CeVHeR
03-02-2008, 03:40
Bize suçlama yaparlar: “çocukların beyinlerini zehirliyorsunuz!”
Son tartışmalarda, dini camianın çocuklarının değil, laikçi kesimin kontrolündeki üniversite gençliğinin beyinlerinin nasıl zehirlendiği apaçık ortaya çıktı.
“Dini referans alamayız.çünkü dogmalara dayanıyor.” diye söze başlayanlar, “Peki Anayasa’nın başlangıcındaki ‘değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler de dogma değil mi?” sorusu karşısında Çaresizlik içinde kıvranan bir görüntü verdiler..
Çocuklar cahil, ne yapsınlar..
Sadece cahil değil, üstelik beyinleri de bazı dogmalarla doldurulmuş!
Dinden uzaklaştırılmışlar.. üstelik din hüviyetinde farklı ideolojilerin ilkeleri ile beyinleri doldurulmuş!
Başörtü yasağının sebebi olarak, “Dini referans almamak gerekir” ilkesini gösteriyorlar!
Bunun yanında da “üniversitede, akıl referans alınmalıdır” diyorlar.
Oysa yaptıkları, aklı referans almak da değil.
Dini, referans olarak almadıkları doğru. Ama onların konumu, bu nokta ile sınırlı değil.
Dini de referans almıyorlar, aklı da referans almıyorlar. Ateizmi, ateizmin zorla kabul ettirilmesi amacına matuf olarak yasakçılığı referans alıyorlar..
Dini referans almayanlar, dinin kurallarına uygun hareket etme zorunluluğu hissetmeyenlerdir.. Bunlara diyeceğimiz, “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize”den ibarettir.
Örnek?
Başörtü dini bir emir.. Dini referans almayan kişi de, “Ben başörtü takmak zorunda değilim” diyebilir. Ona söylenecek olan, “Senin dinin sana, benim dinim bana”dır.
Peki bunlar sadece bununla mı yetiniyorlar?
Hayır.
Bunlar sadece “Ben başörtü takmıyorum” demiyorlar.
Bir adım daha ileri gidiyorlar: “Siz de takmayacaksınız” diyorlar!
İşte geldikleri bu aşama, “dini referans almama” noktasından çok ileri bir nokta; despot bir noktadır.
Sağ gösterip sol vuruyorlar..
“Dini referans alamayız” derken, bize de dayatmada bulunuyorlar: “Siz de dini referans almayacaksınız!”
Peki nerede kaldı “din özgürlüğü”?
Nerede kaldı şu meşhur; “laikliğin, din hürriyetini sağladığı” iddiası!
Tartışmayı, ihtimalleri somutlaştırarak masaya yatıralım.
“Din ilkelerini referans almak” ve “aklı referans almak” ihtimallerinin dışında, bir de “başkalarına zorla dayatmada bulunma” ihtimalinin sözkonusu olduğunu uygulamalı olarak görelim.
“Din ilkeleri referans alınan” bir ülkede ne olması gerekir?
Dinin emri ne ise, onun herkes tarafından yerine getirilmesi gerekir. Benim kanaatime göre, İslam dininin emri sadece inananlarla ilgili. Başörtü takma emri, inanmayanları da kapsamıyor.. Ama, farzedelim ki, İslam dininin böyle bir emri de var...
Peki bugünkü tartışmada, taraflardan birisinin isteği bu mudur?
Hayır.
Çünkü hiç kimse, “üniversiteye giden herkes, başını bağlamak zorundadır” iddiasında değil.
öyle ise uzatmadan şunu söyleyebiliriz: “üniversitede, dinin referans alınması gerektiğini söyleyen hiç kimse yok!”
Peki ne talep ediliyor?
“İsteyen başörtü taksın.”
Doğal sonucu olarak, “istemeyen de takmasın!”
Böyle bir tabloda, “İsteyen taksın, istemeyen takmasın” denilmesini, “dini referans alma” olarak nasıl tanımlayabilirsiniz?
Tartışmaya bir de, “aklın referans alınması” ilkesini uygulayarak bakalım.
Buyurun, aklı referans alalım.
Aklı referans aldığımızda, akıl bize “başörtü takın veya takmayın” diye bir zorunluluk yüklemiyor ki..
Akıl açısından ikisi de, “olabilir ihtimaller”dir.. Hatta bazı durumlarda takın (kış şartlarında kafanızı üşütmemek için) diyebilir ama, illa çıkarın deme ihtimali yok.
Teorik tartışmalarda, konular biraz “sen dedin, ben dedim” noktasında kilitlenir..
En güzel çıkış noktası örneklerle konuyu anlamak, yanlışın hangi tarafta olduğunu çözmektir.
Burada da öyle yapalım.
Dinin referans alındığı ülkelere bakalım. Aklın referans alındığı ülkelere bakalım.
Dinin referans alındığı ülkeler çok az. İslam ülkelerinden ziyade, belki İsrail örnek verilebilir. Bütün kızların başları Musevilik gereği örtülü.
Aklın referans alındığı ülkelere (Avrupa ve ABD) bakarsak, hepsinde başörtü serbest.
Öyle ise, gençler bir daha baksınlar, neyi amaçlıyorlar?
Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 02/03/2008
Son tartışmalarda, dini camianın çocuklarının değil, laikçi kesimin kontrolündeki üniversite gençliğinin beyinlerinin nasıl zehirlendiği apaçık ortaya çıktı.
“Dini referans alamayız.çünkü dogmalara dayanıyor.” diye söze başlayanlar, “Peki Anayasa’nın başlangıcındaki ‘değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler de dogma değil mi?” sorusu karşısında Çaresizlik içinde kıvranan bir görüntü verdiler..
Çocuklar cahil, ne yapsınlar..
Sadece cahil değil, üstelik beyinleri de bazı dogmalarla doldurulmuş!
Dinden uzaklaştırılmışlar.. üstelik din hüviyetinde farklı ideolojilerin ilkeleri ile beyinleri doldurulmuş!
Başörtü yasağının sebebi olarak, “Dini referans almamak gerekir” ilkesini gösteriyorlar!
Bunun yanında da “üniversitede, akıl referans alınmalıdır” diyorlar.
Oysa yaptıkları, aklı referans almak da değil.
Dini, referans olarak almadıkları doğru. Ama onların konumu, bu nokta ile sınırlı değil.
Dini de referans almıyorlar, aklı da referans almıyorlar. Ateizmi, ateizmin zorla kabul ettirilmesi amacına matuf olarak yasakçılığı referans alıyorlar..
Dini referans almayanlar, dinin kurallarına uygun hareket etme zorunluluğu hissetmeyenlerdir.. Bunlara diyeceğimiz, “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize”den ibarettir.
Örnek?
Başörtü dini bir emir.. Dini referans almayan kişi de, “Ben başörtü takmak zorunda değilim” diyebilir. Ona söylenecek olan, “Senin dinin sana, benim dinim bana”dır.
Peki bunlar sadece bununla mı yetiniyorlar?
Hayır.
Bunlar sadece “Ben başörtü takmıyorum” demiyorlar.
Bir adım daha ileri gidiyorlar: “Siz de takmayacaksınız” diyorlar!
İşte geldikleri bu aşama, “dini referans almama” noktasından çok ileri bir nokta; despot bir noktadır.
Sağ gösterip sol vuruyorlar..
“Dini referans alamayız” derken, bize de dayatmada bulunuyorlar: “Siz de dini referans almayacaksınız!”
Peki nerede kaldı “din özgürlüğü”?
Nerede kaldı şu meşhur; “laikliğin, din hürriyetini sağladığı” iddiası!
Tartışmayı, ihtimalleri somutlaştırarak masaya yatıralım.
“Din ilkelerini referans almak” ve “aklı referans almak” ihtimallerinin dışında, bir de “başkalarına zorla dayatmada bulunma” ihtimalinin sözkonusu olduğunu uygulamalı olarak görelim.
“Din ilkeleri referans alınan” bir ülkede ne olması gerekir?
Dinin emri ne ise, onun herkes tarafından yerine getirilmesi gerekir. Benim kanaatime göre, İslam dininin emri sadece inananlarla ilgili. Başörtü takma emri, inanmayanları da kapsamıyor.. Ama, farzedelim ki, İslam dininin böyle bir emri de var...
Peki bugünkü tartışmada, taraflardan birisinin isteği bu mudur?
Hayır.
Çünkü hiç kimse, “üniversiteye giden herkes, başını bağlamak zorundadır” iddiasında değil.
öyle ise uzatmadan şunu söyleyebiliriz: “üniversitede, dinin referans alınması gerektiğini söyleyen hiç kimse yok!”
Peki ne talep ediliyor?
“İsteyen başörtü taksın.”
Doğal sonucu olarak, “istemeyen de takmasın!”
Böyle bir tabloda, “İsteyen taksın, istemeyen takmasın” denilmesini, “dini referans alma” olarak nasıl tanımlayabilirsiniz?
Tartışmaya bir de, “aklın referans alınması” ilkesini uygulayarak bakalım.
Buyurun, aklı referans alalım.
Aklı referans aldığımızda, akıl bize “başörtü takın veya takmayın” diye bir zorunluluk yüklemiyor ki..
Akıl açısından ikisi de, “olabilir ihtimaller”dir.. Hatta bazı durumlarda takın (kış şartlarında kafanızı üşütmemek için) diyebilir ama, illa çıkarın deme ihtimali yok.
Teorik tartışmalarda, konular biraz “sen dedin, ben dedim” noktasında kilitlenir..
En güzel çıkış noktası örneklerle konuyu anlamak, yanlışın hangi tarafta olduğunu çözmektir.
Burada da öyle yapalım.
Dinin referans alındığı ülkelere bakalım. Aklın referans alındığı ülkelere bakalım.
Dinin referans alındığı ülkeler çok az. İslam ülkelerinden ziyade, belki İsrail örnek verilebilir. Bütün kızların başları Musevilik gereği örtülü.
Aklın referans alındığı ülkelere (Avrupa ve ABD) bakarsak, hepsinde başörtü serbest.
Öyle ise, gençler bir daha baksınlar, neyi amaçlıyorlar?
Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 02/03/2008