Ak_Kelebek
04-28-2008, 11:11
Bir memleket, bir millet, bir Millet Meclisi, bir demokrasi, bir cumhuriyet, bir hukuk düzeni kendisiyle yüzleşmedikçe...
12 Eylül darbesi büyük onay bulduğuna, 12 Eylül Anayasası yüzde 90'dan taktığına göre, anlatacaklarımızı "millet" de onaylamıştı.
Kaba hesapla, o gün minik ve doğmamış olanlar hariç, oy verme çağındakiler, bugün AKP'ye, CHP'ye, MHP'ye oy verenlerin büyük kısmı, hatta milletvekillerinin belki de birçoğu o zihniyeti kabul etmişti.
Lakin, o gün kabullenirsiniz ve sonra hiç itiraz etmezseniz, daha sonra...
Neyse.
Geçen hafta yazdığımı biraz ileri geri saracağım.
12 gün önce Meclis'te CHP Edirne Milletvekili Rasim Çakır önerge vermiş ve "12 Mart ile 12 Eylül darbelerinde ordudan yargısız atılan, kesinleşmiş mahkumiyeti bulunmayan subay, astsubay, askeri personele özlük hakları ve itibarlarının iadesi"ni istemişti.
Önerge, Meclis'te "CHP sıralarından" alkışlar aldı; AKP oylarıyla reddedildi.
Halbuki henüz bir yıl önce AKP'ye "darbe görünümlü muhtıra" verildiğinde "CHP sıraları" alkışlamış, AKP sıraları ise sarılar bağlamıştı.
Yüzde 70'i temsil eden iki parti, hatta MHP ile yüzde 80 oydan fazlası, iki darbenin asker mağdurlarının yarasını sarmakta, o vesileyle iki darbenin bir karasını kazımakta birleşemedi.
Şimdi, (re'sen emekli subay Çakır' a da dayanarak) azıcık perde arkası.
AKP Milletvekili eski binbaşı Cevdet Erdöl bir önerge hazırlamıştı.
YAŞ'lıları da içeren biçimde, ordudan yargısız atılanların özlük haklarının, itibarlarının iadesine dair.
CHP'li Çakır' a göre, "Genelkurmay devreye girdi ve bunun kendilerine ters geleceği belirtildi. Konu AKP'li Dengir Mir Fırat'a, hatta Başbakan'a gitti. Erdöl geri adım attı."
Çakır, "Ben Erdöl'e 'Ağabey geri adım atma' demiştim. Sonra o önergeyi aldım. Sadece ilk maddesini, kapsamı değiştirdim. YAŞ'la atılanları önergeden çıkardım. Çünkü onlar Meclis'in açık olduğu dönemlerde atılanlar. Yani Meclis YAŞ kararlarında yargı meselesini halletmedikçe o konu ayrı. Ama 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde Meclis iradesi yoktu. O yüzden o dönemlerde atılanlar için satır satır aynı önergeyi verdim" dedi.
Çakır'a göre sadece 12 Eylül'ün asker mağdurları, subay, astsubay, askeri öğrenci 3 bin kişiyi buluyordu.
Kendisini de şöyle anlattı: "Başarılı bir komando subaydım. Hakkımda 8 ila 24 yıl istendi 12 Eylül'de. 100 gün işkence altında tutuklu kaldım. İlk mahkemede beraat ettim. Ama çocuklarım da cezalandırılmıştı. Ordudan atılınca mahalle arkadaşlarım selam vermedi, kiralık ev vermediler. Oysa 1960'ta atılanlar için sonradan bir yasa çıkmış, devlet özür dilemişti."
Çakır'ın önergesi 12 Eylül darbesi lideri, yüzde 90 oyla mecburi cumhurbaşkanı Evren'in "Bu subaylar vatan haini" sözüne de atıf yapıyordu.
--------------------------------------------------------------------------------
Aslan terbiyesi
"Devlet Başkanı" Evren, 3 Ekim 1983'te Kara Harp Okulu'nda, yani bugünün birçok subayının da önünde, çoğu işkenceden geçirilmiş subay, astsubay ve askeri öğrenci için şunu demişti:
"Bir milletin içinde her zaman hainler çıkabilir. Bizde de çıkmıştır, türemiştir. Fakat bu hainler Silahlı Kuvvetler içinden ve hele Harbiye'den çıkarsa, ben ona hain lafını bile az görürüm... Evvela Silahlı Kuvvetler'den atılmışlardır, sonra adaletin pençesine teslim edilmişlerdir. Cezalarını göreceklerdir."
İşkence pençesinden sonra "Adalet pençesi"ne teslim edilenlerin hemen hepsi beraat etti sonradan. Ama, yargısız, emirle "hain" sayılıp "önce ordudan atıldıkları" için çocuklarının rızkları, hakları ile itibarları Evren ile kurmaylarının dişinde, işkence tezgahlarında, hücrelerde kaldı.
O konuşmayı dinleyen subay ve Harbiyeliyi tahayyül edin.
O gözdağının, hukukta karşılığı olmayan haksızlık ve baskının, "hain" suçlamasının tanığı olup etkilenenleri.
Mesela bizim sektörde "fikrinden, bağımsız tavrından ötürü atılan gazeteci", sadece onun cezalandırılması manasına gelmez.
Esas, geride kalan "aslanların terbiyesi", boyun eğmesi, kırbacın şaklaması bir yana, kırbacı tutan eli öpmesinin yetmesidir! Yani bizde öyledir.
İşte Meclis'te, MHP'lilerin bile oy verdiği o önerge AKP oylarıyla reddedildi.
Umur Talu
Sabah
12 Eylül darbesi büyük onay bulduğuna, 12 Eylül Anayasası yüzde 90'dan taktığına göre, anlatacaklarımızı "millet" de onaylamıştı.
Kaba hesapla, o gün minik ve doğmamış olanlar hariç, oy verme çağındakiler, bugün AKP'ye, CHP'ye, MHP'ye oy verenlerin büyük kısmı, hatta milletvekillerinin belki de birçoğu o zihniyeti kabul etmişti.
Lakin, o gün kabullenirsiniz ve sonra hiç itiraz etmezseniz, daha sonra...
Neyse.
Geçen hafta yazdığımı biraz ileri geri saracağım.
12 gün önce Meclis'te CHP Edirne Milletvekili Rasim Çakır önerge vermiş ve "12 Mart ile 12 Eylül darbelerinde ordudan yargısız atılan, kesinleşmiş mahkumiyeti bulunmayan subay, astsubay, askeri personele özlük hakları ve itibarlarının iadesi"ni istemişti.
Önerge, Meclis'te "CHP sıralarından" alkışlar aldı; AKP oylarıyla reddedildi.
Halbuki henüz bir yıl önce AKP'ye "darbe görünümlü muhtıra" verildiğinde "CHP sıraları" alkışlamış, AKP sıraları ise sarılar bağlamıştı.
Yüzde 70'i temsil eden iki parti, hatta MHP ile yüzde 80 oydan fazlası, iki darbenin asker mağdurlarının yarasını sarmakta, o vesileyle iki darbenin bir karasını kazımakta birleşemedi.
Şimdi, (re'sen emekli subay Çakır' a da dayanarak) azıcık perde arkası.
AKP Milletvekili eski binbaşı Cevdet Erdöl bir önerge hazırlamıştı.
YAŞ'lıları da içeren biçimde, ordudan yargısız atılanların özlük haklarının, itibarlarının iadesine dair.
CHP'li Çakır' a göre, "Genelkurmay devreye girdi ve bunun kendilerine ters geleceği belirtildi. Konu AKP'li Dengir Mir Fırat'a, hatta Başbakan'a gitti. Erdöl geri adım attı."
Çakır, "Ben Erdöl'e 'Ağabey geri adım atma' demiştim. Sonra o önergeyi aldım. Sadece ilk maddesini, kapsamı değiştirdim. YAŞ'la atılanları önergeden çıkardım. Çünkü onlar Meclis'in açık olduğu dönemlerde atılanlar. Yani Meclis YAŞ kararlarında yargı meselesini halletmedikçe o konu ayrı. Ama 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde Meclis iradesi yoktu. O yüzden o dönemlerde atılanlar için satır satır aynı önergeyi verdim" dedi.
Çakır'a göre sadece 12 Eylül'ün asker mağdurları, subay, astsubay, askeri öğrenci 3 bin kişiyi buluyordu.
Kendisini de şöyle anlattı: "Başarılı bir komando subaydım. Hakkımda 8 ila 24 yıl istendi 12 Eylül'de. 100 gün işkence altında tutuklu kaldım. İlk mahkemede beraat ettim. Ama çocuklarım da cezalandırılmıştı. Ordudan atılınca mahalle arkadaşlarım selam vermedi, kiralık ev vermediler. Oysa 1960'ta atılanlar için sonradan bir yasa çıkmış, devlet özür dilemişti."
Çakır'ın önergesi 12 Eylül darbesi lideri, yüzde 90 oyla mecburi cumhurbaşkanı Evren'in "Bu subaylar vatan haini" sözüne de atıf yapıyordu.
--------------------------------------------------------------------------------
Aslan terbiyesi
"Devlet Başkanı" Evren, 3 Ekim 1983'te Kara Harp Okulu'nda, yani bugünün birçok subayının da önünde, çoğu işkenceden geçirilmiş subay, astsubay ve askeri öğrenci için şunu demişti:
"Bir milletin içinde her zaman hainler çıkabilir. Bizde de çıkmıştır, türemiştir. Fakat bu hainler Silahlı Kuvvetler içinden ve hele Harbiye'den çıkarsa, ben ona hain lafını bile az görürüm... Evvela Silahlı Kuvvetler'den atılmışlardır, sonra adaletin pençesine teslim edilmişlerdir. Cezalarını göreceklerdir."
İşkence pençesinden sonra "Adalet pençesi"ne teslim edilenlerin hemen hepsi beraat etti sonradan. Ama, yargısız, emirle "hain" sayılıp "önce ordudan atıldıkları" için çocuklarının rızkları, hakları ile itibarları Evren ile kurmaylarının dişinde, işkence tezgahlarında, hücrelerde kaldı.
O konuşmayı dinleyen subay ve Harbiyeliyi tahayyül edin.
O gözdağının, hukukta karşılığı olmayan haksızlık ve baskının, "hain" suçlamasının tanığı olup etkilenenleri.
Mesela bizim sektörde "fikrinden, bağımsız tavrından ötürü atılan gazeteci", sadece onun cezalandırılması manasına gelmez.
Esas, geride kalan "aslanların terbiyesi", boyun eğmesi, kırbacın şaklaması bir yana, kırbacı tutan eli öpmesinin yetmesidir! Yani bizde öyledir.
İşte Meclis'te, MHP'lilerin bile oy verdiği o önerge AKP oylarıyla reddedildi.
Umur Talu
Sabah