hayat
07-10-2007, 18:06
Bir zamanlar, bir grup insan gemiyle yolculuk yaparlardı. Geminin alt ve üst katlarında kalacakları kişileri kur’a çekerek belirlerlerdi. Kur’a kime çıkarsa güvertede onlar yolculuk yaparlardı. Geminin alt katındakilerin en büyük sorunları su sorunu idi. İçmek için, temizlik ve yemek yapmak için hayat ifade eden suyu yukardan alıp bulundukları yere taşırken döke saça, gürültülü bir şekilde diğerlerini rahatsızı ederek aldıkları için kendileri de rahatsız oluyorlardı.
Her toplumda olduğu gibi bilgiçlik taslayan, ukelâ birinin aklına sözde bir fikir geldi. Çenesinin kuvvetli olması, yanlış da olsa insanları yönlendirmede etkili oldu, diğerlerine geminin altından bir delik açıp su ihtiyaçlarını oradan karşılama fikrini kabul ettirdi.
Bu hareketin neyle sonuçlanacağını daha önce gemi yoluculuğunu yapmadıkları için tahmin edemiyorlardı.
Ellerine geçirdikleri bir aletle gemi tabanına darbeler indirmeye başladılar. Darbe sesleri yukardakilerin dikkatini çekti, aşağı indiklerinde dehşete kapıldılar.
Ne yapmak istediklerini sordular aşağıdakilere…
- İhtiyacımız olan suyu alırken sizi rahatsız ediyorduk, artık rahatsız olmayacaksınız. Bu deldiğimiz yerden su alacağız. Korkmayın, çünkü deldiğimiz yer sizin katta değil, kendi katımızda, size zararı olmaz, dediler.
Üst kattakilerde fikir ayrılığı başladı. Bir kısmı bu durumu makul karşıladı.
- Tabii ki! Kendilerine ait olan kısım onları ilgilendirir, zaten su taşırken de bizi rahatsız ediyorlardı. Gürültülerinden uyku bile uyuyamıyorduk, istediklerini yapsınlar; derken, bilge kişiler bu durumun vahim sonucunu anlatmak için çırpınıyorlardı.
- Elbette, diyorlardı, biz üst kattayız, siz alt kattasınız; ama hepimiz aynı geminin içindeyiz. Delinen gemi nereden delinirse delinsin, sonuçta su alır. Hepimizin boğulup ölmesine sebep olur. Sizin alt kata su taşırken bizi rahatsız etmeniz, geminin batması yanında çok masum kalır. Biz o küçük rahatsızlığa razıyız, yeter ki hepimizin denizin dibine gitmemize neden olmayın.
Aklı selim olanlar,
Bilgelerin nasihatlerindan nasiplenirken,
Bönler, homurdanmaya devam ediyordu.
İçinde batmaya razılardı geminin.
Yeter ki, zora talip olmasınlar... Zahmet onları bulmasın...
Her toplumda olduğu gibi bilgiçlik taslayan, ukelâ birinin aklına sözde bir fikir geldi. Çenesinin kuvvetli olması, yanlış da olsa insanları yönlendirmede etkili oldu, diğerlerine geminin altından bir delik açıp su ihtiyaçlarını oradan karşılama fikrini kabul ettirdi.
Bu hareketin neyle sonuçlanacağını daha önce gemi yoluculuğunu yapmadıkları için tahmin edemiyorlardı.
Ellerine geçirdikleri bir aletle gemi tabanına darbeler indirmeye başladılar. Darbe sesleri yukardakilerin dikkatini çekti, aşağı indiklerinde dehşete kapıldılar.
Ne yapmak istediklerini sordular aşağıdakilere…
- İhtiyacımız olan suyu alırken sizi rahatsız ediyorduk, artık rahatsız olmayacaksınız. Bu deldiğimiz yerden su alacağız. Korkmayın, çünkü deldiğimiz yer sizin katta değil, kendi katımızda, size zararı olmaz, dediler.
Üst kattakilerde fikir ayrılığı başladı. Bir kısmı bu durumu makul karşıladı.
- Tabii ki! Kendilerine ait olan kısım onları ilgilendirir, zaten su taşırken de bizi rahatsız ediyorlardı. Gürültülerinden uyku bile uyuyamıyorduk, istediklerini yapsınlar; derken, bilge kişiler bu durumun vahim sonucunu anlatmak için çırpınıyorlardı.
- Elbette, diyorlardı, biz üst kattayız, siz alt kattasınız; ama hepimiz aynı geminin içindeyiz. Delinen gemi nereden delinirse delinsin, sonuçta su alır. Hepimizin boğulup ölmesine sebep olur. Sizin alt kata su taşırken bizi rahatsız etmeniz, geminin batması yanında çok masum kalır. Biz o küçük rahatsızlığa razıyız, yeter ki hepimizin denizin dibine gitmemize neden olmayın.
Aklı selim olanlar,
Bilgelerin nasihatlerindan nasiplenirken,
Bönler, homurdanmaya devam ediyordu.
İçinde batmaya razılardı geminin.
Yeter ki, zora talip olmasınlar... Zahmet onları bulmasın...