Ahmet Yasin
01-21-2009, 14:37
ARAPÇA BİLMEYENLERE GAZZE’YE MORAL SÖZLÜĞÜ
Gazze’yi rasgele numaralarla arayanlar Arapça ve İngilizce olarak anlaşabiliyorlar. Bu dilleri bilmeyenler içinse “moral sözlüğü” oluşturulmuş. “Ben Türkiye’denim, orası Gazze mi?, Bu acı hepimizin ve biz sizinleyiz.” Gibi cümlelerin Arapçalarından oluşan sözlükte 12 tane çevrilmiş cümle var.
Selamün aleyküm. Hel hünâke Gazze? : Orası Gazze mi?
Ya ehil kerim (Bayansa: Ya uhtil kerima) . Güzel kardeşim
Ene min Türkiya : Ben Türkiye'denim
Velâkin lâ etekellem ul Arabiyye: Arapça konuşamıyorum
Ve lâ efhem mâ tekûlûn: Sizin konuştuğunuzu da anlayamıyorum.
Nahnu âsifun cidden: Sizin için gerçekten üzülüyoruz.
Nahnu ned'û ileykum kesîran: Sizin için çokça dua ediyoruz.
İnne hazel musab; hu musabuna cemian ve nahnu maakum: Bu acı hepimizin ve biz sizinleyiz.
Vel ardu lena: Bu yeryüzü hepimizin.
İnneme'l mü'minûne ıhvetün: Müminler kardeştir.
Allahu yansurukum: Allah size yardımın etsin.
İnnallahe mea's-sâbirîn: Allah sabredenlerle beraberdir.
22 gün süren İşgal’de harap olan Gazze’de evleri bombalanan Filistinlilere Türkiye’den moral telefonları yağıyor. Günlerdir evinden çıkamayan Gazzelilere destek olmak için rasgele çevrilen numaralarda yapılan konuşmaların ortak dili ise dua ve gözyaşı.
İşgalin başladığı ilk günden beri İsrail’e tepkisini meydanlara dökülerek gösteren Türk halkı düzenledikleri yardım kampanyalarının yanı sıra telefonlar aradıkları Gazzelilere telefonla moral veriyor. “00 97 0828” numaralarının ardına rast gele eklenen “beş adet numara” ile herhangi bir Gazzeli aileye ulaşanlar ezberledikleri birkaç kelime Arapça ve İngilizce sözcükle yarım yamalak da olsa konuşup duygularını paylaşıyor.
Kampanya, e-mail, SMS ve telefonlar aracılığı ile tüm Türkiye’ye yayılırken, Gazzelilerle yapılan görüşmeler de mail gruplarında on binlere forwad ediliyor.
“KAPATAN KADAR ‘ALLHU EKBER’ DEDİK”
İşgalin en şiddetli günlerinde çevirdiği rasgele numarayla Gazzeli bir aileye ulaşan Gaziantepli Sümeyye Hanım konuşmasını şöyle anlatıyor: "Gazzeli bir aileye ulaşmak ümidiyle o anda aklıma gelen bir numarayı aradım. Hemen düşmüyor hatlar ama birkaç denemeden sonra açılıyor. İngilizce veya Arapça bilmiyorum. Ama arkadaşımdan öğrendiğim birkaç cümle ile Türkiyeli bir Müslüman olduğumu söyledim. Arapça pek bilmediğimi söyleyince telefonun ucundaki kadın ağlamaya ve içeridekilere seslenmeye başladı. Birden kalabalık oluştu. Söylediğim cümleleri içeridekilere tekrar etti, 'şükran'larla. Sonra tükendi tüm cümlelerim. O da ben de hıçkıra hıçkıra “Allahu ekber” diyebildik yalnızca. Kapatana kadar yalnızca “Allahu ekber...” diyebildik."
İstanbul'da yaşayan Emira Baryaman'ın aradığı ilk evdeki yaşlı hanım ağlamaktan konuşmaya devam edememiş. Elektriklerin pek olmadığını ama arada geldikçe TV'de haberlerden Türkiye'deki protestoları izleyebildiklerini anlatmış. Başka bir numaradan bir beyle konuşan Baryaman'a, “Sizden sadece dua istiyoruz ve biz Allah'a inanıyoruz. O'na sığınıyoruz. Dua edin ne olur.” demişler. Çok üzgün olan annesine moral vermek için tekrar aramasını da istemişler, Emira Baryaman’dan.
“BOMBALARIN SESİNİ DUYUYOR MUSUN?”
Gazze'de yaşayan 4 çocuk annesi Muna Hanım'la görüşen Antalya’lı Yıldız Yıldırım da, işgal altındaki insanların şu anda en büyük isteklerinin dua olduğunu anlatıyor: "Çocukları beş, üç ve 1. sınıfa gidiyormuş. Diğeri de henüz bebek. Sesleri geliyordu. Evden çıkamadıklarını, evlerinin yan tarafında bulunan binaların bombalandığı için yerle bir olduğunu ve çocukları için korktuğunu söyledi. 'Bizim için lütfen dua edin.' dedi. 'Bombaların seslerini duyuyor musun?' dedi bir ara. Sesi oldukça metin geliyordu. O beni teselli etti diyebilirim. Aradığım için memnun olduğunu söyledi. Ne diyeceğimi bilemedim açıkçası. Türkiye'den aradığımı, onlar için dua ettiğimizi, destek kampanyaları yürüttüğümüzü söyledim. 'Kalbimiz, dualarımız sizinle, Allah'ın yardımı yakındır, sabrınız ve direncinizle kazanan siz olacaksınız inşallah' dedim. O da Türkiye'den destek olan herkese teşekkür etti. Ateşkesten sonra tekrar aradım. Öncekinden daha iyi olduklarını, ailesinden kimseyi kaybetmediklerini söyledi. Yardımlar ulaşmaya başlamış."
İlk başta Arapça bilmediği için aramaya çekinen Antalyalı Fatma Özge'nin karşısına da tevafuken İngilizce bilen bir kişi çıkmış. Kendi ailesinin iyi olduğunu ama genel durumun çok kötü olduğunu anlatmış. Fatma Özge, "Türkiye'den aradığımı söyleyince sevindi. Eylemleri televizyonlarında seyretmişler. Çok çok teşekkür etti. Elimizden geleni yapmaya çalıştığımızı ama saldırılar durmadığı için çok üzgün olduğumuzu söyledim. Sesi çok sakindi. Allah metanetlerini daha da artırsın. İsraillilerin yüreğine de bir parça merhamet indirsin." diyor. Ateşkesten önce bazı numaraları yine arayan Özge, telefonlar çaldığı halde açılmadığını, muhtemelen evlerin terk edilmiş olduğunu söylüyor. Ancak bir keresinde insanların topluca sığındığı bir mekana ulaşabilmiş. Az Arapçasıyla yine dualarını iletmiş ve teşekkürlerle karşılanmış.
Arapça bilmediği halde Gazze'yi arayıp arkadaşlarından öğrendiği cümlelerle konuşan Hale Keleş, "On telefondan ancak biri düşüyordu. İki kez konuştum. Bir erkek ve bir kadınla. Beyefendinin sesi çok sakin ve metindi. Konuştuğum kadının sesi çok üzgün geliyordu. Benim umut verici cümlelerime şükranlarla cevap verdiler. Memnuniyetlerini bu şekilde anlamış oldum. Keşke Arapça bilip diğer söylediklerini de anlasaydım." diyor.
“SELAM VEİNCE KONUŞTULAR”
Yağmur Turgut ise Gazze ile yaklaşık 20 aramadan sonra 3 görüşme yapabilen birisi. Turgut yaptığı görüşmeleri şöyle anlattı: " İlk aradıklarımda nereli olduklarını veya Müslüman veya Yahudi mi olduklarını soruyordum. Çoğunlukla sadece dinleyip kapatıyorlardı. Daha sonra önce selam verip Türkiye'den aradığımı söyledim. O zaman konuştular. Desteğin farkındalar ve biraz da tedirginler. İsraillilerin önce evlere telefon edip sonra bombalamalarından kaynaklanıyor sanırım."
HABER 7
Gazze’yi rasgele numaralarla arayanlar Arapça ve İngilizce olarak anlaşabiliyorlar. Bu dilleri bilmeyenler içinse “moral sözlüğü” oluşturulmuş. “Ben Türkiye’denim, orası Gazze mi?, Bu acı hepimizin ve biz sizinleyiz.” Gibi cümlelerin Arapçalarından oluşan sözlükte 12 tane çevrilmiş cümle var.
Selamün aleyküm. Hel hünâke Gazze? : Orası Gazze mi?
Ya ehil kerim (Bayansa: Ya uhtil kerima) . Güzel kardeşim
Ene min Türkiya : Ben Türkiye'denim
Velâkin lâ etekellem ul Arabiyye: Arapça konuşamıyorum
Ve lâ efhem mâ tekûlûn: Sizin konuştuğunuzu da anlayamıyorum.
Nahnu âsifun cidden: Sizin için gerçekten üzülüyoruz.
Nahnu ned'û ileykum kesîran: Sizin için çokça dua ediyoruz.
İnne hazel musab; hu musabuna cemian ve nahnu maakum: Bu acı hepimizin ve biz sizinleyiz.
Vel ardu lena: Bu yeryüzü hepimizin.
İnneme'l mü'minûne ıhvetün: Müminler kardeştir.
Allahu yansurukum: Allah size yardımın etsin.
İnnallahe mea's-sâbirîn: Allah sabredenlerle beraberdir.
22 gün süren İşgal’de harap olan Gazze’de evleri bombalanan Filistinlilere Türkiye’den moral telefonları yağıyor. Günlerdir evinden çıkamayan Gazzelilere destek olmak için rasgele çevrilen numaralarda yapılan konuşmaların ortak dili ise dua ve gözyaşı.
İşgalin başladığı ilk günden beri İsrail’e tepkisini meydanlara dökülerek gösteren Türk halkı düzenledikleri yardım kampanyalarının yanı sıra telefonlar aradıkları Gazzelilere telefonla moral veriyor. “00 97 0828” numaralarının ardına rast gele eklenen “beş adet numara” ile herhangi bir Gazzeli aileye ulaşanlar ezberledikleri birkaç kelime Arapça ve İngilizce sözcükle yarım yamalak da olsa konuşup duygularını paylaşıyor.
Kampanya, e-mail, SMS ve telefonlar aracılığı ile tüm Türkiye’ye yayılırken, Gazzelilerle yapılan görüşmeler de mail gruplarında on binlere forwad ediliyor.
“KAPATAN KADAR ‘ALLHU EKBER’ DEDİK”
İşgalin en şiddetli günlerinde çevirdiği rasgele numarayla Gazzeli bir aileye ulaşan Gaziantepli Sümeyye Hanım konuşmasını şöyle anlatıyor: "Gazzeli bir aileye ulaşmak ümidiyle o anda aklıma gelen bir numarayı aradım. Hemen düşmüyor hatlar ama birkaç denemeden sonra açılıyor. İngilizce veya Arapça bilmiyorum. Ama arkadaşımdan öğrendiğim birkaç cümle ile Türkiyeli bir Müslüman olduğumu söyledim. Arapça pek bilmediğimi söyleyince telefonun ucundaki kadın ağlamaya ve içeridekilere seslenmeye başladı. Birden kalabalık oluştu. Söylediğim cümleleri içeridekilere tekrar etti, 'şükran'larla. Sonra tükendi tüm cümlelerim. O da ben de hıçkıra hıçkıra “Allahu ekber” diyebildik yalnızca. Kapatana kadar yalnızca “Allahu ekber...” diyebildik."
İstanbul'da yaşayan Emira Baryaman'ın aradığı ilk evdeki yaşlı hanım ağlamaktan konuşmaya devam edememiş. Elektriklerin pek olmadığını ama arada geldikçe TV'de haberlerden Türkiye'deki protestoları izleyebildiklerini anlatmış. Başka bir numaradan bir beyle konuşan Baryaman'a, “Sizden sadece dua istiyoruz ve biz Allah'a inanıyoruz. O'na sığınıyoruz. Dua edin ne olur.” demişler. Çok üzgün olan annesine moral vermek için tekrar aramasını da istemişler, Emira Baryaman’dan.
“BOMBALARIN SESİNİ DUYUYOR MUSUN?”
Gazze'de yaşayan 4 çocuk annesi Muna Hanım'la görüşen Antalya’lı Yıldız Yıldırım da, işgal altındaki insanların şu anda en büyük isteklerinin dua olduğunu anlatıyor: "Çocukları beş, üç ve 1. sınıfa gidiyormuş. Diğeri de henüz bebek. Sesleri geliyordu. Evden çıkamadıklarını, evlerinin yan tarafında bulunan binaların bombalandığı için yerle bir olduğunu ve çocukları için korktuğunu söyledi. 'Bizim için lütfen dua edin.' dedi. 'Bombaların seslerini duyuyor musun?' dedi bir ara. Sesi oldukça metin geliyordu. O beni teselli etti diyebilirim. Aradığım için memnun olduğunu söyledi. Ne diyeceğimi bilemedim açıkçası. Türkiye'den aradığımı, onlar için dua ettiğimizi, destek kampanyaları yürüttüğümüzü söyledim. 'Kalbimiz, dualarımız sizinle, Allah'ın yardımı yakındır, sabrınız ve direncinizle kazanan siz olacaksınız inşallah' dedim. O da Türkiye'den destek olan herkese teşekkür etti. Ateşkesten sonra tekrar aradım. Öncekinden daha iyi olduklarını, ailesinden kimseyi kaybetmediklerini söyledi. Yardımlar ulaşmaya başlamış."
İlk başta Arapça bilmediği için aramaya çekinen Antalyalı Fatma Özge'nin karşısına da tevafuken İngilizce bilen bir kişi çıkmış. Kendi ailesinin iyi olduğunu ama genel durumun çok kötü olduğunu anlatmış. Fatma Özge, "Türkiye'den aradığımı söyleyince sevindi. Eylemleri televizyonlarında seyretmişler. Çok çok teşekkür etti. Elimizden geleni yapmaya çalıştığımızı ama saldırılar durmadığı için çok üzgün olduğumuzu söyledim. Sesi çok sakindi. Allah metanetlerini daha da artırsın. İsraillilerin yüreğine de bir parça merhamet indirsin." diyor. Ateşkesten önce bazı numaraları yine arayan Özge, telefonlar çaldığı halde açılmadığını, muhtemelen evlerin terk edilmiş olduğunu söylüyor. Ancak bir keresinde insanların topluca sığındığı bir mekana ulaşabilmiş. Az Arapçasıyla yine dualarını iletmiş ve teşekkürlerle karşılanmış.
Arapça bilmediği halde Gazze'yi arayıp arkadaşlarından öğrendiği cümlelerle konuşan Hale Keleş, "On telefondan ancak biri düşüyordu. İki kez konuştum. Bir erkek ve bir kadınla. Beyefendinin sesi çok sakin ve metindi. Konuştuğum kadının sesi çok üzgün geliyordu. Benim umut verici cümlelerime şükranlarla cevap verdiler. Memnuniyetlerini bu şekilde anlamış oldum. Keşke Arapça bilip diğer söylediklerini de anlasaydım." diyor.
“SELAM VEİNCE KONUŞTULAR”
Yağmur Turgut ise Gazze ile yaklaşık 20 aramadan sonra 3 görüşme yapabilen birisi. Turgut yaptığı görüşmeleri şöyle anlattı: " İlk aradıklarımda nereli olduklarını veya Müslüman veya Yahudi mi olduklarını soruyordum. Çoğunlukla sadece dinleyip kapatıyorlardı. Daha sonra önce selam verip Türkiye'den aradığımı söyledim. O zaman konuştular. Desteğin farkındalar ve biraz da tedirginler. İsraillilerin önce evlere telefon edip sonra bombalamalarından kaynaklanıyor sanırım."
HABER 7