Sukût-u_Hayal
02-20-2008, 13:52
Absürd konulardan fırsat bulup, bir türlü gerçek gündemimizle yüzleşemiyoruz. Bu hususta en büyük kabahat, maalesef biz medya mensuplarındadır. Zira, medya halkı yönetmez ama yönlendirir. Mahut, bir kısım medyaya bakın; halkı olur-olmaz konularla meşgul edip, germe konularında ellerinden geleni artlarına koymuyorlar!
Demokratik idarelerde medya “dördüncü güç”tür. Bizdeki tuhaflık, bu bir kısım medyanın, kendisini “birinci güç” zannetmesinden ileri gelmektedir. Hatta mahut medya, zaman zaman öyle ileri gider ki; sanırsınız ki, diğer “üç erk”in (yasama-yürütme-yargı) gücü medyaya verilmiştir!
Demokratik yönetimlerde bağımsız medya elbette olacaktır ve elbette iktidarları sorgulayacak ve kamu adına denetleyecektir. Kamu adına bu fonksiyonunu icra ederken, muhalefet gibi de hareket edecektir.
Haddini bilmek!..
Ancak, yine bizdeki gibi; CHP muhalefetinin yıkıcı, karalayıcı ve her şeyi peşinen inkâr edici muhalefeti gibi olmamalıdır. Ama, ne yazık ki; bizde öyle medya kuruluşları vardır ki, CHP muhalefetine bile taş çıkartırlar!
Haddini bilmekten ziyade irfan olamaz... Sorumluluklarımızı yerine getirirken, dikkat etmemiz gereken yegane husus haddini bilmektir.
Bizim demokrasimizin en büyük eksikliği, iktidarları muktedir kılmamaktır! Dolayısıyla, iktidara getirdiğimiz siyasi partinin icraatını kâmil manada göremeyiz. Hele bu parti, CHP’ye ve CHP’nin paralelindeki partilere muhalif ise, yandı gülüm keten helva!
Zira, bu iktidar, evvel emirde CHP’nin karşısında olmakla, âdeta rejimin karşısında imişçesine bir muameleye tabi tutulur! Yani, bu partinin varlığı suçtur; değil ki icraatları!..
Demek oluyor ki, CHP veya yandaşı partilerin karşısında olan partilerin her şeyden önce meşruiyetlerini ispatlama görevleri vardır.
Kantarın topuzu kaçtı!
Sorumsuz medya, işte tam bu kertede devreye giriyor ve iktidar partisinin hemen her önemli icraatını “rejim elden gidiyor!” diye değerlendirip o şekilde lanse ediyor!
Ve, yine tam işte burada bazen (şimdi olduğu gibi) kantarın topuzu kaçırılıyor ve had bilmezlik şahika noktasına çıkıyor.
Son dönemde bu tuhaflıklara öyle bir yenisi eklendi ki, onu tavsife doğrusu kelime bulamıyorum. Birileri şu veya bu şekilde bir yazılı veya görsel medya kuruluşunu ellerine geçirince tek kelime ile küstahlaşıyorlar! İktidarın icraatına katılırsınız veya katılmazsınız. Ama o icraatı vatan satıcılığı gibi gösterip o iktidarın başını yani Başbakan’ını vatan haini olarak ilan edemezsiniz. Buna hiç kimsenin haddi ve hakkı yoktur. Basın hürriyetleri içinde Başbakan’a veya bakanlara alenen küfür etmek ve onları aşağılayıp “hırsız” ve “vatan haini” diye yaftalamak diye bir hak yoktur ve asla olamaz.
Ama, bu ülkede bütün bunlar daniskalarıyla birlikte bal gibi oluyor ve ne RTÜK ve ne de ‘bağımsız Yargı’dan bunlara dur deniyor!
Deniyor da bir şey yapılamıyorsa; çok daha fena!
Bu ne sorumsuzluk, pervazsızlık ve yüzsüzlük!
Fuat Bol ...
Demokratik idarelerde medya “dördüncü güç”tür. Bizdeki tuhaflık, bu bir kısım medyanın, kendisini “birinci güç” zannetmesinden ileri gelmektedir. Hatta mahut medya, zaman zaman öyle ileri gider ki; sanırsınız ki, diğer “üç erk”in (yasama-yürütme-yargı) gücü medyaya verilmiştir!
Demokratik yönetimlerde bağımsız medya elbette olacaktır ve elbette iktidarları sorgulayacak ve kamu adına denetleyecektir. Kamu adına bu fonksiyonunu icra ederken, muhalefet gibi de hareket edecektir.
Haddini bilmek!..
Ancak, yine bizdeki gibi; CHP muhalefetinin yıkıcı, karalayıcı ve her şeyi peşinen inkâr edici muhalefeti gibi olmamalıdır. Ama, ne yazık ki; bizde öyle medya kuruluşları vardır ki, CHP muhalefetine bile taş çıkartırlar!
Haddini bilmekten ziyade irfan olamaz... Sorumluluklarımızı yerine getirirken, dikkat etmemiz gereken yegane husus haddini bilmektir.
Bizim demokrasimizin en büyük eksikliği, iktidarları muktedir kılmamaktır! Dolayısıyla, iktidara getirdiğimiz siyasi partinin icraatını kâmil manada göremeyiz. Hele bu parti, CHP’ye ve CHP’nin paralelindeki partilere muhalif ise, yandı gülüm keten helva!
Zira, bu iktidar, evvel emirde CHP’nin karşısında olmakla, âdeta rejimin karşısında imişçesine bir muameleye tabi tutulur! Yani, bu partinin varlığı suçtur; değil ki icraatları!..
Demek oluyor ki, CHP veya yandaşı partilerin karşısında olan partilerin her şeyden önce meşruiyetlerini ispatlama görevleri vardır.
Kantarın topuzu kaçtı!
Sorumsuz medya, işte tam bu kertede devreye giriyor ve iktidar partisinin hemen her önemli icraatını “rejim elden gidiyor!” diye değerlendirip o şekilde lanse ediyor!
Ve, yine tam işte burada bazen (şimdi olduğu gibi) kantarın topuzu kaçırılıyor ve had bilmezlik şahika noktasına çıkıyor.
Son dönemde bu tuhaflıklara öyle bir yenisi eklendi ki, onu tavsife doğrusu kelime bulamıyorum. Birileri şu veya bu şekilde bir yazılı veya görsel medya kuruluşunu ellerine geçirince tek kelime ile küstahlaşıyorlar! İktidarın icraatına katılırsınız veya katılmazsınız. Ama o icraatı vatan satıcılığı gibi gösterip o iktidarın başını yani Başbakan’ını vatan haini olarak ilan edemezsiniz. Buna hiç kimsenin haddi ve hakkı yoktur. Basın hürriyetleri içinde Başbakan’a veya bakanlara alenen küfür etmek ve onları aşağılayıp “hırsız” ve “vatan haini” diye yaftalamak diye bir hak yoktur ve asla olamaz.
Ama, bu ülkede bütün bunlar daniskalarıyla birlikte bal gibi oluyor ve ne RTÜK ve ne de ‘bağımsız Yargı’dan bunlara dur deniyor!
Deniyor da bir şey yapılamıyorsa; çok daha fena!
Bu ne sorumsuzluk, pervazsızlık ve yüzsüzlük!
Fuat Bol ...