikler cehile benzeterek Kays’ı giydirdiler. Hazreti Hamza onu öldürdü. Bedir kahramanı Hamza(ra) Allah(cc) ve Rasûlün(sav)’ün hoşnutluğunu kazandı. *Allahü teâlâ bedirde meleklerini Peygamberimiz(sav)’e yardıma gönderdi. Melekler her vuruşta bir müşrik öldürdüler. Ebû Cehil öldürüldü. Müşrikler bozguna uğradı Mekke’ye kaçtılar Eshâbdan 14 kişi şehîd oldu. Bedir Savaşı, Peygamber efendimizin zaferiydi*Hazreti Hamza(ra), Kaynukoğulları gazvesine de katıldı. Peygamber(sav) Medinede Yahudilerle anlaştı. Ancak Yahudiler, Bedir savaşını hazmedemediler.Siz savaşın ne oldugunu bilmeyenlerle çarpıştınız” diyerek müslümanlarla Savaşmak için fırsat kolladılar.
*Kaynuka gazvesinin sebebi kuyumcuya giren bir kadına yapılan terbiyesizliktir.Kuyumcu kadının eteği iğnelenmişti iğneyle Kadın ayağa kalktığında üzeri açılan kadının feryatına bir müslüman giderek hakaret eden Yahudiyi öldürür. Yahudiler ise müslümanı şehid ederler.Peygamberimiz(sav) Yahudilerden antlaşmayı yenilemesini istedi. Yahudiler ise reddettiler.Peygamberimiz(sav) sancağını Hz. Hamza(ra) ya verip Kaynukalara gönderdi. Kaynukaoğulları teslim oldular
*Bedir in acısını unutmayan Kureyşliler savaş hazırlığına başladılar. Savaş için büyük bir kuvvet oluşturdular.Bedir bozgununu müşrik kadınlar erkeklerine yüklüyorlardı Kureyş kadınları da bu savaşa katılacaktı.Köle Vahşi mızrakta maharetli idi. Hz. Hamza(ra), kölenin sahibi Mut’i’nin amcası Adiyy’i Bedirde öldürmüştü. Kölesi Vahşi’ye Hz. Hamza(ra)’yı öldürürse kendisini serbest bırakacağını söyledi.*Peygamberimiz(sav), uhudda Medinede savunma savaşı düşünüyordu. Bedir Savaşı’na katılmayanlar düşmanla yüz yüze Medine dışında savaş istiyorlardı. Peygamberimiz(sav), ashabın isteğiyle Medine dışında savaşmaya karar verdi. sahabe efendilerimiz(ra) Peygamber(sav)’e muhalefet ettiklerinden pişman oldular ancak Peygamberimiz(sav) kararından geri dönmemiştir.
*Hazreti Hamza(ra) uhudda Medine dışında savaş taraftarıydı. Peygamberimiz(sav)e “sana kitaba Allah’a yemine ederim kılıcımla Medine dışında Kureyş müşrikleriyle çarpışmadıkça yemek yemeyecegim” demiştir Hazreti Hamza(ra) uhudda Cumartesi günü müşriklerle karşılastığında oruçluydu
murataltug1985
01-10-2018, 08:36
Kaynak nurnet.org şehitlerin efendisi Hz. Hamza
*Peygamberimiz(sav), uhud sabahında Rüyada, meleklerin Hamza’yı yıkadıklarını gördüm” diye buyurdu. Uhud harbinde efendimiz(sav), Hazreti Hamza(ra)’yı en önde zırhsız süvariler liderlikte vazîfelendirdi.Uhutda orduya savaş düzeni verildi. Kureyş bayraktarları Talha, Hazreti Ali(ra) tarafından, ikinci bayraktarı Osman Hazreti Hamza(ra) tarafindan öldürüldü.*Uhutta kureyş Sancaktarlarının ölmesi Kureyşlileri saşkına çevirdi Velid’in gayretleri sonuç vermedi Müşrikler, kaçdılar. Hazreti Hamza(ra) Uhud günü “ben Allah’in Arslanıyım” diyerek kılıç sallıyordu müşrikleri öldürmüştü.*Uhutta Kureyşliler bozguna uğrayıp kaçtılar Peygamberimiz(sav) okçulara Bizi koruyunuz yerlerinizden ölümüze kosmayınız, ganimet toplamayınız,bizi koruyunuz” buyurmuştu ancak okçular yerlerinden ayrıldılar. Birbirlerine Allah, düşmanı bozguna uğrattı müşriklerin ordugahına giriniz ganimet toplayınız” dediler okçular, komutanları Cübeyr’i dinlemediler “ganimetten nasib alacağız” diyerek yerlerini terk ettiler.
*Abdullah Cübeyr’in kuvvetini kaybettiğini gören Velid müşrikleri topladı uhud okçularının üzerine yürüdü. Cübeyr, okçulara dağılmamalarını söyledi. Müslüman okçular, Kureyş müşriklerini ok yağmuruna tuttu kahramanca savaştılar. ok bitince mızrak savaşı başladı kılıç kınından çıkdı.Şehid düşenler vardı. cübeyr şehit düştü Kureyş’in müşrikleri insanlığa yakışmayan bir davranışla Cübeyr’in karnını deşerek mubarek naaşa zarar verdiler.*Okçuların şehit edilmesiyle müslümanlar gâfil avlandı arkadan ve önden kuşatıldı Utbe’nin kızı Hind Hamza(ra)’yı öldürmek için Vahşi’yle anlaştı Vahşi hz hamzadan açıkça dövüşmekten korkuyor, gizlice pusu kuruyordu.Vahşi, Uhud Savaşını şöyle açıklıyor Ali Çok uyanık, girişken, çevik, bir adamdı”, Hamza’yı gördüm, kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu, kayanın arkasına gizlendim. Emmâr “var mı çarpışacak yiğit?‘ diye meydan okuyordu, Hamza “Allah ve Rasûlüne sen misin meydan okuyan?‘ diyerek ona göz açtırmadı, bacaklarından vurup yere serdi, hamzanın ayağı kayıp düştü mızrağımı fırlattım, böğründen vurdum.”*Hazreti Hamza(ra)’yı şehid eden Vahşiye mükafat olarak Hind üzerindeki takılarrını verir. Hazreti Hamza(ra)’nın yanına gelen Hind, onun burnunu ve kulaklarını keser, mubarek cesede işkence yapar, ciğerini parçalar.
murataltug1985
01-10-2018, 08:37
Kaynak nurnet.org şehitlerin efendisi Hz. Hamza
*Vahsi müslüman oluşunu anlatırken”Mekke’nin fethinden sonra Mekkede Rasûl-i Ekrem(sav)’i gördüm.Sen Vahşi misin?” Hamza’yı sen mi öldürdün bana yüzünü göstermemen mümkün mü dedi.çıkıp gittim. Rasûlullah(sav)’ın vefatıyla yalancı peygamber Müseyleme ortaya çıktı. bu herifi öldürüp günahımı öderim, diyerek Yemâmede Mûseyleme’yi öldürdüm.
*Allah Rasûlü(sav)’nün Hazreti Hamza(ra)’ya çok derin bir sevgisi vardı, elinde olmadan “Vahşi”ye olumsuz bir tutum sergiledi onu görmek istemedi
Hamza(ra) şehîdken oruçtu Peygamberimiz(sav) kendisi için “Seyyid-üş-şühedâ” şehîdlerin efendisi buyurdu. Ve cesedini meleklerin yıkadıklarını haber verdi. *Uhut savaşı bitmişti.efendimiz(sav) Hamza(ra)’nın mübârek cesedinin kesildiğini görünce dayanamadı.Mübârek gözlerinden yaşlar akarak şöyle buyurdu Ben şehîdlerin, Allahü teâlâ’nın yolunda can feda ettiklerine, kıyâmet günü şahidlik edeceğim. Onları kanlarıyla gömün Vallahi, kıyâmet günü mahşere yaraları kanayarak gelecekler. Kanlarının rengi, kan rengi, kokuları da misk kokusu olacaktır.” buyurdu.
*Peygamber efendimiz(sav) Cebrâil Aleyhisselâm Hamza için gökte Allah’ın ve Resûlünün arslanıdır diye yazıldığını haber verdi.” buyurdu.Hazreti Hamza(ra)’nın ve şehîdlerin cenâze namazı kılındı. Peygamber(sav) öldürülen her şehid ile beraber Hamza(ra)’nın namazını tekrarlamış o gün yetmiş iki defa onun cenaze namazını kıldırmıştır.
*Hazreti Peygamber(sav)’den dört yaş büyük olan Hamza(ra), öldürüldüğünde elli yedi yaşında idi. Peygamber(sav)’in ilk cenaze namazı şehit Hazreti Hamza(ra) dır Peygamberimiz(sav) hz hamzanın kabrini ziyâret edip Selâm verirdi. Mezardan “Ve Aleykümselâm Yâ Resûlallah” diye cevap gelirdi.
*Hazreti Hamza(ra), bir gün Efendimiz’e gelerek Cebraîl (as)’i görmek istedi Peygamberimiz(sav), Hamza(ra)’ya “O’nu görmeye dayanabilir misin?” diye sordu. Hazreti Hamza(ra) “Evet, dedi Efendimiz(sav) “otur öyleyse” buyurdu Cebrail (a.s.) Kâbe’ye indi. Peygamberimiz(sav) Hazreti Hamza(ra)’ya “Kaldır gözünü dedi, Hazreti Hamza(ra) Cebrail’in zeberced yeşil cevher aracılığıyla qayaklarını görünce bayıldı. Arkası üzerine düştü.
*Hazreti Hamza(ra) Peygamber(sav)’den şu hadisi rivâyet etmistir “Şu duayı hiç bırakmayın, “Allahümme inni es’eluke bismike’l-a’zam ve ridvânike’lekber“Büyük zatlar evliyalar hay ve diridirler. Onlar sadece günah ve ceset olarak ölürler. evliyalar ölüncede manevi hayatlarına devam ederler.*Şehitlerin efendisi Hazret-i Hamza(ra) sadece ceset ve beden olarak ölmüştür tüm şehitlerimizin maneviyatı ve ruhen yaşantıları devam etmektedir şehitlerimiz manevi olarak kendine sığınanlara yardım eder onlara şefaat eder doğruya sevkederler Allah hz hamzadan Uhud ve Bedir’de şehid olan sahabe efendilerimizden ve tüm şehitlerden razı olsun. Onların şefaatlerini efendimizin Ümmetine nasib etsin. Amin.
murataltug1985
01-10-2018, 08:37
Kaynak islamveihsan.com HZ. HAMZA (R.A.)
*Allah’ın Arslanı” ve “Şehitlerin Efendisi” Hazreti Hamza Peygamberimizin amcalarıdır. Peygamberimizin (s.a.v.) amcalarının en küçüğüdür. Babası Abdulmuttalib, annesi Hale’dir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) onu çok severdi. o, sadece amca değil, efendimizin süt kardeşiydi, çocukluk arkadaşıydı. birlikte büyümüşler, birlikte oynamış kardeşlerdi.Fahr-i kainat (s.a.v.)*Efendimizin can dostuydu*Hz. Hamza (r.a.) Mekke gençlerinin en kahramanıydı idi. ahlakî olarak yüceydi efendimizi sevip sayıyordu. büyük bir hasretle iman kafilesine katılmak istiyordu.örf ve adetler ona engel oluyor o tüm kalbiyle şehadet vaktini bekliyordu.*Sevgili Peygamberimize Cehil hakaret ediyordu Efendimiz sükût içindeydi Hz. Hamza (r.a.) avdan dönerken efendimize yapılan eziyetleri işitti ve Kâbe’ye geldi.*Hamza (r.a.) henüz iman etmemişti. Kureyş topluluğunda Cehile “Benim biraderimi inciten sen misin?”*diyerek yayı ile başını yardı Cehil’in adamları Hz. Hamzaya hücum edince Cehil Dokunmayınız!… Hamza’nın haklıdır. ben muhammede kötü sözler söyledim”*diyerek mani olur *Cehil Hz. Hamza’yı (r.a.) başından savar. Aman ona ilişmeyiniz. Bu hiddetle Müslüman olur. Muhammediler kuvvet bulur” der Cehil, Hazreti Hamza’yı (r.a.) Muhammediliğe düşürmemek için başı yarılmış iken dahi korkusundan intikam sevdasına düşmemiştir.
*Efendimiz’in huzuruna varan Hz. Hamza (r.a.) Cehil ile macerasını anlatır Efendimiz amcasına “Ancak iman ederse teselli bulacağını, söyler. Hz. Hamza (r.a.) derhal kelime-i şehadeti getirip İslâm ile şereflenir.*Hz hamzanın İslâm’a girmesiyle Müslümanlar kuvvet ve şeref bulur. Hz hamza Resûlullah’ı (s.a) himaye edeceğini tüm Kureyş’e ilan eder. Resûlullah’ın (s.a.v.) eline sancak verdiği ilk Müslüman Hazreti Hamza (r.a.)’dır. Bedir ve Uhud kahramanıdır Meydanlarda tek hamlede hasmını öldürür ve Kureyşin müşrik ordusuna tek başına dalardı. *Resûl(s.a.v.) Efendimiz Bedir’de “Kalk ya Ubeyde! Kalk ya Hamza! Kalk Ya Ali!” diye buyurdu üç arslan bedir meydanına atıldı Ubeyde (r.a.) Utbe’ye, Hz. Hamza (r.a.) Şeybe’ye, Hz. Ali (r.a.) Velidin üzerine yürüdü. Bunlar Araplar’ın en bahadırlarıydı Hz. Ubeyde ile Utbeyi yaraladılar ise öldüremedi Hz. Hamza (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) hasımlarını tek hamlede öldürdü. *Hz. Hamza (r.a.) Uhudun şehit kahramanıydı Kureyş’in en bahadır müşriklerinden otuzunu tepelemişti yirmiden fazla yara almış, Vahşi’nin mızrağı ile şehid olmuştu, Uhud’a şehit damgasını vurmuştu.Uhud artık hamzanındı Uhud onu sevmiş, o da Uhud’u sevmiş şehitlik mührünü basmıştı ne zaman Uhud anılsa “Seyyidü’ş-Şüheda” Hz. Hamza (r.a.) da anılır olmuştu ALLAH SAKINANLARLA VE İYİLİK YAPANLARLA BERABERDİRLER”
*Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şehitler için Uhud vadisine indi. amcasını görünce dişlerini sıktı, gözlerini kapattı insanlığın vahşiliğini düşündü. Bir ölünün organları nasıl parçalanırdı tasavvur edemedi. hiç öfkelenmeyen Peygamberimiz ashabıyla intikam yemini etti *Cenab-ı Hak,uhut günü şu ayetleri indirdi Rabbın yoluna, çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Doğrusu Rabbın, sapanları bilir. O doğruyu da bilir. ceza vermek isterseniz, aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz sizin için daha iyidir. Sabret. üzülme. endişe etme. Allah sakınanlar ve iyilerle beraberdir(NahI, 125-128)*Uhudda nazil olan âyetler Allah’ın (c.c) Hz. Hamza’ya (r.a) en iyi ikramıdır Cenab-ı Hak şefaatlerine mazhar eylesin. Amin.
murataltug1985
01-10-2018, 08:38
Kaynak islamveihsan.com
HZ. HAMZA (R.A.) NASIL MÜSLÜMAN OLDU?*
*Hz. Hamza Kureyşte çok önemlidir Güçlü, kuvvetli yapısıyla, cesaret sahibi er kişidir Kureyş’in müşrikleri ondan korkup çekinirlerdi. reis değildi ama savaşçı avcı,cesaretli, ve güçlüydü, kuvvetiyle haksızlığa karşı koyar, dürüstlüğü ile zulme boyun eğmezdi Peki Hz. Hamza nasıl Müslüman oldu?
*Allâh Resûlü Kâbe’de Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini tilâvet buyuruyordu. Cehil, Peygamber’e hakâret etti bir kadın, durumu Hazret-i Hamza’ya bildirdi:
Hazret-i Hamza, Kâbede mel’ûn Cehl’e mânî oldu. habîsin başını yardı Cehl’in başından kanlar akdı. îman düşmanı, canından endişeyle kaçtı müşrikler Hamzadan korkuyorlardı. Kureyş’in pehlivanları hamzadan çekinir ve karşısına çıkamazdı
*Hazret-i Hamza, Âlemlerin Efendisi yeğeni Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellemın yanına giderek intikâmını aldım yâ Muhammed artık rahat ol dedi.BEN SENİN MÜSLÜMAN OLMANLA SEVİNECEĞİM!”*Resûl Efendimiz ise, amcası hz hamzaya Ey amca! Ben asıl senin Müslüman olmanla sevineceğim!”*deyince, Hazret-i Hamza’nın gaflet perdeleri aralandı. yiğitler yiğidi, te*bessümle mübârek yeğenine baktı ve O’nun nûruyla aydınlandı ve kelime-i şehâdet getirdi.
*Hazret-i Hamza -radıyallâhu anh Peygamberimizden iki yaş büyüktü ve O’nun hem amcası hem de süt kardeşi idi.sallâllâhu aleyhi ve sellem Ey amca! Ben senin Müslüman olmanla sevineceğim!”*buyurmakla, onun hidâyetiyle mes’ûd olacağını belirterek, mühim olanın, fânî dünyâ hayâtı değil, ebedî ukbâ hayâtının önemli olduğunu ifâde etti İslâm’ı yücelten hizmetleri, şahsî menfaatlerimize tercih etmeli ferdî hususlardan çok, dînî hizmet ve gayretlerle huzur bulup sevinmeliyiz *Hazret-i Hamza’nın*-radıyallâhu anh- Müslüman olduğunda Hazret-i Ebûbekir ve Efendimiz, Mescid-i Harâmda insanları İslâm’a dâvet etti -sallâllâhu aleyhi ve sellem ise Ey Ebûbekir sayımız çok az. buyurdular. Hz Ebûbekir insanları Allâh’a îmâna dâvet ettiler müşrikler Hz Ebûbekir’in ve Müslümanların üzerlerine yürüdü onları dövmeye başladılar. fâsık Utbe, Ebûbekir’in ra yı çiğnedi, yüzünü demir ayakkabısıyla tekmeledi.hz Ebûbekir’in her tarafı kan içindeydi. Kabîlesi Teymoğulları, müşriklerin elinden onu zor kurtardı
*Müslümanlık hızla yayılıyordu ve Hz Hamza gibi bahâdırların İslâm’a girmesiyle müşrikler “−Muhammed’in iyice ciddîleşti, işlerimizi karıştırdı. Sihirde, kehânette, en âlimimiz O’nunla konuşsun” dediler.Utbe Efendimiz’e gitdi Allâh Resûlü onu sessizce dinledi Sonra da beni dinle buyurdu.Besmele çekerek Fussilet Sûresi’ni okumaya başladı. secde etti Utbenin hali çok değişmişti Utbe Vallâhi, muhammedin sözlerini şimdiye kadar işitmemiştim. O ne şiir, ne sihir, ne de kehânettir!
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
yüz çevirirlerse de ki sizi, Âd ve Semûd’un başına gelen yıldırımla îkâz ettim.»*(Fussilet, 13) ayetini okuyan hz muhammedin okuduğu ayetleri dinleyen utbe şöyle diyordu okumasın diye elimle ağzını tutarak, akrabâlığımıza yemin ettim. Muhammed’in her sözü aynen vukû bulurdu üzerimize azâb ineceğinden korktum.*Utbe kureyşlilere şöyle demişti Ey Kureyş cemaati Gelin dinleyin muhammedi kendisiyle bırakın, aradan çekilin onu Araplar öldürürse, O’ndan kurtulursunuz. Şâyet hâkim olursa, O’nun hâkimiyeti sizin hâkimiyetiniz, kudret ve şerefi sizin kudret ve şerefinizdir Böylece Muhammed sâyesinde insanların en mutlusu olursunuz!” dedi.Kureyşliler: Ey Velîd! O seni sihirlemiş!” deyince Utbe: Benim fikrim budur. Siz nasıl istiyorsanız yapın dedi.
murataltug1985
01-10-2018, 08:38
Kaynak islamansiklopedisi.info
VAHŞÎ b. HARB(وحشي بن حرب)
*Uhud’da Hz. Hamza’yı şehid eden ve müslüman olan Habeşli köle, sahâbîdir Habeşistanlı ve Kureyşli Mut‘im’in kölesidir. Mut‘im Uhudda Vahşî’ye, Bedir’de amcası Tuayme’yi öldüren Hamza’yı öldürürse hürriyetini vaad etti. Bedir’de öldürülen Hâris in kızı Vahşî’nin âzatlığı için Hz. Muhammed, Ali veya Hamzayı öldürmesini istiyordu Hamza’nın organlarından gerdanlıkla Mekke’ye döneceğini söyleyen Süfyân’ın karısı Hind Bedir’de babasını, kardeşini ve amcasını öldüren Hamza’yı ortadan kaldırana takılar ve altınlar vaat etti *Vahşî, Uhud Savaşı için müşriklerle yola çıktı. Uhud’da çatışmalar başladı Vahşî bir kayanın, arkasında pusu kurarak hz Hamza’yı gözetliyordu. Hz. Hamza müşrik Sibâ‘ yı öldürdü vahşi mızrağını fırlatarak onu şehid etti; ciğerini söktü Hind ona ödüller verdi Hind Hamza ve şehidlerin organlarını gerdanlık ve halhal olarak taktı.
*Uhud savaşında zafer kazanamayan müşrikler hz Hamza’nın öldürülmesiyle bedirin intikamını almıştı. Vahşî âzat edildi; Hind onu ödüllendirdi. Vahşî müslüman olunca hürriyeti için Hamza’yı öldürmekten başka çaresinin bulunmadığını Uhud’a sadece bunun için katıldığını söylemiştir *Uhud’daki galibiyet haberini Mekke’ye ilk ulaştıran kişi Vahşîdir Ardından Hendek Gazvesi’ne katıldı Ensârî’yi şehid etti Mekke’nin fethinden sonra Tâif’e kaçtı. Peygamberimiz kendidine ölüm fetvası vermişti Vahşîye Hz. Muhammed’in İslâm’a girenleri affettiği bildirilince Medine’ye gitti Resûl-i Ekrem’in huzurunda müslüman oldu. *Vahşî, Resûlullah’ın huzurunda İslâm’a girmek istediğini günahkâr olduğunu söyledi Resûl-i Ekrem, “Kim tövbe edip iyi davranışlarda bulunursa şüphesiz o kişi tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner” âyetini okumuştur (el-Furkān). Vahşî, “Ey Allah’ın resulü küfr işledim. Allah bunu hasenata çevirir mi?” diye sormuş, Resûlullah Allaha ortak koşulması dışında bütün günahları bağışlar âyetiyle (en-Nisâ) cevap vermiştir.
*Vahşî, Allah’ın dilediğini affedeceği bildiriliyor, beni bağışlamayı diler mi deyince, Hz. Peygamber, “Ey nefisleriyle haddi aşan kullarım! Allahtan rahmetden ümit kesmeyin, Allah günahları bağışlar. Şüphesiz O bağışlayan, çok esirgeyendir” âyetini okudu(ez-Zümer) Vahşî’nin endişeleri gidmiş, İslâm’a girmiştir sırada Vahşî’den amcasını nasıl şehid ettiğini anlatmasını isteyen Resûlullah Vahşî’yi cezalandırmadı. amcasının katledilişini hatırlamak istemedi vahşinin gözüne görünmemesini istedi.*Vahşî islama girince Velîd kumandasında Yemâme Savaşı’na katıldı yalancı peygamber Müseylimeyi Vahşî mızrağıyla yere düşürdü Zeyd ile Dücâne müseylimenin kılıçla başını kesti Müseylimenin ölümüne sevinen Vahşî’ “Hamza’yı öldürmekle insanların en hayırlısının kanına girdim, Müseylime’yi öldürmekle de insanların en kötüsünü ortadan kaldırdım” dediği nakledilir. *Vahşi Hâlid ra ile Yermük Savaşı’na katıldı Dımaşk’ın fethinde bulundu. Dımaşk’ta yaşadı, Humus’un fethine katıldı ve yerleşti. Ölümüne kadar Humus’ta yaşayan, Vahşî Hz. Osman devrinde vefat ettiği
murataltug1985
01-10-2018, 08:38
Kaynak resulullah.org Vahşî bin Harb (r.a.)
*Vahşî nin Hz. Hamza’yı şehit edişinden yıllar geçti... zaman içinde müşrikler zayıflamış, İslam güçlenmişti.Vahşî, Hz. Hamza gibi İslam mücahidini katletmenin suçluluğunu ıstırabını hissediyordu.Mekke Müslü*manlarca fethedildi. Vahşî Tâif’e kaçtı…*Tâifliler, İslamı kabul için Re*sû*lul*lah’a gidiyordu. Vahşînin dünyalar başına yıkılıyordu. Taif İslamlaşıyor.. Vahşî korkuyordu. Hz. Muhammed’in (a.s.m.), amcasının katilini öldüreceğine inanı*yordu. “Acaba nereye kaçsam” diye düşündü. Şam’a yada Yemen’e mi girmeliydi Acaba Müslümanlar hangisini fethedecekdi..
*düşün*celer içinde kıvranırken, Vahşî’ye şöyle de*diler Yazıklar olsun Sen bilmiyor musun kim müslüman olursa öldürülmez günahlarından dolayı hesaba çekilmez.”Vahşî artık rahatlamıştı. Re*sû*lul*lah’a gitmeye karar verdi. Acaba Hz. Muhammed (a.s.m.) kendi*sine nasıl muamele edecekti?*Re*sû*lul*lah’ın huzuruna çıkan Vahşî, Şehadet getirdi. Hz Resûl başını kaldırdı Sen Vahşî değil misin?” diyen İslam’ın Yüce Peygamber’i kızgınlık göstermeksizin, “Buyur, otur.” dedi. amcam Hz. Hamza’yı nasıl katlettiğini anlat dedi. Ve Re*sû*lul*lah şunu söyle*di Ey Vahşî! Sen gözüme görünme!”*Fahr-i Kâinat Efendimiz, Vahşî’yi her görüşünde, İslam’ın bahadırı amcası Hz. Hamza’yı hatırlıyordu. Buna kalbinin dayanması mümkün değildi. Çare olarak vahşiyi görmek istemiyordu
Vahşî, artık “vahşi” olmaktan kurtulmuş, hidayete ermiş Sahabe olmuştu. “Hazret” diye anılacaktı. Hz. Vahşi Radıyallahü Anh denecekti. İman insa*na kazandırıyordu! Vahşetten kurtuluşa, “vahşi”likten nura çıkarıyor*du…*Vahşî İslam’a girince sonsuz hakikate sımsıkı sarıldı ki, eski kötü anıları unuttu. Yalancı Pey*gamber Kezzâb ile savaşacaktı. Vahşî, harp meydanına koştu İslam düşmanları, ile savaştı küfür içindeyken bir İslam erini katletmişti. ıstırab ciğerini dağlıyordu. Vahşî’nin elinde, Hz. Hamza’yı şehit ettiği mızrağı vardı.Yalancı Peygamber Müseylime, tüm gücüyle hücum etti Vahşî, mızrağını Mü*seylime’ye sapladı ve cehenneme gönderdi. *Müslümanların başın*daki yalancı peygamber müseylime öldürülmüş Vahşî’nin saadete ulaşmış şöyle diyordu Cahiliye zamanımda insanların en hayırlısını, Müslüman olduktan sonra da insanların en şerlisini öldürdüm.”
murataltug1985
01-12-2018, 09:12
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ
ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*
Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım
Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985
01-12-2018, 09:13
Kaynak ülkücüdünya.com
HAZRETİ ÖMER'İN ŞEHİT EDİLMESİ
*Halkını seven ve sevilen, adalet sembolü Hazreti Ömer Radîyallahû Anh'ın suikastte hançer ile şehit edilmesi inanılacak gibi değildir rıza kazanmak her insanın işi değildir. Hazreti Ömer bütün Arapları memnun etmiş hakimiyetindeki İran halkına adaletiyle kendisini sevdirmişti. İran saltanatına son vermiş, sarayları yıkmıştır Adalet sembolünün fetihleri namertleri kızdırmış bir namerdin hançeriyle şehit edilmiştir*İran fethedilince müslümanlar, çok çocuğu hizmet ehli olarak Medine'ye getirmişlerdir. Hazreti Ömer Fars fethedilince Hükümdar Hürmüzün servetini ganimet olarak dağıtmış ve kendisi de sade bir vatandaş gibi Medine'de ikamete etmiştir.
*farslı köle Lü'lü Muğirenin kölesi idi Hazreti Ömer çarşıda gezinirken karşısına çıktı. Efendisinin haraç aldığını söyledi. Ömer Ra Haracın ne kadar?"
Günlük iki dirhem Hz Ömer Ne iş yapıyorsun?" Marangozluk, nakkaşlık ve demircilik Hz Ömer
hünerli işe iki dirhem haracı neden çok görüyorsun?" dedi ve İmkanım olsa rüzgârla çalışan bir değirmen bile yaparım dermişsin Köle
"Bir gün senin için yel ile çalışan bir değirmen yaptıracağım, doğuda ve batıda dillere destan olacak" dedi ve ayrıldı. *Hazreti Ömer e bir köle bir şey anlatmak istedi" Ka'b Hz Ömer e Ey mü'minlerin emiri! Günlerini say, üç gün sonra bir kölenin elinden ecel şerbeti içeceksin" dedi. Hazreti Ömer Nereden biliyorsun?" dedi Tevrat'ta yazıyor" dedi Hz Ömer bir köle sabah namazında saflara girip, elindeki hançerle hz ömeri şehit etti
*Hazreti Ömer yaralı hâlde eve geldi oğlu Abdullah'a katili bulmasını söyledi. bir tabip çağrıldı.artık hz ömer son nefesini vermek üzereydi Kasım 644 te hz ömer aldığı altı hançer yarasından kurtulamadı. cenazesini Hz.Suheyb kıldırdı. Hilafeti on yıl, sürdü rivayete göre şehit Hazreti Ömer Aleyhi Vesellem ve Hazreti Ebu Bekir gibi atmışüç yaşında öldü hususu da vardır.
murataltug1985
01-12-2018, 09:13
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar
*Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) mihmandarı ve Eshâb-ın büyüklerindendir. Ensârdandır. “Eyyûb Sultân” olarak tanınır. İsmi Hâlid olup, babasınınki Kelîb, annesininki Kâ’b idi. anne tarafından nesli aleyhisselâm ile birleşir. Hazrec kabilesindendir Medine’de Melik Tübbe’nin evinde doğdu. Melik Tübbe, Hazreti İbrâhim’in dininden olup, Yemen’de Resûlullahtan yediyüz sene önce yaşadı.
*Ensari ra Son Peygamber Hz Muhammed’in Medine’ye geleceğini buraya yerleşti. aleyhisselâm için dahi binalar yaptı, îmân etti Hz Resûl Medine-i Münevvere’ye gelince Melik Tübbe’nin ve Hazreti Hâlid’in ikâmet ettiği evin bahçesine devenin çökmesiyle Peygamberimiz Resûlullah bir hadîs-i şerîfte*“Tübbe’ye sövmeyiniz, çünkü O mü’min idi.”*buyurdu.*Hazreti Ensârî, 620 de Hac mevsiminde îmânla müslüman oldu. 621de ikinci Akabe Biatinde aleyhisselâm sohbeti ile şereflendi. Ashabdan oldu. Hanımı Ümmü Eyyûb Müslüman olup, Peygamberimize hizmet ile şereflendi. Üç erkek, bir kız çocuğu vardı. Eyyûb, Abdurrahmân, Hâlid erkek; Amre de kız çocuğudur.
*aleyhisselâm Hicret’ten sonra ondört gün Kubâda kaldı. Neccâroğulları’na haber gönderdi. Resûlullah Cuma namazını kılıp, Medine’ye hareket etti Medinedekiler Resûlullah geldi! Resûlullah geldi!” deyip, sevinç gözyaşları döküyordu Medinenin uluları Peygamberimizin devesi Kusvaya sarılarak: “Yâ Resûlallah, buyurun ailemizde misâfir olun diyordu. *Resûlullah da*“Deveyi bırakın. o me’murdur. diye teşekkür ediyordu. Deve Neccâroğulları yurduna çöktü. Peygamberimiz,*“Akraba evlerinden hangisi yakındır?”*diye sordu Neccâroğullarından Ensârî “Yâ Nebîyyallah! Benim evim yakındır, işte evim, bu da kapı”, diyerek Resûlullahı davet etti.
Peygamberimiz aleyhisselâm Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evinde Mescid-i Nebevî, hücreler ve odalar bitinceye kadar kaldı. *Hz Eyyûb-i Ensârî, efendimizin muhafızlığını yaptı. hanımı Ümmü ve annesi Resûlullah’a hizmet ettiler. Mihmandarlık Hz Âdem’den kıyâmete kadar, hiç kimseye nasip olmayan bir şerefti, Ensârî’ye nasip oldu. Kendisine hadîsler söylenmiştir. Medine ahalisi, hz Ensârî’nin evine geldi. içinde Musevî âlim Selâm da vardıSelâm, aleyhisselâm ın cemâl-i şerîfine bakıp; “Bu yüz yalancı yüzü değildir” diyerek, hemen müslüman oldu.
murataltug1985
01-12-2018, 09:13
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar
*Hz ensari Buyurdular ki: Bir defasında Resûlullah ile Hz Ebû Bekir’e yemek götürdüm.aleyhisselâm Yâ Eyyûb! Ensârdan otuz kişiyi davet et”*buyurdu. yemek azdı otuz kişi yemek yediler ve doydular. imânları kuvvetlendi bîat ettiler. Altmış kişi davet ettim bir mucizeydi, yemek azalmadı*altmış kişi Resûlullah’ın huzûrunda davet ettim. Geldiler, yemek yediler. Hz Resûlun mucizesini tasdîk ettiler doksan kişi yemek yediler. Yemeğe hiç el sürülmemişti. Resûlullah’a yemek yapıp, gönderirdik Kalanını, geri gönderdiğinde ben ve Ümmü Eyyûb, Hazreti Resûlun elinin değdiği yerden yemek yer ve bereketlenirdik. *bir gece, yapıp gönderdiğimiz soğanlı ve sarımsaklı yemeği Resûlullah geri çevirmişti. elinin izi yoktu feryâd ile yanına gittim. “Yâ Resûlallah babam, anam sana feda olsun akşam yemeğini geri çevirdiniz. ben ve Ümmü Eyyûb, sizin yediğinizle bereketlenmekteydik.” Resûlullah buyurdular ki;*“yemeği kokudan yemedim O yemek haram değildir kokusundan Siz onu yiyiniz.”*buyurdu. “Peygamberimizin keşkek yemeğini çok sevdiğini Hazreti Eyyûb hazretleri rivâyet etmiştir.
*Resûlullah Medine-i Münevvere’de bir kuşluk vakti, müslümanların gözbebekleri Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk ve Hazreti Ömerbile karşılaştı. Üçü hz Ensârînin evine gittiler. Bahçede çalışan Eyyûb-i Ensârî koşarak geldi. Yâ Resûlallah! Hoş geldiniz. Arkadaşlarınızla safa geldiniz” dedi hurma ağacından bir salkım getirdi. üç çeşit hurma vardı. Hazreti Resûlullah*“Yâ Eyyûbvsalkımdaki kuru hurmaları ayır”*buyurunca; “Yâ Resûlallah! Emîr sizindir. Ancak, size hayvan kesip, et ikram edeceğim.” *Resûlullah da;*“Eğer hayvan keseceksen, sütlü hayvan kesme” Eyyûb-i Ensârî ra oğlak kesip, kızarttı. Resûlullah Yâ Eyyûb bir parça da kızım Fâtıma’ya götür, Peygamberimiz*“Bütün ni’metler, ekmek, et, hurma, taze hurma ne güzel. Bu ni’metler şükür ister.”*Nefsim, yed’i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ni’metler yüzünden, kıyâmet günündensuâl olunacaksınız”*
*ni’metleri yerken “Bismillah”, doyduğunuzda Elhamdülillahillezi eşbaanâ ve en âme aleynâ fe efdâle” diyerek Cenâb-ı Hakk’a şükür ve duâ ediniz. Cenâb-ı Hakk’ın verdiği rızık, bu sebeple, size kifâyet eder.”*
*Efendimiz “Yâ Eyyûb! Yarın bize gel”*buyurdu hz Resûl Eyyûb-i Ensârî radıyallahü anh hazretlerini çok severdi , o’na bir câriye ihsân etti Yâ Eyyûb Bu câriye hakkında Allahü teâlâdan hayır iste. bu câriyeden hayırdan başka birşey görmedik”*hz ensari Fahr-i âlem hazretlerinde hayır görüyorum. O hayır ancak bu câriyeyi âzad etmektir.” deyip cariyeyi âzad etti. Hz Ensârî aleyhisselâm için, hergün sofra hazırlarardı izzet ve ikramıyla çok yükseldi.*Hazreti Eyyûb-i Ensârînin Ensâr-ı kiram ve, Eshâb-ı kiramdandı Mihmandârdı aleyhisselâm ve yakın arkadaşlarına ev sahipliği yaptı Bedir, Uhud, Hudeybiyye tüm gazvelere katıldı Resûlullahın hayır duâlarına kavuşdu. sancakdardı Sancaktâr-ı Resûlullah ünvanı ile şereflendi
murataltug1985
01-12-2018, 09:14
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar
*efendimiz, Eshâb-ı kiramı âhiret kardeşliği yaptırdı, Zeyd ile Mus’ab hazretlerini arasında âhiret kardeşliği akdi yaptırdı. Zeyd hazretleri Cemel ve*Sıffînde Hazreti Ali’nin yanında Kumandanlık yaptı ve Hazreti Ali şehîd oluncaya kadar hep yanındaydı. Suriye, Filistin muharebelerinde Mısır ve Kıbrıs’ın fethinde bulundu. şecaatli ve pek kahraman idi.
*Hz zeyd Hurmalarını çalanı yakalayınca çaldıklarını sana helâl ederim. Ancak şartım var. zararından kurtulmalısın zarardan kurtulmanın çaresi Haşr sûresini okumaktır buyurmuştur zeyd Çok cömert di Evi açıkdı. Elindekini Allah yolunda verirdi. Köleleri ve câriyeleri âzâd eder, ihsânda bulunurdu. Sünnet-i seniyyeye bağlı idi. Dünyayı sevmez ve hoşlanmazdı. *Hz zeyd Resûlullah’ın vefâtıyla Ravza-i mutahhara’da ağlardı.imâm olup, yanındakilere namaz kıldırırdı arkadaşlarına: “Şeytân kalbime vesvese etti bana, insanların arasında imamlığa müstehak senden başkası yoktur. Sen insanlardan efdalsin, dedi ve bundan sonra mecbûr olmadıkça imamlık yapmayacağıma kalbimi riyadan koruyacağıma söz verdim” buyurdu.
*Hz Eyyûb-i Ensârî aynı zamanda ilim ve takvâda sahibiydi Vahiy kâtipiydi Sahâbîler kendisinden ilim ve hikmet dersleri almış, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerde kendisine müracaat etmiştir Kurra-i Kirâm’dan yani, Kur’ân-ı ezbere bilenlerdendir kırâat âlimidir. her gittiği yerde Mihmandâr-ı Nebevî” olarak hürmet görmüştür.*Hz ensari Hz Ali’nin, hilâfetinde iken Basra vâlisi Abdullah ın yanına gitmiş. İbn-i Abbas ona hürmet etmiş ve konağını tahsis etmiştir. Basra’dan ayrılırken konağın kıymetli eşyaları hediyye edilmiş. kırk bin dirhem gümüş kırk köle ihsân edilmiş köleler âzâd edilerek paraları geri dağıtılmıştır *Muâviye zamanında Mısır’ı ziyâret eden hz Eyyûb-i Ensârî hürmet ve alâka ile karşılanmıştır. Mısır Vâlisi Ukbe akşam namazında imamlığa gecikti. Namazı geç kıldırdı. Cemâatteki Ensârî Vâliye “Ey Ukbe, Resûl-i Ekrem’in şu sözünü duymadınmı Ümmetim, akşam namazını yıldızların gökyüzünü kaplamasına kadar tehir etmedikçe hayır üzeredir, yahut fıtrat üzeredir.”*Hazreti Ukbe, akşam namazını niçin geciktirdiniz?” diye sordu
*Ukbe ( radıyallahü anh ) meşgûliyeti sebebiyle gecikmenin vâki olduğunu ifade etti, hz Ensârî Yemîn ederim ki, senin bu yaptığını görerek halkın da böyle yapardı. Zehabına düşmesinden endişe ederim” vâliyi ikaz etti.*Hz ensarinin Mısır seyahatinin sebebi hadîs-i şerîfi, tahkîk etmekti.aleyhisselâm ın hadîsini Peygamberden duyan Hz Ukbe’den başkası kalmamıştı. Ensârî, Ukbe’yi dinlemek istediğini söyledi. Ukbe hadîs-i şerîfi anlattı: Resûl-i Ekrem buyurdu ki:*“Her kim bir mü’minin kusurunu örterse, Cenâb-ı Hak da kıyâmetde onun kusurunu örter.”*Hazreti Ebû Eyyûb için, Allah yolunda cihâd için cepheye gitmek ne ise, bir hadîs için uzun yollar katetmekde mukaddes bir vazîfeydi.
murataltug1985
01-12-2018, 09:14
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar
*Hazreti Eyyûb, dört halife devrini yaşamıştır Muâviye’nin İstanbul fethine yetişmiştir. aleyhisselâmın İstanbul fetih müjdesini sır gibi saklıyordu. Yaşı ilerlemişti kalbi müjdeye kavuşma şerefi ve heyecanıyla dolu idi. Hicretin ellinci senesinde Mısırdan İstanbul önlerine kadar geldi Ensârî, çarpışmalar sırasında hastalandı ve yatağa düştü. bir an önce iyileşip, savaşmayı arzuluyordu.
*Ordu kumandanı Yezîd hz ensariyi bizzat ziyâret etti. Hz Ensârî ecelinin yaklaştığını hissetti efendimizin şu hadîs-ini rivâyet etti Kostantiniyye kalesinde bir recul-i sâlih defn olunacaktır”*Şayet burada vefât edersem, cenâzemi Ordunun gidebileceği yerin en ileri noktasına defn edin.” Mihmandâr yerini görmüş müslümanların hayâli İstanbul fethine bir adım yakınlaşmıştı Ensârî rûhunu Rahmân’a teslim etdi. Vasıyyetiyle askerler nâşını ordunun en uç noktasına taşıdılar. Tekbir ve duâlarla defn ettiler.
*Hazreti Eyyûb-i Ensârî sağlığında göremediği fethi vefâtından sonra kabrinde temaşa etmişti İstanbul’un manevî fâtihi hz Ensârî, istanbul topraklarını asırlardır şereflendirmiş ve nurlandırmıştır. kumandan Yezîd, mezarına zarar gelmemesi için, Bizans Kayserine elçi gönderdi. yatanın Peygamber Mihmandarı olduğunu ve Ona gelecek zararla, İslâm dünyâsındaki kiliselerin yıkılıacağını söyledi yezidin tehdidi büyük Sahâbî olması sebebiyle, Hıristiyanlar mezara zarar verememiştir, müslümanlar mezarı ziyâret ederek manevîyat dilemişlerdir. *İstanbula çok sefer düzenlenmiştir. her defasında korunan şehir feth edilememiş, fetih şerefi genç Fâtihe nasip olmuştur. Fâtih Hân İstanbul’un manevi fatihi büyük âlim ve gönül sultanı Akşemseddîn hazretlerine: “Ey muhterem Hocam Târih kitaplarında , Peygamberimiz Muhammed Mustafa hazretlerinin mihmandarı hz Ensârî’nin mübârek kabri, buradaymış kabr-i şerîfin yerini bulmak arzusundayım” buyurmuştur Akşemseddîn, genç fatihe Sultanım geceleri şu semtte nûr inmekte o nûrun indiği yerde, mübareğin kabr-i şerîfi olsa gerektir” buyurdu.
*Akşemseddin ile genç fatih hz ensarinin türbesine geldiler. Akşemseddîn Evet, Hz Ensârî’nin rûh-u ile şimdi mülakat ettim, İstanbul’un fethini tebrik edip, Beni zulmetden küfürden kurtardın.” buyurdu
Fâtih Hân ve Akşemseddîne Efendim! Kabri şerîfin yerini tayin buyurunuz türbe yapalım” dedi. Akşemseddîn Burasını kazınız. İnşâallahü teâlâ, iki arşın sonra yazılı bir mermer çıkacaktır. orası Hazreti Mihmandâr Ensârî’nin kabr-i şerifidir” buyurdu. *Sultan Mehmed Hân, hz Ensârînin kabrine bir türbe, Akşemseddîn ve ailesine odalar ile câmi-i şerîf yaptırdı. Burası tüm müslümanların ziyâretgâhıdır Üçüncü Selim Hân Eyyûb Sultan Câmii’ni yaptırdı. İlk Cuma namazında Sultan Selim de vardı Eyyûb Sultan Câmii’nin son tamiri 1960 da başvekîl Menderes yaptırdı.
murataltug1985
01-12-2018, 09:14
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar
*Şefaatle kerem kıl, yâ Ebâ Eyyûb el-Ensârî
Hazreti Eyyûb el-Ensârî, efendimizden 150 hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bunlardan şunlardır:
Hazreti Hâlidin oğlu Abdurrahmân muharebede dört esîrin katlini emretmişti. Dördünün oklarla can vermesini istemişti. Ensari Abdurrahmân’ı ikaz etmiş ve aleyhisselâm ın işkenceli ölümleri nehy ettiğini duydum” hadîs-i şerîf nakletmiştir.
*Bir adam Resûlullaha gelerek, “Yâ Resûlallah, bana nasîhat eder misin?” dedi. Resûlullah nasîhat isteyen o adama şöyle dedi:“Namazını kıldığın zaman, dünyâya veda ediyormuşsun gibi ol, özür dileyeceğin bir söz söyleme, insanların elindekinden ümidini kes.“Kim Allaha ortak koşmadan ibâdet eder, namazı kılar, zekâtı verir. Ramazanda oruç tutar büyük günahlardan sakınırsa,onun için Cennet vardır.”*Eshâb-ı kiram, “Yâ Resûlallah! Büyük günahlar nelerdir?” diye sordular. Resûlullah buyurdu ki:*“Allah’a ortak koşmak, müslüman bir kimseyi öldürmek ve cihâddan kaçmaktır.*şevvalde oruç tutan bütün sene oruç tutmuş olur.Kılınan her namaz hatalara bir set çeker.helaya giden kıbleye yönelmesin
Akşam namazında, yıldızlar doğmadan acele edin
Sadakanın efdali,*akrabaya verilendir.
din kardeşini, üç günden daha fazla terk etme birbirinizden yüz çevirmek helâl olmaz. Bunların
en hayırlısı ilk önce selâm verendir.“Bir mücâhidin, düşmana hücum ve akın ederken güneşin doğması ve akşam üzeri harbten karargâhına dönmesi Allahü teâlâ indinde, güneşin doğup, battığı bütün dünyâ mal ve mülkünden daha efdal, daha hayırlı ve sevâbdır.”
murataltug1985
07-08-2018, 21:44
Kaynak sahabelerin hayatı android programı
HZ EBÛ BEKİR ra
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdi Azaptan azad edilmiş mânâsında "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anıldı "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr babasının ki Ebû Kuhafedir
Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçüktür İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan hanif" bir tacir di, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. servetini, kazancını İslâma harcamış sade bir şekilde yaşamıştır. Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesini İslâm için harcamıştır.
Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâmı dâvete başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanların İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah onun görüşünü tercih ederdi.Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemliydi. Ticaretle uğraşıyor, kültürleri ile tanınıyordu. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.
Muhammed (s.a.s.) ın büyük dostuydu sık müşâvere ederlerdi. câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve sevmezlerdi, tefekkür ederlerdi.
Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiğinde ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinde kimle konuştuysa tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz kabul etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye benzetme yapmıştır.
Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, hayırda en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekkede güçlü kabileleri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Zinnire, Ümmü Ubeys bunlardandır. Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizlice devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma iman etmiş, oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur.
Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirtip Mekke'ye dönmüşlerdir. Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."demişti
onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişeden rivâyetle, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler Hz. Ebû Bekir'e gelince "O dediyse doğrudur." demiş Ebu Bekir'e; ihlâslı, yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. "O, ne iyi arkadaştı " o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir.
Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir.
Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğunda bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına geldiler. Rasûlullah şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir Allah onu görünmez askerlerle desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadı Mağarada üç gün kalan yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar.
Ebû Bekir mağaradaki günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırınca Kureyş casuslarını gördüm. Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu.
Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir hummaya tutuldu. Hastalık ilerleyince Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua etti Hz. Ebû Bekir ve hasta sahâbîler iyileşti
Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildi Ebû Bekir'in kardeşi Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte çarpıştığı savaşlarda Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.
Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Uşeyre gazveleriyle düşmanlar itaat altına alınmıştır.
Bütün gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almıştı onun "veziri" gibi idi.
Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.Rasûlullah'ın amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan müşrikdi. kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu.
Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bizans İmparatoru, Şam'da Hicazı istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlıkla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu orduya kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldı ve ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu.
Ebû Bekir, Rasûlullah'ı alnından öptü "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarıda Ömer'i susturdu Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah l hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).
Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" Hz. Ebû Bekir konuşmasıyla insanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, halife tayini için bir araya gelmişlerdi Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirler Ensâr ile konuşuldu ve hilâfet hakkında müzakereler yapıldı Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ubeyde'nin ortasında durdu ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi.
Hz. Ömer'in ve yanındakiler Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir hutbe okudu Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşti, Hz. Ebû Bekir Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlattı . Hz. Ali bey'at haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydi evden fırlayıp Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Râsulullah'ın Ebû Bekir ile Ömer hz ali arasında ihtilâflar, meydana gelmişse de onlar dâima birlikteliklerini devam ettirdi Anlaşmazlıklarda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Ebû Bekir yumuşak ve sâkinken, Ömer serttir. Ama her zaman birlikteydiler Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam savaşlarda kararlarda namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır
Hz. Ali, Rasûlullah'ın vasiyetini ölünceye kadar yerine getireceğini söylemiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden çıkış olmamıştır. Hz. Peygamber ölmeden yazılı bir ahidname bırakmamış, Hz. Ebû Bekir'in faziletini konuşmuş, hasta yatağındayken onu İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından önemsiz görmüş Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir
Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğruyu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Ansı Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmıştır.
Rasûlullah'ın hazırladığı, Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir. O ordusuna verdiği öğütlerde Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.
Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine sıcak bakmamışsa da ona hak vererek, Kur'ân âyetlerini toplatmıştır Rasûlullah zamanında inen vahiy, kâtiplerince ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu Kur'ân hâfızı idi. yazılı âyetler dağınıktı, kurrâ azalınca Kur'ân'ın muhafazasında endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında âyetlerin getirilmesini emretti. şâhitlerle âyetler doğrulanıyordu bütün âyetler toplandı Mushaf" meydana getirildi. Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.
Hilâfeti iki sene üç ay gibi kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm büyük bir gelişme gösterdi Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördü. hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Rasûlullah'ın yanına -defnedildi. bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sıradadır yumuşak huyludur, çok düşünüp az konuşur tevâzu sahibidir
Hz. Âişe'nin rivâyetinde gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostuydu Ebû Bekir'in Mirâcda sergilediği sonsuz bağlılık ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (
Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında dizine yatıp uyumuş Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılık örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakınıdır Rasûlullah'ın insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi
son hutbede, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Ebû Bekir sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. hilâfetinde kendisine karşı muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur
Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümünde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını tatbik etmiş; kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- Müslümanlar otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir.
Mâlî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve kazâ işlerini Hz. Ömer, kâtipliğini Zeyd b. ve Hz. Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Necran,, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mal'de toplanmıştır.Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdandır., yanılıp yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiştir
Hutbe ve öğütleri
Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var...
Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur...
bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur...
Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir...
Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz .
murataltug1985
07-08-2018, 21:45
Kaynak mumsema.org
Hz. Ebubekirin Efendimiz arasında geçen kıssalar
Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.)
Hz. Ebubekirin nesebi:
Hz. Ebubekirin adı Abdullah, künyesi Ebu Bekirdir. Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir. Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır. Baba ve Anası tarafından nesebi efendimizle birleşir. Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethiyle Müslüman olmuş 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir.
Hz. Ebubekir Kureyştendir. Teymidir. Cahiliyedeki ismi Abdülkabe idi. Müslüman olunca efendimiz ona Abdullah ismini verdi Efendimizi ilk kabullenenlerdendi miracta tereddütsüz tasdik etti sıddık namına hak kazanmıştır Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. Kimi islama davet etti isem tereddüt etmişlerdir. Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir
Hz. Ebubekir zaten islamdan önce nezih bir hayat yaşıyordu. İyiliği sever faziletten ayrılmazdı. Cahiliyet devrinden uzak kalmıştı Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur. Efendimizde Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir. Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür. Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır. Buhayra nereden geldin diye sorar. Ebubekir Mekke’den Kureyş kabilesindenim diyince buhayra
rüya doğru ise kabilenden nebi gelecek ve sen nebinin veziri olacaksın dedi. Hz. Ebubekir rüyasını efendimiz gönderilinceye kadar gizledi efendimize delilin nedir diye sordu. Efendimiz Şamda gördüğün rüyadır buyurdu. Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti.
Hz. Ebubekir kureyşte sayılır sevilirdi. Dostlarına İslamı anlatmış onlar onun himmetiyle Müslüman oldu Hz. Ebubekir efendimizden hiç ayrılmadı bütün malını İslam yolunda harcamıştır. Efendimiz şöyle anlatır.Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsun dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah onun evine gider sohbet ederdi.Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı.Bilal kızgın kumlarda yatırılır, göğsüne taşlar konur o halde bırakılırdı. Habbab yanmış kömürlere yatırılırdı. Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü. Ebu Fukeyheni’nin ayağına ip takılır kumlar ve çakıllarda sürüklenirdi. Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı.
Züneyre işkencelere maruz kalırdı. Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı. Ümmü Abisi onlardan biri idi. Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve servet sahibiydi. unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesiydi
Müşrikler kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptılar Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumlara yatırmış göğsüne kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce çok üzülmüş Hz. Bilal’i satın almış ve azad etmiştir. Hz. Ebubekir kendini efendimize siper eddi onu korudu müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başladı Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkıştı
efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Mukayt efendimizi abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir kurtarmıştır.
Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara değildi Hz Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istedi O nüfuz ve mevki sahibi idi Onu bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi Hz Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu Kureyş İslama mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler Hz Ebubekir karar verip yola çıktı Berkül Gımad mevkiinde İbnüd dağneye rast geldi İbnüddağne Hz Ebubekire sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu fikrinden vazgeçirmiştir
İslam tarihindeki en mühim hadise olan hicrette Hz Ebubekir ailesinin rolü büyüktür Müslümanlar Medine’ye hicret edince Hz Ebubekir de hicret için izin istemişti Rasulüllahta dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur Müşrikler efendimizi öldürmekte karar alınca Cebrail efendimize hicreti tebliğ eddi efendimiz yatağına Hz Aliyi bırakarak Hz Ebubekir’e gitti ve yola çıktılar Efendimizle sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar Mağarada delikten bir yılan başı çıkınca sıddık efendimize zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan sıdıkkı ısırdı Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz tükürüğünü yaraya sürerek acısını dindirdi
Hz Ebubekir’in oğlu Abdullah geceleri efendimizin yanında bulunur gündüz Mekke’ye gelip haber toplar, çobanları koyunları efendimiz ve arkadaşının izlerinde gezdirip izlerini yok ederdi Efendimiz ve Hz Ebubekir Medine’ye ulaştıklarında yine arkadaşı yanında idi ve efendimizin vefatına kadar bu böyle devam etti Bir gün Rasulullah huzurunda Hz Ebubekir sinirlice gelince kardeşiniz bmünakaşa etmiş buyurdu Sonra Ebubekir Ya Rasulüllah Ömer ile münakaşa ettik pişman oldum ve kusurumun affını Ömer’e rica eyledim fakat o beni af etmedi Bende Rasulüllaha geldim dedi Efendimiz üç kere Allah seni mağfiret etsin buyurdu Hz Ömerbpişman olarak sıddıkın evine gitti onu evde bulamadı Rasulullaha gitti
Hz Ebubekir Efendimizin Hz Ömer e kötü bir muamelede bulunmasından korktu Rasulullaha diz çökerek bu olaya ben sebep oldum demek istedi
Rasulüllah Hakk Teala beni hak peygamber gönderdi hz ebubebekir, ise sadıktır dedi Ve Ebubekir nefsini ve malını Allah yolunda feda etti buyurdu siz benim sahibimi, arkadaşımı bana terk ediciler misiniz diye efendimiz iki defa tekrarladı Ebubekir’e ilişmeyiniz, buyurdu ve Ebubekir’e kimse dokunmadı ilişmedi”Rasulüllah buyurdu:
uyuyordum, kendimi bir kuyuda gördüm Allahın dilediği kadar su çektim Kuhafe’nin oğlu geldi kovayı aldı, iki kova su çekti Allah Teala onu kurtardı: kova büyüdü ve onu Hattab’ın oğlu Ömer eline aldı, kuvvetlice çekti Onun çektiği su ile havuz dolmuş idi Su içmek isteyenler her taraftan onun etrafında toplanmışlardı
Bu hadise efendimizden sonra halifeliğe Ebubekir, daha sonra ise Hz Ömer’in geçeceğini ve Hz Ömer zamanında fetihlerin çok olacağını göstermiştir
Bedir savaşında Müslümanlar baba ile oğul amca ile yeğen karşı karşıyaydı Hz Ebubekir de karşısında Müslüman olmamış Abdurrahman’ı gördü Abdurrahman babasına karşı kılıcını sıyırmıştı Hz Ebubekir evlat sevgisi ve babalık şefkatini kenara bırakıp ona karşı yürümek istedi Efendimiz (sav) dur Ya Ebu Bekir sen benim görür gözüm işitir kulağımsın buyurarak onu men etmiştir Rasulü Ekrem hicretin on birinci yılında gece yarısı cennetül bakiye gidip oradaki medfun sahabileri ziyaretten dönünce kırgınlık hissetti, gün hastalığı arttı Efendimiz hastalığında Hz Aişe’nin yanında kalırdı
Rasulüllah akşam namazını kıldırdıktan sonra; yatsı namazında Hz Ebubekiri namazla vazifelendirdi
Hz Aişe; efendimize babasının namaz kılarken ağlayacağını belirtmiş efendimi kararını bozmamış ve buyurmuştur itirazdan vazgeç! siz nisa taifesi değil mi Hz Yusuf’un sahibelerisiniz hakikatin hilafına izhar etmekte Züleyhaya benzersiniz Haydi emrediniz, Ebubekir’e namaz kıldırsın Buyurdu
Efendimizin vefatında ashab arasında bunalımlar yaşandı Hz Ömer kılıcını sıyırıp kim Hz Peygamber öldü derse başını alırım diyince Hz Ebubekir onu susturdu, efendimize salat ve selam getirerek buyurdu Ey nas! Rasulüllaha tapan bilsin ki ölmüştür Allah buyurmuştur ki: Muhammed (sav) bir peygamberdir Ondan evvel nice peygamber gelmiştir O ölürse siz geri mi döneceksiniz Kim geri dönerse Allah’a zarar vermez Allah islamiyete nimete ve şükredenlere mükafat verir Bu sözler insanları teskin etti ve efendimizin defni ile meşgul oldular
Rasulü Ekrem’in vefatından sonra ensar Hz Ebubekir, Ömer ve Ubade halkın yanına vardılar Topluluk biz ensarız ilahi davanın yardımcılarıyız siz muhacirler içimizde bir taifesiniz bizi kökümüzden uzaklaştırmak mı istiyorsunuz dediler
Hz Ömer cevap vermek istedi sıddık mani oldu ve konuştu Ey Ensar siz faziletlere sahipsiniz, fakat hakikat şudur ki Araplar kureyşin başkanlığında toplanırlar, başkasına vermezler, size iki zattan birini tavsiye ediyorum biri Hz Ömer diğeri Hz Ebu Ubeydedir Hz Ömer sıddık gibi bir insanın cemaatin riyasetine geçmeyi katiyyen kabul etmeyeceğini söylemiş ve Hz Ebubekiri’n eline sarılarakbbiat etmiştir Ardından bütün Müslümanlar biat etmişdir
Hz Ebubekir halife seçilince minbere çıkıp
Ey Nas! en iyiniz olmadığım halde başınıza geçtim Vazifemde yardım ediniz Yanılır isem doğruyu gösteriniz Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir zaif hakkını alıncaya kadar kuvvetlidir Bir millet Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete düçar olur fenalık revaç bulursa millet fenaya uğrar Allah ve peygamberine itaat ettikçe bana itaat ediniz itaat etmezsem itaatiniz lazım gelmez Haydi namazınıza Allahu teala cümlenizi rahmetine layık kılsın Hz Ebubekir halife olarak ilk işi Üsame ordusunun sefere gönderilmesi idi Sıddık köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa onu yine gönderirim buyurmuştur
Efendimiz vefat etmeden sahte peygamberler çıkmış Sıddık onların hepsini bertaraf etmiştir
Kuran hafızlarının savaşlarda şehit düşmeleri ve sayılarının azalmasıyla deri, kemik, taş, dal parçalarına yazılan Kuranı Kerim Hz Ömer ve Ebubekir’in gayretleri ile Zeyd bin sabitin gözetimi altında altı ay zarfında bir araya getirildi
Hz Ebubekir Müslümanların riyasetinde kısa bir süre kalmış çok büyük işlere muvaffak olmuştur Efendimizin vefatıyla sahte peygamberlerle büyük bir metanetle mücadele edip onları bertaraf etmiş İslamın düşmanı Bizans ve Sasanilerle karşılaşmıştır Hicretin on dördüncü yılında Hz Ebubekir’in sıhhatini en çok sarsan efendimizin vefatı olmuştur Bundan sonra gün be gün erimiş Vazifesini Hz Ömer’e bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır
Uzuna yakın orta boylu kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı, seyrek sakallı idi Aşkullah haşyetullah, muhabbetiyle mahzun idi Bedenen zaifl ancak kuvvet sahibi idi cildi ince, göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi sakalının üst kısmı hafifti Peygamber efendimiz buyurdular ki: Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz
Hz Ebubekir ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:senin yüzüne bakmak
kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamakbHz Ömer ra bana üç şey sevdirildi:iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek eski kaftan giymek Hz Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi:aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek
Hz Ali ra dünyadan üç şeyi sevdim: misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak İbni Abbas ra :Bana da üç şey sevdirildi: mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak Hz Hasan ra: Bana üç şey sevimli geldi: geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek
Hz Hüseyin ra: üç şeyi sevdim: Allah’a Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet
Hz Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir: Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam Hz Aişe bana sevimli gelen üç şey: ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak Hz Fatıma ise: yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet
murataltug1985
07-08-2018, 21:49
Kaynak sorularlaislamiyet.com
RİDDE SAVAŞLARI
Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından sonra dinden dönüp islama savaş açanlara karşı yapılan askerî harekâtlardır Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatını duyan Yemen ve Necid kabileleri zekât ödemeyi reddederek isyan ettiler. Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatı ile ortaya çıkan karışıklıkdan istifade eden bazı kimseler peygamberlik ilan etmişler kendilerine inandırdıkları kalabalıkları peşlerine takarak islamı tehdit etmişlerdi Rasûlüllah (s.a.s)'in sağlığında onun boyun eğen ancak imanın kalplerine yerleşmediği bedevîler, onun vefatıyla cesaretlenmiş ve kalplerindekini açığa çıkarmışlardı. onların durumu âyet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed "İman ettik" derler. Sen onlara şöyle de: "Hayır! İman etmediniz. Siz ancak, müslüman olduk deyin. Çünkü iman henüz kalbinize girmemiştir" (el-Hucurât, 49/ 14).
İrtidat hareketlerinin başlamasıyla başkent Medine düşmanlarla kuşatılmıştı Yahudi ve Hristiyanlar, ortaya çıkacak fırsatlar için müslümanların durumunu izlediler. Tarihçiler müslümanların dehşet verici durumunu "Müslümanlar, peygamberlerini kaybetmeleri ve azlıkları ve düşmanlarının çokluğu yüzünden sanki şiddetli soğuk, yağmurlu karanlık gecede sahrada kaybolmuş koyun sürüsünü andırıyordu" demektedirler. Medine'nin tehdit altında bulunmasını ileri süren kimseler, Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından az önce yola çıkan Usame'nin ordusunu seferden alıkoyması için Ebu Bekir (r.a)'a müracaat ettiler. İslâm devletinin başına geçmiş olan Hz. Ebu Bekir son derece net ve kararlı bir ifade ile bu tavsiyeyi yapanlara; Bilsem ki kurtlar burada beni parçalayacak; Usame'nin ordusu için Rasulullah (s.a.s)'nin emretmiş olduğu şeyi uygulayacağım" dedi ve orduya yoluna devam etmesi için emir verdi.
İlk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sağlığında Yemen'de ortaya çıktı. Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden el-Ansî, topladığı kuvvetlerle Necran ve San'ayı, yirmi beş gün savaşarak ele geçirdi. fitne bir alev gibi, Hadramevt'ten Taif, Bahreyn ve Ahsa'dan Aden'e kadar her yeri kapladı Hadramevt'te toplanan müslümanlar endişeli beklerken, Rasûlüllah (s.a.s)'in, Yemende bulunan müslümanların tamamına yönelik, Esved'e karşı savaşılması emri bölgeye ulaştı. dinin korunması, mürtedlere karşı savaşılması, Esved el-Ansî'nin savaşta veya gizlice ortadan kaldırılması ve emrin İslam'da sebat eden bölgedeki tüm müslümanlara ulaştırılması gibi talimatlar yer almaktaydı
Rasûlüllah (s.a.s)'in emri San'a'daki müslümanlara ulaştı suikast ile Esved el-Ansî, Firûz adındaki biri tarafından öldürüldü Kenan bölgesi tekrar islama girmişti. Onun öldürüldüğü haberi Medine'ye Rasûlüllah (s.a.s)'in vefat ettiği günün sabahında ulaşmıştı Peygamber (s.a.s)'in ölüm haberi üzerine, Müseyleme ve Tuleyha, peygamberlik iddiasıyla çıktılar, Tay ve Esed kabileleri Tuleyha'yla dinden döndüler. Gatafan, Uyeyne b. Hısn'ın başkanlığında isyan etti. Uyeyne: "Esed ve Gatafandan bir peygamber, bize Kureyşten olan bir peygamberden daha sevimlidir. Muhammed öldü. Tuleyha ise hayattadır" diyerek, Tuleyha'ya tabi oldu Havazinliler zekâtlarını ödemeyeceklerini bildirdiler. irtidat haberleri Medine'ye ulaştı
Ebu Bekir (r.a), elçiler göndererek İslâm'a dönmelerini sağlamaya çalıştı ve Usame'nin ordusunu bekledi. Abslar'la, Zubyanlar'ın Medine'ye saldırmaları üzerine tehlikeyi yok etmek için faaliyete geçti kabile elçileri Medine'ye gelerek, namaz kılacaklarını, ancak zekât'ı ödemeyeceklerini bildirdiler. Ebu Bekir (r.a) elçilere; "Zekat olarak vereceğiniz hayvanların, bağlanacakları ipleri vermediğiniz taktirde bile sizinle savaşacağım" şeklinde cevap verdi Hz. Ebu Bekir (r.a) tarafından reddedilen elçiler Medine'de müslümanların azlığını kabilelerine bildirdi . Ebu Bekir (r.a) mürtedlerin Medine'ye saldırabileceklerini anladığı için tedbirler aldı.
düşman birliklerinin şehre girişini önlemek için Ali (r.a), Talha (r.a), Zübeyr (r.a) ve İbn Mes'ud (r.a)'ı yollara yerleştirdi ve herkesi mescidde topladı. o, düşüncesinde yanılmamıştı mürtedler gece vakti harekete geçdi. yolları bekleyen birlikler onlarla savaşarak şehre girmelerini engelledi Hz. Ebu Bekir (r.a) mesciddekilerle geri püskürttü mürtedlerin uyguladıkları bir yöntemle müslümanların develeri ürkmüş ve geri dönmüştü Mürtedler, müslümanların korkarak geri döndükleri zannına kapıldılar ve Zül-Kassa'daki birliklerine haber gönderdi Ebu Bekir (r.a), geceyi savaş hazırlığı ile geçirdi tabya düzeni ile yola çıktı. Merkezinde Ebu Bekir (r.a)'ın bulunduğu ordu yaya olarak hızlı bir yürüyüş yaptı ve fecirde düşmanın bulunduğu yere geldi.
Onlar hiçbir şeyden habersiz dururken, müslümanların ani saldırısıyla çok sayıda ölü bırakarak kaçdılar. Hz. Ebu Bekir, kaçanları Zül-Kassa'ya kadar takip etti. Mukarrin'i bir miktar askerle orada bıraktı Medine'ye döndü. İrtidat eden Absoğulları ile Zubyanoğulları, yenilginin acısıyla kabileleri içerisindeki müslümanları öldürmeye ve müslümanlara saldırmaya başladı Ebu Bekir (r.a) hiddetlendi ve müslümanları öldüren mürted kâfirlerin, öldürdükleri müslümanlara karşılık olarak korkunç bir şekilde öldürüleceklerine dair yemin etti müslümanların moralleri düzeldi ve irtidat edenlerin bir bölümü tekrar İslâma döndü zekat mallarını Medine'ye göndermeye başladılar. kırk gün sonra Usame Medine'ye geldi.
Hz. Ebu Bekir kuvvetlerinin başına geçdi, Zül-Kassa'ya hareket etti. Hz. Ebu Bekir (r.a)'ın savaşa çıkmasını doğru bulmayanlar ona müracaat ederek Medine'de kalmasını istediler. Halife Ebu Bekir (r.a)'a bir şey olursa, kritik durumun müslümanlar için felakete dönüşmesinden endişe ediyorlardı. Ebu Bekir (r.a); müslümanları bizzat koruyacağını söyleyerek bu teklifi reddetti Yolda kendisine katılan komutanlarından Mukarrinoğlu Numan, Abdullah ve Suveyd kardeşlerle Ebrak denilen yere ilerledi ve savaşta kaybeden Abslar ve Benu Bekr'ler dağılarak uzaklaştılar. Günlerce Ebrak'da kalan Ebu Bekir (r.a), Zübyan'ları mağlup etti ve topraklarını ganimet olarak değerlendirdi bu arazileri Benu Zübyan'lar için yasak bölge ilan etti. Onun bu galibiyeti üzerine mürtedlerin çoğunluğu tekrar İslâm'a döndü.
Ebu Bekir (r.a), itaat altına aldığı bu kimselere karşı Rasûlüllah (s.a.s)'in sünnetine uyarak yumuşak davranmıştır. dağılan Abs ve Zübyan kuvvetleri peygamberlik iddiasındaki Tuleyhaya gittiler. Tuleyha, Buzaha'da karargâh kurdu. Medine'ye dönen Ebu Bekir (r.a) savaş hazırlıklarına girişti ve orduyu on bir kısma ayırarak her birine bir bayrak verdi Buna göre, Halid b. Velid, Buzaha'da bulunan yalancı peygamber Tuleyha ile savaşacaktı İkrime Müseyleme ile mücadele edecekti, Halid b. Said, Suriye taraflarına; Amr b. el-As, Kuzâ'aya karşı yürüyecek; Huzeyfe Deba halkıyla savaşacak; Havazinliler'i itaat altına alacak; Yemen'in Tıhame bölgesine; Hadramî, Bahreyn'e gidecekti.
Ebu Bekir (r.a), orduyu Zül-Kassa'da taksim etti komutanlar bölgelerine geçti. Hz. Ebu Bekir irtidat eden kabileleri İslam'a davet ediyordu mürtedlere karşı gönderdiği komutanlara talimatlar verdi. Bu talimatlar; Allah'dan korkmaları, Allah'ın emri dışına çıkanlarla savaşda gayretli olmaları; savaştan önce düşmanın İslam'a davet edilmesi; karşı tarafa fayda ve zararların izah edilmesi; emirlere uyanların sözlerinin kabul edilerek iyi muamelede bulunulması; ganimetin şer'i kurallara göre taksimi ve müslümanlara her hal ve durumda iyi davranılması Tuleyha, Beni Esed e mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s)'in son zamanlarında peygamberlik iddiasında bulunmuştu. O, bağlı bulunduğu Esedoğullarına kendisine Cebrail'in geldiğini söyleyerek bazı tuhaf şeyler uyduruyordu
onlardan kendisine tabi olmalarını istiyordu. Kendisine tabi olanlara namaz kılarken secde etmeyi yasaklıyor ve Allah'ın buna ihtiyacı olmadığını ve, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. Kabilecilikten dolayı çok sayıda Arap ona tabi oldu" Fezare ve Gatafanlılar Taybe'nin güneyinde toplanmış Tay kabilesi topraklarının sınırda beklemekte idiler. Tuleyha'nın mensup bulunduğu Esed oğulları ise Sumeyra'da toplanmıştı. Medine'yi tehdit etmişlerdi. halifenin başındaki kuvvetler tarafından, önce Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye uğrayan grup Sumeyra'dan ayrılıp, Gatafan ve diğer kabilelerle birleşerek Tay kabilesi arasında bir su kenarı olan Buzaha'da karargah kuran Tuleyha'ya iltihak etti.
Tuleyha Tay kabilesinin Cedile ve Gavş boylarına adam göndererek kendisine iltihak etmelerini emretti. bir bölümü acele olarak onun yanına hareket ettiler; Ebu Bekir (r.a), Halid b. Velid'e Taylıların üzerine yürümesi, Buzaha'da toplananlarla savaşması,ve Butah'a yönelmesi talimatını verdi. Halid'den önce, Hatem Medine'de kabilesini üzerlerine gelen orduyla korkuttu Halife'ye itaate çağırdı. Onlar, çağrıya uyarak, Halid'den eman almasını ve mühlet vermesini istediler. Onlar, kabilenin mensuplarını, Tuleyha'nın öldürmesinden korkuyorlardı. Halid zaman tanıdı. Taylılar, Halid'le birleştiler. Cedileliler de İslam'a dönüp Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin beşyüz kişinin iltihakıyla daha da güşlenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nın üzerine yürüdü.
Halid b. Velid Tuleyha ile savaştı Tuleyha'nın yanında Uyeyne komutasında yedi yüz kişilik Fezareli asker vardı. Savaş şiddetlendi Tuleyha Cebrail'in savaşın sonucu hakkında haber verdiğini düşmanlarınla karşılaşacaksın. Başlangıçta ve sonunda savaşı kazanacaksın. Değirmen gibi insan öğüten kanlı bir savaş... unutamayacağın bir söz" getirdi" dedi. Uyeyne askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam yalancıdır. Savaşı bırakıp geri dönün" emrini verdiğinde adamları ona uydu. Savaşı kaybeden Tuleyha, Suriye'ye kaçtı. Kelb kabilesine gitti. Esed oğulları ve Gatafanlıların tekrar İslâm'a döndüğünü duyduğu zaman o da iman etti. Hz. Ebu Bekir (r.a) vefat edinceye kadar, Kelblilerin arasında yaşamaya devam etti Tuleyha onun vefatından sonra Medine'ye gitmiş Ömer (r.a)'a bey'at etmişti. Tuleyha Hz. Ömer döneminde Kadisiye ve daha sonraki savaşlarda akıl almaz kahramanlıklar göstermiş ve bu sefer gerçekten iman etmiş İslam için hayatını sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamıştır.
murataltug1985
07-08-2018, 21:54
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**HAZRETİ EBÛ BEKR-İ SIDDÎK
Peygamberlerden sonra, Eshâb-ı kiramın ve insanların en üstünüdür Peygamber Efendimizden 2 yıl 3 ay küçüktür. Fil vak’asından sonra m. 573 yılında dünyâya gelmiştir. Müslüman olmadan önce adı, Abdüluzzâ veya Abdulkâ’be idi. Peygamberimize îmân ettikten sonra ismini “Abdullah” olarak değiştirdi. 38 yaşında müslüman olmakla şereflendi efendimizin vefâtıyla halife seçildi. Hilâfeti 2 sene 3 ay 10 gün sürdü. 63 yaşında iken hicretin 13. (m. 634) yılında Pazartesi günü hastalandı. 15 gün hasta yattıktan sonra vefât etti. Vasıyyeti üzerine, hanımı Esma yıkadı. Cenâze namazını Hazreti Ömer kıldırdı. Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu Hücre-i Se’âdete defn edildi.
Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. efendimizin kayınpederi, Hazreti Âişe’nin babasıdır. Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’ın efendimize sadâkat ve sevgisi vardı. Vefâtına, Peygamberimizden ( aleyhisselâm ) ayrıldığından duyduğu aşırı üzüntüsü, gammı ve hasreti sebep oldu. Çünkü O’na karşı sevgisi ve bağlılığı kelimelerle tarif edilemezdi efendimiz Ebû Bekir’i ( radıyallahü anh ) çok severdi. O’nun için Sen Allahü teâlânın Cehennemden atîki*azâd ettiği kimsesin”*ve*“Cehennemden atîk olan*âzâd edilmiş kimse görüp sevinmek isteyen kimse, Ebû Bekir’e baksın”*buyurması bunun alâmetidir.
Ebû Bekir’in annesi Ümmül Hayr-ı Selmâ’nın evladı olmuş ise de yaşamamış olduğundan, Hazreti Ebû Bekir doğunca, annesi kucağına alıp, Kâ’beye götürmüş ve yaşaması için “Allahım bu çocuğu ölümden Âzâd edip bana bağışla!” diye duâ eyleyince; Kâ’be’nin her yanında “Yâ Emetellah, sana müjdeler olsun çocuğun yaşayacak, seni sevindirecek Tevrat’da adı Sıddîk olarak bildirildi” nidası geldi. Ona Atîk ismini verdiler., soy ve sopunda ayıp ve kusur herhangi bir şey görülmedi
Hazreti Ebû Bekir, ilk imâna gelen, müslümanlıkla şereflenen hür erkektir. Kadınlardan ilk imâna gelen Hazreti Hadîce, kölelerden Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hazreti Ali’dir.
Müslüman olmadan evvel, gençliğinde de Resûlullah’ın arkadaşı idi. Büyük bir tüccârdı. Bütün malını, evini barkını Resûlullah’ın uğrunda harcadı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), İslâmiyeti kabûl etmesine kadar 38 senelik hayatında asla içki kullanmamış, putlara tapmamış, her türlü sapıklıktan, hurafelerden kaçınmış, iffetiyle ve güzel ahlâkı ile tanınmıştı. Kavmi arasında sevilen ve saygı gösterilen birisiydi, fakîrlere yardım eder, muhtaçları gözetirdi. Dürüst tüccârdı. Herkesin ona sonsuz bir itimadı vardı.Hazreti Ebû Bekir’e Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ), Peygamberliğini bildirip müslüman olmasını teklif ettiği zaman, tereddüt etmeden İslâmiyeti kabûl etmişti. Babası, annesi, çocukları ve torunları da müslümanlığı kabûl etti.
Peygamberimizi görüp Eshâb-ı kiramdan olmakla şereflendiler. Eshâb-ı kiramdan hiçbiri, böyle bir şerefe nail olmamıştır. Hazreti Ebû Bekir, İslâmiyeti kabûl etmeden yirmi sene önce, “Gökten dolunay inip, Kâ’be-i muazzama’ya gelmiş parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden birine düşmüş, sonra parçalar bir araya gelerek gök yüzüne yükselmişti. Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) evine düşen parça , gök yüzüne yükselmemişti. Hadîseyi gören Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) evin kapısını kapamış ay parçasının gitmesine mani olmuştu.”Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) rüyadan uyanmış, sabah olunca, hemen, yahûdi âlimlerine anlatmıştı. O âlim cevabında: “Bu karışık rüyalardan biridir,
tabir edilmez” demişti.
Fakat bu rüya, Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) zihnini kurcalamış yahûdinin cevabı, O’nu tatmin etmeyince yolu rahib Bahîraya uğramıştı. Bahîra’ “Sen neredensin?” dedi. Hazreti Ebû Bekir “Kureyştenim” diye cevap verince, Bahîra: “Mekke’de peygamber ortaya çıkıp hidâyet nûru, Mekke’nin her yerine ulaşacak, sen O’nun veziri, vefâtından sonra halifesi olacaksın” deyince Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) hayret etmişti. rahib, O’na ulaş. Şu anda vahy geldi. Mûsâ aleyhisselâmın da Rabbi olan Allah hakkı için, herkesten önce îmân eyle!” Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bu rüyasını ve Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya kadar kimseye söylememişti.
Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ), peygamberliğini açıklayınca, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) efendimize koşup, “ peygamberliğine delîlin nedir?” diye suâl etmişti. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“Bu nübüvvetime delîl, o rüyadır ki, bir yahûdi âlimden tabirini istedin. O âlim karışık rüyadandır, itibar edilmez dedi. Sonra Bahîra rahib doğru tabir etti.”*buyurarak, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) hitaben:*“Ey Ebû Bekir! Seni Hüdâya ve Resûlüne davet ederim.”buyurmuştu. Hazreti Ebû Bekir, “Şehâdet ederim ki, sen Allahü teâlânın resûlüsün ve senin peygamberliğin hakdır cihanı aydınlatan nûrdur.” diyerek, O’nu tasdîk edip müslüman olmuştu.
Muhammed aleyhisselâma peygamberlik emri geldiğinde, sırrı kime söyler, kime açıklarım diye düşünmüş efendimizin, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) ile, yakın arkadaşlığı ve sevgisi vardı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) çok akıllı ve doğruyu görmesiyle de meşhûrdu., Peygamber efendimiz nübüvvet sırrını O’na açmak için evden çıkmıştı.
Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da şöyle düşünüyordu: “Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç uygun değildir. hiçbir zarar ve fayda vermeye kadir olmayan bir heykele ibâdet etmek, akıllıca bir iş değildir. Yerin ve göğün yaratıcısı buna râzı olmaz. Bu düşünceyi ise, Muhammed’den ( aleyhisselâm ) başkasına arz etmek lâyık değildir. olgun ve akıllı, doğru görüşlü olduğu tecrübe edilmiştir. Yarın, ziyâret için O’na varayım, bu hâli arz edeyim. O ne derse, öyle amel edeyim!”
Bu düşünce ile Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) sabahlamış, efendimize varmak için evden çıkıp, yolda karşılaşmışlar, “Sözleşmeden birleştik” demişlerdi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) şöyle söze başlamış “Bir meşveret için, sana geliyordum.”*Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da: “Ben de, bir fikir sormak için yanınıza geliyordum” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm )“Söyle yâ Ebâ Bekir”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Sen her işte öndersin, önce sen söyle!” dediler. efendimiz:*“Dün, bana bir melek görünüp, Hak teâlâdan emir getirdi. Bende. Bugün sana geldim. Seni, İslâm dinine davet ederim. Ne dersin?”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “İslâmiyete önce beni kabûl eyle! Çünkü, dün gece sabaha kadar bu fikirde idim. Şimdi ise bu sözü işittim” dedi.
Peygamber efendimiz sevinip, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) İslâmiyyeti anlattı Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) kabûl edip, mü’minlerin serdârı oldu. Hazreti Ebû Bekir, Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden önce ticâret için Yemen’e gitmişdi., Yemen’de, Ezd kabilesinden, ömrü üç yüz doksan yıla ermiş bulunan bir ihtiyâra rastlamıştı. ihtiyâr Hazreti Ebû Bekir’e Zannederim sen, “Mekke halkındansın” deyince, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) öyledir” demiş ve şu konuşma geçmişti. İhtiyâr: “Sen Kureyşten misin?” “Evet!” “Benî Temimden misin?” Evet!. “Bir alâmet kaldı.” Nedir? diye sormuşlar “Karnını aç, göreyim.” “Bundan maksadın nedir, söyle?” “Kitaplarda okudum ki, Mekke’de bir Peygamber gelir. O’na, iki kimse yardımcı olur. Biri genç, diğeri ihtiyârdır.
Genç olanı, nice zorlukları kolaylığa çevirir. Çok belâları giderir. O ihtiyâr ise, beyaz benizli, ince belli olup, karnı üzerinde bsiyah ben vardır. Zannederim ki, o kimse sensin. Karnını aç, göreyim” dedi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da göbeği üzerindeki siyah beni görünce, “Vallahi o sensin” deyip, Ebû Bekir’e bir çok vasıyyetlerde bulunmuştu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), işini bitirince, vedalaşmak, için ihtiyârın huzûruna varmış, efendimiz hakkında bir kaç beyit söylemesini istemiş, bunun üzerine ihtiyâr, oniki beyt okumuş, Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’da bunları ezberlemişti. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) seferden Mekke-i mükerreme’ye dönünce, Kureyşten ileri gelen kimseler, O’nu ziyârete evine gelmişlerdi.
Ebû Bekir onlara hitaben: “Aranızda hiçbir hâdise oldu mu?” buyurmuş. Cevaplarında: “Bundan daha garip bir hâdise olur mu Ebû Tâlib’in yetimi, peygamberlik dâvası ediyor ve sizler, baba ve dedeleriniz, bâtıl dindensiniz diyor. hatırın olmasaydı, O’nu bu zamana kadar sağ bırakmazdık. Sen O’nun iyi dostusun, bu işi sen hallet” demişlerdi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) onlardan özür dileyerek, ayrılmış, efendimizin ( aleyhisselâm ) Hadîce’nin ( radıyallahü anha ) evinde olduğunu öğrenip, kapıyı çalmış, efendimize Yâ Muhammed ( aleyhisselâm ), hakkında söylenilenler nedir?” demiş. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“Ben Hak teâlânın peygamberiyim. Sana ve bütün Âdemoğullarına gönderildim, îmân getir ki, Hak teâlânın rızâsına vâsıl olasın ve canını Cehennemden koruyasın”*buyurdular.
Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) delîl nedir? deyince, Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“O, Yemen’de gördüğün ihtiyârın hikâyesi delîldir”,*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Ben Yemen’de pek çok ihtiyâr ve genç gördüm” dedi. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“O ihtiyâr ki, sana oniki beyit emânet verdi ve bana gönderdi”*diyerekbeyitlerin hepsini okudu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bunu kim haber verdi, deyince; cevabında; “Benden evvelki peygamberlere gelen melek haber verdi” buyurdular. elini bana ver deyip, mübârek elini tutmuş,*“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah”*diyerek müslüman olmuştur.
Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine müslüman olarak dönmüştür. hadîs-i şerîfte:*“Her kime imânı arz ettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddîk*( radıyallahü anh )imânı kabûl etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.”*buyurulmuştur.
Hazreti Ebû Bekir, müslüman olunca, çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onları müslüman olmaları için ikna etti. Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenenlerden olan Osman Talha Zübeyr Avf, Sa’d Ebû Ubeyde gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile müslüman olmuşlardır.
murataltug1985
01-14-2019, 13:40
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Yeryüzünde hiçbir insan O'nun kadar takip edilmemiş Hiç kimsenin hayatı O'nunki kadar incelenmemiştir her adımı, her soluğu, her bakışı gözlenip hafızalara kazınmıştır. ayak bastığı her mekan, namaz kıldığı her yer, abdest alıp su içtiği her kuyu, gölgelendiği her ağaç, mukaddes bir mekandır her daim korunmuştur. Hz. Muhammed sav a dair nice eser okuduk ve inceledik Son derece özel bir yaşantıyı aklımıza yerleştirip, örnek aldık ezberledik O'nun hayatı sadece olaylardan ibaret değil Yaşantısını hadisleri kutsal mekanları bilmeliyiz Sav in hayatını öğrenmek büyük önem taşır Mekke'den Medine'ye uzanan kutlu yaşamda, örnek alınacak nice tavır, bilinmesi gereken birçok olay var bu kutsal toprakları ve Hz. Muhammed'in hayatını iyi anlamalıyız Kainatın Efendisi'nin hayatına dair her hatıra Mekke ve Medine her hadis ineclenmeli Bu kutsal iki şehire yolculuk yapılmalıdır Kainatın Efendisi Sav örnek alınmalı Mekke ve Medine ziyaret edilmeli hadisler okunmalı her kutsal mekan ve mübarek hatıralar en ince ayrıntısına kadar bilinmeli Peygamber Efendimiz'in Sas hayatı ve Elbette. Mekke ve Medine gibi kutsal topraklar ve kadim ortadoğu coğrafyası Efendimize ve nice peygamber, sahabe, evliya, kıymetli zata durak olmuş burada mübarek izler kalmıştır. Hicaz'da atılan her adım insanı etkiler? Çünkü Hicaz İslam'ın en önemli şartı haccın mekanıdır. Bu büyük ibadetin huzuru vardır kutsal topraklarda.
Hacc ibadeti insanlara binlerce yıldır bereket verir kutsal topraklar en eski topraklar ve en eski yerleşim yerleridir. Atalarımızın izleri vardır. Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluşma yeridir. Sadece tavaf alanında 70 peygamberin kabrinin mevcut olduğu rivayet edilir. seçilmiş insanlarla şereflenen bu kutsal mekanlarda. Hz. Nuh yürümüş, Hz. Hud devesini sürmüş, Hz. lbrahim Kabe'yi inşa etmiş, Hz.· lsmail avlanmış, Hz. Muhammed Sav tüm hayatını burada geçirmiştir. Sahabenin ömürlerini geçirip i'la-yı kelimetullah için hicret ettikleri bu mübarek topraklarda. Hz. Bilal, işkence için kumlara yatırılmış, müşriklerce esir edilen Arnmar bin Yasir Müslümanlarca buralarda kurtarılmıştır. Peygamber Efendimiz burada diye Selman-ı Faris'iler, Veysel Karaniler buraya göç etmiş, SAV "lslam'ı anlatın," emrini verdiğinde Bilaller, Halidler, Ebu Ubeyde buradan göçetmiştir. Burası babasının üzerine deve işkembesi kondu diye Hz Fatıma'nın ağladığı, Ömer ve Hamza ra Müslüman oldu diye sahabenin sevince boğulduğu topraklardır.
Ukaz, Zü'l-Mecaz, Mecenne pazarlarına tebliğe için giden mübarek ayaklar Allah için Kabe yollarında yorulmuş, Taifteki zulümden kurtulan mağarada müşriklerden saklananlar buralarda dinlenmişlerdir. Örümcek, ağını buradaki mağarada örmüş, güvercin en güzel yuvasını bu mağaraya yapmıştır. Dünyaya zulüm dağıtan Bizans ve Sasani'ye karşı adalet orduları Mekkeden yürümüş; Hz. Aliler, İbn Ömer ve İbn Abbaslar burada büyümüş, Sümeyyeler, Hamzalar, Hz. Ömerler ve Hz. Osmanlar burada şehit düşmüştür. peygamberler ve sahabeler Bu koca tarihe şahittir: Ömer bin Abdülaziz tüm servetini buralara harcamış, Abdullah bin Zübeyr zalimlere karşı ordularını burada toplamıştır. Halife Velid, Mehdi buraların hadimliği için yanıp tutuşmuş, Nureddin Zengi fitne tohumlarını burada söndürmüştür. Eyyübi ve Kılıçarslan bu topraklar için yandıkları halde küffara karşı kılıç sallamaktan buraları ziyaret edememiştir Şeyh Şamil gibi İslam büyükleri de buralara gelip geri dönememiştir. Ka'b bin Züheyr bir mübarek hırka için dile gelip kasidesini burada söylemiş, buraların bülbülü olmayı arzulayan Akif yazdıklarını kötüye kullanılmasınlar diye buralarda imha etmiştir.
Efendimiz'in asası Sakal-ı Şerifi bu topraklardan toplanmış, tüm insanlık istifade etsin diye Sultan Ahmed tarafından tek tek cam tüplere konularak bu topraklarda dağıtılmıştır. Osmanlı'nın Hakk aşığı sultanları hadimlik anlayışı için Kabe örtülerini İstanbul'da hazırlatmış gözyaşlarıyla buralara göndermiştir onlar orada eskiyen her şeyi kutsal emanet kabul ederek başkentlerine getirtmişdir. Efendimiz' korumak uğruna açlık çeken askerlerimiz ölmemek için buralarda çekirge yemek zorunda kalmış Mukaddes Belde'yi terke zorlanan Fahreddin Paşa kılıçlarını düşmana teslim etmeyerek bu topraklara emanet etmiştir.
Anlatmakla biter mi kutsal topraklar buradaki her hadiseler? Gülenler, ağlayanlar, buraların hasretiyle yananlar ve buralar uğruna canlarından olanlar... Bugün bize düşen tüm yaşananları inşa edilen mübarek mekanları ve kutsal toprakları tanımak ve yaşanan hatıraları gezmek bilmek ve hissetmektir Oralarda Efendiler Efendisi dolaştı," diyip ayağımızı yere basarken dikkatli olmalı Büyük bir şuurla hareket edmeliyiz kendimizi her köşede sahabeyle musafaha eder gibi hissedmeliyiz kutsal topraklara gittiğimizde lütfen, Mescid-i Haram Mescid-i Nebevi çekirgeler Osmanlı ve Fahreddin Paşa'yı hatırlayın oraya sahabeden sonra en güzel hizmeti yapıp yatırımın en kıymetlisini gerçekleştiren ve Hadimü'l-Haremeyn (Harem-i Şerif'in hizmetçileri) olmakla gurur duyan Oraları temizlik için kullandıkları tavus kuşu tüyünden süpürgeleri başlarına takarak, "Biz senin evinin süpürgecileriyiz ya Rabbi!" diyerek halkın arasında dolaşan ecdadı yadedi. hepimizin kalbinde önemli yeri olan Mukaddes Topraklar'ı tanıyın bilerek ve hissederek gezin
Hz Muhammed'in hayatını bilmek, SAV in yaşantısını öğrenmek İslam dinini anlamak için kutsal topraklara gelin efendimizin izinin tozuna yüz sürün Mekan mekan, olay olay kutsal yolculuğa çıkın Peygamber Efendimiz'in doğumu ile şereflendirdiği mukaddes şehir; Mekkeyi görün kutsal yolculuğa çıkın Kainatın Efendisi'nin mübarek türbelerini ziyaret edin Mescid-i Nebevi de namaz kılın
Mekke'yi ziyaret edenler ilk günün sabahında otelden ihramlı olarak çıkarlar. Çünkü Mikad sınırı ihramlı geçilmelidir Erkekler beyaza bürünürler, kefenlenmiş bir kişinin son yolculuğuna uğurlanması gibidir Ağızlarda tekbir içinde o mübarek beldeye gidecek olmanın heyecanı vardır ağızlarda dualarla başlar Mekke yolculuğu bu kutlu yolculuktan çıkıp boş dönmernek lazımdır kimse boş dönmez. çantalar Tesbih, takke, seccade ile doldurulur "Keşke tesbih ve hediyelik yerine Hz. Peygamber'in güzelliklerini, takke yerine Hz. Ebubekir'in sıdkını, seccade yerine Hz. Ömer'in adaletini, Hz. Osman'ın hilmini şefkatini getirebilsek
Medine ile Mekke arası yaklaşık 5 saat Yolculukta Zülhuleyfe'de durulur burası Medine-Mekke arasındaki Mikad sınırı burada niyet edilir umre namazı kılınır Bu Efendimiz'in sünnetidir. Cidde yolunda Buradan sadece Müslümanlar geçebilir," ya da "Müslüman olmayanlar yan yoldan aynlsınlar," tabelası vardır Cidde'den mukaddes topraklara uzanan yolda gayrimüslimler giremezler yolda dev bir Kur'an-ı Kerim rahlesi vardır Allah'ın yüce kelamına tabi olan herkes bunun altından geçer
Cidde'den Mekke'ye ilerlerken coğrafya değişir başlar. dümdüz kumluk arazi yerini kayalığa bırakır. Yüksek dağlar ve yeşillikten yoksun, zor bir arazisi vardır. Necip Fazıl, hacc hatırasında diyor ki Allahu Teala Mekke yi kayalık bir halde yaratarak, buraya gelenlerin gönüllerini hiçbir şeye kaptırmadan sadece kendisine yöneltmelerini istemiştir
Mekke'ye ulaşanlar kendilerini bir an önce Mescid-i Harama atmak ister Akıllarda Kabe, vardır gözler etrafı tarar Ne yazık ki etrafı saran devasa binalardan dolayı Kabe pek gözükmez çocuklar gibi Beytullah'a koşulur kartpostallardan gördüğümüz Mescid-i Haram güzel yüzünü bizlere gösterir. Lebbeyk" nidaları gökleri titretir. Mescid-i Haram'a Babüsselam'dan girmek sünnettir. Peygamber Efendimiz Mekke'ye geldiğinde bu kapıyı kullanırmış. Sünnete uyan birçok grup Selam Kapısı'ndan içeriye girer "Bismillahi Allahuekber" diyerek selam veren her kişi başlar ilk şavtını yapmaya. Makam-ı İbrahim yönünden dönülerek Tam 7 dönüş yapılır. Bu her bir dönüşe bir şavt deniyor. Dualar, niyazlar, tekbirlerle tavaf tamamlanır
Kabe'nin Yemen'e bakan köşesine ve Hacerü'l-Esved'e selam verilir tavaf namazı kılınıp, zemzem yudumlanır ve sa'y için Safa Tepesi'ne ilerlenir
Umre yolculuğunda Büyük imtihanların kutlu peygamberi Hz. İbrahim ve eşine ait imtihanı hatırlıyoruz. Urfa'da ateşe atılıp ve çocuğunu kurban etmekle imtihan olan Hz. İbrahim, buralarda hanımını, kucağındaki bebeğiyle birlikte ıssız vadiye bırakıp gitmekle imtihan olmuştur. Dağların arasında ıssız bir vadi. Su yok, yiyecek yok, yardım edecek bir Allah'ın kulu yoktur. bu terk edişde Hz. Hacer bir tek şey sorar Hz. İbrahim'e, "Sana bunu Allah mı emrediyor?" "Evet," der Hz. İbrahim. "Öyleyse O bizi zayi etmeyecektir," diye teslimiyet gösterir Hz. Hacer. Bir peygamber eşidir elbetteki mübarek annemizin sözleri ona yakışan feraset sözleridir
Zemzem, Hz. İbrahim'in eşi ve Hz. İsmail'in annesi ve köle iken Firavunun Hz. İbrahim'e verdiği Hz. Hacer tarafından bulunmuş mübarek bir sudur. Hz. İsmail'in bebekken susuzluktan ağlayınca Safa ve Merve arasında koşuşturan ve su arayan annemiz Hz Hacer Merve Tepesi'ne yedinci kez geldiğinde evladının ayak altından su fışkırdığını görür. suyun etrafını kumlarla çevirerek küçük bir havuzcuk oluşturur. Akıp giden suya "zem zem" yani "dur dur" diyecektir. binlerce sene geçmesine rağmen bugün hala bu suyu kullanıp zemzem demekteyiz. Kabe kapısının ilerisinde Peygamber Efendimiz zemzem kuyusu döneminde, Hz. Hacer'e seslenerek, "Ey annecim! Neden dur dur dedin. Ak ak deseydin bu su büyük bir nehir olacak ve akmaya devam edecekti," diyecektir. Çölün, ıssız vadisinde akmaya mübarek ve tatlı su kısa sürede küçük bir insan topluluğunun halelenmesine sebep olacaktır. su ve ekmek yerine kullanılan bu suyu, oradan geçen Cürhüm Kabilesi görür ve su başında konaklamak için Hz. Hacer'den izin ister Bir süre sonra Amalikalar bu suyun yakınında konaklar zemzem etrafında küçük bir kasaba kurulur ve bu küçük yerleşim yeri geleceğin Mekkesi olur
Hz. İbrahim, asıl yaşadığı yer olan Suriyeden sık sık Mekke topraklarına gelip eşi Hz. Hacer ile oğlu Hz. İsmail'i ziyaret eder. Hz. İsmail'in gençlik zamanında Hz. İbrahim, Allahu Tealanın emriyle Mekke'ye uğradığında Hz. Adem döneminde inşa edilen ve Nuh Tufanı ile yıkılan Kabe'nin temellerini araştırır. Kabe, zemzem suyunun ilerisindedir. Hz. Adem dönemindeki temelleri bulan Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail ile Kabe'yi yeniden inşa eder. Bu inşaatda üzerine bastığı taşın üzerinde mübarek ayak izleri kalır. Bugün bu yer Makam-ı İbrahim olarak adlandırılır taş, camekandan görülür Evliya Çelebi, Seyahatnamede bu taştan bahsederken, Hz. İbrahim'in mübarek ayak izlerinde, parmak .izlerinin bile belli olduğunu söyler
Kabe'nin kapısından birkaç metre ilerideki zemzem kuyusu yüzyıllardır akmaktadır Fakat bölgedeki kabile çatışmalarında kapatılır ve kaybolur. Zemzem kuyusunun yerini Hz. Peygamber'in dedesinin babası Muttalib ra gördüğü bir rüyayla bulacaktır. Zemzem kuyusu ve Osmanlı tarafından yaptırılan zemzem binası ve yapının arka cephesindeki I. Abdüihamid'in yaptırdıgı çeşme ve muslukların vasisi ve koruyucusu Muttaliboğullarıdır. Yüzyıllarca bir kuyu halinde Kabe kapısı önünde duran zemzem daha sonra bir bina içine alınır Osmanlı döneminde zemzem kuyusu vardır. Suudlar zemzem kuyusunu yer altına alınmıştır. Hanımlar ve erkekler için ayrılan iki ayrı girişten, kuyunun yerine kadar ilerlenir. Fakat hacca ve umreye gelenlerin sayısındaki artış metafta tavafı zorlaştırdığı için tavaf alanını genişletme adına 2003 yılında bu kısım kapatılır. Kuyunun yerinin bilinmesi adına bu yerin üzerine mermer, yuvarlak bir kapak konularak Bi'r-i Zemzem (zemzem kuyusu) yazdırılır. Daha sonra bu yazı da kaldırılıp sadece mermer kapak kalır
Zemzem kuyusu zemzemin yeraltına alınmasıyla müzeye kaldırılmış, yerine elektronik sistem konulmuştur. hacca ya da umreye gidenler, zemzem suyunu Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevide mescide yerleştirilmiş ılık ya da serin olarak sunulan zemzem bidonlarından içmektedir.
İslamiyet ne güzel bir din ki kadınlara verdiği değeri sa'y ibadetinde bile görürüz. Her sene milyonlarca kişi, bir kadının verdiği mücadelenin anısına bir Hacer olup, onun yaptıklarını yapmak için kutsal topraklara gelir. Hz. Hacer'in Firavun'un Hz. İbrahim'e verdiği bir köledir sa'y ederken kölelikten peygamber hanımlığına çıkan bir hanımdır umre ve haccda mübarek annemizin koşuştuğu yoldan gidip gelir Safa Tepesinde dualara başlarız Safa ve Merve Tepeleri bir bina içine alınmıştır sa'y ibadeti kapalı bir ortamda gerçekleştirilip. klimalardan dolayı serin bir ortamda yürünür Ayak altında kızgın kumlar yoktur serin mi serin merrnerler vardır Her bir adımda yanımızda içeceğimiz buz gibi, zemzem suyuna sahibiz. Sa'y yolunda 2 yeşilışıkla işaretlenmiş direk vardır Bu direklerden geçilirken hız arttırılır koşar gibi yürünüp "Hervele" yapılır. Çünkü Hz. Hacer bu iki tepe arasında hızlı koşmuştur Sebebi, bu kısmın biraz alçak olmasından dolayı koşarken evladı Hz. İsmail'i görememesiymiş. Bir an önce yavrusunu görmek için bu kısmı çok hızlı geçmiştir
İşte yüce Rabbimiz'in engin rahmetiyle yaşananlardan dersler çıkarmalıyız hayatta çabalamadan kolayca bir şeyi elde edemeyeceğimizi fark edmeliyiz. Önce koşturmalı ve gayret etmeli duada bulunup isteklerimize cevap beklemeliyiz. Yedinci kez Merve Kapısı'na gelindiğinde son kez dualar yapılıp Sa'y ibadeti bitirilir erkekler saçlarından bir tutamı tıraş ettirir. İhramdan çıkılır Bugüne kadar işlenen günahlara şahit olan vücut yenilenir yeni bir başlangıç adına bir tutarn saç kesilip atılır Böylece ihramdan çıkılır
Merve Kapısı'ndan dışanya çıkarken dikkatli olunmalıdır bu. Kapı alelade bir kapı değildir. Önemli bir hatırayı barındırır Merve Kapısı'ndan çıktıktan yaklaşık l0-15 m ötesi Peygamber Efendimiz'in Hz Hz. Hatice ile izdivacı sonrası yaşadıkları evdir Hz. Hatice ve Efendimiz'le olan izdivacı öncesinde Ebu Kubeys Dağı önünde bir başka evde oturuyormuş. Bu ev sonra Hz. Zeynep'e evlilik hediyesi verilmiştir Peygamberimiz Sav Hz. Hatice ile düğün sonrasında oturacağı evi Hakim bin Bizarn'dan satın almış ve buraya yerleşmiştir bu evin 3 odası vardır
Peygamberimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Hz. Ali'nin kardeşi Akil bu evi satar. Peygamberimize Mekke'nin fethinde, "Nerede kalacaksınız?" diye sorduklarında, "Akil bize kalacak yer mi bıraktı diye sitem etmiştir.
Peygamberimizin mübarek evini, hilafetinde Muaviye satın almış Osmanlılara kadar tüm orijinalliği ile korunmuş, Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan bu yapının üzerini kubbeyle kapattırmış içerisine mihrap yaptırmıştır. Uzun yıllar mescit olarak kullanılan bu yerin 3 odasından sağ kenardaki oda, Peygamber Efendimiz'in Cebrail as ile sık sık görüştüğü yerdir buraya "Vahiy Kubbesi" denilmiştir. diğer oda Hz. Fatıma'nın doğduğu yerdir. Osmanlılar bu odanın üzerini 2 küçük kubbe ile kapatmışdır. Eskiler bu mübarek ev için, "Mekke'de Kabe'den sonra en hayırlı yer burasıdır derdi
Bu ev o kadar kıymetlidir ki, Peygamber Efendimiz Sav Mekke'den Medine'ye Hicret eddiği zaman mübarek yolculuğuna buradan başlayacaktır bu evdeki yatağına Hz. Ali'yi yatıracak, dualarla ve selametle kapıdan çıkıp gidecektir. kapıda Peygamberimizi öldürmek için bekleyenler olsa da Onların gözleri Kainatın Efendisi'ni göremeyecektir. Buradan yürüyerek Hz. Ebubekir'in evine gelecek ve Sevr mağarasına yürünecektir Bugün korunan bu mübarek yapının üzeri döşemelerle kapatılmıştır
EFENDIMiZ SAS İN KABE'DE NAMAZ KILDIĞI YER Mescid-i Haram öyle bir dünyadır ki, oraya giren dışarıya çıkmak istemez. Sabahtan ikindiye kadar süren sıcakta, revakla gölgeliğinde oturup ibadet etmek ya da başdaki takke ve şapkayı zemzemle ıslatıp tavaf etmek müthiş bir hazdır. hiçbir şey yapmayıp sadece Kabe'yi seyretseniz bile sevap kazanırsınız Allah'ın izniyle. Mekke'ye ilk kez giden arkadaşımızın, "Dört duvardan ibaret bir yapının insanı bu kadar etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim," demesini unutamıyorum. Mescid-i Haram'da Türkiye'den gelenlerin oturdukları yer, revaklar söktürülmeden önce müezzin mahfilinin hemen altıdır. Türkiye'den gidenler oraya Türk Mescidi derler buluşma noktasıdır Türk Mescidi metaf sonrasındaki ilk yapı olan Osmanlı revaklarının altındadır Hacerü'l-Esved ile Rükn-i Yemani'nin arasındaki Kabe duvarına bakar. namaz kılanlar Kabe duvarına yönelerek ibadet yapar. Kainatın Efendisi bu iki köşe arasındaki duvara yönelip namazlarını eda etmiştir Peygamber Efendimiz'in ibadetlerini burada yapmasının hikmeti o günlerde ibadetlerin Mescid-i Aksa'ya yönelerek yapılması. Efendimiz'in gönlünün Kabe'ye dönüp ibadet etmek istemesidir bu yönde namaz kıldığında Mescid-i Aksa'ya yöneliyor ama Kabe'yi önüne alıyordu. diğer sebep Kabe duvarının tam karşısında ki duvarın ilerisinde Mekke ileri gelenlerinin toplandıkları Darü'n-Nedve'nin bulunması idi. Peygamber Efendimiz'i Kabe civarında ibadette rahatsız edenler Efendimiz bu duvarın önünde namaz kıldığında kendisini görüp rahatsız edemiyordu
Müzdelife, hacıların Kurbandan önce konakladıkları yerdir Peygamber Efendimiz burada geceleyip Müzdelife Vakfesi'ni bu mübarek mekanda yapmıştır. akşam ve yatsı namazını cem ederek kılmıştır bu hatırayı canlı tutmak adına Meş'ari'l-Haram adlı mescit yapılmıştır. Umreye gelenler hac yapmasalar da bazı geceler Müzdelife'ye gidip hacı adaylarının geeelemesi gibi burada gecenin bir kısmını geçirmeye özen gösterirler
PEYGAMBERiMiZ'iN ELİ İLE YERiNE KONAN HACERÜ'L·ESVED
Kabeyi ilk kez Hz. Adem inşa etmiş Nuh tufanı ile yıkılınca ve Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail yeniden inşa edmiştir Yeryüzünde insan yapısı olan ilk mekandır Konum olarak derin bir vadi ortasında bulunur yağmur ve seller hasar vermiş ve yenilenmiştir Efendimiz Sav gençliğinde Mekkeliler tarafından Kabede tadilat yapılmış İnşaatda yerinden çıkarılan Hacerü'l-Esved yerine konurken problem çıkmış Efendimiz'in tavsiyesiyle sorun çözülmüştür. Mekkeliler Kabe'nin inşaatında, duvarlar yükselince Hacerü'l-Esved'i yerine kimin koyacağını tartışmışdır Sonunda Kabe'nin avlusundan ilk giren kişi hakem olsun derler. Efendimiz içeri girer. o Sav ve el-Emin'dir. Doğru sözlüdür. O'na başvururlar. Efendimiz yere bir örtü serdirip taşı üzerine koydurur ve her kabilenin örtüden tutmasını ister. mübarek taş konulacağı yere kadar kaldırılır Efendimiz Sav taşı yuvasına bırakır. sorun sıkıntısızca halledilir
Kabe'nin her parçası çok önemlidir Bunlardan bir tane-si de Kabe'nin Yemen'e bakan köşesidir Kabe'yi tavaf eden herkes bu dönüşte Rükn-i Yemani önüne geldiğinde ellerini kaldırıp buraya doğru selam verir. Burada hem Hz. İbrahim, hem Efendimiz dua etmiş buraya yönelerek selam vermişler imkan varsa dokunup öpmüşlerdir Tavaf edenler bu noktada sünnete uyup dualara icabet eder bu yerden geçilirken, "Rabbena" duasını okunur Edirne'de ki Eski Camii'nin kıble duvarında da siyaha yakın bir taş vardı. 2005 yılında çalınıp bir sene sonra çalanlarca tekrar yerine bırakıldı. Bu taş için bazıları Hacerü'lEsved'den bir parça olduğunu söyler de aslında bu taş, Kabe'nin Yemen'e bakan köşesinden alınmıştır. Caminin banisi Çelebi Mehmed , bu camide ki tüm duaların Hz. Peygamber'in ya da Hz. ibrahim'in duası gibi kabul görmesi adına bu köşeden bir taşı Müslümanların o günkü en büyük camisine koydurmuştur. Bu taş Mekke'den Edirne'ye intikal eden mirasımız ve tarihimizde inanca verilen değeri gösterir
ilk kez Hz. Adem in inşa eddiği Kabe Nuh Tufanı ile yıkılmıştır. Binlerce yıl yeri gizli kalan Kabenin inşası Hz. İbrahim'e nasip olacaktır. Hanımı Hz. Hacer'i bebekleri Hz. İsmail ile birlikte Arabistanın en sapa vadisine bırakması vahyedilen Hz. İbrahim ilahi emri yerine getirmiştir. Hanımını bıraktığı bu dağlarla çevrili yer Vadi-yi İbrahim olarak adlandıracağımız ortasında Kabe'nin olduğu kutsal alandır. Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail'in bu topraklarda Allahu Teala'nın emri ile Nuh Tufanı'nda kaybolan Kabe'nin temellerini bulur ve yeniden inşa eder.
Hz. Adem dönemindeki Kabe ölçülerini bilemesek de Hz. İbrahim dönemindeki Kabe ölçülerini az çok bilmekteyiz. Kabe'nin yan duvarı 20 zira', ön kısmı ise 30 zira'dır. Boyu ise 9 zira' kadardır. Yani 4,5 metredir. en bariz özelliği sadece dört duvardan ibarettir o günlerde Kabe'nin üstünü örten bir dam ve çatı yoktur. Kabe yüzyıllarca sadece dört duvar halinde bir bina olarak kalır. Uzun yıllar, yağan yağmurların yapıya zarar vermesi üzerine Kabe'nin üzeri bir damla örtülür Yüzyıllarca Kabe'nin sadece dört duvarla çevrili kalmasının hikmeti bu yapının mukaddes bir alanı çeviriyor olmasıdır Bizim bu yapıya Beytullah dememizin sebebi Yüce Yaratıcı'nın mübarek evi Kabe'nin kapladığı alanın Allahu Teala'nın yeryüzünde kendisine ayırdığı tek toprak parçası olmasıdır bu dört duvarın en başta yapılmasından maksat, kutsal arazinin etrafını belirleme ve yerinin kaybolmasını önlemektir. Rivayerlerde Kabe, tarih boyunca 9 kere yenilenmiştir. Bu inşaatlardan bir tanesi de Ebrehe'nin Kabe'yi yıkma girişimidir Yağan yağmurların selleriyle iyice yıpranan Kabe'nin tamire ihtiyacı vardır. Fakat kimse cesaret edemez. Çünkü tamir için eskiyen taşların sökülmesi gerekir. Ve Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin başına gelenleri herkes bilmektedir. Halid bin Velid in babası Mugire, maksadımız Kabe'yi yıkmak değil, tamir etmektir der ve Kabenin eskiyen taşlarını söker Hiçbir şey olmayınca herkes gelir ve Kabe tamir edilir. tamiratta Kabe'nin temel taşlarına inilir. Ve Mugire Hz. Ademden kalma, yeşil renkli devasa temel taşları görür , bunlar eski yenileyelim diyince ilk kez Mekke'de yer sallanmıştır. Bunun üzerine bu taşlara dokunmamaları gerektiğini anlayarak duvar bu temeller üzerlerine inşa edilmişdir.
Kabe'nin önemli bir tamiratı da Emevilerce gerçekleşir. Emevilerin başına buyruk hareketleri, Hz. Ebubekir'in torunu, Hz. Esma'nın oğlu hassas insan Abdullah bin Zübeyr ra rahatsız etmektedir. Mekke'de, emevi saltanatını tanımadığını ilan eder. Halife Abdülmelik zamanında sertçe bastırılmaya çalışılır ve Hz. Abdullah'ın üzerine Haccac adlı kumandan gönderilir. Haccac Mekke'yi kuşatır şehri mancınıklarla taşlatır. Ve Kabe de nasibini alır ve Hacerü'l-Esved zarar görür. Abdullah ra Kabe'yi tamir kararı alır ve Kabe duvarlarını tamir ettirirken yüzyıllardır Kabe damını taşıyan altı sütunu üçe indirir. Bugün Mekke müzesinde 3 ahşap sütundan bir tanesi sergilenmektedir.
murataltug1985
01-16-2019, 09:48
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Abdullah bin Zübeyr ra nın yaptırdığı
Kabe inşaatında, Kabe binasının dışındaki Hicr-i İsmail içeriye alınır ve Kabe kapısı giriş seviyesinde yaptırılır. Ancak Haccac, Mekke'ye girip Abdullah bin Zübeyr'i şehit eder Kabe inşaatını yıktırır Kabe'nin son tamiratı Osmanlıya nasip olmuştur. 1610 daki şiddetli* yağmur ve selde Kabe'nin 3 duvarı birden yıkılır.* Sultan I. Ahmed, Kabe'yi yaptırmak için girişimde bulunsada 28 yaşında aniden vefat eder bu hayırlı vazife, I. Ahmed'in küçük oğlu IV Murad'a kalır. IV Murad 1629 da Kabeyi yeniden inşa eder.
Ebu Kubeys Tepesinden osmanlı zamanında Kabe tamir edilirken taş kesilmiş . bu tepeden alınan her taş için alimlerden fetva alınmıştır. İnşaatta* 600 hafız Kabe'nin etrafına halelenmiş ve geceeli gündüzlü devamlı Kur'an-ı Ker"im okunmuştur Kabe'nin etrafındaki yapılanma ilk kez Hz. Ömer ra dönemindedir* Hz. Ömer Kabe'nin etrafına tavaf duvarı çektirmiş tir. Hz. Osman döneminde İslam sınırlan Ön Asya'ya kadar ulaşır. hacca ve umreye gelenlerin sayıları artmıştır. Ve Hz. Osman tavaf alanını* genişletir
Kabeye* Hz. Osman'"' tarafından ilk kez
revaklı bir golgelik yapılmıştır ilk Bu gölgelik, metafı çeviren duvarın ön kısmına yerleştirilen ve hurma* gövdelerinden oluşan sütun ve üstü* örten hurma dalı ile yapraklardan bir gölgeliktir. Emevilerin en önemli Kabe inşaatı Abdullah bin Zübeyr in tamiratıdır. Abbasiler döneminde Halife Mehdi, Mescid-i Haram'a en silinmez damgayı* vurmuş ve metafı son kez genişletmiştir. Şu an bu tavaf alanını kullanılır Bu genişlet-mede Kabe etrafına 3 sıra halinde uzanan revaklı gölgelik yapılmıştır. Bugün Kabe'yi çeviren revakları taşıyan mermer ve üzeri yazılı sütunlar Abbasilere aittir.
Eskiden hacca ya da umreye gidenlerimiz* döndüklerinde, "Osmanlı revaklarını gördük," derlerdi. Ancak Kabe'yi çeviren revaklar Abbasi Halifesi Mehdi'ye aittir II. Selim* Ayasofya'nın tamiri, ve Selimiye'nin inşaatı gibi nice büyük inşaata imza atmıştır birgün Mimar Sinan'ı yanına çağırır ve, "Tiz mukaddes beldeleri ihya eyleyesün," emri verir. Koca Sinan, Mekke ve Medine'deki yapıların tamirine* başlar. Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revaklann üzeri düz ahşap çatıdır ve* dökülür Mimar Sinan ahşap çatıyı kaldırtır ve soğan kubbelerle süsletir. Ve bu kubbeli revaklar Kabe'nin etrafını uzun yüzyıllar sarar ve süsler Mescid-i Haram, Türk-islam mimarisinin en güzel detayı olan soğan kubbelerle bezelidir. 2010 da bu revaklar* sökülüp* Arafatta korumaya alınmıştır Mescid-i Haram, Kabe'nin etrafını çeviren modern bir külliye gibi hizmete devam etmektedir.
1920'lerde Osmanlı Devleti Mekkeden elini çekince yönetim Şerif Hüseyine geçer, 1919-1926 da bu yönetime Haşim! sülalesi hükmeder Haşimiler dönemi adı ile anılır. 1926'da Suud yönetimi alınca Kabe'nin metafı ilk kez mermer zeminle kaplanır Abbasi Osmanlı revaklarının arkasına ikinci, ve üçüncü revak katları çıkılır. En son Safa ve Merve Tepeleri ile arası, bir bina içine alınarak sa'y ibadeti kapalı koridorlarda yapılmaktadır Suudların Kıble inşaatında tavaf alanının mermerle kaplanması ve revaklara ikinci katın çıkılması sağlanır. Revakların sökümü ve Ecyad Kalesi'nin bulunduğu yere yapılan yüksek yapılar nedeniyle Mescid-i Haram tarihi özelliklerini kaybetmiştir
Yeryüzünün ilk mescidi olan Kabe, ilk defa Hz. Adem tarafından yapılmıştır. Nuh Tufanı'nda yıkılan Kabe'yi Hz. ibrahim 2. kez daha inşa eder Hz. lbrahim'in inşa ettiği Kabe dört duvardan ibaret olup üzerinde dam Rivayetlere göre 9 kez tamir gören Kabe'yi son kez 1629 da IV. Murad* imar etmiştir.
RÜKN YEMANi: Kabe'nin Yemen'e bakan kösesidir Hz. lbrahim ve Hz. Muhammed Kabe'yi tavafda bu köşede durur ve köşeye dokunarak dua ederdi.
HACERÜ'L-ESVED: Cennetten gelen bir taştır Hz. İbrahim tarafından Ebu Kubeys Tepesi'nde bulunmuştur. gümüş bir çerçeve içinde muhafaza edilip her savt sonrası* selamlanır. •
MÜL TEZEM: Kabe'nin kapısı ile Hacerü'I-Esved arasına denir. Peygamber Efendimiz buradaki duaların reddedilmeyeceğini buyurur
AL TlNOLU K: Kabe'nin damında, Hatim Avlusu üzerindeki duvardadır Kabe'nin damındaki* suları aşağıya boşaltan oluk sık sık yenilenir Osmanlının yenilediği Kabe olukları* Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.
HURFE-MUACCIN: Kabe'nin Irak tarafına bakan kösesi ve Rükn-i lraki'de bulunan çukurdur. üzeri kapatılan bu yerde Cebraill" Efendimiz'e imam olmus ve namazı tarif etmiştir.
HICR·I ISMAIL: Kabe'nin yanında, Altınoluk'un altında kalır bir avlu duvarıyla çevrilidir. Kabe'nin tamiratında, insaat malzemesinin azlığı sebebiyle Kabe binasından küçük yapılmıstır ve dısarıda kalan bu kısım bir duvarla çevrilmistir. Hatim olarak da adlandırılan bu kısımdaki namazlar Kabe'nin içinde kılınmıs kabul edilir. rivayete göre Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirieri buradadır.
MAKAM-I IBRAHIM: Hz. lbrahim, Kabe'yi* inşa ederken bir taşa basmış mübarek ayak izleri bu taşta* kalmıstır. Evliya Çelebi "Hz. lbrahim'in mübarek ayak parmak izleri bile görülüyordu," dediği bu taş bir muhafaza içinde Rükn-i Yemani ve Rükn-i lraki arasındadır*
ZEMZEM KUYUSU: Kabe* kapısının çaprazındaki bu kuyu, oğlu Hz. ismail'e su ararken. Allah'ın bir lütfu olarak Hz. Hacer tarafından bulunmuştur bu su Peygamberimiz'in müjdesiyle kim ne niyetle içerse derdi ne derman olmaktadır dediği mübarek sudur
MIRAÇ SÜTUNU: Rivayete göre, Efendimiz amca kızı Ümmü Hani'nin evinde iken Mirac'a yükseltilmistir. Bu mübarek* yeri işaretlemek üzere* Sultan Selim tarafından revakların altına gelen bu kısma kırmızı granitten sütun yerlestirilmistir. Bugün bu sütun, Rükn-i Yemani'nin karşısı na gelen köşenin yakınında,* aynı yerde durur
ABBASl REV AKLARI: Kabe'nin etrafındaki tavaf alanı (metaf) son kez Abbasi Halifesi Mehdi tarafından genişletilmiştir. metafın etrafına 3 sıra halinde mermer sütunlu revaklar yaptırılmıştır. hala tavaf için kullanılmakta ve revak sütunları tüm orijinalliğiyle durmaktadır
OSMANLI KUBBELERI: Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revakların üzeri düz ahşap çatıydı. Bunlar dökülünce ı ll. Selim bu alanı Mimar Sinana soğan kubbelerle kapattırmıştır
SAFA VE MERVE TEPELERi: Kabe'nin kapısına bakan cephede uzanan iki ayrı tepe olup Hz. Hacer annemizin Hz. ismail'e su bulmak için koşması gibi her iki tepe arasında 7 kez gidilip gelinir ve sa'y ibadeti gerçekleştirilir.
IBN·I ERKAM'IN Evi: Safa Tepesi'nin 8 m kadar sağ tarafındaki genç sahabinin evi, Islam'ın ilk yıllarında Efendimiz'in yeni Müslümanlarla gizlice buluştuğu bir mekandır* Ebu Zer ve Hz. Ömer gibi birçok sahabe burada Müslüman oldu
BABÜSSELAM: Selam kapısı olup
Efendimiz'inimi Mekke'ye ilk girişlerinde Mescid-i Haram'a girerken kullandığı kapıdır. Bu kapıdan Mescid-i Haram'a girmek sünnettir.
EFENDIMiz As ın Evi: Hz. Hatice ile izdivacında Efendimiz'in satın alıp ikamet ettiği bu ev, Medine'ye hicret sonrasında Hz. Ali'nin kardeşi Akil tarafından satılmıstır. Hz. Muaviye tarafından tekrar satın alınan ve korunan ev, Osmanlılar da hürmet görüp mescit* olmuştur Hz. Fatıma'nın bu evde dünyaya gelmiştir Evin tam yeri Merve Kapısı'nın 20 m kadar
ilerisidir.
CENNET'TEN BiR EMANET* Kabedeki siyah taşın Hacer ül Esvedin tamamı olduğu sanılır Halbuki Hacerü'l-Esved tarihte birçok suikasta uğramış,* çalınmış ve Yemen'e kadar kaçırılmıştır. Hacerü'l-Esved günümüzde gümüş çerçeve içerisinde 8 parça halinde durur Hacerü'l-Esved ismi siyah taş manasındadır gönül insanları onu, Hacerü'l-Es'ad mesut, mutlu taş diye çağırır Aslında beyaz olduğundan, günahkarların dokunmaları ve cahiliyede üzerine sürülen kurban kanlanndan karardığı söylenir. Hz. Ebubekir'in torunu Abdullah bin Zübeyr' ra Mekke'yi müdafaa ederken Haccac'ın mancınıkları Hacerü'l-Esved'i çatlatmıştır. Hz. Zübeyr ra taşı yapıştırırken içini bembeyaz görür Bu mukaddes taşın parçalanmış hali bugün İstanbul'da; Sokullu Paşa'nın Kadırga Camii ile Kanuni türbesindedir Kabedeki Hacerül esved taşı* Siyah dolgu maddesi ve gümüş çerçevede muhafaza edilen 8 parça halindedir
Kabe'nin bir kenarını saran yarım daire şeklindeki avlu çok dikkat çeker. Kabe'de altın oluk altına gelen bu kısım tavafda insanların Kabe'ye yaklaşımını engeller bir konumda olup böyle bir yapıya neden ihtiyaç duyulduğu ilk anda anlaşılmaz. burası son derece önemlidir, sebebini bilen insanlar soluğu burada alıp bu kısa da olsa namaz kılar Buraya hatim yada Hicr-i İsmail denilir. Müşriklerin son Kabe inşaatlarında* inşaat malzemesi yeterli gelmeyince Kabe alanının bir kısmı dışarıda bırakılmıştir* dışarıda* kaya parçasına resmedilen M escid-i Haram'ın eski tasvirlerinden biri kalan kısmı belirlemek için etrafı bir duvarla çevirilmiştir Bugün tavaf yapanlar avlunun içerisinden geçerek Kabe'yi dönerse tavaf olmayacaktır. bu avlunun Kabe duvarına bakan ilk üç metresi Kabe'nin içinden sayılmaktadır* birgün Hz. Aişe, Peygamber Efendimiz'e Sas Ben Kabe'nin içinde namaz kılmak istiyorum," der. Efendimiz onu Hatim'e getirerek, "Burada kılman Kabe içinde kılman gibidir, der. Bu avluya Hicr-i İsmail denmesinin sebebi* Hz. İbrahim'in eşi Hz. Hacer ve evladı Hz. İsmailin kabirierinin burada bulunduğu rivayetidir.Mescid-i Haram'ın en eski resimlerinden biri* bir kağıda değil bir kayaya nakşedilmiştir Bu kaya üzerindeki Kabe çiziminin yanındaki avluda 2 kabir gözükür Üzerindeki Arapça ibarelerde 2 kabirden birisinin Hz. Hacer'e, diğerinin de Hz. İsmail'e ait olduğu yazar* rivayetlere göre Kabe'nin tavaf alanı ile sa'y mekanı arasında yetmiş peygamber yatar. Bu peygamberlerden biri* Ad kavmine gelen Hz. Hud'dur. helak sonrasında kendisine inanan insanlarla Mekkeye gelen bu peygamberin buradaki varlığını bizlere bizzat Peygamber Efendimiz bildiriyor.
Hz. Peygamber Veda Haccı'nda, Usfan vadisine vardığında Hz. Ebubekir'e, "Ey Eba Bekr! Bu hangi vadidir?" diye sormuş. Hz. Ebubekir Usfan vadisidir," diye cevaplayınca, Hz. Peygamber burada Hz. Hud as ın, beline aba tutunmuş, belinden yukarısı alacalı bir kumaş ile bürümüş, genç ve kızıl, yuları hurma liflerinden örülmüş dişi bir deve üzerinde, hac için buradan telbiye ederek geçtiğini* haber vermiştir.
Peygamber Efendimiz dönemindeki Mekke, bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alanı ancak kaplıyordu bütün güzide sahabelerin evleri bu civardaydı.* Hz. Peygamber'in hicret yoldaşı* Hz. Ebubekir'i evide buradadır ancak Bugün o evin olduğu yerde Hilton Oteli yükselir. Mescid-i Haram'ın dışındaki bulunan Hilton Oteli ile Kabe arasındaki yakınlığa bakıldığında o dönemin Mekke ahalisinin Kabe'nin hemen yakınında ikamet ettiği annlaşılır* Hz. Ebubekir'in evini Osmanlılar döneminde mescide dönüştürülmüştür İslamiyet'in ilk zamanlarındaki.. işkence ve baskıya Hz. Ebubekir ra ayanamayarak Mekke'yi terki düşünür. tam şehirden çıkarken ibni Dügunne ona nereye gittiğini sorar.* Hz. Ebubekir'e Sen Mekke'nin saygın kişisin. Şehri terk etmen kayıp olur," der ve şehirden ayrılmaması için ona kefil olmayı teklif eder. Hz. Ebubekir kefaleti kabul eder ve Hz. Ebubekir'in ibadetlerini aşikar yapmaması kabul edilir dışarıda Kur'an okumaması istenir. Çünkü Hz. Ebubekir içten ve çok güzel bir Kur'an okuyordu ve onun tebliğine hayran olanlar hemen kişi Müslüman oluyordu.
Müşrikler Hz Ebu Bekirin Kuraan okumasından hoşlanmıyordu çünkü Hz Ebubekrin tebliğiyle herkes müslüman oluyordu Hz. Ebubekir dışarıda Kur'an okumadan duramıyordu Evinde küçük bir balkon yaptırmış ve Kur'an-ı Kerim'i evinden bile dışarıdaki halka okuyup** İnsanları gizlice bu balkonun altında Kur'an-ı Kerim'e ve islama davet ediyordu
EBU CEHiL'iN Evi ORADA Bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alan o gün Mekke şehrinin tamamıydı Ebu Cahil'in evi de buradaydı bugün tuvalet olarak kullanılıyor Hudeybiye Anlaşmasında* Müslümanların hacca ilk kez gelirken Medine'den Mekke'ye tam 450 km yol kat edmişlerdir Mürninler yorgundur Anlaşmaya göre 3 gün Mekke'de kalacak ve hac ibadetini yerine getireceklerdir* Mekke'ye giren Müslümanlar Kabede tavafa başlar O müşrikler Ebu Cehil'in evinden Müslümanları seyredip alay ediyorlardı. Peygamber Efendimiz sahabenin* ilk tavafını ve koşar gibi yürümelerini istiyordu ki müşrikler onları yol yorgunu ve bitkin zannedip alay etmesin tavafın ilk şavtlarını hızlı yapmak sünnettir
Ebu Cehil'in bir zamanlar evi bugün umumi bir tuvalet haline gelmiştir Ebu Cahil'in evi, Kabe'ye hem efendimiz* hem de Hz. Ebubekir'den daha yakındır ancak maddi yakınlık insana herhangi bir fazilet kazandırmıyor
Mescid-i Haram'ın mimari öğeleri.
Kanuni Süleymaniye Medrese minaresi
Kayıtbay Medresesi ve minaresi
Mescid-i Haram'ın dış duvarları* önünden ilerlediğinizde bir kapı çıkar. üst kata çıkan* asansörün Adı ibni Erkam Asansörüdür* mevkii Safa Tepesi'nin yanıdır. İbni Erkam'ın evi de Safa Tepesi'nin hemen yanındadır* bu asansör ve yanındaki kapıya genç sahabinin adı verilmiştir* İbni Erkamın evi, İslamiyet'in* ulaşmasında önemli bir basamaktır. Dinin gizlice yayıldığı* ilk günlerde Peygamber Efendimiz sahabe ile bu gencin evinde toplanır,* ayetleri burada anlatırdı O günler çok sıkıntılıdır*
Ebu Zer'in ra Mekke'de bir peygamberin zuhur ettiğini öğrenir, icabet etmek ister, Mekke'ye geldiğinde kimseyi* bulamaz. zemzem kuyusunun yanında Hz. Ali ile görüşür. O günler* sıkıntılıdır Ebu Zer, Hz. Ali'ye arzusunu iletir. Hz. Ali beklemesini, söyler. Her şey gizlice yapılır Müşrikler* saldırgandır Ebu Zer sıkıntılı zamanda, Kabe avlusunda tam 2 hafta bekler. Hz. Ali onu İbni Erkam'ın evine götürüp* Efendimiz'le görüştürür. İbni Erkarn'ın evi ile zemzem kuyusu arasındaki uzaklık 30 adım kadardır* Yani Ebu Zer bu derece yakına gelebilmek için 2 hafta bekleyip* sıkıntılar çekmiş efendimiz sav le görüşmek için burada yatıp kalkmıştır Efendimiz kendisini görünce halini sormuş 15 gündür burada beklediğini öğrenmiş hemen ne yediğini sormuştur. Ebu Zer sadece zemzem içtiğini söylemiştir. zemzem ne niyetle içilirse o derde çaredir
İbni Erkam ra nın evi ile ilgili diğer hadise şudur Hz. Ömer' Peygamberimiz'i(sas) öldürmek için geldiği yerdir. Mekke'nin reisleri henüz müşrik olan Hz. Ömer'i Efendimiz'e karşı kışkırtmışlardır. O da Mescid-i Haram'ın sağındaki Cebel-i Ömer'in üzerindeki evinden kılıcıyla çıkıp* Efendimiz'i öldürmek gayesiyle ibni Erkam'ın evine* ilerler. Yolda bir kişi, "Sen kız kardeşine git. Kocasıyla* Müslüman olmuşlar," der. O da öyle yapar. gittiği yerde ilk kez Kur'an-ı Kerim dinleyecek ve Kur'aana kapılacaktır. Hz. Ömer bekar olan Erkam ra nın evinde, Hz. Peygamber'in huzurunda kırkıncı Müslüman olarak şehadet getirecektir.
ibni Erkam'ın evinin Safa Tepesi'nin yanındadır bu mübarek tepeye ibretle* bakmak gerekir. Hz. Ömer'in'"" evinin bulundugu Cebel-i Omer ömer Dağının Sağ alt eteklerinde lbn-i Erham'ın evi bulunur bu tepede Safa Tepesi dolayısla görülemesede sa'y mahallinin az bir kısmı belli olur bu tepe, Hz. Hacer'in bebeğine su ararken koşuştuğu yerdir ve Efendimiz'le ilgili de bir hatıraya şahitlik etmiştir. Miladi 630 tarihinde islam orduları Mekke'ye girince Kainatın Efendisi Mescid-i Haram'ında toplanan Mekkelilere hitap etmiş ve konuşma sonunda "Size bugün* başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz serbestsiniz," der. bu affa şaşıran halkın tamamı kısa sürede İslamiyet'le şereflenir.
Efendimiz Safa Tepesi'ne çıkarak burada Müslümanların biatlarını kabul etmiştir. Erkekler bu biatta, "Allah'a iman edeceklerine Allah'tan başka ilah bulunmadığına, Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna, İslamiyet ve O'nun adına mücadele edeceklerine" söz verdiler. Kadınlar* "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, kız çocuklarını öldürmeyeceklerine ve namuslarını koruyacaklarına, Allah'a ve Resulü'ne isyan etmeyeceklerine" dair biat ederler
Erkarn ra nın kapısı bize birçok şey hatırlatır Mescid-i Haram'ın bunun gibi birçok kapısı tarihi olayı ve şahıs adı ile isimlendirilmiştir. bunlardan biri de Merve Tepesi'ndeki Merve Kapısı'ndan dönüşte, sağdaki ilk kapı olan Bab-ı Mutad'dır. Yani Murad Kapısı. IV Murad'ın Kabe'yi 1629 da* inşasına binaen kapıya onun adı verilmiştir. Mescid-i Haram'ın kapılarından biri de Beni Şeybe'dir. Beni Şeybe, Kabe'nin anahtarlarını elinde bulunduran kabiledir. Bugün bile bu anahtarlar Beni Şeybe'de dir. Peygamberimiz Mekke'nin fethinde, işin ehline verilmesini. tavsiye edip Kabe anahtarlarının cahiliyede ki gibi yine Osman bin Talha'da kalmasını söyler. Ardından Ancak zalimler sizden* anahtarı alır," der. Bu söz üzerine kimse Kabe'nin anahtarlarını taşıma vazifesini onlardan alamaz. yüzyıllar geçmesine rağmen anahtar hala Beni Şeybe kabilesi tarafından muhafaza edilir
Kâbe anahtarları beni şeybe kabilesinin
en yaşlısı tarafından korunur ve kabile içinde devir teslim edilir Efendimiz'in bu anahtarı verdiği kişi Osman bin Talhadır Bugün Kabe'nin anahtarı yine Beni Şeybe'nin en yaşlısı* Talha adında bir kişi de dir
Bir zamanlar ibni Erkarn'ın evinin* olduğu Safa Tepesi bugün* devasa binalar gökdelenler ve otellerce kuşatılmıştır* Mekke'ye önceden gelenler bu binaların yerinde ne olduğunu çok iyi bilir 2000 e kadar bu yerde bir tepe ve tepe üzerinde* Osmanlının Kabe'yi korumak için yaptırdığı kale yani Ecyad Kalesi vardı. Bu kale otel yapımı için yıkıldı. Ecyad Kalesi ve civardaki* Sulful ve Hindi Kaleleri 1820' de Osmanlı Padişahı Il. Mahmud yaptırıldı III. Selim'in saltanatının son yıllarında Birkaç kabile ayaklanıp Mekke'yi işgal eder. İstanbul'da Kabakçı Mustafa isyanı yaşanmaktadır. Alemdar Mustafa* olaylara müdahale eder ve İstanbul durulur. Tahta genç* padişah, ll. Mahmud geçer. Mekke'deki kargaşayı durdurmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya haber gönderilir. O da oğlu Tosun Paşa'yı Arabistan'a gönderir. ll. Mahmud'un emriyle Kabe etrafına, koruyucu kaleler inşa edilir Ecyad Kalesine Mescid-i Haram'ın içlerine* uzanan gizli geçitler konur. 1979'da ki Kabe baskınında Mescid-i Haram'ı basan art niyetli kişiler* askerleri bu tünelleri kullanarak etkisiz hale getirmişdir. Ecyad Kalesi'nin
yıkımında gizli yolları Mekke'deki birçok kişi görmüştür. Osmanlı, Beytullah'ın korunmasında çok hassastı 1919 da buraları devredilerken Ecyad Kalesi'nden bir tek top bile dışarıya çıkartılmamıştır, kale, Mescidi Haram'ı korumak için buraya getirilen tüm teçhizat ile beraber teslim etmiştir. Atalarımızın hassasiyeti* buraların hadimi olmalarından gelir
Bir yere hakimlik değil hadimlik ve hizmetçilik yapanlar oraya hakimiyet sembolü olan kendi bayrağını Elbette asmaz. Osmanlılar* öyle yapmış Sultan Selim'den Sultan Abdülaziz'e kadar Mekke ve Medine'de ki kale burçlarına hiçbir zaman bayrak ve sancak asmamışlardır. buralar peygamber memleketidir. Ancak Sultan Abdülaziz saltanatında yabancı güçler Osmanlıda faaliyetlerini arttırınca siyasi sebeplerle burada Osmanlı bayrağı dalgalandırılmıştır .
Mescid-i Haram'ın dış duvarlarından ilerlediğinizde, sağda, dik bir tepe yükselir Üzeri granit plakalarla kaplanmış bu tepenin adı Ebu Kubeystir Ebu Kubeys deyince akla nice hatıra gelir. Bugün kaplanmış haliyle ve* binalarıyla* bir tepe gibi gözükmeyen bu yerde zamanında çok olay meydana gelmiştir Hz. İbrahim Kabe'yi oğlu Hz. İsmail ile* inşa edip, tavaf yapılırken işaret için Kabe'nin köşesine işaret taşı koymak istediğinde gözüne bu tepeden bir ışık çarpmıştı. cennetten gelen bu taş ışıl ışıl parlamakta, üzerindeki ışıklar mikat sınırlarına* uzanmaktaydı. Hz. İbrahim Ebu Kubeys'in üzerindeki tepeye tırmanmışı ve Hacerü'l-Esved'i bu tepede bularak Kabe'ye yerleştirir* Efendimiz Sav bu tepe üzerinden mübarek parmaklarıyla gökyüzündeki ayı ikiye bölüp "Şakk-ı Kamer" mucizesini gösterir. Bu tepede Osmanlılar* mucizenin meydana geldiği yere Şakk-ı Kamer Mescidi inşa etmişlerdir. Tepe üzerinde eskiden Mescid-i Bilal vardır Bu mescidin* Bugün üzerinde devlet konukevi binasının bulunur
Ebu Kubeys Tepesi Mekke'nin fethinde islam ordusu şehre girdiğinde Peygamber Efendimiz* Hz. Bilalden yüksek bir yere çıkıp ezan okumasını istemiş. O da Ebu Kubeys Tepesi'nden okumuştur Efendimiz'in* müezzininin anısına, onun adını taşıyan bir mescit kısa bir süre öncesine kadar bu tepeyi süslerdi* Ebu Kubeys'in Ecyad tarafındaki başlangıç kısmı tarihe tanıkhk eden çok önemli bir yerdir. Bugün devlet konukevi olarak kullanılan Ebu Kubeys'in eteklerindeki duvarlarla çevrili, içi yeşillik alan* Abdullah bin Cüd'anın evidir Hılfu'l-fudul Anlaşması burada imzalanmıştı. Bu "Faziletlilerin Yeminidir sözleşmeye göre, Kureyş'in büyüklerinden* ittifaka katılanlar, zulme uğranılanları müdafaa için Hilful fudul Anlaşması'nın imzalandıgı Abdullah cüd'an'ın evinin bulundugu yer ilk Suud Kralı Abdalazizce Peygamberimiz'in dogdugu evin oldugu yere yaptırılan kütüphane binası.dır Bina arkası Beni Haşim mahallesidir Peygamberimiz'in amcası Ebu Talib ra ve dedesi Abdülmuttalib ra evleri buradadır bu antlaşma ile Haksızlığa uğrayanların hakları aranacaktır. Çok az sayıda üye kabul eden bu birliğin en büyük üyesi 20 yaşlarındaki Hz. Muhammeddir** Efendimize buraya üye olmakla iftihar etmiştir. Efendimiz'den sonrada
devam eden bu birlik yeni üye kabul etmemesi sebe-biyle uzun ömürlü olamamıştır. ·
Ebu Kubeys'in devamında beyaz bir bina ile karşılaşırız Burası kütüphanedir Kral Abdülaziz* yaptırmıştır Osmanlı döneminde siyah beyaz resimlerde binanın olduğu yerde kubbeli* mescit görülür* burası* Efendimiz'in* kainatı şereflendirdiği mekandır.* Hz. Amine'nin, Efendimiz'i dünyaya getirdiği yerdir buradaki beyaz kubbeli cami Efendimiz'in"'" dogduğu evdir Osmanlılar yanına bir minare, üzerine bir kubbe ekleyerek mescit yapmıştır
Efendimiz'in çocukluğunun geçtiği beni haşim mahallesinde Efendimiz'in akrabalarıda yaşamıştır o çetin günlerde müşrikler azarak Efendimiz ve akrabalarını mahkum etmeye çalışmıştır ilk Müslümanları sindirrnek için boykot kararı alınmış. Beni Haşim'le kimse alışveriş yapmayacak, kız alıp verilmeyecek, onlara kuru ekmek* uzatılmayacaktı. Bu tam 3 yıl sürdü. Sıkıntılı yıllarda* Efendimiz'in mübarek eşleri Hz. Hatice malını dağıtıp kendisi bir çadırda açlık içinde vefat etmiştir* Efendimiz'in amcası Ebu Talib de bu mevkide vefat etmiştir
Mekke Müzesi, hacca ve umreye gelen herkesin* uğraması gereken önemli bir yerdir.* sahabe döneminden, Emevi, Abbasi, Memlüklü ve Osmanlının Haremeyn'e hizmetleri burada sergilenir. Kitabeler, tarihi objeler ve nice mimari obje ve eşya bizi geçmişe götürür. Mekke Müzesi'nde bir hayli şaşırmış ve sevinmiştim. Çünkü tarihi eserler kısmının korunmuştu ecdat yadigarları beni bambaşka iklimiere götürdü. güzellikleri paylaştım. Bizi Mekkeye götüren Mekkeli* otobüs şoförümüz Mekke'nin yerlisiydi. Mekke'nin* her şoförü gibi otobüsü gözü kara sürüyordu. Sohbette kendisine Türkiye'den geldiğimizi söyleyince Osmanlı'yı hatırladı ve, " babam ll. Abdülhamid'in parasını görmüş. Onun* yaptıklarından çok istifade etmiş," diyerek onları hayırla yad etti başladı. Osmanlı sağlam Müslümandı," dedi.
Mekke müzesinde sergilenenler
Kabe örtüsünün dokunduğu binan ll. Abdülhamid'in yaptırdığı Kabe anahtarı IV. Mehmed'in lll. Murad'ın Mescidü'I Haram tamir kitabesi Abbasi Ha lifesi Ebu Cafer ei-Mansur'un metafta yaptırdığı tamir kitabesi (h. 631) Osmanlı padişahları tarafından istanbul'dan Mekke'ye gönderilen ve Kabe'nin içine girmek için kullanılan Kabe rampası kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı Osmanlılar dönemi Mescid-i Haram köşelerindeki minare alemleri 65 yılına ait Kabe sütunları IV. Murad ın yaptırdığı Kabe kapısı* Mescidü'I-Haram'daki yangın sonrası burayı tamir ettiren Memlük Sultanı Berkuk'a ait tamir kitabesi (h. 804) Sultan lll. Murad tarafından Mescid-i Nebevi'ye yaptırılan altın yaldızlı, kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid in yaptırdığı zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı* Hz. Ebubekir'in torunu Hz. Abdullah* Zübeyr tarafından gerçekleştirilen tamiratta Kabe içine konulan ahşap sütun Abbasi Ha lifesi Mehdi döneminde Mescid-i Haram metafının son genişletilmesinde yapılan üçlü revak sütunları Sultan Abdülmecidin Mescid-i Nebevi'ye hediye eddiği masa saati* Hicr-i ısmail'de* Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirierine , lll. Selim in yaptırdığı zeytin ve hurma motifli mezar taşları
Mekke'de en azıdan bir kez şehrin* dağlarına çıkılarak Mekke daha iyi kavramalıdır. Kabe,* bu dağların* tam ortasındaki vadide bulunur. Kabe'yi çeviren dağlardan birine çıktığınızda karşıda sıradağlar gözükür Sağdan itibaren bakılırsa, en başta Cebel-i Handeme görülür Ebu Kubeys, Cebel-i Handeme nin* sadece bir bölümü dür Onun karşısında Keykuvan Dağlan denilen sıradağlar , ortadaki vadiye de Vadi-i İbrahim denir* Hz. İbrahim hanımı Hz. Hacer'i bu vadiye bırakmış vadinin tam ortasından zemzem suyu çıkmış ve Kabe bu vadinin tam ortasına inşa edilmiş ve özel bir yerleşim alanı haline gelmiştir. Buradan Mescid-i Haram ı* çeviren dağlar tüm detaylarıyla görülür bu dağların etrafını çevirdiği Kabe manzarasının büyüleyici görüntüsünü en iyi uydudan* izlemek gerekir. her dağ sanki namaz kılacak bir insan gibi yönünü Kabe'ye dönmüş ve başını yere koymuştur. dağların hepsi dikine Kabe'ye doğru bakar. Kabe'nin sırtını dayadığı tepelerden biri Ecyad bölgesine girer Ecyad deyince yıkılan kalemizi hatırlıyoruz. Kalenin üzerinde bulunduğu tepenin* Cebel-i Bülbül dür Ecyad* kalenin bulunduğu bölgenin adıdır Burada bir ·zamanlar Araplar at yetiştirirdi Ciyad" at manasına geldiği için Ecyad kelimesiyle güzel atlar kastedilirdi* Hemen arkada Mesfele var. Burada hac mevsiminde Türk kafileleri konaklar kısa bir süre öncesine kadar Mekke bu kadar büyük değildi bugün yüzlerce evin olduğu Mesfele'den, o günler ıssızdı insanlar** geçmeye korkardı
Kabe'nin tarihte bir çok sel baskınına maruz kaldı* bir selde Hz. ibrahim'in mübarek ayak izlerinin olduğu kaya parçası sel akıntısına kapılarak Mesfele'ye kadar sürüklenmiştir Bu sıradağlarda* Efendimiz küçüklüğünde çobanlık yapmış ve koyun gütmüş* insanı idare sanatı ve sevk anlayışını kavramıştır Kabe etrafındaki dağ sıraları yönünü Kabe'ye çevirmiştir* Ortada Kıble'nin bulunduğu Vadi-yi ibrahim'i çeviren Mekke dağları vardır
Mekke dağlarından Mekke'ye bakarken Mescid-i Haram'ın yanında Hilton Oteli görülür Bu otelin aslında Hz. Ebubekir'in evinin* olduğu yerdir Hilton'un bir alt sokağında da Hz. Hamza'nın evi bulunur Osmanlılar Hz. Hamza'nın evini korumak için burayı mescit yapmıştır.* kısa süre önce Hint mimarisiyle Hamza Mescidi yenilenmiş ve mescidin adı hala Mescidü'l-Hamza olarak devam eder. Buranın hemen solundaki tepenin adı Cebel-i Ömer* Hz. Ömer Tepesi dir Bu tepede* Hz. Ömer'in* Ömer'in evi bulunurdu
Cebel-i Ömer'in sağ arkasındaki beton plakalarla kaplanmış tepe* Burası IV Murad döneminde, Kabe inşaatında kullanılmak üzere, taşların alındığı tepedir. Büyük bir sel baskınında Ka be I. Ahmed zamanında hasar görür ve üç duvarı* yıkılır. Osmanlı tahtında Peygamber Efendimiz'e düşkünlüğü ile bildiğimiz büyük Sultan I. Ahmed vardır Padişah, Sultanahmet Camii önce altı minareli yaptırmayı düşünmüş sonra aynı sayıda minaresi bulunan Kabe'ye saygısızlık olacağından Mescid-i Haram'a yedinci minare ekletmiş ve Sultanahmet'i altı minareli* yaptırmıştır.* ilim adamlarını toplayan I. Ahmed, Kabe'nin tamirini* alimlerin fikrini* ister ve, "Kabe'yi inşa ederken bir taş altın, bir taş gümüş kullanılır
Hac ibadeti Zilhicce'nin 8. günü, arefe gününden bir gün önce başlar sabah namazı Mekke'de eda edilir. İki rekat ihram namazı kılınır. Hacca niyet edilerek telbiye getirilir ihram yasakları başlamış olur. Kişiler arzu ederse* haccın vacip olan say'ını da yapabilirler
Zilhicce'nin 8. gününden sonra Mina'ya gitmek sünnettir. Efendimiz Terviye günü denilen bu günde Mina'ya gitmiş ve beş vakit namaz kılmıştır.
Efendimiz 'in çadır kurdurarak namazları eda ettiği yerde bugün Hayf Mescidi bulunur. Haccdaki yoğunlukta* bu sünnet yerine getirilmeyip doğruca Arafat'a gidilmektedir Zilhicce'nin 9. günü* Efendimiz Nemire'ye çadır* talep etmiştir., Burası Arafattaki Nemire Mescidi'nin bulunduğu mekandır. Efendimiz o gün öğle vakti öğle ve ikindiyi eda etmişlerdir. Sonra Efendimiz devesine binerek Arafatta yüzbine yakın sahabeye veda hutbesini irad etmiş, Cebel-i Rahme'nin yanına giderek yüzünü kıbleye dönmüş ve Arafat vakfesini yapmıştır Bugün bütün hacı adayları öğle ve ikindi namazlarını birlikte eda eder ve Arafat vakfelerini yapar, akşama kadar Arafat'ta kalır, güneş batınca da Müzdelife'ye hareket ederler.
Peygamber Efendimiz Müzdelife'ye vardıklarında Meşari'I-Haram Mescidi'nin olduğu yerde akşam ve yatsı namazlarını, kılmışlar* bu mescidin hemen karşısındaki Kuzah Dağında sabaha kadar ibadetle meşgul olmuştur Hacı adayları da o gece Müzdelife'ye gelip namazlarını bu şekilde eda eder ve geceyi ibadetle ihya ederek sabah namazında Müzdelife vakfesini yapar Müzdelife'de, şeytan taşlamak için kullanılacak taşlar toplanır. Güneş doğmadan Mina'ya* harekete geçilir .
Bayram sabahı Mina'ya gelen hacılar Akabe Cemresi'ni ve Büyük Şeytanı* taşlar* yedi adet taş atarlar kurban kesilir, tıraş olunur ve* ihramdan çıkılır .* bayramın birinci günü, imkan bulan hacılar ziyaret tavafını gerçekleştirir Daha önce yapmayanlar vacip sa'yları yerine getirir. Bayramın 2. ve 3. günü küçük, orta ve Akabe büyük şeytana yedişer taş daha atılır. Hacılar tüm* vazifelerini tamamlayınca veda tavafı yaparlar. Ve haccın tüm şartları yerine getirilir •
Hacc mevsiminde muhakkak uğraması gereken yerlerden birisi de Mina'dır. hacılar Efendimiz'in Sav in* Veda Haccı'nda yaptığı gibi Zilhicce'nin 8. günü, yani Kurban Bayramı'ndan 2 gün önce sabah kalkar, boy abdesti alır, ihrama niyet eder ve sabah namaznı Mekke'de kıldıktan sonra Mina'ya geçer Burada beş vakit namaz kılınır. Ve Arafat'a geçilir* Efendimiz'in Sav* Mina'da namaz kıldığı yerde bugün Hayf Mescidi vardır.* yenilenmiş olan bu mekanda Osmanlı döneminde duvarlarla çevrili mescid ortasında çadır şeklinde* ikinci bir yapı vardı Efendimiz'in namaz kıldığı yer olarak* belirlenmişti. Mina'da* Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldığı mevkiiye inşa edilen Hayf Mescidinin Osmanlılar dönemindeki* Ortadaki yapı Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldıgı çadırı simgeliyordu
Mina'daki Hayf Mescidi'nin içindeki çevrili alan* bazı kaynaklarda Nuh As ın kabrinin olarak geçer Harem bölgesinde birçok peygamberin yattığı,. zikredilir. Hacerü'l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında 39 peygamberin yattığı ya da Safa ile Merve· Tepelerinde* 70 peygamberin kabrinin bulunduğu yaygın bir* kanıdır Hz. Harun'un kabrinin Uhud Dağı'nda olduğu zikredilir. Nice peygamberin hatırasıyla kucaklaştığımız bu mübarek yerlerde elbette bizi en çok etkileyen Efendimiz'in mübarek ayaklarını bastığı yerlerde dolaşmak ve bu ,izlere yüz sürmeye çalışmaktır Arafatın* ortasındaki Nemi Mescidi'nde Efendimiz' Veda Haccını ögle ve ikindiyi birleştirerek eda etmiştir
Efendimiz sav veda Haccı'nda Mina'dan ayrılmadan bazı sahabeye, Nemire'ye gitmelerini ve çadır kurmalarını söyler. Nemire Arafat'ta, Cebel-i Rahme'nin yanındaki bölgedir* sahabe denileni yapar ve* Efendimiz bu çadırda Zilhicce'nin 9. günü öğle ve ikindi namazlarını cem ederek kılar ve devesinin üzerinde Veda Hutbesi'ni okur.* Müzdelife'ye giderken önce Arafat'a uğrar ve Nemire Mescidi'ni ziyaret ederiz* yenilenmiş kocaman bir binadır Osmanlı dönemindeki Arabistan'daki yapılar gibi bu yapının da dört avlu duvarı geniş harimi ve kıble duvarında bir gölgeliği mevcuttur. ilginç olan* ise yine bu harimin* ortasında çadır şeklinde üzeri kubbeli, dört yanı açık bir yapının bulunması hacc döneminde* Arafat'ta Cebel-i Rahme üzerinde bir zamanlar Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluşıugu yeri simgeleyen bir mescit vardır Efendimiz'in öğle ve ikindi namazını cem ederek kılmıştır Osmanlı, Peygamberimizin* izi* kaybolmasın diye* mimari olarak* burayı belirlemiştir. Nemire Mescidi* Efendimiz'in Veda Hutbesi'ni okuduğu yerdir Arefe günü Efendimiz namazını kıldıktan sonra devesine binerek Nemirede son hutbesini tebliğ* etmiştir* Hz. Abbas ibni Mektum ve* bazı sahabe tarafından tekrar edilip 100 bin civarındaki kalabalığa aktarılmıştır. Efendimiz'in Hacda arefe günü yakfe anında "Arap'ın Acem'e Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir," dediği ve en son "Size dini tebliğ ettim mi?" çağnsına sahabe topluca "Ettin," demiş efendimiz mübarek başını semaya kaldırıp tam 3 kez, "Şahit ol ya Rabb!" dediği yerlerdir
Hac döneminde milyonlarca insan toplanıp Hac ve vakfe farzdır. Vakfesiz hac kabul olmayacaktır. vakfe* çok önemlidir. Efendimiz* Veda Haccı'nda Cebel-i Rahme'ye gelmiş ve vakfe yapmıştır. SAV vakfesini, Cebel-i Rahme'nin kıble tarafında durup, sırtını dağa, yüzünü kıbleye çevirerek yapmıştır. vakfeyi dağın üzerine çıkıp da yapmak gibi bir zorunluluk yoktur. Necip Fazıl'ın hac hatıralarında şu yazar "Vakfe için Arafat'a geldik. binlerce insan vakfede idi. saatlerce duruyor, okuyor, ve vakfe yapmaya çalışıyordu. Benim vakfem birkaç dakikayı geçemedi, yandım, dayanamadım. Allah'ın huzurunda uzun süre duramadım. vakfeyi gerçekten anlamış bir* gönül. Vakfe Allah'ın huzurunda durmaktır. duya duya, hissede hissede durmaktır
Veda Haccı'nda, Nemire ile Cebel-i Rahme arasında Efendimiz sahabeye Veda Hutbesi'ni okumuştur* Cebel-i Rahme'nin en üstünde beyaz boyalı bir taş vardır Burası Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluştukları yeri simgeler Osmanlılar bu mübarek tepeye mescit inşa etmiştir bugün* ise kalan sadece* 2 çeşmedir İstanbulda ecdad dört bir yana yaptırdıkları çeşme ve sebillerle çevreyi. bir su medeniyeti dönüştürmüş bu güzel anlayışıyla ecdadımız suyun altınla tartıldığı Arap coğrafyasını da* nimetten mahrum bırakmamış dört bir yanı çeşme ve sebillerle süslemiştir Arafat'ta, Cebel-i Rahmede 2 güzel Osmanlı çeşmesi vardır Her birinden şırıl şırıl su akarmış. Cebel-i Rahmede artık ecdat yadigarı çeşmelerin suları akmıyor, muslukları yok olmuş sadece bir tanesinin mermer oluğu kalmış. Çeşmelerden akan suyu taşıyan üst su yolları yıkılmış. üzücü manzarayı izliyor ve hüzünleniyoruz.
Cebeli Rahme'nin civarında dozer çalışması var. Zemini betonlaştırıp yer düzlernesi yapılıyordu. Buraların düzenlenmesi çok güzel Arafatta üzerinde bir tek mermer oluğu kalan Osmanlı çeşmesine tonlarca toprak yığılmış ve Artık Arafat'taki Cebel-i Rahme'de bir tek Osmanlı çeşmesi kalmış onada ulaşmak için parmaklarımızla dakikalarca taşları kazımak gerek Cebel-i Rahme'nin Yolları dilencilerle dolu. En yukarısı Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluştuklan rivayet olunan taşın olduğu yer Onların ilk kez karşılaştıkları yer bu tepenin zirvesinin alt tarafındaki küçük düz bir kısım Arafatda deveciler süsledikleri develeriyle müşteri arıyor bu develere binmek çok zevkli ama binip inmesi problemli. deve oturduğu yerden kalkarken öne düşüyor, otururken ve arkaya doğru yatıyor. Ve her an burun üstü gidebilirsiniz
ARAFAT Hz. ADEM VE Hz. HAVVA nın buluştukları yer cennetten çıkarılınca ilk kez birbirlerini burada gördüler ve Allah'a burada yalvardılar Cebel-i Rahmede hacılar Allah'a dua dua yalvarırlar herkes dualara iştirak eder. Hz. Adem ve Hz. Havva bu tepenin başında buluşup hayır için dua etmişlerdir
ARAFAT'TA Veysel Karani de hatırlanmalı. Anadolu insanlarının çok düşkün olduğu bu güzel insan, Peygamber Efendimizi duyunca Yemen'de duramaz annesinin iziniyle buralara gelir. annesinin tembihi vardır. Yaşlıdır, yalnız başına kalamayacaktır. Bu sebeple Medine'ye gidip hemen dönmesini ister. Veysel Karani. Medinede Efendimiz Sav i göremez. Annesine verdiği sözü tutmak için hemen geri döner. Peygamberimiz kendisini ziyarete gelen gençten haberdar olur ve, "kim geldi?" diye sorar. Oradakilere bu gencin hayrından bahsedip vasiyette bulunur, "o genci bulun selamımı iletin, hırkamı kendisine verin," Sahabe Veysel Karani Hz leri'ne Hz. Peygamber'in arzusunu Arafat'ta yerine getirirler.
hac döneminde Hz. Ömer ra ve Hz. Veysel Karant'nin Medine civarına geldiğini öğrenir onu Arafat'ta deve güderken bulurlar. Peygamberimiz'in selamını ve emanetini iletirler. ürnmetine dua etmesini isterler Hacılann Zilhicce günü akşama kadar kaldıklan Arafat ve civannı gezen bir grup buradan Müzdelife'ye yol alır Hacılar Kurban Bayramı'ndan bir gün önce hava kararırken Arafat'tan
Müzdelife'ye yola çıkar Bakara Suresi'nde şöyle ernredilir, "Arafat'ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife'ye akın ettiğinizde, Meş'ari'l-Hararn'da Allah'ı zikredin. O size nasıl hidayet ettiyse, siz güzelce O'nu zikredin. O yol göstermeden önce siz yolu şaşırmış kimselerdendiniz.
Peygamber Efendimiz Sav Veda Haccı'nda, arefe gecesi Müzdelife'ye gelir akşam ve yatsı namazını cem ederek kılar. Efendirniz'in namaz kıldığı yer Meş'ari'l-Hararn Mescididir Efendimiz o gece namazı kıldığı yerin yakınında ki Cebel-i Kuzah'ta Müzdelife vakfesini yapmış ve gecelemiştir
Müzdelife'ye gider gitmez önce Meş'ari'l-Haram Mescidi gezilir mescidin yanında arabalar için yol geçer yolun yanındaki tepe Kuzah Tepesi. Üzerine çıkamasak da Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mekanın yanında dua edilir Efendimiz Sav in Müzdelife vakfesini yaptığı Cebel-i Kuzah, eskiden beri önemi olan bir yerdir. Bu tepede cahiliye döneminden beri hep ateş yanar ve ateşle o bölge aydınlatılıp ısıtılmaya çalışılırmış. Rivayete göre dört halife döneminin sonuna kadar orada o ateş yanmaya devam etmiş.
Müzdelife'den Mina yoluna yapılan yolculukta kayalıkta bir zaman görenlerin ilgisini çeken farklı bir kaya vardı. elini kaldırmış bir insanı andırıyordu bu kaya Mekkeliler Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yerine Vadi-yi Mugammes derdi buradaki bir çoban Efendimiz'in hicretinde O'nun yerini gösterirken taşlaşmıştır Burası meşhur olunca fazla ilgiden endişelenenler kaya ve üzerindeki tepeyi ortadan kaldırmış Bu yolun devamında ilginç bir yere geliyoruz. Burası Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürdüğü yer. Bu özel mekanı gösteren sadece küçük beyaz bir taş vardır Hz ismail Tam bir bağlılıkla babasına kendisini burada teslim etmiş Hz. İbrahim Allahu Teala'ya verdiği sözlen oğlunu kurbana hazırlanırken Cebrail as kurban için bir koç getirir ve Hz. İsmail yerine burada o koç kurban edilir. Bu koç başı yüzyıllar boyunca Kabe'nin içinde saklanmıştır. Efendimiz Sav Mekke'nin fethinden sonra Kabe içine girdiğinde, bu koç başı duvarda asılıdır Osman bin Talha'yı onu keşke herkesin göreceği bir yere asmasanız diye ikaz etmiştir. Yıllar sonra Haccac'ın Mekke kuşatmasında mancınıklarla atılan taşlardan Kabe'de yangın çıkmış, bu koçun başı yangında telef olmuştur.
Arafattan çıktıktan 5 km sonra yeni bir düzlük gelir. Burası, Sehlü'l-Kebir'e giden yoldur önemli bir olaya tanıklık etmiş olan Vadi-yi Mugammes'tir. Günümüzde Vadi-yi Nar da denir Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yeridir Habeşistan yöneticisi Ebrehe Kabe'yi yıkmayı kafasına koymuştur. buralardaki zengin pazarları kendi ülkesine katacaktır. 60 bin kişilik Ordusunu fillerle dona tır. Mekke nüfusu lO bin dir Ebrehe, dev ordusuyla bu düzlüğe gelir. Kabe'ye konaklama mesafesindedirler. Halk şehri boşaltır bu vadide 2 önemli olay cereyan eder. biri Mekke reisi Abdülmuttalib'in Ebrehe ile görüşmeye gelmesidir. Ebrehe, Abdülmuttalib'in af dileyeceğini sanmaktadır. Abdülmuttalib Ebrehe'nin gasp eddiği develerini ister. Ebrehe "Ben senin Kabe'yi yıkmarnam için geldiğini sanmıştım," der. Abdülmuttalib ise "Ben develerimin sahibiyim. Onları korumak görevim. onlar için geldim. Kabe'nin sahibi orayı o koruyacaktır," Ebrehe Harem hudutlarına girmeden Müzdelife ile Mina arasındaki vadide Ebabil kuşlarını görür zaman geçmiştir Vadi-yi Mugammes'te Ebrehe ordusunun fili çöküp hareket etmez ancak yola devam edilir
Fil Yakası'ndan yıllar sonra Peygamberimiz yanındakilere bu vakayı hatırlatmıştır. 628 de Efendimiz 400 sahabeyle haccetmeye Mekke'ye gider Mekke'ye 30 km kala, Hudeybiyede Kusva çöker. Sahabe devenin çöküşünü düşünürken Efendimiz sav Fili hapseden, benim devemi de hapsetti, demiştir. Burada ıssız, ve yeşilliğin olmadığı, gazab-ı ilahinin indiği ve Fil Suresi'nde anlatılan ordunun son konaklama yerleridir Gözlerimiz develeri için gelip Ebrehe'ye müthiş ders veren Abdülmuttalib'i ve yere çakılıp kalkmayan büyük fili aradı. Mina ile Müzdelife arasında küçücük kuşlar tarafından işgal ordusu helak edildik vadiye baktık. Surenin anlatımıyla yenmiş ekin yığınları haline getirildikleri yere ...
Peygamber Efendimiz'in hayatı Mekke'nin dışında da geçmiştir şehrin uzağındaki panayırlardan Mekke'ye en yakın olanı Zü'l-Mecaz Panayırıdır burasını. Okulda Ukaz Panayırı olarak duymuştuk Zü'l-Mecaz da Ukaz gibi bir panayır ve pazar yeridir. Efendimiz Hakk'ı tebliğ için buralara gelmiştir Ukaz panayırları Mekke'den 80 km civarında uzaktır Cahiliyede son derece canlı olan bu pazar, dört halife devrinde Haricilerin saldırılarıyla güvenlik sıkıntısı yaşamış ve eski önemini kaybetmiştir Osmanlı Efendimiz'in hatırasını barındıran bu çarşıya ihtimam göstermiş. Dükkan ve pazarlar canlandırılmaya çalışılmıştır Osmanlı'nın ihya ettiği bu dükkanların bugün bir kısmı yıkılmış, bir kısım kubbeleri hasar görmüş vaziyette hala durmaktadır Bu çarşı yakınlarında, Osmanlı yapısı bir de köprü bulunur
Ukaz Panayırı günümüzde Hüseyin Şerifin özel arazisi içindedir Ukaz ve Zü'l-Mecaz panayırlanndan başka Mekke-Medine yolundaki Cümum'da Mecenne Pazarı vardır dükkan binaları ayaktadır. Mekke ve civarındaki bu pazarların dışında Efendimiz'in gittiği çok uzak yerlerden bahsedilir Bunlardan biri Mekke'ye 700 km uzaklıktaki el-Hubeşe'dir. Mekke-Yemen yolundaki bu panayıra Efendimiz Sav Hz. Hatice'nin kervanlannı idare için gitmiş. Efendimiz kervanı için kumaş almıştır .
Mekke civarındaki pazarlardan tellerle çevrili bir alan vardır burası Zü'l-Mecaz Pazarıdır çöldür buralarda pazar kurulduğunun tek alameti, çöldeki parça parça taş yığınlarıdır taş yığınlarının her birinin yerinde birer dükkan vardı. Etrafının tellerle çevrilmesinin sebebi korumaya alınmış olması. buralarda iyileştirme projeleri gerçekleştirmeyi düşünüyorlarmış. Bir zamanlar çevrenin zengin ve soyluları, köleleriyle buralara alışverişe geliyordu. Tüccarlar ve deve sürüleri vardı her yanda. Herkes kendi derdindeydi. Kimi mal satmak ve para kazanmak, kimi malları ucuza almak için uğraşıyordu. Herkesin kendi işiyle meşgul olduğu bu pazarda Mekke'den buralara gelip insanlığın kurtuluşu ve selametini dünyaya geliş gayemizi hatırlatıp Birbirimizi üzmeden, kırmadan yaşayabilme yollarını gösteren Sav efendimiz bu kızgın kumlara bata çıka geliyor Ümmeti için Kuraanı tebliğ ediyordu Zü'l-Mecaz panayırı SAV in tebliğ niyetiyle ziyaret ettiği yerlerden sadece biritanesidir
murataltug1985
01-17-2019, 13:14
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel
EFENDiM iz Sav tek bir çadır bile olsa oradaki tek bir simaya, Bıkmadan usanmadan, insana yakışırca yaşamayı anlatıyor her çadırdan çıktığında yanındaki ardından geliyordu müşrikler Siz O'na aldırmayın. yeğenimizdir (haşa) meczuptur," diyordu. Efendimizi takip edenler bu iftitanın iğrençiğini işitiyordu efendimize inananlar SAV den uzaklaştırılmaya çalışılıyordu Efendimiz'in amcası Ebu Leheb tebliği karalıyor efendimizin gezdiği her yerde mübarek havayı kırmaya çalışıyordu.
Efendimiz Sav e yakın olup onu anlayamamak çok büyük hüsrandır. Ebu leheb kendisine yazık etti ve hakkında Tebbet Suresi nazil oldu Mekke'de Ebu Leheb, Efendimiz'in hicretinden sonra ölmüş Çocukları onu evlerinin arkasına defnetıniştir fakat Ebu Leheb'in naaşını toprak kabul etmemiş. Cesedin kokusu artmış ve bütün mahalleyi kaplamış. İnsanlar Ebu Leheb'in oğullarına, babalarının cesedini ortadan kaldırmalarını söylemiş çocukları, babalarının cesedini evlerinin arkasındaki tepeye terk edince cesedin kurda kuşa yem olmuştur buradan geçilirken bu tepede şeytana taş fırlatılır atılan taşlar, tepede ikinci bir tepe oluşturmuştur
Mekke şehrinin dışında sadece tarihi pazarlar değil, savaşların olduğu mekanlarla karşılaşırız Huneyn Savaşı. Huneyn Vadisi nde yapılmıştır Taif şehrine giden yolda Zeylü'l-Kebir denilen Taif-Riyad yolunda ilerlerken yolun sağında kemer li bir yapı dikkat çeker bir Osmanlı su kemeridir yaptıran Sultan Süleyman dır karşımıza. Hey koca Kanuni hey Sen ne güzel bir insansın. Padişah olunca İstanbul'da artan nüfusla baş gösteren su sorunu için kolları sıvamıştır. Mimar Sinan'la görüşüp suyun gelmesi için fedakarlıklara katlanmıştır O kadar işi arasında defalarca Eyüp sırtlanna gidip Mimar Sinan'ı yakından takip etmiştir Kırk Çeşme Sularını İstanbul'a getirmiştir Taksim Meydanı'nın adını aldığı, meydanın göbeğindeki Su sebilini yburadan taksim edilen suyu her köşeye dağıttırmıştır
Osmanlı Efendimiz Sav i çok sevip O'nun yolundan gitmeye çalışıyordu Sav e layık bir ümmet olarak güzel hizmetler meydana getirdiler O şefkat anlayışından Mekkenin kızgın çölleri de nasibini aldı. Kanuni'nin Mekkedeki su kemerleri kilometrelerce uzanırdı Kesme taştan çok muntazam inşa edilmişti. Mekke'ye gelen hacı sayısı her sene artıyordu. Buradaki su problemini halletmek üzere Sultan Süleyman, Huneyn Vadisi'nden Mekke'ye su nakli su kemerleri yaptırdı su kemerleri 70 km lik bir yoldan geliyordu Sultan Süleyman'ın su ile ilgili başka projelerinin de vardı Mekke'nin su problemini çözmek için Hudeybiye Hadda köyündeki suyu taşımak ister. arazinin yüksekliğinden dolayı meyil yapılamaz ve pompalama sistemleri olmadığı için başarılamaz. Ancak, "Mekke'ye götüremiyorsak başka yere taşırız," der ve suyu Cidde'ye ulaştırır. bugün Kanuni'nin taşa kazdırdığı su kanalları Hadde'de hala durur
su kemerlerinin ilerisinde yolcu konaklama menzili görülür bir kasır büyüklüğündeki yapı, yolculukta barınmak için inşa edilmiş Osmanlı yapısıydı. konaklama ve ihtiyaçları sağlardı. Su kemerlerinde bir çalıda Arap bülbülleri vardır Sivri uzun gagaları ve siyah tüyleriyle kendilerini ele verirler sıcakta yaşama imkanı vermiş Rabbimiz onlara. Yaşama ve buraları şenlendirme vazifesi ...
Mekkede Kanuni hanın yaptırdığı su kemerlerinden bugün hala oluk oluk su akmaktadır 450 yıl önce yaptırılan su kemerlerinden bugün hala su aktığını duymak şaşırtıcı Bölgenin en yaygın ötücü kuşu Arap bülbülü ve Osmanlı Mekkesinden çıktıktan 50 km sonra su kanalları karşımıza çıkar Köyün girişi otlar ve yeşillikle kaplı güzel bir alan bir kanal. İçinden su akıyor ve çevresini cennete çevirmiş bir su bu su kemerini. Kanuni getirmiş ve bu su bugün hala buralara hayat veriyor yaptığı hayırların sevaplannı Kanuni'ye gönderiyor
Mekke'den uzakta dağlar arasında bir patika uzanır. Burası Efendimiz'in Taife giderken kullandığı yoldur. o güzel insanın şereflendirdiği yolda keskin kayalıklar vardır bugün Başlarımızda bizi güneşten koruyan sağlam başlıklar, gözlerimizde en kara gözlükler olsada güneş perişan ediyor. ilerleyemiyoruz Buraları görüp hislenmemek elde değil. "Sen ne güzelsin ey Resuller Resulü. sen ümmetine ne düşkünsün. Biz klimalı arabadan çıkıp dışarıda 5 dakika duramazken sen Mekke'den Taife, 80 km'lik yolu yaya ve tam 2 günde aşmıştın. sıkıntı ile aştığın yolun sonunda keşke seni en serin mekanlarda, en soğuk sularla, en leziz yiyeceklerle karşılasalardı onlar Sav in getirdiği güzelliklerin farkında bile değillerdi. Sen onları kurtarmak ve hayat olmak için gelmiştin, onlar seni taşlamışlardı. .. Hz. Muhammed peygamberliğinin lO. yılı, Şevval in 27. günü vardı buraya. Yeşil güzel bir yerdi Taif. Efendimiz lO gün kalıp insanları İslam'a davet etti. Davete icabet. etmediler ayak takımı insanları kandırarak Efendimiz ve Hz. Zeyd'i taşlattılar. Onlar Efendimiz'in kıymetini bilmiyorlardı Allah, sevgili kuluna bir güzel insan eliyle Taifin üzümlerinden ikram ettirecekti. Bu genç, Addastı
Peygamberimiz Taifteki üzücü hadiselerden sonra yanındaki Hz. Zeyd'le Addas ra nın üzüm bağına konuk oldu ikram edilen suyu içerken besmele çekti. Addas karşısındakilerin tek bir Allah'a inandıklarını görünce kendisinin Ninovalı olduğunu söylemiş Peygamberimiz, "Kardeşim Yunus Peygamber'in memleketinden. demişti. bu diyaloğun geçtiği o bağlar bugün duruyor Taif te. üstü başı tozlu, ayaklar kan içinde de olsa o güzel Peygamber'in yeniden buradan üzüm yemesini gözlüyor
TAİF in meşakkatli ve çileli yollarından aşıp Mekke'ye girmek ayrı bir sıkıntı idi Efendimiz için. SAV İslam'ı açıkça anlatıyor ve Mekke'deki müşrikler kendisine b zarar vermek için fırsat kolluyordu Taifte olanlar Mekke'de duyulmuştu. niyetsziler de bu hadiselerden yüz bulup işi çok ileriye götürdü Efendimiz Taif dönüşü Cebel-i Nur'a gelmişti. Mekke önündeydi Hz. Zeyd, Efendimiz'e Şehre nasıl gireceğiz ya Resulallah?" diye sordu. Efendimiz oranın çobanı Urakıd'a seslenerek, "Süheyl bin Amr'a söyle beni himayesine alsın," der. Süheyl kabul etmeyince Beni Mahzum'dan birisinin adını söylenir reddedilir. Mutim bin Adiyy'e haber gönderir ve o SAV i kabul eder. Hz. Peygamber Mekke'ye girdiğinde Kabe'yi tavafa başlar. Tavafı Ebu Cahil görür ve Mutim bin Adiyy'e, "Kefili misin tabisi misin?" diye sorar. Mutim, korumam altındadır," deyince koruman altında olana dokunmayız," der. SAV Mekkede tüm tehlikeye karşı tebliğini sürdürüyordu. Bedir Savaşında Mutim bin Adiyy'in oğlu esir düşer. Peygamberimiz "Baban sağ olsa ve Bedir esirlerini bırak deseydi, ben hepsini bırakırdım," der. Allah Resulü bir müşrikin iyiliğini bile unutmaz SAV vefa doludur .
GÖNÜLLERE İSTiKAMET KAZANDIRAN VADi: HUNEYN
MEKKENİN asfalt yollarında dümdüz bir arazi uzanır çöl toprakları arasından ilerlendiğinde bir kayalık arazide gitmeye başlarız iki yanımızda yüksek ve dik iki tepe beliriverir Burası Huneyn Vadisidir. Huneyn deyince Mekke'nin fethi, İslam ordusunun Mekke'ye girişi ve burayı putlardan temizlemeleri akla gelir. Mekke halkı Hudeybiye sulhünden islama kalben ısınmış Mekkenin fethi kalplerdeki endişeleri yok etmiştir. Fakat Mekke dışındaki kabileler islam'ı, ve Müslümanları tanımıyordu Önyargılıydılar uslanmaz kışkırtıcılar ve desisler büyük bir şer ittifakı oluşturdu Ortalığı velveleye verenler, "Kureyş savaşmaktan ne anlar. Medine'den gelenler bizi görsün diyorlardı. Mekke dışındaki en büyük iki kabile Sakif ve Havazin Müslümanlara karşı birleşerek 20 bin kişilik bir ordu topladı. Askerler kaçmasın diye kadın, çocukları yanlarına alıp Huneyn'de toplandılar Kanatın Efendisi şer birliğini dağıtmak için askerlerinin başına geçip sefere çıktı. İslam ordusu Huneyn'e ileriediğinde Havazin Kabilesi gelip vadiyi tutmuştu.
Hicretin 8. senesi, Şevval in 5. günü İslam ordusu Mekke'den ayrıldı. Müslümanlar 12 bin kişiydi. Ordu Biz artık sayı olarak çokuz Mekke'yi aldık. kimse bizim önümüzde duramaz. düşüncelerine kapılıp Muvaffakiyetİn yalnız Allah'tan olduğu unutulur gibi oldu. her şey o anda gerçekleşti. İslam ordusu vadiye girince dört yandan üzerlerine ok yağdırıldı Müslümanlar panikleyip kaçışdı. Muvaffakiyetin Allah'tan olduğu dersi verildi Sayıca üstünlük bir şey değildi önemli olan. Bedir'de çok az iken Allah mürninleri galip kılmamış mıydı bu panik anında sarsılmadan duran Hz. Peygamber Yanındakilere, dağılanları isimleri ile çağırılmalarını istedi, "Ey ensar! Ey muhacirler!" nidalarıyla toplanan sahabe muvaffak olmuş İslam zafer kazanmıştı Müşrikler dağıldılar. Huneyn vadisi bize tarihi olayları huneyn günü sahabeye verilen dersi anlatır "Her şeyin Allah'tan olduğunu unutmayın. Sayıca azız diye üzülmek fazlayız diye sevinmek, fakirlik, zenginlik bunlar değildir önemli olan. Asıl önemlisi Allah'a layıkıyla tevekkül edip itimad edmektir. Bu seviyede kalırsanız sırtınız yere gelmez." KALPLERiN FETHİ BAŞLIYOR
Mekke'den 30 km kadar ilerideki Hudeybiyedi hafızamız nice olayı hatırlıyor Mekke'den Medine'ye hicretin 6. yılıdır. Muhacirler doğdukları, acı tatlı nice olay yaşadıkları topraklara hasrettir. kalplerde Kabe özlemi vardır ona yönelerek namaz kılınır ama yıllardır kendisini göremezler Kainatın Efendisi müjdeyi verir O sene hacca gidilecektir sevinç rüzgarı dalgalanır Medinede. Herkes hazırlanır sabah yola çıkılır Seniyyetü'l-Veda tarafında. Uzun ve meşakkatli bir yol izlenip Hudeybiye'ye gelmişlerdi. Mekke'ye çok az kalmıştır Efendimiz'in devesi burada durur ileriye geçmez Peygamberimiz Fili bağlayan benim devemi de bağladı, diyerek fili hatırlar Mekke'den yaklaşık 20 km sonra şehrin en uzak harem hududu olan Hudeybiye Haremi vardır. Bu sınırdan umre yapılabilir Efendimiz bu sınır dışında 3 hafta konaklamış sahabe ile Hudeybiye hududu içinde namazları eda etmişdir. Bunun sebebi Harem sınırlarındaki her ecrin 100 bin derecesinin olmasıdır.
Peygamber Efendimiz'in sünnetinden dolayı islam alimleri, "Harem hudutlarında nerede yapılırsa yapılsın her ecre 100 bin derece vardır hükmüne varmışlardır Hudeybiye Mikadı'nın bulunduğu yerde Harem hududunun işaret taşları vardır. ikisi tarihidir Osmanlı'dan kalmadır. Diğer ikisi gösterişli olup Suudlarındır Hudut taşlarının yanında Osmanlı çeşmesi vardır çok güzel bir yapıdır. Osmanlı'ya ait bir kitabesi bulunur Kral Abdülaziz restore edmiş. yeni bir kitabe eklenmiş. suyu akmayan bir çeşmedir çeşmenin yanındaki tarihi kuyunun başında büyük ve derin bir kuyu bulunur Burası çöldür ancak Allah'ın hikmetiyle kuyu içinde su görülür. Kuyunun içinde güvercinler Zavallı hayvanlar öğle sıcağında sığınacak gölge bulamadıklan için kuyu içine girmişlerdir. dışarıdaki 50 derece sıcaklığa göre kuyu serin ve suyu var Birkaç km sonra Hudeybiyeye gelinir Hudeybiye Anlaşmasının olduğu mevkide yol yoktur Kumların üzerinde ilerliyoruz. Ağaçtan oluşan bir öbeğin önünde Hudeybiye antlaşması ÇÖLÜN ORTASINDA YAPILAN BiR ANLAŞMADIR
Efendimiz ve 1400 sahabenin üç hafta konakladığı Hudeybiye stratejik bir konuma sahiptir Çünkü Mekke'den gelen buraya görünmeden yaklaşamaz Efendimiz buraya yerleşince Mekke'ye elçi gönderir niyetlerini aktarır elçi Hz. Osman dır savaşmak için değil hacc maksadıyla geldiklerini anlatır Mekke'ye yola çıkan Hz. Osman'ın ardından "Müşrikler Hz. Osman'ı şehit ettiler!" şeklinde haber alınır. Efendimiz ağac altında tüm sahabeden biat alır. Buna "Rıdvan Biatı" denir. 1400 sahabe ile biatlaşılır bu mevkii sahabe yıllarca muhafaza edip yerinin kaybolması önlenir Bir süre sonra Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberinin asılsızlığı anlaşılır Mekke elçileriyle görüşülür anlaşmaya varılamaz. taviz verilmek istenmez Görüşmeler tıkanınca Mekkeden gelen bir kişi görünür. gelen kişi Süheyl bin Amr dır. Efendimiz, "İşte anlaşmaya varabilecek bir kişi," der Süheyl bin Amr birçok müşrike göre mülayimdir görüşmeler olumlu geçer bir konuda sinirler gerilir Bunlardan bir tanesi anlaşma "Allah'ın Resulü Muhammed" ibaresidir. Süheyl, "Biz bunu kabul etseydik anlaşmaya gerek kalmazdı," der. Efendimiz maddeleri yazan Hz. Ali'den bu ibareyi sildirir Hz. Ali'nin eli varmaz. Efendimiz bizzat kendi eliyle siler yerine, "Abdullah oğlu Muhammed" yazdım. Anlaşmanın en kritik anıdır anlaşma imzalanınca Süheyl bin Amr'ın oğlu Ebu Cendel, ellerindeki zincirle gelir SAV e Kurtar beni ya Resulallah," der Babası Süheyl, oğlunu İslamiyet'le şereflendi diye zincire vurmuştur Hz. Peygamber Süheyl'den Ebu Cendel'i vermesini ister Süheyl kabul etmez anlaşma maddelerinden biri "Müslümanlardan biri müşriklere sığınırsa geri verilmeyecek, müşrikler Müslüman olduğunda teslim edilecekti Peygamberimiz gözyaşlarıyla Ebu Cendel'i geri verir
Hudeybiye anlaşması Müslümanların aleyhine gibi gözüksede kader bu maddeleri kısa sürede Müslümanların lehine çevirir eşsiz bir fütuhat gerçekleşir bu GERÇEK FETiH KALPLERiN FETHİYDi Mürninler Hudeybiyeden gelirken Fetih Suresi nazil olmuştur. bir fetih yok gibidir ve. Ağır bir anlaşma yapılmış gibi gözükür Fakat Hudeybiye Anlaşması'nın bir maddesi, "O sene hac yapılmayacak fakat gelecek seneden itibaren her sene üç gün Müslümanlar Mekkeyi haccedebilecekler,dir. İşte bu 3 günlük birliktelik, Müslümanlar ve müşriklerin buzlarını eritmiş İslamiyer'e girenler çığ gibi artmıştır. Hudeybiye döneminde ki 3000 Müslüman sayısı, tam 3 sene sonra Veda Hutbesi'nde 20.000'e çıkacaktır. İslamiyer'e göre gerçek fetih kılıçla yapılan fetih değil, kalplerin fethidir. Hudeybiye'nin en can alıcı sahneisi de buradaki 3 haftalık konaklamanın son günlerinde yaşanan hadisedir. Anlaşmada o yıl hac yapılmayacaktır. Efendimiz sahabeye, kurban kesip Mekke'ye girmeden Medine'ye döneceklerini söyler sahabe kurban kesmeye yönelmez. Efendimiz eşi ile istişare eder. Efendimiz'in her davranışı hakikattir SAV . ahlakın en güzeliyle ahiaklanmıştır eşinin görüşlerine değer verir mübarek eşi kurbanınızı kesin ya Resulallah, sahabe sizi takip eder," der ve Efendimiz kurbanını kesince tüm sahabe kurbanlarını kesmiştir . •
Hudeybiye Anlaşması'nın olduğu yerde gözler başımızı sokacak ve dua edip namaz kılacak bir gölgelik arar fakat bulamayız Osmanlılar burada Hudeybiye Mescidini yaptırmış Suud Kralı Faysal, yenisini yapmak için yıktırmıştır. Temeller atılıp duvarlar örüldüğünde ne yazık ki Vehhabi saldırısıyla bu mescitte tahrip edilmiştir. mescide ait temeller Hudeybiye'de hala görülür Hudeybiye Kuyusu tarihi bir kuyudur yerinde durur Buradan ayrılırken boyunları bükük, yıllardır göremediği Kabe'ye yaklaşmışken şehre giremeyen sahabenin burukluğunu hatırlayıp hisleniyoruz. yaşanan olaylardan sonra Efendimiz'e gösterdikleri itaat ve arzu ettikleri yere 500 km yol kat edip 30 km yaklaşmışken geri dönmeleri. sahabe olmanın en önemli şartı yani sonsuz itaati anlıyoruz
murataltug1985
01-18-2019, 18:12
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel
Mekke Yolunda giderken seyrek de olsa sağda ve solda agaçlar görüyoruz. "Buralar Semure Ağacı bu agaç Efendimiz sav in çok sevdigi bir ağaç Yolculuk esnasında ne zaman bu ağacı görse altında dinlenip iki rekat namaz kılarmış. Hudeybiyede Efendimiz SAV ve sahabe ile gerçekleştirilen Rıdvan Biatı semure ağacı altında gerçekleşmistir Medinede Efendimiz ordusuyla Bedir Savaşı'na giderken Vadi-yi Akik'te yine semure ağacı altında dinlenmiştir Hz. Ömer'in oğlu Abdullah bin Ömer ömrünce bu ağacı sulamıştır Bizans'a karşı yapılan Tebük Seferi'ne gidilirken 8 farklı yerde dinlenilmiştir Bu mola yerlerinin hepsinde semure ağacı vardır Bugün bu 8 konaklama yerinden sadece bir tanesi bilinir. Burada Efendimiz'in istirahat ettiği yerde Mescidü'l-Tevbe adlı bir mescit vardır Tebük yolundaki istirahatlerden bir tanesini Efendimiz semure ağacı altında dinlenirken gerçekleştirir Gavres adlı düşman Efendimiz'in yanındaki asılı kılıcı alıp, seni elimden kim kurtaracak?" diyince Efendimiz öyle bir, "Allah!" der ki Gavres'in elindeki kılıç düşer. Efendimiz düşen kılıcı alarak, "Şimdi seni kim kurtaracak diye seslenir. Bu meşhur olay semure ağacı altında gerçekleşir
KusvA'YI HATlRLATAN MEKKE DEVELERI
MEKKE nin kutsal topraklarında gezerken mübarek insanların neler yaşadığını bilmek ve bir nebze olsa dahi yaşamaya çalışmak tarihimize büyük fayda sağlar çöl denilince akla ilk gelen devedir. Bedevinin en yakın arkadaşıdır Çöl insanının vazgeçilmezidir SAV in Mübarek devesi Kusva Efendimiz'e hicret yolculuğunda bineklik yapmıştır. Efendimiz Medine'ye girdikten sonra herkes kendisini misafir etmek isteyince deve serbest bırakılmış ve önünde çökeceği evde misafir kalınmıştır Mekke'ye hacca gidilirken aynı deve Hudeybiye'de kalkmamak üzere çökmüş ve Efendimiz "Fili bağlayan devemi de bağladı buyurmuştur.
Mekke'nin Fethi sonrası efendimiz Sav Mu'az bin Cebel ra ı Yemen'e gönderirken ona kendi devesini vermiş Devem sana güven verir. Onun çöktüğü yere mescidini kur," demiştir Kur'an'da yaratılışına dikkat çekilen deve o günkü şartların vazgeçilmezidir Bu mübarek hayvanın Mekke-Hudeybiye arasında çiftlikleri var kurulu birkaç çadır ve etrafı çitlerle çevrili develer var Çitin dış tarafında develere yiyecek veriliyor bu çiftlikte irili ufaklı 30 kadar deve var yavru develer Her şeyin küçüğü gibi bunlar da harika deve sütü içtik çitin içinde geçti en uzun boylu deve anne imiş ve yavru yerli yersiz süt içmesin diye annenin memesini bağlanmış Çoban memeyi örten bezi açınca minik deve yavrusu koştu ve annesinin memesine uzanıp emıneye başladı. Az sonra adam elindeki tası anne devenin meme altından sağmaya başladı ayağını ustaca kıvırarak dizini masa gibi kullanıyor ve kıvırdığı diz üstüne koyduğu tası sağmaya çalışıyordu Hepimiz şaşkınlık ve ilgiyle izliyorduk. yammdakilere, "Neden yavrunun da içmesine izin veriyor?" diye sordum. Aldığım cevap ibret doluydu yavruya süt içmesi için izin vermezse anne memesine süt bırakmıyormuş. çobanın süt sağması için yavrunun süt içmesi gerekiyor. Anne deve, Allahu Teala'nın sevk-i ilahisi olarak sadece yavrusu süt içeceği zaman memesine süt veriyor
Mekke'ye yaklaştığımıda karşı tepede bir Osmanlı murakabe binası vardır Ecdad bu mübarek şehri korumak için yaptırdığı gözetleme yerlerindendir birkaçı hala ayaktadır Tepe yanındaki vadiye Ebdah Vadisi denir. Bir zamanlar buralar Mekke dışında kalan ıssız yerlermiş savunmasız Müslümanları müşrikler buraya getirir ve işkence yaparmış. Aklımıza Yasir ailesi geliyor. Hz. Ammar, annesi Hz. Sümeyye ve babası Hz. Yasir Müslüman olmuş oğullarının gözü önünde her ikisi de feci işkencelerle şehit edilmişdi. O yüce ruhlara fatihalar . gönderiyoruz.
MEKKE Murakabe binasının üzerindeki tepenin eteklerinde beyaz bir cami vardır. Kubbeli yapısı ile dikkat çeken cami islamdan önceki dönemlere ait hatıraları barındırıyor. Efendimiz ile Hz. Hatice burada buluşur Bu mukaddes insanların şereflendirdiği mekanda yapılan dualara icabet edileceği düşünülür bu mevkiye icabe, mescide ise icabe Mescidi denirmiş. yenilenmiş binasıyla beyaz, tek kubbeli bir yapıdır icabe Mescidinde 3 kitabe vardır ilki Emevilere, diğeri padişah I. Ahmed'e ait olup sonuncusu günümüzde konmuştur Efendimiz nübüvvetinden önce Mekke'de duramaz. Yalnız kalacağı bir yer arar. Bu amaçla Nur Dağı'na çıkıp, Hira Mağarası'na çekilir. ilk zamanlar üç, beş gün ya da bir hafta kalırken, peygamberliğin gelmesine yakın birkaç ay dağdan inmediği olur bu uzun kalışlarda Hz. Hatice, Efendimiz için hazırladığı yiyecek torbasını getirmek için yola çıkar, Efendimiz dağdan aşağıya inerek burada buluşur Peygamberimiz azık için bile şehre bulaşmak istemez peygamberliğe hazırlanırdı Hz. Adem ve Hz. Havva Arafat'ta, Cebel-i Rahme'de buluşurdu Efendimiz de Hz. Hatice ile buluştukları Nur dağı ve Hira mağaralarına çok değer verilmiş dua makamı olmuştur Burada el açıp uzun uzun dua edilir Dua ederken mescid duvarındaki I. Ahmed'e ait olan kitabeyi inceliyoruz. Bu peygamber aşığı Osmanlı sultanı, hacca umreye bir kez olsun gelemediği halde bu mescidin varlığından haberdar olup günümüzden 395 sene önce bu mescidi tamir ettirebiliyor. bugün Türkiye'den gidip 15 defa umre yaptım," diyenlerin içinde bile bu mescidden habersiz pek çok insan var. Osmanlı'nın ali-cenaplığı bizi hayret ve hayranlığa sevk ediyor .
Mescid-i icabe'ye yakın, olan Mekke beledi-ye binasının karşısında beyaz ve küçük bir yapı dikkat çeker. Burası bir su yapısıdır. Bir kuyu ve yan haznesi bulunur Efendimiz buraya uğramış ve istirahat etmiştir. Kuyunun adı Tuva ve buraya Arapça adıyla Bi'r-i Tuva Tuva Kuyusu dur. Kainatın Efendisi 630 yılında Mekke'nin fethine çıktığında şehre girmeden 2 gün önce Curmuh denilen yerde gecelemiştir. Mekke'ye giriş öncesi son geceyi Tuva Kuyusunda geçirecek, burada istirahat edip kuyudan boy abdesti alarak şehre girecektir. Bi'r-i Tuva'nın önündeki cadde adı Fetih Caddesi Mekke'nin fethinde Efendimiz Sav in ilerlediği meşhur yoldur Hz. Aişe, fetih günü Efendimiz'in Mekke'ye girişini şöyle anlatır, "Mekke'ye girerken üzerine bindiği merkubun semerine, neredeyse alnı değecek ti Efendiler Efendisi mütevazılığıyla bir zamanlar binbir cefa gördüğü ve terk etmek zorunda kaldığı şehre muzaffer bir kumandan olarak giriyordu ama tevazuyla giriyordu. Bu tevazuyla yaşayan ve yaşatanlar Efendimiz'in yolundan gidenler olmuştu. Mısır Seferi'nden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen halk bu muvaffakiyeti bizden bilir ve alkışlar diye Üsküdar'dan şehre gece giren Yavuz, Mohaç Muharebesi'nde dünyanın en büyük ordularını 2 saatte içinde yok eden ve dönüşte, zaferle kalbime gurur girdi. gece yatağı dehlize serin," diyen Kanuni canlanıyor zihnimizde. Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddinler, İspanya'nın fethinde, "Unutma dün köleydin, bugün muzaffer bir kumandan yarın toprağın altına girip hesap vereceksin," diye kendisini hesaba çeken Tarık bin Ziyadlar ve niceleri. Onların hepsi güzeller güzeli SAV den renglerini ve dünyaya hayat olmuşlardı ömürleri boyunca
Mekke ve Medine civarında Osmanlı'nın tamir ettiği nice yapı bizzat kendilerince yapılan hayır eserleri vardır. Her bir paşa ya da hanımefendi, imkanlarının bu mukaddes topraklara nasip olmasını isterdi. Osmanlı'da her padişah burayı tamir ve ihya etmiştir. İcabe Mescidi gibi Osmanlı'nın tamir ettirdiği yapılar ve bizzat temelden kendilerinin yaptırdığı eserler vardır Mescid-i İcabe'nin arka sokaklarındaki Osmanlı yapısı son Osmanlı Valisi Osman Nuri Paşa'nın kaldığı vilayet konağıdır orijinal mimarisiyle yerinde duran yapı, cumbaları, kepenkli pencereleriyle, görenlere kimliğini aktarır. insanlığın faydasına kurulmuş bir hayır eseridir Osmanlılar buraya hükmetmek, ve yönetmek için değil, hadimlik için gelmişdir Tepedeki en yetkili kişi padişahtan Mekke valisine kadar Hadimü'l-Haremeyn olmayı en büyük paye sayardı. Bugün Topkapı Sarayı'ndaki padişah sorguçları bu anlayışın en güzel örneğidir sorguçların tüylerinin izahı şudur: Mekke ve Medine'de mukaddes mabetler tavus kuşu tüyünden süpürgelerle süpürülür bu süpürgeden birkaç telek İstanbul'a gönderilirdi padişahlar bu tüyleri sorguçlarına takar, "Bizler senin evinin hadimleriyiz ya Rabbi!" der ve öyle dolaşırdı Konağın tam karşısında Osmanlı vardır. Bugün suyu akmasa da güzel bir restorasyon geçiren sebil temiz ve sağlamdır Sebilin az ilerisinde bir başka Osmanlı yapısı ve Seyyid konakları vardır. İki katlı revaklı ön cepheye sahip olan, son derece görkemlice inşa edilen bu yapının Yapılma gayesi çevreye hayırlı olma çabasıdır Hacca ve umreye gelenlerin ücretsiz barınması için düşünülmüş. Kral Abdülaziz burayı ikamet yeri olarak kullanmıştır Mekke'deki Osmanlı eserlerinden biride Eyüp Sabri Paşa'nın Miratü'l-Haremeyn'i ve Sinan Paşa'nın eserleridir Mescid-i Haram'ın yanındaki 4 kubbeli Kanuni Sultan eseri Süleymaniye Medreselerinden, ll. Mahmud'un hanımı Bezmialem Valide Sultan'ın yaptırdığı Guraba Hastanelerine kadar birçok eser Mekke ve Medine'de yer almıştır Bugün bu hizmet eserlerinden pek azı ayaktadır. ülkemizdeki gibi hızlı ve düzensiz gelişen şehirlerde ne yazık ki tarih ikinci plana atıldığı için eserler korunamıyor. Ayakta kalan eserlerin geleceği meçhul. Bugün ayaktaki eserler Osmanlının son dönemlerine ait. Mekke'nin Meydan-ı Kışla Kışla Meydanında Sultan II. Abdülhamid in yaptırdığı kışla binaları var Bugün ancak fotoğraflardan görebiliyoruz bir kısmı hac döneminde misafirhane olarak kullanılmış 2005 itibariyle binalardan, yol çalışmaları sonrası sadece 2 küçük parça ayakta kalmış sonra bu yapılar da ortadan kaldırılmış II. Abdülhamid Han'ın yaptırdığı ve misafir için düşünülmüş Haseki evlerinden birkaç tanesi hala ayakta
Abdülhamid Han yaptırdığı Mekke'deki Osmanlı yapılarından biri kız mektebidir. Osmanlı'nın son çırpınışları ve özellikle ll. Abdülhamid'in son gayretlerinin büyüklüğünü anlıyorsunuz. • Osmanlı en parlak yıllarında çok büyük okullar açtı Kanuni Rüstem Paşa Semiz Ali Paşa Adeta eğitim seferberliği yaptılar Kanuni dönemi altın bir dönedir. En çok okulun açıldığı dönem Abdülhamid Han dönemidir. Mekke de nasibini almıştır. MEKKEDEKİ bina bugün nice özel koleje taş çıkartır o devirde adam yokluğu vardır Osmanlı iyi idareci ve öğretici bulmakta zorlanır Beyrut'ta bir Alman Osmanlı okulu açılır. Okulun müdiresi Halide Edip tir. Ancak eğitim değil Avrupa'daki moda anlatılır YÜREKLERI YAKAN VE GÖNÜL FERAHLATAN İKI OLAY
Mekkedeki Osmanlı hatıralarına göz atıp lcabe Mescidi'ne geliyoruz. Mescidin karşısında Mekke belediye binası vardır Az ileride Kral Abdülaziz Mescidi yer alır. Bu iki yapıarasına Hayrü Beni Kinane denir islamda bu mevkinin çok özel bir önemi vardır Burada acı üzücü, ve güzel olaylar yaşanmıştır Üzücü olay, Mekkeli müşrikler Müslümanları boykot kararını burada almıştın. İslamiyet'in yeşerdiği yıllardır. Müşrikler ellerindekinin gideceği endişesiyle ne yapacaklarını şaşırmış ve hırçınlaşıp korkunç bir planı harekete geçirerek Hz. Peygamber'i akrabaları ve sahabeyi boykot kararı alırlar. son derece ağır olan boykota göre Haşimoğulları ile alışveriş yapılmayacak evlenilmeyecek kuru ekmek bile uzatılmayacaktı bu kararlar tam 3 yıl acımasızca uygulandı Efendimiz ve yanındakiler müşrik zulmüne sabretmek zorunda kaldılar. toplumdan uzaklaştırılıp, aç bırakıldılar. Az sayıdaki insaf ehlinin yardımı engellendi. Bu acı hatırayı Sa'd bin Ebi Vakkas anlatıyor, "Günlerdir ağzıma bir şey koymamıştım. Yerde deri parçası buldum. temizleyerek ağzımda emdim bana üç gün gıda oldu." Bu boykot günlerinde üzücü olaylar gerçekleşmiştir. Efendimiz'(sas) i nübüvvetinde sağlam bir inançla destekleyen Hz. Hatice ve öksüz ve yetim kaldığı çocukluktan beri kendisini her türlü tehlikeden koruyan çalışan amcası Ebu Talib vefat etmiştir Buradaki güzel hadise ise şudur. Mekke'nin fethiyle şereflenen Kainatın Efendisi Mekke içinde itam burada askeriyle kamet etmiştir. Kendisine neden evde kalmadığı sorulduğunda, "Akil bize kalacak ev mi bıraktı buyurmuş "Burada neden kalıyorsunuz?" diye soranlara "Allah'ın takdiri olan tarihi vakayı ispat için," yani Allahu Teala'nın bizi buraya zaferle getirdiğini ispat için demiştir. Efendimiz o en hassas insan, acılı boykot günlerini hiç unutmamış En sevdiği 2 insanı bu dönemde kaybetmiştir muzaffer bir kumandan olarak Mekke'ye girmiş zulmeden herkesi affetmiştir.
Efendimiz Mekke dışındaki müşrikler üzerine yürümek için Huneyn'e ilemiş Huneyn Savaşı galibiyetle bitmiş Cirane'de ganimetler dağıtılmıştır Yeni Müslümanlara teşvik için fazla ganimet verilmiş hoşnutsuzluk çıkmıştır ensar arasında, "Resulallah dostlarını, kendi komşularını buldu. Onlara fazla verdi, bize vermedi," diyenler olmuş. Efendimiz ensarla şu konuşmayı yaparak fitneyi engellemiştir Diyeceksiniz ki sığınacak yerin yoktu biz seni koruduk. Ben derim ki Allah beni Peygamber göndermeseydi sizler eski savaşınızda devam edecektiniz. Onlar malları ile Mekke'ye dönecekler ben sizinle Medine'ye döneceğim ... " Efendimiz in konuşmasından sonra Mekke'ye uğramadan Cirane yolundan Medine'ye yola çıkmıştır. Efendimiz'in şereflendirdiği bu topraklar O'na ait nice hatırayı saklıyor. Bu hatırar bize SAV in çektiği sıkıntıları, insanlara tahammülünü sevgi ve nice fedakarlıklarını gösteriyor Cirane'den Mekke'ye dönemeden Medine'ye göçüyor İslamiyet gibi bir güzelliği yaşamamız için başta Efendimiz ve nice yüksek şahabe ciddi imtihanlar verdi bunları öğrenmeli, yaşamalı ve dünyaya en güzel şekilde yansıtmalıyız Ehl-i Beyt islam'ı yaşayan ve Efendimiz'in ahlakını hayatına hakim kılan, Allah Resulüne olan aşkını devam ettirendir. İstikametde olan ve istikametini bozmayan Değişmeyen ve değiştirmeyendir yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler size merhamet etsin Hadis-i Şerifi'ni hatırlıyiruz. Seyyid Ömer ve yanındakiler İstanbul'da Risale-i Nur Sempozyumu'na katılıp Bediüzzaman ile ilgili görüş bildirmek için Türkiye'ye gelmişti. Topkapı Sarayı'nda gezdiler İstanbula misafir oldular Saraylarımızı ziyaret ettiler . Seyyidleri en çok etkileyen topkapı sarayına ecdadın nakşettiği ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler Bizi en çok etkileyen onların, Efendimiz'in emanetlerinin olduğu Hırka-yı Saadet Dairesi'ne girerken en dışarda ayakkabılarını çıkararak içeriye çıplak ayakla girmeleridir
NUR DAĞI ve Kabe'yi çeviren dağlar Peygamberimiz'e ait nice hatırayı muhafaza ediyor İslam Tarihi'nin en önemli hadisesi olan ilk ayetin inişi Mekke nur dağında gerçekleşti. Burası nübüvvete az bir zaman kala Efendimiz'in risalete hazırlandığı yer Hira Nur SAV Önceleri birkaç gün kaldığı bu yerde, sonra birkaç ay kalıp şehre inmemeye başlıyor Hz. Hatice her gün endişeli gözlerle Nur Dağı'nı seyrediyor, efendimizin sıhhatini düşünüyor Nur Dağı sarp ve kayalık bir dağ. Üst kısmı sivri. Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mağara zirve noktada. Oradan Mekke çok güzel görülüyor. Mekke'yi ve Nur Dağı'nı önünüze aldığınızda dağın şehre hakim olduğunu çok iyi görebilirsiniz. Mağara denince insanların aklına derin bir kaya geliyor fakat burası 3-4 kayanın baş başa vermiş hali. Peygamberlik burada geliyor
Efendimiz ilk defa "Oku!" emrini Nur dağında alıyor yüce Nebi Dağa çıkmak için sabahın erken saatlerinde buraya geliyor. Güneş çıktıktan sonra dağa tırmanmak bir hayli zor. gece giderseniz mağara ağzını kalabalıktır güneş yükselince insanlar dağılıyor mağara tenhalaşıyor. Sabahın erken saatlerinde bir olaya şahit oluyoruz burada. Mübarek mekana, insanlar yanında maymunları ile geliyor 2000 yılından beri buraya dadanan bu hayvanların geliş sebepleri yiyecek bulmak. Onları buraya kim saldı bilemiyoruz. çok durmuyorlar. Sağolsun insanlar Hira Nur'da yerdeki yemekleri toplayıp hayvanlara veriyorlar dağda bulunduklan kısa süre zarfında çantalara sahip çıkın. Çünkü kapıp götürebiliyorlar .
Nur Dağı yanında Efendimiz'in hayatında ki önemli bir yer Sevr Dağıdır Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicret ederken 3 gece kaldığı mağaranın olduğu dağdır. Medine istikametinin tersindedir Efendimiz Hicrette takipçileri şaşırtmak için ters istikamete hareket etmiştir. yanında sadık arkadaşı Hz. Ebubekir de vardır bu sıkıntılı yolculukta ve ilk mağara günlerinde Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma, hamile haliyle arkalarından izleri kaybolsun diye koyun güdüyor, koyunların sütünden de Efendimiz'e ve babası Hz. Ebubekir'e ikram ediyordu şimdi bu mübarek dağın çok sarp ve dik bir yapısı var. Buraya çıkmak Nur Dağı'na çıkmaktan çok daha zor. tam iki katı zamanda tırmanıyorsunuz. Tırmanmada pes ediyor insan. gündüz güneş altında tırmanış mümkün değil. İşte Müşriklerin gözleri bu kadar dönmüştü? Efendimiz gibi bir insanlık abidesinden nasıl nefret edebilmişlerdi? Onu öldürmeye her kabileden birini seçip gece yatağına yaklaştırmışlardı yatakta Hz. Ali yatıyordu. Efendimiz eza ve cefalarla memleketini terk eddi Bizim çıkmakta zorlandığımız sevr dağına SAV i bulma ümidiyle tırmandıları umutları çok zayıftı onları bu dağa çıkartan insan bu meşakkatli tırmanışta tüm bunları düşünüyor. En tepeye vardığınızda o mukaddes mağara var Gözler örümcek ağı arıyor. Yuvasında yatan bir güvercin bulmaya çalışıyor Örümcek ağını toplayıp çoktan ayrılmış ama hala güvercinler görülüyor bu mağarada satıcılar güvercinlikler kurmuş Güvercinlere baktıkça tarih canlanıyor Sevr Dağındaki mukaddes mağarada bugün. yine aynı yerde besleniyor
Sevr Mağarası çok dar. Müşrikler iyice yaklaşmışlar. Mağaraya geldiklerinde mağaradaki yuvasından can havliyle bir yaban güvercini havalanıyor. İnsanları görünce ürkerek uçan kuş, hiç mağarada bir başkası varken yumurtaları üzerinde yatar mı diye düşünüp Mağaranın ağzının bir örümcek ağı ile kaplı olduğunu görüyorlar. içeride birinin olması mümkün değil. Ağ bozulmamış yıllardır duruyormuş gibi bir hali var. örümcek ve güvercine söz geçiren SAV i korumuştu. 3 gece burada kalan Efendimiz sadık dostu Hz. Ebubekir ile sevr dağına önden tırmanıp arkadan aşağıya inerler. Aşağıda onları Hz. Ebubekir'in kılavuzu Ureykıd ve Fuheyre beklemektedir Ellerinde Efendimiz ve Hz. Ebubekir'e vermek üzere develer vardır Peygamberimiz hicret arkadaşıyla uzun ve zorlu bir yolculuğa başlar. Hudeybiye Usvan Kudeyd Huleyse üzerinden devam eder
Umreye gelen ziyaretçiler yarım günlük bir programla gezdirilir gezi güzergahında hac yerlerini görürler. Bu ziyaret yerlerinden biri de Cemerat şeytan taşlama yeridir şeytan sembolü üç sütun vardır Hac mevsiminde insanlar son arefe akşamı Müzdelife'de toplanıp taşları ertesi günü ve diğer günler buradaki şeytan sütunlarına fırlatırlar. Bir sene burada sembolik şeytan sütunları yoktu sütunları tamire götürmüşlerdi. Sütunlar değiştirilip yerlerine kondu enli hale getirildiler. Bu taşlamada kolaylık sağlıyor. Burada 3 sütun var. Büyük, orta ve küçük şeytanı temsil ediyor Hz. ibrahim Rabbine verdiği söz için oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürürken şeytan Hz. İsmail'e annesi Hz. Hacer'e, babası Hz ibrahim gibi gözüküp vesvese vermeye çalışır Allah'a itaatsizliğe zorlar şeytan reddedilir ve taşlanır hacılar da hac mevsiminde . Şeytanı taşlar Binlerce kişi aynı anda ortadaki küçük sütunu taşlamaya çalışır. izdiham olabilir Eskiden bu sütunlar sadece zeminden taşlanırken şimdi üç farklı kattan taşlanıyor
Mekke'nin dışına çıkan gruplar hac güzergahında uzayıp giden yol kenarında uçsuz bucaksız bir duvar görürler bu bir duvar değil su kemeridir.3-5 km değil tam 60 km dir uzunluğundadır. adı Ayn-ı Zübeyde Zübeyde Suyu dur Vadi-i Numan'dan aldığı suyu Arafat'a taşımakta ve o coğrafyada altın kadar değerli suyu insanların hizmetine sunar· Bu kemerleri Abbasi Halifesi Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırmış, geçen yüzyıllar içinde yıpranmış ve kullanılamaz hale gelince Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan yeniden inşa ettirmiştir inşa sırasında kemerleri Arafat'tan Mekke'ye kadar uzanır. KANUNİ bu sular için Önce 50 bin altın göndermiş yetmeyince ikinci bir 50 bin altın ile takviye etmiştir.
Mihrimah Sultan'ın Mekke'de de tüm hayırseverliğiyle su kemerleri yaptırmıştır İstanbul da da nice hayır eseri vardır Mukaddes Topraklarda , gururla gezeriz su kemerleri görünür der ki Beni Abbasl Halifesi Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırdı, yüzyıllar sonra Mihrimah Sultan tamir ettirdi, l960'larda hacca gelenler su kemerlerini merak edip sormuş. Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırdı denilince, 'Bundan böyle dünyaya gelecek ilk kız torunuma Zübeyde adını vereceğim,' demiş. Ben doğmuşum benim adım Zübeyde," dedi.
Mekke sokaklarında dolaşmak bizi Asr-ı Saadet e götürebilir. bu mübarek şehirde sahabe döneminden kalma birtakım mescitler tarihten kıssalar anlatır Hz. Muhammed'in mukaddes izlerini takip eden sahabe bu izlerin kaybolmaması için hatıra mescitler inşa etmiş bu mescitlerdeki her tabela bu mekanların özelliklerini anlatır bu tarihi yapıları görmek için arabaya gerek yok. Bir yürüyüş mesafesinde nice hatıra saklı mescidi görülür Merve Tepesi'nin karşısında Peygamber Efendimiz'in doğduğu eve yüz dönerseniz sırtınızın baktığı tarafta bir yol ileriye uzanır. yolu takip ettiğinizde Cennetü'l Mualla'ya varır yoldaki tarihi mekanı görürsünüz Eskiden Beni Haşim Mahallesi'nin olduğu dağı sağımza alıp Merve Tepesi'ni sola alarak önde uzanan yolu takip ettiğinizde yolun solunda Şecere adlı mescit Mescidü'ş-Şecere'nin Efendimiz ile ilgili bir hatırayı muhafaza ederdi . Arapçaca şecere, ağaç demektir. bu mescidin adı ağaç mescididir. Efendimizden bu mevkide müşrikler mucize göstermesini. ister SAV mübarek parmakları ile buradaki ağaca gelmelerini işaret eder. Ağaç köklerini sökerek ileder ve tam Efendimiz'in önüne gelip peygamberliğini tasdik eder bu mucize sahabe tarafından unutulmamış, ağaç Efendimizden bir sembol gibi yıllarca orada kalmıştır. ağacın kuruması ve dökülüncemekanın kaybolmaması adına buraya mescit inşa edilip Adına ağaç mescidi demişlerdir Bu olayla Efendimiz'in mübarek parmaklarıyla işaret buyurduğunda ayın ikiye bölünmesi, avucundaki taşların zikretmesi, bulutların Sav e gölge yapması gibidir Şecere Mescidi'nin bugünkü mimarisi birkaç yıkık olup önceleri tarihi bir Osmanlı mescidi görünümündeydi
Şecere Mescidi'nin karşısındaki araba yolunda bir başka mescit vardır . Adı Mescidü'r-Raye. Raye sancak ve bayrak manasına gelir. Peygamber Efendimiz Mekke'nin fethi için şehre girdiğinde şehrin girişi olan bu yerde durarak elindeki Ukab adlı mübarek sancağı buraya dikmiştir. Ukab, kanal manasına gelir Efendimiz'in siyah sancağına verilen bir isimdir. Sancak Topkapı Sarayı'ndaki Mukaddes Emanetlerde gümüş muhafaza içinde sergilenir. Mukaddes Emanetler deki bu mübarek Peygamber sancak Mekke'nin fethini görmüş. Hz. Ali'nin elinde dalgalanarak Hayber'e gitmiş vemübarek fethi görmüş. Efendimiz bu sancağı, Mute destanını yazmak üzere giden sahabeye vermiş. Zeyd bin Harise, Cafer-i Tayyar, ardından Revaha taşımış bu kutlu sancağı. Üçü art arda şehit olunca Halid bin Velid alır sancağı ve destana son noktayı koyar.
Mekkede Mescidü'l-Şecere tarafından devam ettiğinizde benzer bir mescitle karşılaşacaksınız. Aynı mimari tarz ve üslupla tasarlanmış mescid çok yeni ama adı Efendimiz dönemine gidiyor. Mescidin adı Cin. burası Mescidü'l-Cin. Efendimiz Taif yolculuğunda tebliğ için Mekke'den 80 km uzağa giderken Hz. Peygamber burada taşlanır Gönlü kırık Mekkeye dönerken Batn-ı Nahl'de durur ve tam bu mescidin olduğu yerde ibadete çekilerek Rabbine teveccüh eder. Efendimiz'in gönlünü alacak bir hadise meydana gelir. Cinler gelir ve kendisine iman ederler. cinlerin bu ziyaret yerleri sahabe tarafından belirlenip ve bir mescit inşa edilerek adına Mescidü'l-Cin denmiştir.
Cin Mescidi'nin çapraz karşısında zamanında vadi olan 2 cepheli bir yer durur. üzerinde küçük tümseklerin görüleeceği bu yer, Mekke'nin en önemli kabristanı Cennetü'l-Mualla'dır. Mekke şehrinin dışında ki kabristan artık şehrin içinde kalmıştır. Kabristanın ortasından ana yol geçer kadınlar kabristana giremedikleri için üstten geçen yolun 2 kenarına dizilip kabristanı inceleme ve dua fırsatı buluyorlar. Suudi Arabistan'da kabristan anlayışı farklı olduğu için Türkiye'de ki gibi yer araranmıyor. Kabirlerde mezar taşı yok. işaret taşı var. Çoğu kişi dedesinin kabrinin yerini bilmiyor ölen kişilerin naaşları dört duvar beton plakalar içerisine konup ağzı kapatılıp az bir toprak atıldıktan sonra bir süre bekler ve içeride bir şey kalmadığına kanaat getirilince aynı yere başka kişiler defnedilir. Cennetü'l-Mualla'ya içeriden de dağa doğru sırt vermiş ve etrafı yeşil demirle çevrili bölüm Efendimiz'in yakınlannın defnedildiği yer. Efendimiz'in biricik eşleri Hz. Hatice, Mekke'de vefat eden iki oğlu Kasım ve Abdullah, amcası Ebu Talib, dedesi Abdülmuttalib yatıyor. Cennetü'l-Mualla'nn eski fotoğraflarında muhteşem kubbelerle süslü türbe binaları vardı Özellikle Hz. Hatice için inşa edileni çok dikkat çekiciydi Mekkelilerin Hz. Hatice için her sene burada mevlid yapardı varlıklı kişiler hatimler indirtip yemek dağıttırırdı Hz. Hatice'nin yanında tabiinin büyüklerinden Fudayl bin iyad'ın da kabri bulunudu bugün hiçbirisi yok. sol köşede bir çalı parçası görülür. Hz. Hatice'nin kabrinin burası olduğu söylenir. Oraya bakarken onun Efendimiz'i tanıması, SAV e kervanlarını emanet etmesi, izdivacı, elinde avucunda ne varsa islamiyete verip islamiyete ilk giren olması akla geliyor. Hz. Aişe Efendimiz'e Hz Hatice yi unutmuyorsun," deyince. Hz. Peygamber de, Kimsenin bana inanmadığı zamanda o inanıyordu," diye cevap verecektir. Dualarla mübarek annemizin ruhunu şad ediyoruz. Çile dönemini iliklerine kadar hisseden fakat gül devrini göremeden vefat eden bu büyük kadın için ne kadar dua etsek azdır. ÇiLELi BIR ANNE
Cennetü'l-Mualla'nın yol altındaki kısmında Hz. Peygamber dönemine ait 2 önemli kişi yatar. Bunlar Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma ile oğlu Abdullah bin Zübeyr; dir Hz. Esma Peygamberimiz ve babası Hz. Ebubekir e hicret mağarasında gizlenirken koyun gütmüş, ve süt taşımıştıtır. hamileydi. O sevdiği kişilerin arkasından Medine'ye hicret etmiş yavrusunu Medine'de dünyaya getirmiştir. Yavrusu Abdullah bin Zübeyr'dir. Medine'ye hicret eden muhacirler arasında ilk çocuk dünyaya getiren hanım Hz. Esma, Medine'de dünyaya gelen ilk muhacir çocuk Abdullah bin Zübeyr dir. Çile devrini gül devri, gül devrini yine çile devri takip eder. Dört halife devrinin cennet kokulu günleri sona erip Emevi saltanatı başlar. Şahsi kararlar, menfaatler, dini karıştırma dessaslar iş başındadır Muaviye'nin oğlu Yezid işleri iyice sarpa sardırınca Hz. Ebubekir'in torunu Abdullah bin Zübeyr ra dayanamayıp yönetimi tanımaz Baştakiler onunla uğraşmak isterler muvaffak olamazlar. Halife Abdülmelik emir verir ve zalim Haccac Mekke'yi kuşatıp mancınıklarla döver ve güzel sahabiyi şehit eder.
EFENDİMİZE (SAS) SÖZ VERİILEN YER: AKABE
Mekke'ye uğrayanlar Akabe'ye de gitmelidir. islam Tarihi'nin dönüm noktasıdır Akabe. Mekke'den Medine'ye hicrette Medineli müslümanlar ile buluşmanın adı ve yeridir Akabe ve buradaki buluşmanın simgesi Akabe Mescidi hala ayaktadır. Peygamber Efendimiz'in Medinelilerle buluştuğu ve islamiyet'i tebliğ eddiği yere gitmek için Mekke'den Mina'ya ilerlenmelidir. Akabe, Mina yakınlarındadır Efendimiz Medine'ye hicretten 2 yıl önce büyük şeytan sütununun olduğu dağda Medine'den hacca gelen 6 kişi ile görüşür. Hz. İbrahim'den sonra cahiliye insanları Kabe'yi ziyarete edip hac yapıyordu bu ziyaretlerde 6 kişi Efendimiz'le tanışıp çağrısını kabul eddi Bir sene sonra Akabe'de buluştular sayıları 12 olmuştu Efendimiz onların yanına Mekke'den genç bir sahabe Mus'ab bin Umeyr'i de verir. Mekke'nin en zengin ailesinin oğlu olan genci sokaklardan geçerken insanlar takip ederdi. o, gönlünü İslamiyet'le şereflendirdi ailesi onu reddeddi üzerine giyecek elbise bulamadı Dünyayı elinin tersiyle iten genç 12 kişilik bir grupla Medine'ye ilerler. İslam inancını hem tebliğ hem temsil edecektir. Defalarca tehdit edilir. Yanına her gelen kılıç çekip Hakaret eder o tatlı ve yumuşak seslenişi ile,."Gel otur dinle eğer kabul etmezsen bana istediğini yap" der. Bu ince üslup, kimleri dize getirmemiştir ki. Medine'nin iki büyük kabile reisi olan Sa'd bin Mu'az elinde kılıcıyla gelirken onun o sıcak atmosferde kaybolur. Oradan kalkarken o, eski Sa'd değildir. Mus'ab bir sene sonra Akabeye tam 72 kişiyle beraber döner . •
murataltug1985
01-22-2019, 08:51
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Mina yakınlarında Akabe'ye gelindiğinde dağ eteklerinde karşımıza küçük fakat şirin bir yapı çıkar. Klasik bir mimari ile inşa edilmiştir yöresel izler dikkat çeker Arabistan'da Efendimiz döneminden beri mescitlerin geniş avlusu önemlidir Avlu önünde, kıbleye doğru kapalı dar bir alan olur namazlar buradan itibaren kılınır Mescidi çeviren dış duvarlarda şekilli dişler olur. Karşımızdaki mescitte bu özelliklerin tümü vardı. Mescidin adı Akabe'ydi. Tam burada Efendimiz Medinelilerle biatlaşmıştı. Mescidin etrafında bulunan birtakım kitabelerden ilk iki tanesi okunamıyor Çünkü atik yazı denilen eski, sanatlı küfi: ile yazılmış. yan duvarda Bismillahirrahmanirrahim
sallallahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecma'in. Yazıyor bu mescidi buraya Abbas! Halifesi Cafer el-Mansur yaptırmış. burası Akabe ve Akabe biatının yapıldığı yer Efendimiz in Yanında amcası Hz. Abbas da vardı. Bu biatlaşma da Hz. Abbas oradakilere, neye biat ettiğinizi biliyor musunuz?" diye sorar. bu hatıra onun soyundan gelen bu halifeler tarafından yaşatılmak istenmiş ve Cafer el-Mansur tarafından Akabe Mescidi inşa edilmiştir. Bu mescidi son kez tamir ettiren İstanbul'da Ortaköy Büyük ve Küçük Mecidiye, Teşvikiye gibi camileri ve nice hayır eserini yaptıran Sultan Abdülmecid Han dır
Akabe mescidi en son onun döneminde ihya edilmiştir .
Mekke ve Medine de her an tefekkür içinde olmalıyız. Buranın her anı bizi alıp başka diyarlara götürür Bu tarihi ve mübarek coğrafyada ayağımzın bastığı her yerde nice hadiseler yaşanmıştır Hz.Muhammed'in izini sürmek için her fırsatı değerlendirmeliyiz Peygamber Efendimizin Mirac basamağını öğrenirken Mekke çekimlerinde nereden çıktığını anlayamadığımız yaşlı bir amca Grubumuza yanaştı ve konuştular. , l7 yıldır burada yaşayan amcamızın anlattıklarım Herkese anlatılmaz," dedi. sonra "Evladım kimsiniz, nerelisiniz?" diye sorup Hocamızla, "sohbet etti buralara gelişini şöyle anlattı, "Oğlum Yalovada yaşıyordum. İçime buraların ateşi düştü. Kabe'yi görme arzum dayanılmaz bir hal aldı. paramı aldım düştüm yollara. Gölcükte param bitmişti. Kendimi camiye attım. ağlayıp Rabbime yalvarıyordum. caminin kıble duvarları açıldı. Kabe göründü ve bana seslenerek, "Seni buraya alacağız üzülme," dedi. Amcanın olayı sır kapısının aralandığı bir an gibi gözüküyor. Bu vakalar akıl gözüyle değil kalp gözüyle anlaşılır Kendisine araştırma yaptığımızı Peygamber izini sürdüğümüzü söyleyince tebessümle Bu gece Fetih Kapısı'nda size göstereceklerim var," dedi ve ayrıldı. şaşkındık.
Mekke farklı bir şehir sadece Ka be ve mukaddes emanetleriyle yaşayanlarıyla da farklı bir şehir. Nice gönül ehli kişiler buralarda dolaşıyor Buralarda vakit çok hızlı geçiyor. Yatsı namazını kılınca Mescid-i Haram'da oyalanıp dışarıya çıktık. amcayla buluştuk. kendisi Mescid-i Haram'ın teknik işlerinden sorumluydu Mescid-i Haram'a girdik. Kabe'nin Yemen'e bakan köşesi (Rükn-i Yemani nin karşısındaki revaklara gittik avluda Osmanlı sütunları var burası Peygamber Efendimiz'in miraca çıktığı yer yaşlı amca Konuşmasına devam etti, "Osmanlılar burayı çok iyi biliyordu ve bu mukaddes yeri işaretleyip kırmızı mermer bir sütun diktiler Abbasi Halifesi Mehdi'den kalan revak sütunları beyaz iken osmanlı sütunları kırmızıdır," İnsanlar sütunu bilip özel ihtimam göstermesin diye sütun mermer renginde boyanmıştır altından kırmızı renkli bir mermer ortaya çıkar Bu sütun arkasındaki iki sütun da Efendimiz'in göğsü yarılmış miraca çıkmaya hazırlanmıştır," rivayetlere göre Peygamberimiz Mirac'a amcasının kızı Ümmü Hani Hz leri'nin evinde çıkmıştı. Peygamberimiz namazlarını Mescid-i Haram'da ki Rükn-i Yemani ile Hacerü'l-Esved arasında kılardı. yönünü hem Kudüs'e hem de Kabe'ye dönmüş olurdu. Ümmü Hani Hz leri, evimden, Hz. Peygamber'in namaz kılarken sesini duyuyordum," diyor. Bu yer Rükn-i Yemani'nin tam karşısı idi.
iSLAM'IN iLK ŞEHiT HANIMI: Hz. SÜMEYYE Mescid-i Haram'ın dış duvarlarında Sırtımızı Safa Tepesi'ne vermiştik. Mescid-i Haram'ın dış avlusundan yol karşısında ki
Karşı sırada yüksek duvarlada çevrili bir alan Hz. Sümeyye'nin kabridir bu mezar İslamiyet'in ilk şehit kadınına aittir Mekke'de ki ilk yıllarda Kabe'deki putlardan gelir elde edilir, putlara
saygısızlık kabul edilmezdi Mekke'de putları kabul etmeyen, onları taş ve tahta olarak gören kişiler vardı. Onları susturmanın yolu yakalamak ve sindirmekti. Güçlü ve zengin olanlara dokunamıyorlardı güçsüz ve fakirler ezilmekteydiler hain fikirlerini uygulamaya soktular. İlk hedef Mekke'nin yoksulu Yasir ailesi oldu. Hz. Yasir, eşi Sümeyye ve oğulları Ammar'ı sürükleyerek Mekke dışındaki ıssız bir vadide işkence yapacaklardı. işkencenin en şiddetli boyutlarını
uyguladılar Hz. Yasir ve eşi Hz. Sümeyye'yi şehit ettiler Hz. Sümeyye İslamiyet'in ilk şehit hanımıdır
Mekke'nin her yeri tarih kaynar Hz. Muhammed'in hayatı SAV le oturup kalkmış kişilere ait hatıralar şehrin her yerinde karşımıza çıkar. onlardan biri de Kainatın Efendisi'nin mübarek eşleri Hz. Meymüne'ye aittir. Bu mübarek kabri ziyaret için Mekke'den Medineye ilerlemelisiniz. Şerahbiye Hastanesinin bir kilometre sonra solda beyaz duvarlarla çevrili bir yapı vardır Buraya Vadi-yi Serik dir vadiyi boydan boya ikiye ayıran çift şeritli yol Mekke'yi Medine'ye bağlar hacca ve umreye gelenler bu otobanı kullanarak mukaddes şehirlere yolculuk yapar. Mekke'den çıkmışsanız yol solunda, Medine'den geliyorsanız yolun sağında dört duvarla çevrili bir mekan İçinde küçük bir kabir görülür Burası Efendimiz'in eşi Hz. Meymüne'nin kabridir
Hudeybiye Anlaşmasında 628 de hac yapamadan dönen Efendimiz ertesi sene Mekke'ye geldiğinde, amcası Hz. Abbas, kendisine eşinin kardeşiyle evlenmesini teklif eder kabul edilir SAV izdivacın harem hudutlarında gerçekleşmesini arzu eder Mekkeli müşriklere, izdivacın Mekke'de gerçekleşmesini istediğini, Mekke'ye yemek ziyafeti vereceğini söyler. Mekkelilerin kalplerini kazanmayı düşünür müşrikler reddeder. Efendimiz zifafını Vadi-yi Serik'te yapar gece buradaki semure ağacının altındaki çadırda geçirilir. Semure ve bu mekan Hz. Meymüne'nin kaderinde önemlidir Efendimiz'le burada zifafa giren Hz. Meymüne Hicri 51 de Hz. Muaviye'nin hilafeti döneminde buraya gelmiş hastalanarak semure ağacı altında vefat etmiştir. Kabri buraya yapılmıştır. Osmanlılar döneminde burası yeşillik ve sulak bir yerdir Eyüp Sabri Paşa'nın Miratü'l-Haremeyn eserinde Hz. Meymüne'nin kabir resmi mevcuttur kubbeli bir türbe ve sebil göze çarpar. Mekke yerlileri Hz. Meymüne'yi her sene anarlar. Safer ayı buraya toplanan halk annemiz için mevlid okutup, yemek dağıtır
Kainatın Efendisi SAV in gece ibadetini kıyamını, rüku'unu, secde ve gözyaşını Hz. Meymüne annemiz den öğreniriz Efendimiz, Hz. Meymüne ile evlenince amcası Hz. Abbas'la bacanak olmuştur. Hz. Abbas'ın, Hz. Meymüne'nin ablası olan hanımından, ileride İbni Abbas dünyaya gelir. ibni Abbas, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'la arkadaştır. ibni Ömer arkadaşlıklarından bahsederken diyorki Medine sokaklarında oynarken Efendimiz'in teyzesinin eve girdiğini gören İbni Abbas, oyunu bırakır koşa koşa SAV in ardından eve girerdi. Çocuklar Efendimiz'i çok severlerdi. Peygamberimiz Hz. Meymüne'ye misafir olunca İbni Abbas fırsatı kaçırmaz teyzesinde yatardı. Her gece teheccüde kalkan yüce Peygamberi İbni Abbas sabaha kadar takip ederdi Efendimiz'in gece ibadetini bu çocuk sahabiden öğreniyoruz. •
Tenim Mescidi'ni geçince bir kilometre ileride Teknoloji Koleji vardır okulun az ilerisinde duvarla çevrili bir kayalık alan görülür. burası Hz. Hubeyb'in şehit edildiği yerdir buralarda çok acılar çekilmiştir. Medine'den gül kokusu yayılırken çevre kabileler İslamiyet'i öğrenmek istiyordu. Peygamberimiz İslamiyet'i anlatması için onlara sahabeleri gönderiyordu. Uhud Savaşı bitmişti. Müslümanlan meydan savaşlarıyla yenemeyeceklerini anlayınca onları tek tek ortadan kaldırmayı düşündüler sinsi planlar tertip ettiler. Müşriklerden Beni Lihyan kabilesi, Medine'ye gelerek dini muallim talep ettiler. Peygamber Efendimiz en seçkin sahabeden 8 kişiyi onlarla gönderdi. Medine'den Mekke'ye bir haftada gittiler ve bu kabilenin topraklarındaki Reci Kuyularına geldiklerinde sahabeye pusu kurup, onları şehit ettiler. Aralarından sadece 2'sini katletmeyip Mekkeli müşriklere sattılar. Mekkeliler bu 2 güzide sahabeyi ağır işkencelerle şehit ettiler Hz. Hubeyb'e müşriklerden iki rekat namaz için izin istedi Namazım bitince nede hızlı kıldığını sordular. O da, "Ölümden korktu da namazını uzattı demeyesiniz diye böyle yaptım," cevabını verir. Müşrikler, "Senin yerinde peygamberin olmasını iste seni serbest bırakalım," dediler. Hz. Hubeyb kükrer ve, ''Değil yerimde Peygamberin olması O'nun ayağına kıymık tanesinin batınasına razı olamam," der. Üzerine mızraklar gelirken Rabbine iltica etti dedi ki "Ya Rabbi durumumu Efendim'e bildir ve selamımı O'na duyur." Ardından kayalıklarda şu nida yankılandı "Esselamu aleyke ya Resulallah O sırada Medine'de, sahabe ile halka olup sohbet eden Efendimiz birden ayağa kalkar ve, "Ve aleykum selam ya Hubeyb!" diye karşılık verir. Sahabe sorar, "Ne oldu ya Resulallah!", Efendimiz'in cevabı hüzünlü ve kısadır, "Hubeyb'i şehit ettiler." Dudaklanmız şehit sahabe için duaya açılırken onların şefaatlerini dilemeyi unutmuyoruz
Mekke-Medine arası nice Peygamber hatırasını bağrında saklar. Mekke havayollarının tam karşısında ki Seniyyetü'l-Beyda dır Efendimiz Miracda birkaç yerde namaz kılar Bunlar Tur-i Sina, Beytülahim ve Medine'dir. Mekke'den Kudüs'e Burak'la gitmiştir. Kainatın Efendisi SAV Mirac'ın ertesi günü başından geçenleri Mekkelilere anlatır, "Bu yolculuğa delilin var mı?" diye sorarlar. SAV "Dönüşte Cirane de Mekke'ye 60 km kala bir kafile gördüm. Sularından içtim ... " der. Giderler ve orada kafileye gece suyunuzdan biri içti mi?" diye sorarlar. Kafile den içti," cevabını alınca inanamazlar. GIRANE mevkiinde meydana gelen diğer olay ise Huneyn ganimetIerinin dağıtılmasıdır. Ciranede Efendisimiz savaş ganimetini dağıtırken Hz. Ebubekir Hz. Ömer ve Hz. Osman ihrama girerek Mekke'ye gitmiş ve umre yaparak dönmüştür Ciranenin meşhur kuyusunda Efendimiz yere eliyle meshetmiş çok tatlı bir su çıkmıştır. Kuyu bugün kapalı olsa da, Osmanlılar restore etmiştir
Mekke Medine arasında kullandığımız araba yolu haricinde, bir de Efendimiz'in hicret yolculuğunda kullandığı hicret güzergahı vardır Hicret güzergahı, Hicret'ten 8 sene sonra gerçekleşen ve Mekke'nin fethi ile neticelenen geri dönüş yolculuğunda belli. yerlerde kesişir bu yerlerden birisi de Cümum'dur. Eski adıyla Merruz zehran. Buradaki beyaz mescit Efendimize ait bir hatırayı muhafaza için yaptırılmıştır Efendimiz 630 da Mekke'nin fethi için yola çıktığında şehre girmeden iki gün önce buraya gelir. lO bin askeriyle konaklar ve her askere ateş yakma emri verir. Efendimiz Mekkelilere korku salmak ve direnme olmadan şehre girmek ister SAV in tek derdi insanların ahiretinin hayatının kurtulmasıydı hidayete ermeden ölen müşrikler olursa hayatları mahvolacaktı. Cümumda beyaz mescid Kapısı üzerinde 1997'de yenilendiğine dair inşa kitabesi var. Bu mescit, Hz. Peygamber'in Mekke'yi fethinden iki gün önce gecelediği yerdir Çadır şu an mescidin bulunduğu yere kurulmuş. Efendimiz namazlarını burada eda etmiş. bu yer kaybolmasın diye sahabe burayı belirlemiş ve üzerine mescit inşa etmişler. Mekke'nin fethi sırasında burada konaklandığı için bu mescide, "Mescidü'l-Feth" yani "Fetih Mescidi" deniliyor. mescidi, ilk kez Ömer bin Abdülaziz Hzr leri inşa ettirmiş kendisi, Medine valiliğinde Efendimiz'e ait nice hatırayı yaşatmak için hatıraların yaşandığı yeri mescitlerle donatmıştır .
Cümum'dan birkaç kilometre ileride bir dar boğaza vardır. Buraya "Madiyk Boğazı" denilir Efendimiz Süfyan'ı oturtarak İslam ordusunun geçişini seyrettirmiştir. İslam ordusu, Mekke'ye bir konak mesafedeydi. O gece 10 bin ateş yakıldı. ateş gerekli etkiyi yapmış; ateşleri gören Mekkeliler, her bir ateşi on asker şeklinde hesaplayıp 100 bin asker olduğunu düşünmüştü Süfyan, Müslümanların niyetlerini öğrenmek için Cümum'a kadar geldi. Efendimiz'in amcası Hz. Abbasa giderek kendisini Hz. Muhammed'le görüştürmesini istedi. SAV bu görüşmede Süfyan'a, "hala Müslüman olmayacak mısın?" diye sordu. O biraz zaman tanı dedi Efendimiz Hz. Abbas'a, Süfyan'ı gece burada bekletmesini şehre ertesi gün göndermesini söyledi. Efendimiz Süfyana Madiyk Bağazı'ndan geçecek olan islam ordusunu gösterecek ve onun son direncini kıracaktır Süfyan Mekke'ye döndüğünde, "Öyle bir ordu geliyor böyle sadık bir ordu, hiçbir dünya melikinde yoktur. Direnmenin faydası olmayacaktır," dedi Efendimiz'in arzusu yerine gelmişti. Şehre girişte direniş olmadı 1-2 istisna dışında kan dökülmedi. İslam ordusu Mekke'ye girmeye başladı. Girişte endişe edecek bir şey olmadığı bildirildi. Kendi evinden çıkmayanlara, Kabe'ye sığınanlara ve Süfyan'ın evine girenlere dokunulmayacak!" denirken, Süfyan'ın gönlü kazanılmaya çalışıldı. Efendimiz'in şehre girdiği yer olan Hucun tarafında vukuat olmazken Şubeyke yönünden giren Hz Halid in mevkiinde küçük bir direniş oldu. her şeye rağmen şehir aen şerefli misafirine kavuştu. Mekke'de bundan böyle taştan tahtadan putlara değil, tek ve yegane hakim olan Allah'a secde edilecekti. •
Yunus Emre'nin dediği gibi Efendimiz'in izini araya araya ilerliyoruz. Yolda bizi tarihi bir pazar karşılıyor. Burası Mecenne Pazarı. Buranın tam zıt istikamette Mekke'ye 40 km uzaklıkta Zü'l-Mecaz Pazarı vardı Efendimiz Mecenne Pazarı'na üç kez uğramıştır Buranın havası o yüzden çok güzel. Mekke'de sıcaktan bunalmışken şimdi yaylada dolaşır gibiyiz. Mekke'den Medine'ye hicret eden Hz. Bilal, Medine'ye geldikten sonra sıtmaya yakalanır. ateş içinde şu şiiri söyler, "Acaba birgün olur da ızhır ve celil otlarının etrafa güzel koku yaydığı bir vadide geceleyebillr miyim Mecenne'nin tatlı sularına varıp içebilir miyim bu bölge Hz. Bilal'in şiirindeki gibi pek güzel bir yermiş. ırmaklar günümüzde akmasa da yatakları hala duruyor. Bu ırmaklar mevsimlik olduğu için yıl içinde akabiliyor Mecenne Efendimiz'in hicret yolu üzerinde Mekke-Medine arasında ki uzanan asfalt yola "Hicret Yolu" dense de asıl yol Efendimiz Hz. Ebubekir'l bu yolun paralelindeki dağların arasından geçmiştir. Bu çileli yolda Mecenne'ye gelmişler Usvan-Huleyse-Kudeyd'den sonra Ümmü Mabed'in çadır kurduğu yere gitmişlerdir.
Ümmü Mabed ra kocasıyla çobanlık yapan yaşlı bir kadındır telef olacak keçileri vardır Efendimiz mübarek elleriyle bu keçiye dokunduğunda keçi bolca süt vermişti yaşlı kadın şaşırmış Bu sütten içen hicret yolcuları, yolda Süraka ile karşılaşmışdır Peygamberimize ce, atına saldıran Süraka'nın, atının ayakları kumlara battığı için Süraka hiçbir şey yapamamış ve İslamiyet'le şereflenmiştir. Hicret yolu bundan sonra Cuhre'ye, Ebva'ya, sonra Herse'ye ve Bedir'e uzanmıştır . •
RECİ KUYULARININ IZTIRAB içindedir İslam tarihinde önemli bir yeri vardır Efendimiz'in güzide sahabileri burada şehit edilmiştir Mekke-Medine arasındaki yolda ilerliyoruz. Mekke'den 65 km uzaklıkta ki toprak yolda ki Reci kuyularına ancak arazi arabasıyla gidilebilir yolda çukurlar ve tümsekler vardır Çöl içindeki bu seyahatte uçsuz bucaksız kum yığınları ve bir keçi çobanı dikkat çekiyor. Birkaç devesi Bu ıssız yere çadır kurmuş, onları bekliyor. Eski bir mezarlık görüyoruz. taşlar hala duruyor. Sağ ve solumuzcia tarım arazilerini görmek mümkün Recideki kuyular o günden beri hiç dokunulmamış gibi tüm orijinalliğiyle duruyor Tamamen toprakla çevrili, ve yuvarlak bir su birikintisi burası. Ama ne kadar doldurursanız doldurun alttan kaynıyor. Bu büyük kuyu etrafında 20'ye yakın küçük oyuk var. Bunların içinden su çıkıyor. Allah'ın işine bakın, bu daire içinde nereyi kazsanız su çıkıyor. Büyük kısımdan hayvanlar içtiği için sık sık bulanıyor ve insanlar su için daha küçüklerini kazıyor. pet şişemize su dolduruyoruz. Su berrak ve tadı fena değil. Kuyunun az ilerisinde taşlarla çevrili bir mescit var. taşlar yerde yan yana bir iz teşkil ediyor. Kuyunun yanında yükselen tepe şanlı sahabenin sığındığı yer. Selamlarını Ötelere Duyurabilenler"
Hz. Peygambere gelen müşrikler, İslamiyet'i öğrenmek bahanesiyle muallim isterler. Efendimiz en seçkin sahabeden 8'ini gönderir Mekke yakınlarında ki Beni Lihyan kabilesi sahabeyi pusuya düşürerek öldürmek bazılarını Mekkeli müşriklere satmak ister. Medine'den Reci kuyusuna geldiklerinde pusu kurup sahabeye ok yağdırirlar. Sahabe direnir ama 6'sı şehit düşer. 2 sahabeyi esir alıp Mekkeli müşriklere satarlar
Reci Kuyusu'nda ki suikastta yaşanan hadiselerden biri de şehit sahabeden birinin ölmeden önceki duasıdır duanın sahibi Asım bin Sabit ra dır, Ömer bin Abdülaziz Hz leri'nin dedesidir. Müşriklerin kendisini şehit etmesiyle vücudunu parçalayıp uzuvlannı keseceklerini tahmin ettiği için Rabbine yalvarmış ve, "Allah'ım müşriklerin vücuduma ilişmelerine izin verme," diye dua etmiştir. müşrikler Asım bin Sabit'i şehit ettikten sonra vücudunu kesrnek amacıyla niyetlendiklerinde ortalıkta bir ordu çıkmış ve onlar mübarek sahabinin naaşına ulaşamamışlardır. O gece yağan şiddetli yağmurda Asım bin Sabit'in naaşı bilinmeyen bir yere sürüklenmiş ve kaybolmuştur.
Reci Kuyularından Usvan kasabasına ilerledikçe yolunuzun sağında tepeler görünür, görülmesi gereken bir tepe vardır bu tepe Üzerinde elektrik direkleri olan bir tepe, tarihte önemli bir hadiseye şahitlik etmiştir Reci'den dönüşte çıktığımız asfalt yola birkaç km uzaklıktadır burası Kürau'l Gami.m'dir. Efendimiz sahabeleri ile 628 de umre için Mekke'ye giderken Fetih Suresi burada nazil olmuştur. fethin kulaklara fısıldandığı yerdir Mekke'ye 30 km kala müşrikler Müslümanlanları şehre sokmamışlar Hudeybiye anlaşmasını imzalamışlardır
Hudeybiye anlaşmayla kalpler islamiyete çok teveccüh etmiş gerçek fetih hayata geçmişt sahabeler şahit olmuştur. O günden bu yana da bu tarihi kuyuya ağızdan çıkan su manasında, "Tefle" denir. Halk arasında meşhur olan kuyunun suyu, birçok hastalığa şifadır bidonlarla taşınır. islam tarihinde Bi'r-i Tefle mevkiinin önemi sahabenin ilk kez korku namazını burada kılmışdır Onlar Mekke'ye ilerlerken Halid ra onları burada görecek Mekkelilere haber edecektir. sahabenin endişesi artınca Efendimiz burada dört bir yana haberci göndererek Mekke ve çevresindeki her şeyden haberdar olmuştur. sahabeyi teskin etmek için burada korku namazı kıldırmıştır. Rabb'lerine sığınmışlar ve kalben selamet bulmuşlardır. Bi'r-i Tefle'nin bulunduğu alan sulak yerdir çevresi yeşildir. Erak" denilen ağaç görulür Söğüde benzeyen bu ağaçta da diğer çöl ağaçları gibi geniş yaprak yoktur Buharlaşmanın çok olduğu bu topraklarda ağaç yaprakları küçük ve incedir. Rabbimiz bu iklimde yaşayabilmeleri için ağaçlara böyle bir özellik vermiştir. Erak ağacının köklerinden misvak yapılır ağaç yaprakları doğal bir doğum kontrol işlevi görür. Yapraklarını çiğneyen hanımların çocuk yapmaları gecikir
Abdullah ibni Omer ra Hz leri'nin kabr-i şerifi HAYATINI SÜNNETE ODAKLAMIŞ BiR GÖNÜL İNSANI Mekke'den Zahir'i geçtikten sonra Şüheda mınıtıkasında sol taraftaki tepe eteklerinde bir mezarlık vardır mezarlığın karşısındaki evin bahçesinde büyük bir sahabi yatar. islam alimleri bu sahabi için, "Abdullah bin Ömer denildi mi herkes onun kim olduğunu bilirdi. o, Efendimiz'in sünnet çizgisinden hiçbir zaman çıkmayan Hz. Ömer'in oğlu Abdullah idi. demektedir
Hz. Ömer'in birçok oğlu vardır ama Ömer'in oğlu denilince akla hemen o gelir Efendimiz'i titizlikle izlemiş, sözlerini, hareketlerini takip ederek dinin en önemli temsil ve tebliğcisi olmuştur. Hayatında Efendimiz'i öyle takip etmiştir ki hal ve hareketlerinin hiç biri abes değildir SAV gibi yaşamaya çalışmış. hacc da Arafat'ta bir taşın başında durur. Onu tamyanlar, "Abdullah, neden burada oturdun?" diye sorarlar. O da, Efendimi Veda Haccı'nda burada oturmuştu," der. kervanla yolculuk yaparken kervanı durdurur ve bir ağaca gider. Efendimiz bu ağacın altına gidip gelmişti," cevabını verir. Peygamberimiz'in yaptıklarını ölçü kabul eden ve tatbik etmekten geri durmayan güzel insan Efendimiz oturdu diye Medine'deki Akik Vadisi'nde ki semure ağacını ömrü boyunca sulamıştır. Medine'den Mekke'ye gelse, önce Bi'r-i Tuva'ya uğrar, boy abdesti alır sonra şehre girerdi. Çünkü Efendimiz aynısıni yapmıştı.
Abdullah bin Ömer ra nın kabrini ziyaret esnasında onun vefatı akla geliyor Vefat öncesi ne konuşabilmekte ne de uzuvlarını hareket ettirebilmektedir. kendisine abdest aldırırlar onun Bir derdi vardır yanındakiler anlayamaz Abdullah bin Ömer'i çok iyi tanıyan arkadaşı Bir şeyler anlatmak istiyor fakat anlamıyoruz," der. Yeni giren "Siz az önce ne yaptınız?" diye sorar. "Abdest aldırdık," cevabını verirler "Peki kulağına meshetmiş miydiniz?" diye sorunca "Siz onu tanımıyor musunuz? O, hayatınca Efendimiz'in sünnetinden bir nebze sapmamıştır diyerek kulaklarına da mesh edilmesini ister. ondan sonra rahatlar lbni Ömer Haz leri sonra tebessümle vefat eder.
Hac ve umre çok önemli iki ibadettir nasip meselesidir. Eskiler Çağrılmadan gidilmez," derlerdi Gitmek isteyenleri korku alır, "Acaba oralara gitmeye layık değil miyim diye!" kutsal beldelere geldiğimizde zihnde soru işareti oluşur, buraların hakkını verebiliyor muyum, buradaki ibadetim kabul görüyor mu, bu tertemiz beldelere layık mıyım yoksa varlığım buraları kirletiyor mu diye. Türkiye'den Hicaz'a gelenler Cidde'ye uçup araba yoluyla Mekke'ye geçerler ya da direkt Medine'ye uçarlar. Önce Mekke'yi ziyaret edenler, Medine'ye bazen otobüs bazen iç hat uçağı ile geçerler MEDiNE VUSLAT topraklarına gelince uçaktan inildiğinde yüze sıcak hava dalgası vurur. bu sıcak motorların havayı kızdırmasına yorulur ama uçaktan metrelerce uzaklaşıldığı halde hava serinlemez, sıcaklık Medine'nin iklimidir Burada ki her mekan, tabelaladaki her isim bize islam Tarihi'nden nice sayfayı aralar İşte havalimanı çıkışındaki tabelalar; Tebük, Yenbu, Riyad. Her birinin nice hatırası var. Efendimiz'in Tebük Seferi. .. Medinenin yeni şekillenmeye başladığı dönemde, Doğu Roma nın dev bir ordu ile ileriediğinin duyulması üzerine çıkılan zor ve çileli sefer ... • Medine'ye gelen herkes heyecanlıdır etrafı gözler. Efendimiz'in ismini Yesrib'den Medine'ye çevirdiği güzel beldeye gelinmiştir. Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mekanlar ve Yeşil Kubbe görünür Havalimanından çıkıp otobüsle şehre ilerleyen her kişi büyük heyecanla SAV in türbesini görecekleri anı beklemektedir eskiler, uçak ya da otobüsün olmadığı zamanlarda aylarca süren yolculukla Medine'ye gelenler şehre nasıl girmekte idi Eskiden Medine'ye yaklaşan kervanlar şehre birkaç kilometre kala at ve develerinden iner yaya olarak şehre girerdi Şehre girerken Efendimize duyulan saygıdan yalınayak yürüyenler bile olurdu Tekbirler salavatlar ve duayla adım adım Efendimiz'in mescidine türbesine MEKKE-MEDİNE ye varırlarmış. İbrahim Edhem Hz leri gibi Medine'ye yaklaştıkça her ikibadımda durup iki rekat namaz kılarak ilerleyenleri unutmamak lazım. O en güzele yaklaşmak için eskiler nice güzel davranışta bulunmuş fakat günümüzde arabayla yanına gitmekten başka çare yok. Araba içinde de olsak herkes te l aynı soru var: Efendimiz'in mescidindeki Yeşil Kubbe'yi önce kim görecek?
MEDİNEDE güzeller güzeli SAV in türbesine ait mübarek kubbe görünür Dudaklardan salavat-ı şerifeler yükselir Şehre gelen gruplar önce otele yerleşir, heyecanla Mescid-i Nebevi'ye koşarlar. Bu öyle bir ilerleyiştir ki insanlar sanki uçar gibidir ayaklar yere değmez Kulaklarda kutlu insanın müjdesi yankılanır : "Kim vefatımdan sonra kabrimi ziyaret ederse beni hayattayken ziyaret etmiş gibidir Hava karanrken Medine'yi ve özellikle Mescid-i Nebevi'yi kutsi bir hava sarar. Gündüzün şiddetli sıcağı akşamın serinliği azalır ve yerini latif bir esinti alır. Buraya ilk kez gelen ve burayı önceden ziyaret etmiş olan kendilerinden geçmişvaziyette Yeşil Kubbe'ye bakarken dalıp gider Artık içeri girme vaktidir. Kral Fahd döneminde devasa boyutlarda genişletilen mescide kadınlar ve erkekler ayrı kapılardan girerler. Dışarıda hava bunaltıcı da olsa içerisi ferah ve rahatdır. Soğuk su ile serinletilmiş ve nemlendirilmiş hava her direğin dibindeki menfezlerden cami içine verilir o an kimsenin gözü camiye ait detaylan göremez akıllarda Efendimiz SAV vardır ilk gidilecek yer, SAV in kutlu mescidine ait mekanlardır. Peygamber mescidine halk arasında "Cennet Bahçesi" denir Efendimiz'in hayattayken mescit olarak kullanmış. "Minberim ile hücre-yi saadetimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir."buyurmuştur
Mescid-i Nebevi'nin namaz vakitlerinde çok kalabalık bir cemaati vardır. Cennet Bahçesi hiçbir zaman boş kalmaz. kısa bir ibadet için uzun bir vakit beklemek gerekir Asr-ı Saadet'te Mescid-i Nebevinin kıbleye doğru olan sol yanında, boydan boya Efendimiz'in mübarek eşlerinin kaldığı odacıklar sıralıdır İslamiyet'in Medine'ye ait sürecinde meydana gelen her olayın ayrı bir anlamı vardır. Bu mescitteki her hadise, geleceğe aktanlmak amacıyla sütunlara not düşülmüştür. Efendimiz'in türbesi Hz. Aişe'nin kaldığı odadır. Efendimiz bu odada vefat etmiştir kabrini buradadır mescidin içine kıbleye bakan duvarlar şebekelerle çevrilidir. Mescidine bakan kısımdaki şebekelerle Hücre-yi Saadet arasında 3 adet sütun vardır. kıbleye en yakın ve en başta olanı yatak-döşek sütunudur," yazmaktadır. Hz. Peygamber itikafa çekildiğinde mescitten dışarı çıkmaz istirahatlerini bu sütunda yapardı Sütunun yanındaki perden arkası Hz. Aişe'nin odasıdır mübarek başlannı perde altından içeriye uzatır ve Hz. Aişe Efendimiz'in mübarek başını yıkardı Bazen de el ve ayaklannı uzatırdı
Peygamber Efendimiz her sene Ramazanın son lO gününde bu direkte yanında yaptığı itikafta Kur'an-ı Kerim'i Cebrail as ile karşılıklı okurlardı. O güne kadar nazil olan ayetlerin kontrolü yapılan bu okumada önce Efendimiz Cebrail'e as a ardından Cebrail Efendimiz'e Kur'an-ı Kerim okurdu Efendimiz'in vefat ettiği sene, mukabele tam iki kez yapılmıştır Peygamberimiz'ın okumasına "arz", Cebrail'in okumasına ise "mukabele" denir. Biz de her sene mübarek Ramazanda mukabele okuruz
Efendimi'zin güzel hatıralarını saklayan Mescidi Nebevi sütunlarından biride nöbetçilerin Peygamberimizi bekledikleri yerdir. "Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerrinden koruyacaktır, ayeti nazil olunca Peygambenmiz nöbetçitere beklememelerini söylemiştir. Bu sütunun yanındaki diger sütun Peygamberimiz'ın gelen elçiler ile görüştügü, yerdir. ayet nazil olduğunda, Efendımiz bu sütunun yanına oturur ayetleri sahabeye burada aktarırdı bilenlerin itibar ettikleri ve arkasında namaz kılmak için birbiri ile yarıştıkları bir sütun daha vardır onun üzerinde Hazret-i Aişe" sütunu yazar Hz. Aişe bu sütun ile ilgili hadisleri rivayet etmiştir Bu direk, Efendimiz'in mescidindeki mübarek mihrapların solundaki direğin hemen arkasındadır. Efendimiz "Benim mescidimin içerisinde şu sütunda öyle bir yer vardır ki insanlar o yerin kıymetini bilselerdi orada namaz kılıp dua için kura çekerlerdi.demiştir. Efendimiz buranın neresi olduğunu söylemediğinden SAV vefatı sonrasında sahabe efendilerimiz, "Bu yeri ancak Hz. Aişe bilir," demişler ve Efendimiz'in diğer eşlerinden kendisini takip etmesini istemişlerdir. Hz. Aişe namazlarını bu sütun arkasında kıldığını gördüklerinden zikredilen yerin burası olduğuna kanaat getirmişlerdir .
Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ettiğinde devesi Kusva'yı kendi haline bırakmış deve Eyyüb el-Ensari ra nın evine çökmüştür. Daha sonra kalkarak az ilerideki boş araziye bir kez daha çökmüştür. Devenin ilk çöktüğü yerde Efendimizbtam 7 ay misafir ·olmuştur. İkinci çöktüğü araziyi Hz. Ebubekir satın almış oraya Mescid-i Nebevi: ile Efendimiz'in eşlerine ait hücre-yi saadetler inşa edilmiştir.
Mescid-i Nebevi:, ilk yapıldığında, etrafı duvarla çevrili, boş bir avluydu. avlu üç bölümden oluşurdu. Kıble duvarında iki sıra halinde hurma ağacı gövdelerinden sütunlar dikilmiş ve üzeri hurma dalı ve yaprakları ile örtülmüştü. Burası, Efendimiz'in sahabe ile cemaat halinde namazını eda ettikleri yerdi. Caminin arka köşesinde küçük bir gölgelik hazırlanmıştı burası da Ashab-ı Suffa'nın kaldığı gölgelikti. Mescidin arka köşesine iki küçük oda inşa edilmişti. Bu kısım Hz. Sevde ve Hz. Aişe'ye ait odalardır. Hz. Aişe bu odalardan bahsederken, "Efendimiz odama ziyarete geldiğinde -ki o her gece teheccüt namazını kılardı-namaza duracağı zaman uzandığım yerden ayaklarımı kıvırmak zorunda kalırdım," der. bu oda, bir kişi uzandığında diğeri namaz kılamayacak kadar dar namaz kılan doğrulduğunda başı tavana değecek kadar alçaktı Hicret'in 7. yılı mescit Müslümanlara dar gelmeye başlar ve Efendimiz'in emriyle genişletilir. Efendimiz dönemi Mescid-i Nebevi'de en önemli değişiklik kıblenin değişmesidir Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a yönelme sırasında kıble 180 derece döndüğü için caminin arka duvarı kıble haline getirilir. Ashab-ı Suffa'nın gölgeliği önden arkaya alınır Efendimiz'in eşlerine ait odalara dokunulmaz. mescidin kıble duvarına bitişik kalır. Efendimiz'den sonra mescit Hz. Ömer ve Hz. Osman döneminde tekrar genişletilir
murataltug1985
01-22-2019, 17:31
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Mescidi Nebevi tamiratlarında
kıble duvarı Hz. Osman dönemindeki gibi kalmıştır bu sınır korunmaktadır. Emevi Halifesi Velid, in tamiratlarında Mescid-i Nebevi genişletilirken cannet Kapısı ve Efendimiz'in eşlerine ait hücre-yi saadetler yıktırılır. hayattaki sahabeler ağlayarak, Keşke bu hücrelerden birkaçını bıraksaydınız da insanlar, Efendimizinin nasıl bir yerde yaşadığını görselerdi," diyecekdir. Emeviler dönemindeki genişletmede Hz. Aişe'nin, Efendimiz'in türbesi haline gelen odası boş avlu etrafı mermer sütunla taşınan kapalı bölümler haline getirilir. En önde sol kısımda kalan Efendimiz'e ait kısım hurma ağacı gövdeleriyle taşınmaktadır. Bu kısımda dökülmeye yüz tutmuş hurma ağaçlarını kaldırma teklifi yapılır. Sahabe karşı çıkar "Efendimiz'in mescidine dokundurtmayız," derler her hurma ağacının yeri sabit bırakılarak her ağacın olduğu yere aynı kalınlıkta mermer sütun konulur.
Bugün Efendimiz'in mescidinde her bir sütunda zamanında bir hurma ağacı gövdesi bulunur Sahabe hurma gövdelerine dayanır hasbihal ederlerdi. Abbasi Halifesi Mehdi'nin Mescid-i Nebevi'yi arkaya doğru genişlettiği bilinir. Osmanlılar döneminde Mescid-i Nebevi:'nin çekirdek kısmı son halini almıştır. Arkasına görevli odaları eklenmiş Mescid-i Nebevi:'nin üzeri kubbelerle süslenmiştir. Bugün "Cennet Bahçesi" denilen mekanda Osmanlı kubbeleri, altlarındaki gül deseni ile hala durmaktadır. Mescid-i Nebeviyi son kez restore ettiren Sultan Abdülmecid dir. Onun hatırası olan ilk avluya kapılarının adı Bab-ı Mecid'dir. bugün bile varlığıyla o hizmeti yapan Osmanlı sultanını hatırlatır
ilk Suud Kralı Abdülaziz Mescid-i Nebeviye ikinci bir avlu eklemiş, 2005 te vefat eden Kral Fahd ise mescidi devasa boyutlarda genişleterek bugünkü görünümünü kazandırmıştır. Medinenin her köşesinde Peygamberimizin izleri vardır Büyük bir çoğunluğu ilgisizlikten yok olmaya yüz tutmuştur
MEKKE-MEDİNE HİCAZ DEMIRYOLU'NUN SON HALKASI: MEDINE TREN İSTASYONU dur ecdat yadigarı olan Medine tren istasyonu, Anberiye mevkisindedir Burası, eski Medine girişidir. şehir büyüdüğü için şehrin ortalasındadır ve Mescid-i Nebevi'ye l km mesafededir Eskiden hacılar trenden burada iner salavatlarla Efendimiz'in huzuruna giderdi Tren istasyonunu incelediğne osmanlının Peygamber sevgisini görürüz. Ecdadımız bu istasyonu inşa ederken Medine tren yolunun raylarını aksi istikamette dolandırıp şehre öbür tarafdan sokmuş ve herkesin önce Peygamberimiz'in yeşil türbesini görmesini ve SAV e selam vererek şehre girmesini arzulamıştır. Mukaddes Emanetler ve I. Dünya Savaşında Osmanlının İstanbul'dan gönderdiği son emanetleri almak için gelen trenin lokomotifi üzerine , "Esselamu aleyke ya Resulallah" yazılmıştır. Ecdadımızın tren istasyonundaki rayların üzerine keçe döşetmiş trenin raylara sürtünme sesinden Efendimiz'in ruhaniyetini rahatsız etmemeyi gaye edinmiştir
Medine tren istasyonu bir ucu İstanbul Sirkeci garında, diğer ucu Medine'de olan Hicaz Demiryolu'nun son halkası ve muhteşem bir eserdir bugün halâ ayaktadır. Tarihler 19. yüzyılın sonudur Avrupa Osmanlı'ya "Hasta Adam diyerek göstermektedir. . . Devletin başına geçen büyük sultan Il. Abdülhamid o dönem büyük devletlerin cesaret edemediği bir projeyi kendi imkanlarıyla başarmıştır. Sultanın bu gayesi İstanbul ile uzak toprakları kuvvetli bağlarla birbirine bağlamak; petrolün bulunması ile bu topraklardaki ingiliz entrikalarına mani olmak; hacc umre ve surre alayları seyahatlerini kolay, güvenli ve hızlıca gerçekleştirmektir projenin tamamlanması ile ingilizler çok endişelenmiş ihanet kokan oyunlarla insanları kandırıp para ile tren raylarına zarar verdirmişlerdir Lawrence gibi İngiliz casusları, yoldan sökülerek getirilecek her ray için altın vadetmişdir. Her şeye rağmen bugün bile, Hicaz Demiryolunun geçtiği Türkiye, Suriye, Ürdün, lübnan gibi ülkelerde orijinal Osmanlı ray ve tren istasyonları hala kullanılır. İstasyonun yanında Sultan Abdülhamid Han'ın kesme taştan yaptırdığı Hamidiye Camii tüm güzelliği ile hala ayaktadır. • ECDAT YADiGARI BiR CAMiDE KlLlNAN İKiNDi NAMAZI
padişahı II. Abdülhamid in yaptırdığı Hamidiye Mescidi ayaktadır ve hala hizmet vermektedir ve çok etkileyicidir. vakit namazları kılınır. Anberiye sokaklarında ilerledik. Sokaklar tenha ve insanlar mescitte ibadette bir kısmı ise uykudadır Dükkanların çoğu kapalı. Burada ikindiden sonra başlar ve gece geç saate kadar sürer. İnsanlar öğleye kadar istirahat ederler Halife mescitleri olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali mescitlerinin üst caddesinde Sultan Abdülhamid in hicaz tren istasyonunun yanında Hamidiye Camii'nin vardır hemen kendini gösterir kara kesme taşlarla örülerek inşa edilmiştir Ahlat taşına benzer. Giriş kapısının kavsarasındaki mukamaslar İstanbul camilerini hatırlatır. Osmanlı inşa ettiği yapılarda yerel mimariye bağlı kalmış. sahabe camilerinde Arap mimarisine has özellikleri devam ettirmiştir Hamidiye Camii her şeyiyle tam bir Osmanlı camisidir Osmanlı padişahlarına, ve bu camiyi yaptıran Sultan Abdülhamid Han'a uzun uzun dua ediyoruz .
Anberiye'de, tren istasyonu bahçesinde beyaz kubbeli, çevre duvarları şirin bir yapı vardır. Adı, Sukya Mescididir isim su dağıtmaktan ileri gelir Efendimiz sahabe ile birlikte Bedir Savaşı'na giderken burada bütün sahabeye sadece bir kubadan su dağıtarak mucize göstermişler burada Medine'nin bereketi için dua etmişler. Medine tren istasyonunun ziyarete zamanına denk gelenler bu Peygamber hatırasını ziyaret edip ziyaret namazı kılabilirler.
Osmanlı PEYGAMBER SAV in AYAGININ DEĞDiGi HER YERİ VAKlF YAPMlŞTIR Medine tren istasyonu yukarısında çift minareli ve Minare teyn (iki minareli) diye adlandırılan güzel bir cami vardır. Kısa süre öncesine kadar burada iki minareli eski bir Osmanlı mescidi bulunurdu Şu an yeni caminin etrafı tam bir mezbeleliktir Bir tarafı otopark yapılmış, diğer tarafı tamirciler işgal edmiş. her tarafından etrafa sıvı yakıt akıtan bir benzinlik hemen yanı başındadır. bunların yerinde eskiden muhteşem bir hurmalık varmış bu arazinin tümü vakıf malıymış. vakfın hayvanları çokmuş buraya gelen giden herkese su yerine süt dağıtılırmış Arazinin Efendimiz ile ilgisi sahabenin Bedir Savaşı'na gittikleri yol üzerindedir Efendimiz sahabeyle birlikte bu arazide konaklamış ve kuyusundan da su içmiş Kuyu hala tüm güzelliğiyle durmaktadır. Kuyunun önünde, ziyaretçilerin mübarek suyu rahatça içmeleri için iki oluklu bir çeşme, çeşme yanında namazgah var. namazgahın şirin bir mihrabı da var. Taş duvarda küçük bir girinti halinde duruyor. çeşme mezbelelik içinde, kuyu kapalı namazgah çöplük haline gelmiş. Buranın suyu o dönemler de meşhurmuş vakıf suyu çevre beldelere Suriye ve Lübnan'da ki Osmanlı valilerine gönderirmiş.
Minareteyn Mescidi'nden dönerken Bilal-i Habeşt Mescidi ve hemen yakınında beyaz, küçük ve Osmanlı yapısına benzeyen bir mescit dikkat çeker. Bu yapının İdris Sunüst Mescidi'dir. İdris Sunüst, Libya'nın eski başkanıdır. Kaddafi ihtilalinde buraya göçmüş, burada yaşamış, bu mübarek topraklarda vefat etmiştir bu mescidi kendisi yaptırmış. Eyüp Sultan Camii'nde Beşir Ağa kabrinin olduğu girişin sağ tarafında duran ve üzerinde "Libya Kralı Birinci idris'in armağanıdır" yazan mermer kitabe vardır bu aile Peygamberimiz'e düşkündür Efendimiz'in İstanbul'daki yadigarı olan Eyyüb el-Ensari adına mermer ve varak yaldızlı bu kitabeyi buraya hediye etmişlerdir Peygamber beldesindeki mescitlerden, Peygamber mihmandarının yanındaki hediyelerini hatırlamak aklımıza geliyor Kralın soyadı olan Sunüst kelimesinin bize hatırlattığı önemli noktalar var
Osmanlı I. Dünya Savaşı'nı kaybetmek üzeredir Dünyanın dört yanında mücadele verir. teslim anlaşması onaylanacakken, İstanbul ve Anadoluda kurtuluş harekatı başlar Çanakkale'de olduğu gibi sadece Anadolu insanı değil imkanı olan nice vefalı dost kurtuluş destanına destek verir. Bunlardan biri Trablusgarp'ta ki Şeyh Ahmed Sunüsi'dir. aynı ülkesi İtalyanlarla mücadele eder ve savaş
1930' lara kadar sürecektir. o, ülkesinin mücadelesini talebesi Ömer Muhtar'a bırakır Ahmet sunisi ve, "Asil mücadele Anadolu'dadır, burası kurtarılmalıdır, bayrak yeniden şaha kalkacaktır," diyerek Anadolu'ya gelir. Lozan imzalanana kadar bize her türlü yardımı sağlar.Dev Osmanlı'nın yıkılışının gecikmesinde nice meçhul kahramanın gayretleri vardır. Bir küçücük mescit bile bizleri tarihin şanlı sayfalanna götürür
MÜEZZINLERIN SULTANI HZ. BiLAL'IN EVİ
İdris Sunüsi: Mescidi, Bilal-i Habeşi: Mescidi'nin yanındadır. mescid yeni inşa edilmiştir Medine'de yaşayan Bilal-i Habeş Hz lerinin evi bugün bilinmektedir Müezzinlerin imamı Hz Bilalin evi, Mescid-i Nebevinin
yanında Hz. Ömer Camii'nin yanındadır Fakat Medine'deki birçok yapı gibi burası da ilgisizlikten pay alarak yıkılmış. Bugün yerinde bir postane binası vardır. Burada o kara tenli güzel insanı yad ediyoruz. Onun kapı eşiğine baş koyan Ebu Zer canlanıyor zihinlerde. HZ Bilal-i Habeşi görüş beyan ettiğinde Ebu Zer, "Hadi oradan karanın oğlu, sen ne bileceksin!" demiş, Bilal-i Habeşi üzülerek "Ya Resulallah
Ya Resulallah, kara tenli olmam cennete girmeme engel mi?" diye sormuş Efendimiz Elbette hayır, cevabını verip sorunun sebebini sormuştu. O da Efendimize anlatmıştı. Peygamberimiz Ebu Zer'i çağırarak, Sende cahiliye izlerini görüyorum diyerek ikaz etmişti. Bu ikazla Ebu Zer başını Bilal-i Habeş Hz eri'nin evi eşiğine koyarak, "Ey Bilal, sen kara ayağını başıma basmadıkça ben başımı kaldırmayacağım, demişti
Hz. Ömer'in mescidinden başka, Mescid-i Nebevide dört halifenin izini taşıyan dört mescid bulunur . Bu mescitlerin burada bulunma sebebi enteresandır. dört mescidin ·yanında olan ve adına "bulut" Gamame Mescidi" denilen yapı Efendimiz'in bayram namazlannı kıldırdığı yerdir Kendisini devamlı gölgeleyen bulut, Efendimiz Mescid-i Nebevi'ye girdiginde burada beklerdibburaya "Bulut Mevkii" ve mescide Bulut Mescidi" denmiştir Efendimiz'in vefatı sonrasında Hz. Ebubekir bayram namazlannı Efendimiz'in kıldırdığı yerin kırk metre arkasında kıldırmış. Hz. Ömer biraz ilerisinde, Hz. Osman tam zıt istikamette Hz. Aii Hz. Ebubekir'in kıldırdığı yerin arka mevkiinde kıldırmıştır Sahabe bu yerleri özenle muhafaza ederek bu mübarek kişilerin adı ile anmışlar. buralara bu büyük sahabeleri hatırlatan mescitler inşa etmişlerdir
Gamame, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer mescitleri günümüzde hala Osmanlı mescidi olma özelliklerini koruyor Hz. Osman ve Hz. Ali mescitleri degişikliğe uğramış. tarihi mescitlerden sadece Hz. Ebubekir Mescidi'nde bir Osmanlı kitabesi görülür son kez Sultan Abdülaziz Han tamir ettirmiş. Gamame Mescidi yanındaki Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin isimini taşıyan dört mescit, Mescid-i Nebevi'nin hemen yakınındadır bize güzel insanları hatırlatır
Medine, Mekke şehrinden bazı yönleriyle ayrılır. Mekke gibi dağlık değil. Dümdüz bir alan üzerindedir . Mekke'de çorak toprak vardır Medine Havası daha yumuşaktır etrafı yeşilliktir Hurmaları, üzümü ve inciri ile ünlüdür Hurma deyince akla yeşil hurmalıklar gelir. Bugün Medine'nin hızlıca büyümesi şehirdeki yeşillikleri kaybetmesine neden oluyor Mescid-i Nebevi yakınlarında hiçbir yerde hurmalık göremiyorsunuz. Her yeri otel işgal etmiş. Gözlerimiz bu önemli yerde azıcık yeşillik ararken Mescid-i Nebevinin hemen yakınlarında küçük de olsa bir yeşil alan görüyoruz. burası tarihe tanıklık etmiş olan Beni Saide gölgeliği betonlaştırılmamış korumaya alınmış. Beni Saide denilince akla Efendimiz'in vefatı sonrası olan hadiseler gelir.
Efendimiz fani hayata veda ettiğinde, mübarek naaşı gasledilirken Hz. Ömer Medine'nin iki büyük kabilesi Evs ve Hazreç'in kendilerine yeni reis seçmeye çalıştıklarının haberini alır. Büyük fitneye ramak kalmıştır. Hz. Ömer büyük ferasetiyle Hz. Ebubekir'i bulur, Beni Saide'ye getirir ve oradakilere "Hz. Muhammed'in hicret arkadaşı burada iken siz lider mi seçiyorsunuz?" der ve tüm sahabe Hz. Ebubekir i halife seçer bu tarihi vaka burada yaşanmıştır
Medine sokaklarında Hz. Muhammed'e ait nice iz ve yüzyıllarca öncesine ait nice hatıra vardır onlardan bir tanesi, halk arasında farklı isimle anılan bir mescittir Buraya Abdurrahman bin Avf ya da Ebu Zer Gıfari Mescidi·diyenler vardır asıl adı: Secde Mescididir Efendimiz burada uzun bir secde yapmıştır Peygamberimiz geceleri evinden dışarıda ıssız yerlerde Rabbine ibadet edermiş Sahabe "kendisine bir şey olur,"• diyerek SAV i gizlice takip ederdi Peygamberimiz Medine dışında bugün Secde Mescidi'nin olduğu yere gelmiş ve namaza durmuştu Arkasında da gizlice takip eden Abdurrahman bin Avf vardır Peygamberimiz secdede dakikalar ca doğrulmamış. Avf ra artık endişelenince Peygamberimiz selam vermiş ve kim olduğunu sormuş. Avf ra Benim ya Resulallah!" demiş. Peygamberimiz uzun seedesinin' sebebini anlatmış ve o secdede kendisine, "Peygamberler için salavat getirenlere şefaat edileceği müjdesi gelmiş. bu mevki yüzyıllarca secde mevkii olarak kalmış ve buraya yaptırılan mescide bu isim verilmiştir. Secde Mescidi yenidir Bugünkü cami binasının birkaç yıl önce yapılmış önceden bunun yerinde Osmanlı camiinin bulunurmuş Böyle mübarek bir mekanda namaz kılmak, Peygamber Efendimiz gibi uzun secdeler yapmak ve SAV in şefaatine nail olmak için çokça salavat-ı şerife getirmek herkese nasip olsun
Efendimiz SAV ve sahabenin Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden sonra onlara, "Ensar" denilen Medineli Müslümanlar·sahip çıkıpben kıymetli eşyalarını onlarla paylaşmıştır Ensarın misafirperverliği meşhurdur Ensar soyundan gelen kişiler Medine'de misafirperverlikleriyle hemen kendilerini belli eder bir Ensar ailesine misafir olmak geldi aklımıza Peki bulabilecek miydik? Medine'de bizi ağırlayan ev sahipleri şehirde Ensar soylu ailelerin olduğunu, bildirdiler. O akşam Ensar ailesine misafir olacaktık yatsı namazı sonrasında Kuba taraflarına ilerledik . Medinede yaprak oynamazken geldiğimiz yer serindi ve rüzgar esiyordu. sanki Medine'nin yaylasıydı Gece karanlığında beyaz bir evin kapısı ardına kadar açıktı. bahçe kapısı Türkiye'de ki gibi değildi. Bahçe duvarlan üç insan boyu kadar yüksekti kapı ardına kadar açıktı. Ev sakinleri misafirleri ile birlikte bahçede geniş sedirlerde oturuyordu Bizi görünce koşuşturdular, "Ehlen ve sehlen" diyerek bizleri başköşeye oturttular.
murataltug1985
01-23-2019, 22:23
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Umre de ensar ailesine misafir olduk
kulpsuz fincanlar içinde kahveler geldi. Kahve bizimkinden farklıydı, buruk bir tadı vardı, yudum yudum içtik. kahveyi dolduran başımızdan ayrılmadı. Fincandaki kahve biter bitmez hemen
Bu kadarı kafi" diyemeden elinde ki
cezveye doldurmaya devam ediyordu. Sonra hurmalar geldi Medine'deki hurmalar akla Türkiye'deki hurmaları getirmemeli. Burada hurma taze hurma manasma geliyor hurmanın anayurdu burası ve insanlar için dalından kopartılmış taze hurma kadar lezzetlisi yok. Tabaklarımızda bir tanesi kırmızı diğeri sarı iki hurma var. Taze hurmanın olgunlaşma süresi var yarısı gök, yarısı ergin olabiliyor. yarısı tatlı yarısı mayhoş yiyorsunuz.hurma uzmanları zaten yaş hurmanın böyle yenmesi gerektiğini söylüyorlar. ergin tarafı insanı yakarken, gök tarafı serinletiyor ve birbirlerini dengeliyormuş. Birazdan kayısı ve Medine inciri geliyor, bu incirler Medine'de yetişiyor şaşırtıcı. Çünkü her yer çöl burada. Meyve denilince akla türkiye'deki gibi uçsuz bucaksız meyve bahçeleri geliyor.
Osmanlı kubbelerinin her tarafına binlerce gül çizilir. Efendimiz'in remzi güldür. SAV mescidini süsleyecek en güzel şey gül olmalıdır kubbe içi, bugün kapatılmış Efendimiz'in şefaatini talep eden şiirlerle donatılır. O dönemin duvar süsleri ve ayet kuşakları arasında kırmızı şerit halinde yazılmış isimler görüyoruz. Eskiler mübarek mescidi ziyaret ettiklerinde bir şeyler karalar ve mescid duvarlarına asarlarmış. Evliya Çelebi bu konudan şöyle bahseder: "Ben hakirin dahi kendi elinden çıkma bir hat, mescid duvarında asılı durmaktadır." Sultan Abdülmecid Mescid-i Nebevi'yi mükemmel tamir ettirmiştir diğer Osmanlı padişahları gibi ona da buralara gelmek nasip olmamıştır. yaptırdığı mescidi görmek için yanıp tutuşmaktadır. O dönemde fotoğraf makinesi yoktur ki fotoğrafı çekilsin ve kendisine gösterilsin. Medine'de bir Mescid-i Nebev'i maketi hazırlanır ve padişaha sunulur. Sultan Abdülmecid bu maketi öpe koklaya saklar ve oralara yakın olmaya çalışır. Bu makette Efendimiz'in sandukası görülebilmektedir. Duvarlardaki yazıyı okurken, "Süleyman Mihrabı" denilen Hanefi Mihrabı'na geldik. Burada Hanefi mezhebindekiler namazlarını cemaatle kılarmış. Sultan Süleyman tarafından restore ettirildiği için bugün "Süleyman Mihrabı" diye adlandırılır milırabın solundaki mihrap Efendimiz'in mihrabıdır. Tarihte birçok kez restore edilmiş ve günümüze ulaşmıştır Bu mihrabı Hz. Ebu Hureyre'nin de olduğu Ashab-ı Suffa'nın yetiştiği bugünkü görüntüsünü en son restore ettirenlerden biri Sultan Süleyman'dır. restorasyonda Efendimiz'in milırabının içi biraz doldurulmuştur. burada namaz kılan kişi, Efendimiz'in namaz kıldırdığı yere basmakta ve alnını aynı yere koymaktadır. bu değişiklikten sonra namaz kılanın alnı Efendimiz'in ayak koyduğu yere gelecektir. Bu konuda ecdadımızın incelikleri bizi hayran bırakır.
Ashab-ı Suffa'nın olduğu mekan Efendimiz'in türbesinin hemen arkasında Zamanında küçük bir hurma gölgeliği olan yerde, içlerinde Ebu Hureyre'nin de bulunduğu nice sahabe yetişmiş. Ashab-ı Suffa'nın solunda Mescid-i Nebevl'nin iki önemli kapısı bulunur: Cebrail ve Nisa kapıları. Bu kapıların her biriCebrail'in Dıhyetü'l-Kelbi suretinde giriş yaptığı kapılardır kapı Osmanlı yadigarıdır Kapıyı yaptıran Sultan Abdülmeciddir Padişahın ilk adı Ömerdir kapılar çok harika bir şekilde süslenmiş üzerine çok güzel yazılar yazılmıştır Kapının bir kanadında, " Ey kapılar açan Rabbim" yazıyor, diğer kanatta ise, Bize en hayırlı kapıyı aç" ibaresi yer alıyor
MESCİD İ NEBEVI ÇEVRESİNDE SAHABE HATIRALARI vardır Mescid-i Nebevi:, dikkatle incelendiğinde Efendimize ve sahabeye ait nice hatıra vardır türbe-yi saadet üzerindeki yeşil kubbe bile bize neler neler anlatır Efendimiz'in mübarek türbelerinin üzerindeki yeşil kubbe Hz Aişe'nin odası idi. Bu mübarek mekanın üzerine kubbeyi ilk kez Memlük Sultanı Kayıtbay yaptırmıştır. Ravza-yı Mutahhara'nın altın şebekelerini de yaptıran bu zatın kutsal mekanlarda bir çok yatırımı vardır. Yeşil Kubbe'yi son kez restore ettiren Sultan ll. Mahmud'dur. İstanbul'dan projeyi yönetecek yetkililer kubbe inşaatında kararsızdır Onları tereddüde sevk eden Efendimiz'in mübarek huzurlarında, nasıl bir edep takınmaları gerektiği hususudur: Sonunda karar alınır kubbe inşaatında dünya kelamı konuşulmaz biri tuğla isterken, "Bismillah" diyecek öbürü çekiç isterken Ia ilahe illallah diyecektir. bu harikulade güzel kubbe, ecdadımızın hassas anlayışıyla inşa edilmiştir. dikkati en çok çeken noktalardan Ebu Eyyüb el-Ensari'nin evidir. Bugün en azından yerini biliyoruz. Yeşil Kubbe'nin 15 metre kadar ön tarafıdır. Eskiden Şeyhülislam Arif Hikmet Efendi'nin burada kütüphane yaptırmış Cebrail'in as ın Efendimiz'e vahiy getirdiği Cibril Kapısı'nı ve Bilal Hz leri'nin ezan okumak için çıktığı damın köşesini inceliyoruz.
Babüsselam'ın yanındaki Ebubekir Kapısı...Efendimiz döneminde Hz. Ebubekir'in evi imiş Efendimiz'in emriyle onun ev kapıları mescidin içine açık olarak bırakılmış. Ömer Kapısı Hz. Ömer evinin olduğu mevki Ebu Talha'nın infak ettiği hurma bahçesi de bugün Mescid-i Nebevinin içinde kalmış. Bi'r-i Ha, yani Ha Kuyusu denilen suyu bol ve lezzetli kuyu da bahçenin içindeymiş. Kur'an-ı Kerim'in, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcarmadıkça fazilete ulaşamazsınız ayeti nazil olunca Ebu Talha benim en çok sevdiğim hurma bahçem ve içindeki kuyudur der. Efendimiz'e bu bahçeyi Allah yolunda infak etmek isterim der. İşte Allah rızasını her şeyin önüne koymanın timsali olan hurmalık, mescid kıblesinin ters istikametinde, altı kubbeli orta girişin olduğu yerdedir Ebu Talha ra nın Ha Kuyusu 21 no'lu kapının iç tarafında muhafaza edilir Kral Fahd döneminde Mescid-i Nebevi devasa boyutda genişletilirken Ebu Talha'nın kuyusu mescidin içindedir O günlerde camii inşaatını yöneten Türk mimarlarımız sahabe emanetini yok etmeye razı olmazlar. Cami zemininin altında muhafazaya alırlar. Üzerine üç tane daire şeklinde mermer kapak örtüp yerini belli ederler. Bugün bu yan yana üç yuvarlak mermer kapak, 21 no'lu kapının iç sol kısmındadır
EFENDIMiZ'iN(SAS) KABR-i ŞERiFLERİ
Peygamber imizin Atika Kapısı türbesi en başta Hz. Aişe'nin odası idi. Mescid-i Nebevl ilk inşa edildiğinde kıblesi Mescid-i Aksa'ya bakıyordu. Mescidin en arkasına yan yana iki oda inşa edilmişti. arka duvara bitişik olanı Hz. Aişe'ye yanındaki Hz. Sevde'ye aitti. Kıble Kabe'ye döndürüldüğünde Hz. Muhammed Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in şereflendirecekleri kutlu mekanın Hz. Aişe'nin odası olduğu için Mescid-i Nebevinin kıblesi 180 derece döndürülmüş böylece Hz. Aişe'nin odası, mescidin kıble duvarına bitişik hale gelmiştir. Mescid-i Nebeviye girildiğinde kıbleye karşı mihraba durulduğunda ilk safın en solunda ki oda Hz. Aişe'nin odasıdır Efendimiz vefat ettiklerinde Hz. Aişe'nin odasına defnedilmişti. Hz. Aişe aynı odada yaşamaya devam etti. İki sene sonra Hz. Aişe'nin babası, Hz. Ebubekirde vefat etti ve Efendimiz'in yanına defnedildi. bu defin Efendimizin kabrinin tam yanına değil de ayak ucuna doğrudur on yıl boyunca Hz. Aişe bu odada yaşamıştır bu mübarek kabirlerin sahiplerinden birisi mübarek eşlei, diğeri babasıdır.
Bir gün Hz. Ömer mescitte suikasta uğrar ve vefatı öncesi oğlu İbn-i Ömer'e, "Koş Aişe'ye sor, kendi yerini bana verir mi?" diye ricada bulunur Hz. Aişe annemiz bu isteği çevirmemiş büyük bir fedakarlıkla, kendisi için ayırdığı son kabir yerini Hz. Ömer'e vermiş ve bu odada eyaşamaya devam etmiştir ancak artık eş ve babasının yanına mahremi olan bir kişi defnedilmiştir. bu tarihten sonra kabirlere perde gerdirmiş ve bu örtünün diğer tarafında yaşamıştır
Osmanlılar tarafından hazırlanan Mescid-i Nebevi minyatürlerinde Efendimiz'in türbe sıralanışı Efendimize olan saygıyı gösterir Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer efendimizin ayak ucuna defnedilmiştir Necip Fazıl hac hatıralarının Medine kısmında, Efendimiz'in türbesini ziyaret ederken, "Efendimiz'in mübarek huzurlarından geçiyoruz. Ateşler içinde yanıyorum. Efendimiz mübarek yüzlerini çevirmiş bize bakıyor," diyor. Emevllerin mümtaz halifesi Ömer bin Abdülaziz Hz leri Efendimiz'in türbesinde önemli bir değişiklik yaptırmıştır. İnsanlar Mescid-i Nebevi'ye girip namazlarını kıbleye yönelerek kılar. Fakat Efendimiz'in mübarek türbesi mescidin en önünde durmaktadır. cemaatin bir kısmı karşılarına Efendimiz'in türbelerini alarak namaza duracakdır. Halife düşünür; türbe şekliyle Kabe'nin şekli aynıdır. her ikisi dört kenarlı ve dört köşelidir. Burada namaz kılanların kalplerine bir şey gelmesin düşüncesiyle Efendimiz türbesinin Aslıab-ı Suffa'ya bakan arka kısımı yıktırılarak üçgen haline getirilir. 1100 tarihlerinde Büyük Selçuklu yıkılmıştır. Abbasiler yoktur. Fatımi Anadolu Selçuklu kendi coğrafyalarına hakimdir. Mukaddes toprakları himaye eden ve tüm İslam alemini kucaklayan bir devlet*yoktur Ortadoğu'da küçük devletçikler vardır. en gayretlisi Nureddin Zengi'nin Atabeyliği'dir.
Haçlı Seferleri başlamıştır ve Haçlılar Kudüs'ü işgal etmiştir bu sıkıntıda bir gece Nureddin Zengi rüya görür. Efendimiz kendisine iki kişi göstererek, "Nureddin! Bu iki kişi bana zarar veriyor," der Zengi adamlarını toplar ve başkent Şam'dan Medine'ye gider. Nureddin tüm Medine halkına hediye dağıtmak ister. Herkes çadırına gelir. Zengi, her gelenin simasında Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişiyi arar. bulamaz. Nureddin, "Hediye almayan kaldı mı?" diye sorar. Adamları, "Evet, Mescid-i Nebevi'nin bahçesine çadır kurup itikafa çekilen iki kişi dışarıya çıkamıyorlar," onların yanına gidelim," diyen Zengi kalkar ve bu tabelenin sekizgen haline getirilmiş çadıra gelir. Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişi içeridedir. Çadır altına hasır konmuştur. Nureddin hasırın kaldırılmasını emreder. hasırın altından yer altına doğru uzanan bir tünel gözükür bu iki kişi Müslüman değildir niyetleri Efendimiz'in mübarek naaşını çalmaktır Türbeye ilerlemişler Nureddin Zengi engellemiştir Efendimiz'in mübarek türbelerinin etrafına altı metre derinlik kazdırarak içerisine kurşundan duvarlar döktürür
Osmanlıların Efendimiz'in türbesine ait önemli bir tamiratı türbenin bizzat beden duvarlarıdır. Bugün İstanbul ve Anadolu'da gezerken ecdat yadigarı türbeler ve kümbetler sekizgen planda yapılmıştır. Eyüp Sultan Hazretleri, Sokullu Mehmed Paşa, Sultan Süleyman nice Selçuklu kümbeti bu şekildedir. "Bu inceliğin sebebi duanın mimariye yansımasıdır Dede ve ninelerimiz boncuk boncuk gözyaşlarıyla şu duayı yaparlar "Ya Rabbi! Bir gün hepimiz ölecek ve kabre gireceğiz. kabre girdiğimizde cennetin bütün kapılarını kabrimize aç ki istediğimiz kapıdan cennete koşa koşa girelim." Bizim inancımızda cennetin 8 kapısı vardır türbe ve kümbetlerimiz sekizgen formda inşa edilmiştir. Osmanlılar bu düşünceyle Efendimiz'in türbesini sekizgen restore etmişdir. Ecdadımız, Efendimiz ve O'na ait her şeye saygılıdır ki türbe inşaatında mübarek duvarlardan dökülen bir toz yığınını dahi zayi etmez ve hemen cam şişe içine toplayarak, mukaddes emanet kabul ederek İstanbul'a getirmiş ve Hırka-yı Saadet de muhafazaya almıştır. Bunlar Topkapı Sarayı'nda Has Oda'da "Gubar-ı Şerif' adıyla saklanır Yine aynı yerde, Peygamberimiz'in sandukalarını örten "Kisve-yi Saadet" denilen örtüler
saklanır. Bu emanetler arasında bir de su kesesi bulunur bunların hikmeti, Sultan Abdülmecid dönemindeki ilginç bir olaydır. Sultan Abdülmecid döneminde Mescid-i Nebevı tepeden tımağa tamir edilir Efendimiz'in türbesi elden geçirilir. tamiratda Efendimiz'in türbe zemininden bir mübarek su çıkar. O kadar latif ve tatlıdır ki Medine sudan nasiplenmek ister. dört gün geçer. Resulullah'a saygısızlık olur düşüncesiyle dördüncü gün üzeri kapatılır. meşin keseye biraz su doldurularak padişaha gönderilir. meşin kese bugün Mukaddes Emanetlerde Efendimiz'in kabir topraklarının olduğu bölümde, cam kap içinde saklanır
CENNETÜ'LMBAKi'DE SAHABE EFENDiLERIMiZ
Mescid-i Nebevide sabah ve ikindi namazı nihayetinde cami avlusu sınırında, boş arazinin ana kapısı önünde büyük bir kalabalık görülür Burası Cennetü'l-Baki Medine'deki tarihi kabristandır. Kadınlar burada mezarlıklara giremediği için, ön duvar dışında sıralanıp dualarını demir parmaklık arkasından yaparlar. Cennetü'l-Bakt'ye ilk kez gelenler şaşırabilir buradaki kabirlerde mezar taşı ve etrafı çevrili hazireler mevcut değildir Osmanlılar döneminde Cennetü'l-Baki de kubbelerle örtülü nice türbe binası görülür. Çiçekler ve feslerle süslü mezar taşları her yanda arz-ı endam ederdi Şu anda Osmanlı türbelerinden eser yok. Son yetmiş yılda hepsi tarihin sayfalarında yerini almıştır Bu kabristan on bin sahabeyi barındırır. ne yazık ki bugün çok azını biliyoruz. Girişin hemen sağında etrafı çevrili duvarları belirginleşmiş bir kabir göze çarpıyor. Bugün ayakta kalmış olan taban duvarlarına bakınca türbe Osmanlı türbelerinde ki gibi sekizgen şekildedir En önde yatan Efendimiz'in amcası Hz. Abbas, onun arka sağında Efendimiz'in en küçük kızları ve Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatıma yatıyor. Bu iki kabrin arkasında yan yana uzanmış dört kabir daha var. Bunlar Hz. Hasan Hz. Hüseyin'in oğlu Zeynel Abidin ra Onun oğlu Muhammed Bakır onun oğlu Cafer-i Sadık ra kabirlerin hemen önlerinde demir parmaklık inşa edilmiş ve diğer kabirlerde ki gibi buraya yaklaşmak mümkün değil. İranlılar aşırı ilgi gösterdikleri ve yetkililer ilgiden rahatsız oldukları için buraya engel koyma gereği duymuşlar. Bu güzel insanların ruhlarına Fatiha gönderdikten sonra onların solundaki kabirlere geçiyoruz. Yan yana üç adet mezar var . Efendimiz'in kızları Hz. Rukiye Hz. Ümmü Gülsürn ve Hz. Zeynep'e(ra) ait. Onların yanında sekiz adet taş var yan yana burada mezar taşı kullanmadıkları için kabir başına dere taşına benzer taşlar koyuyorlar. Necip Fazıl Cennetü'lBakiden bahsederken, taş tarlası ile karşılaştım çok şaşırdım," diye. ifade ediyor
Cennet-ül bakide duran sekiz taş Efendimiz'in güzide eşlerini temsil ediyor. Hz. Zeynep Hz. Sevde ve Hz. Aişebhepsi burada yatmakta. ruhlarını Fatihalarlaa şad ederken Hz. Aişe'nin vasiyetini hatırladık Hz. Aişe Efendimiz'le izdivacında çok gençtir gözünü Efendimizin yanında açmıştır Kısa süre sonra da Peygamberimiz vefat etmiş ve bu mübarek çok sevdiği eşinden ayrı kalmışt Yıllarca büyük sadakatle Efendimize kavuşacağı anı beklemiştir altmış üç yaşında Hastalandığında o güzide sahabeyi toplayarak son dileklerini iletip naaşının bekletilmeden o gece kabre konmasını istemiştir. naaşı Medineden kabristana götürülürken etrafında kuru hurma dallarının yakılmasını istemiş idi vasiyeti hatırlayınca gözlerimiz doldu. güzide annemiz yıllarca ayrı kaldığı eşi ile kavuşmayı beklemiş Vefatı onun için en güzel buluşma olacaktı. Vefat gecesini Efendimiz'le düğün gecesi olarak hayal ediyordu. Naaşının kabre gece konmasını istemesi bundan dı Kuru hurma dallarının yakılması eski bir Arabistan adetine dayanıyordu: Düğünde gelin damadın evine götürülürken kafile kuru hurma dallarını yakarak ilerlerdi. Köşede birkaç metre arayla iki kabir var. İmam Nafi ra ile talebesi İmam Malik Hz leri'riin kabirleri. İmam Nafi ra Hz. Ömer'in oğlu Abdullah bin Ömer ra nın kölesi Bir köle bir mezhep imamının hocalığını yapıyordu imam-ı Malik ve imam-ı Nafi' Hz leri'nin kabirieri nin yukarısındaki etrafı çevrili kabir Peygamberimiz'in""
oğlu Hz lbrahim'in kabri imam-ı Nafi'
Efendimiz'in sünnetinden sapmayan bir sahabedir. yüceltmiş ve İmam Malik ra nın hocası olmuştur
Kabristanın ileriye uzayan toprak yolunda küçücük bir kabirle karşılaşırız. Burada yatan kişi, Efendimiz'in iki yaşlarında vefat eden biricik oğlu Hz. İbrahimdir Evladı kucaklarında vefat ettiğinde Efendimiz'in gözlerinin yaşardığını gören sahabe bu durumu sorunca, "Göz yaşarır, gönül hüzünlenir ama dudaklardan Allah'a isyan yükselmez, buyurmuştur Cennetü'l-Baki Kabristanı'nda Efendimiz'in sütannesi Hz. Halime'nin kabriyle de karşılaşırız Efendimiz sütannesine çok muhabbet beslermiştir Medine'de sahabileri ile otururken Hz. Halime geldiğinde ayağa kalkar ve üzerindeki hırkasını yere sererek hırkasına oturturdu Kabristanın tam ortasında tek başına olan kabirde yatan kişi için Peygamberimiz "Melekler bile senden utanıyor ya Osman demişti. Burada, Zinnureyn yani iki nur sahibi dediğimiz, Peygamberimiz'in kızları ile izdivaç eden, iffet timsali Hz. Osman yatıyor.
Hz. Osman cömertliğiyle meşhurdur İslam'ın yayıldığı sıkıntılı dönemlerde elinde bulunan her şeyi hiç düşünmeden infak edmiştir Bugün Mekke ve Medine çevresinde bu mübarek zatın infak ettiği nice kuyu arazi onun yardımsevediği hakkında fikir verir. Cennetü'l-Baki'nin en uç noktasında etrafı dört duvar ile çevrili son bir bölüm vardır. iki adet kabir taşı görürüz. bir tanesi Medine'nin en büyük iki kabilesinden birinin reisi olan Muaz ra aittir. Hz. Mus'ab Medine'ye İslamı tebliğe geldiğinde Sa'd ra onun karşısına dikilip, "Sen fitneye mi geldin?" demiş Hz. Mus'ab , "Dur dinle. söylediklerimi kabul etmez isen bana istediğini yap demişti. Muaz ra okunan ayetlerle İslamiyet'i seçmiş ve sonra kabilesini toplayarak, "Sizi bir şeye davet edeceğim kabul edmekte serbestsiniz diyerek onları Hakk'a davet etmiştir Onun vesilesiyle bütün kabile Müslüman olmuştur. Hendek Savaşında ok ile yaralanan ve, "Ya Rabbi bu yara ile şehit olmam hayırlı ise beni şehit et," diye dua eden mübarek insanın kabri tam karşımızda
Muaz'ın ra nın hemen yanında ki kişi büyük hadisçi Ebu Said el-Hudri ra dır Efendimiz'e çocukken yetişebilen bu büyük insan, hadisleri derlemedeki hassasiyetiyle bilinir. Uhud Savaşına az kalmıştır. Efendimiz ordusu ile meşguldür Asker seçiminde bir Ebu Said el-Hudri ra da gelir. kendisi küçücük bir çocuktur Efendimiz küçük yaştaki sahabeyle nezaketle ilgilenir, "Ebu Said e iyi ettin geldin fakat Medine'de korunması gereken kadın ve çocuklar var. Onları korumak önemli değil mi?" der."Ebu Said yeni vazifesini yerine getirmek için koşarak Medine'ye ilerler. Arkasında kum üzerinde küçük ayak izleri ve, uzun bir çizgi bırakır boyu o kadar kısadır ki, beline taktığı kılıç kurnlara sürtünerek gider" Ebu Said el-Hudri Hazretleri işte böyle Çocukluğuna rağmen Peygamberimiz'in yanından ayrılmak istemeyen küçük bir sahabe dir
murataltug1985
01-24-2019, 18:08
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
EBU SAiD EL HUDRI'NİN İSTANBUL'DAKi MAKAMI 2005
Kariye Camii' Burası, eski bir Bizans Kilisesi olup içi ikona doludur ve ikonaların her birinin anlamı farklıdır. zor bir mekandır Kariye'nin arka tarafların da Ebu Said el-Hudri ra Hzr leri'nin kabridir" yazan bir duvar vardır Bu büyük sahabenin bir kabride İstanbul'da, Edirnekapı civarında dır Ebu Said el-hudri ra nım kabrindeyken hayalimde Medine'den İstanbul'a yolculuk yaptım.
Cennetü'l-Baki' kabristanı girişinin sol tarafında kalan üç kabir Efendimiz'in iki halası Atike Safiye ra ile Hz. Ali'nin annesi Hz. Fatıma binti Esed yatıyor. Hz. Fatıma Efendimize küçük yaşta annesini kaybedince ikinci bir annelik yapmış ve vefatında Efendimiz, kendi gömleği ile onu sararak, "Bugün annem vefat etti," demiştir.
Cennetü'l-Baki'ye ilk gelişim İlk umrem ve kabristana ilk gelişimdi Cennetü'l Baki'de yatanlar hakkında en ufak bilgim yoktu. Günlerdir kapalı duran kabristanın o gün açılmıştı Etrafta sadece taş yığınları ve uçsuz bucaksız bir toprak uzanıyordu. Üzüntü içinde, "Osmanlılar döneminde olsaydı hepsini bilerek gezerdik," dedim. Biz burada ki yatanların kim olduğunu nasıl öğreneceğiz diye düşünürken Afrikalı bir Müslüman gördüm. elinde Cennetü'l-Baki'de yatanları gösteren bir kroki vardı Türkiye'den olduğumuzu söyleyince tebessüm etti ve, "Türkler sağlam Müslüman" dedi. Sudanlıydı Elindeki kağıt Cennetü'l-Baki'nin krokisi idi anlamadığı bir dildeydi Kendisi, Arapça notlara bakarak isimleri çıkarmaya çalışıyordu. Haritaya çok şaşırdım harita Türkçeydi. yardımımıza çok sevindi ve kabul etti. ilk Cennetü'lBaki tecrübemi kazanmıştım.
Hicaz'a gelenler muhakkak Medine'den hurma alır Meşhur hurma pazarına gidilir ve hurma seçilir Mekke'de de hurma satılır ama hurma dendi mi akla Medine gelir çünkü hurmaları çok meşhurdur. Hurma pazarı, Mescid-i Nebeviden yürüyerek on dakikadır Tek katlı bir çarşıdır birçok hurma dükkanı vardır burada alışveriş yapmanın bir adabı vardır. ilk dükkandan alışveriş yapmamak gerekir. Çünkü fiyat ve hurma kalitesi dükkandan dükkana değişir. Sarı, kırmızı hurmalar ... Tazesi, kurtlanmışı, bu yılın ya da geçen yılın ürünleri. ne ararsanız bulabiliyorsunuz. bu hurma çeşitlerinden bir tanesinin fiyatı diğerlerinden çok daha fazladır Acve" denilen hurma Peygamberimiz'in bizzat kendi eliyle diktiği ve şifadır diye müjde verdiği bir hurmadır. Son zamanlarda farklı ürünler geliştirmişler Ballı, bademli, susamlı, bisküvili hurmalar. En çok ilgi göreni çekirdek yerine içerisine badem konmuş hurma Birkaç yere uğruyor ve en kalitelisinden hurma fiyatlarında pazarlığa tutuşuyoruz. Türkler, yaptıkları amansız pazarlıkdan dolayı çok iyi tanınır En sonunda satıcıyı pes eddiririz
Mekke ve Medine topraklarında ilginç olan şu; ülkemizde normal hayat akışında yaşar ve ibadet ederiz. Ama burada ibadet içerisinde yaşayıp hayatı ona göre düzenliyorlar Günümüzü namaz vakitleri belirliyor. Namazlar önce ve sonrasıyla uzun sürüyor. ezan okunduktan en az yirmi dakika sonra duruluyor namaza. ezan okunmadan yarım saat önce orada olunup namaza bir saat önce oturuluyor Namazlar erkan ile kılındığı için belli bir süre gerektiriyor. Namaz bittikten sonra cenaze namazı kılınıyor. Fakat uzunluk kimseye sıkıntı vermiyor. Çünkü burası Peygamber Mescidi ve burada saatlerce, huzur ve sükünu aranıyor. Mescid-i Nebevi ve Mekke'de ki Mescid kapılarında nöbetçiler bekliyor çantaları kontrol etmeden sizi içeriye bırakmıyor Çantada fotoğraf makinesi varsa namazınızı dışarıdaki mermerlerin üzerinde kılıyorsunuz. cep telefonlarının çıkması ile isteyen herkes mescitde göze batmadan görüntü alabiliyor. Dışarıda namaz kılmanın da ayrı bir güzelliği var. Özellikle de akşam ve yatsı. Çünkü ikindi namazından bir saat sonra ortalığa harika bir serinlik çöküyor ve hayat, başlıyor.
İnsanlar Cibril Kapısından mescide girip Babüsselam'dan çıkıyor Babüsselam'm üzerinde Sultan Abdülmecid'e ait muhteşem bir tuğra var. motifler dikkat çekiyor Sağa ve sola açılan dalgalı kenger yaprakları sanki bir şeyleri hatırlatır gibi Medine Müdafaası akla geliyor "Cuma namazını kılan Osmanlı askerleri Mescid-i Nebevl'nin büyük kapısından çıkıyorlardı. Kapının formu farklıydı ortasında yuvarlak bir tuğranın olduğu süsü vardı. Bu kapı o kapıydı! Üzerinde Sultan Abdülmecid Han'ın tuğrasının olduğu muhteşem kapı, kapıda ucu süngülü tüfekleri ile başları sarılı Osmanlı askeri. Kapıdan en önce çıkan iki askerin ellerinde Osmanlı sancağı ve Kapının iki yanına sıralanmış birçok insan bu merasimi izlerdi HERKES OSMANLI'YI ÖZLEMLE ANIYOR
Mukaddes topraklara dünyanın dört yanından insan akıyor. Devasa bir Sudanlı ile 1. 40 boyunda bir Malezyalı yan yana ibadetle meşgul olabiliyor Amerikalı bir Müslüman ile bir Yemenli, Habeşli bir zenci ile bembeyaz bir Bosnalı.renk renk her Müslümanla konuşabileceğiniz ortak konu Osmanlı Tarihi. Osmanlı'nın Filistin hassasiyeti. bir Filistinli Osmanlı deyince Ah çekiyor Abdülhamid Han Filistin'e sahip çıktı. Nice teklifler yaptılar o, insan elinin kolunun kesilmesine razı olur mu?" dedi ve, "Kudüs'ü vermedi" Mehmed Akif i soruyorum İstiklal ve milli şairimizin başından geçen acı bir hatırayı aktarıyorum: I. Dünya Savaşında Almanya ve Avusturya Macaristan müttefikimiz. Akif Necid ve Balkanlar'da vatanı için koşuşturup içimizeki ayrılık tohumlarını yok etmekle meşgul. Avusturya'da Viyanada çanların çalmaya şaşırır ve, "Avusturya-Macaristan müttefikimiz. Bu vakit çalan çanlar bir şeyi kutluyor gibiler. Onların zaferi bizim de zaferimiz olacağına göre neyi kutladıklarını öğrenmeliyim," diyor ve çanları soruyor. Mehmed Akifin adeta kanını donuyor. "İngiliz Generali Allenby Kudüs'e girdi. Onu kutluyoruz." Halbuki o sıra biz, Alman ve Avusturyalılar ile İngilizlere karşı savaşıyoruz onlar Kudüs'ün elimizden Hıristiyanlara geçişini kutluyorlar. Bugünde düşman aynı düşman
mübarek topraklar çok farklı coğrafyanın kaynaşma noktası her devletten, millet ve soydan insanı görmek mümkün. Hintli, Pakistanlı Bangladeşli Doğu Türkistanlı, Malezyalı, Mısırlı ve Sudanlıyı birbiriyle konuşmaya çalışırken görürsünüz Sonradan Müslüman olmuş sarışın bir Avrupalı ya da Amerikalı ile siyahi bir Nijeryalının diyaloglanna şahit olabilirsiniz. Oralarda ülkemizi tanıttığınızda size ayrı bir tavır sergileyecekler. iltifat edecekler oraya dünyanın dört byanından gelen her bilinçli insan Osmanlıyı tanıyor siz hakkını vermezseniz size kızacaklardır
Medine sokaklannda gözümüzü nereye çevirsek peygamber ya da sahabe hatırası ile karşılaşırız Bunlardan biri de Uhud yolundaki Medine Ziraat Fakültesi'ne bağlı hurma bahçesi. Hurmalığın yola bakan kısmında küçük beyaz bir bina, Hz. Osman'a(ra) ait bu tarihi kuyuya. Bi'r-i Osman yani Hz. Osman Kuyusu denir. Asr-ı Saadet Dönemi'nde sahabenin duygusu ile nasıl kahramnlaştığını bize anlatır. Hicret sonrası Medine günlerinde Müslüman sayısı her gün artmaktadır o yaz şehirde kuraklık yaşanır. İnsanlar perişandır Çok az kuyuda su kalmıştır bir tanesi de bir müşrike aittir suyunu çok pahalıya satar. Hz. Osman kuyu sahibine defalarca gider ve kuyusunu satmasını ama adam razı olmaz. Hz. Osman, kuyu sahibine Bari yarısını sat," diyecektir. Adam kabul eder. Kuyunun suyunu, bir gün sahibi bir gün de Hz. Osmanbkullanacaktır. Suyu kullanma günü Hz. Osman'a geldiğinde, Medine'de "Bu kuyudan bugün herkes istediği kadar kullanabilir," diye ilan verir. bütün Medine kuyu başına toplanır. Adam ertesi gün su satacak bir kişinbulamaz. Kuyunun yarısını sattığına pişmandır. Hz. Osman'a kuyunun diğer yarısını da satar bu kuyu, mübarek sahabenin tüm Müslümanlara vakfettiği önemli bir emanettir halâ Medine'de durur.
Şehirden çıktıktan sonra içi hurma ağaçlarıyla süslü güzel bir bahçede duruyoruz. Etrafı tellerle çevrili bahçenin kenarındaki beyaz binada Hz. Osman'ın yadigarı tarihi kuyu durur Kuyu başında mübarel günler ve yokluk günlerinin kahramanı Hz. Osman'a ait nice güzel hadise akla geliyor. Tebük Seferi'ne elde ne kılıç ne de at vardır İnsanları donatacak para ve malzemeye ihtiyaç vardır Bizans'la savaşacak ordunun çok iyi donatılması gerekir. yokluk zamanında Şam'dan Hz. Osman'a ait pahalı yüklere sahip kırk develik kervan gelir. Hz. Osman kervandaki tüm develeri, ve yükleri bağışlar. mallardan elde edilen gelirlerle sahabi donatılır ve Tebük'e daha güçlü gitmesi sağlanır. Efendimiz<sası çok duygulanır ve, "Bundan sonra sana sorgu sual yoktur Ey Osman!" der . •
BiR iMTiHAN MEYDANIDIR: UHUD Bi'r-i Osman kuyusu sonrasında karşımıza gelecek "Şüheda-yı Uhud" tabelası gelir ve artık Uhud sınırlarındayız heybetli görünümüyle Uhud Dağı ufku kaplar Efendimiz'in Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz diye övdüğü bu dağ, Asr-ı Saadet de önemli bir savaşa ev sahipliği yapmıştır. Hz. Peygamber Hz. Ebubekir Hz. Ömer ve Hz. Osman bu dağın üzerinde iken dağ sallanmaya başlar Hz. Peygamber "Ey Uhud sakin ol, senin üzerinde, bir nebi, bir sıddık iki de şehid var,"buyurmuştur. Uhud Savaşı'nda Efendimiz'in amacı karşı tarafı mağlup etmektir. onların kökünü kazımak istemez. Çünkü ölen müşriklerin ebedi hayatları mahvolacaktır plan yapılır: Ordu Uhuda sırtını vererek savaşta yerini alır. Okçular Tepesi sol tarafda kalmaktadır. Müşrik ordusu karşıdan gelecek ve ilk çarpışmada bozguna uğrayacakdır. her iki tarafta da can kaybı olmayacaktır. tek hassas nokta Müslümanların solundaki tepedir Müşrikler tepenin arkasını dolaşarak Müslüman ordusunu çevirme ihtimali vardır Efendimiz tepenin Uhud Dağı'na değil de, karşı tarafına 50 okçu yerleştirir ve cesetlerimizi kartalların kaldırdığını görseniz bile yerinizden kımıldamayın der. Savaşın ilk kısmında müşrik ordusu bozgun yaşar. bozgunu gören tepedeki okçular, savaşı kazandık düşüncesi ile Efendimiz'in ikazını unutarak savaş meydanına iner askeri deha Velid müşriklerin Kumandanıdır atlı birlikleriyle tepeyi dolaşır
Müslümanlar iki ateş arasında kalır Sahabenin bozguna uğrarnaması için Efendimiz onları Uhud Dağının kuytu bir yerine sevk eder
Uhud dağında ibretli hadiselerin olduğu mekana Okçular Tepesi'ne gidiyoruz hadiseleri en iyi görebileceğimiz yer bu tepe küçülmüş. Yüzyıllarca insanların üzerine çıkmasıyla aşınmış ve orijinalinden tam dokuz kez küçülmüş bir halde duruyor. Tepede Uhud Dağı'na bakıyoruz. Dağ ile Okçular Tepesi arasında Uhud şehitlerine ait kabristan var. Uhud şehitlerinin savaş sonu buraya değil Uhud Dağı'nın eteklerine defnedilmiş. Fakat sel baskınında toprak kayınca bazı sahabe kabirleri ortaya çıkar. buradaki sahabe kabirleri, dağın eteğinden alınır buradaki orta kısma nakledilir. Yaşlı bir sahabe Uhud Savaşı öncesi oğluna, "Oğlum yaşlıyım. Üç kız kardeşin var. Bana bir şey olursa sen bakarsın. Savaşa ben gideyim," der ve Uhud Savaşı'nda şehit düşer. Bu genç sahabe şunları nakleder, "Babamın naaşı sel sonrasında ortaya çıktı. dün defnedilmiş gibi duruyordu. Eli alnındaydı. Alnındaki yaradan kan akmaya başladı." Bu hadise savaştan bir süre sonra meydana gelmiş Uhud'dan yüzlerce yıl sonra ise hocamızdan dinlemiştim. Şehitlerin ölmediğini anlatıyordu bir amcamız şu olayı anlattı, l950'lerde Medine'de işçi olarak çalışıyordum. Şiddetli yağmur sonrasında toprak kaydı. kabirler açıldı. sapasağlam duruyorlardı."
Okçular Tepesi'nden aşağıya Şüheda-yı Uhuda gidiyoruz. Osmanlılar döneminde buradaki birçok sahabe kabrinde bir türbe mevcut iken bugün Cennetü'l-Baki'de ki gibi zemin tamamen düzlenmiş Etrafı duvarla çevrili bu yerin . İçerisinde sadece iki kabir görünüyor. birisi "Allah'ın arslanı" Efendimiz'in amcası diğeri de gençliği ve yakışıklılığıyla meşhur, Mekke'nin en zengini iken Efendimiz'i kabul eden ve Medine'ye giderek, hayatı pahasına İslam'ın tebliğ eden Mus'ab ra ait nice hatıra geçiyor aklımdan. Uhud sonrası şehit düşen Mus'ab ra nın kılığına girip akşama kadar savaşan bir melek, şehitler defnedilirken cesedini örtecek kefen bulunamaması ve daha neler ... Çile devrinin insanları gül devrini görememişdi. Ama bizlere örnek yaşantılarını bırakmışlardı
Uhudda Efendimiz'in hayatına ait birçok özel mekandan birisi de efendimizin Uhuddaki ilk bozgunda şereflendirdiği mübarek mağaradır. Uhud'a gidenler genelde Okçular Tepesi'ne çıkıp manzarayı oradan seyrederler Ancak mübarek mağarayı görmek için Uhud'a yaklaşmalı, ve tırmanmalısınız. On dakikalık tırmanış sonrasında mağaraya yaklaşıyor yaşananları hatırlıyoruz. Uhud günü bir müşrikin taşı Efendimiz'in yanaklarına çarpar ve dişlerinden birinin ucu kırılır Sahabiler bu kırık parçayı Mukaddes Emanet gibi saklar ıEfendimiz, bu hengamede buraya gelmiş ve sahabe etrafı çevirmişti. Müşrikler buraya yanaşamamışlar ve geriye dönmüştü Peygamberimiz yenilgiyi zafere çevirmek için müşrikleri takip ettirmişti. Süfyan, "Bir zafer kazandık Geri dönüp mağlubiyetle üstünlüğümüzü kaybetmeyelim," diyerek kaçıp Mekke'ye dönmüşlerdi
Uhud Şavaşı'nda Peygamberimizin dişinin kırılan parçası ve bu emanet için Sultan Vahdeddin'in yaptırdığı mücevherli muhafaza Sahabenin Efendimiz'e düşkünlüklerini gösterir bu mübarek kırık diş parçasına gözleri gibi bakıp bugünlere ulaştırmışlardır. Şair Sadi, eserinde hadiseye şöyle işaret eder, "Serseri bir çakıl parçası, yakuta dokunma sevdasıyla geldi dokundu ve inci dizesinden bir daneyi düşürdü
MÜJDELENMiŞ BiR MEKAN: VADiYi AKiK
Medinede ziyaretçilerin haberdar olmadığı ama, bazı gruplann nadiren ziyaret ettiği bir vadi bulunmaktadır burası Vadi-yi Akiktir Medine'nin bir hayli dışında olan vadi, Medinenin sayfiye yeridir Ama Medine şehrinin büyümesi ile burası da şehrin içinde kalmıştır Medine'nin önemli yerlerindendir Efendimiz'in Medine'de en çok ziyaret ettiği mekanlardandır Akık Vadisi, Medine'ye dört mil uzaktır, Zü'l-Huleyfe Vadisi içerisindedir içinden akarsu geçen yeşili bol bir mevkidir. Efendimiz buradan çok hoşlanır ve zaman zaman ibadetlerini burada yapardı. Bazı geceler burada kaldığı olurdu Abdullah bin Ömer ra buradaki semure ağacını sırf Efendimiz altında konakladı diye bir ömür boyu sulamıştı
Akik Vadisi Efendimiz'in hicret yolu üzerindeki duraklarındandır Sevr mağarasını terk ettikten on iki gün sonra buraya gelmiş ve Kuba'ya gitmiştir. Hz. Ömere Efendimiz'in Vadi-yi Akik'te buyurur Allahu Teala'dan bir melek bana dedi ki, 'Bu mübarek vadide namaz kıl. Akik Vadisi; Irak, Necid ve bu bölgelerden gelen insanlarca tarihte mikat yeri olarak kabul edilmiştir. Bu yönlerden gelenler bu vadide ihrama girmişlerdir. Vadide Osmanlının tarihi bir köprüsü vardır. vadinin Osmanlı ile ilgili hatırası Mescid-i Nebevinin Sultan Abdülmecid Han'ın emri ile başlatılan son inşaatıdır 1849-1861 yıllarında ki inşaatta İstanbul'dan işinin ehli nice mimar, ve usta Medine'ye gönderilir Medine'ye gelen uzmanlar mescidin tamiratında kullanılacak malzemenin tetkikinde vadideki taşları beğenerek Akik Vadisi'nden kestikleri sütun ve taşlarla mescidi inşa etmişlerdir. Vadide derin bir akarsu yatağı vardır Yılın belli zamanlarında bollaşan, bazen azalan suyu ile mübarek mekana bereket olan akarsuyun kenarında Efendimiz'in hatıralarını yad ediyoruz. Az ileride ki ker*** kasır var. Osmanlı eseri kasrın arkasındaki toprak evler çok eski Rivayetlere göre toprak evlerden bir tanesi Zübeyr bin Avvam Hz leri ile Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma'nın oğlu Urve bin Zübeyr'e aitmiş. yenilenmiş beyaz badanalı bir mescit adı "Urve Mescidi". orijinalini Hz. Urve yaptırmış. Hz. Urve'nin annesi Hz. Esma, teyzesi Hz. Aişe'dir. Hz. Urve, Efendimiz'in vefatından yıllar sonra teyzesi Hz. Aişe'yi evine yemeğe çağırır. Sofraya otururlar. yemek getirilir. Hz. Aişe ağlar. Hz. Urve, "kusurumuz mu oldu teyzeciğim neden ağlıyorsunuz?" diye sorar. Hz. Aişe, "Hayır, yemek sahanlarını gördüm Efendimiz'in üç gün üst üste geçip de bir tek hurma ile iktifa etmek zorunda kaldığını hatırladım," diye cevap verir.
iLK MESCIT: KUBA
Medine'ye gelenlerin muhakkak uğradığı bir mekan da Kuba'dır. Efendimiz'in Medine'ye hicreti öncesinde Medine dışında küçük bir köy olan Kuba, yüzyıllar sonra Medine'nin metropole dönüşmesi ile şehrin içinde kalmış ve semt olmuş Kuba'nın kalbinde bulunan ve inşaatında bizzat Efendimiz'in çalıştığı mübarek mescit duruyor Efendimiz'in Hz. Ebubekir ile birlikte yaptığı hicret yolculuğunda Medine'ye varmadan uğradığı son durak Kuba'dır. burada konaklayıp ilk mescidi inşa etmişlerdi. Bu mübarek mescit için Efendimiz'in müjdesi vardır, "Kim evinde güzelce temizlenip abdestten sonra, sadece namaz kılmak için Kuba Mescidi'ne giderse umre sevabı alır. Kuba Mescidi 1985 te yenilenmiştir. ortası avlulu, Anadolu tarzı sivri külahlı bir minaresi vardı. Minare tarafındaki duvarın ortasında ana taç kapı üzerinde Yesarizade'nin yazdığı bir kitabe olup üzerinde iki adet tuğra bulunmaktaydı. Normalde sadece padişah tuğrası olması gerekirken bu mescidi ilk kez Peygemberimiz yaptırdığı için yukarıya O'nunbadıyla büyük tuğra konulmuş, Sultan II. Mahmud'un tuğrası Efendimiz'e saygıdan dolayı küçük olarak yerleştirilmiştir 1985 deki yenilemede kitabe kaldırılmıştır. aynı caminin mihrabına yakın Cebrail'e as ve Efendimiz'evait iki adet makam bulunurdu. Yenilenmede bugün mevcut olmasa da plan, Osmanlılar dönemindeki halini korur
Kıbleteyn; iki kıbleli manasındadır ilk kıble Kudüs'te ki Mescid-i AksA'dır. Efendimiz, ilk zamanlar namazı Kudüs'e yönelerek kılsa da içinde Mekke'ye yönelme arzusu sönmemiştir. bu sebepten Kabe civarında kıldığı namazlar da, yönünü Rükn-i Yemani ile Hacerü'l-Esved arasındaki duvara çevirerek eda eder Böylece hem Mescid-i AksA'ya, hem de Kabe'ye yönelmiştir Efendimiz'in hasretle bekledigi müjde, Medine'de kendisine bildirilir haber dört yana duyurulur. Kıbleteyn" olarak bildiğimiz mevkide namaz kılan sahabe, haber kendilerine namazda ulaştıgı için namazlarını bozmadan, Mescid-i Aksaya dönerek başladıkları namazı, Kabe'ye yönelerek tamamlamışdır. bu hatırayı yaşatma adına yapılan mescide "Kıbleteyn" iki kıbleli mescit adı verilmiştir. en ilginç özelliği, herkesin namaz kılmak için yöneldiği Kabe'ye bakan mihrabın yanı sıra giriş kapısının üzerinde daha önceki kıble olan Mescid-i Aksa'ya bakan sembolik bir mihrabın bulunmasıdır.
Medine ziyaretçilerinin uğradığı yerlerden biri de Yedi Mescitler'dir. Burası önemlidir? Buraya yedi adet mescit yapılmasının hikmeti vardır burası Hendek Savaşı'nın Müslümanlara ait karargah merkezidir Medine'nin tamamına değil, zayıf olan belli bir kısmına hendek kazılır Medine Tanıtma Merkezi'nde maketlerle Medine tarihi anlatılır. Büyük bir maket, Osmanlı Medine'sini gösterirken küçük maket ise Asr-ı Saadet Medine'sini canlandırır. ikinci makette Medine simsiyah volkanik bir araziyle çevrilidir burada değil at sırtında ve yürüyerek ilerlemek pek mümkün olamamaktadır. Medine'ye tarih boyunca giriş yeri olarak kullanılan iki kapı vardır: Kuba ta ile Sel Dağı açıklığı. Düşmanın Hendek Savaşı için saldıracağı yer Sel Dağıdır hendeğin buraya kazılması düşünülür. Yedi Mescitler"in hikmeti şudur: Hendek civarındaki her mescit o zaman kurulan bir çadırı simgeler buradaki en önemli mescit Fetih Mescidi'dir Efendimiz'in çadırıdır. Efendimiz kuşatmada namazlarını burada eda etmişdir. Efendimiz çadırı stratejik bir konuma sahiptir buradan bakıldığında, hendeğin karşısındaki müşriklerin bütün hareketleri takip edilir Peygamberimiz'e en yakın çadır, devamlı istişare edeceği bir kişiye ait olmalıdır. Hendek Savaşı'nda, şehre hendek kazalım fikrini ortaya atan Selman-ı Farisi Hazretleri'dir. Efendimiz'e en yakın çadır onun ki olacaktır. Burada Ebubekir Ömer Ali Fatıma ve Osman ra nın mescitleri de mevcuttur 2004 yılı Hz. Ebubekir Mescidi yıkılarak düzlenmiş Yedi Mescitleri temsilen büyük bir cami yapılmıştır .
Hacca ya da umreye gelenleri firmalar küçük bir Medine turuna tabi tutar Uhud, Kuba, Kıbleteyn ve Yedi Mescitler .Bu ziyaretlerde büyük ve gösterişli bir camiden geçilir. Cuma Camisidir ve genelde burada durulmaz. Halbuki arabadan inilmesi görülmesi gerekir. Cuma Mescidi'nin yanında inin arabanızdan. Sırtınızı camiye, yüzünüzü karşıya dönün; önünüzdeki tepenin adı Seniyyetü'l-Veda'dır. Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Medineli Ensarca karşılandıkları yerdir Efendimiz Kuba Köyü'ne geldiğinde, Medine'li sahabe Kuba'ya gelip kendisini karşılamışdır İslam'ın ilk camisinin inşaatı orada başlamıştır. Dört gün inşaata nezaret eden Efendimiz sonrasında Medine'ye girmek üzere Kuba'dan ayrılır. Medine halkı merak ve heyecan içinde tam burada, Mescid-i Cuma mevkiinde SAV i beklerneye başlarlar bir Yahudi, evinin yüksek kısmından, Veda Tepesi üzerinden gelenleri görür. Bekleyenlere Sizin beklediğiniz kişilere benzeyen bir grup görmekteyim," der. ve efendimize Hep bir ağızdan, "Taleal Bedru"larla hoş geldiniz derler. islam'ın ilk cuma namazı burada kılınır. ilk cumanın anısına, buraya Mescid-i Cuma inşa edilir. Efendimiz, Ensar ile şehire ilerleyecektir. Mescid-i Nebeviye geldiklerinde mübarek devesi Kusva'yı salacak ve o Eyyüb El-Ensari:'nin evinde çökecektir.
Mescid-i Cuma'ya geldiğinizde sadece Seniyyetü'l-Veda'ya bakmayın. mübarek tepenin sol ilerisinde yıpranmış olan ama ayakta duran tarihi bir burca dikkat edin. Bu burç 1917 de Medine'yi müdafaa eden Fahreddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Düşmanın şehre sızmasını engellemek için zayıf gördüğü yeri, sağlam bir burç ile güçlendirmiştir. Bu burç yüzyıllarca buralayı karşılıksız koruyan Osmanlı'yı hatırlatır onların da ruhlarını şad etmeyi unutmayın
mukaddes topraklara ne zaman gidilse, ayrılık vakti geldiğinde insan buruklaşır. Acaba bir daha gelecekmiyiz mübarek Kabe'yi görüp Efendimiz'in ayak bastığı yere yüz sürecek miyiz diye bir düşünürüz O ziyaretin son namazı Kabe'de kılınınca boyunlar bükük, sırtlar kamburlaşmış olarak çıkılır Mescid-i Haram'dan. böyle mübarek bir ziyaretin nihayetinde aynı hâl ile Mescid-i Haram'dan ayrılırken binbir düşünce vardır aklımızda buradaki mermeri bile özleyeğiz diyorduk. mermer Üzerinde küçücük canlılar vardır minik adımlarla yürür ve sıçrayıveren çekirgelerdir bunlar. Mescid-i Haram'ın beyaz mermerlerinde dolaşan çekirge sürüleri bizi I. Dünya Savaşına götürür Dostların düşmanla işbirliği yaptığı, Osmanlı'nın sırtından hançerlendiği günlere. Yıl 1916 dır. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'ndadır Düşmanın hedefi ise İstanbul'u almaktır. En yakın yer olan Çanakkale'yi geçmeye çalışırlar muvaffak olamazlar Bağdat'a saldırırlar. Selman-ı Pak'ta darmadağın olurlar. Mekke ve Medine'yi ele geçirmek isterler. kandırdıkları insanları kullanarak bölgeye akın ederler . Şam'daki Osmanlı paşası Hicaza ulaşır. Bu büyük kumandan Fahreddin Paşa'dır. muhteşem bir sistem kurarak şehirleri savunur 1919 a kadar cesaretle ve kahramanlıkla mücadele eder Düşman Medine'ye giremez açlık had safhadadır. Düşman, şehre en ufak bir gıda maddesini sokturmaz. Açlıktan ölümler başlar Fahreddin Paşa cuma namazında minbere çıkar ve askerlerine "Evladlarım açsınız. Aylardır bir şey yiyemediniz. Ama unutmayın, biz burada Efendimizi müdafaa ediyoruz. açlık iyice bastırdığında çölden çekirge toplayın, ve yiyin. Çekirge eti serçe etine benzer. sahabe de yemiştir, siz de yiyebilirsiniz," diyerek askerlerini iknaya çalışır. Ve askerin gözü önünde çekirge kavurttu ve yedi. kendisinde en ufak tereddüt görmedik. O askerlerine her konuda öncüydü
1919 başlarıdır Osmanlı duraklamış ancak dize getirilememiştir fitne ateşi yakılır İstanbul'dan gelmiş gibi gösterilen bir sahte görevli Medine'ye getirilir. ittifak parçalanır Fahreddin Paşaya yapılan suizanlar meyvesini verir ve Medine müdafaası çöker. en ıztırap veren husus, Fahreddin Paşa'nın teslimdeki tavırlandır. O, son ana kadar buralan müdafaa etmiştir düşman şehre girdiğinde o, Efendimiz'in kabr-i şerifine gitmiş, "Benim buradan ölüm çıkar," diyerek burada kalmayı ve düşmanla son nefesine kadar savaşmayı düşünmüştür. Fakat yapacak şey yoktur. Paşa, askerini kırdırmamak için teslime karar vermiş Efendimiz'in huzurunda buralara Seni müdafaaya gelmiştik ama senin müdafaana muhtacız ya Resulullah!" diye söyemiş ve , "Ben düşmana teslim-i silah etmem," diyerek kılıcını.Efendimiz'in mübarek türbesine bırakmış ve oradan aynlmıştır. Fahreddin Paşa'nın yardımcısı Naci Kıcıman ızdıraplı ayrılışı şöyle anlatır, "Fahreddin Paşa ve yakın kumandanlar esir olarak ellerimiz bağlı Medine'den çıkarılırken, ağlıyor bir yandan bir şiiri söylüyorduk. Bu şiiri mülazım idris Sabih Bey'in yazmışdı zor günle;de Efendimiz'e bir sesleniş ve duaydı Medine'den Malta Adası'na kadar uzayacak sürgün yolunda ağlıyor ve bu şiiri okunuyor arkada bırakılan yeşil kubbeye yaşlı gözlerle bakılıyordu
DÜNYA VE AHiRET EFENDiMiZSiN
Bir ulü'l-emr idin emrine girdik
Ezelden bey'atli hakanımızsın.
Az idik, sayende murada erdik,
Dünya ve ahiret sultanımızsın.
Unuttuk illhan'ı, Kara Oğuz'u;
işledik seni gözbebeğimize,
Bağışla kusurumuzu
Bin senelik emeğimize. Suçumuz çok
Şımardık müjde-i sahabetinle.
Gönlü müz ganidir, gözümüz to tur, Doyarız bir lokma şefaatinle.
Nedense kimseler dinlemez, eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de ya Resulallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi.
Ebedi. hadidimü'l haremeyniniz,
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler.
murataltug1985
01-25-2019, 22:28
Kaynak islam ansiklopedisi android programı
*
RESULULLAH'TAN HİKAYELER
ŞEHİDLERİN İSTEĞİ
Abdullah ra tan rivayetle
Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin onlar Rablerinin nezdinde diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar (Al-i Imran Suresi) mealindeki Ayeti soruldu o, şöyle cevap verdi Onların ruhları cennette yeşil kuşlar içerisinde dilediği yere uçar Arşa asılı kandillere konarlar, ortadan perde kalkar ve Allahü Teala kendilerine hitab ederek Nimetinizi artırmamı istiyor musunuz fazlalaştırayım ? diye sorar. Onlar:* Ey Rabbimiz, neyin fazlalaştırılmasını isteyeceğiz? Cennette dilediğimiz yere uçuyoruz, diye cevap verirler.Allahü Teala ikinci defa Bir şey ziyade etmemi istiyor musunuz ki, ziyade edeyim? diye sorar
Onlar, mutlaka kendilerine bir şey verilmesi arzu edildiğini anlayınca:*
Allahım, ruhlarımızı bedenlerimize iade et dünyaya dönelim ve bir defa daha senin yolunda öldürülelim, derler.*
ŞEHİTLİK
Cabir ra ya Peygamberimiz rastlar ve Ey Cabir seni neden üzüntülü görüyorum? diye sorar Cabir ra
Ey Allah'ın Resulü, babam Uhudda şehid oldu. Bir çok kız evlad ile büyük bir borç geride bıraktı, diyince
Peygamberimiz buyurdu Sana Allah'ın babanı nasıl karşıladığını müjdeleyeyim mi? der Cabir ra müjdele, ey Allah'ın Resulü! deyince Peygamber SAV Allahü Teala hiç bir zaman perdesiz şekilde kimse ile konuş-mamıştır. Ancak babanı diriltip, kendisi ile perdesiz olarak konuştu Ey kulum, dilediğini dile buyurdu. Baban Ey Rabbim, beni bir defa daha dirilt senin yolunda ikinci defa öldürüleyim, dedi. Allahü Teala insanların' öldükten sonra ikinci defa dünyaya tekrar dönmeyeceklerine hükmettim, buyurdu ve Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin, onlar Rablerinin nezdinde diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar» (Al-i imran Suresi) nazil oldu
RÜZGARDAN DA KUVVETLİ
Enes ra Peygamber SAV in şöyle buyurduğunu anlatıyor Allahü Teala yeri yarattığı zaman yer hareket ediyordu
Ve dağları yarattı. Dağları yer yüzüne oturtunca, yer karar buldu. Melekler dağın şiddetine hayret ettiler ve:*
Ey Rabbimiz, yarattıkların arasında dağlardan kuvvetli var mı? diye sordular. Allahü Teala Evet, demir, diye cevap verdi. Melekler Ey Rabbimiz, demirden kuvvetli olanı var mı? dediler.*Allahü Teala Evet, ateş, buyurdu. Bunun üzerine Melekler:*
Ey Rabbimiz, yarattıkların arasında ateşten kuvvetlisi var mı? deyince
Allahü Teala sırasıyla rüzgar vardır rüzgardan kuvvetlisi sağ eli ile sadaka verirken sol elinden gizleyen Ademoğlu daha kuvvetlidir.*
KENDİNİ TEHLİKEYE ATMAK
Eşlem Nucubi ra anlatıyor Rum şehrindeydik. büyük bir asker safı çıktı. Müslümanlardan onların karşısına daha kalabalık bir saf çıktı. Şehirin başında Utbe bin Amir ra öteki topluluğun başında Fudale ra vardı. Müslümanlardan biri, safı yarıp içeri girince Rum safına hücuma geçildi
insanlar:*Subhan Allah, kendisini tehlikeye atıyor! diye bağırdılar. Ebu Eyyub Ensari ra dedi ki:* Ey insanlar, elinizle kendinizi tehlikeye atmayın...» ayetini öyle anlıyorsunuz. o ayet biz Ensar cemaati ne nazil olmuştur. Allahü Teala islamı zafere erdirip, yardımcılar çoğalınca bazımız mallarımız zarara uğradı. Halbuki Allahü Teala islamı muzaffer kılmış ve yardımcıları çoğaltmıştır. mallarımızın yanında kalsak da ziyanın telafisine çalışsak!» diye söylemişti. Allah bizim düşüncemizi reddetmek üzere Resulüne «Allah yolunda mallarınızı harcayın elinizle, cimrilik ve israf yaparak kendinizi tehlikeye atmayın mücahidlere maddi ve manevi yardımda bulunun. Allah muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever» (Bakara Suresi) mealindeki Ayet-i inzal etti. Ve malların yanında kalıp ziyanı telafiye çalışmak ve savaşa katılmamak tehlike oldu.*Bundan sonra da Ebu Eyyub ra şehidliğe erip Rum memleketinde defnedilinceye kadar, Allah yolunda kendisini savaşın ön saflarına attı.*
ELLİ KİŞİNİN SEVABI
Ebu Ümeyye ra anlatıyor:*Ebu Sa'lebe ra Ey iman edenler, kendinize bakın doğru yolu bulunca, sapmışlar size zarar vermez.» (Maide Suresi) Ayetini sordum.*Ebu Sa'lebe ra Allah'a yeminle Peygamber SAV buyurmuştur
Muhakkak iyiyi emredecek, kötüyü nehyedeceksiniz. cimri ve zalimi, insanlar arasında nefse uymanın yaygın hale geldiğini, dünyanın ahirete tercih edildiğini, herkesin yalnız kendi görüşüne hayran kaldığını görünceye kadar böyle yapmaya devam edin. Bunları gördüğünde, insanları bırak, dünya ve ahirette sana faydalı şeylerle meşgul ol haramdan uzak dur. sizden sonra öyle bir zaman gelecektir ki, dine sarılan ateşi eline almış kimse gibidir. iyi amel işleyene, sizin gibi salih amel işleyen elli adamın sevabı vardır.»*
Ashabı Kiram dedi ki Ey Allah'ın Resulü, bizden elli kişinin sevabı mı, yoksa onlardan olan elli kişinin sevabı mı? Peygamber SAV sizden olan elli kişinin sevabı, buyurdu
***
YAHUDİ OĞLANIN İMANI*
Bir yahudinin oğlu Peygamberimize hizmetde bulundu. Bir gün hastalandı. HZ Resulullah ziyaretine gitti. Başucunda oturduk oğlana Müslüman ol! buyurdu.*oğlan babasına baktı. Babası Ebu'l Kasım'a itaat et, diyince müslüman oldu Hz Peygamber oğlanın hak dini kabulü üzerine:*oğlanı ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun! Buyurdu
YAHUDİLERİN YALANI VE İTİRAF!
Ebu Hureyre ra anlatıyor: Hayber fethedildiğinde Allah'ın Resulüne zehirli bir koyun getirdiler Peygamber SAV yahudileri getirin, diye emretti. Peygamber SAV Size bir şey soracağım; doğru cevap verecek misiniz? dedi. Yahudiler:*Evet, ey Ebu'l Kasım, dediler. Peygamber SAV Babanız kimdir? Yalan söylüyorsunuz, babanız o, filandır, buyurdu. Yahudiler:*
Haklısın diye tasdik ettiler. Peygamber sav Kimler cehennemde kalacaklar? diye sordu. Yahudiler biz kalacağız, sonra da bizim yerimize siz geleceksiniz, dediler Peygamber SAV Orada çakılıp kalın! Allah'a yeminle ebediyyen orada sizin yanınıza gelmeyeceğiz, buyurdu.*ve dedi ki:*
koyuna zehir koydunuz mu Niçin yaptınız? diye sorunca yalancı Peygamber isen senden kurtuluruz, diye düşündük. Hakiki Peygamber isen zehir sana zarar vermez, dediler.*
VEBADAN KAÇMAK
İbni Abbas ra anlatıyor:*
Hz Ömer Şamda Serg köyüne vardı Şam'daki Emirler ve Ebu Ubeyde ile karşılaştı. Şam'da veba hastalığı oldu Hz Ömer, Bana ilk Muhacirleri çağırın dedi ve istişarede bulundu. Bir kısmı:*
Sen mühim bir iş için çıkmışsın, geri dönme dediler.*Bazıları Yanında, diğer insanlarla beraber Allah'ın Resulünün sahabileri ni, vebaya arzetmenin doğru olmayacağını söylediler. Hz Ömer, Ensarla da istişarede bulundu. onlar Muhacirlerden farklı görüş beyan ettiler. Kureyş'in büyüklerini çağırdı Hepsi aynı görüşte, dediler ki İnsanlarla beraber geri dön ve halkı vebaya götürme dediler.*Hz Ömer, insanlara:*
Yarın sabah Medine'ye dönüyorum, dedi Ebu Ubeyde ra Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? diye sordu. Hz Ömer:*
Bunu senden değil, başkasından işitmek isterdim ey Ebu Ubeyde! dedi.*
ve Evet, Allah'ın kaderinden, yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz, dedi verdi.*
Abdurrahman bin Avf dedi ki:*
Allah'ın Resulünü şöyle söylerken işittim:*Bir yerde veba hastalığı duydunuz mu oraya gitmeyin. Bulunduğunuz yerde veba başgösterdiğinde ondan kaçmak için o yerden de çıkmayın.»*Hz Ömer Hadis-i Şerifi işitince, Allah'a hamdetti.
GÜNAHLARA KEFFARET
Abdullah ra anlatıyor:*
Allah'ın Resulü Çok ızdıraplıydı
Dedim ki:*Ey Allah'ın Resulü! Sıtma hastalığın çok şiddetli.. Peygamber sav ben hastalandığımda duyduğum ızdırap iki kat olup sizden iki kişinin duyduğu ızdırap derecesindedir, buyurdular. Dedim ki:* Bu, sana iki kat ecir sağlamak için öyledir. buyurdular ki:*
Evet, . Belaya ve diken kendisine isabet eden bir müslüman yoktur ki, bu sebepten ağaç yapraklarının döküldüğü gibi, Allahü Teala onun günahlarını bağışlamasın...*
LANETLİ KADINLAR
Abdullah ra anlatıyor:*
Allahü Teala, dövme yapan ve yaptırmak için çabalayan, yüz kıllarını cımbızla yolan ve güzellik maksadıyla bunları yapan Allah'ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etsin dedi
bu sözleri, Beni Eset'den daima Kur'an okuyan Ümmü Yakub isimli kadına bildirilince, kadın, Abdullah ra ya gelir ve münakaşa eder.*Abdullah ra Allah'ın Resulünün lanet ettiklerine neden lanet etmiyeyim, diyerek: bu, Allah'ın kitabında vardır, diye ilave eder. Kadın Mushaf'da senin söylediklerini görmedim, diye cevap verir Abdullah ra
İyice okusaydın, görürdün. Çünkü Allahü Teala: «Peygamberin getirdiğini alın, yasakladığını yapmayın» buyuruyor, dler.*Ümmü Yakub:* söylediğin şeylerin senin zevcende de olduğunu tahmin ediyorum, deyince, Abdullah ra Git, bak, der Ümmü Yakub, Abdullah ra nın hanımında bunları göremeyince Abdullah radıyallahu anh:* Zevcemde bunlar bulunsaydı, bir arada hayat süremez, ve ayrılırdik, diye cevaplar
murataltug1985
01-26-2019, 17:17
Kaynak hayat us sahabe android programı
HZ MUHAMMEDİN İSLAMA DAVETİ
Hz. SAV 'in Zu'l-Cevşen i İslâm'a Daveti
Zu'l-Cevşen HZ Rasûl-ü Ekrem e Bedir savaşından sonra Karha isimli bir kısrak yavrusu getirdi ve dedi ki:
Sana Karha'nın yavrusunu getirdim ki binek edinesin”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarından en seçkinini onunla değiştirmemi istiyorsan yaparım” dedi. Zu'l-Cevşen
Dedi ki: onu herhangi bir silah veya atla değiştirmek istemiyorum”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) ona ihtiyacım yok” buyurdu: “Ey Zü'l-Cevşen! Niçin müslüman olmuyorsun? Bu işin ilk ehli olursun”.“Hayır, müslüman olmam” dedim. Rasûl-ü Ekrem “niçin” diye sorunca “Kavmin senin aleyhindedir”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Onların Bedir'de uğradıkları şeyler kulağına nasıl geldi?” diye sordu. biz sana açıklıyoruz” dedi. Ben sen Kâbe'ye galib gelip mesken edinirsen o zaman ben gelirim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Yaşarsan görürsün!” dedi ve “Ey Bilal! Bunun heybesini al, hurmadan ona da dedi. Rasûlullah'ın huzurundan ayrılırken arkadaşlarına bu kişi, Beni Amir suvarilerinin en iyisidir” dedi.
Zu'l-Cevşen anlatmaya devam eder:
Allah'a yemin olsun ki el-Ğur'da aile efradımla iken bir suvari geldi
“Halk ne yaptı?” diye sorduğumda
“Muhammed Kâbe'ye galib geldi ve aldı”. Kendi kendime Annem matemimi tutsun. o gün müslüman olsaydım ve Rasûlullah'tan el-Hire'yi isteseydim Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bana verirdi dedim.
rivayete göre Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
Zu'l-Cevşen e Niçin müslüman olmuyorsun?” dediğinde şunları söylemiştir: Kavmin, seni yalanlıyordu. Seni memleketinden çıkartıp seninle savaştılar. onlara galip gelirsen sana iman eder, tâbi olurum. onlar seni mağlub ederlerse sana tâbi olmam
Hz Peygamberin Hatim'i İslâm'a Daveti
Adiy b. Hatim (r.a.) anlatıyor: “Kulağıma Rasûlullah'ın Peygamberlik haberi gelince rahatsız oldum., Rum diyarına gittim Rasûlullah'ın Peygamberliğinden hoşnutsuzluk geldi bana. vallahi keşke ona varsaydım Eğer yalancı ise bana zarar veremezdi. Eğer doğru ise bunu bilirdim” dedim. Rasûlullaha vardım. halk Adiy bin Hatim! diye bağırdı. Rasûlullah Ey Hatim'in oğlu Adiy! Müslüman ol, sağlam kal!” sözünü üç defa tekrarladı. Ben bildiğimin üzerindeyim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Ben senin dinini senden iyi bilirim” dedi. ve devamla Sen hristiyanlık ile sabiilik arasında ki Rekusiye dininden değil misin? Buna rağmen kavminin ganimetinin dörtte birini yiyorsun” “Senin dininde bu sana helal değildir!” ben seni müslümanlıktan alıkoyanı biliyorum. düşünüyorsun ki halkın zayıfları, Muhammed'e tâbi olmuşlar, Araplar onu terketmişler! Sen el-Hire'yi biliyor musun?” dedi. işittim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Nefsimi elinde tutan Allah'a yeminle ki bu iş tamamlanacaktır bir kadın tek başına Hire'den çıkıp kimsenin koruması olmadan Kâbe'yi tavaf edecektir. Allah'a yemin le, Kisra b. Hürmüz'ün hazineleri müslümanlarca fethedilecektir” dedi.
Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) buyurdu “Allah'a and içerim ki mal o kadar çok olacaktır ki hiç kimse mal kabul etmeyecektir”.
Adiy bin Hatim diyor ki: “İşte kadın Hire'den çıkıyor korumaya ihtiyaç duymadan gelip Kâbe'yi tavaf ediyor kimse ona karışmıyor. Ben Kisra'nın hazinelerini fetheden sahabîler arasında idim. Nefsimi elinde tutana yeminle, mal o kadar çoğalacaktır ki hiç kimse ona iltifat etmeyecektir. Çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.v)böyle söyledi
Adiy bin Hatim anlatıyor: “Allah Rasûlü'nün akıncıları geldiğinde Esir edilenlerde halam da vardı. Esirler Allah Rasûlü'ne geldiler halam, Rasûl-ü Ekrem'e Ey Allah'ın Rasûlü! Yardımcı uzak çocuk yoktur. Ben yaşlıyım. hizmette bulunamam. Allah seni bağışlasın, beni bağışla” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) “Yardımcın kimdir?” dedi. Halam “Hatim'in oğlu Adiy'dir” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
“Allah ve Rasûlü'nden kaçan mı diyince Hz. Ali halama ‘Rasûl-ü Ekrem'den bir binek iste' dedi. Rasûl-ü Ekrem binek verilmesini emretti. Adiy diyor ki: “Halam bana dedi ki: “Babanın yapmadığını sen yaptın. Haydi Rasûlullah'a isteyerek veya korkarak git! Falan adam Rasûlullahdan iyilik gördü, dedi. Adiy ra Rasûlullah'a vardı yanında bir kadınla birkaç çocuk bulunuyordu. Anladım ki o ne Kisra'dır, ne Kayser'dir. Rasûl-ü Ekrem:
Adiy! Seni kaçıran nedir? Lâilaheillallah demek mi seni kaçırttı'? Allah'tan başka mabud var mıdır? Seni kaçıran nedir? Allâhu Ekber demek mi seni kaçırttı? Allah'tan daha yüce birşey var mıdır?” dedi Adiy müslüman oldu Rasûl-ü Ekrem'in yüzü güldü ve “Allah'ın gazabına uğrayanlar yahudiler, sapıtanlar ise hristiyanlardır!”
Adiy diyor ki Rasûlullah'tan birşeyler istediler. Hz. Peygamber (s.a.v) Allah'a hamdu senalar edip şunları söyledi:
“Ey insanlar! Sizin için nafakanızdan fazla olanı vermek vardır! bir kişi bir sa' getirdi. bazıları da kabzanın yarısını getirdiler. “Kimi bir hurma, kimi hurmanın yarısını getirdi”
biriniz Allah'a mülaki olduğunda Cenabı Hak soracaktır: “Seni işitir, ve görür kılmadım mı? Sana mal ve çocuk vermedim mi? Sen bana hangi azıkla geldin?” O kişi sağına-soluna bakacak, hiçbir şey görmeyecektir. yüzüyle ateşten kendisini koruyacaktır ateşten korunun bu bir hurmanın yarısıyla, olsa da. Eğer bu yoksa güzel bir konuşma ile olsun. Ben fakir olacaksınız diye korkmuyorum. Kesinlikle Allah size yardım edecek ve verecektir. Sizin için dünya hazineleri fethedilecektir. kadın tek başına Hire'den kalkıp Medine'ye veyauzak yerlere gidecektir ve hırsız ile yol kesiciden korkmayacaktır
Hz. SAV 'in Muaviyeyi İslâm'a Daveti
Muaviye HZ Rasûlullah'a Ey Allah'ın Rasûlü! Sana parmak boğumundan fazla gelmemye yemin etmiştim şimdi sana geldim. Allah'ın rızası adına sana yemin verdiriyorum, Rabbimiz seni hangi hususta Peygamber gönderdi?” Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Beni İslâm dini ile gönderdi” deyince Muaviye sordu:“İslâm dini nedir?” Rasûl-ü Ekrem “Yüzümü Allah'a yönelttim, putlardan uzaklaştım deyip, namaz kılacak, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi diğer müslümanlara haramdır. Müslümanlar yardımlaşan iki kardeş gibidir. Müslüman olduktan sonra şirk koşanlardan biri, müşriklerden ayrılmadıkça, Allah ondan ameli kabul etmez. Sizin kemerlerinize yapışıp sizi ateşten uzaklaştıracak ben değilim. Rabbim bana ‘Kullarıma tebliğ ettin mi?' diyecek Rabbim! Ben tebliğ ettim' diyeceğim. Burada hazır olanlarınız, olmayanlara tebliğ etsin. İyi bilin ağızlarınız bağlı olduğu halde Allaha çağrılacaksınız ağızlarınız konuşmaz hale gelecek, azalarınız konuşacaktır sizi ilk ifşa eden baldır ve elleriniz olacaktır” buyurdu.
Muaviye “Ey Allah'ın Rasûlü!” dedi “Bu bizim dinimiz midir? Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Bu, senin dinindir. Nerede iyilik yaparsan o sana kâfi gelir” dedi.
Bu hadis Muaviye bin Hayde'nin hadisidir. Hakim Ebu Muaviye Rasûlullah'a Rabbimiz seni ne ile Peygamber (s.a.v) gönderdi?' diyince HZ RESUL buyurdu: “Allah'a kulluk yapacak, hiçbir şeyi ortak koşmayacak Namazı eda edecek, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi müslümana haramdır. İşte bu senin dinindir. Nerede olursan ol, bu sana kâfi gelir”
Bir şahıs Rasûlullah'a geldi ve
Sen Allah'ın Rasûlü (s.a.v) müsün diye sordu. HZ Peygamber Evet, ben Allah'ın Rasûlü (s.a.v)” deyince, Sen insanları neye davet ediyorsun'?” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) “Bir olan, sana zarar dokunduğu zaman yalvardığında senden zararı kaldıran, sana kıtlık isabet ettiği zaman sana yiyecek veren, sen yolu şaşırdığında kendisine dua ettiğinde seni doğruya götüren Allah'a davet ediyorum” dedi o kişi müslüman oldu ve şunları söyledi Ey Allah'ın Rasûlü! bana tavsiyede bulun deyince” Hz. Peygamber (s.a.v) “Sakın hiçbir şeye veya kimseye küfretme!” dedi. O kişi, Rasûlullah'ın tavsiyesiyle ne deve ne de br koyuna dahi küfretmedi.
Kureyşliler çok büyük saydıkları Husayn ra geldiler ve Bizim için Rasûl u Ekremle konuş. mabudlarımıza sövüyor” dediler. Kureyşliler, Husayn ile beraber HZ. Rasûlullah'ın kapısına oturdular. Rasûl-ü Ekrem, Husayn için
yer açınız!” dedi. kalabalıktı. Husayn Rasûl-ü Ekrem'e “Senden kulağımıza gelen nedir? Sen mabudlarımıza küfrediyor daima kötülükle anıyorsun. senin baban akıllı ve atalarının dinine ve saygılı Hayırlı bir insandı” dedi. Rasûl-ü Ekrem Ey Husayn! Benim babam da senin baban da ateştedir
Ey Husayn! kaç mabuda tapmaktasın?” buyurdu. Husayn Yeryüzünde yedi, gökte bir olmak üzere sekiz mabuda tapıyorum dedi. Rasûl-ü Ekrem
“Sana zarar dokunduğunda kime dua ediyorsun” diye sordu. Husayn
“Gökteki mabuda ediyorum” diye cevap verdi. Rasûl-ü Ekrem
“Malın helâk olduğu zaman kime dua ediyorsun?” Gökteki mabud tek başına sana icabet ediyor, yardımda bulunuyor sen yerdeki bâtıl mabudları O'na ortak koşuyorsun. şükür hususunda gökteki mabudu razı ettin mi seni mağlub etmesinden korkmuyor musun'?” dedi. Husayn Biliyordum ki ben Muhammed gibisiyle konuşamam”. Rasûl-ü Ekrem
“Ey Husayn! Müslüman ol, sağlam kal!” dedi. Husayn kavmim ve aşiretime ne diyeceğim?” diye sordu HZ Rasûl buyurdu Ey Allah'ım! İşimin en doğrusu için senden hidayet isterim. Bana fayda verecek ilmimi artır!” Husayn Rasûlullah'ın duasını okudu ve müslüman oldu
Husayn ra müslüman olup HZ Rasûlun huzurundan ayrıldı. Husayn ra nın oğlu İmran babasının başını, ellerini ve ayaklarını öptü. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bu manzaraya ağladı ve buyurdu: “İmran'ın yaptıklarına ağlıyorum. Husayn içeri girdiğinde kâfirdi. İmran ayağa kalkmadı. Ona bakmadı Fakat müslüman olunca babalık hakkını yerine getirdi. İşte bundan kalbime rikkat ve şefkat geldi”.
Husayn, Rasûlullah'ın huzurundan ayrılınca Rasûl-ü Ekrem Kalkın, onu evine kadar götürün!” dedi. Husaynı gören Kureyşliler “Bu müslüman oldu” dediler ve herkes bir tarafa dağıldı.
Hz. Ali, Rasûlullaha geldi. Hz. Peygamber'le zevcesi Hz. Hatice namaz kılıyordu. Hz. Ali
“Ey Muhammed! Bu nedir?” dedi. Rasûl-ü Ekrem: Bu, Allah'ın kendisi için seçtiği dinidir. Bu dinle peygamberleri göndermiştir. Seni bir ve ortaksız Allah'a davet ediyorum. Seni ibadete davet ediyorum. Lat ve Uzza'yı inkâr etmeye davet ediyorum”. Hz. Ali
“Bu işitmediğim bir şeydir. Ebu Talib'e söylemeden hiçbir şey yapamam!” dedi. Rasûl-ü Ekrem bu hususun ilanını hoş görmediği için Ey Ali! Madem müslüman olmadın, bu ikimiz arasında bir sır olarak kalsın” dedi.
Hz Ali islama çağrılınca o gece durdu. Sonra Cenabı Hak, Hz. Ali'nin kalbini İslâm'a açtı. Rasûlullah'a geldi
“Ey Muhammed! Dün arzettiğin bir şey vardı. dedi. Rasûl-ü Ekrem “Şahidlik edeceksin ki Allah'tan başka ilah yoktur, birdir ve ortaksızdır. Lat ve Uzza'yı inkâr edeceksin. Allah'a koşulan ortaklardan uzaklaşacaksın” buyurdu ve Hz. Ali müslüman oldu.
Hz. Ali, Ebu Talib'den korktuğu halde, Rasûl-ü Ekrem'e geliyordu. O dönem İslâm gizli tutuluyordu bir gün Hz. Ali gördüm, minberde gülüyordu. Bu gülüşünden fazla güldüğü görülmemişti azı dişleri bile göründü. buyurdu ki Ebu Talib'in sözüne güldüm. Birgün ben, Rasûlullah ileydim Nahlede namaz kılıyorduk ebu Talib
“Ey yeğenim! Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onu İslâm'a davet etti. Ebu Talib
“Sizin yaptığınızda zarar yok. Fakat benim mak'adım hiçbir zaman benden yüksekte olmayacaktır” dedi. Hz. Ali, babasının bu sözüne gülmüştü üç defa dedi ki Yarabbi! Ben şu ümmette benden önce sana ibadet eden hiçbir kulun bilmiyorum. Ben insanların namazından Önce namaz kıldım”
Hz. Osman anlatır Teyzem kızı Erva'yı ziyarete gittim. HZ Rasûl halasına geldi. Hz. Peygamber (s.a.v) dedi ki:
“Ey Osman Niçin bana bakıyorsun
“Sana ve aleyhinde söylenenlere
hayret ediyorum dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bana “Lâilâheillallah de!” Allah biliyor ya dedi
HZ OSMAN HZ Rasûlullahın her sözüne diken diken olurdu HZ Rasûlullah buyurdu Göklerde sizin rızkınız ve size va'd edilen vardır. Göklerin ve arzın rabbine yemin olsun kesinlikle o haktır” zariyat suresi Rasûlullah bunları okuyup çıktı ve HZ OSMAN müslüman oldu
Hz. Peygamber Yârabbi! İslâm'ı Hattab oğlu Ömer'le veya Ebu Cehil le aziz kıl diye dua ederdi Allah Teâlâ, Rasûlünün Hz. Ömer duasını kabul etti. HZ Ömer putları yıktı.
Rasûl-ü Ekrem Hz Ömer'in iki tutarak onu sarstı ve isteğin nedir? diye sordu. Hz. Ömer, Rasûl-ü Ekrem'e İnsanlara davet ettiğin i bana arzet” deyince, Rasûl-ü Ekrem Allah'tan başka ilah olmadığına, O'nun tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahidlik et” dedi. HZ Ömer aynı yerde müslüman
Esleme ra anlatır: Hz. Ömer Size nasıl müslüman olduğumu anlatayım
buyurdu Allah Rasûlü'nün en şiddetli düşmanıydım. Safa yanındaki bir evde Rasûlullah'a vardım gömleğime yapıştı. Ve buyurdu: Ey Hattab'ın oğlu! Müslüman ol! Yarabbi! Onu hidayet et!” Dedim ki: “Allah'tan başka mabud olmadığına şahidlik ederim. Ve yine şahidlik ederim ki Hz Muhammed SAV Allah'ın Rasûlüdür Müslüman olunca Müslümanlar tekbir getirdi ki tekbir sesleri Mekke yollarında işitildi...
Hz. Ebubekir'i sıddık HZ Rasûlullah'a gidiyordu. SIDDIK Cahiliye de de peygamber dostu idi. Rasûlullaha
“Ey Ebe'l-Kasım! meclislerden kayboldun Seni atalarını ayıplamakla itham ederler” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem, Ebubekir'e Ben Allah'ın Rasûlü Seni Allah'a davet ediyorum” dedi. Ebubekir Sıddık müslüman oldu.
Ve Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) in Ebu Bekir'in İslâm'ından sevindiği kadar hiç kimseden sevinmedi Hz . Ebubekir Osman Talha b. Zübeyr b. Avvam'a, Sa'd ra ya islamı etti Onlar da müslüman oldular. Maz'un, Ebu Ubeyde Abdurrahman b. Avf, Seleme Erkam da müslüman oldular.
Hz Ebubekir Sıddık, Rasûlullah a “Ey Muhammed! tanrılarınızı terkedin deyip atalarımızı hiçe saydığın, doğru mu?” dedi. Rasûl-ü Ekrem “Evet, kesinlikle ben Allah'ın Rasûlü ve peygamberiyim. Allah, peygamberliği tebliğ için beni gönderdi. seni hakka ve Allah'a davet ediyorum. Allah'a yemin olsun davetim hakkadır. Ey Ebubekir seni tek olan Allah'a davet ediyorum. O'nun ortağı yoktur. O'ndan başkasına kulluk yapma. O'nun taati üzerinde devam et” dedi ve Hz. Ebubekir'e Kur'an okudu. Hz. Ebu Bekir ilk önce ne ikrar etti ne de inkâr etti Sonra müslüman oldu, putları bıraktı. Allah'a koştuğu ortakların hepsini attı. İslâm'ın doğruluğunu Tasdik eddi
mümin olarak Hz. Ebubekir Rasûlullahdan ayrıldı.ve Allah'ın Rasûlü (s.a.v) buyurdu: İslâm'a davet ettiğim herkes de tereddüd, vardı ilk etapta hemen İslâm'ı kabul etmediler Ancak Ebubekir müstesnadır. Ona İslâm'ı tebliğ ettiğimde tereddüt etmedi
Hz. Ebubekir, Rasûl-ü Ekrem'in peygamberlikten önce de arkadaşıydı. Rasûl-ü Ekrem'in doğruluk eminlik ve ahlâkını en iyi o biliyordu HZ SAV yalan söylemezdi Rasûl-ü Ekrem, (a.s.m) “Cenabı Hak beni Peygamber gönderdi” der demez ilk önce Hz ebubekir inandı Hiçbir tereddüd göstermedi ve hiçbir an geri kalmadı.
HZ MUHAMMED SAV BUYURUYOR ki
Allah beni Peygamber (s.a.v) olarak gönderdi. Siz bana yalancı dediniz. Ebubekir beni tasdik etti. Nefsiyle, malıyla yardımda bulundu. benim arkadaşımı benim için terkedip yakasını bırakır mısınız? bu sözden sonra hiç kimse Hz. Ebubekir'i rahatsız etmedi. Rasûlullah'ın sözü Hz. Ebubekir'in ilk müslüman olduğu hususunda nass gibidir.
Hz. Ömer'in Bir Rahibin yanından geçerken durdu ve rahibi çağırdı ve hastalanmış, benzi beti kaçmış yorgun, biri ile karşılaştı. Onu görünce Hz. Ömer ağladı. Hz. Ömer'e onun hristiyan olduğunu, ve niçin ağladığını soranlara Bunu biliyorum. ona acıdım Cenabı Hakk'ın (Gaşiye suresinin) ayetlerini hatırladım. Onun yorgunluğuna, bitkinliğine ve ateşe girecek oluşuna acıdım” dedi.
murataltug1985
01-28-2019, 06:43
Kaynak beyaztarih.com
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
İnsan, ruh ve bedenden oluşur
ruhun en belirgin özelliği inanmaktır. Yeryüzünde, inanmayan varlık yoktur din veya medeniyetler inanış, düşünüş ve yaşayış açısından meydana getirdiği değişiklikler sebebiyle toplumun ve tarihin en önemli hadisesidir. Türkler İslâmiyet öncesinde Şamanizm Gök Tanrı dini ile Budizm, Maniheizm, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlere inanmıştır bazı Türk topluluklarının bu inançlarını günümüze kadar gelmektedir. Kırım, Litvanya ve Polonya’da ki Karaim ve Kırımçak Türkleri Museviliğe inanmaktad
Çuvaşistan ve Moldovya’da ki Çuvaşlar ile Gagauzlar Hristiyan Ortodoksturlar. Güney Sibirya’daki Tuva Türkleri geleneksel dinlerine devam etrmektedirler.
İslamiyet'in Yayılışı 7. yüzyıl başlarında Arabistan’da başlar İslâmiyet’le Türklerin ilk teması 7. yüzyılın ortalarındadır. Bunun öncesinde, Hz. Peygamber Türkler’den haberdar olup Buharî Müslim ve Ebû Davud da sahih hadisler zikretmiştir. Türk hükümdarına bir davet gönderdiği iddia edilir. Türklerin Müslüman Araplarla ilk temasları Hz. Ömer devrinde Nihavend Savaşı(642) sonrasındadır
642 de Ceyhun nehrini geçen İslâm komutanı Ahnef bin Kays Türklerle karşılaşmıştır. ilk seferde İslâm ordusu Hz. Ömer’in talimatıyla geri çekilmiştir. Sasanilerin yıkılışıyla yarım yüzyıl boyunca Türk-Arap mücadelesi Buhara, Semerkant, Taşkent, Beykent ve Fergana gibi şehirleri içinde barındıran Maveraünnehir(Aşağı Türkistan) da devam etmiştir. Müslüman Araplarla Maveraünnehir de Türgişler, Kafkaslarda ise Hazarlar mücadele etmişdir. 7 ve 8. yüzyıldaki ilk karşılaşma İslâm fethi ve mücadele şeklindedir Türkler Müslümanlaşmış yerel Türk hakanları İslâmiyet’i seçilmiştir Azerbaycan ve Ermeniye valisi Mervan bin Muhammed Hazar başkenti İtil’i kuşatınca Hazarlar İslâmiyet’i kabul etmek zorunda kalmış.(737) Fakat, baskı altında kabul ettiği için yeni dininden vazgeçmiştir.
Emeviler devrinde(661-750) de İslâmlaşma akın ve fetih ve silahlı mücadele şeklinde olmuştur Emevi halifesi I. Velid(705-715) de Horasan fetihlerinde Kuteybe bin Müslim i (705-715), görevlendirip 710’dan sonra Irak genel valiliğine bağlı Horasan a vali tayin edilmiştir. Kuteybe devrinde İslâm dışında ki dinler yasaklanıp mabetler kapatılmış ve mescitler yapılmış fethedilen bölgelerin haracı arttırılmış Müslüman olanlardan cizye alınmıştır ancak bu kötü uygulamalar yanında Cuma namazına gelen her kişiye iki dirhem maddi destek sağlanmış Zerdüştlüğün yaygın olduğu Buhara’da halka Kur’an-ı Kerim’i öğrenene kadar namazda kendi lisanlarında ibadet imkânı tanınmış Müslüman Arap lar Buhârâ’ya yerleştirilip Buhârâ halkına ait evlerin yarısı Araplara verilmiş ve onlarla beraber oturmaları gibi hoşgörme ve gönül alma politikası uygulanmıştır
Emevî halifelerinin sekizincisi ve İslâm kaynaklarında ikinci Ömer veya beşinci âdil halife olarak zikredilen, Ömer bin Abdulaziz(717-720) gayri Müslimlerin Müslüman yöneticilere yönelik şikâyetlerine kulak vererek haksız yere alınan kiliselerini, evlerini ve mallarını iade edip mağduriyetleri gidermiştir. cizye vergisi kaldırılmıştır. komşu ülkelere İslâmiyet’i tebliğ edilmiş Halife, kavmiyetçiliği ortadan kaldırmakla Berberî’ler ve Türklerden önemli bir zümreyi İslâmiyete geçirmiştir Müellefe-i kulûb yani kalbi İslâm’a ısındırılacak olan yeni Müslümanlardan alınan harac vergisi de kaldırılmıştır. Horasan Valisi Cerrah’a Müslüman olanların cizyeden muaf tutulması emredilmiş, valinin “Müslümanların sünnet olmadıklarını camiye sadece vergiden kurtulmak için geldiklerini” bildirmesiyle, ona “Allah’ın elçisi, insanları sünnet için değil, dine davet için gönderilmiştir.” diyerek haksız vergiden men etmiştir.
Emevi saltanatında bir nebze de olsa kavmiyetçilik yapılması Arapların diğer Müslüman kavimlerden üstün tutulmasından dolayı Arap olmayan Müslümanlar arasında hoşnutsuzluk çıkmış Türkler, İranlılar ve Berberîler’ Emevî siyâsetini hoş karşılamamışdır Emeviler her ne fetih ve ilhak politikasıyla antipati oluştursada Abbasiler devrinde Talas Savaşı (751) İslâm-Türk ittifakıyla başlayan süreç ve Çinlilere karşı yapılan savaş sonrasında; Batı Türkistan’da Türk hakimiyeti devam etmiş, Müslüman Araplarla Türklerin diyalogları artarak türk toplulukları İslâmiyet’i kabul etmiştir özellikle Emin(809-813), Memun(813-833) ve Mutasım (833-842) devirlerinde, Türkler idarî, askerî ve siyasî kadroda aktif görev almış islama bağlılık artmıştır.
Türk Devletlerinin İslâmiyet’i kabulüyle devleti oluşturan bütün tebanın islama geçmiş ilk kez islamı karahanlılalardan. Sonra , İdil Bulgar ve Büyük Selçuklu devletleri İslâmiyet’i kabul etmiştir İslâmiyet 10 ve 11. yy da Türkler arasındaki yayılmıştır Bunun ilk örneği, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra Buhara ve çevresini fetheden Orta Asyanın ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılar (840-1212)’dır. Satuk Buğra Han’ın vefatından(955) sonra 200 bin çadırlık Türk topluluğu Müslüman olmuştur
960 larda Volga kıyılarında kurulan İdil Bulgar Hanlığı (10-15. yüzyıllar) İslâmı kabul etmiştir. 986’da Kiev Knezi Vladimir’i İslâmiyet’e davet etmişdir. Gazneliler(963-1186) Afganistan ve İranda yayılarak Gazneli Mahmud (998-1030)’un yaptığı on yedi Hint Seferi ile Bangladeş ve Pakistan gibi Müslüman devletleri ortaya çıkarmış İslâmiyet’i kabul eden Büyük Selçuklular Dandanakan Savaşı
(1040) ile Gazneliler’e son vermiş Tuğrul Bey(1040-1063) 1055 te Bağdat’a hilâfetin hamisi olmuştur.
İslâm dini eski Türk inançlarına uygundu Gök Tanrı inancında da kader, ahiret, ruhun ölümsüzlüğü, dua ve ibadetler, kurban inançları ve şaman
Gibi dervişler vardı savaşçı olan Türklerin ‘alp’lik özellikleri gazilikle birleşerek ilâ-yı kelimetullâh Allah’ın adının yüceltilmesi ideali Türklerin İslâmiyet’i kabulünde etkili olmuştur
Ortaçağ’da Hıristiyan ve İslâmiyet’i benimseyen devletler arasında din savaşları yaşanmıştır Türklere, eski inançlarından gelen savaşçılıklarına paralel olarak gazilik ve şehitliği
Birleştirmiştir.Türkler’in İslâmiyet’i kabulünde Türk topraklarında ticaret yapan Müslüman tüccarların da etkisi vardır
Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklu devrinde tarikat yapılarına toprak ve vergi muafiyeti tanınarak tebliğe imkan sağlanmıştır. Orta Asya Türk Müslümanlığında eski atalar kültünün ve veli kültünün de etkisi vardır
10. yüzyıla kadar geçen dönem Türklerin İslâmiyet’le temas ettikleri, tanıştıkları ve kabule hazırlandıkları dönemdir. Bu devir 3’e ayrılabilir. Birincisi, 751 Talas Savaşı’na kadarki tanışma devri, ikincisi 868’ de Abbasiler(749-1258)’e bağlı yarı bağımsız bir devlet olan Tolunoğulları (868-905)’nın kurulmasına kadar olan ve Türklerin İslâmda görev üstlendikleri hizmet devri, üçüncüsü 10. yy ortalarında kurulan bağımsız Müslüman Türk devletleri devridir.
13 ve 14. yy da Türklerden Müslüman olanlar olmustur. Türklerin İslâmı kabulü 7. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar süren 8 yüzyıllık bir süreçtir Türklerin 7. yüzyılda başlayan İslâmlaşma süreci İslâm devletinin fetih politikası ile gerçekleşmiştir emevi I. Velid’in valilerinden Kuteybe bin Müslim ile Ömer bin Abdulaziz devrinde ki istimlak politikası ve Türklerin Abbasi ihtilalinde oynadıkları rolün etkisiyle devletin İslâmiyet’le tanışması hızlanmıştır. Türk devletlerinin kurulmasıyla da 9-11. yüzyıllarda islam inanışında önemli bir artış olmuştur. başlangıçta baskı sonucu islamı kabul eden Türk toplulukları daha sonraki süreçte İslâmiyet’i samimiyetle benimsemişlerdir
Türk tarihinde ve inanç dünyalasında en önemli yeri İslâmiyete aittir Türk ile Müslüman kelimeleri birbirinin yerine kullanılır. Türkler’in İslâmiyet’i kabulü ve Türk-İslâm devletlerinin tarihte ki rolleri Hıristiyan Batı açısından dünya tarihinin en önemli olaylarıdır İsmail Hami Danişmend Eğer Oğuz Türkleri İslâmiyet’ten önce veya Müslüman olmadan Batı’ya gelmiş olsalardı, önceki Türk kitleleri gibi Hıristiyanlaşıp yok olacakdı. Oğuz Türkleri İslâmiyet’i kabulle siyasî hâkimiyeti ellerinde bulundurdular, hem de millî kimliklerini korudular. İslâmiyet bugünkü varlığını Türklere borçluysa, Türkler de millî varlıklarını İslâm’a borçludur” diyerek İslâmiyet’in Türklerin kültürel kimliklerini muhafaza etmelerinde yardımcı olduğunu belirtmiştir.
Kaynak yeni şafak.com
Türkler nasıl Müslüman oldu
Orta Asya bozkırlarında hızla yayılan Türkler ile Arabistan çöllerinde doğup büyüyen İslam ordusu... Sınır komşusu olunca ilkin kıyasıya mücadele edmiş iki unsur arasındaki rekabet bitince dostluk başlamış türkler İslamın bayraktarı olmuştur Hz. Muhammed'in (sav) 627 de Hendek Savaşı'na hazırlandığında bir Türk çadırında oturduğu rivayet edilir. Ancak çadırın Asya'nın uzak bozkırlarından Medine'ye nasıl geldiği bilinmez. bilgi doğruysa herhalde bir Arap tüccarı görüp Medine'ye taşımıştır. O devir Arap tüccarlar İpek Yolu'ndan Çin'e gidebiliyordu. Ve Türk kabilelerle alışveriş ediyorlardı. Cahiliye dönemi şiirlerinde Türklerden bahsedilse de temasların azdır ya da Türk ülkesi uzakdır ve Türklere dair belli bir fikr yoktur
Hz. Muhammed İslamı tebliğe başlayıp müşriklerle mücadele ettiği sırada (610) Orta Asya'da Türkler, Göktürklerin hâkimiyetindeydi. Ülkenin sınırları Baykal gölünden Kırım'a, Sibirya Bozkırlarından Maveraünnehir ve İpek Yolu'na uzanıyordu. Türklerin kağanı İlig Kağan Ötüken'de otururdu ve Çin'le mücadele halindeydi. Türkler, Kağanlarının Gök Tanrı tarafından “yeryüzünün işlerini düzene koyması, Türk milletinin perişan olmaması” için görevlendirildiğine, yani Tanrı tarafından “Kut” verilerek kağanlığa oturtulduğuna inanıyordu Gökteki Tanrı tekti. Herhangi bir şeye benzemiyordu; sadece Türklerin öz tanrısıydı. Türkler ölünce doğrudan cennete gitmeye hak kazanıyordu Cennet uçmak'tı ve yeri atalarının ruhlarının dolaştığı yerdi. Kağan'ın görevi Tanrı'nın Türk milleti için arzuladığı iyi işleri yapmaktı. Ama bu her zaman mümkün değildi Ülke iyi idare edilmediği ve işler bozulduğunda kağanın kut'unun elinden alındığına ya da kut'lu olmadığına inanılıyordu. o zaman “Oğlu, babası gibi kılınmamış (yaratılmamış)” yani babası gibi kut sahibi olamamış deniliyor ve kağanlığı sona eriyordu.
Hz. Muhammed'in Mekke'nin fethine hazırlandığı günlerde Göktürk Kağanı İlig Kağan da babası ve dedesi gibi kılınmamış olacak ki, Çin'e karşı mağlub oldu (630). Göktürk Devleti'nin Doğu yarısı Çin hâkimiyetine girdi. Batı kısmı ancak 28 yıl ayakta kaldı 658'de Çin'e tâbi oldular. Türk kabilelerinin kimi bağımsız hareket ederken çoğunluğu Çin idaresine girdi Türkler devletsiz kaldı Müslüman fetihleri başlamış, halifeler yönünü Kuzey Suriye, İran ve Mısır'a çevirmişdi Müslümanlar yürekten savaşıyorlardı ne Bizans ne de Sasani kuvvetleri onları durdurabiliyordu.
Hz. Ömer (ra) (634-644) zamanında Kadisiye ve Nihavend savaşlarıyla İslam orduları İrana ilerlemiş, Horasan ve Toharistanda Müslüman sipahiler dolaşmaya başlamıştı bunun anlamı Sasani engelinin kalkmasıyla İslam sınırlarının Türk ülkelerine dayanmış olmasıydı. Türkler yavaş yavaş islamla temasa başladı.Sasani hükümdarı Yezdicerd, Türklere kaçıp onlardan aldığı yardımla Belh'i kurtardı. Hz. Ömer'in şehadetiyle Toharistan ve Horasan'daki ayaklanmalara Türkler de karışmıştı İslam orduları Kafkaslara girince Hazarlarla komşu olunmuştu Müslümanların el-Bab'ı, yani Türklerin “Demirkapı” dediği Derbend ele geçirilince (643), Abdurrahman b. Rebia niyetinin Belencer'e akın düzenlemek olduğunu söylemişti. Belencer ve arkasındaki İtil şehri Hazarların merkezleriydi.ve İslam orduları Hazar ülkesine girdiler
İslam orduları Hazar ülkesine girince
ciddi bir direnişle Abdurrahman b. Rebia Belencer yakınlarındaki bir mücadelede şehit düştü. Türkler Göktürk Kağanlığı gibi büyük bir imparatorluktan yoksun olsalar da, ülkelerini zayıf değillerdi sahih olmayan hadislerden biride Türkler size ilişmedikçe, siz de ilişmeyiniz sözüdür
Hz. Osman'ın (ra) şehadeti ve İslamın iç karışıklık dönemlerinde Türklerin durumu da iç açıcı değildi. Doğu Türk dünyası Çin hâkimiyetindeydi. Türklerin bu hali çok uzun sürmedi. İslam Kerbela acısıyla sarsılırken (680), Asya bozkırlarında Türkler toparlanma evresine girmişdi.
Hz. Hüseyin'in (ra) şehadetinden
iki yıl bgeçmemişken, Ötüken'de Kutluk Kağan Göktürk Devleti'ni yeniden kurdu (682). Asya'da yeniden yükselen güç, eski sınırlarına kavuşmak için doğuda ve batıda mücadele etti. Kutluk Kağan Türkleri yeniden toparladı ve İlteriş' unvanı ile anıldı devleti asıl gücüne kavuşturanlar kardeşi Kapgan Kağan ile oğulları Bilge ve Kültigin di. 692'de başa geçen Kapağan Kağan Kırgızları itaat altına aldı. Çin'e seferlerinde denize ulaşacaklardı. Bilge Tonyukuk Şantung'a ordu sevk ettim, denize ulaşmaya az kaldı” der. Batıda İslam sınırlarına yaklaşıldı. 701'de meşhur Demirkapı'ya, Derbend'e ulaşıldı. Güneybatıda Maveraünnehrde hâkimiyet süren Türgişler devlete bağlandı. Göktürk hâkimiyeti Maveraünnehr, Kafkaslar, Çin ve
Sibiryaya dayanmıştı. Kapağan Kağan'ın sert idaresinden Göktürk Devleti 710'da büyük bir isyanla sarsıldı. Bazı Türk boyları Çin'e gitti.
710'da İslam fetihleri doğu ve batıda sürüyordu. 710'da Müslümanlar Atlas Okyanusu'na dayandı. Asya'nın en doğusunda Çin ve Türkler arasında ki çıkan karışıklıkta Afrika ve Avrupa'nın en batısında Müslümanlar nice fetihler yapıyordu Tarık b. Ziyad ordularının geri çekilmemesi için Avrupadaki bütün gemileri yaktırıp İspanya'nın fethine başladı 711'de barbar Vizigotlara karşı Kadiks Savaşı Müslümanların zaferiyle sonuçlandı Göktürkler Kırgızları kendilerine bağladı Müslümanlarla Türklerin sınırı olan Kafkaslar ve Maverünnehr'de sonu gelmez çatışmalar, zaferler ve mağlubiyetler oluyordu. Kafkaslarda, Azerbaycan'ın kuzeyinde Hazarlar, Maveraünnehr ve Cürcan'da Sûl ya da Çöl Türkleri, Sistanda Hunların Hindistan uzantısı olan Eftalitler ve Halaçlar, Badegis'te Nizek Tarhan ve Toharistan'da Karluklar vardı Maveraünnehr'e en yakın yerde Türgişler hüküm sürüyordu.
Maveraünnehr'in kaderi sınır hâkimi olan Türk beyleri ile Azerbaycan ve Horasan'da Emevi valileri arasında üstünlük de bulunmuyor Şehirler ve beldeler el değiştiriyordu.
Emevilerin İslamı yayma niyetlerinin olmadığı, Müslüman olmayan Türk ve yerli ahaliden cizye istedikleri yolunda güçlü rivayetler vardı Kuteybe b. Müslim'in Horasan valiliğine atanınca Maverünnehr'in kaderini değiştirdi yetti.
Kuteybe b. Müslim 40'ında bile değildi. Aslen Basralı'ydı; Aylân kabilesindendi bu kabile Araplar arasında pek asil sayılmasa da o tanınan biriydi kaderi Abdullah b. Carud'un Basra'da Haccac b. Yusuf'a isyanıyla değişti. Emevilerin önemli komutanlarından Haccac kendi kabilesindendi. İsyanda ordusuyla yarar gösterdi Haccac'ın yüreğini ağzına getiren İbnü'l-Eş'aş isyanında da etkindi Haccac onu Rey valisi yaptı (702). üç yıl geçmeden Horasan valiliğine atadı (705). Kuteybenin Horasan valiliğinde Toharistan'ın merkezi Belh isyandaydı Ordusundan korkan idareciler isyana son verip bağlılık bildirdiler.
Kuteybe İlerleyişine devam etti Çaganiyan şehrini ve Toharistan şehirlerinden Aherun ve Şuman'ı vergiye bağladı. O Merv'e dönerken kardeşi Salih Fergana ve Kaşan'ı aldı.
Kuteybe Toharistan hükümdarı Nizek Tarhandan. kendisine bağlanıp esirleri serbest bırakmasını istedi. Nizek, onun başkent Badegis'e girmemesi şartıyla barışı kabul etti (706). barış uzun sürmedi. Kuteybe Maveraünnehr'in en önemli ticaret merkezi Baykente yürüdü. şehri teslim aldıysa da, şehir halkı orada bıraktığı kuvvetleri öldürdü. geri dönen Kuteybe şehre girip askerleri öldürdü; işe yarar kimseleri esir etti. 707 de Buhara'yı ele geçirmek üzere yola çıktı. Türklerle savaş etti
Nizek Tarhan'ın yetişmesiyle galip geldi. yıpranmış ordusuyla Merv'e geri döndü. Buhara'nın fethini erteledi
Buhara, Türkistan'ın en önemli şehirlerindendi Türkler ve pek çok kavim yaşıyordu bu yapı dine de yansımıştı. Mecusîlikten putperestliğe pek çok inanç vardı. Şehrin en önemli çarşısında sadece putlar satılırdı Ateşgedelere ait tapınaklar vardı. Haccac şehrin fethi konusundaki sabırsızdı Buhara stratejik açıdan önemliydi Kuteybe ancak 708/709'da Buhara'ya girebildi. Şehirdeki en önemli tapınağı camiye çevirip Cumaya geleceklere para verileceğini ilan etti. şehir ahalisinden bazıları İslama girip camiye geldiler Arapça bilmedikleri için ilk dönemler namazda Farsça, secdeye ve rükua varın” gibi uyarılar yapılıyordu.
Kuteybe nin hâkimiyetini tanımış görünen Nizek Tarhan Belh, Merverruz, Talekan, Faryâb beylerinin desteği ile isyan etti. Kuteybe isyanı bastırdı, Nizek öldürüldü (710). Talekan'da katliam yapıldı. Şâş, Semerkant, Fergana ele geçirildi. Haccac'ın vefatına rağmen görevde kalan kuteybe Kâşgar'a yöneldi. Çin sınırına dayandı yolda iken emevi Halifesi Velid öldü kendisi Horasan valiliğinden alındı isyan ateşini yakınca 715'te kardeşleriyle birlikte öldürüldü. Çin sınırına kadar dayanan İslam fetihleri duraklayacaktı.
722'de Türgişlerin Horasan'daki yurtlarını alma çabaları Türklerle Araplar arasındaki mücadeleyi kızıştırdı. Horasan'ın yeni valisi Said b. Amr, Türgişlere destek veren Türklere karşı zalimce davranıyordu. 722'de gerçekleştirilen Hocent katliamı Araplara karşı kini arttırıp Türklerdeki direnişi kuvvetlendirdi Said b. Amr,
Taşkent'i ele geçirmek için sefere çıktı Türgiş Kağanı Sulu Kağan onu yendi Seyhunda Türklerin kazandığı bu zafer Maveraünnehr'deki Emevi hâkimiyetini sarstı. Türkler üstün konuma geldiler. Abbasi Halifesi Hişam Türgiş Hakanı Sulu Kağan'a elçi göndererek İslama davet etti. Sulu Kağan halkını zora sokacağı gerekçesiyle reddetti. Göktürklerin kapısını da Budist rahipler çalmışlar; Bilge Kağan'ı neredeyse ikna etmişdi. Ancak vezir Tonyukuk, ağırkanlı ve hükmetme duygusu zaafa uğramış bir Budist olmayı, Türk tabiatına aykırı görerek karşı çıktı. Bu sayede Budizm kök ataları teğet geçti (724).
724 tarihlerinde Müslümanların Türklerle çatışmada olduğu bir başka bölge Kafkaslardı. Halife Velid'in kumandanlarından Mesleme 710 da Demirkapı Derbend e kadar ilerlemişti. en az iki sefer yapıldı. savaşlar netice vermediği çok sayıda Müslüman Hazarlara esir düştü. 737'de Hazarlarla yapılan savaşı İslam ordusu kazandı Hazarlar ülkelerinde İslamiyeti anlatmak üzere iki fakih görevlendirildi Hazarlar Museviliği benimsemişdi. Ülkenin Hıristiyan misyonerlerin geçiş noktasında olması sebebiyle bu din de yayılmıştı. Ahali ise eski Türk inancını muhafaza ediyordu. Ve Müslümanlık için de yeni bir yol açılmıştı Uzun savaşlar sırasında Türklerde İslamiyet yayılamadı savaşlar, akınlar, yıldırma politikaları işe yaramamış, sadece rekabeti körüklenmişti
Emevilerin cizye vergisi ve Arap olmayanlara köle muamelesi yapması İslamiyetin yayılması için engeldi
Türkler gayretliydi.dinamik bir hayat yaşıyor kılıç, ok, yay, mızrak gibi savaş aletlerini kardeşi gibi yanında taşıyor savaşlar, yenilgiler ve kılıç zoru türkleri yıldırmıyordu türklerin İslama geçişi 300 yıl sürdü Buharanın en önemli fatihi olan Kuteybe b. Müslim halkı İslama davet , namaza alıştırma ve Cuma namazlarına ilgiyi artırmak için kılıç yerine yumuşak yöntemler denemiştir. şehirde, evlerini Araplarla paylaşmak istemeyen Buhara eşrafının şehrin dışında yeni bir yerleşim yeri meydana getirmesine müdahale etmemiştir.
Müslümanlarla Türkler arasındaki temaslar Kafkaslar ve Maveraünnehr ile sınırlı kalmışdır. Fergana, Buhara, Belh gibi şehirlere hâkim olan beyler Türgişler, Karluklar, Hazarlar gibi devletler sahip oldukları şehirleri vermek istemiyordu. İslam orduları karşısında büsbütün yenilmediler Emevi valilerine karşı üstünlükleri de oldu Hazarlar, Kıpçakların desteğiyle 723'te Emevile ağır bir yenilgiye uğratdı. birkaç yıl sonra (727) de Türgişler galibiyet aldılar. Türklerin büyük bölümü ise İslam ordularıyla karşılaşmamışlardı. Kırgızlar, Kıpçaklar, Kimekler, Tatarlar, Uygurlar ve Oğuzların İslam ile teması Emevilerden sonra Abbasiler döneminde oldu
Göktürkler 745 yılına kadar hüküm sürdü Peçenekler, Uzlar, Tuna Bulgarları Karadeniz'in kuzeyinden batıya göç edip ve Hıristiyanlığa karıştılar ve Müslümanlarla hiç karşılaşmadılar.
Din değiştirme uzun bir süreçtir ve türklerin bu süreci tamamlaması 300 yıl sürmüştür. Kültür değişimi yaşanmıştır Büyük buluşma: Talas savaşında olur
740'ta Hz. Ali'nin (ra) torunu İmam Zeyd, Kûfe'de öldürülünce Emevi iktidarının sonuna gelinmişti. 7 yıl sonra Horasan'da Ebu Müslim önderliğinde büyük bir ayaklanma oldu Birkaç yıl sonra Abbasi hanedanı Emevi iktidarını ortadan kaldırdı (750). Emevi ailesinin son ferdi Abdurrahman Endülüs'e kaçtı. Devlet merkezi Şam'dan Bağdat'a çekildi. yeni bir islam medeniyeti yükselirken Asyada Göktürkler sona ermiş, iktidar Uygurlara geçmişti (745). karmaşada arasında Çin, hâkimiyetini Batı'ya kaydırmaya başlamış ve İslam ordularıyla karşılaşmıştı İslam ordularına karşı başarısız olan Fergana İhşidi, 712 de Araplara karşı tang hanedanın yardım istedi ve Çin hâkimiyetine girme sözü verdi aynı teklif 726'da Buhara emiri tarafından yapıldı Semerkant ve Toharistan'dan da Çinden yardım istedi Çin cevapsız bıraktı. Türgiş Kağanı Sulu Kağan'ın 738'de vefatı ile Türgişler karıştı ve Çin harekete geçti sınırlarını İli vadisi ve Issık Gölü'ne doğru genişletip 747'de büyük bir ordu ile batıya yürüdü Abbasi ordularıyla karşı karşıya geldiler. Bu sırada Göktürkler yıkılmış Uygurlar Asya'nın hâkimi olmuştu
İslamın yükselmeye başladığı sırada
Araplarla Çinliler Talas Irmağında savaştı Karluklar Çin ordusuna karşı İslam ordularının yanında yer aldı
Abbasi iktidarı ülkeye tam hâkimiyet kuramadığı günlerde yaşanan galibiyet, Batı Türkistan'dan Çin tehlikesini uzaklaştırdı, Türklerle Araplar arasında köprü kurdu Karluklar Batı Türkistan'da yükseldi . Türklerle Araplar mücadele eden iki unsur olmaktan uzaklaştı ticaret ve değiş- tokuş başladı Abbasi Halifesi Mansur (754-775) Türklerden devlet hizmetinde faydalandı Bağdat'ta Halife muhafızlığı yapan bu Türkler İslama giren Türklerin öncüsü oldular.
Türkler çok etkili savaşçıydılar sayıları hızlıca arttı İslamı sınır boylarına, Malatya, Adana gibi garnizonlara taşıyıp. Bizans'a seferler yaptılar
Halife Mehdi zamanında Karluklar İslamiyeti kabul etti. Halife Me'mun ve Mu'tasım zamanında seçkin Türk askerlerinin Abbasi başkentinde ve sınır boylarındaki etkinlikleri arttı. Türkler itibarlıydılar Bağdat'ta atlı ve silahlı gezmelerine kimse karışmazdı Maveraünnehr'in, Fergana gibi önemli şehirlerin ve bölgelerin hâkimi olan Türk beylerinin çocuklarıydı
Abbasiler onlara Türkistan'dan Türk kızları getiriyor, evleninceye kadar Halife'den geçimleri için maaş alıyorlardı. Samerra şehri sırf Türkleri için kurulmuştu. Halifelik için hanedandan birinin hilafete gelmesi Türklere bağlıydı Kritik valilikler Türk kumandanlara teslim edilirdi
Mısır'da kurulan Tolunoğulları ve İhşitler Türk valiler tarafından meydana çıkarıldı Türklerin fazilet savaşçılık ve üstün ahlakıı övülürdü islam ile türkler
Rakip değil, müttefikti Maveraünnehr yıllarca Müslümanların elinde olan önemli bir İslam kültür merkeziydi Müslümanlarla Türkler arasındaki siyasî rekabet sona erince iki kültürün teması hızlandı. 875'te Horasan, Taberistan, Kirman, Cürcan, Rey ve Maveraünnehr'e hâkim olan Samaniler, İslamiyeti Türkler arasına taşıyan en önemli unsurdu Samanilerin Özkent, Taşkent, Buhara, ve Otrar gibi Türklerin yaşadığı şehirlerde yaptırdıkları camiler İslamiyetin yayılmasında merkez oldu sufiler ve dervişler Türklere İslamiyeti anlattı Şakîk-i Belhî, İbrahim b. Edhem'in gayretleri etkisini gösterdi
Müslüman tüccarlar Türk ülkelerinde seyahat ediyor türk evlerine misafir oluyordu bunların etkisiyle İtil Bulgarları arasında İslam yayıldı Bulgar hükümdarı İlteber Almış, Abbasi halifesinden İslamı öğretecek fakihlerle, cami ve kale yapımını bilen ustalar istedi (922) İbn-i Fadlan yola çıkmıştı. Maveraünnehr'in kuzeyinde Oğuzlar vardı Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Suriye ve Balkanlardaki Türklerin atası Oğuzlar henüz İslamiyete girmemişdi. Bir Tanrı'ya inanıyor Teg Tengri”, yani “Tek Tanrı” diye dua veya beddua ediyorlardı. Eski inançlarına öldükten sonra cennete gideceklerine inanıyorlardı. Fadlan aralarında İslamı benimseyenler olduğuna ama kabile korkusundan kendilerini gizlediklerine şahit olmuştu. Müslümanlara karşı hassastılar, bir Müslüman tövbe ederse onlar da istiğfarda bulunuyorlardı. Fadlan'a bir Oğuz, “Tanrınızın eşi var mı?” diye sordu bu Hıristiyan bir misyonerden Baba-Oğul ve Ruhü'l-Kuds hikâyelerini dinlemişti olmalıydı. Fadlan bu soru karşısında tövbe istiğfar eddi Oğuz sorduğu sorudan pişman oldu.
İbni Fadlan, Oğuzların arasından geçip Bulgar ülkesine giderken Müslüman olmayan Peçenekleri gördü Müslüman olmayan Kırgızlar, Kıpçaklar, Uzlar, Kimekler, Karluklar vardı 9. yüzyılın ortalarında Uygurlar Maniheizm'i benimsemişti. Tuna Bulgarları Hıristiyandı İslam Fatihi ise Oğuzlardı
Fadlan'ın İtil Bulgarlarının ülkesine ulaştığında Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han İslamiyeti benimsedi. bu olay Asya'daki Türkler için dönüm noktasıydı. Satuk Buğra Han, Kaşgar ve Atbaşı gibi iki önemli merkezi İslamlaştırdı Karahanlı ülkesinde İslamiyetin yolunu açtı. Uygurlar hızla Müslümanlaştılar. Samani kumandanları Alp Tegin Gazneli Devleti'ni kurduğu gibi, yeni dini Hindistan'a taşıyıp yaydı. Hindistan'da da İslamlık, bu dini getiren Türklerle eşit anıldı ve yeni Müslümanlara Turuşka denildi.
11. yüzyılda Selçuklu ailesinin İslamiyeti benimsemesi Oğuz ve Türkmenlerin İslamlaşmasını hızlandırdı. Oğuzlardan 200 bin çadırlık bir grup İslamiyete girdi. bu yeni zümrenin katılımıyla Oğuzlar, islam dininin hizmetkârı savunucusu ve fatihleri oldular. Oğuzlar İran Irak, Suriye ve Anadolu'yu fethettiler. Bizans baskısıyla geri çekilen İslam gücü yeni fatihleri, yani Türkler sayesinde güçlendi Türk coğrafyasında Karadeniz'in kuzeyinde, Kıpçak bozkırlarında İslam 14. yüzyılda hâlâ yayılmaktaysı. Eski inançlarında ve Maniheizmde kararsızlık yaşayan Uygurların İslamlaşması 15. yüzyılda, uzak bozkırların atlıları Kırgızlarınki 17. yüzyılda ancak tamamlandı
Türkler kılıç zoruyla Müslüman oldu” iddiası kurgudan ibarettir. Art niyetliler Türklerle İslamı yakıştırmamaktadır niyeti bozukların Türklükten uzaklaşma gibi garip iddiaları oysaki Türkler İslam ile tanışınca Araplaşmamış islam ile şerref kazanmışlar Gazneli Mahmutlar, Alparslanlar, Süleyman şahlar, Osman Gaziler, Nurettin Zengiler, Kılıç Arslanlar, Fatihler, Timurlar, Kanuniler birer Türk hakanı olmakla kalmamış İslamın sesini en uzak diyarlara taşımışlardır
Türkler sayesinde İslamiyet Kafkaslarda ve Balkanlarda yayılmış
Asya'nın kadim ahalisi Türkler İslam coğrafyasının hâkimi, dinîn hizmetkar ve hâdimi olmuşlardır Türkler Kanlarını islam yolunda, canlarını Allah uğurunda harcamaktan hiçbir zaman geri durmamış. Zorda kalınca islamın gücüne sığınmışlar Tıpkı Alparslan gibi Malazgirt Savaşı'nda ve nici gaza meydanında dualar etmişlerdir
“Ya Rabbi! Sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve uğrunda cihad ediyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!”
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.