MehmetMert
10-27-2008, 13:22
Erbakan'ın Gülü pişman eden tavrı
Bugün için yazmayı düşündüğüm konu “Saadet Partisi AK Parti’ye alternatif olur mu?” başlığını taşıyordu. Dün gerçekleştirilen Saadet Partisi kongresi vesilesiyle çok önceden planlanmış bir yazıydı.
Fakat uzun zamandır dikkatimi çeken bir husus yazının önceliğinin değişmesine neden oldu.
'Kayıp trilyon' davasından aldığı cezası ‘ev hapsi' şeklinde 26 Mayıs 2008'den itibaren Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Altınoluk beldesindeki konutunda infaz edilmeye başlanan eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın cezası bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından ''sürekli hastalık'' gerekçesiyle kaldırıldı.
AK Parti Hükümeti, Erbakan’ın hapis cezasını evinde çekebilmesi için kanunlarda değişikliğe gitmişti. Erbakan'ın Altınoluk'taki konutunda infaz edilmeye başlanan hapis cezası 23 Eylül 2010'da sona erecekti. Cumhurbaşkanı Gül, Erbakan'ın kalan hapis cezasını ''sürekli hastalık'' nedeniyle kaldırınca, Erbakan'ın kalan 2 yıl 35 günlük ev hapsi de sona erdi ve özgürlüğüne kavuşmuş oldu.
Erbakan’ın cezasının kaldırılma gerekçesi Çankaya Köşkü açıklamasında; “Necmettin Erbakan’ın sağlık durumunun mahkûmiyetinin devam etmesine izin vermediği ve ‘sürekli hastalık’ kapsamında olduğu dikkate alınarak, ilgilinin kalan hapis cezası kaldırılmıştır" denildi.
Cumhurbaşkanı Gül tarafından Erbakan’ın cezası kaldırıldığında, “inşallah Erbakan sessiz sedasız Ankara’daki evinde oturur, bırakması mümkün olmayan siyasi çalışmalarını evinde kabul ettiği misafirleri aracılığıyla kameralardan uzak sessiz sedasız bir şekilde sürdürmeyi tercih eder” demiştim ama bunun gerçekleşmeyeceğinden de emindim.
Sağlıklı mı, sağlıksız mı?
Sayın Erbakan cezasının kaldırılmasının üzerinden çok vakit geçmeden Ramazan ayı başladı. Nitekim Sayın Erbakan sadece Ankara’da değil, Anadolu’nun farklı illerinde düzenlenen iftarlara katıldı. Evinde bile cezasını çekemeyecek kadar sağlık sorunları yaşayan biri gibi değil, gittiği her yerde aktif siyasetin içindeki bir politikacı gibi davrandı. Kendisini affedenleri kamuoyu nezdinde güç duruma düşürdü. İyi niyetlerini suiistimal etmiş gibi oldu. “Hani sağlık sorunları nedeniyle affetmiştiniz, sağlık sorunları gerekçesiyle affedilen insan böyle mi olur” dedirtti.
Sayın Erbakan son olarak dün Saadet Partisi’nin kongresine katıldı ve sert üslupta bir konuşma yaptı.
Şimdi sorumuz şu; Sistemin tüm eleştirilerini göğüsleme pahasına Sayın Erbakan’ın ilerleyen yaşı nedeniyle hapse girmemesi için özel kanun çıkaran ve bunu ev hapsine çeviren, ardından, yine zinde güçlerden gelebilecek tüm saldırılara karşın ev hapsini de sürekli sağlık sorunları gerekçesiyle affeden insanların bu yaptıklarına karşılık Sayın Erbakan’ın izlediği tavır, kullandığı üslup ne kadar doğru?
Yapacağım benzetmeye hiç kimse kızmasın. Farzımuhal İş Partisi lideri Doğu Perinçek Ergenekon davasından hapis cezası alsa ve sürekli sağlık sorunları nedeniyle bu cezası Cumhurbaşkanınca kaldırılsa, buna rağmen Perinçek o salon senin, bu salon benim partisinin toplantılarına katılsa Perinçek’ten hazzetmeyen medya neler yazar, çizerdi?
Madem öyle medya neden Erbakan’ın bu durumunu diline dolamıyor diyeceksiniz? Cevabı çok basit; AK Parti karşıtlığından ve hükümeti yıpratacak her türlü vesileye hararetle sarılmalarından dolayı.
Örneğin MUSİAD sık aralıklarla raporlar yayınlıyor. Son yayınladığı rapor öncekilerden çok da farklı olmadığı, hatta Sayın Ömer Bolat zamanındaki kadar ülke sorunlarının çözümüne yönelik derinlikli yaklaşımlar getirmediği halde, Doğan medyası tarafından neden büyütüldü ve AKP aleyhine kullanıldı dersiniz?
AKP yandaşı gibi lanse edilen medyanın kimi yazarlarının iyi niyetle ele aldıkları kimi eleştirel yaklaşımlar son zamanlarda acaba hangi niyetle diğer medyanın sayfalarında yer buldu.
Ellerine geçen her fırsatta AKP’yi yıpratacak malzeme arayan ve bunu büyüterek sayfalarına taşıyan medya acaba neden, sürekli sağlık sorunları gerekçesiyle cezası affedildiği halde Sayın Erbakan’ın aktif siyasetçi gibi ortalarda gezinmesini eleştiri konusu yapmıyor. Biz yapsınlar demiyoruz, neden yapmıyorlar, acaba bu göz yumma nedendir diyoruz.
Ekranlarda arzı endam ve bu memleket bizden sorulur edasıyla yorumlarıyla mahkemeleri yönlendiren o kudretli eski savcılar Cumhurbaşkanını eleştirme sadedinde bile olsa neden bu konuda iki çift kelam etmiyorlar dersiniz?
Bugün bu konuyu buraya taşımamızın nedeni, bu işler böyle olmamalı, tüm olası riskleri göze alma pahasına samimi bazı adımlar atanları bu kadar zor durumda bırakılmamalı demek içindir.
Siyasetin bu tarafından hiç hoşlanmadığım için bazı okuyucuları kızdırma pahasına bunları yazdım.
Şu sözler Erbakan’ın dünkü konuşmasından; ''Bir insan ya Milli Görüşçüdür, ya da işbirlikçidir. Bu işbirlikçiler kullanıldıklarının farkında değiller. Son deneme AK Parti'dir. Yaşanan en son ve en taze deneme budur.''
Ülkede demokrasi var. Bunları söyle, söyle de, bari ağır sağlık sorunları nedeniyle cezası affedilen bir mahkûm olarak evinden yazılı beyanatla, ya evden canlı bağlantı ise söyle. Ama salona da kadar gelip aktif politikacı gibi davranma. Cezasını evinde bile çekemeyecek kadar hasta olan insanın siyaset salonlarında ne işi var?
Bir insan tüm riskleri göze alma pahasına kendisinin hayatını kolaylaştıranları bu kadar mı zor durumda bırakır? Pişman etmemeli insanları.
Kusura bakmayın, bu işler çok tarzım değil de.
Hoşlanmıyorum siyasetin bu yüzünden.
Kimse yukarıdaki satırlara bakarak bir partinin yandaşıymışız eleştirisi getirmesin. Kendimi hiçbir partinin özel yakınında veya uzağında hissetmiyorum. Benim işim gazetecilik. Gördüğümü yazmak. Bu tür yaklaşımın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Eğer gündemi geçmezse, “Saadet Partisi AK Parti’ye alternatif olur mu?” konusuna bir sonraki yazımızda devam ederiz.
Prof. Dr. Osman Özsoy (haber7) :saygılar:
Bugün için yazmayı düşündüğüm konu “Saadet Partisi AK Parti’ye alternatif olur mu?” başlığını taşıyordu. Dün gerçekleştirilen Saadet Partisi kongresi vesilesiyle çok önceden planlanmış bir yazıydı.
Fakat uzun zamandır dikkatimi çeken bir husus yazının önceliğinin değişmesine neden oldu.
'Kayıp trilyon' davasından aldığı cezası ‘ev hapsi' şeklinde 26 Mayıs 2008'den itibaren Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Altınoluk beldesindeki konutunda infaz edilmeye başlanan eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın cezası bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından ''sürekli hastalık'' gerekçesiyle kaldırıldı.
AK Parti Hükümeti, Erbakan’ın hapis cezasını evinde çekebilmesi için kanunlarda değişikliğe gitmişti. Erbakan'ın Altınoluk'taki konutunda infaz edilmeye başlanan hapis cezası 23 Eylül 2010'da sona erecekti. Cumhurbaşkanı Gül, Erbakan'ın kalan hapis cezasını ''sürekli hastalık'' nedeniyle kaldırınca, Erbakan'ın kalan 2 yıl 35 günlük ev hapsi de sona erdi ve özgürlüğüne kavuşmuş oldu.
Erbakan’ın cezasının kaldırılma gerekçesi Çankaya Köşkü açıklamasında; “Necmettin Erbakan’ın sağlık durumunun mahkûmiyetinin devam etmesine izin vermediği ve ‘sürekli hastalık’ kapsamında olduğu dikkate alınarak, ilgilinin kalan hapis cezası kaldırılmıştır" denildi.
Cumhurbaşkanı Gül tarafından Erbakan’ın cezası kaldırıldığında, “inşallah Erbakan sessiz sedasız Ankara’daki evinde oturur, bırakması mümkün olmayan siyasi çalışmalarını evinde kabul ettiği misafirleri aracılığıyla kameralardan uzak sessiz sedasız bir şekilde sürdürmeyi tercih eder” demiştim ama bunun gerçekleşmeyeceğinden de emindim.
Sağlıklı mı, sağlıksız mı?
Sayın Erbakan cezasının kaldırılmasının üzerinden çok vakit geçmeden Ramazan ayı başladı. Nitekim Sayın Erbakan sadece Ankara’da değil, Anadolu’nun farklı illerinde düzenlenen iftarlara katıldı. Evinde bile cezasını çekemeyecek kadar sağlık sorunları yaşayan biri gibi değil, gittiği her yerde aktif siyasetin içindeki bir politikacı gibi davrandı. Kendisini affedenleri kamuoyu nezdinde güç duruma düşürdü. İyi niyetlerini suiistimal etmiş gibi oldu. “Hani sağlık sorunları nedeniyle affetmiştiniz, sağlık sorunları gerekçesiyle affedilen insan böyle mi olur” dedirtti.
Sayın Erbakan son olarak dün Saadet Partisi’nin kongresine katıldı ve sert üslupta bir konuşma yaptı.
Şimdi sorumuz şu; Sistemin tüm eleştirilerini göğüsleme pahasına Sayın Erbakan’ın ilerleyen yaşı nedeniyle hapse girmemesi için özel kanun çıkaran ve bunu ev hapsine çeviren, ardından, yine zinde güçlerden gelebilecek tüm saldırılara karşın ev hapsini de sürekli sağlık sorunları gerekçesiyle affeden insanların bu yaptıklarına karşılık Sayın Erbakan’ın izlediği tavır, kullandığı üslup ne kadar doğru?
Yapacağım benzetmeye hiç kimse kızmasın. Farzımuhal İş Partisi lideri Doğu Perinçek Ergenekon davasından hapis cezası alsa ve sürekli sağlık sorunları nedeniyle bu cezası Cumhurbaşkanınca kaldırılsa, buna rağmen Perinçek o salon senin, bu salon benim partisinin toplantılarına katılsa Perinçek’ten hazzetmeyen medya neler yazar, çizerdi?
Madem öyle medya neden Erbakan’ın bu durumunu diline dolamıyor diyeceksiniz? Cevabı çok basit; AK Parti karşıtlığından ve hükümeti yıpratacak her türlü vesileye hararetle sarılmalarından dolayı.
Örneğin MUSİAD sık aralıklarla raporlar yayınlıyor. Son yayınladığı rapor öncekilerden çok da farklı olmadığı, hatta Sayın Ömer Bolat zamanındaki kadar ülke sorunlarının çözümüne yönelik derinlikli yaklaşımlar getirmediği halde, Doğan medyası tarafından neden büyütüldü ve AKP aleyhine kullanıldı dersiniz?
AKP yandaşı gibi lanse edilen medyanın kimi yazarlarının iyi niyetle ele aldıkları kimi eleştirel yaklaşımlar son zamanlarda acaba hangi niyetle diğer medyanın sayfalarında yer buldu.
Ellerine geçen her fırsatta AKP’yi yıpratacak malzeme arayan ve bunu büyüterek sayfalarına taşıyan medya acaba neden, sürekli sağlık sorunları gerekçesiyle cezası affedildiği halde Sayın Erbakan’ın aktif siyasetçi gibi ortalarda gezinmesini eleştiri konusu yapmıyor. Biz yapsınlar demiyoruz, neden yapmıyorlar, acaba bu göz yumma nedendir diyoruz.
Ekranlarda arzı endam ve bu memleket bizden sorulur edasıyla yorumlarıyla mahkemeleri yönlendiren o kudretli eski savcılar Cumhurbaşkanını eleştirme sadedinde bile olsa neden bu konuda iki çift kelam etmiyorlar dersiniz?
Bugün bu konuyu buraya taşımamızın nedeni, bu işler böyle olmamalı, tüm olası riskleri göze alma pahasına samimi bazı adımlar atanları bu kadar zor durumda bırakılmamalı demek içindir.
Siyasetin bu tarafından hiç hoşlanmadığım için bazı okuyucuları kızdırma pahasına bunları yazdım.
Şu sözler Erbakan’ın dünkü konuşmasından; ''Bir insan ya Milli Görüşçüdür, ya da işbirlikçidir. Bu işbirlikçiler kullanıldıklarının farkında değiller. Son deneme AK Parti'dir. Yaşanan en son ve en taze deneme budur.''
Ülkede demokrasi var. Bunları söyle, söyle de, bari ağır sağlık sorunları nedeniyle cezası affedilen bir mahkûm olarak evinden yazılı beyanatla, ya evden canlı bağlantı ise söyle. Ama salona da kadar gelip aktif politikacı gibi davranma. Cezasını evinde bile çekemeyecek kadar hasta olan insanın siyaset salonlarında ne işi var?
Bir insan tüm riskleri göze alma pahasına kendisinin hayatını kolaylaştıranları bu kadar mı zor durumda bırakır? Pişman etmemeli insanları.
Kusura bakmayın, bu işler çok tarzım değil de.
Hoşlanmıyorum siyasetin bu yüzünden.
Kimse yukarıdaki satırlara bakarak bir partinin yandaşıymışız eleştirisi getirmesin. Kendimi hiçbir partinin özel yakınında veya uzağında hissetmiyorum. Benim işim gazetecilik. Gördüğümü yazmak. Bu tür yaklaşımın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Eğer gündemi geçmezse, “Saadet Partisi AK Parti’ye alternatif olur mu?” konusuna bir sonraki yazımızda devam ederiz.
Prof. Dr. Osman Özsoy (haber7) :saygılar: