Necip Fazıl
05-15-2009, 05:04
Biliyor musunuz bilmiyorum ama yarın Demokrat Parti'nin kongresi var..
(Ama şunu bildiğinizi biliyorum.. Adına sağ denilen partiler "kongre", adına sol denilen partiler ise "kurultay" diyor. Bir de parti yönetimi vardır; örneğin Ak Parti'nin yönetim kuruluna "Mekayeke" yani Merkez Karar Yönetim Kurulu; Demokrat Parti'nin yönetimin kuruluna "GİK" yani Genel İdare Kurulu; CHP'nin yönetim kuruluna ise Parti Meclisi deniliyor..)
Evet işte yarınki kongreye üç önemli isim genel başkan adayı olarak çıkıyor.. Bunlar mevcut başkan Süleyman Soylu ile Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Ali Bayar..
Hatırlayınız; yılın mart ayında yapılan genel seçimlerde partinin anketlerdeki ismi "Diğer" sözcüğünün içinde geçiyordu..
(Sanıyorum bu "diğer" sözcüğünün D harfi Demokrat Parti'yi; İ harfi İşçi Partisi'ni; E harfi ise Emek Partisi'ni işaret ediyordu! (Bu Diğer'deki diğerlerini çıkaramadım..)
İşte bu atmosfer içinde bu partiye "ölü" muamelesi yapılıyordu.. Oysa ölü olmadığı, sadece "komada" olduğu anlaşıldı.. Komada olduğu ise, seçimlerde "ayağa kalkmasıyla" ortaya çıktı..
Peki parti "koşmaya" başlamış mıydı? Hayır.. Bırakınız koşmayı, henüz "yürümeye" bile başlamamıştı.. Fakat tüm bunlar Soylu'nun başarısız olduğunun kanıtı elbette değildi.
İşte ayağa kalkan bu partinin başına geçmek için aday olanlardan biri de demokrasi kavramını "ayağa düşüren"; alengirli mevzular söz konusu olduğunda lafı lastik gibi çekiştirerek "ayak yapmayı" marifet sadedinden gören Hüsamettin Cindoruk..
O Cindoruk ki, kendisini Yaşar Nuri Öztürk ve Yaşar Okuyan bile kurtaramamıştı!
"Kardeşim imalı bir şekilde yazma, yazacaksan tıpkı Yaşar Nuri Öztürk gibi çıplak bir şekilde uyarıcı yazılar yaz.." demeyiniz..
Ama dediğinizi varsayarak, ne demek istediğimi yazayım..
Cindoruk bugün hangi partiye aday oluyor? Demokrat Parti'ye değil mi? Peki DP'nin halefi olan DYP, Refah Partisi ile koalisyon ortağı olduğu o meşum 28 Şubat sürecinde kimler tarafından baltalandı?
10 gün içinde Demirel, asker ve büyük medya grubu vasıtasıyla DYP'den 40'a yakın milletvekillinin "kopartılarak" kurulan Demokrat Türkiye Partisi tarafından değil mi?
Hah, işte işin mim noktası tam da burasıdır.. Kurulan partinin başına Hüsamettin Cindoruk gelmiş ve transfer edilen bu milletvekillerinden dolayı koalisyonun bozulması sağlanarak Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında yeni bir koalisyonun "peydahlanmasına" zemin hazırlanmıştı.
İşte 1997 yılında kurulan bu DTP iki yıl sonra yapılan seçimlerde yüzde kaç oy almıştı?
Yüzde 0.58, yani binde 58..
Başında kim vardı? Bugün Demokrat Parti'yi şahlandıracağını iddia eden Hüsamettin Cindoruk vardı..
Şimdi kronolojiyi takip edelim: 1999'daki hezimetten sonra Cindoruk istifa ediyor ve partinin başına İsmet Sezgin geçiyor.. 2002'de yeni bir hezimet yaşanıyor ve Sezgin de istifa ediyor..
Partinin başına 2002'de bu kez, yarınki adaylardan biri olan Mehmet Ali Bayar geçiyor.. 2004'te o da ayrılıyor ve bu kez Yaşar Okuyan geliyor..
2005'te partinin adı değiştirilip Hürriyet ve Değişim Partisi (Hür Parti) oluyor.. Parti mademki "değişimcilikte hürüz" diyerek Yaşar Nuri Öztürk'ün genel başkanlığını yaptığı Halkın Yükselişi Partisi'ne iltihak ediyor..
Yani Yaşarlardan biri diğer Yaşar'a "Bu parti nasıl yaşar?" demiş ve "Bu parti yaşar Yaşar" cevabını alarak partiye katılımı sağlamış oluyordu!
Konuyla ilgisi olmayan lüzumsuz bir ek: Dün gazetelerde okudum.. Bir eşcinsel hakem, kendisine hakimlik görevi verilmediği iddiasıyla AİHM'ne müracaat etmiş.. Merak ettiğim husus şu oldu.. Diyelim ki anılan hakeme görev tevdi edildi ve Gay İdman Yurdu ile Aykırı Cinsel Kimlik Gücü arasında oynanan bir "derbi" maçına çıktı.. (Gerçi bu maça "derbi" denilemez.. Zira derbi denilince akla Ali Desidoro ve "maço erkegler" geliyor! )
Bu maçta diyelim ki hakem yanlış bir "düdük" çaldı ve stattaki bir "yandaş", hakeme hitaben "İ... hakem" diye bağırdı. Bu durumda hakem, seyircinin bu lafına seyirci kalmayıp tazminat davası açsa ve bu davayı kaybetse bu hakem yine AİHM'e gider miydi?!
(Ama şunu bildiğinizi biliyorum.. Adına sağ denilen partiler "kongre", adına sol denilen partiler ise "kurultay" diyor. Bir de parti yönetimi vardır; örneğin Ak Parti'nin yönetim kuruluna "Mekayeke" yani Merkez Karar Yönetim Kurulu; Demokrat Parti'nin yönetimin kuruluna "GİK" yani Genel İdare Kurulu; CHP'nin yönetim kuruluna ise Parti Meclisi deniliyor..)
Evet işte yarınki kongreye üç önemli isim genel başkan adayı olarak çıkıyor.. Bunlar mevcut başkan Süleyman Soylu ile Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Ali Bayar..
Hatırlayınız; yılın mart ayında yapılan genel seçimlerde partinin anketlerdeki ismi "Diğer" sözcüğünün içinde geçiyordu..
(Sanıyorum bu "diğer" sözcüğünün D harfi Demokrat Parti'yi; İ harfi İşçi Partisi'ni; E harfi ise Emek Partisi'ni işaret ediyordu! (Bu Diğer'deki diğerlerini çıkaramadım..)
İşte bu atmosfer içinde bu partiye "ölü" muamelesi yapılıyordu.. Oysa ölü olmadığı, sadece "komada" olduğu anlaşıldı.. Komada olduğu ise, seçimlerde "ayağa kalkmasıyla" ortaya çıktı..
Peki parti "koşmaya" başlamış mıydı? Hayır.. Bırakınız koşmayı, henüz "yürümeye" bile başlamamıştı.. Fakat tüm bunlar Soylu'nun başarısız olduğunun kanıtı elbette değildi.
İşte ayağa kalkan bu partinin başına geçmek için aday olanlardan biri de demokrasi kavramını "ayağa düşüren"; alengirli mevzular söz konusu olduğunda lafı lastik gibi çekiştirerek "ayak yapmayı" marifet sadedinden gören Hüsamettin Cindoruk..
O Cindoruk ki, kendisini Yaşar Nuri Öztürk ve Yaşar Okuyan bile kurtaramamıştı!
"Kardeşim imalı bir şekilde yazma, yazacaksan tıpkı Yaşar Nuri Öztürk gibi çıplak bir şekilde uyarıcı yazılar yaz.." demeyiniz..
Ama dediğinizi varsayarak, ne demek istediğimi yazayım..
Cindoruk bugün hangi partiye aday oluyor? Demokrat Parti'ye değil mi? Peki DP'nin halefi olan DYP, Refah Partisi ile koalisyon ortağı olduğu o meşum 28 Şubat sürecinde kimler tarafından baltalandı?
10 gün içinde Demirel, asker ve büyük medya grubu vasıtasıyla DYP'den 40'a yakın milletvekillinin "kopartılarak" kurulan Demokrat Türkiye Partisi tarafından değil mi?
Hah, işte işin mim noktası tam da burasıdır.. Kurulan partinin başına Hüsamettin Cindoruk gelmiş ve transfer edilen bu milletvekillerinden dolayı koalisyonun bozulması sağlanarak Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında yeni bir koalisyonun "peydahlanmasına" zemin hazırlanmıştı.
İşte 1997 yılında kurulan bu DTP iki yıl sonra yapılan seçimlerde yüzde kaç oy almıştı?
Yüzde 0.58, yani binde 58..
Başında kim vardı? Bugün Demokrat Parti'yi şahlandıracağını iddia eden Hüsamettin Cindoruk vardı..
Şimdi kronolojiyi takip edelim: 1999'daki hezimetten sonra Cindoruk istifa ediyor ve partinin başına İsmet Sezgin geçiyor.. 2002'de yeni bir hezimet yaşanıyor ve Sezgin de istifa ediyor..
Partinin başına 2002'de bu kez, yarınki adaylardan biri olan Mehmet Ali Bayar geçiyor.. 2004'te o da ayrılıyor ve bu kez Yaşar Okuyan geliyor..
2005'te partinin adı değiştirilip Hürriyet ve Değişim Partisi (Hür Parti) oluyor.. Parti mademki "değişimcilikte hürüz" diyerek Yaşar Nuri Öztürk'ün genel başkanlığını yaptığı Halkın Yükselişi Partisi'ne iltihak ediyor..
Yani Yaşarlardan biri diğer Yaşar'a "Bu parti nasıl yaşar?" demiş ve "Bu parti yaşar Yaşar" cevabını alarak partiye katılımı sağlamış oluyordu!
Konuyla ilgisi olmayan lüzumsuz bir ek: Dün gazetelerde okudum.. Bir eşcinsel hakem, kendisine hakimlik görevi verilmediği iddiasıyla AİHM'ne müracaat etmiş.. Merak ettiğim husus şu oldu.. Diyelim ki anılan hakeme görev tevdi edildi ve Gay İdman Yurdu ile Aykırı Cinsel Kimlik Gücü arasında oynanan bir "derbi" maçına çıktı.. (Gerçi bu maça "derbi" denilemez.. Zira derbi denilince akla Ali Desidoro ve "maço erkegler" geliyor! )
Bu maçta diyelim ki hakem yanlış bir "düdük" çaldı ve stattaki bir "yandaş", hakeme hitaben "İ... hakem" diye bağırdı. Bu durumda hakem, seyircinin bu lafına seyirci kalmayıp tazminat davası açsa ve bu davayı kaybetse bu hakem yine AİHM'e gider miydi?!