İntifada
11-11-2011, 03:31
Kur'an'dan, Saffat Suresi'nden günümüze ve sözümüze,
tam da 10 Kasım'a ve konumuza tutulan bir projeksiyon:
O da (İbrahim) onların tanrılarına gizlice yaklaştı ve
"Ne o! Önünüze konulmuş nimetlerden yemiyor musunuz?
Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" dedi.
Sonra üzerlerine yürüyüp onlara sağ eliyle vurdu.
Bunun üzerine diğerleri koşarak o'na doğru geldiler ve
bu yaptığından dolayı o'nu suçladılar.
O ise "Siz" dedi, "Kendi ellerinizle yonttuklarınıza mı tapıyorsunuz?
Oysa sizi de, sizin yonttuklarınızı da yaratan Allah'tır!"
İnsanların, kendilerine uzun zamandır dayatılan Emperyalist Kuklası Diktatörlükler'e olan İsyanlarını Sulandırmaya,
'Arap Baharı' denilen zorlu Değişim ve Dönüşüm'ü 'Batı İşi' diyerek Bulandırmaya çalışanları izlediğimiz bir zamandayız...
Bunların içinde en ilginçlerinden biri, Banu Avar.
Daha önce hazırladığım ve Analiz Merkezi'nde yayınladığım Ergenekon ve Suriye içerikli dosyada, bu grubun neden Beşşar Esed'i desteklediklerini genişçe açıklamıştım.
Ulu Önder'lerine sadakatlarini her zeminde dillendiren bu gibi kimselerin durumları,
elleriyle yaptıkları putlarını acıkınca yiyen çok tanrılıların durumlarına benziyor...
Bunu neden söylediğimi izah etmeliyim.
Önce Avar'ın kitap arkasından bir pasajı ve sonra,
Ulu Önderi'nin ona 80 sene önce verdiği cevabı alt alta yazalım:
Banu Avar - 2011:
"Düğmeye basıldı. Afrika ve Ortadoğu bir bir ayaklandı…
'Demokrasi' ihracatına başlandı!
Darbelerin ve savaşların anahtar kelimesi 'Özgürlük ve Demokrasi'!" (2011)
Mustafa Kemal - 1930:
Hürriyetten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla tazyikin temin ettiği sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. (1930)
Evet...
"Ulu Önder'lerine sadakatlarini her zeminde dillendiren bu gibi kimselerin durumları,
elleriyle yaptıkları putlarını acıkınca yiyen çok tanrılıların durumlarına benziyor..." derken, kastım buydu...
Tevhid, özgürlük ve adalet çerçevesinde kalmaları için dua ettiğimiz kardeşlerimizin isyanlarını, uydurma komplo teorileri ve analizler ile karalamaya çalışırken, onların ne kadar gerisine düştüklerini göremiyorlar bile...
Hatta, bil-akis,
İnsanların hallerini analiz etmek yerine,
kendi derin ilişki ve tezatları analiz edilmeye muhtaç durumdalar...
Onlar, önce emperyalistlerle görüşerek başa geçen diktatörlere 'Ulu Önder' diyor ama bir süre sonra onun büyük kavramlar hakkındaki iri sözlerine dâhi sâdık kalamıyorlar.
Hilafet'i kaldıran Atatürk'ün, "bir gün müslümanların, tekrar güçlenip birleşmeleri halinde, Hilafet'i veya benzer bir durumu tekrar ayağa kaldırabilecekleri yolundaki açıklamalarını bile bilmiyor ya da bilmezden geliyorlar...
Zor iş...
Zira bunlar,
Helva yemeden, kitap yazamıyorlar...
Fatih Tezcan
tam da 10 Kasım'a ve konumuza tutulan bir projeksiyon:
O da (İbrahim) onların tanrılarına gizlice yaklaştı ve
"Ne o! Önünüze konulmuş nimetlerden yemiyor musunuz?
Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" dedi.
Sonra üzerlerine yürüyüp onlara sağ eliyle vurdu.
Bunun üzerine diğerleri koşarak o'na doğru geldiler ve
bu yaptığından dolayı o'nu suçladılar.
O ise "Siz" dedi, "Kendi ellerinizle yonttuklarınıza mı tapıyorsunuz?
Oysa sizi de, sizin yonttuklarınızı da yaratan Allah'tır!"
İnsanların, kendilerine uzun zamandır dayatılan Emperyalist Kuklası Diktatörlükler'e olan İsyanlarını Sulandırmaya,
'Arap Baharı' denilen zorlu Değişim ve Dönüşüm'ü 'Batı İşi' diyerek Bulandırmaya çalışanları izlediğimiz bir zamandayız...
Bunların içinde en ilginçlerinden biri, Banu Avar.
Daha önce hazırladığım ve Analiz Merkezi'nde yayınladığım Ergenekon ve Suriye içerikli dosyada, bu grubun neden Beşşar Esed'i desteklediklerini genişçe açıklamıştım.
Ulu Önder'lerine sadakatlarini her zeminde dillendiren bu gibi kimselerin durumları,
elleriyle yaptıkları putlarını acıkınca yiyen çok tanrılıların durumlarına benziyor...
Bunu neden söylediğimi izah etmeliyim.
Önce Avar'ın kitap arkasından bir pasajı ve sonra,
Ulu Önderi'nin ona 80 sene önce verdiği cevabı alt alta yazalım:
Banu Avar - 2011:
"Düğmeye basıldı. Afrika ve Ortadoğu bir bir ayaklandı…
'Demokrasi' ihracatına başlandı!
Darbelerin ve savaşların anahtar kelimesi 'Özgürlük ve Demokrasi'!" (2011)
Mustafa Kemal - 1930:
Hürriyetten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla tazyikin temin ettiği sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. (1930)
Evet...
"Ulu Önder'lerine sadakatlarini her zeminde dillendiren bu gibi kimselerin durumları,
elleriyle yaptıkları putlarını acıkınca yiyen çok tanrılıların durumlarına benziyor..." derken, kastım buydu...
Tevhid, özgürlük ve adalet çerçevesinde kalmaları için dua ettiğimiz kardeşlerimizin isyanlarını, uydurma komplo teorileri ve analizler ile karalamaya çalışırken, onların ne kadar gerisine düştüklerini göremiyorlar bile...
Hatta, bil-akis,
İnsanların hallerini analiz etmek yerine,
kendi derin ilişki ve tezatları analiz edilmeye muhtaç durumdalar...
Onlar, önce emperyalistlerle görüşerek başa geçen diktatörlere 'Ulu Önder' diyor ama bir süre sonra onun büyük kavramlar hakkındaki iri sözlerine dâhi sâdık kalamıyorlar.
Hilafet'i kaldıran Atatürk'ün, "bir gün müslümanların, tekrar güçlenip birleşmeleri halinde, Hilafet'i veya benzer bir durumu tekrar ayağa kaldırabilecekleri yolundaki açıklamalarını bile bilmiyor ya da bilmezden geliyorlar...
Zor iş...
Zira bunlar,
Helva yemeden, kitap yazamıyorlar...
Fatih Tezcan