Ak_Kelebek
04-26-2008, 10:09
CHP'nin kuruluş tarihi, oldukça tartışmalıdır. Daha doğrusu; farklı "kalem erbabı", CHP'yi farklı günlerde kurarlar. Fakat bunların, hiçbir kusuru yoktur.
Zira, CHP'nin kuruluşu, farklı aşamalardan geçmiştir ve bunların her biri, farklı bir kuruluş tarihi sayılabilir. Nitekim sayılmaktadır. İlk olarak, 9 Eylül 1923 tarihini görüyoruz. O gün Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Grubu'nun milletvekilleri, "Halk Fırkası" nın tüzüğünü kabul edeceklerdir. Bundan iki gün sonra, 11 Eylül 1923'te; Mustafa Kemal, Halk Fırkası genel başkanlığına seçilecektir. Bundan bir buçuk ay sonra; 23 Ekim1923'te, Halk Fırkası'nın resmen kuruluşu için, İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verilecektir.
20 Kasım 1923'te, bir gelişme daha yaşanacak ve İsmet Paşa'nın bir genelgesi ile, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti Şubeleri, Halk Fırkası kuruluna dönüşecek ve kurul üyeleri, fırka yöneticisi olacaktır. Fakat gelişmeler burada noktalanmamaktadır. 1924 sonlarında kurulacağı anlaşılan, (ve 17 Kasım 1924'te kurulan), partinin adında "cumhuriyet" sözcüğü geçtiği için, (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası); Halk Fırkası'nın adına da, "cumhuriyet" sözcüğü eklenerek, Cumhuriyet Halk Fırkası, oluşturulacaktır. Ve nihayet, partinin adı, 1935 kurultayında, "Cumhuriyet Halk Partisi" olarak belirlenecektir.
CHP'nin tarihi, Cumhuriyetimizin tarihine paralel gitmiştir. 1927'de Atatürk'ün ünlü "Söylev"ini okuduğu kurultay, ilk toplanan kurultay olmasına karşın; adlandırılması, "İkinci kurultay" olmuştur. İlk kurultay, Sivas Kongresi olarak kabul edilmiştir. 1927 Kurultayı'nda, söylevin okunmasının yanı sıra yaşanan bir başka önemli gelişme; "cumhuriyetçilik", "ulusçuluk" ve "halkçılık" ilkelerinin, partinin temel ilkeleri olarak kabulüdür. 1931 Kurultayı'nda, bu üç ilkeye; "laiklik", "inkılapçılık" ve "devletçilik" eklenmiş ve böylece, CHP'nin "Altı ok"u ortaya çıkmıştır. Partinin adının, "fırka"dan, "parti"ye dönüştürüldüğü 1935 Kurultayı'nda, CHP devletle bütünleştirildi.
Partinin ve hükümet örgütlerinin, birbirlerini tamamladıkları kabul edildi. Bu anlayış doğrultusunda; içişleri bakanı, parti genel sekreteri; valiler de, partinin il başkanı oldular. Partinin altı temel ilkesi, (altı oku); 1937'de, Anayasa'ya alınarak, devletin temel ilkeleri şekline dönüştürüldü. CHP, 12 Eylül darbesinden sonra, diğer siyasal partiler gibi kapatıldı. Cumhuriyet tarihimizin önemli belgeleri olan kimi evrakının, kağıt hamuru yapılmak üzere, İzmit Kağıt Fabrikası'na gönderildiği söylenir. Ama bunu doğrulayan, pek olmadı... 16 Ekim 1981'den, Haziran 1992'ye dek kapalı kalan CHP; daha sonra, Haziran 1992'de tekrar açılarak, siyaset sahnesine çıktı.
Bugün, CHP ile ilgili, çok konuşuluyor. Ben de konuşuyor ve bazen sert biçimlerde eleştiriyorum. Acaba, ne derece adilim? Benim en önemli eleştirim, CHP örgütünde demokrasi olmaması ve ileri düzeydeki "keyfilik". Canlarının istediği örgütü görevden alıyor, örgütle istedikleri gibi oynuyorlar. Hele, kurultayda genel başkanlık adayı olmak için, kurultay üyelerinin yüzde yirmisinin imzalarının aranması, komediden de ötesi...
Peki diğer partilerin durumu, daha mı demokratik? Hangi parti, adaylarını önseçimle belirliyor? Hangi parti örgütünün sesini duyuyor ve dinliyor. Geçtiğimiz yıl; cumhurbaşkanlığı için, Sayın Abdullah Gül'ün adının açıklanış sürecini anımsayın. Kimin aday olarak açıklanacağını, Sayın Erdoğan dışında kaç kişi biliyordu? Diğer partilerdeki durum, farklı mı?
Baykal'ın CHP'nin oylarını artıramadığından şikayet ediyoruz. Ve bu şikayet, elbette haklı bir şikayet. Ancak Ecevit sonrasında CHP, hiçbir zaman yüksek oy toplayamadı ki... Sorun, CHP'nin yüzde 20'lerde dolaşması değil; AKP'nin, tek başına yüksek oy toplaması. Merkez ve merkez sağ'ın silindiği seçim ortamlarında; merkez sol, (artık ne kadar sol'sa), ne yapabilirdi? Bu kurultayda Baykal'ı devirebilirler mi? Pek sanmıyorum. Ama sonuç ne olursa olsun, memnun olacağım. Belki, fazladan bir kıpırdanma gelebilir...
Toktamış Ateş
Bugün
Zira, CHP'nin kuruluşu, farklı aşamalardan geçmiştir ve bunların her biri, farklı bir kuruluş tarihi sayılabilir. Nitekim sayılmaktadır. İlk olarak, 9 Eylül 1923 tarihini görüyoruz. O gün Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Grubu'nun milletvekilleri, "Halk Fırkası" nın tüzüğünü kabul edeceklerdir. Bundan iki gün sonra, 11 Eylül 1923'te; Mustafa Kemal, Halk Fırkası genel başkanlığına seçilecektir. Bundan bir buçuk ay sonra; 23 Ekim1923'te, Halk Fırkası'nın resmen kuruluşu için, İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verilecektir.
20 Kasım 1923'te, bir gelişme daha yaşanacak ve İsmet Paşa'nın bir genelgesi ile, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti Şubeleri, Halk Fırkası kuruluna dönüşecek ve kurul üyeleri, fırka yöneticisi olacaktır. Fakat gelişmeler burada noktalanmamaktadır. 1924 sonlarında kurulacağı anlaşılan, (ve 17 Kasım 1924'te kurulan), partinin adında "cumhuriyet" sözcüğü geçtiği için, (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası); Halk Fırkası'nın adına da, "cumhuriyet" sözcüğü eklenerek, Cumhuriyet Halk Fırkası, oluşturulacaktır. Ve nihayet, partinin adı, 1935 kurultayında, "Cumhuriyet Halk Partisi" olarak belirlenecektir.
CHP'nin tarihi, Cumhuriyetimizin tarihine paralel gitmiştir. 1927'de Atatürk'ün ünlü "Söylev"ini okuduğu kurultay, ilk toplanan kurultay olmasına karşın; adlandırılması, "İkinci kurultay" olmuştur. İlk kurultay, Sivas Kongresi olarak kabul edilmiştir. 1927 Kurultayı'nda, söylevin okunmasının yanı sıra yaşanan bir başka önemli gelişme; "cumhuriyetçilik", "ulusçuluk" ve "halkçılık" ilkelerinin, partinin temel ilkeleri olarak kabulüdür. 1931 Kurultayı'nda, bu üç ilkeye; "laiklik", "inkılapçılık" ve "devletçilik" eklenmiş ve böylece, CHP'nin "Altı ok"u ortaya çıkmıştır. Partinin adının, "fırka"dan, "parti"ye dönüştürüldüğü 1935 Kurultayı'nda, CHP devletle bütünleştirildi.
Partinin ve hükümet örgütlerinin, birbirlerini tamamladıkları kabul edildi. Bu anlayış doğrultusunda; içişleri bakanı, parti genel sekreteri; valiler de, partinin il başkanı oldular. Partinin altı temel ilkesi, (altı oku); 1937'de, Anayasa'ya alınarak, devletin temel ilkeleri şekline dönüştürüldü. CHP, 12 Eylül darbesinden sonra, diğer siyasal partiler gibi kapatıldı. Cumhuriyet tarihimizin önemli belgeleri olan kimi evrakının, kağıt hamuru yapılmak üzere, İzmit Kağıt Fabrikası'na gönderildiği söylenir. Ama bunu doğrulayan, pek olmadı... 16 Ekim 1981'den, Haziran 1992'ye dek kapalı kalan CHP; daha sonra, Haziran 1992'de tekrar açılarak, siyaset sahnesine çıktı.
Bugün, CHP ile ilgili, çok konuşuluyor. Ben de konuşuyor ve bazen sert biçimlerde eleştiriyorum. Acaba, ne derece adilim? Benim en önemli eleştirim, CHP örgütünde demokrasi olmaması ve ileri düzeydeki "keyfilik". Canlarının istediği örgütü görevden alıyor, örgütle istedikleri gibi oynuyorlar. Hele, kurultayda genel başkanlık adayı olmak için, kurultay üyelerinin yüzde yirmisinin imzalarının aranması, komediden de ötesi...
Peki diğer partilerin durumu, daha mı demokratik? Hangi parti, adaylarını önseçimle belirliyor? Hangi parti örgütünün sesini duyuyor ve dinliyor. Geçtiğimiz yıl; cumhurbaşkanlığı için, Sayın Abdullah Gül'ün adının açıklanış sürecini anımsayın. Kimin aday olarak açıklanacağını, Sayın Erdoğan dışında kaç kişi biliyordu? Diğer partilerdeki durum, farklı mı?
Baykal'ın CHP'nin oylarını artıramadığından şikayet ediyoruz. Ve bu şikayet, elbette haklı bir şikayet. Ancak Ecevit sonrasında CHP, hiçbir zaman yüksek oy toplayamadı ki... Sorun, CHP'nin yüzde 20'lerde dolaşması değil; AKP'nin, tek başına yüksek oy toplaması. Merkez ve merkez sağ'ın silindiği seçim ortamlarında; merkez sol, (artık ne kadar sol'sa), ne yapabilirdi? Bu kurultayda Baykal'ı devirebilirler mi? Pek sanmıyorum. Ama sonuç ne olursa olsun, memnun olacağım. Belki, fazladan bir kıpırdanma gelebilir...
Toktamış Ateş
Bugün