Ayşe_Berra
04-30-2008, 03:33
GALAT-I MEŞHUR NE DEMEK?
**Özellikle birilerini karalamayı görev addeden tüm kartel medyasına, adı kullananların gıyabında Bedirhan Gökçe'nin kalemiyle...
Bir ortam düşünün ki kimse kimseye güvenmiyor.
Kime sırtını döneceğini bilemiyor.
Bugün derdini anlattığı kişinin, yarın o kişi tarafından ifşa edilip edilemeyeceği korkusuyla o da anlatırken bir başka kılıfa bürünüyor.
***
Dost, düşman kim belli değil.
At izi, it izi birbirine karışıyor.
Dost ortamında ya da bir yemek sohbetinde söylenilmiş sözleri yarın en olmadık anda en olmadık insandan duyuyor…
‘Arkadaşının ayıbını ört’, kültürü ile yetişmiş insanlara bu ayıbın ya da sırrın ortalığa atılması onurlu insanları haliyle çıldırtıyor…
Evet, medyadan bahsediyorum…
Artık kendi yalanına kendi inanmış medyadan…
Eskiler buna “Galat-ı Meşhur” diyor…
***
Gazetenin biri başlattığı bir karalama kampanyasına beni de içine katarak, yapmadığım işleri yapmışım gibi, bulunmadığım yerlerde bulunmuşum gibi haber yapıyor…
Haftasında o gazete tekzip yayınlamak durumuna düşerken (ki buna yazı ve bilhassa gazeteci dilinde “özür dilerim yanlış haber vermişiz” demektir)…
Diğer hafta o gazeteyi kaynak gösterip bir başka gazete yazıyor, sonra yine “tekzip”…
Üçüncü hafta yine bir başkası yine tekzip…
***
Çamur atıla atıla devam ediliyor, sonra kendi kendilerini yalanlıyorlar ama hak getire.
Ana sayfadan çamur at… Sekizinci sayfanın köşesinden özür dile… Peh…
***
Ey ilahi adalet…
Ne yazanın yazdığına inanıyorsunuz artık, ne söyleyenin söylediğine.
Ama internet çocukları ve garip bir şekilde fırsat arayan tiplere de gün doğuyor…
***
Ömrü boyunca kimseye nefret kusmamış…
Kimsenin aleyhinde konuşmamış…
Kimsenin yüzüne söylemediğini arkasından söylememiş…
Hele TANIMADIĞI İNSANLAR hakkında radyo ve TV’den tek kötü cümle kurmamış birine
Reva mı şimdi bu?
***
Sonra niye yapılan anketlerde halk medyaya güvenmiyor diye soruluyor…
Ben de soranlara sorayım şimdi:
SİZCE…?
Bedirhan Gökçe
**Özellikle birilerini karalamayı görev addeden tüm kartel medyasına, adı kullananların gıyabında Bedirhan Gökçe'nin kalemiyle...
Bir ortam düşünün ki kimse kimseye güvenmiyor.
Kime sırtını döneceğini bilemiyor.
Bugün derdini anlattığı kişinin, yarın o kişi tarafından ifşa edilip edilemeyeceği korkusuyla o da anlatırken bir başka kılıfa bürünüyor.
***
Dost, düşman kim belli değil.
At izi, it izi birbirine karışıyor.
Dost ortamında ya da bir yemek sohbetinde söylenilmiş sözleri yarın en olmadık anda en olmadık insandan duyuyor…
‘Arkadaşının ayıbını ört’, kültürü ile yetişmiş insanlara bu ayıbın ya da sırrın ortalığa atılması onurlu insanları haliyle çıldırtıyor…
Evet, medyadan bahsediyorum…
Artık kendi yalanına kendi inanmış medyadan…
Eskiler buna “Galat-ı Meşhur” diyor…
***
Gazetenin biri başlattığı bir karalama kampanyasına beni de içine katarak, yapmadığım işleri yapmışım gibi, bulunmadığım yerlerde bulunmuşum gibi haber yapıyor…
Haftasında o gazete tekzip yayınlamak durumuna düşerken (ki buna yazı ve bilhassa gazeteci dilinde “özür dilerim yanlış haber vermişiz” demektir)…
Diğer hafta o gazeteyi kaynak gösterip bir başka gazete yazıyor, sonra yine “tekzip”…
Üçüncü hafta yine bir başkası yine tekzip…
***
Çamur atıla atıla devam ediliyor, sonra kendi kendilerini yalanlıyorlar ama hak getire.
Ana sayfadan çamur at… Sekizinci sayfanın köşesinden özür dile… Peh…
***
Ey ilahi adalet…
Ne yazanın yazdığına inanıyorsunuz artık, ne söyleyenin söylediğine.
Ama internet çocukları ve garip bir şekilde fırsat arayan tiplere de gün doğuyor…
***
Ömrü boyunca kimseye nefret kusmamış…
Kimsenin aleyhinde konuşmamış…
Kimsenin yüzüne söylemediğini arkasından söylememiş…
Hele TANIMADIĞI İNSANLAR hakkında radyo ve TV’den tek kötü cümle kurmamış birine
Reva mı şimdi bu?
***
Sonra niye yapılan anketlerde halk medyaya güvenmiyor diye soruluyor…
Ben de soranlara sorayım şimdi:
SİZCE…?
Bedirhan Gökçe