menes
09-17-2009, 11:46
Bir konuşmamda "İslam, Müslüman olmayanları tek seçenek olarak İslam'a girmeye davet etmiyor, Müslüman olmayı kabul etmeyenlere -onlara yönelik koruma, hizmetler ve askerlikten muafiyet karşılığında- bir vergi vererek İslam ülkesi vatandaşı (dâru'l-islam halkı) olmayı teklif ediyor. Bunu da kabul etmez, savaş halinde ısrar ederlerse bu takdirde savaşa izin veriyor" demiştim. Daha sonra bu konuşmayı okuyanlardan bazıları buna itiraz ettiler, "Gayr-i Müslimler Müslüman olmaya çağırılırlar, kabul etmeyenler ise kılıçtan geçirilirler" dediler. Böyle bir hükme Kur'an, Sünnet ve fıkıh kitaplarını okuyarak ulaşmak mümkün olmadığına göre "bunu nereden çıkardıklarına" şaşırmıştım.
Aşağıda konu ile ilgili olarak büyük İslam hukuk alimi Serahsî'nin el-Mebsût isimli eserinin Siyer (devletler umumi hukuku) bölümünden bir özet sunacağım:
Hz. Peygamber devrinde ve İslam'ın geldiği coğrafyada yaşayan Arab müşrikleri ile İslam'dan dönenler dışında kalan "Yahudi, Hristiyan, Mecusi ve putperestler Müslüman olmayı kabul etmezlerse kendilerine cizye (yukarıda açıklanan baş vergisi) vererek İslam ülkesinde, oranın vatandaşı olarak yaşamaları teklif edilir. Müslüman olmayı reddeden muharib gayr-i Müslimlere –savaşmadan önce- bu ikinci seçeneği teklif etmek farzdır; çünkü savaşın bitmesi ve barış içinde yaşamanın mümkün olması -ki, istenen budur- bu usul ile elde edilebilmektedir.
Gayr-i Müslim topluluklar bu ikinci teklifi kabul ederlerse "bizim ülkemizin halkından olurlar (yasîrûne min ehl-i dârinâ", muâmelât alanında (toplumun tamamına ait hukukta) onlar da Müslümanlar gibi olurlar, bu hukuka uyarlar, aile, miras, şahsın hukuku, iman ve ibadetler gibi konularda ise kendilerine ait hukuka ve kurallara tâbi olurlar.
İfadelerini özetlediğim kitabın müellifi yaklaşık bin yıl önce yaşamış, ona bu satırları yazdıran din de yaklaşık onbeş asır önce gelmiş; o devirlerde ve daha sonraları diğer din mensupları "Ya bizim dinimize girersiniz veya size aramızda yaşama hakkı tanımayız" derlerdi, başka dinlerden olanlar şöyle dursun, "Katolik, Protestan" gibi, dini bir, mezhebi farklı olanlara bile hayat hakkı tanımazlardı.
YENİ ŞAFAK
Aşağıda konu ile ilgili olarak büyük İslam hukuk alimi Serahsî'nin el-Mebsût isimli eserinin Siyer (devletler umumi hukuku) bölümünden bir özet sunacağım:
Hz. Peygamber devrinde ve İslam'ın geldiği coğrafyada yaşayan Arab müşrikleri ile İslam'dan dönenler dışında kalan "Yahudi, Hristiyan, Mecusi ve putperestler Müslüman olmayı kabul etmezlerse kendilerine cizye (yukarıda açıklanan baş vergisi) vererek İslam ülkesinde, oranın vatandaşı olarak yaşamaları teklif edilir. Müslüman olmayı reddeden muharib gayr-i Müslimlere –savaşmadan önce- bu ikinci seçeneği teklif etmek farzdır; çünkü savaşın bitmesi ve barış içinde yaşamanın mümkün olması -ki, istenen budur- bu usul ile elde edilebilmektedir.
Gayr-i Müslim topluluklar bu ikinci teklifi kabul ederlerse "bizim ülkemizin halkından olurlar (yasîrûne min ehl-i dârinâ", muâmelât alanında (toplumun tamamına ait hukukta) onlar da Müslümanlar gibi olurlar, bu hukuka uyarlar, aile, miras, şahsın hukuku, iman ve ibadetler gibi konularda ise kendilerine ait hukuka ve kurallara tâbi olurlar.
İfadelerini özetlediğim kitabın müellifi yaklaşık bin yıl önce yaşamış, ona bu satırları yazdıran din de yaklaşık onbeş asır önce gelmiş; o devirlerde ve daha sonraları diğer din mensupları "Ya bizim dinimize girersiniz veya size aramızda yaşama hakkı tanımayız" derlerdi, başka dinlerden olanlar şöyle dursun, "Katolik, Protestan" gibi, dini bir, mezhebi farklı olanlara bile hayat hakkı tanımazlardı.
YENİ ŞAFAK