Ayşe_Berra
05-25-2008, 14:23
KAPATMAMA İHTİMALİ ÇILDIRTTI
Uzunca bir süre darbe görmez olunca “o kötü alışkanlık bitti” dedik. Meğer darbeler bitmemiş, darbeciler, kendilerini çağa uydurmuşlar. Önce Post Modern Darbe oldu. Sonra 2007’de E muhtıra görüldü. 367 Anayasa zorlaması ve e muhtıra 22 Temmuzda sandıkta infiale dönüştü, AK Parti ezici çoğunlukla iktidara geldi. Buna rağmen darbeciler durmadılar. Önce iddianameyle yargı darbesi süreci başladı. Şimdi de Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisiyle netice alınmak isteniyor..
Başkanlar Kurulu, Yargıtay’da tırlar çuvallar dolusu dava dosyasına çare aramıyor. Davalı-davacı taraflar mağdur, kimse umur etmiyor. Fakat üstüne vazife olmayan işlere karışmakta tereddüt göstermiyor. Tansiyon düşmeye başlamışken meydanlara dinamit fitilleri fırlatıldı. Bunun ne demek olduğunu ancak hayatı tanıyanlar bilir. Onlar, hayatı tam manasıyla tanıyamaz. Lojmanda oturan, koruması, makam arabası olan, maaşı hesabına yatan, belli mekân ve insanların dışına çıkamayanlar piyasayı, dar gelirli ailenin geçimini, çek ödemenin zorluğunu, siftahsız dükkân kapatmanın ne demek olduğunu bilmezler.
Bilmedikleri için ideolojiler, mesleki taassuplar, kin ve nefretler ön plana çıktı. AK Parti, 16.5 milyon oy aldı. Buna rağmen iktidar partisiyle, mensuplarının dünya görüşünden nefret etmekteler. Nitekim bir süre evvel bu zihniyetteki biri şu mealde konuşmadı mı? “İstiklal Marşında Allah, Peygamber, ezan, cennet gibi kelimeler geçtiğinden bu bir gericilik belgesidir. Bizim dinimiz şamanizmdir. Araplar İslamiyet’i bize dayattıkları için Müslüman olduk”. Sözler, 28 Şubat aktörlerinden general Doğu Silahçıoğlu’na ait. CHP genel sekreteri Önder Sav’ın Peygamberimize -aleyhisselam- karşı saygısızlığı daha mı farklı?
Y muhtıra denen bildiri de böyle bir dünya görüşünün eseri. Bir sorumsuzluk örneği. Bildiri, kuvvetler ayrılığını hiçe saymakta, açılmış bir dâvâya müdahale etmekte, seçmeni, TBMM’yi, hükümeti küçümsemekte. Uluslar arası anlaşmaları kaale almamakta. Azınlığın çoğunluğa dayatması. Tam bir ulusalcı tavır. Hedefi, hükümet, meclis, meclis başkanı, Anaysa Mahkemesi, Haşim Kılıç ve AB:
Sebep ne?
Sebebi şu?
AK Parti’nin kapatılmama ihtimali bile çıldırtmaya yetti. Onun için durup dururken bu patlama. Köksal Toptan, üçüncü bir yol bulma zaruretine işaret etti. Haşim Kılıç, mümkün olabileceğini akla getiren bir beyanda bulundu. Bu birinci çıldırma sebebi oldu. İkinci sebep, türbanla alakalı olarak Anayasa Raportörü, Osman Can’ın raporu. CHP anayasa değişikliğini yok sayılması talebiyle mahkemeye taşıdı. Raportör bunun mümkün olamayacağını haber veriyor. Ayrıca Osman Paksüt’ün takip edilme keyfiyeti ve Ergenekon davasının açılmasına az kalmış olması da diğer faktörler.
Herkesin canı sıkkın. 35 kişi 70 milyona adeta savaş açtı. Uzun bildiri, hakaret ve göz dağı ile dolu. Metinde aynen” ...müdahale ederiz!” ibaresi geçmekte. Bu başkanların ayrıca bir silahlı güçleri mi var? Kime, ne zaman nasıl ve ne ile müdahale edecekler?
Suç işlenmiştir, bu suçu işleyenler hakkında dâvâ açılmalı, görevden alınabilecekler alınmalıdır. Devam eden davaya müdahale bir suç, hükümetin mânevi şahsiyetine hakaret suç, milleti hor görme Türklüğe hakaret vs.suç.
Dâvâ sadece güçsüze karşı olmamalı.
İmtiyazını kaybetmek istemeyenler isyandalar.
Rahim Er
Uzunca bir süre darbe görmez olunca “o kötü alışkanlık bitti” dedik. Meğer darbeler bitmemiş, darbeciler, kendilerini çağa uydurmuşlar. Önce Post Modern Darbe oldu. Sonra 2007’de E muhtıra görüldü. 367 Anayasa zorlaması ve e muhtıra 22 Temmuzda sandıkta infiale dönüştü, AK Parti ezici çoğunlukla iktidara geldi. Buna rağmen darbeciler durmadılar. Önce iddianameyle yargı darbesi süreci başladı. Şimdi de Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisiyle netice alınmak isteniyor..
Başkanlar Kurulu, Yargıtay’da tırlar çuvallar dolusu dava dosyasına çare aramıyor. Davalı-davacı taraflar mağdur, kimse umur etmiyor. Fakat üstüne vazife olmayan işlere karışmakta tereddüt göstermiyor. Tansiyon düşmeye başlamışken meydanlara dinamit fitilleri fırlatıldı. Bunun ne demek olduğunu ancak hayatı tanıyanlar bilir. Onlar, hayatı tam manasıyla tanıyamaz. Lojmanda oturan, koruması, makam arabası olan, maaşı hesabına yatan, belli mekân ve insanların dışına çıkamayanlar piyasayı, dar gelirli ailenin geçimini, çek ödemenin zorluğunu, siftahsız dükkân kapatmanın ne demek olduğunu bilmezler.
Bilmedikleri için ideolojiler, mesleki taassuplar, kin ve nefretler ön plana çıktı. AK Parti, 16.5 milyon oy aldı. Buna rağmen iktidar partisiyle, mensuplarının dünya görüşünden nefret etmekteler. Nitekim bir süre evvel bu zihniyetteki biri şu mealde konuşmadı mı? “İstiklal Marşında Allah, Peygamber, ezan, cennet gibi kelimeler geçtiğinden bu bir gericilik belgesidir. Bizim dinimiz şamanizmdir. Araplar İslamiyet’i bize dayattıkları için Müslüman olduk”. Sözler, 28 Şubat aktörlerinden general Doğu Silahçıoğlu’na ait. CHP genel sekreteri Önder Sav’ın Peygamberimize -aleyhisselam- karşı saygısızlığı daha mı farklı?
Y muhtıra denen bildiri de böyle bir dünya görüşünün eseri. Bir sorumsuzluk örneği. Bildiri, kuvvetler ayrılığını hiçe saymakta, açılmış bir dâvâya müdahale etmekte, seçmeni, TBMM’yi, hükümeti küçümsemekte. Uluslar arası anlaşmaları kaale almamakta. Azınlığın çoğunluğa dayatması. Tam bir ulusalcı tavır. Hedefi, hükümet, meclis, meclis başkanı, Anaysa Mahkemesi, Haşim Kılıç ve AB:
Sebep ne?
Sebebi şu?
AK Parti’nin kapatılmama ihtimali bile çıldırtmaya yetti. Onun için durup dururken bu patlama. Köksal Toptan, üçüncü bir yol bulma zaruretine işaret etti. Haşim Kılıç, mümkün olabileceğini akla getiren bir beyanda bulundu. Bu birinci çıldırma sebebi oldu. İkinci sebep, türbanla alakalı olarak Anayasa Raportörü, Osman Can’ın raporu. CHP anayasa değişikliğini yok sayılması talebiyle mahkemeye taşıdı. Raportör bunun mümkün olamayacağını haber veriyor. Ayrıca Osman Paksüt’ün takip edilme keyfiyeti ve Ergenekon davasının açılmasına az kalmış olması da diğer faktörler.
Herkesin canı sıkkın. 35 kişi 70 milyona adeta savaş açtı. Uzun bildiri, hakaret ve göz dağı ile dolu. Metinde aynen” ...müdahale ederiz!” ibaresi geçmekte. Bu başkanların ayrıca bir silahlı güçleri mi var? Kime, ne zaman nasıl ve ne ile müdahale edecekler?
Suç işlenmiştir, bu suçu işleyenler hakkında dâvâ açılmalı, görevden alınabilecekler alınmalıdır. Devam eden davaya müdahale bir suç, hükümetin mânevi şahsiyetine hakaret suç, milleti hor görme Türklüğe hakaret vs.suç.
Dâvâ sadece güçsüze karşı olmamalı.
İmtiyazını kaybetmek istemeyenler isyandalar.
Rahim Er