fatih kısaparmak balon baskılı balon BİR BASKI HİKAYESİ : 'Ailem bana baskı yapıyor' - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : BİR BASKI HİKAYESİ : 'Ailem bana baskı yapıyor'


ümitli_bekleyis
02-13-2008, 03:36
Kız çocukları başlarını neden örtüyor, neden açıyor, aile içi baskı nerede? İşte bunun hikâyesi… “Kendimi Kur’an’la yasak arasında kalmış hissettim. Ailem yasakla boğuşmaktan yana değildi.” diyen Kübra’nın hikâyesi…


--------------------------------------------------------------------------------

Adım Kübra C. Dindar bir ailenin biri erkek, ikisi kız üç çocuğundan birisiyim. Evin en küçüğüyüm. Bir ablam, bir ağabeyim var. Yaşım 16. Lise 2’nci sınıfta okuyorum. Şu anda evde boğucu bir baskıyla karşı karşıyayım. Yaşadıklarımı sizinle paylaşmak ihtiyacı hissettim ve bu mektuba başladım.

Hikâyemi biraz geriden alıp anlatsam umarım sizi sıkmış olmam.

Ailem, ağabeyim ve ablam gibi beni de yazları mahallemizdeki camide Kur’an öğrenmeye göndermişti. Biraz Kur’an öğrendim. Bazı namaz surelerini ezberledim. Kimse telkin etmese de zaman zaman da namaz kılıyordum. Hoşuma gidiyordu namaz kılmak. Dua ettiğimde içim rahatlıyordu. Babam-annem de memnundu bu durumdan. Zaten onlar da beş vakit namaz kılmaktaydılar.

Bir gün, Ramazan’da, kitap fuarına gittim. Oradan bazı kitaplar aldım; romanlar, hikâyeler, birkaç da dinî kitap.

Romanları, hikâyeleri çabuk bitirdim.

Sonra dinî kitaplara bakmak istedim.

Birisinde, Müslümanların “mükellefiyet-sorumluluk” konusu işleniyordu. İşte, “İnsanlar belli bir yaşa, olgunluğa gelirlerse dinî açıdan sorumlu olurlar” deniyordu. Yaş olarak da kadınlarda 9-12, erkeklerde 12-15 yaş aralığı gösteriliyordu.

Acaba sorumluluk ne demekti?

Kitapta bu da izah ediliyordu:

-Din açısından sorumluluk, kişinin, Yaratıcı’dan gelen buyruklara bağlılık göstermesi ve onları yapmasıdır.

İlk defa, dinle ve Yaratıcı ile kendi aramdaki ilişkiye bu kadar yakından bakma ihtiyacı duymuştum. Benim için soru ve cevap hazırdı.

-Acaba ben artık sorumlu muydum?

-Evet, yaşım artık olgunluk yaşıydı, ve sorumlu olmalıydım.

Demek, babam-annem namaz kılarken bu sorumluluğu yerine getirmekteydiler.

Ama o güne kadar bizi uyarmamışlardı. Onun için mesela, ablam-ağabeyim hiç namaz kılmıyorlardı. Ben de arada sırada âdeta zevk için kılıyordum.

Demek bir görev söz konusu idi.

“Görevler”in tam kapsamı acaba neydi? Merak etmeye başladım.

Bu arada, başörtüsü ile ilgili tartışmaların gündemime girmesi gecikmedi.

Çünkü gazetelerde, televizyonlarda her gün yapılmakta olan tartışma, tam da benim merak ettiğim alanda yaşanmaktaydı.

Tartışmalar beni Kur’an-ı Kerim’deki ayetlere kadar götürdü. Nur Suresi’ndeki, Ahzab Suresi’ndeki ayetlerle ilgili hemen tüm tartışmaları içercesine okudum.

Elimde “Allah’ın Kitabı”nı tutuyordum. Demek Yaratan, bana bu “Kitap”la hitap ediyordu. Bunu idrak etmem, heyecan vericiydi.

Bu kitapta bana söylenen bir şey varsa, bunu anlamalıydım.

Kur’an’la bu ölçüde artan yoğun ilişkim evdekilerin dikkatini çekti. Acaba neydi bu ilginin sebebi?

-Hiiiç, bakıyorum öylesine, dedim, her sorulduğunda.

Ağabeyim ve ablam,

-Hocalığa mı özendin kızım, diye dalga geçtiler.

Ben de güldüm geçtim onların takılmalarına...

Evet, Nur ve Ahzab surelerindeki ayetler...

“Tesettür” deniyordu dinî kitaplarda buna...

Demek “Başı örtmek” onunla alakalıydı. “Mü’min kadınlar”ın özel bir giyim tarzı olmalıydı. Şunu anladım:

-Kur’an’a göre ben, giyim kuşamımda bu özeni göstermeliydim.

Başörtüsü elimdeki Kur’an’la birlikte gelip beni bulmuştu.

Bir gün evden markete giderken başıma bir eşarp aldım.

Annem şaşkın gözlerle bana baktı. Bir şey demedi, öylece çıktım.

Ertesi gün okul vardı.

Sabah evden çıkarken, başımı yine eşarpla örttüm. Annem kapıda uğurluyordu.

-Başına niye eşarp aldın, dedi.

-Hiç öylesine, dedim.

-Okula eşarpla gitme, dedi.

Okula eşarpla gittim. Kapıdan girerken coğrafya öğretmenimle karşılaştım, “Ne o başındaki?” diye seslendi. “Çıkar onu başından” dedi.

Şoke oldum. Hayret ettim. Şaşırdım. Kızardım. Başımdan eşarbı çıkardım hafifçe.

-Nasıl bir suç işlemiştim?

Coğrafya öğretmeni, sınıf öğretmenimizdi. Hemen annemi aramış.

Okul dönüşü eve vardığımda annemin tepkisi sert oldu:

-Kızım ben sana söylemedim mi, okula eşarpla gitme, diye...

Böyle başladı paylaması...

Akşam babam geldi, o da konudan haberdar edildi. Ablam, ağabeyim de duydu ve birdenbire kendimi “Aile mahkemesi”nin huzurunda buldum.

-Kızım sen deli misin, diye başladı biri bir yerden.

Ötekisi:

-Memlekette ne olup bittiğini görmüyor musun diye devam etti.

-Çıldırdın mı? dedi ağabeyim.

Ablam, ters ters baktı.

Ne yapmıştım ben?

Kur’an okumuştum, orada bana hitap edildiğini düşündüğüm bir ayetle karşılaşmıştım ve o “Görev”i yerine getireyim diye düşünmüştüm.

Yoksa Allah, Kur’an, mü’min, sorumluluk, görev gibi kelimelerin birbiriyle alakasını kurarken yanlışlıklar mı yapmıştım?

Evimizde “demokratik” diyebileceğim bir ortam vardı genellikle. Babam-annem sakin insanlardı. Her şeyi konuşabilirdik. Ben ailemizdeki bu iklimi severdim. Düşüncemi özgürce açıklamaya alışmıştım. Küçük küçük konuşayım istedim:

-Baba, anne, lütfen beni aydınlatın. Ablam ve ağabeyimden de yardım istiyorum.

Gittim, Kur’an mealini aldım geldim.

Mü’min bir insanın sorumluluk yaşını anlatan kitapları da getirdim.

-Bakın, dedim, şu kitapları okudum ben. Sizler bu kitaplarda yazılanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

-Mesela, bu Kur’an-ı Kerim. Allah’ın Kitabı diye biliniyor. Sizce de öyle mi?

Babam, şaşkın gözlerle baktı:

-Tabii ki öyle kızım, dedi. Böyle soru mu olur?

Sonra Nur ve Ahzab surelerini açtım. Tesettürle ilgili ayetleri gösterdim.

-Bunlar, mü’min bir bayanın giyim kuşamı için bazı ölçüler veriyor mu, dedim

Babam;

-Evet veriyor, dedi.

Ama sözün nereye varacağını hissettiğini anladım babamın.

-Bir şey daha soracağım, dedim. Dinî kitaplardaki “sorumluluk” konusunu göstererek;

-Ben acaba İslam açısından sorumluluk yaşına geldim mi? Bu Kur’an-ı Kerim, bana ne zaman hitap edecek?

-Ooo, dedi ağabeyim, bizim kız büyük sorular soruyor.

Babam, daha sakin karşıladı, sustu, düşünceliydi:

-Evet, ama kızım, diye başladı... Cümlelerini toparlamakta zorlanıyordu. Evet sen sorumluluk yaşına geldin. Kur’an sana da hitap ediyor elbette. Ama...

Sözler burada tıkanmıştı. Sonra açıldı:

-Ama kızım, memlekette bir başörtüsü sorunu yaşanıyor. Okumanı istiyoruz. Ama başörtülü okuman mümkün değil. Yasak var. Onun için okula başörtülü gidemezsin. Başörtüsü takarsan, huzurumuz kaçar, her gün okuldan eve sorunla gelirsin. Bunu taşıyamayız.

Bu kadarı bana yetmedi.

Kendimi Kur’an’la yasak arasında kalmış hissettim.

Ailem, yasakla boğuşmaktan yana değildi. Onlar kendilerine göre bir izah tarzı bulmuş olmalıydılar. Ama ben kendime izah edemiyordum.

Başörtüsünü çıkarmadım. Okula öyle gitmeye devam ettim. Evet, her gün sorun yaşanıyordu. Ve sorun, her gün eve taşınıyordu. Babam idareye çağrıldı vs... Sonra disiplin geldi.

Bir gün babamı o güne kadar hiç görmediğim bir durumda gördüm.

-Çıkaracaksın başörtünü, diye başladı. Çekti aldı başımdaki örtüyü. Bundan sonra böyle, dedi. Müslümanlıksa bu kadar, dedi.

Şaşırıp kaldım. Gözlerinden öfke fışkırıyordu babamın.

-Aileyi mateme boğdun, diye gürledi ağabeyim. Başörtüsü başörtüsü, ne yani... Bir kere daha başında görürsem onu, alır parçalar, yakarım.

Annem göz yaşlarına boğulmuştu.

-Kızım, ilerde örtersin başını, bak yürümüyor. Seni seviyoruz. Ama baban da bunaldı. Seni savunamıyoruz. En iyisi başını aç, oku, sonra Allah kerim.

Sonrasını yazmak istemiyorum.

Çünkü orada benim derin ruh sancılarım var…

...
Kübra’nın mektubu bu kadar.

Bu mektuba ne denir?

İşte “Kız çocukları başlarını neden örtüyor, neden açıyor, aile içi baskı nerede?”nin hikâyesi denir.


AHMET TAŞGETİREN

ümitli_bekleyis
02-13-2008, 03:38
Uzun görünüyor farkındayım ama okumaya başlayınca kendimizden, yaşadıklarımızdan birşeyler bulacağımızı düşünüyorum.Aileden baskı görememiş olsak bile...

dildade
02-13-2008, 03:57
Teşekkürler güzel bir yazı okudum sonuna ne acı ki böyle şeyler yaşanıyor paylaştığın için +1

ümitli_bekleyis
02-13-2008, 04:00
Teşekkürler güzel bir yazı okudum sonuna ne acı ki böyle şeyler yaşanıyor paylaştığın için +1


Rica ederim.

Sonuna kadar sabrettiğin için bende de sana +

Gerçekten sonu böyle acı biten, asıl desteği ailesi vermesi gerekirken baştan ambargoyu koyan, pes eden örnekler maalesef var.

CeVHeR
02-13-2008, 23:22
Bir gün babamı o güne kadar hiç görmediğim bir durumda gördüm.

-Çıkaracaksın başörtünü, diye başladı. Çekti aldı başımdaki örtüyü. Bundan sonra böyle, dedi. Müslümanlıksa bu kadar, dedi.

Şaşırıp kaldım. Gözlerinden öfke fışkırıyordu babamın.

-Aileyi mateme boğdun, diye gürledi ağabeyim. Başörtüsü başörtüsü, ne yani... Bir kere daha başında görürsem onu, alır parçalar, yakarım.

Annem göz yaşlarına boğulmuştu.

-Kızım, ilerde örtersin başını, bak yürümüyor. Seni seviyoruz. Ama baban da bunaldı. Seni savunamıyoruz. En iyisi başını aç, oku, sonra Allah kerim.

Sonrasını yazmak istemiyorum.

Çünkü orada benim derin ruh sancılarım var…

:'( :'( :'( :'( Teşekkürler Eda...

ümitli_bekleyis
02-14-2008, 00:44
Rica ederim.