Ukbâ
09-21-2011, 13:09
http://medya.zaman.com.tr/zamantryeni/pics/yazarlar-detay-yeni/ahmedsahin.jpg (a.sahin@zaman.com.tr) Ahmed Şahin (a.sahin@zaman.com.tr)
Soru: Dedemle gittiğim camide takkemle namaz kıldım. Ancak namazdan sonra cemaatten bir amca beni şöyle uyardı: "Başındaki takkenin ucu alnına kadar sarktığından alnın ile secde yeri arasında perde oluşturmuş, böylece secden tamam olmamıştır. Takkenin alnın üzerine inen ucunu yukarıya kaldır, namazını, alnın secde yerine çıplak olarak temas edecek şekilde yeniden kıl!"
Bunun üzerine dedem, "Alın üzerine sarkmış olan takke ve sarık ucu secdeye engel teşkil etmez, yapılan secde sahihtir, şüphe vermeyin namaza yeni başlayan gençlere!" diye karşılık verdikten sonra bana da: "İstersen bu konuyu yazılarını beğenerek okuduğun Şahin amcana sor, şüpheden kurtul" diye tembihte bulundu. Ben de konuyu size arz etmiş oluyorum. Alnıma sarkan takkemle yaptığım secde sahih olmadı mı?.
Cevap: Secdede alnın, zeminin sertliğini hissedecek derecede yere teması şarttır. Bunda ihtilaf da yoktur. Ancak, alnın üzerine anlattığınız şekilde takke, sarık, başörtüsü uçları sarkar da secde bunların üzerine yapılırsa secdenin sıhhatine mani sayılmazlar. Çünkü alnın açık kalan kısmı zemine temas etmiş, böylece secdenin sıhhatinde şüpheye yer kalmamıştır. Kaldı ki, sahabe efendilerimizden bazılarının namazlarında zemin sıcaklığından dolayı sarıklarının ucunu, hanımlar da başörtülerinin kenarını zemine sererek üzerine secde ettikleri nakledilmiştir. Demek ki alın üzerine inen sarık, takke, başörtüsü uçları secdeye mani görülmemiştir.
Ancak onların secdelerini böyle tedbirlerle yapmaları ihmal ve dikkatsizliklerinden değil, alnı zemine çıplak olarak koyamayacak kadar zeminin sıcak oluşundan dolayı olduğundan mahzurlu görülmez. Ülkemizde ise böyle bir mecburiyet olmadığından dolayı alnımızla secde zemini arasına böyle engeller girmemelidir. Bazı kitaplarda, alın üzerine sarkan böyle bir perdenin namaza mani olmasa da mekruh hale getireceği ifade edilmiştir.
Sonuç böyle olunca takke, sarık, başörtüsü gibi perdelerin alın üzerine sarkması önlenmeli, secdeyi açık alınla yaparak namazı mekruhluktan kurtarmaya dikkat etmeliyiz, diyebiliriz.
Soru: Abdestimi aldım, camiye giderken yol üzerindeki berberin tenha olduğunu görünce hemen girip tıraş oldum. O sırada ezan da okununca doğruca camiye gittim. Namazdan sonra bir tanıdığım beni ikaz etti. "Sen tıraş olduktan sonra abdest almadan camiye geldin. Tıraş abdesti bozar, abdestsiz namaz kılmış oldun. Geçenlerde caminin hocası berberde tıraş olduktan sonra yeniden abdest alarak camiye gelip namaza durdu." diyerek beni şüpheye düşürdü.. Tıraş olunca abdest bozulur mu? Yeniden abdest almak gerekir mi?
Cevap: Aslında tıraş abdesti bozmaz. Ancak tıraş sırasında bir yer kesilir de kan çıkarsa abdest o takdirde bozulur. Şüpheye düşmeye hiç gerek yoktur. Cami hocasının tıraştan sonra yeniden abdest almış olmasının sebebi, bir yer kesilerek abdestinin bozulmuş olması olabileceği gibi, tedbir olarak abdestini tazelemiş olma ihtimali de söz konusudur. Böyle bir tedbir ise takdire değer bir hassasiyet sayılır.
Soru: Bir kaza sonucunda sağ kaşım ortadan ikiye bölündü. Şimdi ise kaşımın ikiye bölünmüş görüntüsü beni rahatsız ediyor, aradaki kesiği estetik ameliyatla kapatmayı istiyorum. Beyim, sağ olsun, 'Benim şikâyetim yoktur, sen bilirsin', diyerek sorumluluğu bana atıyor. Siz ne diyorsunuz benim estetik ameliyatla açılan yeri kapatma isteğime? Caiz olmayan estetiğe mi girer bu düzeltme isteğim?
Cevap: Gerçekten de estetik ameliyatın caiz olanı olmayanı vardır. Ciddi bir gerekçe olmadığı halde sadece falan ve filanlara benzemek için estetik yaptırmak caiz olmayan kısma girmektedir. Caiz olanı ise, birilerine benzemek gibi gereksiz bir istekten değil, kendisine rahatsızlık veren bir görüntünün düzeltilmesi için yapılan estetiktir. Karşıdan gelen birinin gözü ilk olarak oraya kayıyor da, bakılan da bu bakışın ezikliğini duyuyorsa, estetikle müdahalenin meşru gerekçesi var demektir. Bir yasak söz konusu olmasa gerektir bu tedavi için.
Soru: Dedemle gittiğim camide takkemle namaz kıldım. Ancak namazdan sonra cemaatten bir amca beni şöyle uyardı: "Başındaki takkenin ucu alnına kadar sarktığından alnın ile secde yeri arasında perde oluşturmuş, böylece secden tamam olmamıştır. Takkenin alnın üzerine inen ucunu yukarıya kaldır, namazını, alnın secde yerine çıplak olarak temas edecek şekilde yeniden kıl!"
Bunun üzerine dedem, "Alın üzerine sarkmış olan takke ve sarık ucu secdeye engel teşkil etmez, yapılan secde sahihtir, şüphe vermeyin namaza yeni başlayan gençlere!" diye karşılık verdikten sonra bana da: "İstersen bu konuyu yazılarını beğenerek okuduğun Şahin amcana sor, şüpheden kurtul" diye tembihte bulundu. Ben de konuyu size arz etmiş oluyorum. Alnıma sarkan takkemle yaptığım secde sahih olmadı mı?.
Cevap: Secdede alnın, zeminin sertliğini hissedecek derecede yere teması şarttır. Bunda ihtilaf da yoktur. Ancak, alnın üzerine anlattığınız şekilde takke, sarık, başörtüsü uçları sarkar da secde bunların üzerine yapılırsa secdenin sıhhatine mani sayılmazlar. Çünkü alnın açık kalan kısmı zemine temas etmiş, böylece secdenin sıhhatinde şüpheye yer kalmamıştır. Kaldı ki, sahabe efendilerimizden bazılarının namazlarında zemin sıcaklığından dolayı sarıklarının ucunu, hanımlar da başörtülerinin kenarını zemine sererek üzerine secde ettikleri nakledilmiştir. Demek ki alın üzerine inen sarık, takke, başörtüsü uçları secdeye mani görülmemiştir.
Ancak onların secdelerini böyle tedbirlerle yapmaları ihmal ve dikkatsizliklerinden değil, alnı zemine çıplak olarak koyamayacak kadar zeminin sıcak oluşundan dolayı olduğundan mahzurlu görülmez. Ülkemizde ise böyle bir mecburiyet olmadığından dolayı alnımızla secde zemini arasına böyle engeller girmemelidir. Bazı kitaplarda, alın üzerine sarkan böyle bir perdenin namaza mani olmasa da mekruh hale getireceği ifade edilmiştir.
Sonuç böyle olunca takke, sarık, başörtüsü gibi perdelerin alın üzerine sarkması önlenmeli, secdeyi açık alınla yaparak namazı mekruhluktan kurtarmaya dikkat etmeliyiz, diyebiliriz.
Soru: Abdestimi aldım, camiye giderken yol üzerindeki berberin tenha olduğunu görünce hemen girip tıraş oldum. O sırada ezan da okununca doğruca camiye gittim. Namazdan sonra bir tanıdığım beni ikaz etti. "Sen tıraş olduktan sonra abdest almadan camiye geldin. Tıraş abdesti bozar, abdestsiz namaz kılmış oldun. Geçenlerde caminin hocası berberde tıraş olduktan sonra yeniden abdest alarak camiye gelip namaza durdu." diyerek beni şüpheye düşürdü.. Tıraş olunca abdest bozulur mu? Yeniden abdest almak gerekir mi?
Cevap: Aslında tıraş abdesti bozmaz. Ancak tıraş sırasında bir yer kesilir de kan çıkarsa abdest o takdirde bozulur. Şüpheye düşmeye hiç gerek yoktur. Cami hocasının tıraştan sonra yeniden abdest almış olmasının sebebi, bir yer kesilerek abdestinin bozulmuş olması olabileceği gibi, tedbir olarak abdestini tazelemiş olma ihtimali de söz konusudur. Böyle bir tedbir ise takdire değer bir hassasiyet sayılır.
Soru: Bir kaza sonucunda sağ kaşım ortadan ikiye bölündü. Şimdi ise kaşımın ikiye bölünmüş görüntüsü beni rahatsız ediyor, aradaki kesiği estetik ameliyatla kapatmayı istiyorum. Beyim, sağ olsun, 'Benim şikâyetim yoktur, sen bilirsin', diyerek sorumluluğu bana atıyor. Siz ne diyorsunuz benim estetik ameliyatla açılan yeri kapatma isteğime? Caiz olmayan estetiğe mi girer bu düzeltme isteğim?
Cevap: Gerçekten de estetik ameliyatın caiz olanı olmayanı vardır. Ciddi bir gerekçe olmadığı halde sadece falan ve filanlara benzemek için estetik yaptırmak caiz olmayan kısma girmektedir. Caiz olanı ise, birilerine benzemek gibi gereksiz bir istekten değil, kendisine rahatsızlık veren bir görüntünün düzeltilmesi için yapılan estetiktir. Karşıdan gelen birinin gözü ilk olarak oraya kayıyor da, bakılan da bu bakışın ezikliğini duyuyorsa, estetikle müdahalenin meşru gerekçesi var demektir. Bir yasak söz konusu olmasa gerektir bu tedavi için.