fatih kısaparmak balon baskılı balon Can Ataklı: AKP normal bir parti değil - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Can Ataklı: AKP normal bir parti değil


murat1234
08-23-2008, 16:25
Muhabirlerimiz Başak Günsever ve Pelin Ertürk, Vatan Gazetesi Yazarı Can Ataklı'yla görüştü.

Bu röportaj, aslında AKP'ye ilişkin kararın hemen ardından yapıldı. Ancak bazı teknik sorunlar yüzünden yayımlamakta biraz geç kaldık. Bu yüzden, Can Ataklı'dan özür diliyor, mesleki hoşgörüsüne sığınıyoruz.

AKP’ye yönelik kapatma davasını ve sonucunu konuşalım...

Ben kapatılmasının daha iyi olacağını düşünenlerdendim. Hala da aynı kanıdayım. Ama Başbakan ve AKP’nin en tepesi bile kapatılacağına inanmışken, kapatılmayacağını da biliyordum. Ama kapatmama kararını hata olarak değerlendiriyorum

Peki kapatıldıktan sonraki dönemi nasıl öngörüyordunuz ki?

Kapatıldıktan sonraki dönemin korkutulduğu kadar vahim olmayacağını düşünüyordum. Daha düzgün bir siyasi yapılanma içinde AKP’nin de sisteme uyum sağlayacağı ve çağdaş demokrasiye ayak uyduracak bir yapılanmaya gideceğine inanıyordum. Bence bu fırsat kaçmıştır. Günlük korkuların etkisiyle çok uzun sürecek bir kaos dönemi başlatılmıştır. Bence “AKP’nin kapatılmaması” yüzünden Türkiye demokrasisi zarar bile görecektir.

Hala kapatılması gerektiğini düşünüyorsunuz yani....

Evet, çünkü bu bir anda zafer gösterisine dönüştü ve artık Türkiye artık elindeki bütün filtrelerin, Atatürk ilke ve Devrimlerine ve anayasal düzene, ki; ona geliriz... Yani anayasal düzenden kastım, askerin yaptığı önemli olan anayasanın bu ilk üç maddesi ve ilk bölümüdür. Ondan sonraki bölümler her şartta değişebilir. Asker yapabilir, sivil yapabilir o ayrı. Ama o ilk üç madde yani giriş bölümünde anlatılanların korunması ve kollanmasındaki tüm filtre ve engeller kalkmıştır. AKP bu konuda çok büyük bir zafer kazandığı için, bu hemen “on gün sonra tamam” şeklinde olmaz. Önümüzdeki süreçte biz bu kavgayı çok sert bir şekilde yaşayacağız.

Onun dışında AKP’yi nasıl bir tehdit olarak görüyorsunuz?

Ben AKP’yi normal bir siyasi parti olarak görmüyorum. Burası çağdaş batılı ülkelerdeki ya da demokratik ülkelerdeki gibi bir siyasi parti gibi değil. İçinde manevi duyguların daha ağır bastığı, ilişkilerin bilime ve beşeri sosyal ilişkilere göre değil, inançlara ve bu inançların oluşturduğu bir takım tarikat cinsi yapılanmalara dayandığına inanıyorum, onu görüyorum. Onun içinde normal bir siyaset yapılmıyor. Yani söylemler siyasi gibi gözükebilir. Oradaki tarikatlar, cemaatler, efendim bir takım şeyhler, hocalar bunların isimlerini başka türlü yazdığınız zaman ortaya demokrasi gibi bir şey çıkıyor. Ama demokrasi değil.

Çünkü demokrasinin temel özelliği olan şüphelenme, kuşkulanma, sorgulama, eleştirme, hesap sorma unsurlarının hiç biri bugünkü AKP için geçerli değil. Bunların hepsi sözde. Tehlikede zaten burada. Sözle bunu beyan ettiğiniz zaman ortaya çok parlak bir nutuk çıkabiliyor. Ve kimsede itiraz edemiyor.

Zaten benim anladığım kadarıyla Türkiye’de bu dini siyasete sosyal yapıyı bilimsel ve mantıklı bir şekilde incelemek yerine sloganlar üzerinden gidenler ve kavramların söyleniş biçimlerine bakanlar bu korkuya kapıldılar ya da bu yanılgıya düştüler. Onun için Türkiye sıkıntı çekiyor. Yani ben AKP’nin söylemine normal bir siyasi parti söylemi gibi bakamadığım için bu tavrı alıyorum.

Çünkü gerçekten özellikle tepe yönetimi söylediği hiç bir şeye inanmıyor bana göre. Çünkü hiçbir demokratik anlayışı yok. Hukuk konusundaki düşünceleri çok farklı. Zaman zaman ben gelen tepkilerden de görüyorum.

Cumhurbaşkanı ile başbakanın arabalarına sahte plakalar takarak bir apartman dairesinde buluşmalarını bile “Canım ne var bunda iki arkadaş. Sana ne kardeşim. İster gizli ister açık görüşür” diye değerlendirebilen bu kadar devlet yapısından, hukuk anlayışından, demokrasinin işlevliğinden haberi olmayan bir isim garip bir şekilde demokrasinin sanki ana kaynağıymış, en temsilcisiymiş gibi sunuluyor. Sıkıntıya düşülen bu çünkü buralarda mücadele etmenizde zorlaşıyor. Mücadeleyi yapan AKP tarafı bunu sloganlarla ve klişeleşmiş laflarla yaptığı için itirazda edemiyorsunuz.

Bu kamuoyunu nasıl yaratabildiler? Cumhuriyet tarihinde 5 senedir ilk defa iktidar..

Üst üste yapılan hataların sonucu oldu. Bu Türkiye’nin geldiği nokta. Herkes yaşadığı dönemden bakıyor. Tabi yaşadığımız dönemle bakarsak her şey yanıltıcı olur. Çünkü bugün yaşadığımız olayın kısa bir süre önce, orta vade de ya da çok daha öncesinden bir takım hazırlıkları var. Olan bazı şeyler bugünleri hazırlıyor. Sırf bugünden bakıldığında söylenenler çok parlak ve itiraz edilemez olabilir ancak uygulamaya bakmak lazım. Uygulamada ben AKP'de demokrasiden yana, hukuku hele üstün tuttuklarını hiç görmedim. En basit örnek Anayasa Mahkemesi kararı açıklandığında tamam artık baltalar bilenecek savaş alarmına geçildi diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

AKP’ye biat etmiş bir medya bu başlıklarla çıktı. Bu sondur savaşacağız. Neden? Çünkü AKP kapatılıyor. Şimdi bütün medya organlarına bakıyorum. Neredeyse Anayasa Mahkemesi hukukun kalesi oldu. Çünkü lehine karar çıktı. Buradaki sorun şu; ben olaya şöyle bakıyorum. Demokrasiye bakış bunların hepsini bir kenara bırakalım. Ben bu işi bütün namusumla yapıyorum. Soruyorum sorguluyorum eleştiriyorum ve hesap soruyorum. Ama iş AKP tarafına geçtiği zaman bir bu işi namusuyla ve dürüstlüğü ile yapmıyorlar. Sorgulamıyorlar, eleştirmiyorlar, hele hesap sormaya hiç yanaşmıyorlar. O zaman bu yapı yanlış. Ben de rahatlıkla diyorum ki AKP’nin demokrasi ile alakası yok. Ama demokrasinin bütün kurum ve kuralarını çok iyi bir şekilde kullanıp, bunu da çok güzel bir halkla ilişkiler çalışmasıyla herkese anlatıyor.

Gelelim dünyada son yılların durumuna… Dünyada son yıllarda yapı değişti. Ve bunların dağıtılması çok gelişti. Burada bir tek şey var. Sorunun çözümü bu partinin zihniyetinde çağdaşlık yok. Yoksulluk var, yoksulluğun nedenleri araştırılmıyor. Yoksulluğa direk müdahale etmek istiyorlar. Ne yapıyorlar? Yardım yapıyorlar. Eve pirinç, şeker, yağ gidiyor. Kömür gidiyor. Hatta hatta evin bir takım ihtiyaçları karşılanıyor. İstanbul teşkilatından ben biliyorum.

Pek çok partilinin böyle bir takım yoksul semtlere gidip kapı onarımından buzdolabı tamirine, şofben düzeltmekten bahçeye çiçek ekmeye kadar bir takım yardımlar yaptıklarını biliyorum. Bu ilk göründüğünde çok şirin. Çok iyi niyetli harika bir şey. Ama siz bunu devlet politikası haline getirirseniz. İşte sakınca orda başlıyor. Bugün bir takım dernekler bazen sosyetik diye alay ettiğimiz yoksulları koruma derneği gibi şeylerle asgari hayatlarına devam etmeleri için bir yardımlaşma yolu bulunabilir. Ama siz bunu devlet politikası haline getirirseniz, o zaman bunun başka bir anlamı olur.

Bu halkı fakirleştirmek, sonra yardımlarla kendisine bağlamak daha sonra da oy almak. Ve ben bunu dolaşan bir insan olduğum için, Türkiye’nin pek çok yerinde görüyorum.

İnsanlar çalışmak yerine yoksul ve gelirli olup yani işsiz ve devlet yardımlarıyla, işte belediyeler üzerinden yapılan yardımlarla ayakta durup arada yaptıkları kimi yasa dışı ya da vergisiz işlerle daha rahat yaşayacaklarını gördüler.

Yolsuzlukların aslında belediyelerle çok ilgisi var.

Çok enteresan bir düzenleme yaptılar. Bir sistem kuruldu ve bununla aslında belediyeleri devre dışı bıraktılar. Gıda dağıtımında her şeyi belediyeler organize ediyor fakat sivil toplum kuruluşu görünümlü yan teşkilatlarla halka bunları dağıtıyorlar. Şimdi halkın bizim şu anda konuştuklarımızı konuşmaya ihtiyacı yok. Öyle bir derdi ve talebi yok. Günlük yaşantısına bakıyor. Ve insanlara eğer siz hak etmedikleri alın teri dökmeden bir şeyler sunmaya başlarsanız bu onları tembelliğe iter. Bu insan doğasının en önemli özelliklerinden biridir.

İmkanlar ne kadar geliştiriliyor ve bunların bedeli ödenmiyorsa siz o kadar bağımlı hale gelirsiniz ve onları yok sayamazsınız. Az önce söylediğim gibi Anadolu’nun pek çok yerinde insanlar çalışmak yerine, iş bulamamak ayrı iş arama temposuna girmediğini anlatmaya çalışıyorum.

Van’da, Gaziantep’te, Adana’da, İskenderun’da ve en son Bingöl’de gördüm. Çünkü hep bunları soruyor ve hep bu cevapları alıyorum. İş arama telaşları bitmiş. Van’daki adam bana diyor ki “Burada bir tek yem fabrikası var. Girersem bana 600–700 YTL maaş ödeyecekler. Ama şu anda benim 3 çocuğum var. Karıma yapılan çocuk yardımı, bana yapılan işsizlik yardımı ve evime gönderilen erzaklarla beraber toplandığın zaman 900 YTL yapıyor.

Bu da ekonomik bir sıkıntı yarattı diyebiliriz...

Bunun dışında tam sınır ili oldukları için tam söylememekle beraber bir iki kaçak iş yapıp 1000 dolar, 2000 dolar cebine attığında ya da kahvenin oraya takılıp da üç beş iş yaptığı zaman 1000 YTL’nin üzerine çıkan bir gelir var. Bu ona yetiyor.

Çünkü bir takım kaygıları yok. Gazete, kitap okumuyor. Tiyatroya, sinemaya gitmiyor. Tatil ihtiyacını hissetmiyor. Evine sadece video alıyor. Uydu anten alıyor. Film seyredeyim diye alıyor ama gece yarısında seks kanallarını seyretmek için alıyor. Ya da işte filmleri dizileri seyrediyor. Onun dışında da bir şey olmayınca gayet normal gibi geliyor.

Akşam eve yemeğe davet edebiliyor mesela ben Van’da böyle bir şey gördüm. O gün kuru fasulye ile pirinç gelmiş, akşam da komşuları yemeğe çağırmışlar. Bu tür sosyal şeye bile giriyor. Şimdi bu hale getirdiğiniz zaman. E ben buradan alınan oyu milli irade olarak hatta halkın gerçekten bir siyasi partiyi desteklemesi olarak algılayamıyorum.

O zaman oy kullanmanın veya siyasi mücadele yapmanın anlamı kalmıyor. Bugün maalesef siyasette yeni oluşumlarda bile bir numara “Sende çalış şeklinde, AKP gibi çalış” şeklinde bir eylem. AKP nasıl ev ev dolaşıyor. Sizde bunu yapın. Hayır bunu yapamazsınız.

Bunun denme nedeni bu örgütlenme biçimini yıpratmak için olabilir mi?

Ama onu da yapamazsınız. Muhalefet bunu söylediği zamanda insanların büyük tepkisi oluyor. Çünkü “Bir kilo pirinç gözüne mi battı?” diyor. Ben bunla bizzat karşılaştım. Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı bana bunu pat diye söyledi. Can bey dedi “Tabi sizin tuzunuz kuru” dedi. Şimdi ben bu demagojiyle nasıl mücadele edeyim. Onun için işte kapatma derken belki bunları sıfırlamak. Bir dönem sıkıntı çekilebilir ama ben Anadolu’da yaşayan milyonlarca insanımı işe itemiyorum. İş bulamıyorum diye değil, adam çalışmak istemiyor.

Bana bunu anlatanlar bir kişiye iki kişiye dayanmıyor. Epey gözlem yaptım ben. Belki başka iş imkânı iyi bir şekilde bulsalar yapacaklar. Ama iş aramıyorlar. Ki zaten iş yok. Hiç kimse bir şey yapamıyor. Beyinsel olarak artık bir iş bulayım derdinde değil. İktidar olmanın koşulu İstihdam kuracaksınız Türkiye’nin bir numaralı sorunu bu. Ve bunu ekonomiye rantabl biçimde sokacaksınız. Yoksa iş kurmak çok kolay.

Yol yapıyorum, makine kullanmayacağım herkes kazma ile çalışacak dersiniz 10 bin kişi çalıştırırsınız. 500 kişi çalıştıracağınıza. İstihdam edecek ve üretime girecek, ondan siz tekrar para kazanacaksınız.

Bunu yaratmayıp bunun yerine en kolayı seçelim ve devlet imkânlarıyla yapmaya çalışmak ve bunu yaparken de devleti zarara uğratarak yapmak. Gıda bankaları dediğimiz sistemde devlet açık bir şekilde zarara uğratılıyor. Nereden uğruyor? Vergi ve KDV’den. Çünkü gıda bankasına yapılan bütün yardımlar vergiden düşülüyor ve KDV’si ödenmiyor. O zaman birçok şirketin elde kalmış stokları, son kullanma tarihi geçmiş ürünleri hızla eritme ve bu işin kaymağını yeme, çünkü iktidara karşı çok güçlü hale geliyorsunuz bunu yaparak.

İktidar diyor ki; kardeşim bize 10 bin ton pirinç verdi, şeker verdi adam diyor. Çünkü onların o oy alma sistemine bir yardımda bulunmuş oluyorsunuz. KDV ödemiyorlar, vergiden düşüyorlar, üstelik bunu maliyetlerine de yansıtıyorlar. Öbür taraftan da başka işlerini hükümete karşıda daha cazip hale geldikleri için başka işlerden de kotarıyorlar. Alan, satan memnun oluyor yani. Aradaki halkada diyorsunuz ki sen karışma, fakirsin ama bu sefer bir baban var. Eskiden de fakirdin kimse sana dönüp bakmıyordu. Şimdi ben bakıyorum. Buradan oy alıyor.

Şimdi bunu diğer partilere önermek cinayet. Yani bugün CHP niye yapmıyor? Bir bilimsel olarak, sosyal olarak demokrasi ve hukuk açısından bunu yapmamak gerekiyor. İki bu imkânları devletin bütün gücünü elinde tutan iktidarlar becerebilir. Bugün CHP nerden bulacak. Her hafta içinde 2 kg pirinci, 2 kg nohutu, bulguru, yağı hatta eti olan koliler hazırlasın mümkün mü? Ancak çok lokal yapar.

Bakırköy ilçesinde birkaç zengin adam vardır. Şimdi ramazan geliyor. Ramazan çadırı yapıyorlar, 30 gün yemek dağıtıyorlar parası ancak yetiyor. Onu sürdüremezsiniz ki. Yani insan kendi evine bile her ay düzenli bir şekilde şu alıcam derse maliyete bakıyorsunuz olmaz. Kuşkularım o yüzdendi o yüzden hep karşı çıktım. Kapanması bu açıdan iyi olacaktı. Yeni kurulacak olan oluşumlar, AKP’nin de yön değiştirmesi sadaka ekonomisini, fakirleştirip oya bağlı hale getirme ekonomisini terk ederdi. 2-3 yıl ülke sıkıntı çekerdi, biraz siyasi çalkantı olurdu, ama rayına otururdu. Bundan sonra rayına oturması bana çok daha zor görünüyor. kaynak:can ataklı

Necip Fazıl
08-26-2008, 18:11
SAYIN CAN ATAKLI HERŞEYİ ORATAYA KOYMUS ALLAHLA KANDIRANLRIN PARTİSİ




itler bu foruma giremez bilmiyormusun sen >:( >:(