Hüdaverdi
03-03-2008, 20:27
K. Irak harekâtı konusuna girmedim. Sebeplerinden birisi; gündemin türbana bağlılığı idi.
Ama bir sebep daha vardı.. K.Irak konusunun birçok gizli sırrı barındırması.. Sıhhatli, doğru, güvenilir yorum yapmada zorluk çekilmesi.
Ama bugün gelinen noktadaki durumu tespit edip, bazı şüphelerimi dile getirmeden de edemeyeceğim.
İddialar ne?
İddia sahiplerinin ideolojik kimliğine göre, iddiaların yönü de değişiyor.
Kimisi hükümeti küçük düşürmek için; askerin büyük bir başarı ile operasyonu sürdürdüğünü, ancak hükümetin harekâtı durdurduğunu ileri sürüyor.
Bir başka kesim ise; harekâtın ABD’nin resti ile durdurulduğunu, aslında ABD’nin izni ile K.Irak’a girildiğini ve yine ABD’nin rest çekmesi ile harekâtın sona erdiğini ileri sürüyor.
Bunun karşısında hükümet; askeri yetkililer, hatta cumhurbaşkanı, “Harekâtın başlangıcında da, sona ermesinde de, hiçbir dış müdahale olmadığı”nı açıkça beyan ediyorlar!
Dürüst olalım.. Askeri konuları, politik tartışma mevzusu haline getirmeyelim. Her gerçeğin, kamuoyu önünde tüm netliği ile tartışılamayacağını kabul edelim.
Sadece üst başlık halinde belirteyim, Ulusa Sesleniş Programı’nın çekimi sırasındaki bilgi ile bu program daha yayına bile girmeden gelişen fiili durumun tezatlığı dahi, olağanüstü bir değişikliğin yaşandığını apaçık ispatlıyor..
Evet; hükümeti veya orduyu küçük düşürecek şekilde, yorumlar yapmayalım.. “ABD izin verdi girdik, ‘tamam’ dedi çıktık” söylemi ile tahkir amaçlı konuşmayalım.
Ama gerçekleri de masaya yatırıp, içine düşürüldüğümüz bir çaresizlik varsa, bunu da konuşalım. Konuşalım ki, bugün yaşadıklarımızı gelecek yıl da yaşamayalım. 10 yıl sonra da yaşamayalım.. Durumumuzu tespit edip, çıkış yolu arayalım..
Evet; operasyonun sona erdirilmesinde, bazı dış etkilerin rolü olduğu konusunda benim de şüphelerim var.. Bunu; bugün görevde olan hiçbir yetkiliyi suçlamadan dile getiriyorum. Türkiye’nin, yıllardır süren dışa bağımlı silahlanma anlayışı sonucunda, bugün bir çaresizlik yaşadığımız ihtimalini, kuvvetle muhtemel görüyorum.
Düşünsenize; ABD’li uzmanlar gelip, Ankara’da Genelkurmay’a bir teknolojik üs kurduklarında, komutanlarımız büyük bir sevinçle kamuoyuna açıklamalar yapmıştılar. Komutanlarımız, oluşturulan bu teknik donanımdan K. Irak’taki PKK’lı teröristlerin hareketlerini izleyince, büyük bir hayranlıkla, “Orası artık BBG evi gibi” diyorlardı. Biz de “artık” kelimesine takılıp, “Peki bu imkânı verenler, bundan vazgeçerlerse ne yapacağız?” diye soruyor, sağlanan imkânın geçici olacağına dikkat çekmek istiyorduk.
Ben yine aynı görüşteyim..
ABD’nin sağladığı bilgilerle, K. Irak’a operasyon düzenlendi ise, ki; bu genelde askeri yetkililerin de kabul ettiği bir gerçek... O halde, bu operasyonun başlangıcı ve sonunun, tümüyle bizim tarafımızdan belirlendiğini söylemek de pek doğru olmasa gerektir.
Bunu; birilerinin yaptığı gibi, bugünkü hükümeti, bugünkü askeri yetkilileri eleştiri anlamında söylemiyorum. çünkü bu durum, bugünkü hükümetin ve bugünkü askeri yetkililerin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllardır ihmal edilmiş askeri silah konusundaki politikasının yanlışlığındandır.
Siz; ABD’lilerin elindeki teknik donanımlarla, bir günde PKK’lı teröristlerin mağaraların izlemeye başladınız diye sevinebilir misiniz?
Daha açık soralım, böyle bir durum, sizin için bir başarı mıdır?
Siz aynı imkânları, kendi öz imkânlarınızla sağlamadığınız müddetçe, elin gavuruna güvenip, neyi, ne ölçüde başarı ile tamamlayabilirsiniz ki?
Bugün o imkânı verir. Ertesi günü geri alır. Bunu açıktan yapmak işine gelmiyorsa, ‘sistem bozuldu’ der, başka bir gerekçe uydurur; sonuçta da kendi menfaatine uygun olanı yapar..
Konu sadece, son istihbarat bilgileri açısından ABD’nin yaptığı ileri sürülen yardımla ilgili de değil.
Onlarca yıldır, dışarıdan alınan silahlarla da ilgili.
Uçaklar, tanklar.. Ağır silahlar, hafif silahlar..
Elektronik sistemlerle donanımlı silahların, uzaktan kontrolle istenildiği şekilde kullanıldığı biliniyor iken, ABD imalatı uçaklar; pilot koltuğunda bizim askerlerimiz oturuyor diye, gerçekten de bizim kontrolümüzde midir acaba?
K. Irak’a yönelik operasyonun, birdenbire bitirilmesinin arkasında, benim kanaatimce, yılların getirdiği dışa bağımlı silah sanayii yatıyor. Gerek istihbari bilgi verme açısından, gerekse kullanılan silahların dışa bağımlılığı açısından; bu büyük zaafın neticesi olarak operasyon aniden sona erdirildi. Sona erdirilmek zorunda kalındı.
Düşünsenize; ABD’nin uzaydan verdiği sürekli istihbarata güvenerek K. Irak’a girdi iseniz, ABD’nin temsilcisi gelip, “Operasyonu durdurun” dediğinde, “Biz biraz daha devam edeceğiz” dediğinizde, onlar da size rest çekip, aniden bilgi akışını kestiyse, silahlarınızın elektronik sistemlerini kilitlemeye başladı ise ne yapacaktınız?
Binlerce mehmedçiği, teröristlerin önünde mi bırakacaktınız?
Ali Karahasanoğlu - Vakit
03-03-2008
Ama bir sebep daha vardı.. K.Irak konusunun birçok gizli sırrı barındırması.. Sıhhatli, doğru, güvenilir yorum yapmada zorluk çekilmesi.
Ama bugün gelinen noktadaki durumu tespit edip, bazı şüphelerimi dile getirmeden de edemeyeceğim.
İddialar ne?
İddia sahiplerinin ideolojik kimliğine göre, iddiaların yönü de değişiyor.
Kimisi hükümeti küçük düşürmek için; askerin büyük bir başarı ile operasyonu sürdürdüğünü, ancak hükümetin harekâtı durdurduğunu ileri sürüyor.
Bir başka kesim ise; harekâtın ABD’nin resti ile durdurulduğunu, aslında ABD’nin izni ile K.Irak’a girildiğini ve yine ABD’nin rest çekmesi ile harekâtın sona erdiğini ileri sürüyor.
Bunun karşısında hükümet; askeri yetkililer, hatta cumhurbaşkanı, “Harekâtın başlangıcında da, sona ermesinde de, hiçbir dış müdahale olmadığı”nı açıkça beyan ediyorlar!
Dürüst olalım.. Askeri konuları, politik tartışma mevzusu haline getirmeyelim. Her gerçeğin, kamuoyu önünde tüm netliği ile tartışılamayacağını kabul edelim.
Sadece üst başlık halinde belirteyim, Ulusa Sesleniş Programı’nın çekimi sırasındaki bilgi ile bu program daha yayına bile girmeden gelişen fiili durumun tezatlığı dahi, olağanüstü bir değişikliğin yaşandığını apaçık ispatlıyor..
Evet; hükümeti veya orduyu küçük düşürecek şekilde, yorumlar yapmayalım.. “ABD izin verdi girdik, ‘tamam’ dedi çıktık” söylemi ile tahkir amaçlı konuşmayalım.
Ama gerçekleri de masaya yatırıp, içine düşürüldüğümüz bir çaresizlik varsa, bunu da konuşalım. Konuşalım ki, bugün yaşadıklarımızı gelecek yıl da yaşamayalım. 10 yıl sonra da yaşamayalım.. Durumumuzu tespit edip, çıkış yolu arayalım..
Evet; operasyonun sona erdirilmesinde, bazı dış etkilerin rolü olduğu konusunda benim de şüphelerim var.. Bunu; bugün görevde olan hiçbir yetkiliyi suçlamadan dile getiriyorum. Türkiye’nin, yıllardır süren dışa bağımlı silahlanma anlayışı sonucunda, bugün bir çaresizlik yaşadığımız ihtimalini, kuvvetle muhtemel görüyorum.
Düşünsenize; ABD’li uzmanlar gelip, Ankara’da Genelkurmay’a bir teknolojik üs kurduklarında, komutanlarımız büyük bir sevinçle kamuoyuna açıklamalar yapmıştılar. Komutanlarımız, oluşturulan bu teknik donanımdan K. Irak’taki PKK’lı teröristlerin hareketlerini izleyince, büyük bir hayranlıkla, “Orası artık BBG evi gibi” diyorlardı. Biz de “artık” kelimesine takılıp, “Peki bu imkânı verenler, bundan vazgeçerlerse ne yapacağız?” diye soruyor, sağlanan imkânın geçici olacağına dikkat çekmek istiyorduk.
Ben yine aynı görüşteyim..
ABD’nin sağladığı bilgilerle, K. Irak’a operasyon düzenlendi ise, ki; bu genelde askeri yetkililerin de kabul ettiği bir gerçek... O halde, bu operasyonun başlangıcı ve sonunun, tümüyle bizim tarafımızdan belirlendiğini söylemek de pek doğru olmasa gerektir.
Bunu; birilerinin yaptığı gibi, bugünkü hükümeti, bugünkü askeri yetkilileri eleştiri anlamında söylemiyorum. çünkü bu durum, bugünkü hükümetin ve bugünkü askeri yetkililerin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllardır ihmal edilmiş askeri silah konusundaki politikasının yanlışlığındandır.
Siz; ABD’lilerin elindeki teknik donanımlarla, bir günde PKK’lı teröristlerin mağaraların izlemeye başladınız diye sevinebilir misiniz?
Daha açık soralım, böyle bir durum, sizin için bir başarı mıdır?
Siz aynı imkânları, kendi öz imkânlarınızla sağlamadığınız müddetçe, elin gavuruna güvenip, neyi, ne ölçüde başarı ile tamamlayabilirsiniz ki?
Bugün o imkânı verir. Ertesi günü geri alır. Bunu açıktan yapmak işine gelmiyorsa, ‘sistem bozuldu’ der, başka bir gerekçe uydurur; sonuçta da kendi menfaatine uygun olanı yapar..
Konu sadece, son istihbarat bilgileri açısından ABD’nin yaptığı ileri sürülen yardımla ilgili de değil.
Onlarca yıldır, dışarıdan alınan silahlarla da ilgili.
Uçaklar, tanklar.. Ağır silahlar, hafif silahlar..
Elektronik sistemlerle donanımlı silahların, uzaktan kontrolle istenildiği şekilde kullanıldığı biliniyor iken, ABD imalatı uçaklar; pilot koltuğunda bizim askerlerimiz oturuyor diye, gerçekten de bizim kontrolümüzde midir acaba?
K. Irak’a yönelik operasyonun, birdenbire bitirilmesinin arkasında, benim kanaatimce, yılların getirdiği dışa bağımlı silah sanayii yatıyor. Gerek istihbari bilgi verme açısından, gerekse kullanılan silahların dışa bağımlılığı açısından; bu büyük zaafın neticesi olarak operasyon aniden sona erdirildi. Sona erdirilmek zorunda kalındı.
Düşünsenize; ABD’nin uzaydan verdiği sürekli istihbarata güvenerek K. Irak’a girdi iseniz, ABD’nin temsilcisi gelip, “Operasyonu durdurun” dediğinde, “Biz biraz daha devam edeceğiz” dediğinizde, onlar da size rest çekip, aniden bilgi akışını kestiyse, silahlarınızın elektronik sistemlerini kilitlemeye başladı ise ne yapacaktınız?
Binlerce mehmedçiği, teröristlerin önünde mi bırakacaktınız?
Ali Karahasanoğlu - Vakit
03-03-2008