fatih kısaparmak balon baskılı balon Bir okur olarak dert döküyorum (Taha Kıvanç) - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bir okur olarak dert döküyorum (Taha Kıvanç)


Üç mevsim
11-14-2009, 01:28
http://yenisafak.com.tr/resim/site/tahakivanc_b.jpg
Taha Kıvanç - Yeni Şafak
t.kivanc@yenisafak.com.tr (t.kivanc@yenisafak.com.tr)


Bir okur olarak dert döküyorum


Her gün değişmeyen bir sabah mesaim var benim: Kapıma bırakılan 10 kadar gazeteyi okumak... Eskiden gözden geçirdiğim gazetelerin sayısı daha fazlaydı, birkaç yıldır sayıyı 10 ile sınırlı tutuyorum. Tahmin edebileceğiniz üzere önce Yeni Şafak'ı açıp haberleri ve köşeleri okuyorum, sonra diğerlerini... Gazetelerin bana özel bir okunma sırası da var...

Dün bir şeyi fark ettim: Elime aldığım beşinci gazeteden sonra diğerlerine bakma hevesim yok oluveriyor... Neredeyse bir haftadır, ilk beş gazeteyi bitirip altıncıya el atmam gerektiği bir sırada, okuma köşemden kalkıyorum.

İlk altı gün bunu tam fark edememiştim, dün gerçek kafama birdenbire 'dank' ediverdi. İçimden gelmiyor, gazeteleri o noktadan sonra elime almak istemiyorum... “Ötekileri okudum da ne oldu?” duygusunu içimden atamıyorum...

Haberler anlamsız, yorumlar yavan geliyor...

Gazetelerin satış rakamlarında belirgin bir düşüş yaşanmıyor; belli ki, genel okur gazete almaktan vazgeçmiş değil... Neredeyse bedava denilecek düşük bir fiyatla satışa sunulan gazeteler, alsınlar diye okurlara inanılmaz hediyeler sunuyor; bir ara bir gazetede 11 ayrı kupon yayınlanıyordu. Hemen her gazetenin TV kanalı da olduğu için bangır bangır sürdürülen reklâmlarla düşük fiyatlı hediyeli gazetelerin satışı sağlanıyor.

Kalite düşüşü gazetelerde artık saklanamaz bir gerçek haline geldi. Maliyetler arttığı için tasarruf ön plana çıkıyor ve az sayıda insanla gazete hazırlama yaygın bir yöntem haline dönüşüyor. Mevcut kadrolar elinde de kalite düşüyor. Az sayıda insanın çalıştığı gazetelerde özel haber çıkmıyor, normal haberler yeterince işlenemiyor.

Bir de moral bozukluğu var doğal olarak, o da gazetelerin okur gözündeki cazibesini azaltıyor...

Medyada yüzde 45 ağırlık tek bir grubun elinde; aynı grup reklâmların yüzde 65'ine hükmediyor. İşlerin normal gittiği dönemlerde büyük zararlar göze alınabiliyordu; nasıl olsa her daim kârlı yayın organları açığı kapatır diye... Şimdi grubun bazı devlet kurumlarıyla pahalıya mal olacağa benzeyen sorunları var, bu da moral bozucu bir etkiye sahip...

Çok satan gazetelerden birinde yazan dostum, geçenlerde, “Hiç moralim kalmadı; her gün işimi veya alıştığım hayat tarzımı kaybetme endişesinin verdiği moralsizlikle oturup yazı yazmam gerekmiyor mu, bazen tam bir işkenceye dönüyor yazma eylemi” dedi bana... Herhalde çoğu grup yazarı için durum öyle olmalı.

İnternet sitelerinde “Aydın Doğan beş gazetesini Alman Axel Springel Grubu'na satıyor” haberlerini okuyan bana koştu, “Doğru olabilir mi” diye... Hatta birileri “Gazetelerini Almanlara sat” aklını iktidarın verdiğini de iddia etti. Bir kere, böyle bir akıl verilmiş değil... İkinci olarak da, Alman sermayesi kendisini zor durumdan kurtarmaya gönüllü olsa bile, Aydın Bey'in ilk tercihinin Almanlar olacağını sanmam...

İki yıl kadar önce burada seslendirdiğim “Milli Piyango ihalesine Alman firmasıyla girer” tahminime, Aydın Doğan, “Yanılıyorsun” mesajını göndermiş, gerçekten de ortak olarak Alman şirketini değil İtalyan'ı tercih etmişti.
Bu defa, iş varolanları elden çıkartıp küçülmeye kadar varacaksa, bu durumdan da güçlenerek çıkmaya bakacaktır Aydın Bey... Küçülmek her zaman zayıflamak değildir çünkü...

Zor bir dönemden geçiyor Türk medyası gerçekten... Bir büyük grubun devletle sorunları olması diğerlerinin atağa kalkmasını getirirdi eskiden; birinin küçülmesi ötekinin büyümesine yarardı. “Medyadan kimler geldi, kimler geçti?” denilince akla gelen patron isimleri çok; ancak onların çıkardığı ve bugün artık çıkmayan gazetelerin pazar payları süreç içerisinde başkaları tarafından paylaşıldı.

Şimdi olan şu: Bir grup inişte, ama çıkışta olan hiçbir grup veya gazete yok...

Eskiden olsa bugün 'küçük' sayılan gazeteler böyle bir ortamda büyüme trendine girer, ikinci konumda olan birincinin yerini almasına yarayacak hamleler yapardı. Şimdi bakıyorum da, küçük parmağını oynatsa gazetelerini atağa kaldırabilecek patronlar ve gruplar gelişmeleri seyretmeyle yetiniyorlar. “Promosyonsa promosyon, yeni kadroysa kimi isterseniz, yazar takviyesi mi, hay hay...” demesi beklenen patronların kılı kıpırdamıyor.
Sonuçta okurlar, benim gibi 'profesyonel' bir okuru bile bezdiren gazetelere mahkum durumda. Bu durum bir süre daha devam etsin, emin olun, helvamızı karacak adam bulamayacağız.

Durum düzelir ve ben ilk okuduğum birkaç gazeteden sonra pes eder halde olmaktan çıkarsam size de haber veririm.


13 Kasım 2009 Cuma