Duygu'Seli~
12-06-2009, 18:39
http://www.desenblog.com/resimler/bicare.jpg
Gürültüde duyulmaz Allah’ın sesi. Çünkü alçak sesle konuşur. Sadece hassas olanlar, dua edenler; kulaklarını, gözlerini, beyinlerini, kalplerini, ellerini ve ayaklarını açanlar duyabilir onu. Bazen bir bebeğin uykuda gülmesi, bazen bir çocuğun sürekli yineleyerek insanı bıktırtan “Bu ne?” soruları, bazen bir sevgilinin elleri, bazen sabaha kadar uyutmayan bir acı, bazen, sarılmanın dinginliği, bazen bir sabah güneşi, bazen de bir Kur’an ayeti olarak konuşur. Sesini hiç yükseltmez genelde. Susmaz da.
Makinelerini ve çenelerini kapatamayanlar sürekli eleştirsinler, eleştirdiklerini bir gölge gibi takip ederek geçirsinler günlerini. Günden güne eleştirdiklerine nasıl benzediklerini bilmeden, bırakın, kendilerini İsa’dan akıllı zannetsinler. Sevgili İsa’yı tokatladıklarında o, hiç çekinmeden öteki yanağını uzatmıştı. Canı yanmamış mıydı, yanmıştı şüphesiz. O narin vücudun kaldırabileceği bir şey değildi bu.
Dudağını ısırdı ve çevirdi öteki yanağını.
Şarlatanlardan korkmadığını, ne olursa olsun onlar gibi davranmayacağını, onlara benzemeyeceğini, onların siyahlarıyla kendini savunmayacağını gösteren bir ayetti İsa’nın öteki yanağını çevirmesi. Canı yanan, ama şarlatanlara benzemekten korkan zarif bir peygamberin kaba kuvvetten başka bir şeyi olmayanların dünyasından yüz çevirmesi (tevbesi) idi bu aynı zamanda.
Alnı secdede iken Son Peygamber, başına boşaltılan işkembeler, taşlandığında, dişi kırıldığında sadece dudağını ısırdı ve dua etti. Oysa Hz. Ömer (saygıyla selamlarım kendisini) sürekli eli kılıcında, ondan bir işaret bekliyordu. Bu kaba insanları yere sermek için bir işaretine bakıyordu Son Peygamber’ in. Ama Son Peygamber, o işareti vermedi, acıyla ısırdı dudağını.
Son Peygamberin acı çektiğini gören Hz. Ömer’de dudağını ısırıyordu. Bu durum karşısında ağlıyordu belki de…
Bugün de yaşananlar Mevlana Celaleddin’in yazdığı gibi, farklı değil:
“Düşman saçma sapan laflar eder
duyar can kulağım.
Benim için kötü şeyler düşünür,
görür can gözüm.
Üzerime köpeğini salar,
Isırır köpek ayağımı,
Çok acılar çekerim, çok acılar.
Köpek değilim, onu ısıramam
Isırırım dudağımı.”
Keşke susaydın, o lafları etmeseydin de ısıraydın dudağını. Tarihin en eski en büyük ve en tenha hareketi olan Dudağını Isıranlar Hareketine katılsaydın. ”
Sende bu harekete katılmaz mısın?
Gürültüde duyulmaz Allah’ın sesi. Çünkü alçak sesle konuşur. Sadece hassas olanlar, dua edenler; kulaklarını, gözlerini, beyinlerini, kalplerini, ellerini ve ayaklarını açanlar duyabilir onu. Bazen bir bebeğin uykuda gülmesi, bazen bir çocuğun sürekli yineleyerek insanı bıktırtan “Bu ne?” soruları, bazen bir sevgilinin elleri, bazen sabaha kadar uyutmayan bir acı, bazen, sarılmanın dinginliği, bazen bir sabah güneşi, bazen de bir Kur’an ayeti olarak konuşur. Sesini hiç yükseltmez genelde. Susmaz da.
Makinelerini ve çenelerini kapatamayanlar sürekli eleştirsinler, eleştirdiklerini bir gölge gibi takip ederek geçirsinler günlerini. Günden güne eleştirdiklerine nasıl benzediklerini bilmeden, bırakın, kendilerini İsa’dan akıllı zannetsinler. Sevgili İsa’yı tokatladıklarında o, hiç çekinmeden öteki yanağını uzatmıştı. Canı yanmamış mıydı, yanmıştı şüphesiz. O narin vücudun kaldırabileceği bir şey değildi bu.
Dudağını ısırdı ve çevirdi öteki yanağını.
Şarlatanlardan korkmadığını, ne olursa olsun onlar gibi davranmayacağını, onlara benzemeyeceğini, onların siyahlarıyla kendini savunmayacağını gösteren bir ayetti İsa’nın öteki yanağını çevirmesi. Canı yanan, ama şarlatanlara benzemekten korkan zarif bir peygamberin kaba kuvvetten başka bir şeyi olmayanların dünyasından yüz çevirmesi (tevbesi) idi bu aynı zamanda.
Alnı secdede iken Son Peygamber, başına boşaltılan işkembeler, taşlandığında, dişi kırıldığında sadece dudağını ısırdı ve dua etti. Oysa Hz. Ömer (saygıyla selamlarım kendisini) sürekli eli kılıcında, ondan bir işaret bekliyordu. Bu kaba insanları yere sermek için bir işaretine bakıyordu Son Peygamber’ in. Ama Son Peygamber, o işareti vermedi, acıyla ısırdı dudağını.
Son Peygamberin acı çektiğini gören Hz. Ömer’de dudağını ısırıyordu. Bu durum karşısında ağlıyordu belki de…
Bugün de yaşananlar Mevlana Celaleddin’in yazdığı gibi, farklı değil:
“Düşman saçma sapan laflar eder
duyar can kulağım.
Benim için kötü şeyler düşünür,
görür can gözüm.
Üzerime köpeğini salar,
Isırır köpek ayağımı,
Çok acılar çekerim, çok acılar.
Köpek değilim, onu ısıramam
Isırırım dudağımı.”
Keşke susaydın, o lafları etmeseydin de ısıraydın dudağını. Tarihin en eski en büyük ve en tenha hareketi olan Dudağını Isıranlar Hareketine katılsaydın. ”
Sende bu harekete katılmaz mısın?