fatih kısaparmak balon baskılı balon Ben küsünce Bush’a küserim! - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ben küsünce Bush’a küserim!


Ayşe_Berra
05-07-2008, 14:45
Kashna Felsefesi
Ota bastı bir koyun, ne ot duydu ne koyun.

Geçtiğimiz hafta içinde, Bahçelievler Belediyesi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği “Okullarda şiddet” konulu seminerlerde konuşmacı bendim. 20 tane lisede eğitimler yaptık. Seminerler sırasında birkaç tane de anket yapma fırsatı buldum. Söz konusu seminerlere toplam 5.000 öğrencinin katılımı sağlandı. Özel bir dershaneyle yaptığım özel bir çalışmayı da sayarsak, son altı ayda gördüğüm öğrenci sayısı 100.000 civarında. Konferanslarımda sorduğum sorulardan biri: ‘Hayatında en az bir kişiyle küs olanlar elini kaldırsın!’dı. İnanılır gibi değil; ama öğrencilerin %95’i elini kaldırdı. Sonra onlara ‘Küs olma sebepleri’ni sordum. Yarısı,

 Söyleyemem sebebini.
dedi. Öteki yarısı ise söyledi neden küs olduğunu. İşte üç aşağı beş yukarı ortalama küsme sebepleri:
 Silgimi yedi.
 Küfretti.
 Ayağıma bastı, özür dilemedi.
 MSN’de yazışırken ben ona büyük öpücük yolladım. O bana küçük öpücük yolladı.
 Halı sahada maç yaparken bana pas vermedi.
 Kız arkadaşımın yanında beni aşağıladı.
 Bana Şaban dedi.
 Topumu patlattı.
 Simit yiyordum, şaka yaptı, ben de korktum simidim yere düştü.
 Doğum günümü unuttu.
 Geçmiş olsun demedi…

Bunları duyunca kulaklarıma inanamadım. Ne kadar büyük bir kin ortamında yaşıyormuşuz meğer. Elin Japon’u:

 Sen bu ülkenin halkına süt veriyorsun!
diyerek ineğini seviyorken, bizim insanımız arkadaşını tekmeliyor sebepsiz. Kardeşine küsüyor incir çekirdeğinin içinde. Öğretmenine kem bakıyor…




Dahiyiz Vesselam
Kornayla anlaşabilen tek millet Türklerdir.
Gecenin üçünde de olsa, misafirlik dönüşü kornaya ‘dıt’ seklinde basıp, ev sahibine ‘Her şey için teşekkür ederim’i ifade etmemek ne derin bir hüzün başlangıcıdır. İçin için özeleştiri yaptırır adama. Bu sessiz gidiş kesinlikle ev sahibinin huzurunu kaçırır. ‘Acaba bir hata mı yaptık? Yemekleri mi beğenmediler yoksa?’ diye düşünmekten kendini alamaz epeyce. Kin tutanlar bile var. İade ziyareti sabırsızlıkla beklenir. Ve ziyaret dönüşü kornaya basmamakla deriiin mesajlar verilir. Sonra yolda, ‘Bir gün Agop’un Mişon’a borcu varmış…’ diye başlayan ‘Şimdi biraz da Mişon düşünsün!’ diye biten o fıkra, yol hikayesi olarak arabada mutluluk oluşturur. Kapının önüne gelindiğinde ise, zil bozuk olduğu için iki kısa ‘düt’ yapılır ve bu özel yöntemle kapı uzaktan kumandalıymış gibi açtırılır evin büyük kızına. O gece eğer herhangi bir arabanın rüzgara duyarlı ‘alarm’ı ötmezse rahat uyunur.
Alarm hakkında kısa not: Bütün alarmlar birbirinin aynı olmasına rağmen, herhangi biri çalınca, araba sahipleri bu alarmın kendilerine ait olup olmadığını, hatta kime ait olduğunu ve ne sebepten çaldığını bile biliyorlar ya ben de buna şapka çıkarıyorum işte


Ben onlara büyük küsmeyi öğrettim.
38 yaşındayım… Ve ben asla bu topraklarda benimle birlikte nefes alan arkadaşlarıma, kardeşlerime küsmedim, küsemiyorum. Bunu asla yapamıyorum; çünkü düşünüyorum, hiçbiri benim canımı Bağdat’taki o masumun, arabaya ‘düüt’ deme yaşındaki o çocuğun, oyuncağının üstüne düşen o kahpe mermi kadar acıtamaz. Sen bağırsan ne olur bana, azarlasan ne? Yine bağrıma basarım seni ben. Sana karşı olan hoşgörüm senin gazabından, senin zulmünden ya da senin bana yapacağın kötülükten her zaman daha büyük olacak. Ne yaparsan yap, kardeşimsin! Bu yüzden seni hep affedeceğim. Ve ben tabi ki büyük adamım. Bu yüzden küsünce de büyük küserim. Ben küsünce George W. Bush’lara, Tony Blair gibi yavşaklara küserim. Onları affetmem söz konusu olamaz. Onlara sadece küsmemin çok şey ifade etmediğini biliyorum bugün için. Zaten bu yüzden ben günde 18 saatten fazla çalışıyorum. Bu yüzden şu anda saat yine 03:37 ve ben yine uyuyamıyorum. Büyük işlerim var benim. Kinim ve nefretim uyutmuyor beni. Birileri, gecenin bu saatinde masumlara şeytanın bile maşallah diyeceği tuzaklar hazırlıyor, bunu biliyorum. Ve ben uyuyunca o tuzakları kuranlardan biriymişim gibi hissediyorum kendimi.
‘Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış!’ bu doğru; ama bu hikayede küsen tavşan değil, dağ küstü bu sefer ve tavşanın bundan haberi yok. Bir gün mutlaka olacak ve haberi olunca da kaçacak delik arayacak tavşan.

Huylandırma Servisi
Elektriği bulan adam, neden bunun çarpmayanını bulana kadar beklemedi acaba?
Gözünde büyüttüğün bu soysuzların birer sivrisinek olduklarını bileceksin. Lambanın önüne dadanmış birer sivrisinek. Hani yazın lambanın önünde bir kelebek uçuşur, sen de duvara bakınca onu bir canavar gibi görürsün ya, aynen öyle.

Herkesi affet
Hadi şimdi git ve ara bütün küs olduklarını. Dargın olduklarınla konuş bugün. Hepsiyle tek tek barış. Haklı olsan bile sen ara; çünkü sen büyüksün. Bekleme onu hiç ve hemen ara, ne yapmış olursa olsun affet; çünkü o asla seni o kadar üzmüş olamaz. Benim büyük işlerim var, bu yüzden sana asla küsemem. Ben küstüm mü büyük küserim.
de ve git gerekeni yap, sadece gerekeni.


Sadece Başbakan Okusun
Başta okullar olmak üzere bütün kurumların giriş katlarında, en görünür yerlere posta kutusuna benzer birer kutu taktırmalı ve bu kutuların üzerine ise ‘İyilik yap kutuya at!’ ifadesini yazdırmalısınız. İnsanları da yaptıkları iyiliği bir kağıda yazarak, bu kutuya atmaları noktasında bilgilendirmelisiniz. Bu fikir haftada bir açılacak olan kutudan çıkan iyilik metinlerini asabilecekleri bir iyilik panosuyla beslenmeli. Emin olun ki bu uygulamayla her birey iyilik yapmaya yönelir. İlk başlarda yapmadığı halde, iyilik yapmışçasına kağıtlar yazarak bu kutuya atmasına şahit olabiliriz bazılarının; çünkü her insanın içinde bir iyilik meleği doğuştan zaten vardır.
Öte yandan her kurumda ziyadesiyle bulunan ‘Şikayet Kutuları’ndan ciddi ciddi şikayetçiyim. İnsanları negatif düşünmeye ve yönlendirmeye sevk ediyorlar. Böylece bu iyilik kutularıyla ‘İyilik yap denize at!…’ saçmalığını yerle bir ederek, insanları aleni iyilik yapmaya yönlendirebiliriz. Bu durumda ‘İyilik yap denize atma! Git gazeteye ilan ver. Balık da bilsin, Halik de… Herkes duysun senin iyilik yaptığını!’ felsefesi hakim olur ki bu da gizli kapaklı iyilik yapma çalışmalarının yerine aleni iyilik yapmanın önünü açar. Bunun dışında insanlar yıllardır gizli kapaklı iyilik yaptıkları için, hep kötülerin daha fazla olduklarına inandırıldık. Oysa dünyada her zaman iyiler, kötülerden daha fazlaydı; ama haber bültenleri iyilerden bahsetmedi hiç. Sonra da akşamki tecavüz haberi ertesi gün insanlara ‘Nesil çok bozuldu. Ne olacak bu milletin hali?’ dedirttirdi. Halbuki bu tek kişilik lokal bir kötülüktü. En kötü tarafı ise bu tarz haberlerin sonraki kötülükleri normalleştirmesiydi.
Not: Bu bölüm (Sadece Başbakan Okusun) başbakanların yoğun olduğu düşüncesiyle ve bu önerilerin dikkatlerinden kaçmaması gerekçesiyle haftada bir kez yenilenir.

ERDAL DEMİRKIRAN
DÜNYANIN EN AKILLI ADAMI