Benide_Kapatın
08-07-2007, 02:50
DTP ekolünün TBMM’deki ikinci tecrübesinin nasıl olacağı merak konusu. Malum birinci tecrübe nahoş bir şekilde bitmişti.
Kürtçe yemin, terör örgütünü sembolize eden renklerle salona girme gibi militanca tavır ve davranışlar bir umudun başladığı gibi bitmesine sebep olmuştu.
Kendilerine uzatılan zeytin dalını adeta kırmış, bugün on küsur yıllık bir süreçte hep o militanca tavır ve davranışların gölgesini taşımışlardır.
Bugün parti içindeki bir ekol Aysel Tuğluk gibi daha dikkatli demeçler vermek yerine Leyla Zana gibi hala aynı militanca tavır içinde görünmektedirler.
Türkiye malum terör örgütünün ilk eyleminden itibaren geçen 23 sene içinde çok şeyini kaybetti. Zana gibi düşünenlere göre, yapılan eylemlerle bazı kazanımlar elde edildi. Yani terör tarzı mücadele olmasa bunlar elde edilemeyecekti demeye getiriyorlar.
Bu düşüncedekiler dünyayı okuyamayan, mağaralarda üretilen fikirlerle bir şeyler elde etmeye çalışan ve devrini tamamlamış bir kol. Hala Marksist düşüncenin dar kalıpları içerisinde, insanları korkutarak korku düzeni kurup bundan nemalanmaya çalışan bir güruh.
Başlarını kaldırıp dünyaya bir baksalar neler kaybettiklerini, daha doğrusu ülkemize ve insanımıza neler kaybettirdiklerini göreceklerdir. Belki de görüyorlardır ama görevleri budur: Ülkemize ve ülkemiz insanına ayak bağı olmak. Ya da sözüm ona adına mücadele ettikleri “Kürt halkına”.
Geçen çeyrek asırda dünya değişti. Komünist düzenler yıkıldı; devletler yeni siyasi, ekonomik, sosyal, askeri yeniden yapılanmaya gitti ama bize bir terör prangası taktılar. Her türlü değişim ve gelişimin önünde bu terör örgütünün gölgesini gördük.
Özgürlükleri genişletemedik, ekonomik atılımları gerçekleştiremedik, kaynaklarımız heba oldu. Siyasi hamlelerin üzerinde hep o şer gücün etkisi vardı. Ülkeyi hareket edemez halde bıraktı. Okulların öğretmensiz, hastanelerin doktorsuz kalmasına sebep oldu.
Sonuçta zararı tüm ülke insanı ama özellikle de doğu ve güneydoğuda yaşayan halkımız gördü.
DTP yöneticileri bir karar aşamasındadırlar. Ya “küçük olsun benim olsun” dar siyasetine saplanacaklar, kendi ömürleriyle beraber yok olup gidecekler ya da tüm Türkiye’de herkesi kucaklayan tek başına iktidar olma ufkuyla hareket edeceklerdir.
Son seçim sonuçları Türkiye’de iki çeşit parti olduğunu gösterdi. Birisi tüm ülke sathındaki insanlarla aynı dili konuşabilen AKP; diğeri ise bölgesel dil kullanan (dil dıştan kapsayıcı gibi ama içerik değil) ve bazı bölgelerde güçlü bazılarında hiç olmayan bölgesel partiler, yani diğerleri (CHP, MHP, DTP). DTP ikinci gruptaki diğer partilerin bu anlayışlarını devam ettirmeleri halinde akıllı politikalarla ana muhalefet veya iktidar şansını yakalayabilir.
Yeni dönemde DTP’den neler bekliyoruz.
Terör örgütüyle bağ şüphesini izale edici politikalarını halka anlatmalı ve ilişkileri olmadığını net bir dille ifade etmelidirler. Şiddeti kesin bir dille reddetmelidirler.
Halkın %95-96’sının aleyhte olduğu söylemlerini gözden geçirmelidirler.
Vatandaşların %95-96’sının hassas olduğu konularda bırakın eylemi söz söylerken bile dikkatli davranmalıdırlar.
“Barış, kardeşlik” söylemlerinde samimi olmalıdırlar. Elde silahla, sopayla barış kardeşlik türküsü söylemek işe yaramaz.
Mikro milliyetçilik görüntüsünü ortadan kaldırmalıdırlar. Söylemlerindeki kavramlar tüm ülke adına olmalı, tüm vatandaşları kucaklamalıdır. Mesela “benim insanım” derken sadece Kürtleri kastetmek ne derece kucaklayıcı olabilir?
Ajite edici, provokatif üsluptan kaçınmalıdırlar. dile, sembollere dikkat edilmelidir.
Dünyadaki ve Türkiye’deki sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeleri iyi gözlemlemeliler. Son çeyrek asırda aile hayatından dünyaya bakışa insanımızda çok değişiklikler oldu. Terör örgütünde bile değişim kaçınılmazdır. 15 yaşında örgüte katılanlar bugün 40 yaşındalar. Yazık değil mi gençlerimize? Ülke ve dünyanın gelişimine katkıda bulunmak yerine ölüm makinelerine dönüştürülmelerinin hesabını kim verecek? Dağlarda çürütülmenin hesabını kim verecek? Dağdaki teröristlerle ilişki kurabiliyorlarsa onların da artık ebediyen silahı ellerine almamalarını temine çalışmalıdırlar.
Yoksa, sertlik yanlısı, terör örgütüne bağlı bir DTP damarı, bırakın Türkiye’yi Ortadoğu’nun bile ayak bağı olmaya namzettir.
Bu dönemde inşallah mecliste başta DTP ve MHP olmak üzere tüm partiler uyum içinde, sert tavır ve davranışlara girmeden ülkemizin önünü açıcı çalışmalara imza atarlar.
Benim onlardan bir umudum var, bu umudum inşallah boşa çıkmaz.
Kürtçe yemin, terör örgütünü sembolize eden renklerle salona girme gibi militanca tavır ve davranışlar bir umudun başladığı gibi bitmesine sebep olmuştu.
Kendilerine uzatılan zeytin dalını adeta kırmış, bugün on küsur yıllık bir süreçte hep o militanca tavır ve davranışların gölgesini taşımışlardır.
Bugün parti içindeki bir ekol Aysel Tuğluk gibi daha dikkatli demeçler vermek yerine Leyla Zana gibi hala aynı militanca tavır içinde görünmektedirler.
Türkiye malum terör örgütünün ilk eyleminden itibaren geçen 23 sene içinde çok şeyini kaybetti. Zana gibi düşünenlere göre, yapılan eylemlerle bazı kazanımlar elde edildi. Yani terör tarzı mücadele olmasa bunlar elde edilemeyecekti demeye getiriyorlar.
Bu düşüncedekiler dünyayı okuyamayan, mağaralarda üretilen fikirlerle bir şeyler elde etmeye çalışan ve devrini tamamlamış bir kol. Hala Marksist düşüncenin dar kalıpları içerisinde, insanları korkutarak korku düzeni kurup bundan nemalanmaya çalışan bir güruh.
Başlarını kaldırıp dünyaya bir baksalar neler kaybettiklerini, daha doğrusu ülkemize ve insanımıza neler kaybettirdiklerini göreceklerdir. Belki de görüyorlardır ama görevleri budur: Ülkemize ve ülkemiz insanına ayak bağı olmak. Ya da sözüm ona adına mücadele ettikleri “Kürt halkına”.
Geçen çeyrek asırda dünya değişti. Komünist düzenler yıkıldı; devletler yeni siyasi, ekonomik, sosyal, askeri yeniden yapılanmaya gitti ama bize bir terör prangası taktılar. Her türlü değişim ve gelişimin önünde bu terör örgütünün gölgesini gördük.
Özgürlükleri genişletemedik, ekonomik atılımları gerçekleştiremedik, kaynaklarımız heba oldu. Siyasi hamlelerin üzerinde hep o şer gücün etkisi vardı. Ülkeyi hareket edemez halde bıraktı. Okulların öğretmensiz, hastanelerin doktorsuz kalmasına sebep oldu.
Sonuçta zararı tüm ülke insanı ama özellikle de doğu ve güneydoğuda yaşayan halkımız gördü.
DTP yöneticileri bir karar aşamasındadırlar. Ya “küçük olsun benim olsun” dar siyasetine saplanacaklar, kendi ömürleriyle beraber yok olup gidecekler ya da tüm Türkiye’de herkesi kucaklayan tek başına iktidar olma ufkuyla hareket edeceklerdir.
Son seçim sonuçları Türkiye’de iki çeşit parti olduğunu gösterdi. Birisi tüm ülke sathındaki insanlarla aynı dili konuşabilen AKP; diğeri ise bölgesel dil kullanan (dil dıştan kapsayıcı gibi ama içerik değil) ve bazı bölgelerde güçlü bazılarında hiç olmayan bölgesel partiler, yani diğerleri (CHP, MHP, DTP). DTP ikinci gruptaki diğer partilerin bu anlayışlarını devam ettirmeleri halinde akıllı politikalarla ana muhalefet veya iktidar şansını yakalayabilir.
Yeni dönemde DTP’den neler bekliyoruz.
Terör örgütüyle bağ şüphesini izale edici politikalarını halka anlatmalı ve ilişkileri olmadığını net bir dille ifade etmelidirler. Şiddeti kesin bir dille reddetmelidirler.
Halkın %95-96’sının aleyhte olduğu söylemlerini gözden geçirmelidirler.
Vatandaşların %95-96’sının hassas olduğu konularda bırakın eylemi söz söylerken bile dikkatli davranmalıdırlar.
“Barış, kardeşlik” söylemlerinde samimi olmalıdırlar. Elde silahla, sopayla barış kardeşlik türküsü söylemek işe yaramaz.
Mikro milliyetçilik görüntüsünü ortadan kaldırmalıdırlar. Söylemlerindeki kavramlar tüm ülke adına olmalı, tüm vatandaşları kucaklamalıdır. Mesela “benim insanım” derken sadece Kürtleri kastetmek ne derece kucaklayıcı olabilir?
Ajite edici, provokatif üsluptan kaçınmalıdırlar. dile, sembollere dikkat edilmelidir.
Dünyadaki ve Türkiye’deki sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeleri iyi gözlemlemeliler. Son çeyrek asırda aile hayatından dünyaya bakışa insanımızda çok değişiklikler oldu. Terör örgütünde bile değişim kaçınılmazdır. 15 yaşında örgüte katılanlar bugün 40 yaşındalar. Yazık değil mi gençlerimize? Ülke ve dünyanın gelişimine katkıda bulunmak yerine ölüm makinelerine dönüştürülmelerinin hesabını kim verecek? Dağlarda çürütülmenin hesabını kim verecek? Dağdaki teröristlerle ilişki kurabiliyorlarsa onların da artık ebediyen silahı ellerine almamalarını temine çalışmalıdırlar.
Yoksa, sertlik yanlısı, terör örgütüne bağlı bir DTP damarı, bırakın Türkiye’yi Ortadoğu’nun bile ayak bağı olmaya namzettir.
Bu dönemde inşallah mecliste başta DTP ve MHP olmak üzere tüm partiler uyum içinde, sert tavır ve davranışlara girmeden ülkemizin önünü açıcı çalışmalara imza atarlar.
Benim onlardan bir umudum var, bu umudum inşallah boşa çıkmaz.