Cihannur
01-14-2014, 19:05
Başbakan Erdoğan‘dan önemli açıklamalar...
http://imagizer.imageshack.us/v2/800x600q90/839/864i.jpg (https://imageshack.com/i/nb864ij)
Başbakan Erdoğan, AK Parti grup toplantısında önemli açıklamalar yaptı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin anayasa değişikliğini birlikte yapmayı kabul etmesi hâlinde TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülen HSYK ile ilgili yasa teklifini dondurabileceklerini söyledi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, gündeme ilişkin görüşlerini ifade etti. Erdoğan, "Yeni anayasayadaki çalışmada HSYK belli yere gelmişti. Eğer muhalefet, anayasa değişikliğini beraber yapalım derse, biz yasa teklifini dondururuz, gerekirse Genel Kurul'a indirmeyiz. Bugünkü görüşmeler burada belirleyicidir. Anayasa değişikliği, yasa değişiklinin çok çok ötesinde bir olaydır. Parlamento içinde grupların kendi gücüne göre aynen RTÜK'te olduğu gibi, sayılarına göre HSYK içinde onlar da temsil edilme imkânı bulacaklardır, bulabilirler. Biz bu teklife sıcak bakıyoruz. Böyle bir adımı atabiliriz. Hatta Hâkimler Kurulu'nu ayrı, Savcılar Kurulu'nu ayrı plânlayabiliriz. Birkaç maddelik anayasa değişkiliğini geçirmemiz hâlinde, yasal düzenleme çalışmasını dondurur ve yolumuza anayasa değişikliği ile devam ederiz." diye konuştu.
Erdoğan, 17 Aralık operasyonuyla demokrasiye yönelik en büyük, en ağır ve en ahlâksız darbe girişimine tevessül edildiğini söyledi.
İslam dünyasının Hz. Muhammed'in emir ve tavsiyelerini tekrar hatırlamasını, tekrar düşünmesini ve idrak etmesini arzuladığını dile getiren Erdoğan, "Rabbime, bu kardeşliği idrak ve ifa noktasında tüm Müslümanlara zihin berraklığı vermesi için dua ediyorum." dedi. Erdoğan, rahmet peygamberinin izinden gidenlerin birbirine sırtını dönmesinin, mezhep, etnik köken ayrımıyla birbiriyle çatışmasının içlerini acıttığını ifade ederek, "Efendimiz ki kendisine ve ashabına en ağır işkenceleri yapan zalimler için dahi hidayet dilemişti. Bu engin hoşgörünün, müşfik ve kucaklayıcı tavrın özellikle Hazreti Resul'ün kardeşlik talimatlarının, onun izinden gittiğini iddia eden herkes için ibret vesilesi olmasını da yürekten temenni ediyorum." diye konuştu.
Erdoğan, geçen hafta Japonya, Singapur ve Malezya'yı kapsayan yurt dışı gezisi hakkında bilgi verdi.
Japonya'da Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kurulmasına Dair İşbirliği Mutabakatı imzaladıklarını, Türksat 4-a uydusunun teslim töreninin yapıldığını anlatan Erdoğan, Türksat 4-b haberleşme uydusunun da yılın ikinci çeyreğinde bitirileceğini kaydetti.
Türkiye'nin kendi uydusunu imal etmeyi hedeflediklerini belirten Erdoğan, "Yüzde 100 kendimiz imal ettiğimiz ve kendimiz uzaya fırlattığımızda bu gururu çok daha farklı yaşayacağız. Çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz." dedi.
"En ahlâksız darbe girişimi"
Başbakan Erdoğan, bütçe görüşmeleri ve yurt dışı temasları nedeniyle 3 Aralık'tan bu yana grup toplantılarını yapamadıklarını ifade ederek, "Bu bir buçuk aylık süre içinde demokrasimize yönelik; en büyük, en ağır ve aynı zamanda en ahlâksız darbe girişimine tevessül edildi." diye konuştu.
İstanbul merkezli operasyonun başladığı 17 Aralık 2013'ün, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"17 Aralık komplosu, hazırlık aşaması, uygulama şekli, içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış; millete, devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. 17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara'da belli merkezlere baskın yapılıyor, belli şahıslar gözaltına alınıyor, bilgilendirilmesi gereken sorumlular bilgilendirilmiyor, yargı ve emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz bir biçimde, tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3.5 ay kala, yani son derece manidar zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar. Bunun geçmişine baktığımız zaman; 1 yıl, 2 yıl, 3 yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi? Bunca zamandır bu adımları niye atmadınız? Demek ki burada niyet apaçık ortada.
Operasyonun başlamasıyla birlikte ihanet projesinin paydaşları da harekete geçiyor. Malûm medya sabah saatlerinden itibaren kendilerine servis edilen, gizlilik kaydı olan bu fotoğraf ve görüntüleri yayımlamaya başlıyor. Muhalefet partileri, daha meselenin ne olduğu anlaşılmadan hükümete yönelik saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyorlar. içeride ve dışarıda belli odaklar harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor, ihanet şebekeleri el ele, birlikte çalışıyor. Akşam olduğunda âdeta soruşturma, sorgu tamamlanıyor, âdeta mahkeme süreci tamamlanıyor ve zanlıların tamamı ve onlarla birlikte bakanlarımız, hükümetimiz suçlu ilan ediliyor.
Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, bu çuvallar açılmadan bunlarla ilgili ânında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl organize edildiği, nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor, zanlılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların tamamı yakınlarıyla birlikte âdeta linç ediliyor."
"Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri devreye alındı"
Başbakan Erdoğan, çok yoğun karalama kampanyası, yoğun dezenformasyon, yoğun algı operasyonu, içeriden ve dışarıdan ağır linç hareketinin hükümete yöneldiğini belirterek, "Her şey hazırlanmış, görev dağılımı yapılmış, kimin nerede duracağı, ne yapacağı, hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Sosyal medyada operasyon başlatılmış, yazılı görsel medyada görev dağılımları yapılmış, talimatlar verilmiş, kalemler verilen emirleri kâğıda dökmeye başlamış." dedi.
Millî sermaye çevrelerine mesajlar gittiğini, uluslararası basına yabancı dilde yoğun dezenformasyon yapılmaya başlandığını, uluslararası kuruluşlara, uluslararası kamuoyuna yalan yanlış bilgiler aktarıldığını, ekonomiyi etkilemek üzere piyasalara ve piyasa oyuncularına kötümserlik pompalandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ihanet operasyonunda maşa olarak kullanılan örgüt, tüm taraftarlarını harekete geçirmiş, hükümete karşı bir kampanyanın fitilini ateşlemiş. Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira, itham, yalan, tehdit, korkutma, sindirme, şantaj, her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk kisvesi altında, yolsuzluk süsü verilerek, bir anda Türkiye'de büyük bir belirsizlik, kaos ortamı oluşturmak için ne gerekiyorsa, hangi araca ihtiyaç varsa hepsi harekete geçirilmiş. Aylardır, hatta yıllardır hazırlığı yapılan bir senaryo, kirli plân seçimlere 3.5 ay kala devreye sokulmuş."
"Başka hesaplarını da görmek istediler"
Erdoğan, 17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettiklerini belirterek, "Çünkü bu bizim için ilk değildi. Daha önce de bunları bize yaptılar. Eğer soğukkanlılığımız olmasaydı, telaşa kapılmış olsaydık bunlara hizmet etmiş olurduk." dedi.
Tedbirlerini çok hızlı bir şekilde aldıklarını anlatan Erdoğan, bu tür senaryolara karşı daha önce defalarca dikkat çektiğini, hükümete karşı çirkin eylemlere girileceğini, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'nin birinci parti olacağını görenlerin çirkin yollara tevessül edebileceğini birçok kez ifade ettiğini söyledi.
"17 Aralık, işte bu öngördüğümüz çirkin girişimin, çirkin tezgâhın tezahür ettiği tarih oldu." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu tezgâhı kuranlar, bu tezgâhı uygulamaya koymak isteyenler birkaç yerde yanlış yaptılar, kendilerini ele verdiler. Milletin ferasetini, milletin demokrasiye ve seçilmiş hükümete muhabbetini hesaba katmadılar veya katamadılar. İlk andan itibaren kamuoyu algısını esaret altına almaya yönelik yoğun operasyonlara rağmen, aziz milletimiz yapılanı gördü ve ilk andan itibaren bu tuzağa karşı tavrını çok net olarak ortaya koydu. 17 Aralık sonrasında; Samsun, Ünye, Fatsa, Ordu, Görele, Giresun, Trabzon, Sakarya, Manisa ve ilçelerinde, İzmir'de, Ankara ve İstanbul'da halkımızın normalin üzerinde farklı bir heyecanla desteğine, teveccühüne şahit olduk. Türkiye'nin her ilinden mesajlar aldık. Türkiye'nin 81 ilinden, hatta dünyanın sayısız şehrinden dostlarımızın, kardeşlerimizin bize hayır dualar ettiğine şahit olduk. Hem aziz milletimiz hem de dünyadaki dostlarımız, kardeşlerimiz, sevenlerimiz yapılanın komplo olduğunu, darbe girişimi olduğunu, hükümetimize yönelik operasyon olduğunu gördüler ve Allah onlardan razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular.
Bu tezgâhı tertip edenlerin hesaba katmadığı başka bir şey vardı. Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, başka hesaplarını da görmek istiyorlardı. Âdeta 'bir taşla kuş katliamı yapabilir miyiz?' diyorlardı. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, nasıl çirkin emeli varsa bu operasyonun içine dâhil ederek, arzularını yerine getirmeye çalıştılar. Seçim öncesinde hükümeti yıpratmaya çalışırken, 'Türkiye'nin ekonomisini de alt üst edelim.' dediler. 'Faizleri yükseltip eskisi gibi kazanalım.' dediler. 'Türkiye'nin dış ticaret hamlelerini bozalım.' dediler. 'Türkiye'nin enerji politikalarını sarsalım.' dediler. '2023 hedeflerini, istikrarlı yürüyüşü engelleyelim.' dediler. 'Türkiye'nin küresel ölçekteki projelerini sekteye uğratalım.' dediler. 'Mavi Marmara'nın, Mısır'da dik duruşun, İran'da, Irak'ta ilkeli dış politikanın, Suriye'de insani tavrın, Filistin'de vicdani itirazın intikamını alalım.' dediler. Dünyada artık sesi çok çıkan, adaletin ve vicdanın sesi hâline gelen, itibarı her geçen gün artan 'Türkiye'nin yükselişini durduralım.' dediler. Özellikle 'çözüm sürecini bozalım, bu ülkede yeniden kan akıtalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini sağlayalım.' dediler. Bir tek operasyon paketinin içine bütün bu kirli niyetlerini koydular ve o tuzak ayaklarına dolaştı. Şimdi çıkıyorlar bize dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı kazanan kim olacaktı?
Bu operasyondan Türkiye'nin, aziz milletimizin kazanacağını iddia edecek bir tek aklıselim sahibi bulabilir misiniz? Faiz lobilerinin, silah lobilerinin, savaş ve kaos lobilerinin kazanacağı bir operasyonun yerli olabilme, millî olabilme ihtimali var mı?"
Erdoğan, "Acırsanız acınacak hâle gelirsiniz. Nasıl bir takiyenin, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak. Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil." dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 17 Aralık operasyonun; millî olan ne varsa ona kastettiğini, Hükümete, millî iradeye, Halkbank'a, millî bankaya kastettiğini, millî dış politikaya ve çıkarlara, millî birlik ve kardeşlik sürecine kastettiğini söyledi. Operasyonun, MİT'e de kasttettiğini belirten Erdoğan, "Bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize yardım ulaştırmaya çalışıyor, Adana'dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor." diye konuştu.
Dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olunamayacağını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Reyhanlı'daki olaylar olduğu zaman bu beyefendi, Adana'dan kalkıp Reyhanlı'ya gitmemiştir. 7 günün ardından oraya gitti. 7 gün senin aklın neredeydi? Reyhanlı'da o kadar insanımız şehid edildi, niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum, hadi ilgili olanlar bunu incelesinler, bunun da üzerinde dursunlar. Türkiye maalesef bunları yaşadı. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının hasmı, sadece sadece harici düşmanlardır, dâhili değil. Millî bir teşkilata yönelik hasmane tutum kesinlikle millî olamaz. Bir savcı Adana'dan kalkıp Hatay'a MİT'in insani yardım operasyonunu engellemek üzere geliyorsa o savcı yasaları çiğnemiştir, millî çıkarlara kastetmiştir. Açıkca söylüyorum: Kendi ülkesine değil, ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Neden yapıyorlar bunu? Kendi ülkelerinin millî kurumlarını neden hedef alıyorlar? MİT'in yasasına baktığınız zaman, 26. madde çok açık, net ortadadır. Ne yapacağı orada bellidir. Aziz Türk Milleti değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor ve öyle hareket ediyorlar. Uluslararası kirli odakların elinde oyuncak olmuş, maşa olmuş bir örgüt, âdeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkelerinin aleyhine yönlendiriyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, milletin Milli İstihbarat Teşkilatına karşı düşmanca tutumlar içine giriyorsunuz? Kamuoyunun gözü önünde yayın yoluyla, manşetlerinde, sayfalarında, ekranlarında suç işleyenler ifadeye çağrılmazken, köşe yazarları her gün ifadeye çağrılıyor. Benim ifadelerimi manşete çekti diye gazete yöneticileri ifadeye çağrılıyor. Hani siz bunlardan muzdariptiniz, dertliydiniz, ne oldu şimdi size? Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden, sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde bulunabiliyor.
Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. Bütün bunlar hukuk, adalet saikiyle, vicdan saikiyle değil, tamamen örgüt saikiyle yapılıyor. Bununla ben yargının tümünü asla zan altına alamam. Bunun içinde yürütme de var. Bunlar müşterek yapılıyor, bir dayanışma içerisinde yapılıyor. 17 Aralık'tan bugüne kadar devletin kurumları içinde nasıl çark kurulduğu, nasıl bir örgütsel yapılanmaya gidildiği net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz, bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak. Biz diyorduk ki dünyaya yönelik, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine ülkemizi nasıl çıkaracağız, buna yoğunlaşalım. Bütün gayretimizi, enerjimizi, her şeyimizi buraya verelim; ama maalesef içeride de ister istemez, şimdi buraya da biraz enerji harcamak durumunda kaldık. Çünkü biz bunları meydana çıkarmak zorundayız. Kim olursa olsun, artık olayın aslı şudur: Acırsanız acınacak hâle gelirsiniz. Nasıl bir takiyenin, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak. Malezya'da beraberimizdeki medya mensuplarına da ifade ettim: Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil."
Başbakan Erdoğan, tarihi incelediklerini ve tarihte de bunu gördüklerini vurgulayarak, "Büyük Selçuklu Devleti'nde Haşhaşiler denilen gözü dönmüş gizli bir örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu sinsi virüslere, devlet bünyesini felç etmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecektir." dedi.
Kaynak (http://www.aksam.com.tr/siyaset/basbakan-erdogandan-onemli-aciklamalar/haber-276404)
Akşam 14.01.2014
http://imagizer.imageshack.us/v2/800x600q90/839/864i.jpg (https://imageshack.com/i/nb864ij)
Başbakan Erdoğan, AK Parti grup toplantısında önemli açıklamalar yaptı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin anayasa değişikliğini birlikte yapmayı kabul etmesi hâlinde TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülen HSYK ile ilgili yasa teklifini dondurabileceklerini söyledi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, gündeme ilişkin görüşlerini ifade etti. Erdoğan, "Yeni anayasayadaki çalışmada HSYK belli yere gelmişti. Eğer muhalefet, anayasa değişikliğini beraber yapalım derse, biz yasa teklifini dondururuz, gerekirse Genel Kurul'a indirmeyiz. Bugünkü görüşmeler burada belirleyicidir. Anayasa değişikliği, yasa değişiklinin çok çok ötesinde bir olaydır. Parlamento içinde grupların kendi gücüne göre aynen RTÜK'te olduğu gibi, sayılarına göre HSYK içinde onlar da temsil edilme imkânı bulacaklardır, bulabilirler. Biz bu teklife sıcak bakıyoruz. Böyle bir adımı atabiliriz. Hatta Hâkimler Kurulu'nu ayrı, Savcılar Kurulu'nu ayrı plânlayabiliriz. Birkaç maddelik anayasa değişkiliğini geçirmemiz hâlinde, yasal düzenleme çalışmasını dondurur ve yolumuza anayasa değişikliği ile devam ederiz." diye konuştu.
Erdoğan, 17 Aralık operasyonuyla demokrasiye yönelik en büyük, en ağır ve en ahlâksız darbe girişimine tevessül edildiğini söyledi.
İslam dünyasının Hz. Muhammed'in emir ve tavsiyelerini tekrar hatırlamasını, tekrar düşünmesini ve idrak etmesini arzuladığını dile getiren Erdoğan, "Rabbime, bu kardeşliği idrak ve ifa noktasında tüm Müslümanlara zihin berraklığı vermesi için dua ediyorum." dedi. Erdoğan, rahmet peygamberinin izinden gidenlerin birbirine sırtını dönmesinin, mezhep, etnik köken ayrımıyla birbiriyle çatışmasının içlerini acıttığını ifade ederek, "Efendimiz ki kendisine ve ashabına en ağır işkenceleri yapan zalimler için dahi hidayet dilemişti. Bu engin hoşgörünün, müşfik ve kucaklayıcı tavrın özellikle Hazreti Resul'ün kardeşlik talimatlarının, onun izinden gittiğini iddia eden herkes için ibret vesilesi olmasını da yürekten temenni ediyorum." diye konuştu.
Erdoğan, geçen hafta Japonya, Singapur ve Malezya'yı kapsayan yurt dışı gezisi hakkında bilgi verdi.
Japonya'da Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kurulmasına Dair İşbirliği Mutabakatı imzaladıklarını, Türksat 4-a uydusunun teslim töreninin yapıldığını anlatan Erdoğan, Türksat 4-b haberleşme uydusunun da yılın ikinci çeyreğinde bitirileceğini kaydetti.
Türkiye'nin kendi uydusunu imal etmeyi hedeflediklerini belirten Erdoğan, "Yüzde 100 kendimiz imal ettiğimiz ve kendimiz uzaya fırlattığımızda bu gururu çok daha farklı yaşayacağız. Çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz." dedi.
"En ahlâksız darbe girişimi"
Başbakan Erdoğan, bütçe görüşmeleri ve yurt dışı temasları nedeniyle 3 Aralık'tan bu yana grup toplantılarını yapamadıklarını ifade ederek, "Bu bir buçuk aylık süre içinde demokrasimize yönelik; en büyük, en ağır ve aynı zamanda en ahlâksız darbe girişimine tevessül edildi." diye konuştu.
İstanbul merkezli operasyonun başladığı 17 Aralık 2013'ün, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"17 Aralık komplosu, hazırlık aşaması, uygulama şekli, içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış; millete, devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. 17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara'da belli merkezlere baskın yapılıyor, belli şahıslar gözaltına alınıyor, bilgilendirilmesi gereken sorumlular bilgilendirilmiyor, yargı ve emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz bir biçimde, tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3.5 ay kala, yani son derece manidar zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar. Bunun geçmişine baktığımız zaman; 1 yıl, 2 yıl, 3 yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi? Bunca zamandır bu adımları niye atmadınız? Demek ki burada niyet apaçık ortada.
Operasyonun başlamasıyla birlikte ihanet projesinin paydaşları da harekete geçiyor. Malûm medya sabah saatlerinden itibaren kendilerine servis edilen, gizlilik kaydı olan bu fotoğraf ve görüntüleri yayımlamaya başlıyor. Muhalefet partileri, daha meselenin ne olduğu anlaşılmadan hükümete yönelik saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyorlar. içeride ve dışarıda belli odaklar harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor, ihanet şebekeleri el ele, birlikte çalışıyor. Akşam olduğunda âdeta soruşturma, sorgu tamamlanıyor, âdeta mahkeme süreci tamamlanıyor ve zanlıların tamamı ve onlarla birlikte bakanlarımız, hükümetimiz suçlu ilan ediliyor.
Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, bu çuvallar açılmadan bunlarla ilgili ânında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl organize edildiği, nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor, zanlılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların tamamı yakınlarıyla birlikte âdeta linç ediliyor."
"Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri devreye alındı"
Başbakan Erdoğan, çok yoğun karalama kampanyası, yoğun dezenformasyon, yoğun algı operasyonu, içeriden ve dışarıdan ağır linç hareketinin hükümete yöneldiğini belirterek, "Her şey hazırlanmış, görev dağılımı yapılmış, kimin nerede duracağı, ne yapacağı, hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Sosyal medyada operasyon başlatılmış, yazılı görsel medyada görev dağılımları yapılmış, talimatlar verilmiş, kalemler verilen emirleri kâğıda dökmeye başlamış." dedi.
Millî sermaye çevrelerine mesajlar gittiğini, uluslararası basına yabancı dilde yoğun dezenformasyon yapılmaya başlandığını, uluslararası kuruluşlara, uluslararası kamuoyuna yalan yanlış bilgiler aktarıldığını, ekonomiyi etkilemek üzere piyasalara ve piyasa oyuncularına kötümserlik pompalandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ihanet operasyonunda maşa olarak kullanılan örgüt, tüm taraftarlarını harekete geçirmiş, hükümete karşı bir kampanyanın fitilini ateşlemiş. Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira, itham, yalan, tehdit, korkutma, sindirme, şantaj, her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk kisvesi altında, yolsuzluk süsü verilerek, bir anda Türkiye'de büyük bir belirsizlik, kaos ortamı oluşturmak için ne gerekiyorsa, hangi araca ihtiyaç varsa hepsi harekete geçirilmiş. Aylardır, hatta yıllardır hazırlığı yapılan bir senaryo, kirli plân seçimlere 3.5 ay kala devreye sokulmuş."
"Başka hesaplarını da görmek istediler"
Erdoğan, 17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettiklerini belirterek, "Çünkü bu bizim için ilk değildi. Daha önce de bunları bize yaptılar. Eğer soğukkanlılığımız olmasaydı, telaşa kapılmış olsaydık bunlara hizmet etmiş olurduk." dedi.
Tedbirlerini çok hızlı bir şekilde aldıklarını anlatan Erdoğan, bu tür senaryolara karşı daha önce defalarca dikkat çektiğini, hükümete karşı çirkin eylemlere girileceğini, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'nin birinci parti olacağını görenlerin çirkin yollara tevessül edebileceğini birçok kez ifade ettiğini söyledi.
"17 Aralık, işte bu öngördüğümüz çirkin girişimin, çirkin tezgâhın tezahür ettiği tarih oldu." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu tezgâhı kuranlar, bu tezgâhı uygulamaya koymak isteyenler birkaç yerde yanlış yaptılar, kendilerini ele verdiler. Milletin ferasetini, milletin demokrasiye ve seçilmiş hükümete muhabbetini hesaba katmadılar veya katamadılar. İlk andan itibaren kamuoyu algısını esaret altına almaya yönelik yoğun operasyonlara rağmen, aziz milletimiz yapılanı gördü ve ilk andan itibaren bu tuzağa karşı tavrını çok net olarak ortaya koydu. 17 Aralık sonrasında; Samsun, Ünye, Fatsa, Ordu, Görele, Giresun, Trabzon, Sakarya, Manisa ve ilçelerinde, İzmir'de, Ankara ve İstanbul'da halkımızın normalin üzerinde farklı bir heyecanla desteğine, teveccühüne şahit olduk. Türkiye'nin her ilinden mesajlar aldık. Türkiye'nin 81 ilinden, hatta dünyanın sayısız şehrinden dostlarımızın, kardeşlerimizin bize hayır dualar ettiğine şahit olduk. Hem aziz milletimiz hem de dünyadaki dostlarımız, kardeşlerimiz, sevenlerimiz yapılanın komplo olduğunu, darbe girişimi olduğunu, hükümetimize yönelik operasyon olduğunu gördüler ve Allah onlardan razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular.
Bu tezgâhı tertip edenlerin hesaba katmadığı başka bir şey vardı. Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, başka hesaplarını da görmek istiyorlardı. Âdeta 'bir taşla kuş katliamı yapabilir miyiz?' diyorlardı. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, nasıl çirkin emeli varsa bu operasyonun içine dâhil ederek, arzularını yerine getirmeye çalıştılar. Seçim öncesinde hükümeti yıpratmaya çalışırken, 'Türkiye'nin ekonomisini de alt üst edelim.' dediler. 'Faizleri yükseltip eskisi gibi kazanalım.' dediler. 'Türkiye'nin dış ticaret hamlelerini bozalım.' dediler. 'Türkiye'nin enerji politikalarını sarsalım.' dediler. '2023 hedeflerini, istikrarlı yürüyüşü engelleyelim.' dediler. 'Türkiye'nin küresel ölçekteki projelerini sekteye uğratalım.' dediler. 'Mavi Marmara'nın, Mısır'da dik duruşun, İran'da, Irak'ta ilkeli dış politikanın, Suriye'de insani tavrın, Filistin'de vicdani itirazın intikamını alalım.' dediler. Dünyada artık sesi çok çıkan, adaletin ve vicdanın sesi hâline gelen, itibarı her geçen gün artan 'Türkiye'nin yükselişini durduralım.' dediler. Özellikle 'çözüm sürecini bozalım, bu ülkede yeniden kan akıtalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini sağlayalım.' dediler. Bir tek operasyon paketinin içine bütün bu kirli niyetlerini koydular ve o tuzak ayaklarına dolaştı. Şimdi çıkıyorlar bize dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı kazanan kim olacaktı?
Bu operasyondan Türkiye'nin, aziz milletimizin kazanacağını iddia edecek bir tek aklıselim sahibi bulabilir misiniz? Faiz lobilerinin, silah lobilerinin, savaş ve kaos lobilerinin kazanacağı bir operasyonun yerli olabilme, millî olabilme ihtimali var mı?"
Erdoğan, "Acırsanız acınacak hâle gelirsiniz. Nasıl bir takiyenin, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak. Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil." dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 17 Aralık operasyonun; millî olan ne varsa ona kastettiğini, Hükümete, millî iradeye, Halkbank'a, millî bankaya kastettiğini, millî dış politikaya ve çıkarlara, millî birlik ve kardeşlik sürecine kastettiğini söyledi. Operasyonun, MİT'e de kasttettiğini belirten Erdoğan, "Bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize yardım ulaştırmaya çalışıyor, Adana'dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor." diye konuştu.
Dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olunamayacağını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Reyhanlı'daki olaylar olduğu zaman bu beyefendi, Adana'dan kalkıp Reyhanlı'ya gitmemiştir. 7 günün ardından oraya gitti. 7 gün senin aklın neredeydi? Reyhanlı'da o kadar insanımız şehid edildi, niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum, hadi ilgili olanlar bunu incelesinler, bunun da üzerinde dursunlar. Türkiye maalesef bunları yaşadı. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının hasmı, sadece sadece harici düşmanlardır, dâhili değil. Millî bir teşkilata yönelik hasmane tutum kesinlikle millî olamaz. Bir savcı Adana'dan kalkıp Hatay'a MİT'in insani yardım operasyonunu engellemek üzere geliyorsa o savcı yasaları çiğnemiştir, millî çıkarlara kastetmiştir. Açıkca söylüyorum: Kendi ülkesine değil, ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Neden yapıyorlar bunu? Kendi ülkelerinin millî kurumlarını neden hedef alıyorlar? MİT'in yasasına baktığınız zaman, 26. madde çok açık, net ortadadır. Ne yapacağı orada bellidir. Aziz Türk Milleti değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor ve öyle hareket ediyorlar. Uluslararası kirli odakların elinde oyuncak olmuş, maşa olmuş bir örgüt, âdeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkelerinin aleyhine yönlendiriyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, milletin Milli İstihbarat Teşkilatına karşı düşmanca tutumlar içine giriyorsunuz? Kamuoyunun gözü önünde yayın yoluyla, manşetlerinde, sayfalarında, ekranlarında suç işleyenler ifadeye çağrılmazken, köşe yazarları her gün ifadeye çağrılıyor. Benim ifadelerimi manşete çekti diye gazete yöneticileri ifadeye çağrılıyor. Hani siz bunlardan muzdariptiniz, dertliydiniz, ne oldu şimdi size? Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden, sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde bulunabiliyor.
Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. Bütün bunlar hukuk, adalet saikiyle, vicdan saikiyle değil, tamamen örgüt saikiyle yapılıyor. Bununla ben yargının tümünü asla zan altına alamam. Bunun içinde yürütme de var. Bunlar müşterek yapılıyor, bir dayanışma içerisinde yapılıyor. 17 Aralık'tan bugüne kadar devletin kurumları içinde nasıl çark kurulduğu, nasıl bir örgütsel yapılanmaya gidildiği net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz, bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak. Biz diyorduk ki dünyaya yönelik, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine ülkemizi nasıl çıkaracağız, buna yoğunlaşalım. Bütün gayretimizi, enerjimizi, her şeyimizi buraya verelim; ama maalesef içeride de ister istemez, şimdi buraya da biraz enerji harcamak durumunda kaldık. Çünkü biz bunları meydana çıkarmak zorundayız. Kim olursa olsun, artık olayın aslı şudur: Acırsanız acınacak hâle gelirsiniz. Nasıl bir takiyenin, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün hüküm sürdüğü ortaya çıkacak. Malezya'da beraberimizdeki medya mensuplarına da ifade ettim: Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil."
Başbakan Erdoğan, tarihi incelediklerini ve tarihte de bunu gördüklerini vurgulayarak, "Büyük Selçuklu Devleti'nde Haşhaşiler denilen gözü dönmüş gizli bir örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu sinsi virüslere, devlet bünyesini felç etmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecektir." dedi.
Kaynak (http://www.aksam.com.tr/siyaset/basbakan-erdogandan-onemli-aciklamalar/haber-276404)
Akşam 14.01.2014