Gönülden
11-06-2008, 14:23
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadın, ne kadar değerli ve önemli olduğunu çok iyi kavramalıdır. Bunun için geçtiğimiz aylarda Türkiye çapında program düzenleyen ve benim de konuşmacı olarak katıldığım “Müslüman Kadının Şahsiyeti” konulu seminerler zincirinde, İstanbul Anadolu Gençlik Derneği Hanım Başkanı Şükran Özbay’ın açılış konuşması çok anlamlıydı. Bu konuşmadan pasajları sizlere aktarırken, kadınlığa yakışan günlerde buluşmayı diliyoruz.
Kadın, toplumu oluşturan en büyük dinamiklerden biridir. Toplumun mayasını oluşturan kadının bozulması ailenin, neslin, insanlığın ve geleceğin bozulması demektir.
Manevi değerlerine, tarihine, özüne yabancılaşan kadının içinde bulunduğu buhranların, şaşkınlığın kısacası kimliksiz olmanın getirdiği çöküntü; toplumun tümüne yansımaktadır.
Özlediğimiz; milli ve manevi değerlerine bağlı, şahsiyetli, imanlı, şuurlu topluma ulaşmak için, önce ahlak ve maneviyat düsturu içerisinde kadının bilinçlendirilmesine şiddetle ihtiyaç vardır.
Çevremize şöyle bir baktığımızda insanoğlunun yaşadığı çıkmazların boyutlarını üzülerek görüyoruz. Özellikle gençler için hayat; iyi giyinmek, iyi yemek, iyi yaşamak ölçülerinden daha fazla bir şey ifade etmemektedir. Aldıkları eğitimi ise, bu hedeflere ulaşmanın bir parçası olarak görmektedir. Hedefler bu kadar bayağı ve dünyalık olunca; çok daha ulvi amaçlar olan, ilim, irfan, güzel ahlak, vatanperverlik, hak ve adalet, güzel ve faydalıya ulaşma, erdem sahibi olma gibi değerler göz ardı edilmektedir. Ne yazıktır ki, gençliğimiz, manevi değerlerin zayıfladığı, kimlik ve kültür krizlerinin yaşandığı bir dönemden geçmektedir.
Hangi kesime mensup olursa olsun, ülke gençliği hat safhaya ulaşan bir manevi boşluk içerisinde ümitsizce kıvranmaktadır. Eğer biz bu gençliğe bu boşluğu dolduracak başka bir kültür zemini sunmazsak, alternatifsiz kalan gençlik, kişiliksiz, sinmiş, çıkarcı bir yaşamı tercih edecektir. Sorumsuz ve duyarsız gençlik; anlamsız, davasız, inançsız bir toplumu meydana getirecektir.
Netice itibariyle amaçsız bir hayat, kimlik bunalımı, değer kargaşası, onun getirdiği ahlak krizi ile fuhuş, uyuşturucu, kapkaç, hırsızlık, cinayet, adam kaçırma toplumdaki bozulmanın ve çürümenin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüz insanının içindeki manevi boşluğu dolduracak tek çare, manevi açlığını doyuracak tek gıda, ona dünya ve ahirette huzur ve saadet kapısını açacak tek yol, manevi dert ve hastalıklarına şifa olacak tek reçete. Kur’an’ın çağlar üstü ulvi hayat ölçülerine sarılmaktır.
Biliyoruz ki, imanlı bir neslin şekillenmesi, özlediğimiz toplumun oluşması kadınların eliyle olacaktır. Ve bu iş ailede başlayacaktır. Yaradılış gayesini bilen, Allah’ın emir ve yasaklarından haberdar olan, kulluk şuurunu taşıyan, iyiliği emredip, kötülükten men etmeyi düstur edinen, hayatını bu ölçülere göre şekillendiren kadın, elbette ki yavrularını, eşini, ailesini, komşularını da bu halkanın içine alacaktır. Kendisinde başlayan değişim ve güzellikler, bir taşın suda oluşturduğu halkalar gibi büyüyerek toplumu kucaklayacaktır. Unutmayalım ki “Bir erkeği yetiştirirseniz bir kişiyi yetiştirirsiniz, bir kadını yetiştirirseniz bir toplumu yetiştirmiş olursunuz” sözü çok önemlidir.
Hanımlar olarak bizlere büyük görev düşmektedir. Bir zamanlar çağ açıp çağ kapatan, Akdeniz’i göl haline getiren, dünya tarihine yön veren, ilme büyük katkılar sağlayan, devlet adamlarını, ilim adamlarını, komutanları, Fatihleri doğuran anaların bu toplumun içinden çıktığını unutmayalım.
Şimdi yeniden büyük Türkiye’ye kavuşmak, yeni bir dünya kurmak ve özlenen toplumu şekillendirmek için önce Ahlak ve Maneviyat diyoruz. Bunun aile ile ve kadın ile başlaması gerektiğine inanıyoruz. O zaman bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne bu gözle bakalım, kadın olmanın değerini bir kez daha gözden geçirelim. Kendi değerlerimizle kadınlığımızı ölçelim ve yüceltelim. Unutmayalım ki, “Alçalır beşer, kadın sefih olursa
Kadın, toplumu oluşturan en büyük dinamiklerden biridir. Toplumun mayasını oluşturan kadının bozulması ailenin, neslin, insanlığın ve geleceğin bozulması demektir.
Manevi değerlerine, tarihine, özüne yabancılaşan kadının içinde bulunduğu buhranların, şaşkınlığın kısacası kimliksiz olmanın getirdiği çöküntü; toplumun tümüne yansımaktadır.
Özlediğimiz; milli ve manevi değerlerine bağlı, şahsiyetli, imanlı, şuurlu topluma ulaşmak için, önce ahlak ve maneviyat düsturu içerisinde kadının bilinçlendirilmesine şiddetle ihtiyaç vardır.
Çevremize şöyle bir baktığımızda insanoğlunun yaşadığı çıkmazların boyutlarını üzülerek görüyoruz. Özellikle gençler için hayat; iyi giyinmek, iyi yemek, iyi yaşamak ölçülerinden daha fazla bir şey ifade etmemektedir. Aldıkları eğitimi ise, bu hedeflere ulaşmanın bir parçası olarak görmektedir. Hedefler bu kadar bayağı ve dünyalık olunca; çok daha ulvi amaçlar olan, ilim, irfan, güzel ahlak, vatanperverlik, hak ve adalet, güzel ve faydalıya ulaşma, erdem sahibi olma gibi değerler göz ardı edilmektedir. Ne yazıktır ki, gençliğimiz, manevi değerlerin zayıfladığı, kimlik ve kültür krizlerinin yaşandığı bir dönemden geçmektedir.
Hangi kesime mensup olursa olsun, ülke gençliği hat safhaya ulaşan bir manevi boşluk içerisinde ümitsizce kıvranmaktadır. Eğer biz bu gençliğe bu boşluğu dolduracak başka bir kültür zemini sunmazsak, alternatifsiz kalan gençlik, kişiliksiz, sinmiş, çıkarcı bir yaşamı tercih edecektir. Sorumsuz ve duyarsız gençlik; anlamsız, davasız, inançsız bir toplumu meydana getirecektir.
Netice itibariyle amaçsız bir hayat, kimlik bunalımı, değer kargaşası, onun getirdiği ahlak krizi ile fuhuş, uyuşturucu, kapkaç, hırsızlık, cinayet, adam kaçırma toplumdaki bozulmanın ve çürümenin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüz insanının içindeki manevi boşluğu dolduracak tek çare, manevi açlığını doyuracak tek gıda, ona dünya ve ahirette huzur ve saadet kapısını açacak tek yol, manevi dert ve hastalıklarına şifa olacak tek reçete. Kur’an’ın çağlar üstü ulvi hayat ölçülerine sarılmaktır.
Biliyoruz ki, imanlı bir neslin şekillenmesi, özlediğimiz toplumun oluşması kadınların eliyle olacaktır. Ve bu iş ailede başlayacaktır. Yaradılış gayesini bilen, Allah’ın emir ve yasaklarından haberdar olan, kulluk şuurunu taşıyan, iyiliği emredip, kötülükten men etmeyi düstur edinen, hayatını bu ölçülere göre şekillendiren kadın, elbette ki yavrularını, eşini, ailesini, komşularını da bu halkanın içine alacaktır. Kendisinde başlayan değişim ve güzellikler, bir taşın suda oluşturduğu halkalar gibi büyüyerek toplumu kucaklayacaktır. Unutmayalım ki “Bir erkeği yetiştirirseniz bir kişiyi yetiştirirsiniz, bir kadını yetiştirirseniz bir toplumu yetiştirmiş olursunuz” sözü çok önemlidir.
Hanımlar olarak bizlere büyük görev düşmektedir. Bir zamanlar çağ açıp çağ kapatan, Akdeniz’i göl haline getiren, dünya tarihine yön veren, ilme büyük katkılar sağlayan, devlet adamlarını, ilim adamlarını, komutanları, Fatihleri doğuran anaların bu toplumun içinden çıktığını unutmayalım.
Şimdi yeniden büyük Türkiye’ye kavuşmak, yeni bir dünya kurmak ve özlenen toplumu şekillendirmek için önce Ahlak ve Maneviyat diyoruz. Bunun aile ile ve kadın ile başlaması gerektiğine inanıyoruz. O zaman bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne bu gözle bakalım, kadın olmanın değerini bir kez daha gözden geçirelim. Kendi değerlerimizle kadınlığımızı ölçelim ve yüceltelim. Unutmayalım ki, “Alçalır beşer, kadın sefih olursa