Orijinalini görmek için tıklayınız : İL İL İÇ ANADOLU GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLERİ VE TÜM ÖZELLİKLERİ
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:39
ALADAĞLAR'a GİRİŞ KAPISI... NİĞDE
Kapadokya Bölgesinde yeralan Niğde ili, antik kentleri, tarihi ve kültürel eserleri, Aladağlar Milli Parkı ile önemli bir turizim merkezidir.
İç Anadolu Bölgesi'nin "Orta Kızılırmak" olarak adlandırılan kesiminde bulunan Niğde, Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Adana, İçel ve Konya ileri ile çevrilidir.
Deniz düzeyinden 1300 m yükseklikte bulunan ilin batı kesimi dalgalı düzlükler, kuzey, güney ve doğu kesimleri ise dağlık alanlarla kaplıdır. Güney ve güneydoğu sınırlarını Orta Torosların temelini oluşturan Bolkar Dağları çizmektedir.
İç Anadolu Bölgesinin özelliğini taşıyan karasal iklim Niğde'de de egemendir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve genellikle kar yağışlıdır.
M.Ö. 3000 - 2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç Devri'nde Niğde çevresinde önemli yerleşim birimlerinin olduğu yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda anlaşılmıştır. Eski Hitit Dönemi olarak adlandırılan bu dönemden sonra Niğde, Frig, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.
Niğde yöresi daha sonra Selçukluların, , Karamanoğullarının, Moğolların eline geçmiş, 1471 yılında da Osmanlı topraklarına katılmıştır.
GEZİLECEK YERLER :
Cami ve Türbeler :
Niğde'de oldukça iyi korunan Selçuklu ve Osmanlı Camilerinin başlıcaları Alaaddin Cami Sungurbey Cami (1335), Paşa Cami (17.yy.), Kale Cami (1747), Hanım Cami (1452) dir.
Selçuklardan kalma Hüdavend Hatun Türbesi, Dörtayak Türbesi ve Osmanlı Dönemi Şerifali Türbesi en önemlileridir.
Kale ve Kuleler :
Niğde Kalesi Kalenin temeli M.Ö. 8.yy. da Geç Hitit Döneminde yapılmış, Roma-Bizans Selçuklu, Osmanlı Döneminde onarım görmüştür.
Saat Kulesi Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir.
Kaplıca Ve İçmeceler :
Çiftehan Kaplıcası:
Niğde'ye 80 km. uzaklıktaki Çiftehan Kasabasındadır. Hem banyo hem de içme türlerine elverişli olan kaplıca sularının, romatizma, sinirsel hastalıklar, deri, kadın hastalıkları, beslenme bozukluğu gibi hastalıklara olumlu etkisi bulunmaktadır. Kaplıca merkezinde tesisler modern ve büyük kapasitelidir.
NİĞDE - ALADAĞLAR MİLLİ PARKI :
Yeri: Niğde,Kayseri ve Adana illeri sınırları içerisindedir.
Ulaşım: Milli Park Niğde ili sınırları içerisinde Çamardı ilçesine yaklaşık 15 km.,Kayseri Yahyalı ilçesine 30 km.uzaklıktadır.
Özelliği: Milli Park içerisinde kamp alanları, günübirlik gezi alanları ve mola kamp yerleri.
Kamp alanları, doğa yürüyüş güzergahları, tırmanma doğrultuları düzenlenerek Yayla girişimleri oluşturulmuş.
Yöredeki akarsularda alabalık üretimi ,sportif olta balıkçılığı yapılmakta. Yaban hayvanları üretme istasyonu kurulması düşünülmekte. Yaban Hayatı sakinleri ; yaban keçisi , ayı, başak,sansar ve su samurudur.
Jeolojik yapı açısından Aladağlar Milli Parkı değişik zamanlara ait formasyonlarla temsil edilmekle birlikte, en yaygın formasyon mezozoik yaşlı kireç taşlarıdır. Bunun yanında sahada entrüsif volkanizmanın ürünü olan gabro, piroksenit gibi kayaçlara,subofiolitik metamorfitlere ve daha geniş dönemleri karakterize eden tersiyer ve kuaterner oluklarına da rastlanılmaktadır.
Aladağlar yöresi ülkemizin tektonik açıdan en faal bölgelerinden birisidir. Yöre özellikle Alp orojenezi sırasında şaryaj ve bindirmelere sahne olmuştur.Tektonik literatürüne"Ecemiş Koridoru" olarak da giren bu sahada düşey ve yatay atımlı birçok fay bulunmaktadır. Dokusuyla yörede jeomorfolojik süreçler sonucu oluşan naplar,klipler,pencereler ilginç yapısal unsurlar olarak dikkati çeker.
Aladağlar Milli Parkı gerçek anlamda bir jeomorfolojik açık hava müzesidir. Yörenin şekillenmesinde yapı ile birlikte flüvial koşullar ve Pleistosen buzullaşması önemli bir rol oynamıştır.Yörede bu üç unsura ait değişik morfolojik birimlere rastlamak çok olağandır. Yörenin belli başlı jeomorfolojik karakteri vadilerlede bir şekilde parçalanmış olmasıdır.Buzul morfolojisine ait bir çok izlere rastlanmakta , özellikle yöredeki bir çok sirk gölleri ve moreller bu morfolojinin kılavuz şekilleri olarak görülür.
Yöre klimatik açıdan kendine has özelliklere sahiptir. Yazları sıcak,kışları soğuk ve kar yağışlı olarak tanımlanabilecek bu klimatik yapı yörenin yüksek kesimlerinde kalıcı karların barınmasına imkan sağlamaktadır. Yörede gece ile gündüz sıcaklık farkı(Günlük Amplitüd) oldukça fazla olup , geceleri göllerin donmasına neden olan düşük sıcaklık, gündüzleri 30 dereceye kadar çıkmaktadır.
Aladağlar Milli Parkı vejetasyon açısından çok zengin olup ,ormanı oluşturan hakim türler karaçam ve kızılçamdır.Karaçamdan kızılçama geçiş zonunda yer yer bu iki türün oluşturduğu karışık meşçerelere de rastlanmaktadır.Karaçamın yayılış alanındaki güney bakılı kesimlerde iç meşçere oluşturmayan sedir ve kuzey bakılı nem bakımından daha elverişli yerlerde de göknarlara rastlanmaktadır.
Ormanın üst sınırından itibaren Alpin zon başlar. Bu zon da Alpin çayırları yer almaktadır. Alpin zon ve daha yüksek kesimlerde yükseklik ve eğim koşullarından kaynaklanan çıplak kayalık kesimlere ulaşılmaktadır.
Görülebilecek Yerler: Milli Parkın peyzaj güzelliği görülmeye değer niteliktedir.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkta Yaban Hayatı Koruma Bölgesi ayrılmış olup, Üretme İstasyonu mevcuttur.
Milli Parkta kamp alanı, günübirlik alanlar, mola alanları, yürüyüş parkurları, tırmanma doğrultuları, bazı noktalarda yayla gelişimleri planlanmıştır.
Yöredeki akarsularda alabalık üretimi ve spestif olta balıkçılığı yapılma olasılığı olan Aladağlar ülkemiz turizmine alternatif olanaklar yaratacak potansiyele sahiptir. Çadırla konaklanabilir.
Sportif Etkinlikler :
Aladağlar, dağcılık ve trekking için Toroslar'ın en uygun bölümüdür.
Bolkar Dağları trekking ve kış sporları açısından oldukça çekicidir. Özellikle 7 km.yi bulan doğal pisti ile tur kayağına ilgi duyanları memnun etmektedir. Bolkar Dağlarından tırmanış genellikle Ulukışla İlçesinin Bolkar Dağları eteklerindeki Darboğaz kasabası ve kasabanın 8 km. kadar yukarısındaki Meydan denilen bölgeden başlar.
Diğer Tarihi gezi Yerleri :
Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir. Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi'nde sergilenmektedir.
Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir.
Kuşkayası Mezarlığı:
Niğde'ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası'nın yakınında bulunmaktadır. Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır.
Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı:
Niğde'ye 9 km. uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadır.Bizans sanatının Anadolu'daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır.
Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır. Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.
Ne Yenir ?
Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır.
Niğde'nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası, mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir.
Yapmadan Ayrılma :
Aladağlar ve Bolkarlardaki doğal güzellikleri, Kayaardı bağlarını, Narlıgöl'ü gezmeden,
Kapadokya'nın hiç bozulmamış fresklerinin bulunduğu Gümüşler Manastırını, Antik Tyana kentini, Alaaddin Camisini görmeden,
Aladağlar ve Bolkar dağları eteklerindeki alabalık tesislerinde balık, kent merkezinde Niğde tavası yemeden,
Niğde'nin önemli el sanatı ürünlerinden olan halı ve kilimleri satın almadan, GERİ DÖNMEYİN...
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/1DF929581DF9192D.jpg
Dagçı Heykeli Çamardı...
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:46
TÜRKİYE'NİN BAŞKENTİ. ANKARA
http://img65.imageshack.us/img65/8711/036lh1.jpg
Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara, Orta Anadolu'nun merkezi bir noktasında kurulmuştur. Bu merkezi konumu itibariyle tarih boyunca özellikle Selçuklular ve Osmanlılar devrinde, Ankara keçilerinin tüylerinden yapılan sof kumaşlarının yurt dışına satılması Ankara'yı kervansarayların güzergahı ve bir ticaret merkezi haline getirmiştir.
Ankara, Birinci Dünya Savaşı sonrası Atatürk liderliğindeki ulusal direnişte belirgin bir konum üstlenmiş ve Ulusal Kurtuluş Savaşı ile Türk yurdunun yabancı işgalinden kurtarılmasıyla 13 Ekim 1923'de yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmiştir.
Ankara'nın en belirgin noktasında yer alan yapı, Ulu Önder Atatürk için yaptırılan ihtişamlı Anıtkabir'dir. 1953 yılında tamamlanan bu antik ve modern mimari sentezi yapı Türk mimarisinin gücünü ve zarafetini kanıtlamaktadır.
Şehrin en eski bölümleri tarihi Kaleyi çevrelemektedir. Duvarlar içinde 12. yüzyıla ait Alaaddin Cami her ne kadar Osmanlılar tarafından elden geçirilmişse de hala Selçuklu ahşap işçiliği ve sanatının güzel örneklerini sergiler. Pek çok sayıda ilginç eski Türk evi restore edilmiş ve sanat galerileri ya da geleneksel Türk mutfağından örneklerin sergilendiği lokantalar olarak yeniden hayat bulmuştur.
Selçuklu tahta kapı oymacılığının şaheserlerinin ve diğer günlük kullanım araçlarının sergilendiği Etnografya Müzesinin hemen yanında yer alan Resim ve Heykel Müzesi Türk güzel sanatlarından kesitler içerir. Ankara'daki en büyük camii olan Kocatepe cami 1976 ile 1987 arasında Osmanlı mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir.
Ankara, seçkin bale, tiyatro, opera ve halk dansları düzenlemeleri ile hareketli bir sanatsal ve kültürel yaşama sahne olmaktadır. Şehir, özellikle dinleyici sayısı hiç düşmeyen Flarmoni Orkestrası ile ünlüdür.
Ankara, doğuda Kırşehir ve Kırıkkale; batıda Eskişehir; kuzeyde Çankırı; kuzeybatıda Bolu ve güneyde Konya ve Aksaray illeri ile çevrilidir.
GEZİLECEK YERLER :
Anıtkabir
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, inkılâpların yaratıcısı, kahraman asker, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedî istirahatgâhının bulunduğu Anıtkabir, Rasattepe' de inşa edilmiştir.
Mimarları Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda'dır. 1944 yılında yapımına başlanan anıt, 1953'te tamamlanmıştır. Aynı yıl Ata, Etnografya Müzesindeki geçici kabrinden büyük bir törenle buraya nakledilmiştir.
Anıtkabir kompleksi içindeki üniteler ;İstiklâl Kulesi, Hürriyet Kulesi, Aslanlı Yol, Müdafaa-i Hukuk Kulesi, Mehmetçik Kulesi, Zafer Kulesi, Barış Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Misak-ı Milli Kulesi, İnkılâp Kulesi, Zafer Kabartmaları, Mozole - Şeref Holüdür.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Adres: Hisar Cad. Ulus - Ankara
Tel: (312) 324 31 60
Faks: (312) 311 28 39
Etnografya Müzesi
Adres: Talatpaşa Bulvarı Opera - Ankara
Tel: (312) 311 95 56
Ankara'da Atatürk Evi
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ''Oyuncak Müzesi''
Atatürk'ün Mekanı Müze Köşk
Beypazarı Kültür ve Tarih Müzesi
Eğit-Der Eğitim Özel Müzesi
Gordion Müzesi
Mehmet Akif Ersoy Evi
MTA Tabiat Tarihi Müzesi
ODTÜ'de Arkeoloji ve Müze
Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Müzesi
TRT Müzesi ve Ulusal Kurtuluş Sergisi
100. Yıl Kız Teknik Öğretim Müzesi
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi
T.C. Ziraat Bankası Müzesi
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzesi
Adres: Cumhuriyet Cad. Ulus - Ankara
Tel: (312) 311 04 73
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:48
YUNUS EMRE'den NASRETTİN HOCA'ya ... ESKİŞEHİR
İsa'dan önce birinci bin yılda Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir Türkiye'nin en önemli yol kavşaklarından birisidir.
Yunus Emre, Nasrettin Hoca gibi tarihi kişileri yetiştiren Eskişehir Lületaşı, çeşitli haslıklara iyi gelen sıcak su kaynakları ile de ünlüdür. Eskişehir'de ilk yerleşim, M.Ö.3500 yıllarına dayanır. Şehir Hititlerin, Friglerin, Perslerin, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlıların hakimiyetine geçmiştir.
Eskişehir kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, mutfağı ve alışveriş olanakları ile önemli bir turizm çekim merkezi olmayı hedeflemektedir.
Eskişehir'in topografik yapısını, Sakarya ve Porsuk havzalarındaki düzlükler ile bunları çevreleyen dağlar oluşturur. Havza düzlüklerini kuzeyden Bozdağ, Sündiken sıradağları, batı ve güneyden ise İç Batı Anadolu eşiğinin doğu kenarında yer alan Türkmen Dağı,Yazılıkaya Yaylası ve Emirdağ kuşatır.
İlin dörtte birini çam, meşe, gürgen, ardıç, katran ve köknar ağaçlarının oluşturduğu ormanlar teşkil eder. Orman olmayan arazilerde, su kenarlarında söğüt,ahlat ve kavak ağaçlarına rastlanmaktadır.
Eskişehir, İç Anadolu Bölgesi'nde olduğundan karasal iklime sahiptir. Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir.
GEZİLECEK YERLER
Müzeler :
Atatürk ve Kültür Müzesi,Eskişehir Arkeoloji Müzesi,Osmanlı Evi Müzesi,Yunus Emre Müzesi,Seyitgazi Müzesi ve eskişehir Valiliği Lületaşı Müzesi...
Nasrettin Hocanın Evi:
Dünya mizah edebiyatında önemli bir yer tutan fıkralara sahip Nasrettin Hoca 1208 yılında, Sivrihisar'ın Hortu Köyü'nde doğmuştur. Eskişehir' in Sivrihisar İlçesi ve Hortu Köyü'nde her yıl Nasrettin Hoca'yı anma şenlikleri ve adına halk edebiyatı seminerleri düzenlenmektedir.
FRİG VADİSİ:
Antik kent Eskişehir'e 90 km. uzaklıkta Han ilçesine bağlı olan Yazılıkaya Köyü bitişiğinde yer almaktadır. Vadide Frig Krallığı, Lidya Krallığı ve Pers İmparatorluk döneminde üç ayrı yerleşme evresinin bulunduğuna ilişkin birçok temel ve yapı kalıntısına rastlanmıştır. Diğer yandan, Midas Anıtı'nın çevresinde akropol üzerinde bir kentin varlığına ilişkiler bulgular saptanmıştır.
Kayalık bir platform üzerine kurulmuş ve Erken Tunç Çağlarında yerleşim görmüş olan Midas (Yazılıkaya) Friglerin dini merkezi olmuştur. Antik şehirde Hitit kültürüne ait kendi stilleri ile yaptıkları kaya kabartmalarına rastlanmıştır. Hititlerden sonra Frig kenti olarak gelişen Yazılıkaya'da Frig kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar olmak üzere 33 adet eser bulunmaktadır. Bunlar doğa koşullarından dolayı yıpranmış olsalar da günümüze ulaşabilmişlerdir. Roma ve Bizans çağlarında Frig yapıtlarının çoğu dini amaçlarla tahrip edilmiş, yerlerine kaya barınakları ve kaya mezarları yapılmıştır. Kaya yüzeyine bir tapınağın cephesi biçiminde işlenen Frig kaya anıtları, sembolü, kutsal hayvanı aslan olan Frig dini, tek tanrısı ana tanrıça Kybele'ye adanmıştır. Vadinin ormanlık kısmında, Çukurca Köyü'nden Kümbet Köyü'ne kadar uzanan bölgede 25'e varan anıt, kült anıtları, açık hava ve doğa tapınakları, kale, mezar ve diğer eserler bulunmaktadır.
Pessinus:
Ana tanrıça Kybele'ye ithafen Sivrihisar İlçesi'nin Ballıhisar Köyü'nde kurulmuş bir şehirdir. Tapınak kenti olarak bilinen Pessinus Romalılar döneminde de kutsallığını ve önemini korumuştur. Bugün kente ait stadyum, tiyatro, tapınak, su kanalı ve nekropola ait kalıntılar bulunmaktadır. Antik kentte 1967 yılından beri arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Kazıdan çıkan eserler Ballıhisar'daki müzede sergilenmektedir.
Doryleaum:
Helenistik, Roma ve Bizans Çağlarını yaşamış Höyük kentin kuzey bitişiğinde ve Muttalip Köyü'nün doğusunda yer almaktadır. Höyüğe ve eteklerinde yer alan temel hafriyat sırasında çıkarılan Helenistik, Roma ve Bizans Çağlarına ait eserler Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
Karacaşehir:
Roma ve sonra Bizans Çağı'nda yapılmış, Osmanlılar tarafından takviye edilmiş kale kenti olarak anılan Antik Kent Eskişehir'e 6 km. uzaklıkta, Karacaşehir Köyü'nün güneybatısında yer almaktadır. Günümüzde, kentin müdafaa surları tamamen yıkılmış, yalnızca doğu ve batı girişindeki kulelerden küçük parçalar kalmıştır. Kalenin içerisinde karargah binaları, sarnıç ve sokaklar, ev harabeleri görülmektedir.
Midas Anıtı:
Yazılıkaya platformunun kuzeydoğu yamacında doğuya bakan cephede yer alan anıt bazılarınca Yazılıkaya, bazılarınca da Midas Anıtı olarak adlandırılmıştır. Antik kent adını bu anıttan almıştır. Kentin en önemli yapıtı olan anıt, Frig kaya anıtlarının en görkemlisi, bölgenin ve dünyanın en önemli eşsiz yapıtlarındandır.
Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi:
Eskişehir Mihalıcçık İlçesi Yunus Emre Beldesi'nde (Sarıköy) dir. Eskişehir-Ankara demiryolu yakınından geçmektedir.
Yunus Emre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir halk aşığıdır. Mezar taşının ön cephesinde yazılı olan "gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz." sözlerinde Yunus Emre'nin yaşam felsefesi özetlenmektedir.
Seyit Battal Külliyesi:
Seyitgazi İlçesinde, 150 metre yüksekliğinde Üçler Tepesi'nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir. Bu külliye Seyyit Battal Gazi' ye ithafen yaptırılmıştır (1207 - 1209).
SARIKAYA Mağarası :
Yeri:
Eskişehir, Mihalıççık İlçesi, Yalınkaya Köyü
Eskişehir Mihalıççık yolundan ayrılan Büyüdüz-Sasa-Yalınkaya yönüne gidilerek Yalımkaya köyüne ulaşılır. Yalınkaya'dan Domya deresinin derin kanyonu içerisinden bir saatlik yürüyüşle gidilir.
Özellikleri: T
oplam uzunluğu 591 m. olan mağaranın iki girişi vardır. Birbirine bağlı üç kattan oluşur. Tabanında kum, çakıl ve molozlar bulunan mağaranın alt katı nemli olduğundan damlataşlarca zengindir. Oluşumları devam eden bu damlataşlar sarkıt, dikit, sütün, duvar ve perde damlataşı, damlataş havuzları çoğunlukla siyah ve kahve renklidir. Üst katlar fosil şekildedir. Damlataş yönünden fakirdir.
Mağaranın soğuk ve nemli bir havası vardır. Üst kat 13ºC, yüzde 80 neme, alt kat 10ºC, yüzde 90 neme sahiptir.
Mağara, Prehistorik ve tarihi dönemlerde insanlar tarafından kullanıldığını gösteren Çakmaktaşı yongaları seramik ve tuğla parçaları ve insan kemikleri gibi buluntu ve şekillere sahiptir.
YELİNÜSTÜ Mağarası :
Yeri:
Eskişehir, Günyüzü İlçesi, Kayakent Beldesi
Sivrihisar ile Günyüzü Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağlarının güneydoğusunda yer alır. Ankara-Eskişehir veya Ankara-Polatlı-Yunak kara yolların Kayakent Beldesine gidilebilir. Mağara Kayakent Beldesinin hemen yakınındadır.
Özellikleri:
Toplam uzunluğu 420 m. olan mağaranın girişe göre son noktanın derinliği -90 m.dir. Mağaranın giriş bölümünün sağ tarafından ayrılan küçük inişleri olan dar bir galeri ile ikinci bölüme geçilir. İri bloklarla kaplı salonun içinde değişik damlataş oluşumları bulunmaktadır. Bu salondan aynı oluşumlara sahip diğer iki faklı salona açılır.
Yağışlı dönemlerde tavandan damlayan dönemler dışında bütün mevsimlerde kurudur. Eski dönemlerde, bu suları toplamak amaçlı sarnıç ve havuzlar yapılmıştır. İçeride sıcaklık ortalama 20ºC, nem yüzde 70'dir.
Yelini Mağarası ile benzer özellikler gösteren bu mağarada da uzun dönemler insanlar tarafından kullanıldığını gösteren şekil ve kalıntılar mevcuttur.
YELİNİ Mağarası :
Yeri:
Eskişehir, Günyüzü İlçesi, Kayakent Beldesi
Yelinüstü Mağarasının güneyinde yeralan Mağara Sivrihisar ile Günyüzü Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağılarının güneydoğusundadır. Mağaraya, Ankara-Eskişehir veya Ankara-Polatlı-Yunak Karayollarından gidilebilir.
Özellikleri:
Toplam uzunluğu 271 m. olan Mağaranın en derin noktası, girişe göre -26 metredir. Damlataş ve tavan düşen iri bloklarla bir çok salon ve odaya bölünen mağara, görünümleri son derece güzel damlataşlar ile kaplıdır. Genel olarak girişten sona doğru sıcaklık azalarak nem artmaktadır. Girişte sıcaklık 25.5ºC, yüzde 45 nem, son salonda 16.1ºC sıcaklık, yüzde 79.5 nem oranına sahiptir.
Yelinüstü Mağarası ile benzer özellikler gösteren bu mağarada uzun dönemler insanlar tarafından kullanıldığını gösteren şekil ve kalıntılar mevcuttur. Mağara önünde, yamaç ve tarlalarda çakmak taşı, yonga, balta, mızrak uçları bulunmuştur. Girişte toprakta değişik alet, kemik, çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Salonda ise tuğladan yapılmış derinliği 2 metreyi geçen havuzlar ve sarnıçlar bulunmaktadır.
NE ALINIR ?
Lüle taşından yapılan eserler, pipo, takılar yöreden alınabilecek en güzel hatıralık eşyalardır.
Ne Yenir ?
Göceli Tarhana, harşıl, çerkez sofrası, çiğ börek, katlama böreğini yerel yemek çeşitleri arasında sayabiliriz
Yapmadan Ayrılma :
Yazılıkaya'yı (Midas Anıtı) gezmeden,
Sakarıılıca Termal Turizm merkezini ziyaret etmeden,
Şehrin en ünlü yemeği olan çiğböreğinin tadına bakmadan,
Lületaşı eserlerinden satın almadan...
Dönmeyin.
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:50
AZ BİLİNEN DOĞAL BİR CENNET... ÇANKIRI
Yılın yarısında karlarla kaplı yüce dağları, topraklarının üçte birini kaplayan ormanları, kamp, karavan, yaya ve atlı yürüyüş, bisiklet, fotoğrafçılık ve avcılık gibi pek çok turizm çeşidine elverişli yaylaları, zengin termal kaynakları ve içmeleri, yüzyıllardır yaşatılan kültürel değerleri, sevecen insanları ve geleneksel konukseverliği ile doğayla baş başa kalmak ve şehir hayatından uzaklaşmak isteyenler için arayıp da bulunamayacak gizli bir cennet ÇANKIRI.
İç Anadolu Bölgesinin kuzeyinde İç Anadolu ile Batı Karadeniz geçiş alanında bulunan Çankırı ilinin denizden yüksekliği 723 metredir. İlin kuzey sınırındaki dağlar aynı zamanda en yüksek kesimini teşkil eden Kuzey Anadolu dağlarının ikinci sırasındaki Ilgaz Dağlarıdır. İl sınırları içindeki akarsuların en büyüğü, aynı zamanda ülkemizin en uzun nehri olan Kızılırmak'tır.
İlin ormanları başta Ilgaz ilçesi olmak üzere Eldivan, Elaman, Eğriova, Düvenlik, Işık Dağı, Ilısılık, Yapraklı, Sarıkaya, Karakaya ve Erikli dağları ve çevresindedir. İldeki bitki örtüsünün üst florasını oluşturan iğne yapraklı ağaçlar, özellikle karaçam, sarıçam, ardıç, meşe, ladin ve köknar gibi orman ağaçlarıyla ahlat ve kızılcık ağaçlarıdır. Ayrıca akarsular boyunca söğüt ve kavak ağaçları ile zengin meyve bahçelerine rastlanmaktadır.
İlde İç Anadolu Bölgesi'nin kara iklimi egemendir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçmektedir. En sıcak aylar Temmuz ve Ağustos, en soğuk aylar Ocak ve Şubat'tır.
Çankırı'da Neolitik Devirden (M.Ö.7000-5000) bu yana kesintisiz bir yerleşimin varlığı bilinmektedir.
Çankırı sırasıyla Hitit, Frig, Kimmer, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans, Selçuklu, Danişment, Candaroğlu ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Bizans Döneminde Germanikopolis ve Gangra, daha sonraları Kengri olarak adlandırılan İl, Cumhuriyet Döneminde Çankırı adını almıştır.
GEZİLECEK YERLER
TAŞ MESCİT :
Çankırı'da Selçuklu Dönemi'nden kalma en önemli yapıdır. İki ayrı yapıdan oluşan eserin şifahane kısmı, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Keyhüsrevoğlu I. Alaadin Keykubat zamanında Çankırı Atabeyi Cemaleddin Ferruh tarafından Miladi 1235 yılında yaptırılmıştır. Şifahaneye 1242 yılında bir de darulhadis kısmı ilave edilmiştir.
Yapının, plastik sanatlar bakımından önemi ise, üzerinde yer alan iki adet figürlü parçadan meydana gelmektedir. Bunlardan biri sürekli yayınlara konu olmuş ve üzerinde durulmuştur. 100x25 cm ebatlarındaki bu kabartmanın özelliği, gövdeleri birbirine dolanan iki ejder (yılan) motifidir. Ejderlerin başları birbirine karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde "Tıp Sembolü" olarak kullanılan kabartmanın orjinali kaybolmuş olup aslına uygun olarak yaptırılan yenisi yerine konulmuştur.
Halk arasında su içen yılan olarak da isimlendirilen ikinci parça diğerinin aksine alçak kabartma şeklinde olmayıp başlı başına bir heykel görünümündedir. Darulhadis'te kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça kupa şeklinde olup gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısmında uzantı yaparak sonuçlanmaktadır. Bu motif ise günümüzde "Eczacılık Sembolü" olarak kullanılmakta ve halen Çankırı Müzesi'nde sergilenmektedir.
ILGAZ DAĞI MİLLİ PARKI :
Batı Karadeniz Bölgesinde, Çankırı ve Kastamonu il sınırları içerisinde yer almaktadır.
Milli Park alanına Çankırı-Kastamonu Devlet Karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup, Kastamonu'ya 45 km.,Ankara'ya 200 km. uzaklıktadır.
Orta Anadolu'dan Kuzey Anadolu'ya geçiş kuşağında yükselen Ilgaz Dağlık yöresinin arazi yapısı genellikle serpantinler, şistler ve volkanik kayaçlardan meydana gelir. Sahada yer yapısı kadar dağ oluşum hareketleri yönünden de ilgi çekici örnekler bulunmaktadır. Ülkemizin en uzun ve en hareketli kırık hattı olan kuzey Anadolu fayı,Ilgaz Dağının güney eteklerinden geçer. Ayrıca saha değişik karakterde vadiler sırtlar ve doruklardan meydana gelir, üstün peyzaj güzellikleri sunan jeomorfolojik yapıya sahiptir.
Ilgaz Dağının eteklerinden doruklarına doğru gelişen karaçam, sarıçam, göknar hakim ağaç türlerinden meydana gelen bitki örtüsü, zengin ormanaltı topluluğu ile desteklenmektedir. Bol ve bütün yıl akışlı akarsuları ile zengin bitki örtüsünün oluşturduğu şartlar karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi yaban hayatı türlerine uygun yaşama ortamı sunmaktadır.
Milli Parkın diğer önemli bir kaynağı da kış sporları imkanıdır.
Ilgaz Dağının yer yapısı ve dağ oluşumu hareketlerinin ilginç ve ilgi çekici örnekleri ziyaretçileri çeker özelliktedir. Ayrıca Milli Park sahası içerisindeki değişik bitki zenginliği ve peyzaj değerlerini sunan vadiler ve sırtlar mutlak görülmesi gerekli yerlerdir.
Ankara il merkezine en yakın kayak sporu merkezi bu Milli Park içerisindedir. Ayrıca sahada ziyaretçilerin doğal yürüyüş,çadırla ve karavanla kamp yapma olanağı ile günübirlik aktiviteleri için uygun olanaklar mevcuttur.
Milli Park sınırları içindeki Baldıran vadisinde alabalık üretme istasyonu ve avlanma göletleri hizmete açıktır.
15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında ziyaretçiler bu sahada sportif olta balıkçılığı yapabilecekleri gibi isteklerine göre üretim istasyonundan balık alma imkanına sahiptirler.
Milli Parka gelen ziyaretçilerin yeme-içme ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamak üzere park içinde bir otel ,idari müze ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne ait eğitim tesisleri bulunmakta, ayrıca Milli Parkta kış sporları için Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün Tele-Sandalye Tesisi bulunmaktadır.
YAYLALAR :
Büyük Yayla (Yapraklı) ve Kırkpınar Yaylası (Ilgaz) önemli yaylalarıdır.
TUZ MAĞARASI :
Çankırı'nın yaklaşık 20 km doğusunda yer alan Tuz Mağarası, kayatuzu yataklarının işletilmesi maksadıyla açılmış olup bugün nispeten dar girişinin devamında modern karayolu tünellerini andıran birçok galeriden meydana gelmiş ilginç ve büyük bir mağaradır.
ÇANKIRI MÜZESİ :
Çankırı Müzesi'nde Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Firig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerinin sergilenmesi ve tanıtımı yapılmaktadır.
Müzenin teşhir salonunda arkeolojik ve etnolojik eserler birlikte sergilenmektedir. Arkeoloji bölümünde Eski Tunç, Hitit, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler bulunmaktadır. Etnografya bölümünde ise Çankırı ve çevresine ait çeşitli dokumalar, el işlemeleri, hat sanatı örnekleri, baskı kalıpları, kıyafetleri, silahlar, süs eşyaları ile günlük hayatta kullanılmış olan çeşitli eserler teşhir edilmektedir.
CENDERE (Salman) Höyük:
Ilgaz ilçesinin güneydoğusunda, Çankırı-Kastamonu karayolunun kenarında bulunan Cendere Köyü'ndedir. Bölgedeki anıtsal yapılar, Devrez Çayının güneyinde kayalık, yüksekçe bir tepenin doğuya bakan yamaçlarındadır. Burada çok sayıda insan eliyle oyulmuş mağaralar, kaya mezarları, kaya kilisesi olabileceği tahmin edilen tapınak ve amacı tam olarak bilinmeyen oyuklar bulunmaktadır. Burasının, dini törenlerin yapıldığı ve muhtemelen Höyükle bağlantılı, kutsal kabul edilen alanlardan olduğu tahmin edilmektedir. Kaya tapınakları, ulaşım yollarının geçtiği sarp ve dar geçitlere, kervanların, talancı eşkıyadan korunması amacıyla ibadet ve dua etmek için yapılmıştır.
SAKAELİ Kaya Mezarları:
Genel olarak Roma ve Bizans Dönemlerine ait olduğu tahmin edilen bu mezarlar, Çankırı'ya 69 km mesafedeki Orta ilçesinin 8 km kuzeydoğusunda yer alan Sakaeli Köyü'ndedir.
ÇANKIRI KALESİ:
Şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerine kurulmuştur. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde sağlamlığıyla ünlü yapıdan günümüze, birkaç sur kalıntısından başka bir şey kalmamıştır.
Ne Yenir ?
Çankırı'nın yöresel yemekleri etli hamur(mantı), tarhana çorbası, gözleme, cızlama, güveç, pıhtı, harmandaşı, fit fit aşı, cevizli hamur, çeç böreği, mıhlama, keşkek, çalma, çekme helvası, baklava olarak sayılabilir.
Yapmadan Ayrılma :
Kış aylarında Doruk Mevkiinde kayak yapmadan,Ilgaz Dağı Milli Parkını görmeden,Çankırı Müzesini gezmeden DÖNMEYİN..
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/692A607A692A607B.jpg
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:51
BİR KÜLTÜR ve TİCARET MERKEZİ... KAYSERİ
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/24330E3624330E37.jpg
İç Anadolu'nun Kızılırmak bölümünde, kuzeyde Yozgat ve Sivas, batıda Niğde ve Nevşehir, güneyde Adana, güneydoğusunda Kahramanmaraş ve doğuda Malatya illeri arasında yer alır. Denizden yüksekliği 1050m.dir. İlde, İç Anadolu Bölgesi'nin tamamında olduğu gibi, bozkır iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, kışın ise soğuk ve yağışlı geçer.
Orta Anadolu'da 3917 m. yüksekliğindeki Erciyes Dağı eteklerinde kurulmuş, 6000 yıllık tarihi olan en eski yerleşme yerlerinden biridir. M.Ö. 4000'den yani, Kalkolitik Çağlarından başlayarak Asur, Hitit, Frig, Roma,Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri'nde önemli bir kültür ticaret merkezi olmuştur.
Kayseri,Ticaretin yanı sıra, görkemli Erciyes Dağı ve gelişen kış turizmi potansiyeli ve lezzetli yemekleriyle görülmeye değer bir orta Anadolu şehridir.
GEZİLECEK YERLERİ :
Kültepe Ören Yeri:
Kayseri-Sivas karayolunun 20. km.sinden, yolun 2 km. kuzeyinde yer alan yüksekliği 22 m. çapı 500 m.yi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibarettir. Dünyaca tanınan bu açık hava müzesi ilk olarak 1881'de dikkati çekmiştir. Yapılan kazılarda Kültepe'de, Asur, Genç Hitit, Roma-Pers ve Tabal Dönemlerine ait eserler ve bulgular ele geçirilmiştir. Bu eserlerin en önemlileri Asur dilinde yazılmış çivi yazılı tabletlerdir. Bunlar Anadolu'nun en eski yazılı belgeleridir.
Şehir Surları ve Kalesi:
Cumhuriyet Meydanında bulunan Kayseri Surları ve Kalesi 3. yy. ortasında inşa edilmiş, 6.yy. ortasında da daraltılmış ve tamir edilmiştir. Kayseri şehrinin tarihi kalesi iki kısımdan ibarettir: dış sur ve burçlardan meydana gelen dış kale ve iç kale.
İnanç Turizmi :
Şehir merkezinde bulunan Ulu Cami, Güllük, Han, Hacıkılıç, Kurşunlu ve Kale camileri kentin önemli camileridir. Merkezdeki Avgunlu, Çifte, Sırçalı, Şah Kutlu Hatun, Ali Cafer, Köşk kümbetleri ile Melik Mehmet Gazi ve Seyyit Burhanettin türbeleri önemli olanlarıdır.
Sahabiye Medresesi, Hunat Medresesi, Seraceddin Medresesi, Köşk Medresesi, Hatuniye Medresesi Kayseri'nin önemli medreseleridir.
Kayseri-Adana yolu istikametinde, Kayseri'ye 70 km. uzaklıktaki Erdemli vadisi içerisinde manastır, kiliseler ve kaya mekanları görülmeye değerdir.
50'ye yakın kaya kilisesi ve mağaranın bulunduğu Soğanlı Vadisi önemli bir turistik merkezdir.
Sultanhanı Kervansarayı:
Kayseri-Sivas karayolunun 50.km.sinde bulunmaktadır. Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat zamanında (1232-1236) yapılmıştır. Kervansaray kapı süslemesi ve iç mimarisi ile ön plana çıkmıştır.
Karatay Kervansarayı:
Bünyan İlçesi, Karadayı köyünde bulunan Kervansarayı 1255 yılında Selçuklu vezirlerinden Celalettin Karatay yaptırmıştır.Türbe ve sütunlarındaki kabartmalar Selçuklu taş işlemeciliğinin güzel örneklerindendir
Kara Mustafa Paşa Kervansarayı:
İncesu ilçesinde bulunan ve camisi, medresesi otuz dükkanlık alışveriş yeri ile bir külliye olan bu eseri, 1660 yılında Osmanlı vezirlerinden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaptırmıştır.
Vezir Han:
Şehir içi Kapalı Çarşının yanında bulunan bu iki katlı han, Damat İbrahim Paşa tarafından 1727 yılında yaptırılmıştır. İlginç mimarisi ile dikkati çeken hanın ortasında bir çeşme vardır.
Bedesten:
Kapalı çarşının içinde bulunan bedestenin, üç büyük kubbe ve kubbeciklerden meydana gelen tavan örtüsü mevcuttur. 1497 yılında yaptırılmıştır.
Kapalı Çarşı:
Türkiye'nin dört büyük kapalı çarşısından biri olan ve dört giriş kapısı bulunan Kayseri Kapalı Çarşısı, 1859 yılında halk tarafından yaptırılmıştır.
Bayramhacı Kaplıcası:
Kayseri'nin 65 km. batısında, Bayramhacı köyüne 1,5 km. uzaklıkta yer alan kaplıcada 55 oda 140 yatak kapasitesi, iki erkek, iki bayan olmak üzere toplam dört havuzla hizmet vermektedir. Kaplıcanın 38ºC / 40ºC sıcaklığındaki suyun romatizma, deri, kalp ve kan dolaşımı, solunum yolu ve kadın hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
Tekgöz Kaplıcaları:
Kayseri'ye 33 km. uzaklıkta Kocasinan ilçesi Yemliha kasabasında bulunan kaplıcada, biri erkek biri bayan olmak üzere iki havuz mevcuttur. Kaplıcanın 43ºC sıcaklığındaki suyu; romatizma, deri, solunum yolu, böbrek ve idrar yolları, kadın hastalıkları tedavisinde yararlı olmaktadır.
Kapuzbaşı Takım Şelaleri:
Yahyalı İlçesine 76 km. uzaklıkta olan ve boyları 30-50 m. arasında değişen yedi ayrı dizi halinde akan Yahyalı Şelaleleri Zamantı nehrine karışmakta ve bu nehirlerle birlikte Seyhan'a ulaşmaktadır.Debisi ve yüksekliği ile dünyanın belli başlı şelalelerinden olan Yahyalı Şelaleleri, görüntüsü ile insanları büyüleyen bir tabiat harikasıdır.
Kuş Gözlem Alanı :
Palas Gölü,Sultansazlığı,Aladağlar...
Kayak Merkezi: Kayseri'de bulunan Erciyes Kayak merkezi, ülkenin önemli kayak alanlarından biridir.
Doğa Yürüyüşü :
Aladağlar, Hacer Boğazı ve Yedigöller mevkii trekking ve doğa yürüyüşü için uygun bölgelerdir.
Rafting:
Aladağlar Milli Parkı alanında yer alan Zamantı ırmağında rafting yapılmaktadır.Zamantı ırmağı üzerinde biri 1 km. olmak üzere iki doğal köprü bulunmaktadır. Ayrıca amatör raftingciler için Kızılırmak'ta rafting yapılacak parkurlar tespit edilmiştir.
Hava sporları:
Kayseri, hava sporları için elverişli alanlara sahiptir.
NE ALINIR?
Bünyan ve Yahyalı halısı ile ünlü olan Kayseri'de, pastırma ve sucuk, Mantı alınması gereken yiyecek malzemeleridir.
Ne Yenir ?
Kağıtda pastırma ve sucuk,testi kebabı ve Kayserinin meşhur Mantısı mutlaka tadılmalıdır.
Yapmadan Ayrılma :
Erciyes Dağında kayak, trekking yapmadan,
Erdemli ve Soğanlı Vadisindeki kaya kiliselerini görmeden,
Kapuzbaşı Şelalelerinde piknik yapmadan,
Kayseri Kalesi ve Tıp Tarihi Müzesini gezmeden,
Pastırma ve Sucuk tatmadan,
Yöresel El Dokuma ve Bünyan ya da Yahyalı halıları almadan,
Dönmeyin.
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:54
AHİLİK KÜLTÜRÜ ve KIRŞEHİR
AHİLİK,Mahmud bin Ahmed el-Hoyi adlı Azerbeycan'li bir alim tarafından ilk kez Anadolu'da kurulan bir esnaf teşkilatıdır. Temeli, insanlara kardeşlik ve beraberliği öğütleyen bir felsefeyi içerir.
Bugünkü manada Esnaf teşkilatı diyebileceğimiz bu kuruluş esnafı bir çatı altında toplamış ve örgütlenmesini sağlamıştır. Bu arada Moğol istilasına karşı halkı uyarmaya ve istiladan kaçanlara yardım etmeye bütün gücüyle destek vermiştir.
Ahilik felsefesi,Anadolu Türk'üne alın teri ile geçinme, başı dik, kendine güvenli ve mihnetsiz yaşama yeteneği kazandırmış, bu ruhu onlara aşılamıştır. Ahilik teşkilatı içinde kısa sürede pek çok insan toplanmıştır.
Ahilik, köylere, kasabalara kadar yayılan en küçük teşkilatından en büyüğüne kadar milli birlik ve beraberliği, karşılıklı saygı ve sevgiyi, sosyal dayanışma ve yardımı temel alan ilkeler sayan el birliği, gönül birliği ve kardeşlik havası içinde din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı, köklü, sağlam, düzenli ve milli bir toplum kurmayı amaç bilen tarikat niteliğinde bir kuruluştur. Bu kuruluşa “ Fütüvvet” adı da veriliyordu. Kendine özgü töreleri ve zaviye adıyla tanınan dernekleri vardı. Üyeleri daha çok meslek sahibi esnaftan kişilerdi. Küçük sanatların gelişip yayılmasında, sanat erbabının geleneksel kurallara göre yetiştirilmesinde, ekonomik hayatın düzenlenmesinde büyük faydaları görülmüştür.
Fütüvvet ve Ahilik’in tarihi eski olmakla birlikte, Anadolu’da onun kurulması ya da teşkilatlanmasında Ahi Evran’ın öncülük ettiği söyleniyor ve Ahi Evran bu örgütün piri sayılıyordu.
Ahilik, sanat, ticaret ve mesleğin olgun kişilik,ahlak ve doğruluğun iç içe girmiş bir karışımıdır. Ahi diye anılan kişi kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O, bununla beraber olgun, ahlaklı, merhametli, iyilik sever ve her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir.
Ahi kelimesi Arapça’dan Türkçe’ye “ kardeş- birader” anlamı ile geçmiş ve Türkçe’de geniş kapsamlı bir kavram haline gelmesinin yanında “ cömert-yiğit” anlamlarını da kazanmıştır. Gerçekten de Ahilik’te cömertlik çok önemli ilkelerdendir.
Ahilik; kahramanlık ve dini nitelikler içeren Fütüvvetnamelerin yanında 1000’e yakın düzenleyici kurala sahiptir. Bu kurallar sadece insanın dış dünyasını değil, iç dünyasını da düzenleyecek niteliktedir.
Ahilik, tasavvufi inançlar içinde hırsızlık ve haramdan uzak durmayı, namuslu olmayı, sır saklamayı, kötü söz söylememeyi telkin eden ahlaki prensipleri yaymış; iyi, doğru ve güzele dönük, kardeşçe yaşama ilkeleriyle Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomi düzeninde ilk esnaf teşkilatını kurmuş ve devletin yardımcısı olmuştur. Ahilikte kalfalığa geçişi sembolize eden “ Şed Kuşatma” vardır.
Ahi, birkaç iş ve sanatla değil, yeteneğine en uygun olan tek bir iş veya sanatla uğraşandır. Ahi, doğru olmalı, emeğiyle hak ettiğinden daha fazlasını kazanma yoluna sapmamalıdır.
Ahi, işinin veya sanatının geleneksel pirlerinden, kendi ustasına kadar bütün büyüklere isten bağlanmalı sanatında ve davranışlarında onları örnek almalıdır. Ahi kazancını geçiminden arta kalanını, tümüyle yoksullara ve işsizlere yardımda kullanmalıdır.
Bütün Ahilere yönelen düsturların yanı sıra, Ahiliğin, kadınlar kolu olan Bacıyan-ı Rum ( Anadolu Bacıları) için; aşına, işine, eşine sahip ol düsturu ayrıca önem kazanmıştır.
Ahilik teşkilatının kurulaması ile şu sonuçlar doğmuştur:
1-Türklerin göçebe hayattan yerleşik hayata geçişini hızlandırmıştır.
2-Müslüman olmayan yerli halkın elindeki sanat ve ticaret hayatına Türklerin katılması ile , bu konularda canlılık başlamıştır.
3-Türk esnaf ve sanatkarları arasında sıkı işbirliği ve karşılıklı yardımlaşma duygusu gelişmiş ve iyi ahlak kuralları halk arasında yayılmıştır.
Ahilik, kendi kural ve kurumları ile III. Ahmet ( 1703-1730) dönemine dek sürmüştür. 1727 yılında “ Gedik” denen bir sistem uygulanmaya başlanmıştır. Bu tür esnaflık ve sanatkarlık 1867 yılına kadar devam etmiştir. Kırım Harbinden sonra I. Abdülmecid’in ( 1839-1861) 1856’da yayınladığı “ Islahat Fermanı” ile Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün uyruklarının her türlü sanat, ticaret ve meslekleri serbestçe yapabilmeleri kabul edilince 1860 yılında bütün “ Gedik Beratları” iptal edilerek Ahi teşkilatı da sona ermiştir.
KIRŞEHİR / TARİHÇE
Kırşehir ve çevresinde yapılan araştırmalar ilin tarihinin, Eski Tunç Çağı'na (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir. Daha sonra Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlılar yörede hüküm sürmüştür.
Yüzyıllarca Anadolu'nun ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamış olan Ahilik, 13.yy.'da Kırşehir'de kurulmuştur. Bir esnaf örgütü olan Ahiliğin temeli doğruluk, karşılıklı yardımlaşma ve saygıya dayanmaktadır.
KIRŞEHİR'in toprakları 900-1.200 m. yükseklikteki yaylalardan oluşmuştur. Yayla yüzeyi üzerinden yüksekliği 1.700 m.ye ulaşan dağlar bulunur. Kırşehir ilinden irili ufaklı birçok akarsu geçmekte olup, Kızılırmak bunlardan biridir. Kırşehir genel olarak bozkır görünümündedir. Orman bakımından fakirdir. Vadi tabanlarında ve sulak yerlerde yer yer kavaklık ve meyve bahçeleri vardır.
Kırşehir'in karasal bir iklimi vardır. Kışları soğuk ve sert geçerse de Doğu Anadolu'da olduğu gibi sürekli değildir. Yazları sıcak ve kurak, ilkbahar yağmurlu, sonbahar az yağmurludur.
GEZİLECEK YERLER
Mucur Yeraltı Şehri - Mucur İlçe Merkezi
D. İnlimurat Yeraltı Şehri - Merkez / D. İnlimurat Köyü
Çağırkan Kale Höyük:
Kırşehir-Kaman karayolu üzerinde, Kaman ilçesine 9km.uzaklıktaki Çağırkan kasabasındadır.M.Ö.3000'den İslami Döneme kadar iskan görmüştür.
Merkez Kalehöyük:
Şehir merkezinde bulunan Kalehöyük, milattan önceki dönemlerden itibaren günümüze kadar iskan görmüştür.
Hashöyük:
İl merkezine 35 km uzaklıktaki Hashöyük'te yapılan kazılarda, Hitit Dönemine ait kalıntılar bulunmuştur.
Mucur Yeraltı Şehri:
Mucur ilçe merkezinde bulunan yeraltı şehri, M.S. 3. ve 4.yy.larda kurulmuştur. Yerden 7-8 m. derinlikte olan bu şehirde 42 oda, dehlizler, ahırlar, ibadet yerleri, gizli yollar ve geçitler ve havalandırma bacaları bulunmaktadır.
Dulkadirli İnli Murat Yeraltı Şehri:
İl merkezine 58 km. uzaklıktaki Dulkadirli İnli Murat köyündedir. M.S.4-5.yy.'larda yapıldığı sanılmaktadır. Üç ana mekan ve bu mekanlara açılan 10 odadan oluşmaktadır.
Cacabey (Medresesi) Cami:
İl merkezinde bulunan Medrese, 1271-1272 yıllarında yaptırılmıştır ve günümüzde cami olarak kullanılmaktadır. Selçuklu Döneminde astronomi yüksekokulu olarak hizmet vermiştir. Yapıdan ayrı olan minaresi de gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.
Ahi Evran Camii ve Türbesi:
1482 yılında, Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran adına yaptırılan Cami ve Türbe, il merkezinde bulunmaktadır. Türbeye, cami içinden bir merdivenle çıkılmaktadır.
Lala (Lale) Camii:
İl merkezinde, Melik Gazi Kümbetinin hemen yanındadır. Caminin mimari tarzı, 13. yüzyılda kervansaray veya darphane olarak yaptırıldığı kanısını uyandırmaktadır.
Kümbetler:
Melik Gazi Kümbeti: İl merkezinin güneydoğusunda bulunan kümbetin 13. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
Dikkate değer diğer kümbetler ise Kalender Baba Kümbeti ile Fatma Hatun kümbetleridir.
Türbeler:
Aşıkpaşa Türbesi, Cacabey Türbesi, Süleyman Türkmani Türbesi, Muhterem Hatun Türbesi, Yunus Emre Türbesi yörede görülmeye değer eserlerdir.
Derefakılı Kiliseleri:
Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden olan bu yapılar, Akçakent ilçesinin Derefakılı köyündedir.
Kuş Kalesi:
Kaman yakınındaki Kuş Kalesi'nin Hititler Döneminde yaptırıldığı ve Bizans Dönemi'nin sonuna kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Keçi Kalesi:
Kırşehir merkezine bağlı Kızılca köyünün kuzeydoğusundadır. Bizanslılar tarafından yapılan kalenin duvar kalıntılarının bugünkü yüksekliği 2-3 m.dir. Kırşehir kalelerinin en büyüklerindendir.
Kesikköprü Kervansarayı: (Cacabey Hanı)
Kırşehir'in 23 km. güneyindeki Kesikköprü köyünde bulunan kervansaray ile yanındaki köprü, 1248 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kırşehir Emiri Nurettin Caca tarafından yaptırılmıştır. İki ayrı renkli taştan yapılmış olan taç kapısı, taş işçiliği ile dikkati çekmektedir.
Terme Termal Turizm Merkezi
Yeri: Kırşehir belediye sınırları içerisinde yer alır.
Suyun Isısı: 40oC -56oC
PH Değeri: 6,2
Özellikleri: Bikarbonatlı, Klorürlü, Kalsiyumlu, Sodyumlu, Sarbondioksitli, Florürlü bir bileşime sahiptir.
Yararlanma Şekilleri: İçme ve banyo kürleri
Tedavi Ettiği Hastalıklar: Romatizma, kalp ve kan dolaşımı, kadın, sinir ve kas yorgunluğu, sinirsel hastalıklar, ameliyat sonrası rahatsızlıklar ile eklem ve kireçlenme gibi hastalıklara olumlu etki yapar.
Konaklama Tesisleri: 200 yataklı 3 yıldızlı otel mevcuttur.
NE ALINIR
Kırşehir'in meşhur 'onyx' taşından yapılma el sanatı ürünlerinden satın alabilirsiniz.
Ne Yenir ?
Tandırda çömlek paça, keşkek mutlaka tadılmalıdır
Yapmadan Ayrılma :
Cacabey Camii, Ahi Evran Camiini, Çağatay Medresesini görmeden,
Termal kaplıcaları ziyaret etmeden,
'Onxy'den yapılmış hediyelik eşya satın almadan,
Keşkek tatmadan ayrılmayın...
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/36884E6136884402.jpg
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:55
MEVLANA YILI ve KONYA
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur.
Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" unvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Bahaeddin Veled 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı.ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Bahaeddin Veled, Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe’ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.
1222 yılında Karaman'a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.
Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.
Bahaeddin Veled 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defn olundu.
Bahaeddin Veled ölünce, talebeleri ve müritleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems’te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü.
Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakkın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
KONYA
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarih akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir.
TARİHCE
Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır. Tarihi İpek Yolu'nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur.
Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) çağdan başlar. Konya daha sonra Hitit, Frig , Lidya, Pers, İskenderun, Bergama, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.1071 tarihindeki Malazgirt Meydan savaşından sonra Konya Selçukluların eline geçen şehir 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur. Konya Selçuklulardan sonra Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır.
COĞRAFYA
Anadolu yarımadasının ortasında bulunan kent İç Anadolu Bölgesinin güneyinde yer almaktadır. Konya'nın toprakları 38257 km2 yüzölçümüne sahip olup, büyük bir kısmı iç Anadolu'nun yüksek düzlükleri üzerindedir.Güney ve Güneybatı kesimleri akdeniz bölgesine dahildir. Rakım ortalama 1.011 m'dir.
Kara iklimi hüküm süren Konya'da yaz kuru ve sıcak ,kış soğuk ve yağışlı olmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
Akşehir Atatürk Müzesi:
İstiklal savaşı sırasında Garp cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günlü özelliklerini koruyarak bugün hizmet vermektedir.
Müze Tel: (+90-332) 813 15 68
Ziyarete Açık saatler: Mesai saatleri dışında
Ziyarete Açık Günler : Pazartesi Hariç Hergün
Konya Etnografya Müzesi :
Çatalhöyük - Küçük Köy Çumra
Bolat Örenyeri - Hadim / Bolat Köyü
Karahöyük - Meram / Harmancık Mah. Kubadabat - Beyşehir - Gülkaya
Ayaelena Kilisesi - Selçuklu - Sille Mah.
Çatalhöyük:
Konya'ya 60 km uzaklıktadır. Arkeolojik kazılar devam etmektedir. En erken yerleşim katı M.Ö.5500 yıllarına tarihlenmektedir. İnsanlık tarihinde ilk yerleşme, ilk ev mimarisi, ilk kutsal yapı Çatalhöyük'te olmuştur. Yapılarda kullanılan malzeme ker***, ağaç ve kamıştır. Bulunan bazı eserler Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmektedir.
Kilistra Antik Kenti:
Konya'nın güney batısında 55 km. mesafededir. Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir. Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır.
Sille Aya-Elana Kilisesi:
Sille şehir merkezine 8 km. mesafede bir yerleşim yeridir. M.S. 327 senesinde Bizans İmparatoru Constantin'in Annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış ve ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, burada bir mabet yaptırmaya karar vermiştir. Kilisenin vaaz kürsüsü ve duvarlardaki renkli figürler birer sanat şaheseridir.
Anıtlar
Eflatunpınar:
Eflatunpınar, Hititler döneminde kurulmuş kutsal Hitit Anıtıdır. Beyşehir'e 22 km. mesafededir. Anıt, göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran Tanrıları tasvir etmektedir.
Fasıllar Anıtı:
Dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. Fasıllar Anıtı, tanrıyı bir dağ tapınağında iki arslan arasında gösterir.
Eflatunpınar Hitit Anıtı:
Konya- Beyşehir ilçesindedir. Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabarmalardan oluşmaktadır. Niteliğini koruyan kabartmalar ön kısımda 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur.
İvriz Kabartması:
Halkapınar ilçesinde İvriz köyündedir. Hititler tarafından yapılmış bir kabartmadır.
Saray ve Hanlar
Kubad-Abad Sarayı:
Beyşehir gölünün güneybatısında yer almaktadır. 1226- 1236 yıllarında yaptırılmıştır. Türk Saray Külliyesinin en eski örneğidir.
Zazadin Han:
Konya-Aksaray yolunun 25. km.dedir. 1236 yılında yapılmıştır.
Horozlu Han:
Konya-Beyşehir yolu 44 km.dedir. Kışlık ve yazlık olarak iki tipte yapılmıştır.
Obrukhan:
Konya-Aksaray yolundadır. Tipik bir Selçuklu Hanıdır.
Camiler, Türbeler ve Kiliseler
Mevlana Türbesi Ve Dergahı (Merkez) , Selçuklu Köşkü, Sahip Ata Külliyesi (Merkez), Sırçalı Medrese, Karatay Medresesi, Hasbey Dar-ül Huffaza, İnce Minareli Cami ve Medrese (Merkez), Aziziye Cami (Merkez), Selimiye Cami, Eşrefoğlu Cami (Beyşehir) Konya'nın önemli cami ve medreseleridir.
Konya'da bulunan türbelerden bazıları Sultanlar Türbesi, Emir Nureddin Kümbeti, Gömeç Hatun Kümbeti, Hürrem Paşa Türbesi, Murad Paşa Kızı Türbesi, Sinan Paşa Türbesi , Nasreddin Hoca Türbesi'dir.
Korunan Alanlar
Beyşehir Gölü Milli Parkı
Konya Tabiat Anıtları
Kocakoru Ormanı Tabiat Parkı
Akgöl Tabiatı Koruma Alanı
Kuş Gözlem Alanı
Akşehir ve Eber Gölü, Çavuşcu Gölü, Uyuz Gölü, Samsam Gölü, Kozanlı Gökgöl, Kulu Gölü, Ereğli Sazlığı, Karapınar Ovası, Beyşehir Gölü, Suğla Gölü, Hotamış Sazlığı, Bolluk Gölü, Tersakan Gölü ve Tuz Gölü Kuş Alanları Konya İli sınırları içinde bulunmaktadır.
Akşehir ve Eber Gölü
Çavuşcu Gölü
Uyuz Gölü
Konya Kapalı Havzası
Meke Krater Gölü:
Karapınar ilçesine 8 km mesafede çift volkan patlaması ile oluşmuş bir krater gölüdür. Bu özelliği zeminde olmasından dolayı jeolojik açıdan oldukça ilgi çekicidir. Ayrıca bölgede Acıgöl, Çırak Göl ve Meyil Gölü adında bir çok krater bulunmaktadır.
Yerköprü Şelalesi:
Hadim İlçesindedir. Şelale olmasının yanında bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.
Kaplıcalar
Ilgın Termal Turizm Merkezi
Yeri: Ilgın kentinin doğusunda ve belediye sınırları içinde yer alır.
Ulaşım: Konya şehir merkezine 88 km. uzaklıktadır. Ilgın-Akşehir yolunun 2. kilometresinde bulunmaktadır.
Suyun Isısı: 42°C
PH Değeri: 7.0
Özellikleri: Hipertermal, hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur. Bikarbonat, kalsiyum, sodyum, karbondioksit.
Yararlanma Şekilleri: İçme, banyo, inhalasyon kürleri.
Tedavi Ettiği Hastalıklar: Kombine uygulamalar romatizmal sendromlar, karaciğer, safra yolları, metabolizma hastalıklarında etkilidir.
Konaklama Tesisleri: Konya Ilgın Kaplıca Tesisleri ( 570 Yataklı) Ilgın- Konya
Mağaralar
Konya ilini önemli mağaraları; Balatini Mağarası , Körükini Mağarası, Büyük Düden Mağarası'dır.
NE ALINIR
Konya ilçe ve köylerinde dokunmuş halı ve kilim alınabilecek önemli eşyalardır. Bununla beraber Mevlana ve Konya'ya yönelik hediyelik eşya çeşidi bol miktarda bulunabilir.
Ne Yenir ?
Çorbalardan Tayga, Mercimekli Oğmaç, Arapaşı,Tandır, Bamya, Süt, Tutmaç ve Erişte Çorbası
Et Yemeklerinden, Fırın Kebabı, Etliekmek, Çullama, iki bıçak arası ciğer, Topalak Köfte, Cella
Ekşili Kabak, Yumurtalı Kabak, Zülbiye (Papaz Yahisi), Patlıcan Bayıltan, Lahana Kapaması, Patlıcan Böğürmesi, Çöpleme
Böreklerden Peynirli Kıymalı Börek, Kıkırdaklı Börek, Tandır Saç, Su, Sedirler ve Tatar Böreğini geleneksel yemekler arasında sayabiliriz.
Yapmadan Ayrılma :
Mevlana Müzesini ve diğer müzeleri görmeden,
Çatalhöyük, Kilistrayı gezmeden,
Cami ,Saray ve hanları görmeden,
Düğün Yemeği yemeden,
Konya'nın köylerinde dokunan keçe, halı ve kilimlerden almadan,
10-17 Aralık Mevlana Anma Törenlerine katılmadan,Dönmeyin.
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/3CB576323CB569E0.jpg
yasinarslanpay
03-01-2008, 15:59
Nevşehir, Orta Anadolu'da, Erciyes, Melendiz ve Hasan dağları gibi eski yanardağların kül ve lavlarının birikmesiyle oluşmuş çok geniş bir plato üzerinde yer almaktadır. Bu platoyu, ülkenin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak, doğu-batı doğrultusunda derinliğine oymuştur. Ayrıca bu alan, Kızılırmak nehrine kuzeyden ve güneyden karışan yan suların açtığı derin vadilerle de sık bir şekilde parçalanmıştır. İl merkezi, Kızılırmak platosu adıyla anılan bu geniş ve yüksek düzlüklerin batı yamaçlarında kurulmuştur.
Nevşehir, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçen tipik karasal iklim özelliğine sahiptir
GEZİLECEK YERLER :
Peribacaları :
Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla 'peribacası' adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbrit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu, peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır.
Kapadokya bölgesinde erozyonun oluşturduğu diğer peribacası tipleri ise, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri peribacalarıdır. Peribacaları en yoğun şekilde Ürgüp-Üçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında görülür. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Üçhisar, Çavuşin-Güllüdere, Göreme-Meskendir, Ortahisar -Kızılçukur ve Pancarlıkta görülür.
Göreme Açık Hava Müzesi:
Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme kasabasının 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir. M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul edilir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.
Ürgüp :
Nevşehir'in 20 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.
Göreme :
Göreme Tarihi Milli Parkı, Göreme Kiliseleri ,
Mustafapaşa (Sinasos) :
Ürgüp’ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20. yüzyılın başlarına kadar Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliği arz ederler.
Mustafapaşa’nın batısında yer alan Gömede Vadisi morfolojik açıdan Ihlara Vadisi’nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi’nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir.
Mustafapaşa’daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Sinasos Kilisesi, Alakara Kilisesi, Aios Nichole Manastırı, Konstantin-Helena Kilisesi, Manastır Vadisi kiliseleri ve Basil Kilisesi’dir. Ayrıca Osmanlı döneminde inşa edilmiş güzel taş ve ağaç işçiliği gösteren bir kervansaray da bulunmaktadır.
Ihlara Vadisi :
Aksaray'a 40 km. uzaklıktadır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun 11. km.sinden sapılarak gidilir. Hasandağı'ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz Çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen 'Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar bulunmaktadır.Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirlerine tünellerle bağlantılıdır.
NE ALINIR ?
Yöreden alınabilecek hediyelik eşyalar çömlek işi kapkacaklar, deri işleri, halıcılık, onyx taşından yapılmış süs eşyaları yöreden alınabilecek hediyelik eşyalardır.
Ne Yenir ?
Yöre üzümünden yapılan şaraplar, pekmez, Avanos'un çömlek kebabı, Acıgöl'ün kabak tatlısı, Ortahisar'ın mağaralarında depolanan limon ve greyfurtlar, Ortahisar nefis kayısıları mutlaka tadılmalıdır.
Yapmadan Ayrılma :
Nevşehir kaya kiliselerini, Bizans duvar fresk sanatlarını görmeden,
Türk-İslam sanatı örneklerinin sergilendiği Hacıbektaş Müzesini gezmeden,
Nevşehir merkezindeki Damat İbrahim Paşa Cami ve Külliyesini görmeden,
Acıgöl'deki Hitit kaya kitabesini ziyaret etmeden,
Çanak-çömlek, bakır ve oniks taşından yapılmış süslemeler, deri işleri hediyelik eşya almadan,
Avanos'ta çanak-çömlek atölyelerinde ayakla çevrilen tezgahların başına geçerek, seramik kap yapmadan,
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/03716CF503716CF6.jpg
Dönmeyin...
yasinarslanpay
03-01-2008, 16:01
KANGAL DİYARI SİVAS...
Sivas İç Anadolu'nun doğusunda yer alan, Anadolu'daki tarihi İpek Yolu güzergahlarının kesiştiği bir yerde konumlanmış ve ünlü Kral Yolunun da geçtiği büyük bir ilimizdir. Sivas tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri, kaplıcaları ile turistlere ilginç tatil olanakları sunmaktadır.
İç Anadolu'nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il alanı; kuzey, doğu ve güneydoğuda dağlık ve sarp bir kesimle son bulmaktadır. Ortalama yükselti 1000 metrenin üzerindedir. İlde Kuzey Anadolu sıradağlarının uzantısı olan Köse Dağları, Torosların kuzey kollarından Tecer Dağları ve İncebel Dağları, Akdağlar, Yama Dağı yer almaktadır. Uzunyayla ve Meraküm platoları, ayrıca Kızılırmak, Kelkit, Çaltı vadileri önemli coğrafi oluşumlardır. Önemli akarsuları Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Çaltı Çayı ve Tohma Çayıdır.
Sivas ilinin büyük bir kesimi yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve karlı geçen karasal İç Anadolu ikliminin etkisinde kalmaktadır. Fakat kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğu Anadolu yüksek bölge ikliminin etkileri bulunmaktadır.
Yazılı kaynaklara göre, M.Ö.2.000 başlarında Hititler Döneminde önemli yerleşim yeri olmuştur. Daha sonra Frig, Lidya, Asur, Roma, Bizans, Selçuklu, Danişment, ilhanlı, Eretna ve Osmanlı hakimiyetlerini yaşamıştır.
4 Eylül 1919'da Ulu Önder Atatürk'ün Başkanlığında toplanan Sivas Kongresi'nde önemli kararlar alınarak, Türkiye Cumhuriyetinin temeli atılmış ve Sivas Şehri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde büyük önem kazanmıştır.
GEZİLECEK YERLER
Arkeoloji Müzesi
Adres: Buruciye Medresesi - Sivas
Tel: (346) 221 25 68
Etnografya Müzesi
Adres: Ordu Evi Karşısı - Sivas
Tel: (346) 221 04 46
Faks: (346) 224 40 67
Sivas Arkeoloji Müzesi
Başören Kuşaklı Höyüğü - Altınyayla - Başören
Atatürk ve Kongre Müzesi
Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi
Divriği Ulu Camii:
UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'ne alınan Divriği Ulu Camii, Mengücek Oğullarından hükümdar Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır. Camiye, kuzey, doğu ve batı yönünde yer alan ve son derece güzel olan taş süslemelerinin bulunduğu üç kapıdan girilmektedir. Darüşşifası ise, Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından 1228 tarihinde yaptırılmıştır. Bu eşsiz anıt 768 m2'lik bir alana oturmaktadır. 18.yüzyılda medrese haline getirildiği için Şifaiye Medresesi de denilmektedir.
Ulu Camii:
İl merkezindedir. Sivas Müzesinde bulunan kitabesine göre 1196-1197 yılında Kızıl Arslan Bin İbrahim tarafından yaptırılmıştır.
Şeyh Hasan Bey Kümbeti (Güdük Minare):
İl merkezindedir. Kare kaide üzerine, silindirik tuğla örgülü bir gövdeye sahip oluşu ve kısa minareye benzemesinden dolayı halk arasında Güdük Minare adıyla anılmaktadır.
İl Merkezinde;
Ahi Emir Ahmet Türbesi, Şemseddin Sivas-i Türbesi, Akbaşbaba Türbesi, Şeyh Erzurum-i Türbesi, Kadı Burhaneddin Türbesi, Süt Evliyası Türbesi, Bum Baba Türbesi, Arap Evliyası Türbesi, Arap Şeyh Türbesi, Meydan Camii, Ali Ağa Camii, Alibaba Camii ve Türbesi, Divriği'de Sitte Melik Türbesi, Kemareddin Türbesi, Nureddin Salih (Kemankeş)Türbesi, Gemerek'de Çepni Cami. Yıldızeli'nde Kemenkeş Kara Mustafa Camii ve Hamamı, Şeyh Halil Türbesi. Zara'da Şeyh Merzuban Türbesi ildeki diğer türbe ve camilerdir.
Şifaiye Medresesi:
İl merkezinde Selçuklu parkı içerisinde, Çifte Minareli Medresenin tam karşısındadır. 1217 yılında Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu Tıp okullarının ve hastanelerinin en eski ve en büyüklerindendir.1220 yılında vefat eden I. İzzeddin Keykavus, vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas'taki Şifaiye Medresesinin güney eyvanındaki türbede ailesi ile birlikte yatmaktadır.
Çifte Minareli Medrese:
İl merkezindedir. İlhanlı Veziri Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Medresenin sadece doğu yönündeki asıl cephesi ayakta kalmıştır.
Gök Medrese:
İl merkezindedir. Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını almıştır. Plastik sanatların şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme kullanılmış olup, taç kapısının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan motifleri vardır. Medreseye girişte sağda mescit, solda ise Dar-ül Hadis bölümü mevcuttur.
Buruciye Medresesi:
İl merkezindedir. Taç kapıdaki taş işçiliği ile girişin solunda yer alan türbe çinileri önemlidir.
Mağaralar
Demiryurt Mağaraları:
Zara ilçesinin Demiryurt Köyünde sayıları elliye yaklaşan mağara bulunmaktadır. Bazıları yan yana, bazıları kat kat mağaralardır. İnsan eliyle yapılmış olan bu mağaraların Hıristiyanlık döneminden önce yerleşim merkezi olduğu, Hıristiyanlığın yayılmasından sonra da kullanıldığı mağaralardaki işaretlerden anlaşılmaktadır.
Kaplıcalar
Kangal Balıklı Kaplıca:
Sivas'a 96 km. Kangal İlçesine 13 km. uzaklıkta ve Kangal'ın kuzeydoğusunda Kavak deresi vadisindedir. Kaplıca suyunda en büyüğü 10 cm boyunda olan binlerce küçük balık yaşar. Balıklar vücuttaki sivilce, yara, egzama, sedef gibi cilt hastalıklarının iyileşmelerine, yaraları temizleyerek yardımcı olur. Çermikte yeme-içme ve konaklama tesisleri mevcuttur.
Sıcak Çermik:
İl merkezine 31 km uzaklıktadır. Romatizma, sinirsel ve adale rahatsızlıklarıyla, kadın, deri ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir. Yeme-içme ve konaklama tesisleri mevcuttur.
Soğuk Çermik:
İl merkezine 17 km. uzaklıkta olup, suyun sıcaklığı 28 derece civarındadır. Kaplıca suyu içildiğinde mide, bağırsak ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir. Ayrıca romatizma ve sinir hastalıkları tedavisinde de yararlı olmaktadır.
Suşehri, Şarkışla ve Yıldızeli ilçelerinde de yöre halkına hizmet veren kaplıcalar bulunmaktadır.
Yaylalar
Koyulhisar ilçesine 20 km. mesafede çam ormanları ile kaplı Eğriçimen Yaylası'nın dışında Dumanlıca Yaylası, Sarıçiçek Yaylası, Kalınpınar Yaylası, Arpacık Yaylası, Kengercik Yaylası, Topalan Yaylası ve Başyayla önemli yaylalarıdır.
Mesire Yerleri
Sivas merkezinde ve yakınlarında bulunan Paşa Fabrikası, Ethem Bey Parkı, Akdeğirmen Piknik Alanı, il merkezine 27 km mesafedeki Karaçayır, Gemerek ilçesinin Sızır kasabasındaki Sızır Şelalesi (Obruk Şelalesi), İmranlı ilçe merkezine 12 km uzaklıktaki Koyunkaya Mesiresi ve Koyulhisar ilçe merkezine 20 km mesafedeki Eğriçimen Yaylası halkın sıcak yaz günlerinde ve hafta sonlarında rağbet ettiği gözde mesire yerleridir.
Sportif Etkinlikler
Avcılık:
Üç coğrafi bölge arasında kalan il topraklarının engebeli ve sarp olması yabani yaşamı çeşitlendirir. İlin birçok yöresinde bol miktarda keklik, bıldırcın, dağ keçisi, tavşan bulunmaktadır.
Olta Balıkçılığı:
Hafik, Çukurbelen, Merkez İlçe, Seyfebeli yörelerindeki sazlık ve bataklıklarda yaban ördeği, tüm göllerde yaban kazları, Tödürge Gölündeki iki adacıkta turnalar yaşamaktadır. Kızılırmak ve Yıldızırmak, Çaltı Çayı ve diğer irili-ufaklı akarsular ile Tödürge, Hafik, Lota, Gürün Gökpınar gölleri bolca balık avlanan tatlı sulardır.
NE ALINIR
Tamamen yünden ve sık ilmeklerle dokunan halılar, ünlü Sivas kilimleri, tülüce denen dokumadan yapılan yatak örtüsü ve duvar süsü gibi eşyalar, örgü çoraplar, ağaçtan yapılan ağızlıklar, taraklar, çakı ve bıçaklar, bakır işleri ve gümüş takılar Sivas'tan alınabilecek özgün hediyelik eşyalardır.
Alışveriş merkezleri yoğunlukla Atatürk Caddesinde bulunmaktadır. Şifaiye Medresesi, Belediye Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı ve Paşa Camii çevresi alışveriş yapılabilecek yerlerdir.
Ne Yenir ?
Sivas yemekleri daha çok tahıl ürünlerine dayanmaktadır. Keş, peskutan, çökelik süt ürünlerinden hazırlanan yiyeceklerdir.
Yazları ayranlı, pancarlı çorba, madımak, evelik, düğürcek aşı; kışları ise tırhıt, sübüra, kelecoş, tarhana, içli köfte, hıngel gibi hamur işi yemekler yenir. Ayrıca Sivas kebabı da ünlüdür. Tandırda kül çöreği, fodla, patates veya peynirle yapılan kömbe, kete, lavaş, yufka yörede yaygın ekmek çeşitlerindendir.
Yapmadan Ayrılma :
Atatürk Kongre ve Etnoğrafya Müzesi gezmeden,
Gök Medrese ve Çifte Minareli Medreseyi görmeden,
İlçelerde Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ile Divriği Konakları, Kangal Balıklı Kaplıcası, Ulaş Devlet Üretme Çiftliğinde Kangal Köpekleri görmeden,
İl Merkezinde Sivas Kebabı yemeden,
Sivas halı ve kilimi, Sivas gümüş işi, Sivas bıçağı, ağızlık, kalem almadan,
4 Eylül Kültür ve Sanat Festivali izlemeden...Dönmeyin
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/36A76A8D369F2956.jpg
SİVAS KONGRESİNİN YAPILDIĞI TARİHİ BİNA
yasinarslanpay
03-01-2008, 16:08
Hadi Desti Kebabına Yozgat
Yozgat'ın eski ismi Bozok'tur. Yozgat İç Anadolu'nun merkezinde bulunan başkent Ankara'ya 217 kilometre doğuda bulunan bir il'dir.
Araştırmalar sonucunda, Yozgat'ın Hitit çağından kalma bir şehir olduğunu ortaya çıkmaktadır.
Orta Anadolu'da bulunan Yozgat, 1398 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldıktan sonra kısa süre Timur Lenk hegomanyasında kalmıştır. Şehir, 1408 yılında tekrar Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. 1911 yılına kadar Ankara vilayetinin sancak merkezi olmuştur
Yozgat il nüfusu 2005 itibari ile 74.000 olarak tesbit edilmiştir(2008'de 87.000 tahmin ediliyor). Yozgat doğudan Sivas; güneyden Kayseri, Nevşehir, Kırşehir; batıdan Kırıkkale; kuzeyden ise Amasya, Çorum ve Tokat illeri ile çevrilidir.Çorum ve Tokat gibi Karadeniz bölgesinden şehirlerle komşudur.Deniz seviyesinden 1300 metre yükseklikte olup, 1 412 300 Hektar toprağa sahiptir. 81 İl arasında toprak genişliği bakımından 15. sırayı alır. İlin doğudan batıya gidildikçe yüksekliği azalır. Yozgat, alan bakımından Türkiye’nin 15. İlidir. İlin; izdüşüm alanı ( km²) 13 597, gerçek alanı ise 14 123 km² dir. Yozgat İl’inde, İç Anadolu Bölgesi’nin yarı kurak karasal iklimi hakimdir. Deniz etkisine kapalı olduğu için, yazlar sıcak ve kurak; kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yaz ile kış; gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkları yüksektir. Sert iklim koşulları, Yeşilırmak havzasına giren Çekerek Vadisi’nde biraz yumuşamakta, az da olsa Karadeniz ardı ikliminin etkileri görülmektedir.Bu şehirdeki tarımsal bitkiler;
* Soğan
* Karpuz
* Armut
* Sarımsak
* Arpa
* Yulaf
* Kavun
* Buğday
* Çavdar
* Ayçiçeği
* Elma
* Şekerpancarı
* Kiraz
* Armut isimli bitkilerdir.
Yozgat'ta bulunan turistlik yerler
* Arkeolojik müze
* Çamlik (ilk millî park)
* Süleyman Bey Camisi
* Kerkenes Habareleri
* Yer alti Carşisi
* Capanoglu Camisi
* Saat kulesi
NE YAPMADAN DÖNME
* Arkeolojik müze
* Çamlik (ilk millî park)
* Süleyman Bey Camisi
* Kerkenes Habareleri
* Yer alti Carşisi
* Capanoglu Camisi
* Saat kulesi
GÖRMEDEN ..
DESTİ KEBABI YEMEDEN ...
DÖNMEYİN..
yasinarslanpay
03-01-2008, 16:09
DİNLERİN VE KÜLTÜRLERİN HARMANLANDIĞI BİR KENTİMİZ... AKSARAY
Kapadokya Bölgesi içinde yer alan Aksaray ili M.Ö. 8.binden
itibaren iskan edilmiştir. Aşıklı Höyük, Akeramik Neolitik Döneme
ait Anadolu'daki ilk köy yerleşimlerinden birisidir.Tarihi süreç
içerisinde Aksaray çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmıştır.
M.Ö.3000-2000 yılları arasında Asur Ticaret Kolonileri Devrinde
en önemli ticaret merkezlerinden birisi kent merkezi yakınlarındaki
Acemhöyük'tür. İlde daha sonra Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve
Osmanlı Dönemleri yaşanmıştır.
M.S. I. yüzyılda havari Aziz Paul ve müridleri tarafından Anadolu'da
yayılmaya başlayan Hıristiyanlık çok tanrılı Roma taraftarlarının büyük
tepkisine neden olduğundan, ilk Hıristiyanlar korunmak amacıyla bu
yöreye gelmişlerdir.
1142 yılında Selçuklu egemenliğine giren, 1923 yılında il olan Aksaray, 1933 yılında Niğde iline bağlı ilçe, 1989 yılında ise tekrar il olmuştur. 6 ilçesi, 48 belediyesi ve 146 köyü vardır. 2000 Yılı sayımına göre 396.084 nüfusa sahiptir.
ADI NEREDEN GELMİŞTİR...
Tarihte kurulan her köyün, her şehrin adının ister gerçek olsun, ister rivayet, isterse efsane bir hikayesi vardır. Aksaray'ın da adı hakkında bir çok rivayet, bir çok efsane anlatılır. Aksaray'ın adının ilk olarak I. Hattuşili ye ait eski Hitit metinlerinde geçen "Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır.M.Ö. 718 yılında Yeni Asur kralı II.Sargon vergi vermeyi durduran ve Muşkili Mita (Frig kralı Midas) ile Kargamış Kralı Pisiris ile işbirliğine giren Şinukhtulu Kiaki'ye karşı Tabal seferi başlatmıştır. Aksaray İli yakınlarında olduğu düşünülen bu kentin adı, eski Asur metinlerinde Şinakhatum olarak geçmektedir.Sefer sonucunda Kiakki'nin egemenliği sona ermiş. Şinukhtu kenti Atunalı Kurti'nin yönetimine bırakılmıştır. Aksaray Merkezinde bulunan Hitit hiyeroğlifli stelde adeta Aksaray'ın Geç Hitit dönemindeki Şinukhtu kenti olduğuna desteklemektedir
Persler bölgeyi iş*gal ettiklerinde "Güzel atlar ülkesi" manasına ge*len "CAPPADOCIA" adını bu bölgeye vermişlerdir. "Garsaura" olarak bilinen Aksaray'a M.Ö. 42'de son Kapadokya Kralı Archelaos kendi adına atfen "Kolonea-Archelais" adını vermiştir. Orta Çağlarda, Bizans Döneminde bu adın "Taxara" şeklinde değiştiği izlenir. En eski Selçuknamelerde "Aksera, Aksara" sözcükleri kentin adı olarak kullanılmıştır. Aksaray'da büyük evliyalar yetişmesinden dolayı bir adı da "Dar-i Süleha" dır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu kenti, "Piga Helena" olarak nitelemiştir.
NASIL GİDİLİR...
İlin Karayolu ile Komşu İllere ve Bazı Büyük İl Merkezlerine Uzaklığı
Aksaray-Ankara 225 Km.
Aksaray-Adana 265 Km.
Aksaray- Mersin 258 Km.
Aksaray- Konya 148 Km.
Aksaray-İstanbul 674 Km.
Aksaray-İzmir 693 Km.
Aksaray-Niğde 121 Km.
Aksaray-Nevşehir 75 Km.
NELER ALINIR...
-Tel Kırma (Bartın) İşi ile yapılmış şal, kemer, gece çantası, baş örtüsü, yatak ötüsü,
-Sim Kırma (Maraş) İşi ile yapılmış hırka, sabahlık, gece elbisesi, dekoratif eşyalar, kemer iğne, yüzük, ayakkabı ve terlik,
-Folklorik bez bebekler
-Taban, kelle, çift somya, minder, namazlık, yastık, heybe ve eğerlik örtüsü adı verilen çeşitlerde dokunmuş Taşpınar halısı.
TARİHİ ESERLER...
Hanlar - Kervansaraylar (Aksaray'a 10-50 km içerisinde, rahat ulaşılabilen tarihi şaheserler)
AĞZIKARAHAN (HOCA MESUD HANI) (Aksaray-Nevşehir hattında 15 km)
ALAYHAN (Aksaray-Nevşehir hattında 35 km)
ÖRESİN HAN (Aksaray-Nevşehir hattında 12 km)
SULTANHANI (Aksaray-Konya hattında 42 km)
Türbeler-Camiler:
Kılıçarslan Türbesi,Somuncu Baba Türbesi ,Şeyh Cemalettin-i , Aksaray-i Türbesi ,Taptuk Emre Türbesi ,Yunus Emre Türbesi
Yusuf Hakiki Baba Türbesi .
Diğer Tarihi Eserler :
Antik Nora Viranşehir,Aşıklıhöyük ,Darphane,Eğri Minare , Müze-Zinciriye Medresesi ,Paşahamamı,Ulu Camii ,Yeşilova (Acemhöyük) ,
Daha Neler :
Kalanlar, Nakkaş, Debbağlar Köprüleri ve Başköprü, Ziga Kaplıcaları.
Ne Yenir ?
Aksaray'da hububatın geniş bir alana yayılmış olması ile bundan mamul yiyecekler, hayvancılığın gelişmiş olması dolayısıyla da et ve süt mamulleri, ayrıca bağ ve bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerle de mutfak için oldukça zengin malzemeler elde edilmektedir.
- ŞEPE: Küçük ölçüde açılarak pişirilen yufkadır.
- SIKMA: Şepeden biraz büyükçe açılan ve içine tereyağı, taze çökelek veya peynir konarak meydana getirilen dürümdür.
- ÇÖREK
- MAYALI: Yine hamurun mayalanmasıyla küçük bazılar yapılır. Bu bazılar 1-1.5 cm. kalınlığında açılarak saç üzerinde pişirilir.
- ERİŞTE
- KUSKUS PİLAV
- DOLMA MANT
- KATIKLI AŞ: Bir çeşit yaz yemeğidir. Torbada süzülmüş yoğurt, soğuk bulgur pilavı ile karıştırılarak çorba gibi içilir.
- PELTE: İnce un ve pekmez belirli bir kıvama kadar kaynatılarak pişirilir. Sonra üzerine tereyağı dökülür.
- SOĞANLAMA
- TARHANA ÇORBASI
- SARIĞI BURMA (KATMER)
- HÖŞMERİM: Genellikle köylülerin yaylada oldukları zaman yapılır. Tereyağ eritilir, içerisine un atılarak ateş üzerinde, un tanecikler haline gelinceye kadar bir müddet karıştırılır ve soğumadan yenir.
- SAC BÖREĞİ
- BAMYA ÇORBASI
- YOĞURT ÇORBASI
- ARABAŞ
- KALBURABASTI
- KAYGANA
- ÇİĞLEME: un, su, taze kaymak ve tuz.
Yapmadan Ayrılma :
KAPADOKYA'yı, IHLARA VADİSİ'ni görmeden, fotoğraf çekmeden, şarabını içmeden, her kilometrede değişik görüntü veren Hasandağı'nın fotoğrafını çekmeden kat'iyen dönmeyin
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/098296B3098296B4.jpg
yasinarslanpay
03-01-2008, 16:11
TÜRK DİLİ VE KÜLTÜRÜNÜN BAŞKENTİ... KARAMAN
http://www.patikatrek.com/upload/gezi/39F60CB539F5C619.jpg
Karaman, İç Anadolu Bölgesi'nin güneyinde, Konya-İçel-Antalya illeri arasında bulunan önemli bir ticaret, kültür ve sanat merkezidir. M.Ö.8000'lerden itibaren iskan edilen Karaman ve yöresi, yeraltı şehirleri, mağaraları, inanç merkezleri gibi turistik çekiciliklerinin yanı sıra yaylaları ve doğal güzellikleri, zengin el sanatları örnekleri ile de ziyaretçileri büyülemektedir.
Karaman kentinin ilk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, önemli bir yerleşim bölgesi, ticaret ve kültür merkezi olduğuna dair belgeler bulunmuştur. Karaman ve çevresinin M.Ö.8000 yıllarında yerleşik iskana sahip olduğu ortaya konulmuştur. İl; Hititler zamanında bir askeri ve ticaret merkezi olmuş daha sonra Firigya ve Lidya’lıların egemenliğine geçmiş, M.Ö.322 de Yunan Kralı Perdikkos ve Filippos’un işgaline ve talanına uğramıştır. Karamanoğulları Anadolu Selçuklu Devletinin zayıflamasından ve yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını ilan edip Karamanoğlu Devletini kurmuşlardır. Karamanoğulları devletinin başkenti olan Larende, Cumhuriyetin ilanından sonra Konya iline bağlı olarak Karaman adını almıştır.
Karamanoğlu Mehmet bey Konya civarında Moğollarla yaptığı savaşı kazanarak Konya'yı moğol işgalinden kurtarmış ve Karamanoğlu Devletinin başkenti yapmıştır. O tarihlerde Anadolu Selçuklularının resmi dili Arapça, edebiyat dili Farsça idi. Yönetenlerle yönetilenler arasında dil konusunda büyük farklılıklar meydana gelmişti. Dil farkı büyük reaksiyonlar doğurdu. Hacı Bektaş Veli, Tapduk Emre, Yunus Emre, Aşık Paşa, Sarı Saltuk ve Karamanoğlu Mehmet Bey başta olmak üzere daha birçok kültür tarihinin büyük simaları Türk kültür ve medeniyetinin tahrip edilmekte ve yok edilmekte olduğunu görerek, siyasi ve kültürel taarruza geçmişlerdir.
Karamanoğlu Mehmet Bey Türk Milliyetçilik tarihine altın harflerle yazılması gereken 13 Mayıs 1277 yılında yayınladığı bir fermanla Türkçe'nin zaferini sağlamıştır. Bu fermanla "Bu günden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya" diyerek Türkçe'den başka konuşulan ve yazılan dilleri yasaklamıştır.
Bugün Karaman halkının civar yerleşim bölgelerine nazaran daha düzgün bir lisan kullanmasını bu fermanda aramak lazımdır.
İç Anadolu bölgesinin güneyinde yer alır. Kuzeyinde Konya, güneyde Mersin doğuda Ereğli, Silifke, batıda Antalya ile komşudur. Deniz seviyesinden yüksekliği 1033 metredir. Karaman genelde ova görünümündedir. Son yıllarda yapılan gölet ve sulama kanalları ile tarıma daha bir canlılık getirmiştir. Ovada tahıl türleri ve sanayi bitkileri yetiştirilir.
Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. Yıllık yağış ortalaması 350 mm. dir.
GEZİLECEK YERLER :
Karaman Kalesi:
Selçuklular tarafından 12.yüzyılda inşa edilen Karaman Kalesi iç içe surdan ibarettir. Bunlardan dış kaleden çok az belirti vardır. (Eski hapishane civarı) Bu gün görkemli olarak iç kale ayakta durmaktadır. Karaman Kalesi ülkemizin en gösterişli ve ayakta kalabilen kalelerindendir.
Ermenek Kalesi:
Kale sığınak, mesken ve zindan olarak kullanılmıştır. Kalede tabii mağaralar da bulunmaktadır. Karamanoğullarının ilk kalesidir. Ermenek'in kuzeyini baştan başa kaplayan büyük kayanın orta kısmında yer alır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinin Ermenek ile ilgili bölümünde kaleyi anlatırken; "Göklere ser çekmiş kırmızı bir dağın ortasında Tanrı kudretiyle yapılmış bir kaledir. İbrete şayan, seyredilmesi Vahip bir Kale'dir. Mutlaka görülmeli ve seyredilmelidir. Ben karada ve denizde 18 padişahlık yer gezdim böyle bir kale görmedim." demektedir.
Mennan Kalesi:
Ermenek'tedir. Mennan sığınılacak yer manasına gelir. Kale dik bir dağın üzerinde yalçın kayalarla inşa edilmiştir. Karamanoğulları bu kaleyi bir hileyle Osmanlı Gedik Ahmet Paşa'ya kaptırmasından sonra Pir Ahmet Beyin kendini intihar ettiği kale bu kaledir.
İlisıra Kalesi:
Karaman'ın Yollarbaşı kasabasında, İmirme denen yerdedir. Eski Bizans devrine aittir. Kale kalıntılar şeklindedir. LYSTRA KALESİ olarak da bilinir. Civarında Bizanslılara ait bir kilise vardır.
Divle Kalesi:
Karaman'ın Ayrancı ilçesinin Divle (Üç harman) köyündedir. Bir apartmanı andıran kale, çok katlı olup, yerleşim mağaralar içerisinde ve toplu mesken halindedir. Selçuklular , Karamanoğulları ve Osmanlılar zamanında daima faal olarak bulunmuştur.
Gaferiyet Kalesi:
Kazımkarabekir ilçemizdedir. Gaferiyat eskiden bir kale ile çevrili iken, insanların kale duvarlarını yapı taşı olarak kullanmaları sonucu kale yok olup gitmiştir. Bugün yalnız bir giriş kapısı kalmıştır. Kapının kemerini 21 zıvanalı taş tutmaktadır.
Camiler ve Kiliseler :
Aktekke Cami (Mader-i Mevlana Cami):
İl merkezinde Karamanoğlu devrinde, tamamen kesme taş kullanılarak yapılmış, büyük tek kubbeli ve yüksek minareli camidir. Caminin içinde sol tarafta ayrılmış bölümde de Hz. Mevlana'nın annesi Mümine Hatun, torunlarına ve diğer yakınlarına ait sandukalar bulunmaktadır.
Yunus Emre Camii:
İl merkezindeki Karamanoğlu devri eserlerinden olup merkezi kubbeli bir yapıdır. Cami içerisinde ünlü Türk düşünürü, Mutasavvıf Yunus Emre'nin kabri yer aldığı belirtilmektedir.
Derbe:
Karaman'a 23 km. uzaklıktaki Ekinözü köyündedir. Derbe Kilisesinin Dünyada inşa edilen ilk kiliselerden birisi olduğu söylenmektedir. Bu kilise Efes'teki Meryemana Kilisesinden 13 yıl önce, M.S. 41 yılında yapılmıştır. Derbe, Hıristiyanların kutsal kitabı İncil'in 3 yerinde geçmektedir. Hıristiyanlar Derbe'yi ziyaret ederek dini inançlarına göre hacı olmaktadırlar.
Görmel Köprüsü:
Karamanoğullarının bıraktığı en güzel eserlerdendir. Ermenek ilçemizdedir. İki büyük kemer üzerine inşa edilmiştir. Boyu 27 Metre, eni 4.70 metre. Karamanoğlu Mahmut Bey'in oğlu Halil Bey tarafından yaptırılmıştır.
Karaman Köprüsü:
Ayrancı ilçemiz de olup, Karamanoğlu eserlerindendir.
Selavat Köprüsü:
Karaman'ın Göçer köyünün Göksu civarındaki bahçelerinin yanında ve Göksu nehri üzerinde Karamanoğlu devrinde yapılmıştır. Boyu 15 metre, eni 3 metre olup, yüksekliği 12 metre civarındadır. İki sütun üzerine taştan yapılmıştır.
Ak Köprü:
Yeşildere kasabasında, ibrala deresi üzerindedir. Karamanoğlu devrine aittir.
Alahan:
Karaman'ın 40 km güneyindedir. 12. yüzyılda Selçuklular tarafından yaptırılmış büyük bir sultan hanıdır.
Hışlayık Mağarası
Yeri: Karaman, Ayrancı İlçesi
Özellikleri: Mağaraya 26 m.lik dikey bir bacadan iniş yapılarak yeraltı nehrine ulaşılmaktadır. Mağara bir süre yüzey akışında bulunduktan sonra sifon yaparak kaybolmaktadır. Hala devam eden mağara bir çok sifon geçilmektedir.
Manazan Mağarası
Yeri: Karaman’ın Taşkale kasabası sınırları içerisindedir.
Özellikleri: Yeryüzünde mevcut ilk manastırdan biridir. Kayalara oyulmuş birçok tüneli, galerileri ve yüzlerce odaları bulunan ilginç bir yerdir. Üç katlıdır. Manazan mağarasında bir kattan diğerine çıkış benzeri görülmeyen merdivenleri tırmanmak suretiyle yapılır. Ülkemizde bir başka benzeri yoktur.
Meraspolis (Meraspulla) Mağarası
Yeri: Ermenek ilçesindedir.
Özellikleri: İki giriş kapısı vardır. Ermenek kalesinin altındadır. Mağarada bulunan yeraltı nehri şehrin ve civar kasabaların içme suyunu karşılamaktadır. Ayrıca uzun süre Ermenek’in ve bağlı köylerin elektrik ihtiyacını karşılamış olan hidroelektrik santralini çalıştıran suda da mağaradan çıkmıştır. Dünyanın üç büyük mağarasından biri olduğu yabancı uzmanlarca tespit edilmiştir
Yaylalar :
İldeki yaylalar, genellikle ilkbaharda köylülerin hayvanlarını otlatmak amacıyla kullanılır. Suyu, temiz havası, yeşilliği, hayvanları otlatmaya elverişli olması ve Akdeniz'e bir geçiş bölgesi olması nedeniyle günübirlik olarak yerli ve yabancı turistlerin özellikle Ermenek bölgesindeki yaylaları trekking ve yeme içme ve doğal suyu ile etkin yöreler olduklarından piknik amacı ile de tercih edilmektedir.
Ereğli Sazlığı :
İl: Konya, Karaman
İlçeler: Ereğli, Karapınar, Ayrancı
Yüzölçümü: 37000
Rakım: 998 m
Koruma: kısmen
Başlıca Özellikleri: tatlısu bataklığı, step
Kuş Türleri: Küçük karabatak (600 çift), ak pelikan (23 çift), tepeli pelikan (düzensiz olarak ürer), alaca balıkçıl (30 çift), erguvani balıkçıl (50 çift), çeltikçi (50 çift), kaşıkçı (20 çift), flamingo (300 çift), boz ördek (20 çift), yaz ördeği (5 çift), Macar ördeği (500 çift), paspaş patka (10 çift), dikkuyruk (50 çift), küçük kerkenez (20 çift), kılıçgaga (75 çift), bataklıkkırlangıcı(50 çift), büyük cılıbıt, mahmuzlu kızkuşu (20 çift) ve küçük sumru (60 çift) önemli sayılarda ürer.
NE ALINIR :
Ağaç oyma işçiliği, marangozluk, mobilyacılık oldukça yaygındır. Ayrıca, bayanlar arasında nakış ve oya işçiliği de çok yaygındır. Dolayısıyla, halı (Taşkale, Şirvan, Koraş halısı) ve el sanatı ürünleri alınabilir.
Ne Yenir ?
Arabaşı, Toyga, paça, aşlık gibi çorba çeşitleri, cibe,batırık, yaprak ve köy dolmaları, keşkek ve bulamaç yörenin geleneksel yemekleri arasında sayılabilir.
Yapmadan Ayrılma :
Binbir Kiliseyi, Aktekke Camini, Yunus Emre Camini ve Karaman Kalesini görmeden.
Karaman Müzesini gezmeden,
Zeyve Pazarı'nda alışveriş yapmadan, KARAMAN' dan ayrılmayın...
yasinarslanpay
03-01-2008, 16:18
SİLAH SANAYİNİN BAŞKENTİ KIRIKKALE
http://kirikkale-bld.gov.tr/yeni/resimler/silahmuz.jpg
Şehrin adının nerden aldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Kırıkköyü ile kentin merkezinde bulunan Kaletepe'nin kısaltılarak birleştirilmesinden ortaya çıktığı söylenir. Bu ismin halk tarafından yakıştırıldığı kanaati yaygın olmakla beraber bölgenin ismi Osmanlı arşiv belgelerinde "Kırıkkal" şeklinde geçmektedir.
SİLAH MÜZESİ
Silâh-San bünyesinde kurulmuştur. 1991 yılında gerekli işlemleri yapıldıktan sonra faaliyete geçirilmiştir.
15 ve 20. yüzyıllar arasında Osmanlı ve Avrupa ülkelerine âit silâhlar Tophâne'den, Anadolu'nun çeşitli yerlerinden ve askerî fabrikalardan toplanarak teknik ve tarîhi özellikleri tesbit edildikten sonra müze hâline getirilen, Silah Fabrikası'nın büyük salonunda gösterime açılmıştır.
COGRAFYASI
İlin kuzeyinde Çamlıca, Karakaya ve Kırıkkale tepeleri bulunur. Topraklarının denizden ortalama yüksekliği 700 m. olup kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Koçu Dağı uzanmaktadır. Bu dağ, 4 × 7 km boyutlarındadır. Yığlıtepe, deniz seviyesinin 1278 m. üstündedir. Güney-güneydoğuda Denek Dağ Sırası bulunmaktadır. Bu dağ sırası Çoruhözü Vâdisi'nin güneyinde uzanmaktadır.
İl yüzölçümünün küçük bir bölümünü ovalar oluşturur. Kuzeydeki Çamlıca ve Karakaya tepeleriyle güneydeki Denek Dağı’nın arasında Kırıkkale Ovası uzanmaktadır. Kırıkkale ilinde yerleşimin önemli bölümü buradadır. Ovanın en geniş yeri, Çoruhözü Deresi’nin Kızılırmak’a aktığı noktadır.
İl sınırları içerisindeki yaylar, deniz seviyesinin 1200-1600 m üzerindedir.
KIRIKKALE VE TURİZM
Coğrafi alan olarak tarihi yerleşime uygun bir stratejik noktada bulunan Kırıkkale'nin çok eskilere dayanan tarihi bir yöre olduğu bilinmektedir. Japonların 1990-1991 yılları arasında Kırıkkale İl Merkezi ve ona bağlı ilçe ve köyleri kapsayan yüzey araştırmalarında toplam 21 höyük ve düz iskan saptanmıştır. Bu merkezlerden toplanan seramik örneklerinin değerlendirilmesi sonucu bölgenin Kızılırmak kavisi dışında kalan alanda Neolitik Çağ ve sonrası, Kızılırmak kavisi içinde kalan alanda ise bu dönemi takip eden Kalkotik Çağı, Eski Tunç Çağı, Assur Ticaret Kolonileri Çağı (zayıf) eski Hitit Çağı, Hitit İmparatorluğu Çağı (Zayıf) Frig ve Hellenistik-Roma Çağları ile Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin kültürlerini yansıtan kalıntılar saptanmıştır.
İlin tarihi, Hititler'e kadar uzanan bir medeniyetlere beşiklik etmiştir. Her dönemin özelliklerini yansıtan tarihi kalıntıları ve kültürel yapısıyla yeni yeni dikkatleri çekmektedir.
İl merkezinde yer alan Kaletepme'de ve Kapulukaya baraj inşaatı kazılarından ortaya çıkan Etiler'e ait mezar taşları, çanak-çömlek kabartmalar, mermer heykeller, lahit kapakları ve sikkeler, Hattuşaş'a 80 km'lik bir mesafede bulunan bölgemizin önemli bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir.
Uzun bir tarihi geçmişi olan ilin, İpek Yolu'nun güzergahında oluşu, Evliya çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Yahşihan ve Sulakyurt ilçelerinden övgüyle bahsetmesi tarih ve kültür turizmi açısında önemini anlamaya yeterlidir.
Çömelekkaya
Kırıkkale Kültür Varlıkları ve Sit Alanları
Keskin İlçesi : Esatmüminli Ören yeri, Çarşı Camii, Hayriye Camii, Eski Barut-Fişek Fabrikası, Köprüköy Çeşnigir Köprüsü, Kavurgalı Höyük (Gavur Kalesi), Efendi Köyü-Alıbar Höyük, Kibrithane binası, Eğitimhane.
Rahmi Pehlivanlı
Kırıkkale'nin Keskin ilçesinde doğan ressam, ilk çalışmalarını klasik stilde yapmıştır. Daha sonra kendine özgü bir kendine özgü bir ekol geliştiren sanatçının ünü ülke sınırlarını aşmıştır.
Portre ressamlığına, 1952 yılında, 93 (1877-78) Aziziye Savaşı'na katılan kahraman Türk kadını Nene Hatun'un bir portresini yaparak başlamıştır. Bu çalışması Askeri Müze'de sergilenmektedir.
Sanat çalışmalarındaki uluslararası başarı ve kendine özgü bir ekol sahibi olması nedeniyle, Plan-Haber Ajansı 1978'de Rahmi Pehlivanlı'yı sanat alanında "Yılın Adamı" seçmiştir. 1981 yılında da bir "Roma Acedemico Benemerito " fahri üyelik diploması ile ödüllendirilen sanatçı yerli ve yabancı 29 devlet adamının portresini yapmıştır.
Delice İlçesi :
Koçubaba Köyü Türbe ve Camii, Ulu Camii, Yukarı Camii, Kırlangıç köyü arkeolojik sit alanı, Aydınşeyh köyü arkeolojik sit alanı.
Sulakyurt İlçesi : Ayvatlı köyü (Kırlı mevkii), Faraşlı köyü (Arılıöz mevkii) Kozlu yöresi (antik kent), Gültepe Höyüğü, Şeyh Bedrettin Camii ve Türbesi, Küçük Şami köyü camii ve türbesi.
Çelebi İlçesi : Armutlu köyü (Armutlu Höyük).
Bahşılı İlçesi : Karaahmetli Arkeolojik sit alanı.
Kırıkkale Merkez İlçe : Hasandede türbe camii, Hacılar (Cumaovası mevkii arkeolojik sit).
İl Sınırları İçinde Bulunan Höyükler
Hopagantepe (Keskin Karaağıl Köyü) Sarımusalı (Keskin-Haliltede köyü) Höyüktepe (Keskin-Çifteli köyü) Yaşçayır Höyük (Keskin-Ceritköy)Aşar Höyük (Merkez-Hacılar) Çatalsöğüt (Merkez-Hacılar) Höyük (Sulakyurt-Dağhalilinceli) Kuzeren Höyütk (Merkez-Kuzeren)
Şeyh Şami Camii ve Türbesi
Sulakyurt ilçe merkezinde bulunan camii Şeyh Şami tarafından yaptırılmıştır. Değişik zamanlarda tahribata maruz kalmış, yapılan onarımlar sonucu mimarı özelliklerini kısmen kaybetmiştir. İlçenin kurucusu olan Şeyh Şami'ye ait türbede bu camiinin yanında yüksekçe bir yerde bulunmaktadır. Bu türbe, yerli ve yabancı turistler tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.
Evliya Çelebi, Şeyh Şami'nmin asıl adının Hamza olduğunu, Bayrami Tarikatına mensup, keramet sahibi bir kişi olduğunu belirtmektedir.
Hasandede Camii ve Türbesi
Kırıkkale-Merkez ilçeye bağlı, şehre 12 km.uzaklıktaki Hasandede kasabasındadır. Camii ve türbe yanyanadır. Caminin minaresi tarafında ilk türbe Hasandede'ye (Doğanbeğ) ikinci türbe ise oğulları Şeyh Halil İbrahim, Şeyh Mustafa ile kızı Ümmühan Ana'nın müşterek türbeleridir.
Hasandede Camii hicri 1014 (1605)'de yapıldığı bilinmektedir. Türbelerin daha sonra 17.Yüzyılda yapıldığı tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Çeşnigir Köprüsü
Bilinen kaynaklara göre Çeşnigir Köprüsü ve yakınında bulunan han Selçuklular'a aittir. Yapılış tarihine ait elimizde kesin bilgiler yok. Ancak köprünün 13.Yüzyıla tarihlenen bir köprü olduğunu, Selçuklu eseri olduğunu belirtelim. 1402 yılında Ankara Savaşı'na ilerleyen Timur ordusu da bu köprüyü kullanmıştır.
Çeşnigir Köprüsü Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi esnasında Mimar SİNAN tarafından yeniden yapılmıştır. Kapulukaya Barajı'nın faaliyete geçmesinden önce yol güzergahı olarak kullanılırken, sonraları köprünün ayak kısımları baraj suyu içinde kalmıştır.
110 m. uzunluğunda 6 m. genişliğindeki köprü kayalık arazide sağlam temeller üzerine oturur. Kızılırmak içinde sağlam bir zemine oturabilmesi için orta bölümde belirgin bir eğim vardır. 18,60 m. orta açıklığa sahip köprünün 3 adedi suyun yükselmesi halinde akışı sağlamak ve köprünün ağırlığını hafifletmek amacıyla yukarıda, 9 adedi de aşağıda olmak üzere 12 göze sahiptir.
Balışeyh- Ballı Camii ve Türbesi
14.Yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen yapının kim taraf4ından yaptırıldığı bilinmiyor. Caminin tavan örtüsü ağaç işçiliğinin karakteristik özelliklerini taşır. Vakıfbank Genel Müdürlüğü tarafından özellikleri korunarak restore edilmiştir.
Koçubaba Camii ve Türbesi
Evliya Çelebi (16.11.1618) Seyahatnamesi'nde şunları söylemektedir: "Yine kuzeye giderek Akçakoyunlu" köyüne geldik. 100 evli Türkmen köyüdür. Buradan da "Koçu Baba" durağına geldik. Bu da Kalecik kazası (bugün Koçubaba, Sulakyurt ilçesine bağladır.) Toprağında 200 evli Türk köyüdür. Ama görünürde asla ev yoktur. Hapsi de yer altında ahırlı, mutfaklı, süfhalı, misafirhaneli evlardir. Buraya Keskin içi derler. Gayet mamur yerdir. Kışı sert olduğundan evleri toprak altındadır. Ama damlarının üstü çayır çimendir. Evlerin birer bacaları vardır. Yumuşak beyaz taşı istedikleri gibi oyup kesip biçerek evler yapmışlardır. İçine bin adam girse kaybolur. Bu köyde "Koçubaba" ziyaretgahı vardır. Bu zat Bektaşi halifelerindendir. Türkmen yaylasında bu babaya çok inanırlar.
Haydar Sultan Camii ve Türbesi
"Kırıkkale'nin Keskin ilçesine 22 km. uzaklıkta bulunan Haydar Sultan köyünde Böyrek Dağları'nın eteklerinde köye 500 m. kadar köye 500 m.kadar uzaklıkta yer almaktadır. Geç Roma ya da Erken Bizans dönemlerinde varolan muhtemel bir manastır üzerine inşa edilen Haydar Sultan Külliyesi Camii, Türbe, Hazire, Çeşme ve Kuyu'dan ibarettir. Yapılan onarımlarla asıl hüviyetini kaybeden külliyeden günümüze Deliler Kuyusu adı verilen kuyular ile iki adet kitabe kalmıştır."
"Keskin'e Haydar Dede köyündeki kuyu ve türbenin o eski yere giden bir tarihçesi ve anlatılan menkıbesi vardır. Buna göre Haydar sultan ve kuyu hakkında anlatılan ve yazılanlar büyük Türk mutassıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu Haydar'ın Kırıkkale-Keskin bölgesinin Müslümanlaştırılmasında ve bunların Türk yurdu olmasında en büyük yardım ve hizmeti ifa ettiği fikrini bizde kuvvetlendirmektedir. Öyle ki, buradaki türbenin onun olması ihtimali oldukça güçlüdür."
Deliler kuyusu camiinin yanında etrafı duvarla çevrili avludadır. 50 cm.çapında bir kuyu bileziği, onun altı ise 60x60 cm'lik kare bir kuyudur.
Kuyu ağzı beton kaplamalarla yükseltilmiş olup zeminden derinliği 1,5 m.kadardır. Kuyu suyu soğuk olmasına karşılık kaynıyor ve buhar çıkartıyor görünümündedir.
Suyun kükürtlü olması ona böyle bir görünüm kazandırmış olmalıdır. Topraktan çıkan gazlarla birlikte fokur fokur kaynak görünümdedir.
Yörede pek çok türbe de bulunmaktadır. Küçükafşar Türbesi, Tokuş Baba Türbesi (Delice İlçesi Çatallı köyü ile Kayakköyü arasında) Halil dede Türbesi (Çelebi İlçesi Halildede köyüne 1 km.uzaklıkta) gibi türbeler halk tarafından ziyaret edilen yerlerdir.
Kırıkkale'nin Mesire Yer ve Alanları
MKEK Yüzme Havuzları Kırıkkale Tüpraş Rafinerisi Yüzme Havuzu,
Hacılar Belediyesi Parkı (Hacılar),
Ahılı Belediyesi Aile Parkı (Ahılı),
Celal Bayar Parkı (Bahşılı),
Kılıçlar Mesire Alanları (Kılıçlar),
Kısık Mevki, Hasandede Parkı (Hasandede),
Karababa Mesire Yeri (Koçubaba),
Deliklitaş Orman İçi (Balışeyh),
Kızılırmak Yeşil Vadi Proje Alanı
Kırıkkale'nin Doğal Güzellikleri
Kızılırmak ve Vadisi, Delice Irmağı ve Vadisi, Pehlivanlı Yaylası (Balışeyh), Azgın Yaylası (Balışeyh), Gümüşpınar Yaylası (Balışeyh), Suludere Yaylası (Balışeyh), Yeşilkaya Yaylası (Balışeyh), Hodar Yaylası (Bahşılı), Bedesten Yaylası (Bahşılı), Kamışlı Yaylası (Bahşılı), Sarıkaya Yaylası (Bahşılı), Koçu Yaylası (Delice), Delikli taş orman içi mesire yeri (Balışeyh), Karababa mesire yeri (Koçubaba-Balışeyh), Tipik Anadolu Köyleri, Kısık Mevkii Halil İbrahim Aydoğdu Parkı (Hasandede), Bahşılı Celal Bayar Parkı, Kılıçlar Mesire Alanları, Hacılar Parkı, M.K.E.K Yüzme Havuzları, Rafineri Yüzme Havuzu, M. Pekdoğan Kültür Parkı, Keskin-Koray Aydın Dinlenme Parkı, TÜPRAŞ Şahin Tepesi, TÜPRAŞ Kızılırmak Piknik Alanı.
Silah Müzesi
1991 Y ılında Silahsan bünyesinde kurulmuş olan Silah Müzesi 15. Ve 20.yy. arasında Osmanlı ve Avrupa ülkelerine ait silahlardan oluşur. Tophane'den Anadolu'nun çeşitli yerlerinden ve askeri fabrikalardan bu silahlar ve tarihi özellikleri tespit edildikten sonra müzede dizayn edilmiş, özel bir salonda teşhir edilmektedir.
Kültür Park
BELEDİYE KÜLTÜR PARKI
Millet varlığımızın geçmiş ve kültürel bağlarla yeni ve gelecek kuşakların beraberliği dil, din, millet unsurlarının belli mahal ve mekanlarda hatırlanıp yaşatılması, bunun yanı sıra modern toplum ve şehir yaşama standartlarının sunulması yapılan bu kültür parkıyla hayata geçirilmesi düşünülmüştür. Kültür Parkımızın tamamlanmasıyla Uluslararası Kültür ve Sanat organizasyonlarına ev sahipliği yapacağız.
Seyir kulesi, yürüyüş yolları, dinlenme mekanları ve yeşil alanların da bulunduğu Kültür parkına bu güne kadar 1 trilyon250 Milyar TL harcama yapılmıştır.
Kültür Parkı Genel Görünüm
58 bin m2 alan içinde düzenleme, oturma, dinlenme, konferans salonlarının bulunduğu bu tesiste;Türk evi, Türk Büyükleri ve Türk Dünyası Anıtı gibi anıtsal yapılar da yer almaktadır.
Türkevi, 350-450 kişinin aynı anda faydalanabileceği çok amaçlı bir toplantıı salonuna sahiptir. Burada Türk kültürünü yansıtan sürekli bir müze de bulunacaktır. Binanın iç ve dış dekorasyonu, Selçuklu-Osmanlı tarzında rölyef tezyini şeklinde gerçekleştirilmiştir. İç dekorasyonda ahşap oyma süsleme sanatının seçkin örnekleri yer almaktadır.
Kültür Parkı
.::KIRIKKALE İLİ TURİSTİK TESİSLERİ
.::KIRIKKALE KÜLTÜR ANVENTERİ
İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ İLETİŞİM :
Telefon : 0 318 224 25 55
Santral : 0 318 224 26 84
MÜZESİNİ GÖRMEDEN
BARAJA GİTMEDEN
DÖNMEYİN
_hasretim_
03-03-2008, 17:56
emeğine sağlık
paylaşım için teşekkürler
+1
yasinarslanpay
03-03-2008, 18:22
Ben tesekkür ederim. Bölgemizi taniyoruz
murat kurt
03-23-2008, 20:16
Eskişehir çok güzel anlatılmış çok sağol.
Bu arada aklıma geldi.Almadan dönmeyin Kırıkkale:Silah almadan.
yasinarslanpay
05-16-2008, 15:55
Teşekkürler görevimiz. :)
Niğde'ye geldiğinizde Asla görmeden gitmemeniz gereken yer DEMİRKAZIK dağıdır...İhtişamıyla bakanların başını döndürmektedir... yalnız bakarken yanınızda birisi olsun Allah muhafaza düşüp kafanızı gözününü kırmayın :D :D veee tabiiki ÇAMARDI.... Nİğde'nin en güzel ilçesidir..Bahçeleri, Alabalık tesisleri, En önemlisi DEMİRKAZIK dağına yaptığı ev sahipliğiyle mutlaka görülmesi gereken bi ilçedir..Eee benimde Çamardılı olmam Çamardı'yı görmenizi gerektiren sebeplerden birisidir... :D :D
VeSSeLaM....
EpiVaTeS
07-05-2008, 15:52
˙·٠٠•● ciltlerce kitaba sığmayacak yaşayan bir efsane olan Konyamızıda görmenizi isterim gezilecek görülecek o kadar yeri var ki anlatılmaz yaşanır derler ya hani onun gibi bir şey işte ˙·٠٠•●••٠·˙
Niğde cok güzel anlatılmış :-* (+)
Niğde cok güzel anlatılmış :-* (+)
hocam sizde mi Niğ_DELİ siniz :D :D
genclik34
07-30-2008, 21:23
konya
muhafazakargenc
02-23-2009, 16:59
KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Doğu Anadolu’dan sonra 2. büyük bölgemizdir. Anadolu Yarımadasının ortasında yer alır. G.Doğu Anadolu Bölgesi hariç her bölgeyle komşudur. Alanı 163.057 Km2 dir. Ülkemizin % 20’sini kaplar.
Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 71 kişi)
BÖLÜMLERİ:
1.Konya Bölümü
2.Yukarı Sakarya Bölümü
3.Orta Kızılırmak Bölümü
4.Yukarı Kızılırmak Bölümü
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Dağları: Yer şekilleri sadedir. Engebeli arazi fazla olmadığı için arazi ulaşıma uygundur. Ortalama Yükselti 800-1000 metredir. Bölgenin en yüksek yeri doğu bölümüdür. Kıvrım dağları da bu bölümde yer alır. Akdağlar, Hınzır Dağları, Tecer Dağları, Yıldız Dağları bu kıvrım dağlarıdır. Bölgenin güneyinde volkanik dağlar vardır.Bunlar Erciyes Dağı (3917 m en yüksek yeri), Melendiz, Hasandağı, Karacadağ, Karadağ’dır.
Platoları: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok (Kızılırmak), Yazılıkaya, (Bayat), Uzunyayla platoları vardır.
Ovaları: Konya Ovası (Türkiye’nin en büyük ovası), Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi Ovaları
Akarsuları: Kızılırmak, Sakarya, Porsuk Çayı, Delice Irmağı.
Gölleri: Bölgenin güneyinde kapalı havzalar vardır. Tuz Gölü (2.Büyük Gölümüz), Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan, Sultan Sazlığı vardır. Sakarya Nehri üzerinde Sarıyar ve Gökçekaya; Kızılırmak Nehri üzerinde de Hirfanlı ve Kesikköprü baraj gölleri vardır.
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölge dağlarla çevrili olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayları çok görülür. En az yağış alan bölgedir. Ortalama yağış 400 mm’dir. Bunun en önemli sebebi bölgenin dağlarla çevrili olmasıdır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Bölgede özellikle doğudaki dağlık alanlarda ormanlara da rastlanır. Orman bakımından % 9 ile 5. sıradadır. Akarsu boylarında kavakçılıkta yapılır.
TARIMI NE HAYVANCILIK:
Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ekili-dikili alanlar bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada yer alır (% 27). Çalışan nüfusun büyük bölümü tarımda çalışır. Fakat tarımın en önemli sorunu sulama ihtiyacıdır. Bölgede en çok üretilen ürün buğdaydır. Diğer ürünler şekerpancarı ( şeker fabrikaları bölgede fazladır.), Üzüm, Mercimek, Yulaf, Çavdar, Ayçiçeği, Haşhaş, çeşitli meyveler ve sebzelerdir.
Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. Ankara çevresinde tiftik keçisi, Sivas ve Konya çevresinde koyun çok yetiştirilir.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Krom: Eskişehir-Mihalıççık, Kayseri ve Sivas. Kayatuzu: Kırşehir, Çankırı, Nevşehir, Yozgat. Linyit: Sivas-Kangal. (Burada bir de termik santralde bulunmaktadır.)Demir: Kayseri-Develi, Sivas-Kangal, Ankara-Haymana. Toryum: Eskişehir-Sivrihisar. Çinko: Konya-Bozkır, Niğde-Bor (Türkiye’de 2. sırada). Lületaşı: Eskişehir (Türkiye’de ve Dünya’da 1.). Volfram: Kırıkkale-Keskin, Niğde (Türkiye’de 2. sırada).
ENDÜSTRİSİ:
Sanayi Yukarı Sakarya Bölümünde gelişmiştir.
Eskişehir: Lokomotif, besin, motor, çimento, inşaat, malzemeleri, şeker, et deri sanayisi vardır.
Ankara: Dokuma, besin, tarım araçları, çimento, alkollü içki, mobilya, selüloz, kağıt, karton, deri ve et sanayisi vardır.
Konya: Tarım araçları, besin, motor, çimento, süt ürünleri, inşaat malzemeleri, selüloz, kağıt ve şeker s.
Kayseri: Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk sanayisi.
Kırıkkale: Silah sanayi, Orta Anadolu Rafinerisi.
Sivas: Besin, Yem, Çimento, demir-çelik, et entegre, demiryolları bakım ve onarım tesisleri vardır.
NÜFUSU VE YERLEŞMESİ:
Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi). Nüfus artış hızı %o 16’dır (Türkiye ortalaması %o 18.34).
Nüfusun % 69’u kentte yaşar (Türkiye ortalaması % 65). Yukarı Sakarya Bölümü en yoğun nüfuslu alandır. Nüfus genellikle bölgenin çevresindeki dağ eteklerindeki ovalara yoğunlaşmıştır. Ülkemizin başkenti ve 2.büyük kenti Ankara bölgede yer almaktadır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI:
Ekonomisinde tarım hakim faaliyettir. Bölge yurdumuzun tahıl ambarıdır. Yurdumuzda Buğday (%35), Arpa (%45), Şekerpancarı (%40), Baklagiller (%30), Meyvecilik (%20) oranında yapılır. Bölgede Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri, Kırıkkale ve Sivas gibi sanayi kentleri vardır. Türkiye Endüstri üretiminin % 15’i bu bölgemizden sağlanmaktadır. Bölgenin turizm gelirleri de fazladır.
TARİHİ ÖNEMİ:
Sivas Kongresi Sivas kentinde yapılmıştır. Ankara’da da ilk TBMM açılmıştır. Bu tarihten sonra Milli Mücadelenin merkezi olmuştur.
BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
Ø En fazla nadasa bırakılan bölgedir.
Ø En büyük kapalı havzamız buradadır (Tuz Gölü)
Ø En tuzlu gölümüz %o ile Tuz Gölüdür.
Ø Lületaşının tek çıkarıldığı yer Eskişehir’dir.
Ø Karstik şekillere en çok rastlanan 2.bölgemizdir. (Sivas, Çankırı)
Ø İklimden dolayı ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) en çok kullanılan yapı malzemesidir.
Ø Ulaşımı yeryüzü şekilleri sayesinde çok uygundur.
Ø En az yağış alan bölgemizdir
Ø Ortalama yükseltisi 1000 metredir. En yüksek yeri Erciyes Dağıdır.
Ø Küçükbaş hayvan sayısı en fazla olan bölgedir.
Ø Nüfus bakımından 2. olmasına rağmen alanı büyük olduğu için yoğunluk azdır.
Ø Tek uçak fabrikamız Eskişehir’dedir.
Ø Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.
Ø İklimi sert ve karasaldır.
Ø Kentleşme oranı düşük, kırsal yerleşme topludur.
Ø Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz yönde etkiler.
Ø Bölgede endüstri bitkilerinden şekerpancarı, tahıllardan buğday çok yetiştirilir.
Ø En uzun akarsuyumuz Kızılırmak nehrinin büyük kısmı bölgededir.
__________________
FİZİKİ ÖZELLİKLERİ : Türkiye'nin tam ortasında yer alan bölge kapladığı alan bakımından Doğu Anadolu Bölgesinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Anadolu'nun ortasında bir çanak görünümündedir.Bölge kuzeyden Karadeniz dağları ile Güneyden de Toros dağları ile çevrilmiştir. Bölge doğal ve beşeri özellikleri bakımından dört bölüme ayrılmaktadır : a) Yukarı Sakarya Bölümü
b) Konya Bölümü
c) Orta Kızılırmak Bölümü
d) Yukarı Kızılırmak bölümü
dağlar : İç Anadolu bölgesinde volkanik kökenli dağlar geniş yer kaplamaktadır. Erciyes,Hasan Dağı,Melendiz,Karacadağ ve Karadağ sönmüş volkanik dağlardır. bölgenin doğusunda ise Hınzır ve Tecer dağları bulunmaktadır. Dağlık alanların yükselti ortalaması bölgenin doğusuna doğru artmaktadır. İç Anadolu bölgesinin özelliği de platoların geniş alan kaplamasıdır. Tuz gölü çevresinde Cihanbeyli, Haymana , Bozok platosu , Kayseri ve Sivas arasında ise Uzunyayla platosu yer almaktadır.
akarsular ve göller : Bölgede yer alan belli başlı akarsular Kızılırmak,Sakarya,Porsuk ve Delicedir. Akarsuların akım değerleri ilkbahar aylarında eriyen karlara bağlı olarak artış göstermektedir. Bu akarsular dışında bölgede yağışlarla birlikte kabaran daha sonra kuruyan bir çok akarsu da bulunmaktadır. Bölgede yer alan göller ; Tuz gölü,Akşehir , Eber,Ilgın,Tuzla,Seyfe,Mogan ve Sultan sazlığıdır. bölgede iklim koşullarına ve yer şekillerine bağlı olarak kapalı havzalar oluşturmaktadır. Tuz Gölü ve çevresi kapalı havza görünümdedir.
İKLİM ve BİTKİ ÖRTÜSÜ : İç Anadolu bölgesi kuzeyden ve güneyden yüksek dağ sıraları ile çevrili olduğu için denizel etkilere kapalıdır.Bu nedenle bölgeye düşen yağış miktarı azdır. Havadaki nem miktarı düşüktür. İklim karasal özellikler göstermektedir. kış ayları genellikle soğuk ve kar yağışlı yaz ayları sıcak ve kurak geçmektedir.
http://www.cografyasevgisi.com/resimlerim/icanad1.gifİç Anadolu bölgesinde ilkbahar aylarında ısınmaya bağlı olarak konveksiyonel yağışlar görülmektedir. Bu yağışların gerçekleştiği zaman havada aşırı bir ısınma görülmektedir.
NÜFUS ve YERLEŞME : İç Anadolu toplam nüfus sayısı bakımından Türkiye'de ikinci sırada gelmektedir. Bölgede Başkent Ankara'nın bulunması nüfusun artmasında etkili olan en önemli özelliklerden biridir. Bölgede nüfusun dağılışı yer şekilleri ve doğal koşullara bağlıdır. Akarsu boyları yükselti ve yağışın arttığı alanlarda nüfus fazladır. Yağışın azaldığı yerlerde ise nüfus yoğunluğu azalmaktadır. Konya bölümünde nüfus yoğunluğu az, Yukarı Sakarya bölümünde ise nüfus yoğunluğu fazladır. İç Anadolu Bölgesinde konutların yapımında kırsal kesimlerde ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) malzeme kullanılmaktadır.
TARIM ve HAYVANCILIK : İç Anadolu bölgesinde yağış miktarının az olması, sulama imkanlarının kısıtlı olması tarımsal üretimi etkilemiştir. Tarım yapılabilen alanlar azdır. Nadas oranının Türkiye'de en fazla olduğu bölgedir. Sulama olanaklarının iyileştiği yerlerde sebze tarımı yapılmaktadır. Volkanik dağların çevresinde yoğun bir tarım yapılmaktadır. Buğday ve şekerpancarı üretiminde Türkiye'de ilk sırada gelmektedir. Bölümlere göre yetiştirilen tarım ürünleri şunlardır ;
Konya Bölümü : Buğday,arpa,şekerpancarı,baklagil,haşhaş.
Yukarı Sakarya Bölümü : Buğday,arpa,şekerpancarı,ayçiçeği , baklagil,pirinç,sebze
Orta Kızılırmak Bölümü : Buğday,arpa,şekerpancarı,baklagil,meyve
Yukarı Kızılırmak Bölümü : Buğday,arpa, şekerpancarı,sebze ve meyve
İç Anadolu bölgesinde küçük hayvancılık üretimi yaygındır. Özellikle Tiftik keçisi ve koyun üretimi yaygındır.
MADENLER ve SANAYİ : Bölgede çıkarılan madenlerin bölümlere göre dağılımı şu şekildedir ;
Konya Bölümü : Tuz Gölü : tuz
Yukarı Sakarya Bölümü : Çayırhan : Linyit Eskişehir,Seyitgazi : Lületaşı,mika,borminerali,krom,amyant.
Orta Kızılırmak Bölümü : Kayseri : Demir,çinko Niğde : Civa Kırşehir : Mermer Çankırı: kayatuzu , jips
Yukarı Kızılırmak Bölümü : Jips , alçıtaşı, demir,linyit
Bölgedeki sanayi tesislerinin bölümlere göre dağılımı şu şekildedir :
Konya Bölümü : Konya (Ilgın) : Şeker fabrikası Karaman,Konya Ereğli'de: çimento,dokuma Ladik: halıcılık Konya : Civa işletmesi
Yukarı Sakarya Bölümü : Ankara: Bira,tarım aletleri,şeker Eskişehir: Tarım aletleri,uçak,elektrik,elektronik,lokomotif,motor, besin,şeker
Orta Kızılırmak Bölümü : Kayseri ve Bor : Şeker Kayseri: Dokuma Kayseri,Niğde,Yozgat:çimento Kırıkkale: Silah,petrol rafinerisi , makine kimya endüstirisi Kayseri : halıcılık ve et kombinası
Yukarı Kızılırmak Bölümü :Sivas : demiryolu fabrikası,besin ve çimento
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:07
Zeus Tapınağı
Tapınağın olduğu yer şehrin ana kutsal alanı ve dünyadaki Zeus adına yapılmış tapınakların en sağlam örneği. Tapınağın İmparator Hadrian döneminde yapıldığı duvardaki kitabeden anlaşılıyor. Tapınak 53 x 35 m. ölçülerindeki podyum üzerine yapılmış olup, kısa yanların her birinde 8, uzun yanlarında 15’er İyon Sütunu var.
Gordion
Yassıhöyük (Gordion) Frigya'nın başkenti ve Büyük İskender'in Asya'nın anahtarını elde etmek için Kör Düğümü kestiği yer. Burada Kral Midas'ın tümülüsünü ziyaret edebilirsiniz. Civarda, hala kazı çalışmaları devam eden Gordion antik kentinin kalıntıları ve küçük müze görülmeye değer.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Mahmut Paşa Bedesteni ile Kurşunlu Han; Atatürk'ün bir "Eti Müzesi" kurulması isteği üzerine, Ankara Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılmış. Müzede, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik çağdan başlayarak, Neolitik, Eski Tunç, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Urartu dönemlerine ait, Karain, Çatalhöyük, Hacılar, Canhasan, Beyce Sultan, Alacahöyük, Kültepe, Acemhöyük, Boğazköy Gordion, Pazarlı, Altıntepe, Adilcevaz, Patnos kazılarından gelme çeşitli koleksiyonlar ve çeşitli dönemlere ait örnekler sergileniyor. Sikke koleksiyonları, mutlaka görülmeli.
Merkez. (Ankara) Müze Tel : (+90-312) 324 31 60 - 312 62 48 Ziyarete saatleri : 08.30 - 17.30 Ziyarete günleri : Pazartesi hariç her gün.
Boğazköy-Hattuşaş
Anadolu'da ilk organize devleti kuran Hititlerin başkenti olan Hattuşaş'ın Anadolu arkeolojisinde önemli bir yeri var. Bugün Tarihi Milli Park olarak ilan edilen Boğazköy'de görülecek başlıca yerler; Aşağı Sevir'deki Büyük Mabed, şehir surları ve üzerindeki anıtsal kapılar,Yukarı Sevir'de sayıları 31'e ulaşan tapınak, Krallık sarayı ve Büyük Kale. Frig Çağı'na ait en önemli yapılar ise Bastion ile Güney Kale. Ayrıca, Boğazköy'deki yerel müzede ören yerinin önemli buluntuları sergileniyor. Çorum, Boğazkale ilçesinde yer alan Boğazköy (Hattuşaş) Ankara'ya 208 km. Çorum'a ise 82 km. uzaklıkta.
Yazılıkaya
Hitit İmparatorluk Dönemi'nin benzersiz bir kalıntısı olan Yazılıkaya Açıkhava Mabedi Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda yer alıyor. Kayaların doğal durumlarına uygun olarak düzenlenmiş olan büyük ve küçük galeri iki mekandan oluşmakta. Büyük galerinin sağ duvarında tanrıçalar, sol duvarında ise tanrı kabartmaları yer alıyor. Galerinin en büyük kabartması olan Kral IV. Tuthaliya'nın kabartması doğu duvarında yer alıyor. Bu odada bahar bayramlarının kutlanışı tasvir ediliyor. Küçük galeriye giriş dar bir koridorla sağlanmakta. Burada sağa doğru ilerleyen 12 Tanrı, Meç Tanrısı ve IV. Tuthaliya kabartmaları bulunuyor.
Alacahöyük
Çorum'a 45 km. uzaklıkta, Alaca İlçesi Höyük Köyü yerleşim alanı içerisinde yer alan Alacahöyük; görkemli sfenksli kapısı, ilginç mimarlık eserleri ve mahalli müzesiyle, Boğazköy ve Yazılıkaya'yı ziyaret edenler için aynı gün gezilebilecek önemli bir arkeolojik ören yeri.
Gök Medrese
Yapıya taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerinden dolayı Gök Medrese deniliyor. Anadolu Selçuklu Beyliği baş veziri ve "Hayrat Babası" (Ebu'l Hayrat) Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında devrin astronomi ilminin okutulduğu medrese olarak yapılmış. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıdaki mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi belirgin. Ön cephede yer alan çeşme, pencere, berkitme kuleleri ve iki minaresi taç kapıya daha da önem kazandırıyor.
Çift Minareli Medrese
Dikdörtgen planlı medresenin günümüzde sadece ön yüzü ve minareleri ayakta. İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmış. Anadolu'daki medreseler içinde en büyük portale sahip.
Kültepe
Kültepe ören yeri, yüksekliği 22 m. çapı 500 m.yi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibaret. Yapılan kazılarda Kültepe'de, Asur, Genç Hitit, Roma-Pers ve Tabal dönemlerine ait eserler ve bulgular elde edilmiş. Bu eserlerin en önemlileri Asur dilinde yazılmış çivi yazılı tabletler. Tabletler Anadolu'nun en eski yazılı belgeleri.
DÖner Kümbet
Selçuklu eserlerinin Kayseri'deki en güzel örneklerinden. Prenses Şah Cihan Hatun adına yapılmış olan bu kümbet, kendisine has özellikleriyle dikkati çeken bir eser. Çokgen şeklindeki kümbetin, her bir yüzüne çeşitli geometrik şekiller, efsanevi yaratıklar kabartma olarak yapılmış.
Çatalhöyük
Çatalhöyük, Çumra ovasını sulayan Çarşamba Çayı’nın kıyısına kurulmuş, yaklaşık 450x275 m. boyutlarında büyük bir höyük. Bugüne kadar yapılan kazılarda 14 yapı katı/tabaka ortaya çıkarılmış. Çatalhöyük’ün öyküsü yaklaşık 9000 yıl öncesine kadar gidiyor. Duvar resimlerinden bu bölgede Neolitik çağ boyunca aralıksız 800 yıl süren bir yerleşimin var olduğu tahmin ediliyor. İlk yerleşmelerden birisi olması nedeniyle, insanlık tarihi açısından büyük önem taşıyan Çatalhöyük’te yıllar süren kazılar sonunda ortaya insanlığın ilk barınma biçimleri, ev mimarisi ve toplumsal ritüellerine dair bir hazine çıkıyor. Ortaya çıkarılan ve genellikle 2 oda, depo, mutfak ve kilerden oluşan Çatalhöyük evleri bugün hala kullanılan evlere benzemekle kalmıyor, kullanılan ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) malzeme de aradan geçen binlerce yıla karşın neredeyse hala aynı.
Çatalhöyük, Konya’nın 52 km. güneydoğusunda, Çumra ilçesinin 11 km. kuzeyinde.
Mevlana Türbesi ve Dergahı
Türbenin temeli 1230 yılında, Mevlana'nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veled’in vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuş. Mevlana'nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmış. Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergahı haline getirilmiş. Müzede Mevlana ve diğer Mevlevilere ait ya da çeşitli yollarla dergaha gelmiş değerli yazmalar, hat ve tezhip örnekleri, maden, cam ve ahşap eserler ile Mevlevi musikisi enstrümanları, halı ve kilimler sergilenmekte. Mevlana'nın ölüm yıldönümlerinde, Şeb-i Aruz (Düğün Günü) olarak adlandırılan günlerde havuz etrafında sema töreni yapılıyor.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:12
İÇ ANADOLU'DA TARIM
Tarım ve hayvancılık Bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanır. Ekili - dikili alanların oranı bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada yer alır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşır.
İklimin yarı kurak karakterine rağmen, çok geniş alanlar tarıma ayrılır. Bölgenin tarımı iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi, tahıl üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yarı kurak olduğu için nadas ihtiyacı duyulur. Tarımın en önemli problemi sulamadır. Bu amaçla büyük sulama kanallarının (barajların) yapılması ve yeraltı suyundan yararlanılması gerekir. Ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanır. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge sağlamaktadır.
Tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelir. Türkiye genelinde tahıla ayrılan toprakların yarıya yakını bu bölgededir. Yer şekilleri ve iklim koşulları tahıl tarımını öne çıkarır. Düzlüklerin geniş yer kaplaması makineli tarımı kolaylaştırmıştır.
Bölgenin sulanabilen bölümlerinde şeker pancarı tarımı yapılır. Buğday, şeker pancarı ve elmanın en fazla üretildiği bölgedir. Şeker pancarının özellikle Konya, Ankara, Eskişehir, Kayseri ve Niğde gibi şeker fabrikalarının bulunduğu yerlerde ekimi yapılır.
İlkbahar yağışı ve yaz kuraklığı tahıla uygun ortamı oluşturmuştur. Türkiye'nin tahıl ambarıdır. Sulanabilen arazinin azlığı buğday ekim alanlarının geniş olmasına yol açmıştır. Bölgede buğday nadas yöntemiyle yetiştirilir. Alan bakımından nadasa bırakılır. Bırakılan toprakların en fazla olduğu bölgemizdir.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:18
İÇ ANADOLU'NUN ENLERİ NELER ;
En fazla nadasa bırakılan bölgedir. En büyük kapalı havzamız buradadır (Tuz Gölü) En tuzlu gölümüz %o ile Tuz Gölüdür. lüle taşının tek çıkarıldığı yer Eskişehirdir. Karstik şekillere en çok rastlanan 2.bölgemizdir. (Sivas, Çankiri) İklimden dolayı ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) en çok kullanılan yapı malzemesidir. ulaşımı yeryüzü şekilleri sayesinde çok uygundur. En az yağış alan bölgemizdir Ortalama yükseltisi 1000 metredir. En yüksek yeri Erciyes Dagidir. Küçükbaş hayvan sayısı en fazla olan bölgedir. Nüfus bakımından 2. olmasına rağmen alanı büyük olduğu için yoğunluk azdır. Tek uçak fabrikamız Eskişehir'dedir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. İklimi sert ve karasaldır. Kentleme oranı düşük, kırsal yerleşme topludur. Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz yönde etkiler. Bölgede endüstri bitkilerinden şekerpancari, tahıllardan buğday çok yetiştirilir. En uzun akar suyumuz Kızılırmak nehrinin büyük kısmı bölgededir.
En fazla buğday ve şeker pancarı üretimi, En fazla koyunun yetiştirildiği, En fazla tiftik keçisinin yetiştirildiği, En fazla kapalı havzanın bulunduğu bölge, En az yağış alan yerlerin bulunduğu bölge, En çok sel rejimli akarsuların bulunduğu, En geniş nadas alanlarının bulunduğu, En fazla küçükbaş hayvancılığın yapıldığı, Tek lületaşı üretim alanı olan bölgedir. En turistik yerleri Nevşehir,Ürgüp,Göreme'dir. En soğuk yeri Yukarı Kızılırmak Bölümü'dür. En yoğun nüfuslu yeri,Sakarya Bölümü'dür, En seyrek nüfuslu yeri Konya Bölümü'dür, Ekonomiye en büyük katkısı tarım alanındadır.
İç Anadolu Bölgesi'nin ekonomisi daha çok tarım ve hayvancılığa dayanır. Tarım alanlarının en geniş olduğu bölgemizdir. Yaygın olarak tahıl tarımı yapılır. Buğday, arpa, çavdar, şeker pancarı, patates, yeşil mercimek, nohut, armut ve elmanın en fazla yetiştirildiği bölgedir. Yağış miktarının az olması, bölgede nadas yönteminin yaygın olarak kullanılmasında etkili olmuştur. Toplam hayvan sayısının en fazla (% 25) olduğu bu bölgemizde özellikle koyun yetiştiriciliği yaygındır. Bölge, madenler açısından fazla zengin sayılmaz. Endüstri kuruluşlarının, Marmara ve Ege Bölgesi'nden sonra en yoğun olduğu bölgemizdir. Endüstri kuruluşları, Ankara, Kırıkkale, Eskişehir, Konya ve Kayseri'de yoğunlaşır. İç Anadolu, turizmin en fazla geliştiği dördüncü bölgedir. Ankara, Konya, Niğde ve Kayseri bölgede turizmin canlı olduğu yerlerdir. Sağlık turizmi de yaygındır. Ancak bölgedeki birçok kaplıca ve ılıca çevresinde tesis yoktur. Haymana, Ayaş, Kozaklı, Balıklıçermik, Yozgat, Eskişehir ve Kırşehir kaplıcaları her yıl birçok insanın tedavi için uğradıkları yerdir ve çok rağbet görür.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:20
İÇ ANADOLU'NUN YER ALTI ZENGİNLİKLERİ
Bölgenin önemli yeraltı zenginlikleri, linyit, krom, lületaşı, tuz ve bor mineralleridir.
Krom (http://tr.wikipedia.org/wiki/Krom) : Sivas, Eskişehir ve Kayseri'de çıkarılır.
Kayatuzu : Kırşehir ve Çankırı dolaylarında çıkarılır.
Linyit (http://tr.wikipedia.org/wiki/Linyit): Sivas'ta çıkarılır.
Çinko (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87inko) ve Demir (http://tr.wikipedia.org/wiki/Demir): Sivas ve Ereğli'de çıkartılır.
Civa (http://tr.wikipedia.org/wiki/Civa): Konya Sarayönü'nde çıkartılır.
Tuz (http://tr.wikipedia.org/wiki/Tuz):Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrıca: Sivas dolaylarında çıkartılır.
Lületaşı (http://tr.wikipedia.org/wiki/L%C3%BCleta%C5%9F%C4%B1):Eskişehir'de çıkarılmaktadır. Hediyelik eşya yapımında kullanılır.
Bor (http://tr.wikipedia.org/wiki/Bor) mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çıkartılmaktadır.
ayrıca tütünde kullanılır
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:22
GEZEN VE GÖRENLER İÇ ANADOLU'YU NASIL ANLATIYOR ?
Iç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kisminda yer alan Türkiye'nin yedi cografi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. Iç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye topraklarinin %20'sini kaplar. Dogu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydogu Anadolu Bölgesi disinda diger bölgelerin hepsiyle komsudur.Ayni zamanda ülkemizde "tahil ambari" olarak da animsanir.
Illeri : Aksaray Ankara Çankiri Eskisehir Karaman Kayseri Kirikkale Kirsehir Konya Nevsehir Nigde Yozgat
Bölümleri
Iç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrilir:
Konya Bölümü: Bölgenin ortasinda genis bir kapali havza vardir. Burada büyük ovalar, plato düzlükleri, Tuz Gölü, Aksehir ve Eber gölleri ile Karacadag ve Karadag volkanik daglari bulunur. Türkiye'nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakimindan bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarim ve hayvancilikla ugrasir. Ülkenin en önemli tahil alanlarindan birisidir. Konya, Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadir. Derinligi az olup yazlari kurak oldugu için daha da azalmaktadir. Ülkenin tuz ihtiyacinin önemli kismi buradan karsilanir.
Yukari Sakarya Bölümü Bölgenin kuzeybati kismini meydana getirir. Orta Kizilirmak boylarindan Içbati Anadolu'ya kadar uzanir. Yer sekilleri daha engebeli, iklimi biraz daha nemlidir. Yillik yagislar 400 mm civarindadir. Iklim ve ulasim kosullarinin elverisli olmasi nedeniyle, bölgenin en yogun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yariya yakini bu bölümdedir. Bati Anadolu'yu iç bölgelere baglayan yollarin geçtigi önemli bir yerdedir. Bölümde Eskisehir ve Ankara illeri yer alir. Bölümde Köroglu,Sivrihisar,Elmadag,Sündiken ve Idrisdagi yer alir.Ankara yakinlarinda Eymir ve Mogan gölleri vardir. Bölümde karasal iklim görülür. Kislari çok soguk yazlari ise sicak ve kurak geçer.Bölümde yetistirilen ürünler,seker pancari,arpa,bugday,baklagiller,sebze ve meyveyetistirilir.yeralti zenginligi ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbas hayvancilik yaygin olarak yapilir. bölümün turzim degerleri,Çankaya köskü,Yunus Emre türbesi, eski TBMM binasi,Anitkabir,Atatürk Orman Çiftligi(AOÇ),Anadolu Medeniyetleri Müzesi,Gordion
Orta Kizilirmak Bölümü: Iç Anadolu'nun, Çankiri'dan Toroslar'a kadar uzanan, içine Kizilirmak yayini alan kismidir. Alan bakimindan bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygindir. Ortada ise genis Kizilirmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dagi bu bölümde yer alir. Tarim alanlarinin orani verimli volkanik topraklarla kapli güney kesimden daha yüksektir. Iç Anadolu'da kirsal nüfus yogunlugunun en fazla oldugu bölümdür. Kayseri, Nigde, Nevsehir, Kirsehir, Yozgat ve Kirikkale bölüm içinde yer alan illerdir.. Bölüm Iç Anadolu Bölgesinin orta kesiminde yer alir.Güneyinde Hasan, Erciyes, Merlendiz sönmüs volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu genis yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kizilirmak bolumunde karasal iklim etkilidir yazlar sicak ve kurak kislar ise soguk ve kar yagislidir.Genellikle bu bölüm bozkirlarla kaplidir.Kizilirmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrica bu bolumde hali, seker, meyve suyu, sucuk ve pastirma fabrikalari bulunur.En önemli ekonomik gelir tarimdir.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygindir
Yukari Kizilirmak Bölümü: Bu bölüm Kizilirmak'in, Karadeniz Bölgesi ile Dogu Anadolu arasina sokulan yukari çigirini kaplar. Iç Anadolu'nun en küçük, en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasindadir. Daglarla kusatilmis bir havza görünümündedir. Engebeli oldugu için tarim alanlarinin orani daha düsüktür. Nüfusu sik, kentlesme orani yüksektir. Bölgenin kisin en soguk bölümü burasidir. Bölümde Sivas ili bulunmaktadir Bölge, yeryüzü sekilleri bakimindan sade bir görünüme sahiptir. Yer sekilleri çesitlilik göstermez. Engebeli araziler fazla olmadigi için, kara ve demiryolu ulasimina oldukça elverislidir. Bölgenin çogu yerinde genellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kizilirmak vadilerindeki yükselti 700 m civarindadir. Bölgenin güneyinde Kuzeydogu-güneybati dogrultusunda uzanan daglar volkanik kökenli dir. Baslicalari; Hasandagi, Karacadag, Karadag, Erciyes Dagi ve Melendiz Daglari'dir. Bölgedeki kivrim daglari ise doguda genis bir alan kaplar. En önemlileri, Ak daglar, Hinzir Dagi, Tecer Dagi ve Yildiz Daglari'dir. Platolar en fazla bu bölgemizde yer alir. Batida Haymana ve Cihanbeyli, güneyde Obruk, doguda da Bozok (Kizilirmak) plâtolariyla, Ege Bölgesi siniri boyunca Yazilikaya (Bayat) ve Dogu Anadolu Bölgesi siniri boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye'nin en büyük kapali havzasidir. Iç Anadolu'nun bazi ovalari oldukça genistir. Konya ovasi, Türkiye'nin en büyük ovasidir. Eski bir göl tabanidir. Genis ovalardan digeri Tuz Gölü'nün güneyindeki Aksaray Ovasi'dir. Haymana platosunun batisindaki Yukari Sakarya Ovasi da genis alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskisehir, Ankara, Kayseri ve Develi ovalari, platolar arasindaki çukurluklarda yer almaktadir. Iç Anadalu Bölgesi'nin Orta Kizilirmak bölümü genis çaplidir. Bu bölgedeki daglar sönmüs yanar daglardandir. Kisin yagisli yazin ise sicaktir. Dogal bitki örtüsü bozkirdir. Bugday, arpa ve seker pancari yetistirlir. Kirikkale'de Orta Dogu Petrol Rafinerisi bulunmaktadir.
Akarsu ve gölleri: Iç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsulari Kizilirmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çaylaridir. Bu bölge akarsulari kapali havzada akan sel rejimli akarsulardir. Ilkbahar yagislariyla tasar, yazin kuruyacak hale gelir. Iç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularini denizlere gönderemez. Bu nedenle kapali havzalar genis bir alan kaplar. Kapali havzalarin genis olanlari, Konya Ovasi, Tuz Gölü ve Aksehir - Eber gölleri çevresinde yer alir. Seyfe Gölü, Sultan Sazligi (Yaygölü) gibi küçük kapali havzalar da bulunmaktadir. Iç Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularini Kizilirmak, Sakarya ve Yesilirmak'in kolu olan Çekerek suyu sayesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydogusundaki Uzunyayla yöresi, sularini Seyhan'in kolu olan Zamanti suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsularin en fazla bulundugu bölgedir.
Bölgenin en büyük gölü Tuz Gölü'dür. Bu göl buharlasmanin etkisiyle yazin büyük ölçüde kurumaktadir. Tuz Gölü, tektonik olusumludur. Derinligi fazla degildir. Gölün alani kisin ve ilkbaharda fazla alan kapladigi halde, yazin buharlasma ve beslenme yetersizliginden dolayi kapladigi alan azalir. Tuz ihtiyacimizin %30'unu karsilar. Diger önemli gölleri ise Aksehir, Eber, Ilgin (Çavusçu), Tuzla, Seyfe, Mogan ve Sultanisalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sariyar ve Gökçekaya barajlari bulunur.
Iklim ve bitki örtüsü: Bölgenin çevresi yüksek daglarla çevrili oldugundan, denizlerin nemli iliman havasi bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede, yazlari sicak ve kurak, kislari soguk ve kar yagisli karasal iklim hakimdir. Bölgede, doguya dogru gidildikçe yüksekligin artmasina bagli olarak karasallik derecesi artar ve kis sicakliklari çok düsük degerlere ulasir. Iç Anadolu, ülkemizin en az yagis alan bölgesidir. Ortalama yagis 400 mm civarindadir. Bölge, en fazla yagisi ilkbahar aylarinda saganak halinde alir. En kurak mevsim yazdir. Yazlarin kurak olmasi ve yaz kurakliginin erken baslamasi sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yagisli yeri Tuz Gölü çevresidir(320 mm) . Yagislarin azligi bölgenin deniz etkisine kapali olmasindan kaynaklanmaktadir. Denizden gelen nemli hava kütlesi, nemini, daglarin denize bakan yamaçlarinda yagis halinde birakir. Iç Anadolu Bölgesi'ne dogru eserken artik kurudur. Bölgede görülen yagislar konveksiyonel ve cephesel kökenlidir. Kirkikindi adi da verilen konveksiyonel yagislar Ilkbaharda yaygindir. Bölgenin tabii bitki örtüsü bozkirdir. Bozkir, ilkbahar yagmurlariyla yeseren, birkaç ay yesil kalan, yaz sicakligi ile sararan ot toplulugudur. Iç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarinin %7 sini kaplayarak bölgeler arasinda 6. sirada yer alir. Ovalari sunlardir: Kayseri, Konya, Eregli, Aksaray, Sakarya, Eskisehir, Ankara, Develi, Nevsehir, Kirsehir, Sivas.
Tarim ve hayvancilik: Bölge ekonomisinin temeli tarima dayanir. Ekili - dikili alanlarin orani bakimindan Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sirada yer alir. Çalisan nüfusun büyük bir kismi tarimla ugrasir. Iklimin yari kurak karakterine ragmen, çok genis alanlar tarima ayrilir. Bölgenin tarimi iklim sartlarina baglidir. Özellikle ilkbahar yagislarinin yetersizligi veya gecikmesi, tahil üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yari kurak oldugu için nadas ihtiyaci duyulur. Tarimin en önemli problemi sulamadir. Bu amaçla büyük sulama kanallarinin (barajlarin) yapilmasi ve yeralti suyundan yararlanilmasi gerekir. Ekonominin temeli tarim ve hayvanciliga dayanir. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge saglamaktadir. Tarim ürünleri içinde tahillar basta gelir. Türkiye genelinde tahila ayrilan topraklarin yariya yakini bu bölgededir. Yer sekilleri ve iklim kosullari tahil tarimini öne çikarir. Düzlüklerin genis yer kaplamasi makineli tarimi kolaylastirmistir. Bölgenin sulanabilen bölümlerinde seker pancari tarimi yapilir. Bugday, seker pancari ve elmanin en fazla üretildigi bölgedir. Seker pancarinin özellikle Konya, Ankara, Eskisehir, Kayseri ve Nigde gibi seker fabrikalarinin bulundugu yerlerde ekimi yapilir. Ilkbahar yagisi ve yaz kurakligi tahila uygun ortami olusturmustur. Türkiye'nin tahil ambaridir. Sulanabilen arazinin azligi bugday ekim alanlarinin genis olmasina yol açmistir. Bölgede bugday nadas yöntemiyle yetistirilir. Alan bakimindan nadasa birakilan topraklarin en fazla oldugu bölgemizdir.
Yeralti zenginlikleri: Bölgenin önemli yeralti zenginlikleri, linyit, krom, lületasi, tuz ve bor mineralleridir. Krom : Sivas, Eskisehir ve Kayseri'de çikarilir. Kayatuzu : Kirsehir ve Çankiri dolaylarinda çikarilir. Linyit: Sivas'ta çikarilir. Çinko ve Demir: Sivas ve Eregli'de çikartilir. Civa: Konya Sarayönü'nde Tuz:Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrica: Sivas ve Tunceli dolaylarinda çikarilir. Lületasi:Eskisehir'de çikarilmaktadir. Hediyelik esya yapiminda kullanilir. Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çikartilmaktadir.
Sanayi: Sivas'ta: Lokomotif, besin, mot or, çimento ve ins aat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarinin tren, vagon imalati yapan TÜDEMSAS fabrikasi vardir. Usak'ta:seker fabrikasi bulunur. Ankara'da : Dokuma, besin, tarim araçlari, çimento ve mobilya sanayii, Konya'da : Tarim araçlari, besin, motor, çimento, süt ürünleri ve insaat malzemeleri sanayii, Çumra Seker Fabrikasi(tam tesekküllü) Kayseri'de : Halicilik, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastirma ve sucuk üretim merkezleri Kirikkale'de : Orta Anadolu petrol rafinerisi, silah fabrikasi, demir -çelik endüstrisi Eskisehir'de : Besin, yem, çimento endüstrisi ile devlet demir yollarinin bakim tesisleri bulunur.
Nufus Yapisi:Iç Anadolu Bölgesi, 1997 nüfus sayimina göre yaklasik 10,5 milyon kisilik nüfus büyüklügüyle Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sirayi alir. Bu bölgenin nüfus yogunlugu 64 kisi/km² dir. (1997 yilina göre, Türkiye'nin ortalama nüfus yogunlugu 81 kisi / km² Iç üfusu, bölgenin dogal kosullarinin etkisine bagli olarak, daha çok komsu bölgelere yakin yerlerdeki dag eteklerinde yogunlasir. Bunun nedeni, sözü edilen kesimlerin daha yagisli olmasi ve su kaynaklarinin bol olmasidir. Bölgedeki ovalarin aldigi yagisin az olmasi, nüfuslanma ve yerlesmeyi engellemistir. Düz ovalik kesimde nüfus yogunlugu dag eteklerine göre azdir. Toplu köy niteligindeki kirsal yerlesme birimleri ile kentler dag etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusunun %62'si, nüfusu 10.000'den fazla olan ve kent sayilan yerlesme birimlerinde yasamaktadir. Tarim alanlari genis olmasina karsin nüfusun %38,44'ü kirsal kesimde yasar. Tarim alanlarinin genis olmasi, tarimsal nüfus yogunlugunun düsük olmasina yol açar. Nüfusun dagilisi, yagis dagilisina benzerlik gösterir. Bölgede en fazla nüfuslanmis bölüm, Yukari Sakarya'dir. Bu bölümün yogun nüfuslanmasinda, endüstri faaliyetleri ile Ankara'nin baskent olmasi önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarlari nüfus yogunlugunun az oldugu yerlerdir.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:23
GEZEN VE GÖRENLER İÇ ANADOLU'YU NASIL ANLATIYOR ?
Iç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kisminda yer alan Türkiye'nin yedi cografi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. Iç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye topraklarinin %20'sini kaplar. Dogu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydogu Anadolu Bölgesi disinda diger bölgelerin hepsiyle komsudur.Ayni zamanda ülkemizde "tahil ambari" olarak da animsanir.
Illeri : Aksaray Ankara Çankiri Eskisehir Karaman Kayseri Kirikkale Kirsehir Konya Nevsehir Nigde Yozgat
Bölümleri
Iç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrilir:
Konya Bölümü: Bölgenin ortasinda genis bir kapali havza vardir. Burada büyük ovalar, plato düzlükleri, Tuz Gölü, Aksehir ve Eber gölleri ile Karacadag ve Karadag volkanik daglari bulunur. Türkiye'nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakimindan bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarim ve hayvancilikla ugrasir. Ülkenin en önemli tahil alanlarindan birisidir. Konya, Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadir. Derinligi az olup yazlari kurak oldugu için daha da azalmaktadir. Ülkenin tuz ihtiyacinin önemli kismi buradan karsilanir.
Yukari Sakarya Bölümü Bölgenin kuzeybati kismini meydana getirir. Orta Kizilirmak boylarindan Içbati Anadolu'ya kadar uzanir. Yer sekilleri daha engebeli, iklimi biraz daha nemlidir. Yillik yagislar 400 mm civarindadir. Iklim ve ulasim kosullarinin elverisli olmasi nedeniyle, bölgenin en yogun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yariya yakini bu bölümdedir. Bati Anadolu'yu iç bölgelere baglayan yollarin geçtigi önemli bir yerdedir. Bölümde Eskisehir ve Ankara illeri yer alir. Bölümde Köroglu,Sivrihisar,Elmadag,Sündiken ve Idrisdagi yer alir.Ankara yakinlarinda Eymir ve Mogan gölleri vardir. Bölümde karasal iklim görülür. Kislari çok soguk yazlari ise sicak ve kurak geçer.Bölümde yetistirilen ürünler,seker pancari,arpa,bugday,baklagiller,sebze ve meyveyetistirilir.yeralti zenginligi ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbas hayvancilik yaygin olarak yapilir. bölümün turzim degerleri,Çankaya köskü,Yunus Emre türbesi, eski TBMM binasi,Anitkabir,Atatürk Orman Çiftligi(AOÇ),Anadolu Medeniyetleri Müzesi,Gordion
Orta Kizilirmak Bölümü: Iç Anadolu'nun, Çankiri'dan Toroslar'a kadar uzanan, içine Kizilirmak yayini alan kismidir. Alan bakimindan bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygindir. Ortada ise genis Kizilirmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dagi bu bölümde yer alir. Tarim alanlarinin orani verimli volkanik topraklarla kapli güney kesimden daha yüksektir. Iç Anadolu'da kirsal nüfus yogunlugunun en fazla oldugu bölümdür. Kayseri, Nigde, Nevsehir, Kirsehir, Yozgat ve Kirikkale bölüm içinde yer alan illerdir.. Bölüm Iç Anadolu Bölgesinin orta kesiminde yer alir.Güneyinde Hasan, Erciyes, Merlendiz sönmüs volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu genis yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kizilirmak bolumunde karasal iklim etkilidir yazlar sicak ve kurak kislar ise soguk ve kar yagislidir.Genellikle bu bölüm bozkirlarla kaplidir.Kizilirmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrica bu bolumde hali, seker, meyve suyu, sucuk ve pastirma fabrikalari bulunur.En önemli ekonomik gelir tarimdir.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygindir
Yukari Kizilirmak Bölümü: Bu bölüm Kizilirmak'in, Karadeniz Bölgesi ile Dogu Anadolu arasina sokulan yukari çigirini kaplar. Iç Anadolu'nun en küçük, en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasindadir. Daglarla kusatilmis bir havza görünümündedir. Engebeli oldugu için tarim alanlarinin orani daha düsüktür. Nüfusu sik, kentlesme orani yüksektir. Bölgenin kisin en soguk bölümü burasidir. Bölümde Sivas ili bulunmaktadir Bölge, yeryüzü sekilleri bakimindan sade bir görünüme sahiptir. Yer sekilleri çesitlilik göstermez. Engebeli araziler fazla olmadigi için, kara ve demiryolu ulasimina oldukça elverislidir. Bölgenin çogu yerinde genellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kizilirmak vadilerindeki yükselti 700 m civarindadir. Bölgenin güneyinde Kuzeydogu-güneybati dogrultusunda uzanan daglar volkanik kökenli dir. Baslicalari; Hasandagi, Karacadag, Karadag, Erciyes Dagi ve Melendiz Daglari'dir. Bölgedeki kivrim daglari ise doguda genis bir alan kaplar. En önemlileri, Ak daglar, Hinzir Dagi, Tecer Dagi ve Yildiz Daglari'dir. Platolar en fazla bu bölgemizde yer alir. Batida Haymana ve Cihanbeyli, güneyde Obruk, doguda da Bozok (Kizilirmak) plâtolariyla, Ege Bölgesi siniri boyunca Yazilikaya (Bayat) ve Dogu Anadolu Bölgesi siniri boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye'nin en büyük kapali havzasidir. Iç Anadolu'nun bazi ovalari oldukça genistir. Konya ovasi, Türkiye'nin en büyük ovasidir. Eski bir göl tabanidir. Genis ovalardan digeri Tuz Gölü'nün güneyindeki Aksaray Ovasi'dir. Haymana platosunun batisindaki Yukari Sakarya Ovasi da genis alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskisehir, Ankara, Kayseri ve Develi ovalari, platolar arasindaki çukurluklarda yer almaktadir. Iç Anadalu Bölgesi'nin Orta Kizilirmak bölümü genis çaplidir. Bu bölgedeki daglar sönmüs yanar daglardandir. Kisin yagisli yazin ise sicaktir. Dogal bitki örtüsü bozkirdir. Bugday, arpa ve seker pancari yetistirlir. Kirikkale'de Orta Dogu Petrol Rafinerisi bulunmaktadir.
Akarsu ve gölleri: Iç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsulari Kizilirmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çaylaridir. Bu bölge akarsulari kapali havzada akan sel rejimli akarsulardir. Ilkbahar yagislariyla tasar, yazin kuruyacak hale gelir. Iç Anadolu Bölgesi'nin güney kesimleri sularini denizlere gönderemez. Bu nedenle kapali havzalar genis bir alan kaplar. Kapali havzalarin genis olanlari, Konya Ovasi, Tuz Gölü ve Aksehir - Eber gölleri çevresinde yer alir. Seyfe Gölü, Sultan Sazligi (Yaygölü) gibi küçük kapali havzalar da bulunmaktadir. Iç Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü sularini Kizilirmak, Sakarya ve Yesilirmak'in kolu olan Çekerek suyu sayesinde Karadeniz'e gönderir. Güneydogusundaki Uzunyayla yöresi, sularini Seyhan'in kolu olan Zamanti suyu sayesinde Akdeniz'e gönderir. Sel rejimli akarsularin en fazla bulundugu bölgedir.
Bölgenin en büyük gölü Tuz Gölü'dür. Bu göl buharlasmanin etkisiyle yazin büyük ölçüde kurumaktadir. Tuz Gölü, tektonik olusumludur. Derinligi fazla degildir. Gölün alani kisin ve ilkbaharda fazla alan kapladigi halde, yazin buharlasma ve beslenme yetersizliginden dolayi kapladigi alan azalir. Tuz ihtiyacimizin %30'unu karsilar. Diger önemli gölleri ise Aksehir, Eber, Ilgin (Çavusçu), Tuzla, Seyfe, Mogan ve Sultanisalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sariyar ve Gökçekaya barajlari bulunur.
Iklim ve bitki örtüsü: Bölgenin çevresi yüksek daglarla çevrili oldugundan, denizlerin nemli iliman havasi bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede, yazlari sicak ve kurak, kislari soguk ve kar yagisli karasal iklim hakimdir. Bölgede, doguya dogru gidildikçe yüksekligin artmasina bagli olarak karasallik derecesi artar ve kis sicakliklari çok düsük degerlere ulasir. Iç Anadolu, ülkemizin en az yagis alan bölgesidir. Ortalama yagis 400 mm civarindadir. Bölge, en fazla yagisi ilkbahar aylarinda saganak halinde alir. En kurak mevsim yazdir. Yazlarin kurak olmasi ve yaz kurakliginin erken baslamasi sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yagisli yeri Tuz Gölü çevresidir(320 mm) . Yagislarin azligi bölgenin deniz etkisine kapali olmasindan kaynaklanmaktadir. Denizden gelen nemli hava kütlesi, nemini, daglarin denize bakan yamaçlarinda yagis halinde birakir. Iç Anadolu Bölgesi'ne dogru eserken artik kurudur. Bölgede görülen yagislar konveksiyonel ve cephesel kökenlidir. Kirkikindi adi da verilen konveksiyonel yagislar Ilkbaharda yaygindir. Bölgenin tabii bitki örtüsü bozkirdir. Bozkir, ilkbahar yagmurlariyla yeseren, birkaç ay yesil kalan, yaz sicakligi ile sararan ot toplulugudur. Iç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarinin %7 sini kaplayarak bölgeler arasinda 6. sirada yer alir. Ovalari sunlardir: Kayseri, Konya, Eregli, Aksaray, Sakarya, Eskisehir, Ankara, Develi, Nevsehir, Kirsehir, Sivas.
Tarim ve hayvancilik: Bölge ekonomisinin temeli tarima dayanir. Ekili - dikili alanlarin orani bakimindan Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sirada yer alir. Çalisan nüfusun büyük bir kismi tarimla ugrasir. Iklimin yari kurak karakterine ragmen, çok genis alanlar tarima ayrilir. Bölgenin tarimi iklim sartlarina baglidir. Özellikle ilkbahar yagislarinin yetersizligi veya gecikmesi, tahil üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yari kurak oldugu için nadas ihtiyaci duyulur. Tarimin en önemli problemi sulamadir. Bu amaçla büyük sulama kanallarinin (barajlarin) yapilmasi ve yeralti suyundan yararlanilmasi gerekir. Ekonominin temeli tarim ve hayvanciliga dayanir. Türkiye'de ulusal gelirin %20'sini bu bölge saglamaktadir. Tarim ürünleri içinde tahillar basta gelir. Türkiye genelinde tahila ayrilan topraklarin yariya yakini bu bölgededir. Yer sekilleri ve iklim kosullari tahil tarimini öne çikarir. Düzlüklerin genis yer kaplamasi makineli tarimi kolaylastirmistir. Bölgenin sulanabilen bölümlerinde seker pancari tarimi yapilir. Bugday, seker pancari ve elmanin en fazla üretildigi bölgedir. Seker pancarinin özellikle Konya, Ankara, Eskisehir, Kayseri ve Nigde gibi seker fabrikalarinin bulundugu yerlerde ekimi yapilir. Ilkbahar yagisi ve yaz kurakligi tahila uygun ortami olusturmustur. Türkiye'nin tahil ambaridir. Sulanabilen arazinin azligi bugday ekim alanlarinin genis olmasina yol açmistir. Bölgede bugday nadas yöntemiyle yetistirilir. Alan bakimindan nadasa birakilan topraklarin en fazla oldugu bölgemizdir.
Yeralti zenginlikleri: Bölgenin önemli yeralti zenginlikleri, linyit, krom, lületasi, tuz ve bor mineralleridir. Krom : Sivas, Eskisehir ve Kayseri'de çikarilir. Kayatuzu : Kirsehir ve Çankiri dolaylarinda çikarilir. Linyit: Sivas'ta çikarilir. Çinko ve Demir: Sivas ve Eregli'de çikartilir. Civa: Konya Sarayönü'nde Tuz:Tuz Gölü'nden elde edilir.Ayrica: Sivas ve Tunceli dolaylarinda çikarilir. Lületasi:Eskisehir'de çikarilmaktadir. Hediyelik esya yapiminda kullanilir. Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çikartilmaktadir.
Sanayi: Sivas'ta: Lokomotif, besin, mot or, çimento ve ins aat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarinin tren, vagon imalati yapan TÜDEMSAS fabrikasi vardir. Usak'ta:seker fabrikasi bulunur. Ankara'da : Dokuma, besin, tarim araçlari, çimento ve mobilya sanayii, Konya'da : Tarim araçlari, besin, motor, çimento, süt ürünleri ve insaat malzemeleri sanayii, Çumra Seker Fabrikasi(tam tesekküllü) Kayseri'de : Halicilik, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastirma ve sucuk üretim merkezleri Kirikkale'de : Orta Anadolu petrol rafinerisi, silah fabrikasi, demir -çelik endüstrisi Eskisehir'de : Besin, yem, çimento endüstrisi ile devlet demir yollarinin bakim tesisleri bulunur.
Nufus Yapisi:Iç Anadolu Bölgesi, 1997 nüfus sayimina göre yaklasik 10,5 milyon kisilik nüfus büyüklügüyle Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sirayi alir. Bu bölgenin nüfus yogunlugu 64 kisi/km² dir. (1997 yilina göre, Türkiye'nin ortalama nüfus yogunlugu 81 kisi / km² Iç üfusu, bölgenin dogal kosullarinin etkisine bagli olarak, daha çok komsu bölgelere yakin yerlerdeki dag eteklerinde yogunlasir. Bunun nedeni, sözü edilen kesimlerin daha yagisli olmasi ve su kaynaklarinin bol olmasidir. Bölgedeki ovalarin aldigi yagisin az olmasi, nüfuslanma ve yerlesmeyi engellemistir. Düz ovalik kesimde nüfus yogunlugu dag eteklerine göre azdir. Toplu köy niteligindeki kirsal yerlesme birimleri ile kentler dag etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusunun %62'si, nüfusu 10.000'den fazla olan ve kent sayilan yerlesme birimlerinde yasamaktadir. Tarim alanlari genis olmasina karsin nüfusun %38,44'ü kirsal kesimde yasar. Tarim alanlarinin genis olmasi, tarimsal nüfus yogunlugunun düsük olmasina yol açar. Nüfusun dagilisi, yagis dagilisina benzerlik gösterir. Bölgede en fazla nüfuslanmis bölüm, Yukari Sakarya'dir. Bu bölümün yogun nüfuslanmasinda, endüstri faaliyetleri ile Ankara'nin baskent olmasi önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarlari nüfus yogunlugunun az oldugu yerlerdir.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:34
Uygarlıkların Beşiği İç Anadolu Bölgesi Tarihi.......
Ağaçlarla bezeli ve volkanik tepelerle dolu kıraç orta Anadolu platosu Türkiye'nin kalbini oluşturur.
Bu plato uygarlıkların beşiği olmuştur. Çatalhöyük'te İ.Ö. 8000 yıla uzanan kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır. Pek çok insana yurtluk etmiş, doğu ile batı arasında savaş alanı olmuş Orta Anadolu'da Hattiler, Hititler, Frigyalılar, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar hükümranlık için çarpışmış ve üstünlük sağlamıştır. 11. yüzyılda göçebe Türkler doğudan gelerek platoyu ele geçirmişlerdir. Renkli tarihi boyunca orta Anadolu Büyük İskender'den Timurlenk'e kadar çok çeşitli hükümdarların egemenliğini yaşamıştır. İnsan yerleşiminin başladığı yaklaşık on bin yıl öncesinden bu yana, bölge insanı çevresindeki doğanın çarpıcı niteliklerini sanatına yansıtmıştır. Çatalhöyük�deki resimlerden Selçuk mimarisinin keskin hatlarına kadar uzanan kültür izlerinde, bu serüveni açıkça gözlemlemek mümkündür.
Arkeoloji Müzesi ve Açık Hava Müzesi ile Anadolu medeniyetlerine tanıklık eden Afyon, Termal Kaplıcaları ile de ünlüdür, bu kaplıcaların bazı hastalıkların tedavisinde faydalı olduğu gözlenmiştir. Afyon; antik kent kalıntılarının yanı sıra Eber ve Acıgöl�de ornitoloji ve foto-safari�ye olanak veren kanyonları, mağara turizmine elverişli İnsuyu, Buzluk, Kurtini mağaraları, Akdağ�da da doğa ve dağ yürüyüşü meraklılarını cezbedecek doğal zenginliklere sahip. Bölgedeki Ayazin köyü, Kapadokya benzeri tüf kayalık bir yerleşim merkezi olup çeşitli uygarlıkların izlerini taşır. Hitit, Roma, Bizans ve hıristiyanlığın yasak olduğu dönemde kaya evleri Kapadokya�da olduğu gibi ilk hıristiyanlara korunma olanağı sağlamıştır.
Orta Anadolu'nun kalbinde Türkiye devletine başkentlik yapan Ankara�nın tarihi, bugünkü modern görünüşüne rağmen Bronz çağındaki Hatti uygarlığına kadar gider. İ.Ö. 2000�de Hititler bölgenin hakimi durumuna gelmiş ve onları sırası ile Frigyalılar, Lidyalılar ve Persler izlemiştir. İ. Ö. 3.yüzyılda, bir Kelt ırkı olan Galatlar Ankara'yı başkent yapmıştır. O zamanlar, gemi demiri anlamını taşıyan Ancyra adını alan kenti Romalılar ve sonra da Bizanslılar ele geçirmiştir. Bu stratejik öneme sahip kente 1073 yılında Alpaslan komutasındaki Selçuk Türkleri sahip olmuş, yaklaşık üçyüz yıl sonra ise 1402 de artık sadece küçük bir yerleşim merkezi haline gelmiş olan kent 1. Beyazıt komutasındaki Osmanlıların eline geçmiştir.
Kentin en eski bölümleri tarihi kaleyi çevrelemektedir. Duvarlar içinde 12. yüzyıla ait Alaaddin Cami her ne kadar Osmanlılar tarafından elden geçirilmişse de hala Selçuklu tahta sanatının güzel örneklerini sergiler. Pek çok sayıda ilginç eski Türk evi restore edilmiş ve sanat galerileri ya da geleneksel Türk mutfağından örneklerin sergilendiği lokantalar olarak yeniden hayat bulmuştur. Roma döneminin şatafatı İ. S. 3. yüzyıldan kalma hamamlar, dördüncü yüzyıla ait Julian sütunu ve ikinci yüzyıldan kalma Korint stilinde inşa edilmiş olan Augustus Tapınağı kalenin çevresindedir. İmparator Augustus'un "Politik Emirleri"nden biri olan ve kendisinin başarılarını ayrıntılı olarak veren yazıt Ankara'daki Augustus Tapınağı'nın duvarındadır. Bir zamanlar onun adına yapılmış tüm tapınaklarda bu belge bulunurdu; günümüze sadece Ankara'daki kopya gelebilmiştir. Kale yakınlarında, bir Roma tiyatrosundaki kazılar sürmektedir. Aynı bölgede 15. yüzyıldan kalma Hacı Bayram Cami ve türbesi yer almaktadır.
Ulus Meydanı'nda Selçuk tahta kapı oymacılığının şaheserlerinin ve diğer günlük kullanım araçlarının sergilendiği Etnoğrafya Müzesine gelinir. Eskişehir İ.Ö.1000�da Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulmuştur. Önemli mimari yapılar arasında 13. yüzyıla ait Alaaddin Cami ve 16. yüzyıla ait Kurşunlu Külliyesi yer alır. Şehrin üç müzesi de görülmeye değer Arkeoloji Müzesinde Frigya eşyaları ve heykeller sergilenir.
Anadolu'da Frigyalılara ait en önemli kalıntılara Ankara, Eskişehir ve Afyon civarında rastlanır. Yassıhöyük (Gordion) Frigya'nın başkenti ve Büyük İskender'in Asya'nın anahtarını elde etmek için Kör Düğümü kestiği yerdir. Dokunduğu her şeyi altına dönüştüren, eşek kulaklı Kral Midas'ın tümülüsü burada ziyaret edilebilir. Civarda, hala kazı çalışmaları devam eden Gordion antik kentinin kalıntıları ve küçük müze görülmeye değer yerlerdir. Ankara - Eskişehir yolunda önemli bir Frigya dini merkezi olan Pessinus (Ballıhisar) yer almaktadır. En önemli kalıntı Frigyalıların ana tanrıçası ve öğretisi Frig kültürünün esasını oluşturan Kibele'nin adını taşıyan tapınaktır.
Dünyanın en iyi lületaşı Eskişehir çevresindeki ocaklardan çıkarılmaktadır. Bu taştan yapılma pipolar ve diğer eşyalar şehirdeki hediyelik eşya dükkanlarından alınabilir. Kütahya, Türkiye�nin en eski kentlerinden biridir. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan anıtları, kiliseleri, camileri ve medreseleri bünyesinde taşır. 14. yüzyılda bir medrese olan bugünkü Arkeoloji Müzesi, Roma, Bizans ve Osmanlı�dan kalma tarihi kalıntılar ile Kütahya ve İznik çinilerine ev sahipliği yapmaktadır.
Kapadokya�nın batısında, dağların ötesinde, Roma döneminde Caesarea adı ile bilinen Kayseri yer alır. Şehir 3916 metrelik eski bir volkan olan Erciyes Dağı�nın eteklerindedir. Kış aylarında kayak merkezi kusursuz olanaklar sunar. Bizans dönemi kalesinin yakınındaki 13. yüzyıl Huant Cami ve medresesi Anadolu�daki Selçuklu eserleridir. Bu külliyenin güneyinde 1276 tarihli Döner Kümbet ve Moğol yapısı olan Köşk Medrese yer alır. Görülmeye değer yapıların başında Çifte Medrese gelmektedir. Kayseri, çiçek desenli el dokuması halıları ile bir geleneği sürdürmektedir. Kayseri�nin kuzeyindeki Kültepe antık çağlarda Kanesh ya da Karum olarak tanınan en eski Hitit ticaret kentidir. Aynı yol üzerinde 13. yüzyıl başlarında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılan, bugün turistler için ilginç bir durak oluşturan Sultan Han kervansarayı yer alır.
TARİHİN İZİNDE
Anadolu�nun büyük uygarlığı Hititler�in başkenti Hattuşaş�a, Ankara�ya 200 km.uzaklıktaki Boğazköy/ Alacahöyük Milli Parkı�ndan ulaşılır. 1906 yılında Boğazköy�de çivi tabletlerinden oluşan krallık arşivinin bulunmasıyla Hitit uygarlığı hakkında önemli bilgiler ele geçirildi. Çağında, dünyanın en büyük iki uygarlığından biri olan Hititler�in başkenti Hattuşaş�da elde edilen bulgulardan, ilk yerleşimin paleolitik çağda başladığı, asıl yerleşimin ise Eski Tunç Çağı�nda gerçekleştiği (İ.Ö. 3000-2500) anlaşılmıştır. Boğazköy�deki Hititlere ait en eski yazılı belge İ.Ö.18. yüzyıla aittir. Boğazköy�de surlar, saray, arşiv binası ve mabet kalınıtıları bulunmaktadır. Boğazköy�e 2 km uzaklıkta bir açıkhava mabedi olan Yazılıkaya yer alır. Anadolu�nun bilinen ilk açıkhava mabedinin yer aldığı Yazılıkaya Tapınağı�nda Hitit�lerin tanrı ve tanrıçalarının rölyefleri yer almaktadır. Boğazköy�e 35 km uzaklıktaki Alacahöyük ise İ.Ö. 4000�e kadar giden Hititlerin izlerine rastlanır. Alacahöyük�te bulunan altın, gümüş ve bronz heykeller Anadolu Medeniyetleri Müzesi�nde sergilenmektedir.
HER KİM OLURSAN GEL
Türkiye�nin en eski sürekli yerleşime uğramış yerlerinden biri olan Konya, Roma devrinde Iconium adıyla tanınmaktadır. 12. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Selçuk Türklerine başkentlik yapan Konya, Türkiye�nin önemli kültür merkezlerindendir. Bu dönemin sanatsal, politik ve dinsel gelişmesi sırasında Mevlana Celaledin Rumi batıda çok tanınan dinsel öğretisini oluşturmuştur. Mevlana�nın çarpıcı yeşil bezemeli türbesi Konya�nın en ünlü yapısıdır. Türbeye bitişik olan eski derviş dergahı bugün Mevlana�nın eserlerinin el yazmalarının ve tarikatın çeşitli devrelerine ait eserlerin sergilendiği bir müzedir. Her yıl Aralık ayının ilk yarısında, bu hala faal olan dini tarikat, Mevlana dervişlerini anmak için törenler düzenlemektedir. Uzun beyaz giysili erkeklerin kontrollü ama kendinden geçmeye yakın dönüşleri izleyenlerde mistik bir izlenim uyandırır. Antik kalenin inşa edildiği tepecik üzerindeki Alaeddin Cami 1220 yılında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat döneminde yapılmıştır. Konya�dan 45 km. uzaklıkta olan Çatalhöyük İ.Ö.8000�li yıllara uzanan Neolitik çağ yerleşim alanları ile dünyanın en eskilerindendir. Arkeologlar çamurdan yapma evlerin tepelerindeki deliklerin giriş kapısı olduğu sonucuna varmıştır. Ankara Medeniyetleri Müzesi�nde bölgeden getirilen Neolitik Çağ�a ait ünlü tapınak ve ana tanrıça figürleriyle freskler sergilenmektedir.
ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ
Ankara�da Hisar Kapısı'nın yakınlarında restorasyona uğramış Osmanlı Bedesteni�ndeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi, dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alır. Müzede Paleolitik çağdan kalma aletlerden, ilk duvar resimlerinden başlayarak insanlığın gelişimi izlenebilir. Müzede; Paleolitik, Neolitik dönemlere ve Hatti, Hitit, Frigya, Urartu ve Roma uygarlıklarına ait paha biçilmez eserler yer almaktadır.
muhafazakargenc
02-23-2009, 17:38
TARİH ÖNCESİNDEN TARİHE
http://www.volkanderinbay.net/hitit/resim/gunes01.jpgToplumların tarihöncesi çağları, henüz kendileriyle ilgili dolaysız bilgi veren yazılı belgelerin bulunmadığı, başka bir deyişle herhangi bir yazı sistemini dillerine uygulamaya geçmedikleri zaman kesitleridir. Bu dönemlerde toplumların yarattıkları uygarlıkların düzeyi ve yaşam biçimleriyle ilgili bilgiler, günümüze gelebilmiş maddi belgelerin arkeologlar tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılması sonucu elde edilmektedir. Maddi belgelerden, günümüzde artık yaşamayan insan topluluklarından kalan her türlü eşya ile, mimarlık ve sanat eserleri anlaşılmaktadır. Bu suskun belgelerin dışında, bir de o günkü toplumların fikir ürünleri diyebileceğimiz yazılı belgeler bulunmaktadır ki, bunların okunması ile elde edilen bilgilerin ışığı altında insanlığın geçmişi hemen her yönüyle anlaşılabilir bir duruma gelir. Bu aşamaya gelen toplumlar, tarihöncesi çağlardan tarihsel çağlara geçmiş sayılırlar. Eğer, bir toplum henüz kendisiyle ilgili dolaysız bilgi sağlayan belge yaratma aşamasına gelmemişi fakat çevresinde bulunan ve yazıyı kullanmasını bilen başka toplumların belgeleri o toplumla ilgili bilgi veriyorsa, söz konusu insan topluluğu protohistorik (tarih öncesi) bir çağ yaşıyor demektir.
Anadolu’da yaşayan toplumlar da tarih çaplarına geçmeden önce, Ön Asya adını verdiğimiz ve yaklaşık olarak batıda Ege Adaları’ndan başlayarak Anadolu, Suriye, Filistin, Mısır, Mezopotamya ve İran’ı içine alan coğrafi alanda yaşamış yazıyı kullanmaya Anadolulu insanlardan çok önce başlamış toplumların bıraktıkları yazılı belgeler yardımıyla böyle bir protohistorik çağa ulaşmıştır.
Anadolu, Ön Asya’nın kapsamına giren yukarıdaki alanlar içinde iki bakımdan önemli bir yere sahipti. Bu önemin birinci nedeni Anadolu’nun coğrafi konumundan kaynaklanmaktaydı; Ege dünyası ile Doğu dünyası arasında ilişkiyi sağlayan Anadolu Yarımadası idi. Ancak, bu durumu nedeniyle Anadolu’yu çoğu kez görüldüğü gibi, bir köprü olarak da nitelemek doğru değildir, çünkü köprü daha çok bir geçiş aracıdır; oysa Anadolu sadece bir yerden bir yere geçilen bir toprak parçası değil, yerleşilen, yurt edinilen, yöresindeki bütün kültürlerden etkilenen ve onları etkileyen, değerli bir yaşam alanı idi. Anadolu’nun ikinci önemli yönü ekonomikti. Anadolu, ilgili komşu toplumların yazılı belgelerinden sağlanan ilk bilgilere bakılacak olursa Ön Asya’nın, özellikle Mezopotamya’nın, inşaat ahşabı, bakır ve gümüş gereksinmesini karşılayan bir hammadde deposu durumundaydı. Anadolu toplumları henüz büyük bir devlet haline gelmemişken, Mezopotamya’da bir İmparatorluk kurmuş olan Akad Kralı Sargon (İÖ. 2340-2284), tarihsel içerikli yazıtlarında Amanus ve Toros Dağları’na, yani Anadolu’nun güneydoğu sınırlarına değin geldiğinden söz etmektedir. Kendinden sonra, fakat yine Akadlı Sargon’a atfen yazılan, daha çok efsanevi karakter taşıyan ve literatüre Savaş Kralı Efsanesi olarak geçmiş belgede ise, Sargon’un Anadolu içlerine sefer düzenlediği anlatılmaktadır. Belgeye göre, Anadolu’da bulunan ve Hitit dönemindeki Puruşhanda kenti ile eşitliği kuşkusuz olan Burşahanda kenti tüccarlarından bir kurul Dünyanın Kralı olarak niteledikleri Sargon’a başvurarak, ondan kendilerini korumasını, rica ederler; çünkü onlar asker değildirler. Sargon’un gideceği ülke çeşitli ağaçlarla dolu, ormanlık, zengin bir ülkedir; ama, Burşahanda’ya değin yol uzun ve zahmetli bir yolculuk gerektirecektir. Sargon’un bu sefere girişip, girişmediğini bu belgeden öğrenemiyoruz. Fakat, eğer Puruşhanda kenti, araştırıcıların Hitit metinlerinden çıkardıkları sonuca göre gerçekten Tuz Gölü’nün güneyinde yer alıyor idiyse, buradan Sargon’un koruması altına girmek isteyen tüccarların bulunması ilgi çekicidir. Hemen şunu söylemek gerekir ki, Tuz Gölü yöresi bugün olduğu gibi kurak değildi. Bu bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkan hayvan ve bitki kalıntıları, buranın yağışlı bir iklime ve ormanlık bir bitki örtüsüne, doğal olarak da buna uygun hayvan varlığına sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Bu bölgedeki tüccarların Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticaret ilişkilerinin sıkılığını vurguladıkları açıkça belli olmaktadır. İki ülke arasındaki dağlık bölgeler düşünülecek olursa, tüccarların Sargon’a yolun zahmetinden söz ederken hangi güçlükleri anlatmak istedikleri anlaşılır. Bu güçlüklere karşın, tüccarları Anadolu’ya çeken şey, herhalde buradaki hammade zenginliği olmalıdır. Sargon’dan sonra bir başka Akad Kralı olan Naramsin (İÖ 2260-2223) de, yazıtlarında Anadolu sınırlarına değin varan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi seferler yaptığını anlatmaktadır. Ona atfedilen efsanede ise, Naramsin’in Anadolu’ya girdiğinden, hatta kendisine karşı 17 kralın birleşmesiyle kurulan bir koalisyona karşı savaştığından söz edilmektedir. Bunlar, efsane türünde yazılı belgeler olarak tarihsel gerçeği yansıtmasalar bile, Akad krallarının Anadolu’nun tüccarlardan dinledikleri zenginlikleri karşısında kayıtsız kalmadıklarını ve burayı ele geçirmek için emeller beslediklerini göstermeye yeterlidir. Anadolu protohistorik çağında yalnız Mezopotamya ile değil, Manyas Gölü yakınındaki Dorak’ta bulunduğu söylenen (bu mezar buluntularının şimdi nerede olduğu belli değildir) kral mezarlarında ele geçirilen ince bir altın levha üzerinde bulunan 5. sülale firavunlarından Sahure’nin (İÖ 2475) adına bakılacak olursa, Mısır ile de siyasal ilişkiler kurmuştu. Ne yazık ki, bu ilişkilerin nedenleri ve yoğunluk derecesi ile ilgili fazla bilgi edinemiyoruz.
Anadolu’nun tarihsel çağları, Çorum’un Sungurlu İlçesi’ne 5 km. uzaklıkta bulunan ve yapılan kazılarda Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa olduğu anlaşılan Boğazköy’de, Yozgat’ın güneydoğusuna düşen Alişar Höyük’te ve Kayseri’nin kuzeyindeki Kültepe’de bulunan, çiviyazısı ile yazılmış ve adına tablet dediğimiz kil levhacıklar ile başlar. Sayıca Aliar ve Boğazköy’de az, Kültepe’de ise onbinleri aşan bu tabletlerin yazılmış olduğu dil, Mezopotamya’da çok geniş bir zaman kesiti içinde konuşulmuş olan ve günümüzdeki Arapça ve İbranca ile aynı dil ailesine giren Akadça’nın Eski Asur lehçesidir. Bu tabletlerin yazısı ise, İÖ 4. bin yılda Mezopotamya’da Sumerler tarafından resimyazısı olarak icat olunan ve zamanla gelişerek basitleşip, resim biçimlerini kaybederek, dış görünüşü bakımından çiviye benzedikleri için zamanımızda çiviyazısı adı takılan, hece işaretlerinden kurulu bir yazı sistemidir. Bu yazı, genellikle her bilinmeyen yazı sisteminin çözülmesinde olduğu gibi, aynı yazıtın birden fazla dilde tekrarlandığı çift-dilli ya da çok-dilli denilen yazıtlar yardımıyla, bir Alman lise öğretmeni olan Grotefend’in öncü çalışmaları sonucunda, 19. yüzyılın başında okunabilmiştir. Anadolu’da bu yazı ve Akadça yazılan tabletlerin ortaya çıkışı ise 1881 yılına rastlar, yani bu tabletler bulunduğu sırada çiviyazısının ilk okunuşu üzerinden 80 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Tabletler, ilk önce antikacılar tarafından eski eser piyasasına sürülmüş ve önce antikacılar tarafından eski eser piyasasına sürülmüş ve bulunduğu coğrafi yerin Roma dönemindeki adı olan Kappadokya Bölgesi gösterilerek geçiştirilmiştir. Bu yüzden çeşitli dünya müzelerince satın alınan Anadolu’nun bu ilk yazı ürünler, Kapadokya Tabletleri adıyla tanınmaya başlanmıştır. Eski eser tüccarlarının bir sır olarak sakladıkları esas çıkış yerini bulmak için birçok girişimlerde bulunulmuşsa da bunlar başarısız kalmıştır. 1893-94 yıllarında E. Chantre bu tabletlerin Kültepe’de doğrlanamamış ve 1925’e değin her yıl daha çok sayıda tablet eski eser pazarlarına sunulmuştur. Sonunda Çek bilgini B.Hrozny, Kültepe’de kazılar yapmaya başladığında, tabletlerin höyükte değil de, çok yakınındaki bir tarladan çıkarıldığını köylülerden öğrenebilmiş ve gerçekten de orada başlattığı kazıda 1000 kadar tablet ele geçirmiştir. Daha sonra Hrozny bu kazıları sürdürememiş ve araya giren 2. Dünya Savaşı nedeniyle araştırmalara ara verme zorunluluğu doğmuştur.
Gerek Kültepe Höyüğü’nde, gerek Asurlu tüccarların oturmuş olduğu anlaşılan ve tabletlerin bulunduğu yerleşmede, 1948 yılından beri Türk Tarih Kurumu adına Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından sistemli kazılar yapılmaktadır. Bu kazılar sonucunda, bir Asurlu tüccarlar kolonisi olarak niteleyebileceğimiz yerleşmenin 4 tabakası olduğu saptanmıştır. Bunlardan IV. Ve III. Tabakalar en eski yerleşmeler olup, yazılı belgeden yoksundur. II ve Ib tabakalarında bulunan tabletlerin sayısı ise onbine varmaktadır.
http://w1.iyi.net/a_counter.php?s=3404&q=1&u=http%3A//www.volkanderinbay.net/hitit/default.asp%3Fkonuno%3D110&r=http%3A//www.volkanderinbay.net/hitit/default.asp%3Fkonuno%3D100&t=-120&h=16&j=1&l=tr&n=1024x768&c=32&e=1&z=1235399802&zs=l230936d028V (http://w2.iyi.net/incoming.php?s=3404)
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.