fatih kısaparmak balon baskılı balon Emre Belözoğlu adına yakışanı yaptı… - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Emre Belözoğlu adına yakışanı yaptı…


Ak_Kelebek
05-09-2008, 11:01
Emre Belözoğlu konusuna geleceğim, ama önce meramımızı bir anlatalım.

Birkaç gündür içim rahat değil…

Eski adıyla Burma ya da Birmanya olarak bilinen, cuntacı rejim tarafından ismi Myanmar olarak değiştirilen ülkeyi vuran son kasırga felaketi yarısı çocuk 100 bine yakın insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. 1 Milyondan fazla insan çamur ve çorak hale gelen ülkede evsiz duruma düştü. İçecek sağlıklı su, üste örtülecek battaniye yok. Durum gerçekten kötü…

Zaten cuntacı rejimlere ve zihniyetlere karşı büyük bir alerjim var. Bir de Burma’daki cunta yönetiminin müstebit idaresi nedeniyle yıllar yılı memleketi ne hale getirdikleri belli olmasın diye ülkeye yardım malzemesi ve basının girişine engel olduklarını öğrenince asabım hepten bozuldu. Çok kızgınım.

Bizde de 17 Ağustos depremini fırsata çevirmek isteyen cuntacı bir grup depremi bahane ederek ülkede olağanüstü hal ilan edilmesini istemiş, yönetime el koymanın hesaplarını yapmıştı. Başbakan Ecevit oyunu sezmiş ve teklifi reddetmişti.

Kasırga felaketi dikkatlerimi bölgeye yoğunlaştırınca, ansiklopediye baktım. Burma Güneydoğu Asya'da, Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş ve Tayland arasında yer alıyor. Nüfusu yaklaşık 48 Milyon. Halkın %89’u Budist, %4’ü Hıristiyan…

Halkının yüzde 89’unun Budist olduğunu öğrenince sıkıntım biraz daha arttı. Hz. Muhammed Aleyhisselam son peygamber. Başka peygamber gelmeyecek. Pekâlâ, bu insanlar nerden haberdar olacaklar dinden, diyanetten, İslam’dan ve Hz. Peygamber’den…

Bunun bilinen bir yolu var. Hz. Peygambere sevdalı gönüllerden oraya gidenler olursa ancak haberdar olabilecekler. Tıpkı vakti zamanında Uzakdoğu Asya’ya giden Müslüman tüccarların Malezya ve Endonezya’nın İslam’la tanışmasına vesile oldukları gibi… Burmanın sadece %4’ü Müslüman, %1’i de Animist.

Oturduğu yerden kimin cennete kimin cehenneme gideceğinin taksimatıyla uğraşan, ama bir tek insanın elinden tutarak İslam’la tanışmasına vesile olmamış, bu konuda zerrece çaba göstermemiş softalara sesleniyorum. Kendinizi cennet ve cehennemin gişe memuru yerine koyup önünüze gelene bilet keseceğinize, gidin şu insanların elinden tutun, ya da bu işe gönül vermiş olanlara destek olun. Destek olmayacaksanız, bari köstek olmayın.

Neden başlatmadılar?

Kaç gündür gözüm, Deniz Feneri, Kimse Yok Mu ve Cansuyu gibi yardım faaliyetleri yürüten derneklerin web sayfalarında. Yazıya başlamadan önce son bir defa daha bakmama rağmen, bu kuruluşların henüz bir yardım kampanyası başlatmadığını gördüm. Ya da başlattılar da, biz haberdar olamadık.

Bu yazıyı, hayırsever gönülleri Burma halkının acısını paylaşacak bir yardıma tetiklemek için kaleme alma ihtiyacı hissettim. Nedense bu defa yardım kuruluşları nasıl olsa Burma’ya sokmuyorlar diye ya ağırdan aldılar, ya da böyle bir yardım başlattılar ama kamuoyuyla yeterince iletişim kuramadılar. Bu noktayı ilgililerin dikkatine sunuyorum. Bu arada Hükümeti de, 1 Milyon dolar da olsa bölgeye yardım etme kararı aldığı için kutluyorum. Acımızı az da olsa hafifletmiş oldu.

Reklâmsız yardım…

Burma’ya yardım etmek için yardım kuruluşlarının web sayfalarında gezinirken, Kimse Yok Mu derneğinin sayfasında bir şey dikkatimi çekti. Dernek, yardımların bir havuzda birikmesinden daha çok, nokta atış yöntemiyle, kim hangi yardım kampanyasına destek vermek istiyorsa onu desteklesin diye destek bekleyen kampanyaları ayrı ayrı sıralamışlar. O kampanyaları destekleyenlerin eğer vermişlerse isimlerini, isimlerini vermemiş olsalar dahi yapılan yardımları listelemişler.

Doğrusu bu durum hoşuma gitti. Böylece insanlar, yardıma muhtaç bir yakınından haberdar olup doğrudan yardım yapabilecekleri gibi, bu yolla ihtiyaç sahiplerine hemşehri desteği sağlanması da mümkün. Dahası, kim hangi tür yardım organizasyonlarına ilgi duyuyor ve katkıda bulunmak istiyorsa, doğrudan ona destek olması da imkân dâhilinde. Bu düşünceyi hayata geçirenleri kutluyorum.

Derneğin web sayfasında yer alan haberlerden birinde; “İçtiği yağ çözücü sonrası yemek borusu yanan ve midesine bağlanan hortumla beslenen 7 yaşındaki Emrecan Kızılkaya'ya Kimse Yok mu Derneği sahip çıktı. Dernek tedavisi için Emrecan'ın İstanbul'a getirerek tedavisi tamamlandı” bilgisi veriliyor ve yardım edenlerin dökümü yer alıyordu.

Listede dikkatimi çekenlerden biri de, yurtdışında top koşturan milli futbolcumuz Emre Belözoğlu oldu. Baktım Emre 10 Bin lira katkıda bulunmuş. Emre’yi gösterişsiz, riyasız bu yardımından dolayı kutluyor ve bu davranışın örnek olmasını diliyorum.

Haydi yardıma…

Bizler yardımı seven bir ecdadın ahfadıyız. Örneğin Sultan Abdülmecit devrine denk gelen Amerikan iç savaşında Kuzey Hükümeti, savaşın en kritik hengâmesinde Osmanlı’dan askerî yardım talebinde bulunmuş ve Padişah Abdülmecit bu isteği, 1860 yılında 120 deve yükü askerî malzeme ile 100 has asker göndererek yerine getirmişti. Osmanlı askerleri, sahip oldukları bilgi, beceri ve tecrübeyle, Kuzeylilerin savaşı kazanmalarında ve bugünkü ABD’nin ortaya çıkmasında ciddi bir misyon üstlenmişlerdi. Hani şimdilerde bizim siyasilerimiz Beyaz Saray’ın kapısını aşındırıyorlar ya… O zamanlar başı derde düşenler Topkapı Sarayı’nın eşiğine yüz sürüyorlardı.

1894’te ABD’nin kuzeybatı bölgesinde bulunan ormanlarda büyük bir yangın meydana gelmiş ve birçok kişi ağır zarara uğramıştı. Osmanlı’nın Washington sefirinin yardım teklifini memnuniyetle değerlendiren dönemin padişahı II. Abdülhamit, ABD’li felaketzedelere önceden planlanan 100 liralık bağışı 300 lira gibi mühim bir meblağa yükselterek Amerikalıları memnun ve mesrur etmişti.

İnsanoğlu hakikaten âlem bir varlık… Yardımı tetikleme amaçlı bir yazı yazmak için bile Emre Belözoğlu’nu promosyon olarak kullanmak zorunda kaldık. Hâlbuki o bilinmesini istememişti. Anlayış göstermesini ümit ediyoruz.

Anlatmak istediğimiz şudur… Din, diyanet, milliyet fark etmez. Kim ki düşmüştür dara, elden geldiğince muhakkak yardım oluna…

Ne demişler, bugün bana, yarın sana…

Osman Özsoy