fatih kısaparmak balon baskılı balon Kartel Basınının Yalan ve Çirkef Haberler Arşivi - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kartel Basınının Yalan ve Çirkef Haberler Arşivi


Sayfa : [1] 2

Hüdaverdi
06-09-2008, 17:45
TÜRKİYENİN EN BÜYÜK YALAN ve ÇİRKEF HABER ARŞİVİ


Ülkeyi kaosa (darbeye) sürüklemeye çalışan,inançlı insanlara saldıran,peygamber efendimize hakaretler edilmesine müsade eden azgın azınlığın gazetelerinin yapmış olduğu yalan haberleri burada paylaşalım.


Sadece yalan haberleri ekleyelim,konunun kirlenmemesi için yorum yapmamak uygun olur.
Yorum yapmak isteyen olursa yalan haberle ilgili konu açıp orada yorumda bulunabilir :-*
Konu içerisinde tartışma olursa yorumlar direk silinecektir,bilginize.


http://img165.imageshack.us/img165/3849/adszmi9.png (http://antihurriyet.wordpress.com/)


KAYBETTiLER... YiNE KAYBEDECEKLER

KAYBETTİLER YİNE KAYBEDECEKLER

367 dediler. Kaybettiler.
Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Kaybettiler.
Çatışma çıkar dediler. Kaybettiler.
Erken seçim dediler. Kaybettiler.
Seçim olmasın dediler. Kaybettiler.
Seçimi iptal ettirmek istediler. Kaybettiler.
Tehdit ettiler. Kaybettiler.
Kaos dediler. Kaybettiler.
Şehit cenazelerini kullandılar. Kaybettiler.
Ülke satılıyor dediler. Kaybettiler.
Ekonomi battı dediler. Kaybettiler.
Miting organize ettiler. Kaybettiler.
Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Kaybettiler.
Halk seçmesin dediler. Kaybettiler.
Meclis seçmesin dediler. Kaybettiler.
Meclise girmediler. Kaybettiler.
Laiklik elden gidiyor dediler. Kaybettiler.
22 Temmuz’da kaybettiler.
Halk anlamaz dediler. Kaybettiler.
Göbeğini kaşıyan adam dediler. Kaybettiler.
Çankaya’da türban dediler. Kaybettiler.
Şeriat geliyor dediler. Kaybettiler.
Darbe dediler. Kaybettiler.
Kışkırttılar. Kaybettiler.
Kutlu Doğum dediler. Kaybettiler.
Namaz molası dediler. Kaybettiler.
Okulda namaz dediler. Kaybettiler.
Ramazan’da içki yasağı dediler. Kaybettiler.
Lokantada mescit dediler kaybettiler.
Mahalle Baskısı dediler. Kaybettiler.
Zorla başlar örtülecek dediler. Kaybettiler.
Başörtüsü yasağı dediler. Kaybettiler
Statükocular kaybettiler.

Hep kaybettiler.
Halkın gözünde hep kaybettiler.
Şimdi ise “HALKA RAĞMEN” diyorlar.
Ama yine kaybedecekler.
Çünkü Türkiye değişiyor.
Türkiye sırtındaki kamburdan kurtuluyor.
Türkiye kabuğunu kırıyor.
Az kaldı.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:01
Dağıttığı çocuk oyunlarıyla Türkiye’ni güneydoğusundan bölen,




Kurulduğu ilk zamanlardan itibaren,islam dinine ve ona gönül verenlere saldıran,




Yaptığı yalan haberler ile Türk geleneklerine,inançlarına saygısızlık eden,




Yaptığı erotik galerilerle açık açık kadın teşhiri yapan,kaldıracağım dediği halde kaldırmayan,




Türk halkına,’’Bidon Kafalı’’ diyebilen yazarları bünyesinde barındıran,





Seçim süreci boyunca CHP propogandası yapan,




Güneydoğulu vatandaşların okuma yazma bilmemeleriyle dalga geçen,




Her fırsatta darbe çığırtkanlığı yapıp,postal yalayan,iradenle dalga geçen,egemenlik hakkına tüfek doğrultmak isteyen,



Hürriyet gazetesini alma,tanıdıklarına aldırtma,internet sayfalarını açma!


Yine aynı gruba ait olan Petrol Ofisi’nin websayfasındaki Türkiye haritasının güneydoğumuzdan nasıl bölündüğünü hatırla.

İnandığın dininle,kıldığın namazınla dalga geçerken,her fırsatta seni ‘’yobaz’’ diye tanımlarken,verdiğin oy yüzünden sana ‘’Bidon Kafalı’’ derken hala elin nasıl gider o gazeteye?Hala o gruba nasıl para kazandırmayı düşünürsün?

Türkiye’yi güvensiz bir ülke olarak tanımlayan,haritanı güneydoğusundan yoksun olarak çizen ‘’Hugo’’ adlı oyunun dağıtıcılığını üstlenip,çocuklarını zehirlemeye çalışan bu medya grubunun zenginliğine zenginlik katmak seni üzmeyecek mi?

Başlarımızın tacı olması gereken kadınları cinsel obje olarak gösterip,kadınların vücutlarından para kazanan ve bu erotik galerileri kaldıracağım diyip kaldırmayan,kısacası seninle dalga geçen gazeteyi hala almayı düşünüyor musun?
Kusura bakma ama bu durumda vatan haini onlar değil,sensin!!!



İŞTE HURRİYET GAZETESİNİN GEÇTİĞİMİZ DÖNEMDE TÜRKİYE'Yİ BÖLME AMAÇLI YAYIMLADIĞI YALAN VE DÜZMECE HABERLER.

BU MAİLİ HERKESE ULAŞTIRIN. HÜRRİYET GAZETESİ OKUMAYIN OKUTTURMAYIN. TÜRK HALKINI YANLIŞ YÖNLENDİRMESİNE İZİN VERMEYİN.

ANTİ-HURRİYET KAMPANYASI OLUŞTURALIM. BU GAZETEYE HADDİNİ BİLDİRELİM.

UNUTMAYIN BİZ KOYUN DEĞİLİZ. HOLDING PATRONLARININ DÜNYA GÖRÜŞLERİNE VE ÇIKARLARINA GÖRE DEĞERLERİMİZİ BELİRLEYECEK DEĞİLİZ!


Hürriyet Gazetesi akıl almaz şekilde yalan haber yapmaya devam ediyor.Akıllara ise Hürriyet Gazetesi bu haberlerle ne yapmaya çalışıyor sorusunu getiriyor.

Gazetenin dün manşetten verdiği “mahalle baskısının fotoğrafı” haber çarpıtma çıktı.

YALAN HABER 1

“Mahalle baskısının fotoğrafı" başlığıyla verilen haberde bir hipermarketin içki reyonunun mahalleden gelen baskılar sebebiyle kağıt örtülerle kapatıldığı iddia ediliyordu. Hürriyet'i bizzat market müdürü yalanladı. İçki reyonunun mahalle baskısından değil ticari kaygıdan dolayı ramazanda başka ürünlerle doldurulduğunu açıkladı.

"Mahalle baskısının fotoğrafı" başlığıyla verilen haberde bir hipermarketin içki reyonunun mahalleden gelen baskılar sebebiyle kağıt örtülerle kapatıldığı iddia ediliyordu. Hürriyet'i bizzat market müdürü yalanladı.

Hürriyet'in kendi ortaya attığı mahalle baskısı terimine destek bulmak için yaptığı haberin çarpıtma çıkması gazetenin inandırıcılığına ve itibarına büyük darbe vurdu.
--------------------------------------------------------------------

Hürriyet son on beş gün içinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili de iki yalan haber yayınladı.

YALAN HABER 2

Cumhurbaşkanı Gül'ün Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen STK'lara kuruluşlara davetiye göndermediği iddia edildi. İddia boş çıktı.

http://img144.imageshack.us/img144/5215/davetjy0.jpg

İddialar hem de Kanal D'nin canlı yayında yalanlandı...
Mehmet Ali Birand'ın sunduğu Ana Haber Bülteni'nde konuk olan Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever konuya açıklık getirdi.

Birand, mitingci kuruluşlara davetiye gidip gitmediğini sordu. Sever, davetiye gönderildiğine dair belgelerin elinde olduğunu söyleyerek isteyene bunları gösterebileceğini ifade etti. Başdanışman Sever, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur'a 5 Eylül günü için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ise 7 Eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi.
Sever, bazı kuruluşların unutulduğunu ancak sözü edilen kişilere gönderildiğinin altını çizdi. Birand bunu üzerine Kanal Türk'ün olmadığını iddia etti. Hatta yanında bulunan Murat Yetkin'e teyit ettirmek istedi. Ancak Yetkin'den bir yorum gelmedi. Sever'in cevabı da hazırdı. Kanal Türk Ankara Temsilcisi Hulki Cevizoğlu'na davetiye gönderildiğini belirtti.

--------------------------------------------------------------------

YALAN HABER 3

Hürriyet Gazetesi Gül ve eşinin cami tablosu önünde çekilen fotoğrafını Hürriyet Çankaya’da ilk fotoğraf diye sundu. O fotoğrafı en çok Hürriyet haber yaptı.

http://img209.imageshack.us/img209/9114/davetbs9.jpg

Ertuğrul Özkök bu fotoğrafı köşesine taşıdı, "İlk fotoğraf cami önünde" başlığından son anda vazgeçtiklerini anlattı. Türkiye'ye iyilik yapmıştı Ertuğrul Özkök sağolsun! Ama bakın işin aslı neymiş:

AÇIKLAMA

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: ''Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde, 'Sayın Hanımefendinin Özgeçmişi' başlıklı bölümde yer alan fotoğraf, geçen yıl İstanbul Conrad Otel'de yapılan bir nişan merasimi sırasında çekilmiştir. Otel'in Marmara Restoranı'ndaki İstanbul Silüeti önünde çekilen fotoğrafa bazı yayın organlarında farklı anlamlar yüklenilmesi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından üzüntüyle karşılanmıştır.''

--------------------------------------------------------------------

YALAN HABER 4

Hürriyet Gazetesi yaptığı 02.09.2006 tarihinde bir başka yalan habere daha imza attı.02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haberin yalan olduğu ortaya çıktı.Ve gazete bu yalan haberinden dolayı tekzip yayınlamak zorunda kaldı.

İşte Hürriyet'te yayınlanan o tekzip metni:

TEKZİP METNİDİR:

Gazetenizin 02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haber GERÇEK DIŞIDIR. İlgili haberde kentte 10 yıldır cami imamı olduğu belirtilen Selahattin ÇOLAK, imam olarak değil, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yapmaktadır. Selahattin ÇOLAK Zonguldak İli Sağlık Müdürlüğünde (İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünde) memur olarak görev yapmakta iken; başarılı çalışmaları ve derece yükselmeleri nedeni ile 07.04.2005 tarihinde Valilik oluru ile Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğüne İdari Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmiştir.

Sonradan bu görevlendirme Bakanlık görevlendirilmesine çevrilmiştir. 26.05.2006 tarihinde ise ’13.03.2003 tarih ve 25047 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’ gereği hukuka ve usulüne uygun olarak bulunduğu göreve Sağlık Bakanlığı tarafından ASALETEN ataması yapılmıştır. Sonuç olarak Selahattin Çolak hakkında 02.09.2006 tarihli gazetemizde yayımlanan; kentte 10 yıldır camide imamlık yapan Selahattin ÇOLAK, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün olumsuz görüş bildirmesine rağmen aynı bakanlıkça Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandığına dair haber gerçek dışıdır. Bu haber nedeni ile Selahattin ÇOLAK’ın gerek özel gerekse de mesleki çevresindeki kişiliği hakkında olumsuz izlenimler meydana gelmesine sebep olduğundan gerçeklerin kamuoyuna tekziben duyurulması gerekli görülmüştür.

----------------------------------------------------------------------
YALAN HABER 5

"Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz dediler" başlıklı haberde Hürriyet Gazetesi'nin yalan haberler listesindeki yerini aldı.Gazete bu haberden dolayı da düzeltme ce cevap metni yayınlamak zorunda kaldılar.İşte o düzeltme ve cevap metni:

Düzeltme ve cevap

Hürriyet Gazetesi’nde 26 Haziran 2006 tarihinde yayınlanan "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz dediler" başlıklı haberde Fadime Sarıtaş tarafından yapılan açıklamalar tümüyle gerçekdışı ve müvekkilimin aile şerefini zedeleyici niteliktedir. Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş’a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır. Kamuoyunun ve gazete okurlarının bilgisine saygıyla arz olunur.

14.8.2006

Mehmet Çiçek Vekili

Selahattin ÇOLAK

-----------------------------------------------------------------

YALAN HABER 6

DSP’Lİ BÜYÜKERŞEN’İ ÖVME ADINA KÜÇÜK BİR GÖLETİ BARAJ YAPTILAR.

Hürriyet, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı DSP’li Yılmaz Büyükerşen’i övme adına bir haberde 4 büyük yalana birden imza atarak, “yalan rekoru” kırdı. “Büyükerşen baraj yaptırarak Eskişehir’i su sıkıntısından kurtardı” diyen Hürriyet’in, “şehrin içme suyunun temin edildiğini” iddia ettiği Mamuca, baraj değil küçük bir gölet. Şehre bir metreküp dahi içme suyu verilmeyen göletin su arıtma ve dağıtım düzeneği yok.

BİR YALAN DA BÜYÜKERŞEN’DEN

DSP’li Büyükerşen’in, Hürriyet’in bu yalanlarına sahip çıkması da dikkat çekti. Büyükerşen bu gazeteye yaptığı açıklamada, burasının bir gölet olduğunu “küçük baraj” diyerek kabul ederken, “içme suyu temin etmedikleri bu göleti kano yarışları düzenlemek için yaptıklarını” gizledi. Büyükerşen “Bu bir planlama işidir” şeklindeki sözleriyle, kano yarışları için yaptıkları Mamuca Göleti’ni, kuraklık tehlikesini önceden dikkate alarak su temini için yaptıklarını lanse etti.

----------------------------------------------------------------------

YALAN HABER 7

Hürriyet’in TESTİS Manşeti Yalan Çıktı
YILIN BOMBA YALANI

Hürriyet'in "Konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi" haberi yalanlandı. Başhekim testis haberini yalanladı.

http://img519.imageshack.us/img519/8358/davetmt2.jpg

Hürriyet gazetesi, Uğur Dündar’ın, "Tesettür Faciası" haberinin yalan olduğunu açıkladı. 17 Aralık 2006 tarihinde yayınlanan, ''Tesettür Faciası' haberi için Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.

Uğur Dündar - Mine Özbek imzalı haberde, ''Çoban A.G. testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Acilen ultrasona gönderildi. Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı geri çevirdi. Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. Başhekimlik devreye girdi. Hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti'' denilmişti. Tabi bu haber baştan sona yalandı.

----------------------------------------------------------------------
YALAN HABER 8

NAMAZ KILAN ÖĞRENCİLERE TERÖRİST MUAMELESİ

Kartel medyası, en büyük namaz düşmanlığını lisede namaz kılan öğrencilere terörist muamelesi göstererek yaptı. Hürriyet gazetesi, 31 Mayıs 2007 tarihli sayısında İstanbul Bağcılar Lisesi'nde namaz kılan lise öğrencilerine yönelik komplo bir haber yapmıştı. Namaz kılan öğrencileri suç işlemiş gibi gösteren haber üzerine olaya el atan İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişleri tuttukları raporda komployu ortaya çıkarmıştı.

Samanyoluhaber.COM

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:07
İşte bir baska yalan daha

Nutuk kitapta varmış!

Nutuk'un ders kitaplarından çıkarıldığı iddiaları yalan çıktı. İki yıldır dağıtılan 8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında Nutuk'tan 5 ayrı parçaya yer veriliyor.
http://www.yenisafak.com.tr/resim/site/vnut127b842012778d01by.jpg
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından cevaplanması isteğiyle soru önergesi haline getirdiği ilköğretim 8. sınıf İnkılap Tarihi kitaplarından Nutuk'un çıkarıldığı iddialarının doğru olmadığı belirlendi.

]Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nun 20.5.2005 tarihli onayıyla 2 yıldır ders kitabı olarak tüm 8. sınıf öğrencilerine ücretsiz dağıtılan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında Nutuk'tan bölümlere yer verildiği gibi Nutuk'un orjinal elyazmasına yer verildi.

5 AYRI YERDE VAR
Kitabın “Türk İnkılabı” başlıklı dördüncü bölümünde Atatürk'ün yeni Türk harflerinin kabulüyle ilgili düşünceleri Nutuk'tan verildi. Halen İstanbul İnkılap Müzesi'nde bulunan orijinal Nutuk'tan, Atatürk'ün yeni harfleri kullanarak yazdığı bölüm kitabın 140. sayfasında yer aldı.

Kitabın 51. sayfasında Nutuk hakkında temel bilgi verilirken, Nutuk'un “dinleyenleri adeta büyülediği, Türk tarihinin ölmez eserleri arasında olduğu” ifadeleri kullanılıyor. Kitabın 99. ve 100. sayfalarında Nutuk'taki Atatürk ile İnönü arasındaki karşılıklı telgraflar yer alıyor. 113. sayfada Atatürk'ün Mudanya Konferansı hakkındaki görüşleri, 123. - 124. sayfada Halifeliğin kaldırılması bölümü,186. ve 187. sayfada da gençlikle ilgili bölümler Nutuk'dan anlatılıyor.

İDDİA ADD'DEN ÇIKTI

Nutuk'un ders kitaplarından çıkarıldığı iddiasını ilk olarak Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ortaya attı. ADD Bilim Kurulu'nun konuyu incelediğini belirten ADD Balıkesir Şube Başkanı Mürüvvet Keleş, Prizma Yayıncılık'a ait bir kitapta Nutuk'un yer almadığını öne sürmüştü. CHP Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan öğrencilere “Nutuk'suz İnkılap Tarihi kitabı” dağıtıldığı iddiasını TBMM'ye taşıyan isim oldu. [Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yetkilileri ADD'lilerin ve CHP'lilerin ders kitaplarını başka kitaplarla karıştırmış olabileceğini ifade etti.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:10
HOCAEFENDİDEN HÜRRİYETE YALANLAMA!!!
Cübbeli Ahmet Hoca canlı yayına çıktı


Mahmut Ünlü, hakkında çıkan haberlerin gerçeklerle ilgisinin olmadığını belirtirken, cemaatlerine yıllardır vaazlar verdiğini Hürriyet tarafından yapılan haberlerde konuşmalarından cımbızla sözlerinin seçilerek alındığını söyledi.


Benim hakkımda çıkan saat konusu dendiği gibi 15 bin dolar değil 5 bin dolardır ve saati veren de 2 bin beşyüz dolara indirmiştir.

Ben yüzme konusunda herkese tavsiyede bulunmuşumdur.

Benim askerlere yönelik senelerce sohbetlerimde yaptığım duaları nedense görmezden geldiler. Marmara depremi sonrasında sözlerim yüzünden kaç kez ifademi aldılar. Ben hiçbir zaman askerimizi kötülemedim. Ben sadece o dönemde orda bulunan İsrail askerlerine dikkat çektim. Bu kadar tesadüf olmaz dedim. Askerimiz hep ordaydı bişey olmuyordu. İsrail askeri geldikten sonra depremin olmasına dikkat çektim.

Mahmut Hoca'nın yerine geçeceği iddialarına verdiği cevapta ise Veliahtlık olayı yalandır. Padişahlık olayı yoktur ki veliahtlık olsun.
Ben Mahmut hocanın sağlığında vefat etmeyi istiyorum.
Hızırefendi ve Bayramali hoca da veliaht değildi.

Mahmut Hoca efendi yerine geçecek iki isim belirlemiştir. Bu kişiler de sağdır ben bunları burda belirtmek durumunda değilim. Ben vefat edenlerden sonra kim kalırsa onların yanında hizmetimize devam edeceğiz.

Ben 11 yaşında cemaatimi doldurdum. Bu üstadımın duasıdır. Müşterilerin çok olacaktır. Ben münferit teke tek biriyim doğruları da söylerim. Çok doğrucu geçiyorum. Bu yüzden de başıma çok kişi geçiyor.

Mehmet Sağlamer yanımdaydı. Uzun yıllar yanımda kaldı. son zamanlarda bazı tavırlarını görmeye başladım. Benim adımı kullanmaya başladı. Benim yanıma bir zaman için gelme. benim adıma para toplanmak istediğini görünce ve hoca para vermeden gelmez lafının çıkması üzerine onunla ilişkimi kestim.

Mahmut Ünlü hocanın Show haberi sunan Defne Samleyi yerine başka bir isimle görüşmesinin nedeni de program sonrasında Defne Samyeli açıkladı. Mahmut Ünlü hocanın kendisi ile stüdyoya çıkması halinde böyle haberleri kendisini seven cemaatin izlemeyeceğini açıkladığını söyledi.

Haber 7

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:14
Uçağı çevir! Namaz kılacağız

Havadaki bir uçağın rotası bir çok nedenle değişebilir. Ama bu neden bir o kadar tuhaf...cünkü yillardir Türkiyeye ucak ile gidip gelirim böyle olaylar görmedim.hatta öyle olay varki unutamam ,vakit geldi basima takke yi giyip oturdugum koltukta oturarak namazima eda ediyorum ve yandaki koltuktaki bir bayan bizim hanima soruyormus beyiniz ucaktan korktugu icinmi namaz kiliyor :) tabiiki ne yapsin kadincaz bizleri galiba dis görünüsümüz nedeniyle dindar kesimden olmadigimiza sanmiski bu kani ya varmis :) .iste Milliyet gazetesinin bir ilginc haber basligi buyrun okuyun.

*


Daha önce otobüs şoförlerini namaz kılmak için camide durdurmak isteyen yolculardan sonra şimdi de buna yakın bir istekle pilotlar karşılaştı. Nasıl mı?Uçuş harekat uzmanlarının kurduğu Dispeçerler Derneği (ACDA) Yönetim Kurulu üyesi Çağatay Uysal, uçuş sırasında kabin ekibinin yolcuların farklı talepleriyle karşılaştığını söyledi. Bunlardan en ilgincinin yolcuların, uçağın yönünün kıbleye çevrilmesi olduğunu kaydeden Uysal, şöyle devam etti:

“Bazı yolcular, namaz kılmak için hostesten, pilota uçağın yönünü kıbleye çevirmesini söylemesini istiyor. Bazı yolcular ise kıblenin ne tarafta olduğunu soruyor. Bu tabii ki mümkün değil. Hostesler ise genellikle ‘kıble kalbimizde’ diye yanıt veriyor. Bu sorular daha çok, Almanya'nın Köln, Düsseldorf, Hollanda'nın başkenti Amsterdam ve Avusturya'dan Türkiye'ye seyahat eden yolculardan geliyor.''
Uysal, genellikle namaz saatleri yaklaşınca bu soruların geldiğini belirterek, "Kıbleyi soran ya da uçağın yönünü kıbleye çevirmek isteyen yolculara yardımcı olamıyoruz'' diye konuştu.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:15
Oruç dayağı çarpıtma çıktı, dövülen de oruçluymuş

http://img215.imageshack.us/img215/4497/davetbq8.jpg

Her Ramazan ayı görmeye alışık olduğumuz 'Oruçlu olmadığı için dayak yedi' tarzı irtica haberlerine bir yenisi daha eklendi.
Dün bir gazetenin internet sitesinde Kağıthane'de 22 yaşındaki Güney Minik ile 17 yaşındaki yeğeni Coşkun Minik'in sigara içtikleri için çevredekiler tarafından dövüldüğü iddia edildi. Ramazan ayına saygısızlık yaptıkları gerekçesiyle çıktığı söylenen kavganın altından, iddiaların aksine sigara dumanı tartışması çıktı.
Konfeksiyon işçisi Güney Minik'le kavga eden 28 yaşındaki Ahmet Topal, olayın tamamen çarpıtıldığını söyledi. Kavgada yaralanan Minik'in ağabeyinin yakın arkadaşı olduğunu belirten Topal, aralarında geçen tartışmanın oruçla hiçbir ilgisinin bulunmadığını aktardı. Olayın bu şekilde çarpıtılmasından dolayı büyük şaşkınlık yaşayan Topal, kavga anını şöyle anlattı: "Biz 4 arkadaş internet kafenin önünde oturup sohbet ediyorduk. İçeriden Güney Minik ile yeğeni Coşkun çıktı. Bir süre sonra Coşkun sigara içmeye başladı. Yanlarında duran akranları Coşkun'a sigara dumanından rahatsız olduklarını ve biraz ileride içmesini söyledi. Coşkun ve Güney itiraz edince ben de müdahale ettim. Bunun üzerine Güney bana hakaret etti. Gururum incindiğinden yumruk attım. O esnada kaşı patlamış." Kavga ettiği Güney Minik'in o gün kendisine niyetli olduğunu söylediğini aktaran Topal, "Nasıl olur da oruçlu birini oruç tutmuyor diye dövebilirim." dedi. Kavganın ardından arkadaşının Minik'i Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdüğünü ifade eden Topal, sağlık masraflarını kendisinin karşıladığını belirtti. Evli ve bir çocuk babası olduğunu dile getiren Ahmet Topal, "Yaptığımız kavga hoş değildi. Ama bunun nedeni kesinlikle oruç tutmama değildi. Haber tamamen yalan ve çarpıtma." diye konuştu. Haberde ayrıca, dayak yiyen gençlerin saldırganların yakalanması için polise başvurduğu ayrıntısına da yer verilmişti. Ancak Güney Minik ve yeğeni Coşkun Minik, kavga ettikleri arkadaşlarından şikayetçi olmadı. Kağıthane Emniyet Müdürlüğü yetkilileri de kendilerine böyle bir olayla ilgili olarak şikayet gelmediğini açıkladı.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:21
YALANCI MİLLİYET..!

Halen yürürlükte olan 13 Aralık 1977 tarihli "Okullar, namaz kılacak çocuklara yardımcı olmalıdır" şeklindeki genelgeyi hazmedemeyen Milliyet, o genelgeyi yayınlayan dönemin Millî Eğitim Bakanı Nahit Menteşe'nin sözlerini çarpıttı


İstanbul Bağcılar Lisesi’nde öğrencilerin namaz kılmasını suç gibi göstermekte ısrar eden kartel medyası, 1977’de Milli Eğitim Bakanlığı döneminde “okulda namaz”a izin veren bir genelge yayınlayan Nahit Menteşe’nin ağzından yalan uydurmaya başladı.
Kartelin namazı suç gösteren haberleri üzerine, okulda namaz kılmanın yasak olamayacağı ifade edilmiş; 13 Aralık 1977’de Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan genelge ile “okullarda namaz kılmak isteyen öğrencilere kolaylık sağlanması”nın istendiği ve genelgenin halen yürürlükte olduğu hatırlatılmıştı. Milliyet, sözkonusu genelge üzerine bu defa da, dönemin Milli Eğitim Bakanı'nın konuyla ilgili değerlendirmelerini çarpıttı. Milliyet, dünkü sayısında yer verdiği bir haberde, Milli Eğitim eski Bakanı Menteşe’nin ağzından “Genelge o günkü şartlara göre çıkarılmıştı, Bağcılar Lisesi’nde yaşananları uygun bulmuyorum” ifadelerine yer verdi.


ÇARPITILDI

Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Menteşe, Milliyet gazetesinde yer alan habere tepki göstererek, “Namaz kılmak, her şeyden önce din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. İhtiyaç duyulduğu taktirde öğrencilere her zaman kolaylıklar sağlanmalıdır. Bunun yasalara aykırı bir tarafı da yoktur” dedi. Milliyet’in, açıklamalarını “yasağı savunmuş” gibi yansıtmaya çalıştığını ifade eden Menteşe, yayınladıkları genelgedeki ifadelere bugün de aynen katıldığını ifade etti.


AYNI ŞARTLAR BUGÜN DE YAŞANIYOR

Okullarda yaşanan şiddet olaylarına dikkat çeken Menteşe, “O dönemde eli silahlı ve bıçaklı çocuklar birbirini öldürüyordu. Bizim de amacımız, gençlerin gönlüne Allah korkusunu yerleştirmekti” diyerek, aynı şartların bugün de yaşandığını vurguladı. “Bakanlığım döneminde Allah rızası için dine hizmet etmişimdir” diyen Menteşe, “İbadet etmenin yasak bir tarafı yoktur. Önemli olan, Allah için yapılan ibadetlerin istismar edilmemesidir. Ben namaza ve ibadetine düşkün olan herkese ayrı bir değer veririm” şeklinde konuştu. Menteşe, din ve ibadet konularında kimsenin kimseye baskı yapamayacağını ifade ederek, 1977 yılında yayınlanan genelgenin içeriğini de aynen benimsediğini söyledi. Okullarda ibadeti 1977 yılında serbest bırakan genelgeyi çıkaran dönemin Adalet Partili Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe, okullarda ibadeti serbest bıraktıkları için o dönemde de din karşıtı medyanın karşı yayın yaptığını belirtti.

Kaynak: VAKİT

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:23
Vatandaşlarımız, kendi sağduyusuyla seçimde en doğru kararı verir

http://img215.imageshack.us/img215/8643/davetfa0.jpg

Fethullah Gülen, AK Parti hükümetini desteklediğini iddia eden Milliyet Gazetesi'ni yalanladı. Avukatı aracılığı ile açıklama yapan Gülen, her partiye eşit yakınlıkta olduğunu kaydetti.

Milliyet'te, Ömer Erbil imzasıyla yayımlanmaya başlayan 'Tarikatlar, dinî cemaatler ve 22 Temmuz' başlıklı dizide Fethullah Gülen ile ilgili iddialar yer alması üzerine Gülen'in avukatı Orhan Erdemli, yazılı açıklama yaptı. Yazı dizisinde gerçek dışı isnatlarda bulunulduğu kaydedilen açıklamada, Gülen'in herhangi bir partiyi desteklemeyip bütün partilere eşit yakınlıkta durduğu anlatıldı: "Muhterem Gülen, farklı düşünceleri bir zenginlik kabul ederek; ülkemizde ve dünyamızda sevgi ve barış ortamının sağlanması ve daha da geliştirilmesi yönünde ilmî ve fikrî faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu çalışmalar bireylere veya kuruluşlara bağlı olarak veya karşısında durularak yürütülen siyasî nitelikli faaliyetler değildir. Bilakis, bu çalışmalar gündelik politik çıkarlardan uzak, millet ve memleket menfaatlerini ve dünya barışını esas alan bir nitelik arz etmektedir. Bu bağlamda Sayın Gülen bütün siyasi partilere eşit yakınlıkta bulunmaktadır."

Dizide ileri sürülen, her seçim döneminde tarikat şeyhleri ve cemaat önderlerinin, destekledikleri siyasetçileri müritlerine işaret ettiği ve bu cümleden Fethullah Gülen'in, cemaatini belli bir partiye ve bazı adaylara yönlendirdiği iddiasının asılsız olduğu vurgulandı: "Öncelikle belirtmeliyiz ki, Muhterem Gülen herhangi bir tarikatın veya cemaatin lideri olmadığını, bu türden faaliyetler içinde bulunmadığını birçok kez bizzat kamuoyuna açıklamıştır. Buna rağmen, aynı iddiaların tekrar edilmesi iyi niyetle bağdaşmamaktadır." Halkımız en doğru kararı verir Açıklamada, Gülen'le ilgili olarak ortaya atılan, 'belli siyasi kişilerin ve partilerin desteklendiği veya karşısında durulduğu' yönündeki iddiaların ise düşünce ve faaliyetlerinin yanlış algılanması veya yanlış anlatılmasının bir sonucu olabileceği belirtildi. Ülkemizin değerli insanlarının sağduyusuyla doğruyu takdir edebilecek ve seçimlerde hangi aday veya partiyi destekleyebileceğine kendi hür iradesi ile karar verebilecek düzeyde olduğu hatırlatılan açıklamada şöyle denildi: "Bu nedenle müvekkilim, vatandaşlarımızın özgür iradesinin yazıda iddia edildiği gibi yönlendirilmesini, insanlarımıza saygısızlık olarak kabul eder. Bu vesileyle, Muhterem Fethullah Gülen'in hayatı boyunca yürüttüğü faaliyetlerin yegâne amacının İslam'ın sevgi, barış, birlik ve beraberlik mesajlarının insanlara doğru biçimde anlatılması olduğunu; bu çalışmaların hiçbir makam, mevki, maddi çıkar ya da siyasî beklenti ile bağlantısı bulunmadığını kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz."

İstanbul, Zaman

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:28
Hürriyet İnternet'ten asparagas - Hürriyet yine "fena salladı!"

Hürriyet İnternet sitesinde yer alan "3 bombacı belirlendi" haberinin asparagas olduğu ortaya çıktı.

"Temiz İnternet, Temiz Habercilik" ilkelerini gözardı ederek halkı yanıltıcı haber vermekten çekinmeyen Hürriyet İnternet sitesindeki uydurma haber tepkilere neden oldu.

Bomba yüklü aracı otoparka bıraktığı iddia edilen 3 kişiyle ilgili kamera görüntülerinin olmadığı belirlendi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkilileri "bırakın görüntüyü otopakta kamera bile bulunmadığını" belirterek Hürriyet İnternet sitesini yalanladılar.

SonSayfa.COM"]http://www.sonsayfa.com/news_detail.php?id=54035"]SonSayfa.COM (http://www.sonsayfa.com/news_detail.php?id=54035)

Hürriyet yazarlarının hakaretine DUR diyelim

Doğan medyası, ikili oynamada yeni bir yöntem geliştiriyor.

Bir taraftan bazı haberleriyle AK Parti'ye destek veren bir politika izler görünerek Aydın Doğan'ın işlerini yoluna koymaya çalışıyor, öbür taraftan da topluma ağır hakaretler yöneltiyor.

AK Parti'ye destek veren politika çerçevesinde son örnek ise Emin Çölaşan'ın gönderilişi oldu. Hürriyet, kişisel kapris ve geçimsizliğiyle gazete çatsı altında ve Doğan Medya Grubu'nda kavga etmediği kimseyi bırakmadığı için işine son verilen Emin Çölaşan'ı bile farklı bir kılıfla sunmayı başardı. Çölaşan'ın gönderilişini, sanki hükümet kanadı istemiş gibi toplumun algılamasını sağladı.

İKİLİ POLİTİKADA BU KEZ SIRADA HAKARETLER ZİNCİRİ VAR

Hürriyet yazarları, şimdi AK Parti'ye oy veren kitleye hakaretler yağdırmaya başladı. 1950'de Demokrat Parti'ye oy verenleri, "Haso-Memo" diye aşağılayan zihniyet bu kez oklarını AK Parti seçmenine yöneltti. "Göbeğini kaşıyan adam", "bidon kafa" sıfatlarına bu kez bir yenisi eklendi: “Mürit müşteri”…

Bekir Coşkun’un “Atatürk’ün kızları al bayraklarla yürürken, bu ülkenin aydınlık yüzlü erkekleri meydanları doldururken, çocuklar annelerinin-babalarının elini tutup yarınlarına şimdiden sahip çıkmaya kalkarken... Göbeğini kaşıyan adam uzakta bıyık altından güler. Ve sandık ortaya konulduğunda... Göbeğini kaşıyan adamın dediği olur” hakaretleriyle başlayan çıkış, Hürriyet'in yeni gözdesi Yılmaz Özdil ile sürdü. Özdil, “Allah cezanızı versin be kardeşim” diyerek bela okuduğu yazısını, yüzde 46,7’ye “bidon kafa” diyerek sürdürdü.


Hakaret sırası ise bu kez yalan ve asılsız haberleriyle önceki yıl ipliği pazara çıkan yazarı Özdemir İnce’de idi. İnce, dünkü yazısında AK Parti’ye oy veren seçmene ilk başta ‘müşteri’ diye vasıflandırdıktan sonra hakaretleri peşpeşe sıralıyor.

Bu hakaretlere daha bir çoğunu ekleyebilirsiniz. Ancak bu hakaretlere sessiz kalmamak, demokrasimizin ve kanunlarımızın bize verdiği protesto haklarını kullanmak bireysel bir görev haline geldi. Ak Parti'ye oyveren ya da vermeyen herkesin Türk milletine ağır hakaretler eden bir gazetenin yazarlarına tepki göstermesi gerekiyor.

Bu kişilere protesto maillerinizi göndermek için aşağıdaki e-posta adreslerini kullanabilirsiniz.

Bekir Coşkun: bcoskun@hurriyet.com.tr (bcoskun@hurriyet.com.tr)

Yılmaz Özdil: yozdil@hurriyet.com.tr (yozdil@hurriyet.com.tr)

Özdemir İnce: oince@hurriyet.com.tr (oince@hurriyet.com.tr)

Ertuğrul Özkök: b.baykara@hurriyet.com (b.baykara@hurriyet.com)


Hürriyet'in aldığı kararın perde arkası!!! - OKUMADAN GEÇMEYİN!

Türkiye'nin en fazla hit alan internet sitelerinden Hürriyet.com.tr, açık kadın fotoğrafları kullanmama kararı aldı. Meğer bu ani kararın altında başka şeyler varmış.

Çünkü Hürriyet yönetimine sunulan son araştırma raporunda artık Hürriyet'in internet sitesinin filtreleme programlarına girmek üzere olduğu duyuruldu.

Yani Türkiye'nin en büyük gazetesinin internet sitesi çıplak kadın galerilerini yayınlamaya devam ederse, özellikle çocukların bilgisayarlarını koruyan filtreleme programları, koruma kalkanı içine Hürriyet.com.tr'yi de alacaktı.

Hatta bir firma bunu "üzülerek uygulayacağız" diyerek Hürriyet yöneticilerine rapor etti.

Bu uygulama ile evinde bilgisayarı olan bir çocuk, Hürriyet ne yazmış diye baktığında, filtre programlar yüzünden evinden gazetenin internet sitesine giremeyecekti. Bu tehlikeyi gören Hürriyet de hemen sitesini çıplak kadın fotoğrafları ve foto galerilerden arındırma kararı aldı.

Ve bir de Medyatava notu: Suudi Arabistan'da devlet, halkın açık sitelere girmesini engellemek için uzun süredir bazı sitelerin erişimini kesmiş durumda. Hürriyet ve Milliyet'in internet sitesi de 3 aydır Suudi yetkililerin 'erişim yasağı' getirdiği adresler arasında. Orada çalışan Türkler'in "Çıplak fotoğraflar yüzünden gazetelerimizi okuyamaz olduk" serzenişi de zaman zaman çeşitli forumlarda yer buluyor.


http://www.moralhaber.net/haber_detay.php?haber_id=18042"] (http://"[url)Moralhaber.Net

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:31
Haberi değil, içinden geçeni verdi

Başbakan Erdoğan, Adana mitinginde bir parti liderine yönelik eleştirilerde bulundu. Erdoğan'ın eleştirilerine destek vermek amacıyla kalabalıktan "yuuuh" sesleri yükseldi. Yuhalanan lider kimdi, Hürriyet bu haberi bakın nasıl verdi?

Hürriyet Erdoğan'ı nasıl yuhalattı 01 / 07 / 2007 23:10 ( :D )


Başbakan Erdoğan, bugün AK Parti tarafından Adana'da düzenlenen mitingte konuştu.

Gündemde, siyasi polemikler vardı. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, hükümete yönelik PKK lideri Öcalan'ı asmadığı yolundaki sert eleştrileri ardından, kalabalığa elindeki ipi atarak, "al bunu as" diye yaptığı çağrıya cevap verdi.
Erdoğan, “Hamaset siyasetçileri, bölge siyasetçileri, hizip siyasetçileri bu genişlikte siyaset yapsaydı, Türkiye şu anda çok daha ileri noktada olur. Hamaset, slogan çözüm değil, meydanlarda halkı kin ve öfke ile tahrik etmek ip atmak...” sözleri üzerine vatandaşlardan “yuh” sesleri geldi.

Mitinge katılanlardan yükselen "yuh" sesleri, siyasi mitingleri bilenlerin kolaylıkla anlayabileceği gibi, söz konusu edilen kişiye yönelik idi. Yani, protesto sesleri "Hamaset, slogan çözüm değil, meydanlarda halkı kin ve öfke ile tahrik etmek ip atmak...” sözlerinde bahsi geçen MHP liderine yönelik idi.

Hürriyet gazetesi, bu protestoyu, "Başbakan Adana'da yuhalandı" diye verdi. Haber Anadolu Ajansı'ndan alınmıştı. Haberin içinde Başbakan Erdoğan'ın yuhalandığına dair en küçük bir ifade yoktu.

Anlaşılan Hürriyet'in editörü, AA'nın haberinde geçen bilgiyi değil gönlünden geçeni yazmıştı:
Başbakan Adana da yuhalandı !!!

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:35
ŞOK - Hürriyet Ankara'dan gemi kaldırdı!!!

Hürriyet'in sitesinde son dakika haberi: ABD helikopter gemisi Ankara'dan ayrıldı.

Hürriyet Gazetesi internet sitesinde verdiği son dakika haberinde ABD helikopter gemisinin Türkiye'den ayrılışını şu başlıkla duyurdu: ABD helikopter gemisi Ankara'dan ayrıldı. Tabi ki aslında olay Marmaris'ten dolayısı ile türkiye'den bu geminin ayrılışıydı.

Son zamanlarda denizciliğe ilgi duyan, Cap İstanbul'a sponsor olan ve bünyesinde bir denizcilik dergisi çıkaran Hürriyet'in Ankara'dan gemi kaldırmasını denizcilik camiasının takdirine bırakıyoruz.

Bu bize geçmiş dönemlerde uyuyan uyanık bir milletvekilinin Kayseri'ye liman istemesini hatırlattı.

http://img501.imageshack.us/img501/3097/davetdt0.jpg


http://img501.imageshack.us/img501/6517/f34xd0.gif

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:38
Namaz kılmak suç mu?

Doğan Medya Gurubunun gazeteleri yine büyük bir gazetecilik başarısı elde etti(!) Okullarında namaz kılan öğrencileri irticacı diye lanse etti. Okulu töhmet altında bırakmaya çalıştı.

Burası Türkiye. Nüfusunun %97'sinin müslüman olduğu bir ülke. Ama bu medya gurubu - kendini ne zannediyorsa artık - kişilerin inancına, ibadetine karışmaya devam ediyor. Sözda tarafsız gazetecilik yapıyor.

"Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyecek türden bir haberin bu şekilde yayına sokulması Türkiye'nin iç barışını bozmak isteyen yabancı güçlerin girişimlerinden biri olarak değerlendiriliyor." Tamamen doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu medya gurubunun gerçekten - gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında - karanlık bağlantıları olduğuna inanıyorum.

Bir müslüman için, yaşı ne olursa olsun namaz kılmak suç mu? Bir hıristiyan için, yaşı ne olursa olsun kiliseye gitmek suç olmuyor, haç çıkarmak suç olmuyor ama söz konusu olan müslüman olunca kıyamet koparılıyor. Rejim elden gidiyor safsatalarının şu kritik günlerde çıkması manidar değil mi sizce de?

Hem çekilen görüntülerin gizli kamerayla çekildiği belli!

http://www.samanyoluhaber.com/index.php?khide=1&ghide=1&hid=51344&sec=10

Yukarıdaki linki tıklayın ve okuldaki öğrencilerin görüşlerini dinleyin.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:42
Bak sen şu işe! Şeriat kadın haklarını yok sayıyorMUŞ

Haberin başlığı "İslam ve şeriat toplumlarında kadın hakları".

İçeriğe geçelim.

Diyor ki beyefendi, "İslam ve Şeriat kanunlarıyla bugün 1923 yılında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen eşit haklar taban tabana çelişmektedir."

Hemen yargısız infaz yapmayın, adam bilmiyor ki "şeriat"ın "Kur'an-ı Kerim" olduğunu. Tamam, bilmiyor olabilir ama adama sormazlar mı "be adam, madem bilmiyorsun ne diye öğrenmiyorsun?"

Devam ediyor herifçioğlu, Kanunlara göre haklarınız şöyle:

"Her türlü motorlu vasıta kullanmanız yasak.
"Bisiklete binmeniz yasak.
"Yelkenli kullanmanız yasak.
"Sokaklarda başınız açık gezmeniz yasak.
"Bir topluluk içinde konuşmanız yasak.
"Erkeklerin elini sıkmanız yasak.
"Kocanız sizi döverse şikayet etmeniz yasak.
"Siyasete girmeniz yasak
"Derneklere üye olmanız yasak..." liste uzayıp gidiyor.

Olayı o hale getirdiler ki sanki bu kuralların tamamını uygulayan ülkeler İslam'ı tam manasıyla yaşayan ülkeler. Ülkenin hep İran'a benzemesinden kaygı duyduklarını ifade ediyorlar. Yahu bugün en İslam-cı(cı'lı cu'lu cümle kurmayı sevmem ama mecburiyetten, affola...) insan bile İran'ı sevmiyor. Neden? "Kılıç zoruyla Müslüman olan bir millettin İslam'a nasıl bir faydası olur ki?" diyor. Bugün İran'ın İslam dünyasına yaptığı katkılardan bahseden bir hadise, bir iddia var mı dünya üzerinde?

Ama kendi arzusuyla Müslüman olan Türk milletinin 600 yıl dünyaya Osmanlı Devleti ile hükmettiğini, bugün de Osmanlı'nın evladı olan Türklerin dünyanın dört bucağına barış, sevgi, kardeşlik götürmek için gözünü kırpmadan gittiklerini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Sadece bizler değil yerli-yabancı akademisyenlerin de görüşü bu yönde.

Her ne olursa olsun bizler bu türlü yayınları yapan Hürriyet'in amacının ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Dini kötüymüş gibi gösterip insanları dinden soğutmaya çalışmaktadır Hürriyet ve deiğer Doğan Gurubu yayın organları. Ama şunu bilmiyorlar:

"Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır." (Al-i İmran/54)

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:44
BİR YALAN HABER DAHA - Bir Hürriyet Klasiği

Hürriyet'in Trende Füze Var Haberi boş Çıktı

Genç Cumhuriyet Savcısı İsmail Sarı'nın gözetiminde 8'i hasarlı 10 vagonda bulunan malzemelerin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmalar tamamlandı.
Çalışmaların sonuçlanmasının ardından tren garından ayrılan Sarı, ''Rahat olun, füze falan yok'' dedi.
Bu arada, hasar gören konteynerler trene yüklendi.
Genç ilçesi Suveren İstasyonu yakınlarında, 25 Mayısta, terör örgütü tarafından demir yoluna yerleştirilen patlayıcının infilak etmesi sonucu yük treninin 8 vagonu raydan çıkmıştı. Vagonlarda bulunan bir konteynerde, İran'dan Suriye'ye gönderildiği ileri sürülen silahların bulunduğu iddia edilmişti.

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:54
Hürriyet'ten bir yalan haber daha!


Hatay, İskenderun'da bir okulun tabelasının bahçe duvarındaki Atatürk resmi üzerine monte edilmesine yönelik Hürriyet'in yaptığı haber AA 'nın görüntüleri böyle yalanladı.

Hatay'ın İskenderun ilçesinde bir ilköğretim okulunun tabelasının bahçe duvarındaki Atatürk resminin üzerine asılması tepkiye neden oldu. Okul müdürü açığa alındı.
Olayla ilgili haber haber yapan Hürriyet.com.tr ise konuyu tamamen çarpıttı. Yaşanan olumsuzluğa el konulmasına ve tabelanın yerinden sökülmesine rağmen Hüriyet, ilginç bir habercilik örneği sergiledi.

Hürriyet'in çarpıtması Anadolu Ajansı görüntüleriyle ortaya çıktı. Yasal işlemlerin ardından yerinden indirilen tabela Hürriyet'in internet sitesi tarafından 'asılıyormuş' gibi gösterildi. Oysa Hürriyet'in tabelanın 'asılıyor' diye gösterdiği kareler tabelanın yerinden söküldüğü anın görüntüleriydi.

bakın çarptırılan resmlere..

http://image.haber7.com/haber/77851.jpg

http://image.haber7.com/haber/77852.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:55
Hürriyet'tin YALAN haberi kanıtlandı!!!

http://www.habervakti.com/resimler/teror/koruma-basbkn.jpg





Başbakanlık Basın Merkezi'nin www.bbm.gov.tr (http://www.bbm.gov.tr) adresli internet sitesindeki işte o açıklama:

İFTAR 18.42'DEYDİ

Hürriyet Gazetesi'nin 18.47 ile 18.52 arasında çektiği fotoğraflar ve Başbakanlık Basın Merkezi'nin aynı saatlere ilişkin verdiği görüntülerin ait olduğu 1 Ekim Pazartesi günü Ankara'da iftar 18.42'de açılıyor. Başbakan Erdoğan, 1 Ekim günü Başbakanlık'ta iftarını açtıktan sonra TBMM'nin açılış resepsiyonuna katılmıştı.

Başbakanlık güvenlik kamerası görüntüleri, 3 Ekim tarihli Hürriyet gazetesinin manşetinde Hasan Tüfekçi imzasıyla yayınlanan “İftar vaktinde Allah’a emanet” başlıklı haberin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyuyor.

Kamera görüntüleri Hürriyet’te saat 18.52’de çekildiği iddia edilen fotoğrafları yalanlıyor.

Görüntülerde izleneceği gibi resmi üniformalı ve sivil giyimli koruma görevlilerinin hiçbir boşluğa mahal bırakmaksızın görevlerinin başında oldukları anlaşılıyor.

Güvenlik kameralarındaki 7 dakikalık görüntü Başbakanlığın internet sitesinden izlenebiliyor...

Haber Vakti

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:57
'Fatiha okuma' şartlı Ramazan yardımı haberi yalanlandı

http://img376.imageshack.us/img376/1241/davetch3.jpg

Bazı ulusal gazetelerde,Yardım Sevenler Derneği Erzurum Şubesi'nin 'Fatiha okuma' şartlı Ramazan yardımı haberinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.

Bugün yayınlanan bazı ulusal gazetelerde Yardım Sevenler Derneği Erzurum Şubesi'nin ihtiyaç sahibi ailelere gıda maddesi dağıtırken, derneğin kurucuları, bağışta bulunanlara, şartlı 'Fatiha okutulup' ardından da yardım malzemesi dağıtıldığı haberinin çarpıtıldığı belirlendi. Yardımsevenler Derneği Şube Başkanı Şadi Zaimoğlu, 10-15 gün önce derneğe gelen basın mensuplarının, kendisinden ve yardım talep eden vatandaşlardan, "Yardım paketi alırken, derneğin kurucularına fatiha okurken haberinizi yapalım'' dediğini aktardı.

Daha sonra basın mensuplarının talebi doğrultusunda yardım paketi verdikleri vatandaşlardan 'Fatiha okumalarını' istediklerini ileri süren Zaimoğlu, "Derneğimizin şartlı olarak yardım yapması yönündeki haberler gerçeği yansıtmıyor. Evet yardım dağıttıklarımıza dua edin diyoruz. Ama bunu yardım için şart koşmuyoruz. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Ben de fakirlikten geldim. Fakirlerin onurlarını aşağılamak değil çıkartmak için uğraşıyoruz." dedi.

http://www.zaman.com.tr

Hüdaverdi
06-09-2008, 18:59
Sınır kapısında iftar rötarına yalanlama

Türkiye'nin Suriye sınırındaki Öncüpınar Sınır Kapısında, ''iftar dolayısıyla hizmetlerin aksadığı'' yönündeki haberlerin asılsız olduğu bildirildi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın Basın Müşaviri Ömer Sayar tarafından yapılan yazılı açıklamada, habere konu olayda, Suriye'den Türkiye'ye giriş yapmak isteyen ekibin, bilgisayar ve polis kayıtlarınca da kayıt altına alındığı, saat 18.21'de sınır kapısından giriş yaptığı ve 18.47'de işlemlerinin bitirildiği ifade etti. Sayar, 26 dakika içesinde 20 kişilik ekibin işlemlerinin tamamlandığını belirterek, ''Haberlerde bahsedildiği gibi iftar saatinde gümrük kapılarının kapalı olması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca haberlerdeki yorumlar da abartılı olarak kamuoyuna yansıtılmıştır'' dedi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:03
Petrol Ofisi Türkiye'yi böldü

Hürriyet Gazetesi'nin verdiği Hugo adlı oyunda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin olmadığı bir Türkiye haritasıyla karşılaşılıyordu. Şimdi ise Petrol Ofisi'nin resmi internet sayfasında Türkiye resmen haritadan
koparıldı. Nasıl mı? İşte yanııtı...



http://www.cafesiyaset.com/photos/690389919.jpg

Bu kez ise Doğan Grubu’nun en büyük iştiraklerinden Petrol Ofisi’nin resmi internet sitesinde benzer bir rezalet ortaya konuluyor.

Petrol Ofisi’nin uydudan yakıt kontrol sistemini tanıtan animasyon için tıkladığınızda bir Petrol Ofisi benzin istasyonu ortaya çıkıyor. Sevimli bir köstebek gelerek Petrol Ofisi tabelasının altını eşiyor. Daha sonra tabelada Petrol Ofisi’nin yeni başlattığı uydu kontrol sisteminin anlatıldığı yazılar beliriyor.

Buraya kadar her şey normal görünüyor. Ancak, bu animasyonun üzerinde bulunan İngilizce seçeneğini tıkladığınızda aynı animasyonun İngilizce versiyonu ekrana geliyor. Bir farkla. İngilizce versiyonunda gökyüzünde Türkiye haritasını çağrıştıran bir bulut ortaya çıkıyor. Fakat buluttan Türkiye haritasının, Güneydoğu’su bariz bir şekilde Türkiye haritasından ayrılmış şekilde gösteriliyor.

Buluttan Türkiye haritasında Marmara Bölgesi ve Boğazlara kadar pek çok ayrıntı ihmal edilmemiş. Buna karşın, Güneydoğu kopup giden bir parça olarak gösterilmiş.

Hugo rezaletinden sonra Köstebek skandalına da imza atan Doğan Grubu’nun neyi amaçladığı, Türkiye’yi bölmek isteyenlerle neden bu kadar aynı paralelde durmaya özen gösterdiğini anlamak son derece güç.

Bunun yanında, neden animasyonun İngilizce versiyonunda bu kopmuş vatan parçasının gösterilmeye çalışıldığı da anlaşılır gibi değil. İnsan, acaba bu şekilde bir yerlere mesaj mı verilmek isteniyor diye sormadan edemiyor...

http://www.cafesiyaset.com/photos/703468651.jpg


http://www.cafesiyaset.com/photos/481704087.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:05
Milliyet'ten çirkin tahrik!


Aydın S., Erdoğan'ın namaz kıldığı camiye silahlı girerken yakalandı. Milliyet okuru, 'Er ya da geç olacak' diye mesaj yazdı, site de bunda sakınca görmeden yayınladı. Soruyoruz, olacak olan ne?

http://www.yenisafak.com.tr/resim/site/olays169f7c7b169f7c10by.jpg


YENİ ŞAFAK İNTERNET

Milliyet gazetesi internet sitesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün Cuma namazını kıldığı camiye silahlı olarak girmeye çalışırken gözaltına alınan Aydın S. ile ilgili habere yazılan çirkin bir yorumun yayınlanmasına izin vererek, büyük bir tahrike imza attı.


Bugün saat: 17:45'te 'SÖZDOGRUDA' adlı kullanıcı tarafından yazılan yorumda şu ifadeler yer aldı:

"Herkes ektiğini biçecek... Er yada geç olacak.... Sabır selamettir.."

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:11
Hürriyet'e göre İnönü'nün halleri

Vefatının ardından medyanın methiyeler dizdiği Dışişleri eski Bakanı Erdal İnönü için önceki yıllarda neler yazılmamış ki... İşte İnönü'yle ilgili geçmişte atılan ilginç manşetler:

Vakit gazetesinin Arşiv sayfası yine yaptı yapacağını. Vefat eden Erdal İnönü'ye methiyeler dizen Hürriyet'in geçmişte İnönü'yü nasıl manşetlere taşıdığı tek tek ortaya koydu.

İşte Vakit'te yer alan o haber ve Hürriyet'in İnönü manşetleri:

Malûm çevreler, Türkiye'ye tarihinde görülmemiş krizler yaşatan Bülent Ecevit'in ardından düzdüğü methiyelerin benzerlerini önceki gün hayatını kaybeden Erdal İnönü için de dillendiriyor.

İnönü’nün "Dürüstlüğünden" dem vuruyor, "Türkiye’nin gülen yüzüydü" diyor!.. Tarihi gerçekler ise, İnönü’nün geçmişteki icraatları, beyanları, o güler yüzünün altında halkın inanç değerlerine büyük bir karşıtlık içinde olduğunu ortaya koyuyor
Kartel medyası tıpkı Bülent Ecevit’in ardından yaptığı gibi Erdal İnönü’nün vefatıyla da bu ismi göklere çıkartırken; tarihi gerçekleri, bu ismin halkın arasında nasıl anılacağı konusunu örtmeye çalışıyor.

Oysa tarihi gerçekler, ölümünün ardından "methiyeler" düzülen Erdal İnönü'nün tek özelliğinin "Milli Şef’in oğlu olma" olduğu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Ardında hafızalarda iz bırakan bir tek eseri bulunmayan İnönü'nün geçmişteki icraatları, beyanları; o güler yüzünün altında halkın inanç değerlerine büyük bir karşıtlık içinde olduğunu ortaya koyuyor. İnönü halk arasında; hazırlattığı laiklik raporu, yasakçı tavrı, terör örgütü PKK’nın elini güçlendiren çıkışları, bugün terör örgütü Kongre Gel'in Başkanlığı'nı yürüten Zübeyir Aydar'ı Meclis'e sokan isim olması, Rektörken odasında "terörist" saklaması ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hakkında "yurt dışına çıkma yasağı getirilmiş" tek Başbakan Yardımcısı olmasıyla anılacak. İşte Erdal İnönü'nün nasıl biri olduğunu ortaya koyan gerçeklerden bazı kesitler:


ODASINDA TERÖRİST SAKLAYAN REKTÖR

İnönü, öğrenci olaylarının yoğun olarak yaşandığı 1971 yılında ODTÜ Rektörüydü. Bu dönemde üniversitede arama yapmak isteyen güvenlik güçlerine izin vermemesiyle dikkat çeken İnönü'nün, "Devletin güvenlik güçleri tarafından aranan ve 'devlete başkaldırı' suçundan idam edilen Deniz Gezmiş gibi 'terörist'leri rektörlük odasında sakladığı" sonradan ortaya çıktı.


YURT DIŞINA ÇIKMA YASAĞI BULUNAN TEK "DEVLET ADAMI"

Bugün kartel medyasının "dürüst"lüğüne vurgu yaptığı Erdal İnönü, eşi Sevinç İnönü ve kayınbiraderi Hasan Selim Sohtorik'in de aralarında bulunduğu Sohtorik Denizcilik A.Ş.’nin 25 yöneticisi hakkında 2004 yılında, geri ödenmeyen banka kredisi sebebiyle yurt dışına çıkış yasağı konuldu. İnönü’nün yurt dışına çıkışı ancak sağlık sorunları sebebiyle mümkün oldu. İnönü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın özel izniyle Amerika’ya tedaviye gidebildi.


ÖCALAN'IN İDAMDAN ALINMASINA KATKIDA BULUNAN BİR İSİM

Taksim'e cami yapımı teklifinin azılı karşıtlarından olan Erdal İnönü, terör örgütü PKK'nın elini güçlendiren açıklamalarıyla da dikkat çekti. İnönü, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idamının tartışıldığı 2001 yılında "ölüm cezasının kaldırılmasını isteyen" ilk isimlerden oldu.


KONGRE GEL BAŞKANI'NI MECLİS'E SOKAN İSİM

Terör örgütü PKK'nın lider kadrosunu TBMM'ye sokan da Erdal İnönü'ydü. 1991’de Erdal İnönü'nün Genel Başkanı olduğu SHP'nin HEP ile yaptığı ittifak çatısı altında TBMM'ye giren milletvekillerinden Zübeyir Aydar, bugün terör örgütü PKK/Kongre-Gel'in Genel Başkanı. İnönü'nün desteğiyle milletvekili seçilen Leyla Zana da TBMM kürsüsünde o dönemde PKK şovu yapmıştı.

http://image.haber7.com/haber/83502.jpg

http://image.haber7.com/haber/83500.jpg

http://image.haber7.com/haber/83499.jpg

http://image.haber7.com/haber/83503.jpg
[B][CENTER]

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:15
NTV yoksa Hürriyet olmaya mı çalışıyor?

Yıllardır medya sektöründe çalışan bir medya mensubu olarak sürekli haber yayınlarını takip etmek, gazetelerde yazarlar olaylara nasıl yaklaşıyor diye analiz etmek, toplumun verdiği mesaja kulak kabartmak gerekiyor.

Ancak böyle olursa haberin güncelliğini yakalayabilir ve yorumlarınızı daha sağlıklı bir zemine oturtabilirsiniz.

Aksi durumda kendi dünyasında tek başına top oynamaya çalışan bir yalnız adam olursunuz.

Ben de mesleğe ilk başladığım günden bu yana değer verdiğim ve habercilikte kıdemli kabul ettiğim gazetecileri ve televizyonları, radyoları, gazeteleri çok sık takip ederim.

Bu meslek hayatımın her anında böyle olmuştur.

Böylece hem kendi habercilik yöntemimi ve kariyerimi geliştirme şansı yakaladım. Hem de hangi basın yayın organı bu süreçte nasıl bir yörünge kayması yaşadı bunu tespit etme şansım oldu.

Bu süreçte benim en çok dikkatimi çeken şey NTV ‘de gördüğüm yörünge kaymasıydı. İlk kurulduğu dönemde çok güzel gidiyordu. Demokratik kalemler sağduyulu isimler NTV ekranında boy gösteriyor ve televizyon haberciliğinde bir çığır açılıyordu.

Ancak son dönemde çok tuhaf haller oldu NTV’ye. Özellikle 27 Nisan e-muhtırasından sonra kanal darbe kafalıların istilasına uğradı.

Hangi tartışmayı açsak ne söyleyeceği belli olan kişilikler orda. Konu başörtüsü misafirlere bir göz atalım.

ÇYDD Başkanı Türkan SAYLAN, Cumhuriyet mitinglerini tertipleyip kapağı CHP sıralarından Meclise atan Nur Serter, rektörlüğü özgürlüğe değişen Süheyl Batum vs. Şimdi böyle bir konuda hangi sonuç çıkar bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok…

Son örnekse Can Dündar’ın “Neden” isimli programı…

Can Dündar maalesef son dönemde kendine yeni bir mahalle bulmuş gibi davranıyor ve bir kesimin sözcülünü yapmaya devam ediyor. Konu Türkiye Malezya olur mu? Ekranda bir Fransız sosyolog… Oliver ROY… Can Dündar bastırıyor Malezya olur muyuz? Âlemin Fransızı ben sizi çok iyi tanıyorum böyle bir şey söz konusu olamaz bu örnek yanlış dedikçe bizim Dündar ama ile başlayan cümlelerle adamı sıkıştırıyor. İstediğini alamıyor ve adamı yayından gönderince sanki sosyolog kabul etmiş gibi bir hava estirip o buğulu sesiyle izleyenleri etki altına almaya çalışıyor.

Misafirlere bakın. Ertuğrul ÖZKÖK. Anlatmaya gerek yok her gün manşetten başka bir “mahalle baskısı” haberi veren gazetenin yayın yönetmeni… Aaa yine aynı isim Türkan Saylan…

Artık NTV farklılıklara saygılı bir yayın anlayışını bırakmış gibi davranıyor. Kim başörtüsüne, iktidara, muhafazakâr insanlara daha çok muhalifse onu yayına alıyorlar. Ben de derin bir hayal kırıklığına sebep oldu televizyon.

Gazetelerde bu işi Hürriyet götürüyor televizyondaki ortağıysa artık NTV…

Hayırlı olsun…

http://www.moralhaber.net/24802_NTV-yoksa-Hurriyet-olmaya-mi-calisiyor-.htm

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:19
Hürriyet'in İSLAM ALERJİSİ

http://img74.imageshack.us/img74/2472/davetjw5.jpg

İstanbul için düşünülen ''metrobüs'' sistemi için oluşan ufak aksaklıkları,İstanbul felç olmuş gibi gösterip,ayrıca belediye başkanı Topbaş'ın inançlarıyla dalga geçen Hürriyet,islam'a karşı nasıl bir alerjisi olduğunu iyice açık etti.


Bugüne kadar hiç çalışmamış belediyelere alışan,Hürriyet gazetesi yönetimi ve okurları,ilk kez karşılaştıkları manzaralar nedeniyle şok oluyor.Çalışan bir belediye'nin hizmetlerinin dışarıya verdiği olağan aksaklıkları büyük felaket gibi gösteriyor.Elbetteki İstanbul'a hizmet edilecek ve bu hizmetler getirilirken birşeylerden de feda etmek zorunda kalacağız.Sonuçta geleceğimizi garanti altına almak adına bir yada iki hafta zorlanmak çokta kötü birşey olmasa gerek.
Buraya kadar yine herşey için normal desekte,Hürriyet asıl bombayı haberin sonunda patlatıyor ve İSLAMLA DALGA GEÇİYOR!
Tüm aksaklıklar olurken,belediye başkanı Umre'de İstanbul için dua ediyormuş.Hiçbir haber niteliği olmayan,tamamen aşağılayıcı,hor gören bir ifade.Ayrıca kimin ne dua ettiğini bilmeden,yorum katmak yalan haberin alasıdır.Sormak gerekir,bu duaları kulakları ile duymuşlar mı?
Bunu mizahi dille eleştiri sanıyorlarsa boşuna kendilerini aldatmasınlar.Yada kendilerine,objektif,tarafsız haberci diye uzaklarından yakınlarından geçmeyen ifadeleri kullanmasınlar.Çünkü olmayan birşeyi olmuş gibi göstermek doğru habercilik değildir.
Burada Hürriyet'in rahatsızlığı da bellidir.Ne İstanbul'un derdi umurundadır,ne de İstanbullu'nun.Burdaki tek sorun,bir belediye başkanının Umreye gitmesidir,dindar olmasıdır..

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:31
AYDIN DOĞAN,VEHBİ KOÇ UN ÖZ VE ÖZ OĞLUDUR...

http://img440.imageshack.us/img440/5402/vkadob1.jpg
...

Yıllar önce Vehbi Koç'un Anadolu'da bir yerde bir oğlu daha olur. Vehbi Koç uzun yıllar bu çocuğu kabul etmez. Soyadını vermeyi asla
düşünmez. Yıllar sonra bir şekilde mecburen kabullenmek zorunda kalır ama ailesinden gizler. Bu kabulleniş Aydın Doğan'ın palazlandığı dönemdir. Yine bir şekilde bir dönem sonra ailesine de söylemek zorundadır artık. Koç ailesi yıkılır, kırılır. Kızları üzüntüden hastalanır.
Rahmi Koç elini işlerden çeker. Aile çok kırgındır. Ama yapılacak bir şey yoktur. Bu yeni kardeşi kabul etmek istemezler, etmezler de. Aydın Doğan istemesine rağmen bu evlatlığı resmen asla belgeleyemez. Vehbi Koç, ailesine söylediğini, maddi destek verdiğini ve bununla yetinmesini söyler. Vehbi Koç ölür ve düşünün bu güne kadar bu kadar siyasetçi, devlet adamı, sanatçı, işadamı öldüğünde yaşanmayan bir ilk yaşanır. Mezardan ceset çalınır.

Aydin Doğan aldırmıştır cesedi. DNA testinde kullandırır ve biraktırır. Artık o çok istediği belge elindedir. Koç ailesi için ikinci bir yıkım olmuştur bu durum, kimseyle paylaşamazlar, susarlar. Koç ailesi için yıkım olan bu durum Aydın Doğan ve ailesi için zaferdir ama buruk bir zafer. Doğan ailesi, Koç ailesine söz vermesine rağmen yine de bilinsin istemektedir ve bilinçli olarak 1-2 kişiye fısıldanmıştır bu durum. Dedikodular alır başını gider. Koç ailesi eli kolu bağlıdır. Manevi anlamda her türlü desteği istemeyerek de olsa Aydın Doğan'a vermektedirler.

Yani kimse sıfırdan zengin olmaz, olamaz!
]
Sıfırdan başla ve Aydın Doğan gibi ol. Ne mümkün!

Ya Vehbi Koç gibi birinin çocuğu olmak lazım ya da kirli işler yapmak.

[SIZE=5]Aslında onun gerçek kimliği Aydın Doğan değil Aydın Koç.

PEKALA AYDIN DOGAN HAKKINDA BUNLARI BILIYOR MUSUNUZ ?

Kelkitli bir toprak ağasının oğlu olan(!) ve çok genç yaşta İstanbul'da zahirecilik ve ecza deposu sahipliğiyle iş hayatına başlayan Aydın Doğan bugünkü yerine nasıl yükselebildi acaba? Bunun cevapları geçmişte gizlidir. İşin gerçeği, Aydın Doğan'ın arkasındaki esas güç Koç Ailesi'dir.

Vehbi Koç'un rahatlıkla kullanabileceği ve dikkat çekmeden rakiplerine çelme takabileceği bir örtüye ihtiyacı vardı, bunu da kendisinin
otomobil bayilerinden birisi olan Doğan'ı önce zengin edip sonra da medya dünyasına sokarak yaptı.

Doğan'in zengin edilmesi operasyonu, diğer otomobil bayilerine üretim kısıtlı diye günde 3 araba gönderilirken Doğan'ın bayisine günde 300 araba gönderilmesiyle yapıldı. Zaten çok büyük olan araç talebini İstanbul'da tek karşılayabilen bayi haline getirilen Doğan kısa
zamanda zenginleşti.

Bunun ardından Milliyet'i o zamanki sahibi Ercüment Karacan'dan almak için teklif yaptı. Bu teklif gazetenin esas gücü Abdi İpekçi ve ekibi tarafindan reddedildi. Bunun sebebi Abdi İpekçi' nin Doğan'ın arkasındaki gücün kim olduğunu bilmesi ve bunun peşinden neyin
geleceğini tahmin etmesiydi. Abdi İpekçi 'nin direnişi yüzünden akamete uğrayan medyayı ele geçirme planı, İpekçi' nin daha sonra
zavallı bir delinin üstlendigi son derece profesyonelce bir suikastla ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşti. Bugüne kadar kendilerini çok solcu görerek İpekçi suikastini "her zamanki şüphelilere" yamayanlar nedense hiçbir zaman bu suikasttan ticari yarar sağlayan odakları göremediler. Ya da görmek istemediler. (Zaten her suikastte aynı şeyleri tekrarlamıyorlar mı?/

Doğan'ın, Türkiye'nin bir otomotiv üretim üssü olmasını nasıl engellediğini bilir misiniz peki?

Bundan yıllar önce Japon Mazda firması Türkiye'de bir fabrika açmaya niyetlendi. Bize tam bir teknoloji aktarımı yapacak ve bir süre sonra üretimi tamamen bize bırakacaktı. O dönemde Koç'lar tenekeden İtalyan arabalarına kuş isimleri verip bizlere satmakla meşguldü.

Bu proje için Halis Toprak seçildi. Bir Japon heyeti gerekli görüşmeleri yapmak için Türkiye'ye geldi. Bu sırada Doğan'ın ekipleri
haberi almış ve Japonların peşine düşmüştü. Türkiye'de Toprak Holding'in Japonlarla fabrika kuracağı haberini hemen Koç'lara yetiştirdiler. Sonra bir anda Milliyet gazetesinde Toprak Holding'in bir firmasi hakkında vergi yolsuzluğu iddiaları başladı ve devlet göreve davet edildi. Piyasaya da birileri Toprak'ın firmasının zor durumda olduğu haberini yayıyordu. Kısa sürede panikleyen müşteriler alacaklarını hemen isteyince firma cidden krize girdi ve anında görev başına koşan maliye tarafindan el konuldu. Bu olaylardan sonra Toprak Japonlarla ilişkisini kesti ve aynı anda Milliyet'in haberleri de duruverdi. Bizler de tenekeden yapılma arabalara binmeye devam ettik. Japonların ikinci bir girişimi de ünlü bir işadamımızın(Sakıp Sabancı'dan bahsediyor kardeşinin öldürülmesiyle kesilmiştir. BİLENLER BİLİR.

...

Aydın Doğan bu günlerde de Avrupa Birliğiyle ortak olarak Kıbrıs, Amerika ve İsrail'le birlikte de Güneydoğu Anadolu Projesi üzerinde çalışıyor. Bu operasyonlarla ilgili olarak Doğan Vakfı kullanılmakta. Doğan Vakfı bu iş için Washington'da "Hasna" isimli bir dernek kurdu. Bu derneğin internet adresi http://www.hasna.org/"] (http://"www.hasna.org. Bu derneğin başında Nevzer Gülümser Stacey adında karışık bir şahsiyet bulunuyor.

Derneğin ilk amaci Kıbrıs'ta Avrupa Birliği politikasina uygun bir şekilde iki kesimli ve Rum hâkimiyetine dayalı bir devlet kurmak. Bu
amaçla her ay onlarca Kıbrıs Türk'ü gazeteci ve yazar Amerika'ya gönderilerek burada yağlı-ballı geziler ve Rum tezlerini anlatan
kurslara tabii tutuluyorlar. Derneğin çıkardığı "Hasna Journal" isimli gazete de her sayısında Kıbrıslı Türk milliyetçileri aleyhine türlü karalama ve küfür kampanyaları düzenliyor.
Hasna'nin diğer bir ilgi alanı da GAP bölgesi. Burada sulama projeleri kapsamında İsrail'le işbirliği içinde Kibbutzlar(Kibbutz: İsrail'e özgü bir çeşit çiftlik demektir. Kibbutz'larda İsraillilerin yanı sıra değişik ülkelerden gelen insanlar birlikte çalışarak,üreterek ve tüketerek ortak bir yaşamı paylaşırlar. Gelirleri tarımsal üretime dayanır ve bunun yanında ufak çapta diğer yan gelir kaynakları (fabrika, pansiyon vb) vardır. Elde edilen tüm gelir Kibbutz çalışanları tarafından eşit şekilde paylaşılır. Musevilerin dini günü Şabat (her Cumartesi) dışında haftanın 6 günü çalışılır. Bu oluşumun İsrail devletinin kuruluşunda önemli etkileri olmuştur. açılması ve bölge halkının kendi kendini yönetmesi gibi kapsamlı çalışmalar var. Doğan Vakfı'nın destek olarak avuç dolusu para verdiği bir diğer dernek de Technology for Peace (Barış için teknoloji) kuruluşu. İnternet adresi http://www.tech4peace.org/"] (http://"www.tech4peace.org olan bu kurumun başında Nöroloji doktoru Yannis Lauris isimli Rum istihbaratıyla ilişkili bir Rum bulunmakta.

Sayın Doğan'ın vakıf ve hayır faaliyeti adına giriştiği işler ne kadar ilginç değil mi? Sayın Doğan'ın ülkemize "geçmişte" yaptığı iyilikler
için 1999 senesinde Devlet Üstün Hizmet Madalyası aldığını göz önüne alırsak, bu son faaliyetleri için de Avrupa'dan "Legion de Honeur" ve Amerika'dan "Medal of Freedom" alacağını da tahmin edebiliriz.

Keyifleri biraz bozduysam kusura bakmayın.

Sevgilerimle,

Serdar Kuru
Araştırmacı Yazar"

İddialar böyle. Bir de Aydın Doğan'ın 10 Eylül 2002 tarihinde Zaman Gazetesi'nden Nuriye Akman'a verdiği röportajdaki açıklamalarına bakalım:

Aydın Doğan: Asıl imparatorluk Koçlar, ben onlarla boy ölçüşemem!

"Aydın Doğan, kendisine yönelik 'imparator' tanımlamasını sevmediğini belirterek, Türkiye’de asıl imparatorluğun Koç Grubu olduğunu söyledi. Doğan, “Ben onlarla boy ölçüşemem. Koçlar’la yarışmam hayalcilik olur.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin iki köklü gazetesi Hürriyet ve Milliyet’in sahibi olan Aydın Doğan, gazetelerini de değerlendirdi. Kendisinin 68 kuşağının değil, 1990’lı yılların solcularından olduğunu belirten Doğan’a göre Milliyet de biraz solda. Hürriyet ise daha çok devlet gazetesi. “Gazete patronu olmanızda Vehbi Koç’un maddi bir katkısı oldu mu?” şeklindeki soruya ise Doğan, şu cevabı verdi: “Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç’la dostluğum sebebiyle yıllarca Milliyet için Vehbi Koç’un dediler. İnan Kıraç’ın Milliyet Gazetesi'ni almamda çok büyük manevi katkıları oldu. Hürriyet’i aldığım dönemde de bankalarından kredi aldım.”

...."

Bir anekdot daha! Doğan Vakfı'nın Türkan Saylan'ın başkanlık yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile ortak hareket ederek eğitim çalıştayları düzenlediklerini biliyor muydunuz?

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:34
'Kız lisesinde namaz baskısı' haberi de katmerli yalan çıktı

http://img503.imageshack.us/img503/3827/iddiafs1.gif

Amasya'da türban takmaya ve namaz kılmaya zorlanan 4 kız öğrencinin okulu bıraktığı yönündeki haberlerin asılsız olduğu ortaya çıktı. Dün bazı gazetelerin manşetinde yer alan iddia, valilik ve il milli eğitim müdürü tarafından yalanlandı. Anadolu kız meslek lisesine bağlı pansiyonda baskıya maruz kaldıkları ileri sürülen çocuklardan 3'ünün pansiyonda hiç kalmadığı belirlendi. Diğer öğrenci de, dinî faaliyetle suçlanan müdür yardımcısı göreve başlamadan önce pansiyondan ayrılmış. "Dinci baskıya karşı çıkan öğretmenlere nöbet tutturulmuyor." dediği ileri sürülen Türk Eğitim-Sen şube başkanı, böyle bir ifade kullanmadığını açıkladı.

İl Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt'un dün yaptığı yazılı açıklama da çarpıtma olayının vahametini gözler önüne serdi. Öğrenciler H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'ye, din kültürü dersi öğretmeni Ahmet A. ile kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından baskı yapıldığı iddiası üzerine inceleme başlattıklarını anlatan Akkurt, elde ettikleri sonucu şöyle özetledi: "4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç., okulun pansiyonunda hiç kalmadı. Bu öğrencilerin aileleri Tokat'ın Turhal ilçesinde iş bulduğu için çocuklarının naklini o bölgeye yakın olan Aydınca Lisesi'ne aldılar. Diğer öğrenci Ş.D., 20-27 Eylül tarihleri arasında okulumuz pansiyonunda bir hafta kaldı. Haberde ismi zikredilen okulumuzun pansiyonundan sorumlu müdür yardımcısı Özlem Y. ise 1 Ekim'de göreve başlamıştır. Bu nedenle kız öğrencilere herhangi bir dinî baskı yapmış olması mümkün değildir. Zorlama veya baskı iddiasıyla ilgili olarak bize herhangi bir şikâyet gelmedi. Öğrenciler, veliler veya sendika temsilcisi dilekçe Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi 9 ve 10. sınıf öğrencileri olan ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'nin, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri Ahmet A. ve kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından namaz kılmaları ve kapanmaları yönünde baskı gördükleri iddiası asılsız çıktı.

Konu hakkında yayınlanan haberler üzerine inceleme başlatan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 'dinî baskı' ifadelerinin gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı. Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, yaptığı yazılı açıklamada, 4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç.'nin kız meslek lisesi pansiyonunda hiç kalmadığını belirtti. Dinî baskı iddiasıyla kendilerine şikayet gelmediğinin altını çizen Akkurt, ayrıca pansiyonda erkek öğretmen görevlendirilmediğini hatırlattı. Akkurt, "Okulun kadrosunda bulunan 14 bayan öğretmene belletici olarak görev verilmektedir. Ayrıca yaptığımız denetimlerde pansiyonda başı kapalı çalıştığı öne sürülen müdür yardımcısı Özlem Y.'nin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olarak çalıştığı gözlemlenmektedir." şeklinde konuştu. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ahmet A., okulda her şeyin şeffaf olduğuna vurgu yaparak, baskı ve zorlamanın söz konusu olmadığını belirtti. Geçen yıl hakkında ortaya atılan iddianın asılsız olduğunun günyüzüne çıkmasına rağmen böyle bir haber yapıldığına dikkat çeken Ahmet A., hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Yurt müdür yardımcısı Özlem Y. ise habere konu olan öğrencilerden sadece bir tanesinin yurtta kaldığını ve onun da 27 Eylül'de yurttan ayrıldığını söyledi. Toplu namaz ve dini baskı gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Özlem Y., veliler ile yurtta kalan öğrencilerin bu konuda hiç şikayetçi olmadığını sözlerine ekledi.

http://img384.imageshack.us/img384/9705/davethh0.jpg

'Muhabir, açıklamalarımı çarpıtmış' Türk Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, haberde yer alan açıklamanın kesinlikle kendisine ve sendikaya ait olmadığını bildirdi. Kendisine sorulan pansiyonla ilgili bir soru üzerine nöbetler konusunda açıklamada bulunduğunu belirten Terzi, "Açıklamalarım çarpıtılmış." diye konuştu. Öğrenciler ise okullarında kesinlikle bir baskının söz konusu olmadığını söyledi. Daha önce de okulları hakkında benzer haberler yapıldığını ifade eden öğrenciler, bu tür haberlerle okullarının gündeme gelmesinin kendilerini rahatsız ettiğini kaydetti. Lisede öğrenim gören ve pansiyonda kalan 9. sınıf öğrencisi Ö.H., "Okuldan ayrılan arkadaşlarımız okulu beğenmedikleri veya uzak buldukları için bahane uydurmuşlardır. Okulumuzda hiçbir zaman baskı görmedik." dedi.


22.11.2007 zaman gzt

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:36
Yine Cumhuriyet yine yalan haber


Kocaeli'nde ilköğretim öğrencilerine yönelik seviye tespit sınavında 'Atatürk ile ilgili hiçbir sorunun bulunmadığı' haberi yalan çıktı. Dün Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetten 'Şeriat soruları' başlığıyla verdiği haberde yer alan Kur'an'daki ayet ve surelere ilişkin soruların da Milli Eğitim'in müfredatına uygun olduğu anlaşıldı.
Cumhuriyet'in son dönemde dini konulardaki yalan haber sayısında artış dikkat çekerken gazetenin iddiasının aksine ilköğretim 8. sınıf öğrencileri için yapılan Başarı Değerlendirme Sınavı'nın ilk sorusu Atatürk ile başlıyor ve birçok soru yine Atatürk hakkında. Kitapçıkta ayrıca Atatürk'ü öven şiirler yer alıyor.

Deneme sınavının ilk sorusu şöyle: "Atatürk, yurdu iç ve dış güçlerden kurtarmak için insana şaşkınlık, saygı ve korku verecek insan üstü bir iradeyle çalışmıştır. Savaş sonrasında kendisine, 'Mutlu musunuz?' diye soran bir gazeteciye verdiği cevap ilginçtir: 'Evet mutluyum çünkü başardım.' Bu parçaya konulabilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?"

Mehmet Güler-Zaman ....25.11.2007

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:38
'Öğrenciler derslere türbanla giriyor' haberi, müfettiş raporu ile yalanlandı

http://content.zaman.com.tr/2007/11/18/turban-yalan.jpg

Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu Müdürü Abdullah Dağıstan, mesnetsiz iddialarla okullarının karalanmaya çalışıldığını söyledi.
Diyarbakır'da 'özel okullarda bazı öğrencilerin derslere türban takarak girdiği' yönündeki haberler üzerine Milli Eğitim Bakanlığı'nın görevlendirdiği 4 müfettiş soruşturmayı tamamladı.

Hazırlanan raporda, "Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu'nda Kılık Kıyafet Kanunu'na aykırı herhangi bir durumun tespit edilemediği" görüşüne yer verildi.
Müfettişlerin okullarda ikişer grup halinde yaptıkları soruşturmada ayrıca Özel Avrupa Birliği İlköğretim Okulu adının, Milli Eğitim Bakanlığı'na Özel AB İlköğretim Okulu olarak tescil edildiği belirtildi.

Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir, müfettişlerin hazırladıkları rapor doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılacağını söyledi.
Tekdemir, "Okulda öğretmen ve öğrencilerin kılık kıyafeti, türbanlı öğrencilerin derslere girmesi gibi konular için görevlendirilen 4 müfettiş incelemeyi tamamladı.

Dosyada Özel Nil İlköğretim Okulu'nda yasalara aykırı bir durum söz konusu değil. Aynı raporda Özel AB İlköğretim Okulu'nda kılık kıyafete uyulmadığı için disiplin cezası verilmesi talep ediliyor.
Yönetmeliklerimizde öğrenci ve öğretmen kıyafetleri bellidir.
Bunun dışına çıkılması söz konusu değildir." diye konuştu. Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu Müdürü Abdullah Dağıstan, mesnetsiz iddialarla okullarının karalanmaya çalışıldığını, düzenlenen raporun yargı sürecinde ellerini güçlendireceğini belirterek, "Yalan haberle ilgili yargı süreci devam ediyor.

Müfettişlerin raporu da mesnetsiz iddialara cevap niteliğinde. Okulumuz milli eğitim sisteminin öngördüğü kurallar ve Atatürk ilke ve inkılapları çerçevesinde eğitimine devam edecektir." dedi.
Sabah ve Vatan Gazetesi'nde 28 Eylül 2007 tarihinde yayınlanan haberde, Özel Avrupa Birliği Okulu ve Özel Nil İlköğretim Okulu'nda öğrencilerin türbanla okula gittiği iddia edilmişti.


http://www.zaman.com.tr/ara.do?author=C4B0736D61696C20417663C4B1"] (http://"İsmail Avcı[/COLOR]18 Kasım 2007, zaman gzt

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:40
Meğer muhabir, bayan doktora saldırmış


http://img507.imageshack.us/img507/5086/davetbe2.jpg

Dr. Zeynep Oruç, muhabirin kendisini iterek zorla fotoğraf çekmeye çalıştığını söyledi.Cumhuriyet Gazetesi, çarpıtma haberlerine bir yenisini daha ekledi. Gazete, zorla fotoğrafını çekmek isteyen muhabirini engelleyen doktorla ilgili haberi 'Türbanlı doktor muhabirimize saldırdı' başlığıyla yayınladı. Adana'nın Mahfesığmaz Mahallesi'ndeki 80. Yıl Sağlık Ocağı'nda 7 aydır görev yapan Dr. Zeynep Oruç, Cumhuriyet Gazetesi muhabirinin kendisini iterek zorla fotoğrafını çekmeye çalıştığını söyledi. Görev dışında başını örttüğünü ifade eden Dr. Oruç, gazetenin iddia ettiği gibi iş ortamında türban kullanmadığını kaydetti. Cildindeki bir problem nedeniyle sağlık ocağına sevk yaptırmak için gittiğine işaret eden Oruç, başından geçenleri şöyle anlattı: "Sivil kıyafetlerimle odama girdim. Bu sırada eski hastalarımdan birkaçı odama geldi. Ayaküstü hastalarla görüşürken, muhabir (sağlık müdürünün haberi var) diyerek, fotoğraf makinesi ile odama girip, 'Sağlık ocağında başörtülü çalıştığınıza dair iddialar var.' diye sordu. Ben de 'Böyle bir şey yok. Başı açık bir şekilde çalışıyorum. Ama şu anda rahatsızım, o yüzden sivil kıyafetliyim.' cevabını verdim. Sonra fotoğrafımı çekmeye başladı. Elimle engellemek istedim. Beni itekleyerek, ısrarla fotoğrafımı çekmeye çalıştı. Dışarıya çıkarak sevk alıp hastaneye gittim. Muhabir, odama zorla girip beni taciz etti. Hastaları kışkırttı. Şahsi onuruma saldırı yapıldı." Sağlık Ocağı Başhekimi Dr. Kemal Tekkollu, muhabirin gündemin sıcaklığına paralel asparagas haber üretme çabasına girdiğini söyledi. Doktor Oruç'un 7 aydır kurumda görev yaptığını hatırlatan Tekkollu, "Doktor arkadaşlarımız mesai saatlerinde kılık-kıyafet yönetmeliğine uygun hareket ediyor. Mesai dışında kimsenin kılık-kıyafet özgürlüğüne karışacak halimiz yoktur." dedi. Sağlık ocağına muayene için gelen hastalar da Dr. Oruç'un hastanede başörtüsü taktığına şahit olmadıklarını söyledi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:42
Mini etek saldırısı mı?

Bir cok boyali basin'da mini etekli kiza saldiri diye baslik atilmis.Bu provakör boyali basin uslanmayak !


İki kız öğrenciye yanıcı madde ile saldırıldı. Diğer medya organları kısa etek saldırısı dedi. Fakat AA'dan geçen haber...

Mersin'in Tarsus ilçesinde biri ilköğretim okulu, diğeri lise öğrencisi iki kızın bacağına kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler tarafından yanıcı madde döküldü. Bir çok medya organında bu haber, "mini eteğe mahalle baskısı" diye verildi. Peki öyle mi?
http://img507.imageshack.us/img507/1554/davetxj6.jpg
Mersin'de iki öğrencinin başına gelen bu olay diğer medya organlarına ise farklı yansıdı. Verilen haberlerde, iki kız öğrencinin eteklerinin kısa olduğu gerekçesiyle arkalarından gelen birkaç kişi tarafından bacaklarına yanıcı madde döküldüğü iddia edildi. Fakat ilçe emniyet müdürünün
[FONT=Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif]açıklamasında "mini eteğe" dair bir bilgi yer almadı.

[SIZE=2]ASİT BENZERİ YANICI MADDE

Tarsus İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verdi.

Emniyet müdürünün verdiği bilgilere göre saldırıya uğrayan kızlardan biri ilköğretim okulu 6'ıncı sınıf öğrencisi, diğeri ise lise sona gidiyor...
B.Y 13, G.K ise 17 yaşında.

İki kızın bacaklarına Cengiz Topel Caddesi Yıldızlar kavşağı yakınında kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler tarafından asit benzeri yanıcı madde atıldı.

KIZLAR EŞKAL VERMİYOR

Tokyürek, okula giden kız çocuklarının çoraplarının yırtılarak, mor leke görmeleri ve acı hissetmeleri üzerine Tarsus Devlet Hastanesi'ne gittiklerini belirterek, ''Kızlar eşkal veremiyor. Şu an olayı kimin ve neden yaptığı araştırılıyor'' dedi.
MOBESE KAMERALARI İNCELENİYOR

Tokyürek, mobese kameralarının da izlendiğini, savcılık tarafından laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.


Kaynak: http://www.internethaber.com


--------------------------------


'Mini etekli öğrencinin bacağına kezzap' haberleri de yalan çıktı

İlköğretim öğrencisi B.S.Y., mini etek giydiği şeklinde çıkan haberlerin yalan olduğunu söyledi. Mersin'in Tarsus ilçesinde biri ilköğretim okulu, diğeri lise öğrencisi 2 kız öğrencinin üzerine mini etekli oldukları için kezzap atıldığı yönündeki haberlerin yalan olduğu ortaya çıktı.

Tarsus'ta pazartesi günü gerçekleştiği öğrenilen olaylar, dün bir haber ajansı tarafından mini etekle ilişkilendirilerek servise verildi. Ajansın haberine dayanarak kimi internet siteleri de olayı 'mini eteğe mahalle baskısı' şeklinde yansıttı. Ancak habere konu olan kız öğrenciler, mini etek iddialarını yalanlarken, görgü şahidi denilen bayanın da söz konusu olayı hiç görmediği anlaşıldı.

Edinilen bilgiye göre, Atatürk Caddesi üzerinde yürürken yolda bir anda bacağında yanma hisseden Atatürk İlköğretim Okulu öğrencisi 13 yaşındaki B.S.Y. isimli kız öğrenciyi, yakınları hastaneye götürdü. Yapılan kontrolde öğrencinin bacağına yanıcı madde döküldüğü belirlendi. Olayın pazartesi günü meydana geldiğini söyleyen B.S.Y., kendisine laf atma ya da 'Neden mini etekle dolaşıyorsun?' şeklinde bir tepki almadığını anlattı. B.S.Y., "Yapılan haberler yalan. Benim eteğim de zaten uzundu. Nereden uydurmuşlar bu haberi bilmiyorum." dedi.

Yine mini eteği için saldırıya uğradığı söylenen lise son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki G.K.'nin de mini etekli olmadığı, üzerinde okul forması bulunduğu belirlendi. G.K.'nin başına gelenlerle ilgili olarak gazetecilere 'görgü şahidi' şeklinde açıklamada bulunan Eda Özbolat isimli bayanın ise olayı hiç görmediği anlaşıldı. Emniyet Çocuk Şube'de ifadesine başvurulan Hukuk Fakültesi öğrencisi Özbolat'ın CHP'li bir milletvekilinin kızı olduğu öne sürüldü. Özbolat'ın, gittiği kuaförde G.K.'nin başına gelenleri duyması üzerine olaya müdahil olduğu öğrenildi. Şırıngalı sapığın bir hemşire ve bir dershanede çalışan iki kişinin daha bacaklarına yanıcı madde attığı belirlendi. Tarsus Emniyet Müdürlüğü MOBESE kameralarından olayla ilgili olarak delil bulmaya çalışırken, sivil polisler sapığı yakalamaya çalışıyor. Tarsus Kaymakamı Abdulhamit Erguvan, Tarsus 70. Yıl Devlet Hastanesi'nde görevli hemşire A.İ.'nin de pantolonuna yakıcı madde atıldığını belirtti. Erguvan, bacağında yanma hisseden A.İ.'nin daha sonra pantolonunda leke gördüğünü, eve gidip üzerini değiştirdikten sonra polise şikâyetçi olduğunu bildirdi. Tarsus İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, iddialarla ilgili inceleme başlatıldığını açıkladı. İki kız öğrencinin bacağına kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce yanıcı madde döküldüğünü aktaran Tokyürek, çocukların mor leke görmeleri ve acı hissetmeleri üzerine hastaneye götürüldüklerini kaydetti. Tokyürek, "Kızlar eşkal veremiyor. Şu an olayı kimin ve neden yaptığı araştırılıyor." dedi. Tokyürek, MOBESE kameralarının da izlendiğini, laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun, inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:46
Bir provokasyon daha

Milliyet Gazetesi'nde 'Dairelerin kapısına Allah yazdılar' başlığıyla yer alan habere apartman sakinlerinden tepki geldi. İstanbul'un Bahçelievler Soğanlı Mahallesi Sefakent Sitesi'nde gerçekleşen hadisenin fazla büyütüldüğünü belirten apartman sakinleri, yazının 5 ay önce yazıldığını belirtti.
Olayın neden şimdi gündeme geldiğine anlam veremediklerini söyleyen site yöneticisi Nilgün Hanım, "Yaklaşık 5 ay önce kimliği belirsiz bir kişi apartmanımıza gelerek bu yazıları yazmış. Büyütülecek bir durum yok. Yan sitedeki komşularımızın kapılarına ise yazılar yeni yazılmış. Biri de olayı gazeteye vermiş." dedi.
Sitede daha çok Alevi vatandaşların kapılarına 'Allah' yazıldığını belirten bir site sakini, bazı daire sahiplerinin bu olaydan dolayı tedirgin olduğunu dile getirdi. Apartman sakinleri, yazıların ne amaçla ve kim tarafından yazıldığını göremediklerini, ancak 'Allah' kelimesini silmeye çekindiklerini vurguladı.
Olayın kötü amaçlı ve provokasyon niteliğinde olduğunu belirten İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, "Allah, rastgele her yere yazılmaz. Bu bir hürmetsizliktir. Vatandaşlarımız rahatlıkla yazıları silebilir. Bu tür yazıları yazanlar provokasyon niyetindeler." açıklamasını yaptı.
Ayrıca konuyla ilgili bilgi veren din adamları, kapıların üzerindeki Allah lafzının acemice yazıldığını ve kelime üzerinde pek çok hata yapıldığını dile getirdi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:47
Hürriyet’ten yine kuyruklu yalan


Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, emekli büyükelçilere mutad olarak plaket tevdi edilmesinin Bakanlık çalışmaları içinde olduğunu, ancak bu konunun Cumhurbaşkanlığı’na henüz intikal ettirilmediğini ve Cumhurbaşkanlığı’nca yapılmış bir davetin söz konusu olmadığını bildirdi.

Bilman, bir soruya cevaben yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanlığı’nda emekli büyükelçiler ve mensuplarıyla iletişimin güçlendirilmesi yönünde muhtelif çalışmalar yapılmakta olduğunu belirterek, bu bağlamda, emekli büyükelçilere, mutad olduğu üzere plaket tevdi edilmesinin de bu çalışmalar arasında olduğunu bildirdi. Bu çalışmaların halen sürdürüldüğünü belirten Sözcü Bilman, şunları kaydetti: “Bulunulan aşamada, 17 Şubat 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde ifade edildiği şekilde, bu konu Cumhurbaşkanlığımıza henüz intikal ettirilmediği gibi, emekli Büyükelçilere plaket tevdii için belirlenmiş bir düzenleme ve Cumhurbaşkanlığınca yapılmış şifahi veya yazılı resmi bir davet söz konusu olmamıştır.”

Zaman

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:49
Yalancı Hürriyet mi , Zaman mı?
Demirel dün "türban serbestisiyle" ilgili açıklamalar yaptı. Aynı açıklamayı iki zıt gazete 180 derece farkla verdi. İşte Hürriyet ve Zaman'ın aynı haberi veriş biçimleri.

İŞTE HÜRRİYET'TEKİ HABER
Istırap içindeyim
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, türban serbestisinden sonra dün ilk kez konuştu. Adalet Partisi'nin kuruluşunun 47. yıldönümü dolayısıyla DYP Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz tarafından Güniz Sokak'taki evinde ziyaret edilen Demirel, konuyla ilgili şunları söyledi:

HUZURSUZUZ Toplum huzursuzluğa itilmiştir. Yapılan düzenlemeler sonucu bir ülkede, toplumun bir bölümü huzurluyken diğer bölümünün huzursuz olmasının iyi bir şey değildir. Türkiye'de böylesine bölünen kesimlerin yeniden birbirin anlar, birbirini kabul eder ve birbirine karşı bir zıtlaşmanın içine girmeden yola devam etmesi zaman alacaktır.

HUKUK TEMİZLER
Türkiye açık bir rejime sahiptir. TBMM usul ve nizama uygun olarak anayasayı değiştirdi. Demokratik Cumhuriyet'in laiklik ayağı tartışma içine girmiştir. Anayasa'da değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olarak nitelenmiş bulunan bu ayağın yandan dolaşarak zedelenmesi şeklinde iddialar vardır. Bu iddiaları temize çıkaracak olan yine ülkenin hukuk sistemidir. Mesele TBMM'nin çıkardığı kanunla bitmiyor, ondan ileride Anayasa Mahkemesi var. Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi söz konusudur. Beklenecektir, mahkeme karar verecektir. Daha önce verdiği kararlar var.

BÖLÜNME YARATILDI
Daha önce de söylediğim gibi hemen hemen Türkiye'de bölünmemiş müessese, bölünmemiş halk kesimi kalmamıştır. Bence ülkenin huzuru bozulmuştur. Bir ülkede baroları, üniversiteler, siyaseti bölmek ve halkı bir evin içinde dahi bölmek suretiyle elde edilecek netice, herhalde sevinilecek bir netice değildir. Başka bir şeyi tartışmaya gerek yok her şey neticesi ile ölçülür. Neticede ülkede huzursuz bir Türkiye yarattınız mı, yaratmadınız mı? Yarattık. Ülkede bölünme yarattınız mı, yaratmadınız mı? Yarattık. 'Huzursuzluk ve bölünmenin önemi yoktur' diyenin alnını karışlarım. Yarattınız, bu hoş bir şey değildir, ıstırap içerisindeyim, fevkalade üzgünüm.

TEHLİKE TEDİRGİNLİĞİ
Cumhuriyet kendisi taşıyacak güce sahiptir. Demokratik, laik Cumhuriyete yönelik bir tehdit olduğunu halkın bir kısmı seziyor ki, kurumları seziyor ki tedirgin oluyor. Bu dahi Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet taşıyabilme gücünün olduğunun işaretidir. Hiç kimse bugünkü düzeni başka bir düzene çeviremez. 'Bundan sonra ne yaparlar acaba başka şeyleri de birer birer değiştirmek suretiyle rejimi değiştirebilirler mi?' Hayır, onu yapamazlar, kimse yapamaz.

GENÇLERİ KIRDILAR
Türban konusunun ileride kamuda çalışanlar için de gündeme getirilirse, büyük sıkıntılar ve bölünmeler olabilir. Üniversitede okumak Türkiye'de zaman zaman büyük sıkıntılar geçirdi. Türkiye'de 1970'li yıllarda üniversiteler okunamaz hale geldi. Gencecik çocuklarımız birbirlerini kırdılar, geçirdiler. İnşallah o durumlara düşmez Türkiye.

İŞTE ZAMAN'DAKİ HABER
Demirel, rektörleri uyardı: Kanuna karşı çıkılmaz
Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Meclis'in başörtüsü kararına uymayacağını açıklayan rektörleri uyardı: "Kanuna karşı çıkılmaz." Demirel, böyle bir girişimin yanlış olacağını belirterek, 'haklı yollara başvurarak hak arayın' tavsiyesinde bulundu.
Demirel, başörtüsü değişikliğine ise 'ülkeyi böldüğü' gerekçesiyle karşı çıktı. Huzurun bozulduğunu savunurken bu durumun kendisini fevkalede üzdüğünü ve ızdırap duyduğunu kaydetti.
Süleyman Demirel, Adalet Partisi'nin 47'nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle DYP Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz ve arkadaşlarını Güniz Sokak'taki evinde kabul etti. Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren eski cumhurbaşkanı, bir ülke için en önemli değerin 'birlik, beraberlik' olduğunu vurguladı. İçinde bulunulan zaman diliminin bazı kaygıları ihtiva ettiğini kaydederken, karamsarlık içine girilmemesini istedi. Demirel, bir gazetecinin "Bazı rektörler, başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliklerini uygulamayacaklarını açıkladı." şeklindeki hatırlatması üzerine "Kanunlara karşı çıkılamaz. Böyle bir yola girilmesi yanlış olur." dedi. Demirel, değişikliklerin hukuki ve toplumsal yansımalarıyla ilgili bir soru üzerine de Türkiye'de her şeyin tartışılabileceğini söyledi. Yargının daha önce başörtüsü aleyhine verdiği kararlara atıf yaparken, konuyu hukuk sisteminin temize çıkaracağını kaydetti. Toplumun bölündüğünü ileri süren Demirel, halkın birbirini anlamasının zaman alacağını ifade etti. Demirel, Türkiye'nin açık ve demokratik bir toplum olduğuna işaret ederken, anayasa değişikliklerinin usulüne uygun yapıldığını dile getirdi. Milletin bu sorunu taşıyabileceğine değinen Demirel, rejimin değişmesinin mümkün olmayacağını söyled

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:53
http://img74.imageshack.us/img74/4535/davetwf4.jpg

Doğan grubu gazetelerinden Vatan'ın zorlama yorumlarla yaptığı yalan haberin foyası ortaya çıktı.

Doğan grubuna ait DHA (Doğan Haber Ajansı)Şanlıurfa'dan geçtiği bir haberde TOKİ töreninde haremlik-selamlık uygulandığını iddia ederek,bu iddiasını da tören alanından çektiği fotoğraflarla da ispat etmeye çalışmıştı. Ajansın bu haberini yine aynı grubun gazetelerinden Posta,Gözcü ve Vatan Gazeteleri ile Cumhuriyet gazetesi doğru mu yanlış mı diye herhangi bir araştırmaya gerek duymadan üstelikte fotoğraflar üzerinde yaptıkları zorlama yorumlarla okuyucularına duyurdular.Bu gazetelere göre Şanlıurfa'da TOKİ tarafından yaptırılan 132 konutun kura çekimlerinin yapıldığı salonda kadın ve erkekler ayrı tribünlerde oturmuş ve kura çekimine gelenler arasında ise başı açık bir tek bayan yoktu.

http://img74.imageshack.us/img74/8895/vatanyalanfe5.jpg

Büyük bir habercilik örneği sergilediğini zanneden Vatan Gazetesi'nin bu haberinin yalan olduğu anlaşıldı. İşte gazetenin yaptığı haberin yalan olduğunu ortaya koyan TOKİ açıklaması ve tören alanından çekilen fotoğraflar:

TOKİ AÇIKLAMASI

Toplu Konut İdaresi tarafından Şanlıurfa’da alt gelir grubu için yaptırılan 132 adet konutun bugün gerçekleştirilen kura töreninden sonra bazı internet sitelerinde bir haber ajansı kaynaklı maksatlı ve yanlış haberlere yer verildiği görülmüştür.

Asli görevi “evi olmayan vatandaşlarımızı konut sahibi yapmak” olan TOKİ’nin örnek uygulamalarından olan bir proje için gerçekleştirilen tören başka mecralara kaydırılmış; gerçek dışı, zorlama yorumlarla 132 ailenin mutluluğu gözardı edilmiştir.

Öncelikle TOKİ, törenlerde oturma düzenine karışmamaktadır. Kaldı ki, bir gazeteye ait internet sitesinde konuya ilişkin yer verilen habere ait fotoğraflar da kendi haberlerini yalanlamaktadır. Fotoğraflara dikkatli bakıldığında bayan vatandaşlarımızın içinde erkeklerin de olduğu gayet iyi görülmektedir. Ayrıca İdaremiz görevlileri tarafından çekilen ve internet sitemizde de yer alan fotoğraflarda böyle bir uygulamanın olmadığı açık ve net bir şekilde görülecektir.

İkinci olarak alt gelir grubunda üretilen konutlara ait başvurular ilgili belediyelere yapılmakta ve ekonomik , sosyal açıdan oluşturulan kriterlere göre yapılan değerlendirmelerden sonra kuraya katılacak kişiler yine belediyeler tarafından belirlenmektedir. Bu kriterler içinde kişilerin akrabalık ilişkileri bulunmamaktadır. Buna rağmen, bazı internet sitelerinde iki soyadı verilerek yapılan haberlerle ilgili incelemeler de sürdürülmektedir.

http://img73.imageshack.us/img73/484/davethl9.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:54
Cumhuriyet yine çuvalladı

Pek çok haberi mahkeme tarafından tekzip edilen Cumhuriyet Gazetesi, bir kez daha zor duruma düştü.

Cumhuriyet Gazetesi'nin uydurma ilan ettiği haber kaynağından doğrulandı. Gazete, "50 Alevi Derneği'nin başörtüsü yasağının kalkmasına destek verdiği" haberinin gerçeği yansıtmadığını iddia etmişti. Cumhuriyet Gazetesini zor duruma düşüren cevap, hayâlî olduğu öne sürülen, alevi derneklerinden geldi.

Pek çok haberi mahkeme tarafından tekzip edilen Cumhuriyet Gazetesi, bir kez daha zor duruma düştü.
Zaman Gazetesi "Alevi derneklerinden başörtüsüne destek" başlığıyla bir haber verdi. Habere göre 50 Alevi derneği, toplumun birçok kesimi gibi başörtüsü yasağının kaldırılmasını istiyordu. Alevi dernekleri bu arzularını gerçekleştirmek için büyük bir de organizasyon düzenleyecekti. Hatta bu organizasyona destek sağlamak için MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşülmüş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere diğer siyasilerden de randevu talep edilmişti.

Ancak Cumhuriyet Gazetesi, bugünkü baskısında Zaman Gazetesi'nin haberinin yalan olduğunu iddia etti. İddiasını daha da ileri taşıyan Cumhuriyet, sözü geçen derneklerin uydurmaca ve hayal ürünü olduğunu ileri sürdü.

Cumhuriyet Gazetesi'nin yalanlama haberi bizzat hayal olduğu ileri sürülen dernekler tarafından yalanladı.

Cumhuriyet'e göre ismi geçen derneklere dair en ufak bir resmi kayıt yoktu. Ancak dernek yöneticileri istenmesi halinde kendilerine çok rahat bir şekilde ulaşılabileceğinin altını çizdi.

Alevi dernekleri Cumhuriyet Gazetesini okumak için açtıklarında gördükleri yalan haberle adeta büyük bir şok yaşamışlar. "Belki bir yanlışlık vardır" düşüncesiyle haberi yapan muhabirle görüşmüş, gazetenin yöneticilerine ulaşmaya çalışmışlar.

Durumdan son derece rahatsız olan Alevi dernekleri Cumhuriyet Gazetesi'nden hi değilse bir düzeltme yazısı yayınlamasını istemişler aksi takdirde hukuki yollara müraacat etmek zorunda kalacaklarının da altını çizmişler.

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:55
RTÜK Akşam Gazetesini yalanladı

Akşam Gazetesi'nin manşetten verdiği "RTÜK'ün İçki Nöbeti" haberi RTÜK tarafından yalanlandı. İşte üst kurulun açıklaması...

İşte "İçki Nöbeti” Haberine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan gönderilen yalanlama:

"Günlük bir gazetenin 19 Şubat 2008 tarihinde (bugün) “RTÜK'ün içki nöbeti” başlığıyla okurlarına sunduğu haber gerçekleri yansıtmamaktadır. Söz konusu haberde Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yerli dizilerde yer alan alkollü sahneleri saniye saniye tespit ettiği ve bu tespit üzerine RTÜK yasa taslağına “içki içmenin olumlu anlatıldığı” sahnelerin cezalandırılacağına ilişkin hüküm eklendiği öne sürülmüştür. Söz konusu rapordan ayrıntıların verildiği haberde, hangi dizi filmde ne kadar alkol sahnesi bulunduğuna dair süreler ve diyaloglar da yer almıştır.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından hazırlanan yasa taslağı 28 Ocak 2008 tarihinde Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. Söz konusu habere konu olan ve taslağa alkolle ilgili yasaklamaların girmesine neden olduğu iddia edilen rapor ise 2006 yılında hazırlanmıştır. Söz konusu rapor, 2006 yılında, o zamanki 178 Alo RTÜK şikayet hattına ve RTÜK web adresine izleyicilerden yerli dizilerle ilgili çok fazla miktarda şikayet gelmesi ve gazetelerde de konuyla ilgili haber ve yorumlar yayımlanması üzerine bir durum tespiti yapılması amacıyla hazırlatılmıştır. Rapor Üst Kurulun gündemine alınmış ve değerlendirilmiştir. Halbuki RTÜK yasa taslağı çok daha sonra hazırlanmış ve Ocak 2008'de Bakanlar Kuruluna sunulmuştur.

Dolayısıyla anılan habere konu olan ve yeniymiş gibi sunulan rapor 2006 yılında tanzim edilmiştir ve yasa taslağıyla ilgili çalışmalarda değerlendirmeye alınmış değildir. Bu gerçek dikkatli okurlar tarafından kolayca anlaşılabilir. Çünkü raporda yer aldığı için habere konu edilen dizi filmlerden üçü (Ihlamurlar Altında, Karınca Yuvası, Yabancı Damat) sona ermiştir. Yine dikkatli okurlar devam eden dizilere ait diyalogların eski bölümlere ait olduğunu hemen fark edeceklerdir. Dolayısıyla gazete, 2006'da hazırlanan bir raporu yeni gibi sunarak okurlarını yanıltmıştır. Kaldı ki, sözü edilen rapor nedeniyle hiçbir diziye alkol sahnelerinden dolayı Üst Kurulca müeyyide uygulanmamıştır.

Öte yandan haberde iddia edildiği gibi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun dizi filmleri veya herhangi bir program türünü “fişlemesi” söz konusu olamaz. 3984 Sayılı Yasada belirlenen yayın ilkelerine uygunluk açısından yayınları denetleyen Üst Kurul, tüm televizyon kanallarını kapsayan rutin taramalar yapmaktadır. Bu taramalarda genellikle reklam yerleştirme sürelerinin aşılıp aşılmadığı, eğitim ve kültür programlarına yasada belirlenen sürelerde yer verilip verilmediği, şiddet içeren unsurlara yayınlarda ne ölçüde yer verildiği ölçülmektedir. Bazen gelen şikayetlerin konusuna bağlı olarak da taramalar yapılmaktadır. Örneğin 2005 yılında yine şikayetler üzerine bütün yerli dizilerde tütün kullanımını özendiren sahneler taranmış ve pek çok kanala müeyyide uygulanmıştır. Bu çalışmalar rutin taramalar olup, gazetenin iddia ettiği gibi Üst Kurulun programları “fişlemek” gibi bir uygulaması da yoktur.
Yeni yasa taslağıyla ilgili hususlar daha önce de basın ve yayın organlarında haber olarak yer almış ve taslaktakine benzer bir düzenlemenin halen yürürlükte olan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelikle de hüküm altına alınmış olduğu Üst Kurulca kamuoyuna duyurulmuştur.

Bir olayın haber olması için, öncelikle yeni ve olağandışı olması gerekir. Ayrıca haber olarak sunulan olayın doğru olması şarttır. Haber, 5N, 1K formülüyle özetlenen; ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim sorularının yanıtlarını eksiksiz olarak taşır. Bu bilgiler ışığında söz konusu gazete haberi değerlendirildiğinde öncelikle habere konu olan olay (rapor hazırlanması) 2006 yılında gerçekleştiğinden, haberin yeni olmadığı söylenebilir. 2006 yılında hazırlanan bir raporla, 2008 yılında Bakanlar Kuruluna sunulan bir yasa taslağı arasında neden sonuç ilişkisi kurulması da, haberi “doğruluk” unsuru açısından sakatlamaktadır. Öte yandan haber metnini 5N, 1K formülüyle irdelediğimizde habere konu olan raporun tarihinin haberde yer almadığı açıkça görülecektir. Raporun tarihi haberde belirtilmiş olsa, olayın yeni olmadığı, dolayısıyla yasa taslağıyla da bir bağlantısının bulunamayacağı ortaya çıkacağından, gazete bu unsuru gizleyerek okurlarını yanıltmayı tercih etmiştir. Üstelik gazete haberi kaynağından doğrulatmak gibi bir sağduyu da göstermemiştir.

Kamuoyunun ve ilgililerin dikkatine sunulur.

09.03.08

Hüdaverdi
06-09-2008, 19:56
Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı -VİDEO-

Bir haber ajansının geçtiği, "kız öğrencilere türban dağıtıldı" haberi bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Peki olayın aslı neydi?

Denizli'nin Çivril ilçesinde özel bir okulun pansiyonunda kalan kız öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberlerin gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşıldı. Haberde Denizli'nin Çivril ilçesi Şevkiye Özel Anadolu Öğretmen Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda öğrencilere türban dağıtıldığı iddia ediliyordu. Habere göre öğrenciler türban takmaya zorlanıyor dahası okul idaresi de buna göz yumuyordu. Üniversitelerde başörtüsü tartışmalarının yapıldığı bu günlerde haber, kaos arayan gazeteleri sevindirdi.

Ancak daha önce yüzlerce haberde olduğu gibi bu da yalan haber çıktı. Aslı astarı olmayan iddialar araştırılarak yetkililer tarafından yalanlandı. Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberin, araştırılmadan ve yanlı olarak verildiğini, vatandaşların da yanlış bilgilendirilmesine zemin oluşturulduğunu söyledi.

Her şey ADD'ye üye bir öğretmenin nöbetçi olduğu gece yaşanmıştı. Nöbetçi öğretmen, bir öğrencinin pazardan satın aldığı bir kaç eşarbı, okul idarecilerinden biri dağıtmış gibi tutanak tuttu. ADD'li öğretmen, türban dağıtılma görüntülerinin de güvenlik kamerası kayıtlarından silindiğini iddia etti.

Provokatif bir habere malzeme yapılan öğrencilerin velileri haberi yayınlayan gazeteler hakkında dava açacaklarını söylediler.



05.Mart.2008

Kaynak: http://www.samanyoluhaber.com/haber-93634.html

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:00
Show TV'nin KARA ÇARŞAF Yalanı

Görüntülerdeki kız öğrenci: Kesinlikle çarşaf giymedim. Zaten görüntülerin çekildiği gün pantolon giydiğim açıkça görülüyordu...

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde "Kara çarşaflı bir öğrencinin derslere girdiği" haberine konu olan kız öğrenci, haberin çarpıtıldığını iddia etti. "Çarşaf giyen" olarak görüntülenen Türk ve Mısır pasaportlu Nadiye İzzet, "Kesinlikle çarşaf giymedim. Zaten görüntülerin çekildiği gün pantolon giydiğim açıkça görülüyordu." dedi.
Türbanın üniversitelerde serbest kalması kararını ilk uygulayan okullar arasında yer alan Karadeniz Teknik Üniversitesi'yle (KTÜ) ilgili bir TV kanalında yayınlanan "Kara çarşaf üniversiteye girdi" başlıklı haberin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.

Haberde görüntülerine yer verilen KTÜ İşletme Bölümü 2. sınıf öğrencisi; hem Türk hem de Mısır vatandaşı Nadiye İzzet iddiaları yalanladı. Babası Mısırlı annesi Türk olan Nadiye İzzet, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenledi.

Nadiye İzzet, görüntülerin çekildiği gün başına siyah örtü taktığını; aşağıdan da pantolon giydiğini söyledi. Ailesinde çarşaf giyenin bile olmadığını dile getiren İzzet, "Görüntülerde pantolon giydiğim apaçık ortada. Sadece başımı siyah bir örtüyle kapatmıştım. Mısır'da bu taktığıma 'Amira' deniyor. Türkiye'de bunlar hazır satılıyor. Ortada tamamen yanlış anlaşılma var. Eğer böyle istismar edileceğini bilseydim siyah renkli örtüyü takmazdım." dedi.

Bugüne kadar bu tür bir olayla karşılaşmadığını ve karşılaşmak da istemediğini vurgulayan Nadiye İzzet, "Televizyonda yayınlanan görüntüleri ilk olarak arkadaşlarım izledi ve beni haberdar etti. Ben de internetten izledim. Görüntülerle ilgili 'provokasyon' ifadesi ağır olacak; ama bir istismar olduğu kesin. Bu tür püf noktalar seçilip olay farklı boyutlara çekilmek ve genelleme yapılmak isteniyor." ifadelerini kullandı.

Yayınlanan görüntülerle ilgili de açıklamada bulunan İzzet, "O gün iki ayrı öğrencinin cep telefonuyla bizi görüntülediği fark ettim. Ben de bunun üzerine geri çekildim; ama böyle bir olayın başıma geleceğini hiç düşünmedim. Görüntüler çekildiği anda sınıfta ders işleniyordu." dedi.

Nadiye İzzet, "Biliyorsunuz yasanın yürürlüğü girmesiyle KTÜ'de türban serbest bırakıldı. Bu tür haberler türbanın yeniden okulumuzda yasaklanmasına yönelik olarak yapılmış olabilir; ama şu anda ne sınıfımızda ne okulumuzda başörtülü-başörtüsüz kavgası yaşanmıyor." diye konuştu.

İzzet, yayınlanan görüntülerle ilgili gerektiği takdirde hukuksal girişimlerde de bulunacağını kaydetti.

CİHAN


09.Mart.2008 12:19:34
Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-94095.html

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:01
'Çarşaflı öğrenci', diş tedavisi için üniversiteye gelen vatandaş çıktı

http://img294.imageshack.us/img294/8954/davetlw7.jpg

Selçuk Üniversitesi'nde başörtüsü yasağının yeniden uygulanması sebebiyle yapılan protesto gösterisinde yer alan, çarşafa benzer elbise giyen bayanın Diş Hekimliği Fakültesi'ne tedavi olmak için gelen bir vatandaş olduğu ortaya çıktı.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Anayasa'nın ilgili maddelerinde yapılan değişikliğin ardından üniversitelere bir yazı göndererek, kılık kıyafet serbestliği uygulanmasını istemişti. Bu doğrultuda bazı üniversiteler başörtülü öğrencileri derslere almaya başlamış, kimi üniversiteler ise yasakçı tutumlarını sürdürmüştü. Selçuk Üniversitesi de kapılarını başörtülü öğrencilere açan yükseköğrenim kurumları arasında yer almıştı. Ancak YÖK'ün üniversitelere gönderdiği belgeyi genelge kabul eden Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin ardından SÜ'de de yasak geri geldi. Yasağın ardından önceki gün bütün öğrenciler ders başı yaparken, başörtülü öğrenciler kampüse alınmadı. Yaklaşık 70 kişilik öğrenci grubu, yasağı protesto etmek için kampüs önünde toplandı. Bazı basın yayın kuruluşları, yasağı protesto edenler arasında 'kara çarşaflı' bir öğrencinin de bulunduğunu öne sürmüştü. SÜ Rektörlüğü, bir açıklama yaparak, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti. SÜ Alaeddin Keykubat Kampüsü'nde görevli koruma güvenlik şefleri Oğuz Ateş ve Halil Çalış'ın hazırladığı tutanakta, söz konusu çarşaflı bayanın öğrenci değil, üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesi'nde muayene olmak için gelen Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu belirtiliyor. Tutanakta, eylem sırasında tramvaydan inen çarşaflı kişinin yapılan kimlik kontrolünde öğrenci olmadığı ve Diş Hekimliği Fakültesi'nde saat 14.30'da randevusunun bulunduğu kaydediliyor.

Konya-zaman gazetesi 19.03.08

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:08
[FONT=Comic Sans MS]Siz “1 yalanın”, 1 günde milyonlarca kişiye ulaştığına tanık oldunuz mu?

Veya 1 yılda 100'lerce yalanın milyonları yanılttığına.

Bir insan, bir başkasına 1 yalan söyler. Ve yalnızca 1 yalan söylemiş olursunuz.
Ama bunu basın yoluyla yaptığında yalan, milyonlara ulaşır. Milyonlarca yalan söylenmiş olur.
Türkiye'de bu işi en iyi beceren gazete “Hürriyet” ..
Hürriyet okurları, bazı haberlerin yalan olduğunu öğreniyorlar mı?

Yalan, muhataba yapılabilecek en büyük saygısızlık. Hürriyet, okuruna bunu sık sık yapıyor. Çoğu haberin yalanlığı en geç bir gün sonra anlaşılıyor. Sağ kesimin gazeteleri (Zaman, Yeni Şafak, Vakit…) Hürriyet'in yalanlarını araştırıp hemen açığa çıkarıyorlar.
utanmadan hala yalan haber yapıyorlar..
Yalanı fark etmeyen kesim Hürriyet okurları.
Bu okurların çoğunluğu “Hürriyet gerilim jeneratörü”yle gerim gerim gerilen ve
ya bugün ya da yarın İran veya Malezya olacağız diye yüreği ağzında bekleyen, oligarşik egemen azınlık.
Bunu, 1 Hürriyet yalanı 2,5 milyon etkin insana toplumun diğer kesimlerine karşı nefret pompalıyor diye de düşünebiliriz.
İnanca saygısızlık temelli, masum dini duygularla alay eden haberler ve yalanlar bunları fark edenleri Hürriyet'ten soğutmuyor değil.
Belki de o nedenle de Hürriyet'in tirajı Türkiye nüfusu 30 yılda 30 milyon artmasına rağmen hiç artmıyor.
Hürriyet, 30 yıl önce de 500 bin satıyordu şimdi de 500 bin civarı satıyor.
Türkiye nüfusu 40 milyondan 70 milyona çıktı, genç nüfus arttı. Üniversiteler çoğaldı. Toplam tiraj o yıllarda 2 milyonsa şimdi 5 milyonu geçti ama Hürriyet, 500 bin istikrarını özenle koruyor!

Amiral Gemisi mi Köpek balığı mı?
Ertuğrul Özkök, Hürriyet'i internette eleştirenleri piranaya benzetmişti. Ona en güzel cevap Umur Talu'dan gelmişti. Talu, pirana ithamına “Ustalardan gazetecilere öğütler” başlığı altında şöyle gönderme yapmıştı:
”Arkadaşlar, mesleğinizi icra ederken asla "pirana" olmayın, ayıptır; ancak yeterince büyükseniz, "köpekbalığı" olabilirsiniz, sevaptır.”
Ve Umur Talu'dan Hürriyet editörlerinin beyin röntgeni:
"Bir haberin yalan çıkması mühim değildir; bir yalanın haber olarak çıkması mühimdir. Daha ziyade buna çalışın!"
Bu mantıkla yayın yapan bir medya kuruluşu için hangi sıfat daha uygun sizce?
Amiral gemisi mi?
Köpekbalığı mı?
Milyonlara ulaşan yalanlarla, yüzlerce insanın hukukunu ayaklar altına almak ve insanların hayatını karartmak acaba hangisiyle sıfatlandırılmalı?
Keşke hukuku katleden “yalan haber cinayetleri” kriminal cinayet belgeselleri gibi seri belgesel film yapılsa...
Böylece Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, eserini daha da gurur duyarak izleyebilir.
Objektif değil ama tuhaftır ki google'da Hürriyet yalan sözcükleri bir arada aratıldığında 1.890.000 sonuç elde ediliyor. Sözcüğün kendi anlamıyla kullanıldığı sayfaları düşsek bile oldukça büyük bir rakam. Diğer gazetelerin tersine Hürriyet, yalanın öznesi olduğundan bu rakam önem kazanıyor.

Size “doktor numunesi” olarak, tahlil etmeniz için yakın dönemden 15 yalan haberi olabildiğince kısaltarak sunuyorum.
Yalan haberleri ve yayınlandığı yerleri özel isimlerle google'da aratarak “sağlamasını” yapabilirsiniz.
en bilinmiş ve en aptalca ( bir tek kendilernin inanabileceği) yalanları:

YALAN 1: Amasya Kız Meslek Lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördüklerini için bu okuldan ayrıldılar.

Doğrusu: H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. Diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış.
Dini baskı gördükleri iddia edilen. H.D., G.D., Ş.Ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının iş sebebiyle Turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. Ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış.

YALAN 2: Isparta'da bir öğretmen, öğrencilerine “Atatürk resimli tişört” giydirdi diye soruşturma açıldı.

Doğrusu: Soruşturma; öğretmenin, öğrencileri yönetmeliğe aykırı şekilde okul idaresinden izinsiz olarak şehir dışına Cumhuriyet mitingine götürdüğü için açılmış.

YALAN 3: Abdullah Gül'ün kızının düğününün yapıldığı kongre salonu için “3 bin davetliyi Allah korudu” manşeti yapıldı. Haberde, “düğünün” yapıldığı Kongre ve Gösteri Merkezi'nin taşıyıcı sistemlerinin her an çökebileceği ve Gül'ün binlerce kişinin hayatını tehlikeye attığı da öne sürüldü…

Doğrusu: Yetkililer salonun sağlam olduğunu ve uzun yıllar herhangi bir tehlike söz konusu olmadığını belirttiler. Ayrıca 27 Mayıs 2005 tarihinde aynı salonda düzenlenen geceye Doğan Holding'in 4500 çalışanı ve yakınlarının katıldığı ve “Ney Flames of Passion”ı izledikleri ortaya çıktı.

YALAN 4: AK Partili Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu 29 Ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.

Doğrusu: Hürriyet'in kriz umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı.:D

YALAN 5: Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'nde verdiği, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini de davet ettiği resepsiyona, cumhuriyet mitinglerini düzenleyen derneklerin yöneticilerini davet etmedi.

Doğrusu: İddialar Kanal D'nin canlı yayınında yalanlandı ve Başdanışman Sever, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur'a 5 Eylül günü için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ise 7 Eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi. Kanal Türk Ankara Temsilcisi Hulki Cevizoğlu'na da davetiye gönderildiği ortaya çıktı.

YALAN 6: İftar vaktinde Başbakanlık korumaları yerinde yok. Manşet: "İftar Vaktinde Allah'a Emanet"

Doğrusu: Olay, başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanladı.

YALAN 7: "Olmaz" denilen imamı müdür yaptılar, başlığıyla “Zonguldak'ta 10 yıldır imamlık yapan 34 yaşındaki Selahattin Çolak, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, aynı bakanlık tarafından Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandı.”

Doğrusu: Selahattin Çolak'ın, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yaptığı ve imamlık yapmadığı tekzip edildi ve ortaya çıktı.

YALAN 8: Manşet: “Ağustos Böceği ile Karınca”. Melih Gökçek, Ankara'yı susuz bıraktı. DSP'li Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen ise çok çalıştı Eskişehir'e baraj yaptı.

Doğrusu: Büyükerşen, baraj değil gölet yapmış. Ayrıca gölet, kano yarışları için yapılmış ve Eskişehir'e su falan verdiği yok. Su verse bile Eskişehir'in yalnızca 29 günlük su ihtiyacını karşılıyor.(Belediyenin kendi beyanı)

YALAN 9: "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.

Doğrusu: Hürriyet'te yayınlana tekzip:”Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.”

YILIN YALANI 10: "Konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi"
Uğur Dündar - Mine Özbek imzalı haberde, çoban A.G. testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi'ne gitti. Acilen ultrasona gönderildi. [B]

Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı geri çevirdi. Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. Başhekimlik devreye girdi. Hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti.

Doğrusu: Olay tamamen yalan. Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, uzun bir süre özür dilemeyi geciktirdi. Haftalar sonra haberin yalan olduğunu beyan edip köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.(Bu arada milyonlarca Hürriyet okuruna, bir kere daha türbanlı kadınlara nefret pompalandı. Milyonlarca Hürriyet okuru olayın aslını tabi ki öğrenemedi.)

YALAN 11: "Üfürükçü hocanın sözüne kandı, katliam yaptı" Haberde Akın K.'nın üfürükçü hoca ile görüşmek için Muğla'ya gittiği ve üfürükçü hocanın talimatı ile dayısını öldürdüğü iddia ediliyor.

Doğrusu: Cinayetin zanlısı olan ve intihar ettiği için yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Akın K.'nın haberlerin aksine Muğla'ya yalnızca hastaneye gittiği tanıklarca ifade edildi.

YALAN 12: "Çukurova Grubu"nun Digiturk'te vergi usulsüzlüğü yaptığının kesinleştiğini ve grubun 300 milyon YTL ceza ödeyeceği" haberi yapıldı.

Doğrusu: DIGITURK, haberdeki iddiaları yalanladı. Haberlerin Aydın Doğan'ın Türkcell, digitürk ve Futbol Federasyonu Süper Lig Yayın Hakları konularındaki hıncı ve hırsı dolayısıyla yapıldığı açığa çıktı.
YALAN 13: Fatih Çekirge sürmanşetten 'Arka kapıdan gelen ziyaretçi' başlıklı haberde başörtülü olan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünisa Gül'ün GATA'ya 'arka kapıdan' ve 'özel izinle' eşini ziyaret edebildiği iddia edildi.

Doğrusu: Dışişleri Basın Sözcüsü Namık Tan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün hastaneye 'arka kapıdan' alındığı yönündeki haberin doğru olmadığını ve Gül'e yattıkları andan taburcu edilmelerine kadar geçen tedavi süresi boyunca Hayrunnisa Hanım'ın refakat ettiğini ve hastaneye 'arka kapıdan' alınmalarının söz konusu olmadığını açıkladı.

İki numune de zararsız(!) spor asparagası…

YALAN 14: Beşiktaş kampını ziyaret eden Gheorghe Hagi, Antrenör Mircea Lucescu ile hasret giderdi. Yönetici Yıldırım Demirören, Ahmet Kavalcı ve Hüseyin Mican'la sohbet eden Hagi, Lucescu'nun dünyanın en büyük antrenörü olduğunu özellikle belirtti. Sergen için 'Kralım benim...' diyen Hagi şunları söyledi; Sergen geçen yıl attığı gollerle Galatasaray'ı şampiyon yaptı. Bu yıl da Beşiktaş'ı şampiyon yapacaktır...
Doğrusu: Gheorghe Hagi bu haberin yapıldığı tarihte Bosna Hersek-Romanya maçını izlemek için Sarejova'da bulunuyor. Tamamen masabaşı.(Kazım Kanat)

YALAN 15: G.Saraylı bir taraftar kendi kurduğu msbnews adlı sitede "Ronaldinho Fener'e geliyor" diye bir balon haber yaptı. Hürriyet bunu “Ronaldinho Fener'de” spor manşetiyle duyurdu: Habere göre, F.Bahçe, Ronaldinho'ya 56 milyon Euro önermişti. Barcelona Başkanı da transferi doğrulamıştı.

Doğrusu: Takvim gazetesi, yalanı manşet yaparak Hürriyet'le dalga geçti: “Asparagası fena yediler.”

TÜRKİYE'NİN “HÜRRİYET GAZETESİ SORUNU”

Hürriyet, yalan haberleriyle,
cuma namazında Ümraniye'de dükkânların kapandığını e-mailden öğrenip inanan, öyle sanan ve okurlara paranoya üreten Bekir Coşkun gibi bağnaz ve sabit zihinli “bazı yazarlarıyla”
[SIZE=2]“statiko ve egemen güçler iktidarı” için kendini paralayan yayın politikasıyla kim ne derse desin Türkiye'nin en büyük sorunudur. Cumhuriyet de hürriyet i kendine örnek alan sefil !! gazteder.

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:10
Radikal'in 'ılımlı İslam' haberine 3 yalanlama

http://img294.imageshack.us/img294/7313/daveton4.jpg

Radikal'in dün manşetten verdiği 'Denizli'de ılımlı İslam modeli oluşturuluyor' haberini şehrin yöneticileri yalanladı.Radikal gazetesinin, 'Bu gidişata dikkat! Türkiye Denizli olmasın' başlığıyla manşetten verdiği haberdeki olayın çarpıtıldığı ortaya çıktı.

Şehrin yöneticileri ve sivil toplum kuruluşları, haberde yer alan konuların 'çarpıtma' ve 'yalan' olduğunu söyleyerek tepki gösterdi. Haberde, başörtülü olduğu söylenen bir memurdan, lise pansiyonundaki öğrencilere, belediyenin içki ruhsatı vermemesinden okullarda 'yaradılış CD'si, izletilmesine kadar değişik konulardaki ididalara yer verilerek, Denizli'de 'ılımlı İslam modeli'nin kurulduğu ileri sürülüyor. Denizli'de faailiyet gösteren sivil toplum kuruluşları, yaptıkları açıklamayla gazetenin haberine tepki gösterdi. Denizli Valisi Hasan Canpolat da haberde 'Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi'nde çalışan türbanlı memur' olarak anlatılan kişinin özel bir şirketin temizlik görevlisi olduğunu söyledi. Canpolat, "Bu tamamen yalan bir haberdir. Birkaç yıldır pişirilip pişirilip gündeme getirilen şeyler. Birbirinden bağımsız üç dört konuyu üst üste getirip uydurma, düzmece birtakım haberlerle Denizli üzerinden senaryo yazılmasını kabul etmiyoruz." dedi. Haberde, 'Ak Parti'den Milli Eğitime' spotuyla Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Oğuz'un Milli Eğitim Müdürlüğü'ne geçmesine de yer veriliyor. Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, bu duruma tepki göstererek, şunları söylüyor: "Mahmut Oğuz, Milli Eğitim müdür yardımcılığından belediye başkanlığına gelince hiçbir problem olmuyor da belediye başkanlığından Milli Eğitim'e geçince problem oluyor. Yazıklar olsun bunların siyaset anlayışına." Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz da kendi alanlarıyla ilgili iddiaların gerçek dışı olduğunu açıkladı. Lise öğrencilerinin pazardan eşarp aldığını, satıcının da öğrenci olmaları sebebiyle 10 adet verdiğini, bunların okulda dağıtılmasının söz konusu olmadığını bildirdi.

Resul Cengiz, Denizli zaman gazetesi-25 Mart 2008, Salı

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:13
Cumhuriyet, yalan ve hakaretten mahkum olan kitabı yeni diye sundu

http://img386.imageshack.us/img386/7814/aaik9.jpg

Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som, Fethullah Gülen hakkında '8 yıl önce yazılan ve tazminata mahkum edilen' bir kitabı yeni yazılmış ve içinde yeni bilgiler varmış gibi sundu.

Som, dün köşe yazısında daha önce adı Akın Birdal suikastına da karışmış, Türk İntikam Tugayı isimli örgütün kurucuları arasında yer alan Semih Tufan Gülaltay'ın 'Fethullah müslüman mı?' başlıklı kitabını konu etti. Gülaltay, milliyetçi söylemler geliştirmesiyle biliniyor. Ancak kitabı sol görüşleriyle tanınan Türk Solu Dergisi'ni de çıkaran İleri Yayınları arasında 2000 yılında çıkmıştı. Fethullah Gülen'i Bahai olmakla itham eden kitap hakkında Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde, "kitapta yer alan iddiaların gerçek dışı olduğu ve Gülen'in kişilik haklarının ihlal edildiği" nedeniyle manevi tazminat davası açıldı. Yargılama 7 yıl sürdü. Bu süreçte Gülaltay, yalanlarına bazı kurumları da alet etmek istedi. Mahkeme iddiaların araştırılması için Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatına yazı yazarak, "Fethullah Gülen'in gizli soruşturmalarda Bahai olup olmadığı, dinlerarası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olup olmadığı yönündeki bilgileri ve Bahai dini ve bu dine mensup kişilerle ilişkileri konusunda bilgi ve belgeleri" istedi. Her üç kurum da Bahai inancıyla ya da dinlerarası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı yönünde cevap verdi. "Bilirkişi raporunda Fethullah Gülen'in Bahai olduğunu ispat için gösterilen verilerin ilmi izahtan uzak olduğu, kitabın Fethullah Gülen'in kişilik haklarına saldırı sözcükleri ve ana fikrini içerdiği, basının haber verme, bilgilendirme, kamu yararı, güncellik kriterlerini aşan kişisel haklara tecavüz ağırlıklı olduğu belirtilmiş" denilen mahkeme kararına göre, Şemsettin Gülaltay ve kitabı basan İleri Yayıncılık Reklamcılık Ltd. Şti. 5 bin YTL manevi tazminata mahkum edildi. Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som'un "Bahailik, çarpıcı bir konu... İlginç bir araştırma... Ayrıntılı bir çalışma... Sonunda, uzmanlarca uzun uzadıya tartışılacak bir kitap ortaya çıkmış: Fethullah Müslüman mı ?" diyerek gündeme getirdiği kitap hakkında mahkumiyet kararı bulunmasına ve 8 yıl önceki bir hadise olmasına rağmen bu günlerde gündeme getirilmesi manidar bulunuyor.

zaman gzt.18 Nisan 2008, Cuma

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:16
Hürriyet İnternet'e tepki yağıyor

Galatasaraylı Milli Futbolcu Hakan Şükür'ün 'Kutlu Doğum haftasına yakışan bir derbi olsun' cümlesi üzerine Hürriyet'in internet sitesi bir yayın kampanyasına başladı.



Kutlu Doğum gibi manevi değeri çok yüksek bir geceyi centilmenlik şekli sayan oyuncu hakkında ağır eleştiriler yönelten siteye okurlar, "Hürriyet internet sitesi din düşmanı mı, Kutlu Doğum bu siteyi niçin bu kadar rahatsız ediyor?" diye tepki gösteriyor.
İşte Hakan Şükür'ün centilmenlik çağırısını içeren sözleri....
Fenerbahçe ile oynayacakları derbinin Kutlu Doğum Haftası'na denk geldiğini hatırlatan Galatasaray kaptanı Hakan Şükür, sokaklara hakim olan bayram havasının tribünlere de sirayet etmesini istedi: "Taraftarlar stada kesici aletlerle değil, güllerle gelsin."

G.Saray ve Türk futbolunun rekortmen yıldızı Hakan Şükür, pazar günü Sami Yen'de F.Bahçe ile yapacakları derbi müsabakasının birçok anlamda farklı olacağını söyledi. İçinde bulunduğumuz 'Kutlu Doğum Haftası'na vurgu yapan tecrübeli kaptan, taraftarları hoşgörüye davet ederken, "Bu derbiyi kazanıp şampiyonluğa ulaşırsak bugüne kadar elde ettiklerimizin en anlamlısı olacak." dedi.
Fenerbahçe ile Galatasaray, Süper Lig'in son üç haftasına girilirken, şampiyonluk yarışını puan puana sürdürüyor. Türk futbolunun iki önemli çınarının mutlu sona ulaşmak için verdiği nefes kesen mücadelede, düğümün hafta sonunda Ali Sami Yen'de çözülme ihtimali yüksek görünüyor. Dünyanın sayılı derbileri arasında gösterilen bu maçlarda, alınan tüm önlemlere rağmen her sezon mutlaka bir tatsızlık yaşanıyor. Bıçakların, satırların, küfürlerin ürpertisi, tribünlerin masum insanlarını endişeye sevk ediyor. Daha geçen yılın 19 Mayıs'ında Ali Sami Yen'de oynanan ve su savaşları olarak tarihe geçen derbi, hafızalardaki tazeliğini koruyor.

G.Saray'ın ve Türk futbolunun efsane yıldızı Hakan Şükür, utanç tablolarının yaşanmaması için derbi öncesi önemli mesajlar verdi. İçinde bulunduğumuz 'Kutlu Doğum Haftası'na vurgu yapan rekortmen golcü, sokaklara hakim olan bayram havasının, hafta sonunda Ali Sami Yen'in tribünlerine de sirayet etmesi temennisinde bulundu. Taraftarların, stada kesici, delici aletlerle değil, güllerle gelmesini istedi.
Türkiye Diyanet Vakfı'nca tertip edilen ilim ve kültür bayramı şenlikleri şeklinde değerlendirilen kutlamaların gayesinin, milli birlik ve bütünlüğü sağlamak, hoşgörüyü toplumun her kesimine yaymak olduğunu dile getiren Hakan Şükür, derbi müsabakasında da böylesi önemli bir haftaya yakışır tutum içinde olunması gerektiğini söyledi.


'Kutlu Doğum'a layık davranalım

Derbi müsabakasının şiddetten uzak şekilde başlayıp neticelenmesini arzu ettiğini belirten tecrübeli futbolcu, "Futbolda alınan sonuçlar, kimilerine göre önemli, kimilerine göre hayati önem taşıyabilir. Fakat biz öyle güzel bir haftanın içinde bulunuyoruz ki, bunun kıymetini bilmek durumundayız. 'Kutlu Doğum Haftası' içindeyiz ve ona layık olmalıyız. Peygamberimiz'e layık olmalıyız. Çocuklarımızı, gençlerimizi de Peygamberimiz'in hoşgörüsü etrafında hayata hazırlamalı, yaşantılarımızı ona göre şekillendirmeliyiz. Hafta sonunda F.Bahçe ile önemli bir derbi müsabakası oynayacağız. Herkesin bu maçta içinde bulunulan haftanın atmosferi içinde hareket etmesini temenni ediyorum. Dostça ve centilmence mücadele etmeliyiz. Herkes dürüstçe elinden geleni yapmalı. Allah kime nasip ederse o kazansın." açıklamasında bulundu.

Bu sezon mutlu sona ulaşmaları halinde kazanılan şampiyonluğun diğer başarılardan önemli hale geleceğinin altını çizen Hakan Şükür, "Biz F.Bahçe'yi yenmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kazanamazsak ikili averajda geriye düşeriz ve büyük fırsatı tepmiş oluruz. F.Bahçe'yi yenip şampiyon olursak, bu şimdiye kadar kazandığımız tüm şampiyonluklardan daha anlamlı olur. Ligin bitimine beş hafta kala teknik direktörsüz yoluna devam eden ve şampiyon olan başka bir takım yok. Şampiyonluğu herkesten çok ben istiyorum. Belki de G.Saray'dan şampiyon takımın kaptanı olarak ayrılmanın mutluluğunu yaşayacağım." ifadelerini kullandı. Taraftardan Hakan'a büyük destek Hakan Şükür'ün sözlerini farklı yerlere çeken bazı internet sitelerinde okurlar, golcü futbolcuya büyük destek verdi. Görüşlerden bazıları:
Şiddetten uzak temiz bir müsabaka istemiş. Ne var bunda. En doğrusunu söylemiş. Tebrikler Hakan
Hakan Şükür'ün sözleri, şüphesiz insan olanlaradır. Bunun dışındakiler muhatap olup da ezilmesinler boşuna!
Ülkede kaos peşinde koşanların hiç hoşuna gitmeyecek sözler bunlar.
Sıradan bir futbolcu söylese bu lafları hiç konuşulmaz, Hakan Şükür çok büyük bir topçu olduğu için kıskanıyorlar
Meyve veren ağaç taşlanır.
Hakan Şükür'ün sözlerinde hiçbir yanlış göremiyorum. Gayet güzel ve olumlu bir açıklama.

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:17
Tesettürlüye güvenlik kontrolünde ayrım iddiası asılsız çıktı


http://img386.imageshack.us/img386/5167/davetjk7.jpg

Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı. Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.
TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:
- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.
- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.
- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.
- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır. - Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

30 Nisan 2008, Çarşamba-zaman gzt-mustafa gün'ün haberi

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:20
Hürriyet öyle bir uçtu ki...

Hürriyet'in, 'Mahmut Ustaosmanoğlu 1.7 milyon YTL'ye aldı' dediği evin, üç yıl önce 250 bin YTL'ye alındığı ortaya çıktı.

Hürriyet dün, Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin, Beykoz Çavuşbaşı Beldesi'nde, 1.7 milyon YTL'ye ikiz villa aldığını ileri sürdü. Ancak Mahmut Ustaosmanoğlu'nun oturduğu binanın villa değil mütevazı bir bina olduğu, 2006 yılında 250 bin YTL civarında bir fiyatla alındığı öğrenildi.

Hürriyet'in haberine taşıdığı mahallede araştırma yapan Yeni Şafak muhabiri, habere konu olan evle ilgili bilgilerin 6-7 kat abartıldığını gördü. Mahalle sakinlerinin verdiği bilgiye göre, Hürriyet'in sürmanşetine 'villa' diye çıkardığı ev, ikiz bir villa değil, mütevazı bir bina. 2006 yılında 250 bin YTL'ye alınan ev, Çavuşbaşı'nın villa sitelerine yakın bir bölgede bulunuyor. Çavuşbaşı'nda evin bulunduğu mahallenin sakinleri, evin satın alındığı dönemde fiyatların çok daha düşük olduğunu, 1.7 milyon YTL'lik fiyatın hayal bile edilemeyeceğini söylediler. 3 yıl önce bu bölgede yol bile bulunmadığını belirten emlakçılar, o dönemde fiyatların 250-300 YTL civarında olduğuna dikkat çektiler. Emlakçı Sedat Türkyılmaz, Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca'nın evinin bulunduğu yerdeki emlak fiyatlarının, son birkaç yıldır tırmanış gösterdiğini belirterek, “On yıl içinde, çevredeki villa siteleri arttıkça fiyatlar yükseldi. Ancak 1.7 YTL'lik fiyata ulaşması mümkün değil” diye konuştu.

Arslan Emlak'ın sahibi Raşit Arslan da Hocaefendi'nin oturduğu binaların birinin 25 yıllık, diğerinin de en az on yıllık olduğunu söyledi. Arslan, 'Bahsedilen fiyatlar, bu bölge için çok komik. O fiyata Hoca'nın evlerinden 7-8 tane alınır” dedi.



25.Nisan.2008 09:51:06

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-99325.html


--------------------


AMAÇLARI DİNDAR İNSANLARA BASKI YAPMAK

İŞTE YALANIN BELGESİ - İZLE
İstanbul Çavuşbaşı'yla ilgili haberlerin çirkin bir komplonun parçası olduğu her gün biraz daha net bir biçimde anlaşılıyor.

Bir gazetede günlerdir devam ettirilen saptırılmış haberler, yayıncılık mesleğinin kötü niyetli kişilerin ellerinde, ne denli tehlikeli bir silaha dönüşebileceğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Çavuşbaşı'nda yaşayan sıradan vatandaşların ağzından çıkan ifadeler, Vatan Gazetesi'nin Türkiye'nin manevi dinamiklerinden Mahmut Ustaosmanoğlu'nun şahsı ve çevresini hedef alarak yaptığı haberlerin hazırlanış süreciyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor.

Hayli ilerleyen yaşı ve rahatsızlığı nedeniyle doktor gözetimi altında havası temiz bir yerde yaşamak durumunda olan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun, Beykoz semtinde yerleşmiş olması bazı çevreleri harekete geçiriyor. Ustaosmanoğlu'nun 1 yıl önce kalmaya başladığı ev, yasadışı ve saygıdışı bir biçimde takip altına alınıyor. Birileri bunun adına "gazetecilik" diyor.

Semt sakininin bölgeye gelmesinden çok evvel, caddelere, sokaklara verilen isimlere manalar katılarak bu isimler kendisine atfediliyor ve ilgisiz durumlardan suçlayıcı anlamlar çıkartılmaya çalışılıyor. Haberi masada yazan alanda ise yazdığı senaryoya uygun hikayeler üretmeye çalışan sözde gazetecilerin hemen her iddiası yalan çıkıyor. Tıpkı Mahmut Efendi'nin yaşadığı evin değerinin 1.7 milyon YTL olduğu gibi.

Üretilen bir diğer hikaye ise sokakta bulunan bir duvar yazısı. Kısa bir araştırmayla onun da Mahmut Efendi ve çevresiyle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşılıyor.

Karanlık senaryolarının altını doldurmak için büyük çaba sarf eden provokatörler, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayıyorlar. Olayı gören vatandaşlar çirkin komployu satır satır Samanyolu mikrofonlarına anlatıyorlar.

Provokasyona dayalı ısrarlı yayınların asıl hedefinin, sadece Çavuşbaşı sakinleri olmadığı, buradan hareketle -daha önce pek çok örneği görüldüğü üzere- ülke genelinde inançlı kesimler üzerinde yeni bir baskı dalgası oluşturmak amacını taşıdığı anlaşılıyor.

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/1/0/2/101025.jpg


Not: Çarpıcı gerçekleri izlemek için: http://samanyoluhaber.com/haber-101025.html"] (http://"http://samanyoluhaber.com/haber-101025.html[/I] sayfasını ziyaret ediniz.

09.Mayıs.2008 19:00:57



------------------


MEDYA 79 YAŞINDAKİ MAHMUT USTAOSMANOĞLU HOCAEFENDİ VE SEVENLERİNİ TACİZ EDİYOR

Medyadan Mahmut Efendi'ye huzur yok
Uzun süre tedavi gören Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi, Çavuşbaşı'ndaki evinde istirahat ediyor. Yakınları, medyanın ısrarlı tacizlerine tepki gösteriyor.

Medya, 79 yaşındaki Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi ve sevenlerini tekrar gündemine aldı. Önce, Beykoz Çavuşbaşı'nda ikamet ettiği ev, "Hocaya trilyonluk ikiz villa" başlığıyla manşete taşındı.

Ardından, "Çarşamba'yı bırakıp Çavuşbaşı'na yerleşmeye başladılar" haberi geldi. Bölgeyi adeta çembere alan muhabirlerin bahçe duvarına tırmanıp fotoğraf çekmeye çalışması ise olayı karakola taşıdı. Tartışmanın sebebi bazı gazetecilerin ısrarcı tacizi. Trilyonluk villa olarak gösterilen yerler, dörder katlı iki apartman. Ustaosmanoğlu'nun oturduğu evin kapı numarasına kadar ayrıntılı şekilde haber yapılması da, sevenleri tarafından 'hedef gösterme' olarak nitelendiriliyor. Hayatını İsmailağa Camii'ne yakın mütevazı evinde sürdüren Mahmut Efendi'nin Çavuşbaşı'na yerleşmesi de yeni bir olay değil. Ustaosmanoğlu rahatsızlığı sebebiyle sürekli tedavi görüyor, birçok kez hastaneye kaldırıldı. Doktorların tavsiyesi üzerine geçtiğimiz yıl Çavuşbaşı'ndaki evde istirahate çekildi.

Mahmut Efendi'nin aylarca değişik hastanelerde yattığı zamanlar oldu. Her tedavi sonucunda doktorlar, "Hocayı stres ve gürültüden uzak bir ortamda dinlendirin." tavsiyesinde bulunmuş. Yakınları, doktorların bu uyarılarını dikkate alıyor. 2001'de hastaneden taburcu olduğunda, bir yakınının Üsküdar Çamlıca'daki evinde üç ay istirahat ediyor. 2005 yılında tekrar hastaneye kaldırılan Mahmut Efendi, bu defa bir dostunun Bursa Uludağ'daki evinde üç ay kalarak dinleniyor. 2007 yazında tekrar rahatsızlanan Mahmut Efendi, uzun süreli bir tedavi gördü. Taburcu olmasının ardından da Çavuşbaşı'ndaki eve götürülerek istirahate çekildi.

Mahmut Efendi'nin sevenleri, her yerde kendisini ziyaret etmek istiyor. Çavuşbaşı'nda olduğunun duyulması üzerine sevenleri onu görmek için buraya geliyor. Yakınlarının ziyaret istememesine rağmen değişik illerden gelen dostları, çevrenin de dikkatini çekiyor. Cemaatin önde gelenleri, medyada yer aldığı gibi İsmailağa cemaatinin Çarşamba'yı terk ederek Çavuşbaşı'na yerleşmek üzere olduğu haberlerinin gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Mahmut Efendi'nin kaldığı evin kapı numarasına kadar ayrıntılı haber yapılması da 'hedef gösterme' olarak nitelendiriliyor.

Gazetecilerle yaşanan tartışmanın özetine gelince; Vatan Gazetesi muhabirleri, Mahmut Ustaosmanoğlu'nun Beykoz Çavuşbaşı'ndaki evine giderek görüşme talebinde bulunuyor. Ancak Mahmut Efendi'nin yakınlarınca talep kabul edilmiyor. Bunun üzerine muhabirler Mahmut Efendi'nin yaşadığı evi görüntüleme girişiminde bulunuyor. Komşulara göre gazetecilerin ziyareti ilk değil. Bir mahalle sakini, "Gazeteciler buralarda bir iki gün boyunca dolaştı." diyor. Başka bir kişi de kavganın yaşandığı gün gazetecilerin duvara tırmanarak fotoğraf çektiğini söylüyor. Olayın devamında, uyarılara aldırış etmeyen muhabirlerle Mahmut Efendi'nin yakınları arasında arbede yaşanıyor. Tartışmanın büyümesi üzerine gelen jandarma ekibi, aralarında muhabirlerin de bulunduğu 13 kişiyi ifadelerini almak üzere karakola götürüyor. Mahmut Efendi'nin sevenleri, haberin çıktığı gazetenin sahibi dahil olmak üzere kimsenin özel mülkünün, özel hayatının izinsiz istismar edilmesinin doğru olmadığını ifade ediyorlar.

Çıkmaz sokak, caddenin de ismi

Çavuşbaşı Belediyesi'nden yapılan açıklamada da haberlere tepki gösterilerek, belediyenin Cumhuriyet değerlerine bağlı olduğu vurgulandı. Gazete haberinde bir tabeladaki 'Cumhuriyet Çıkmazı' fotoğrafına 'manidar' denilmişti. Beldenin en büyük caddesinin Cumhuriyet isimli olduğu belirtilen açıklamada, buraya bağlı bir çıkmazda da aynı adın bulunduğu aktarıldı. Fatih Caddesi'ne de bağlı Fatih Çıkmazı'nın olduğu, ayrıca beldede Atatürk Bulvarı, Demokrasi Caddesi'nin bulunduğu kaydedildi.

Hukukçular: Özel hayatın gizliliği ihlal ediliyor

Hukukçular, Mahmut Efendi'nin evinin izin verilmemesine rağmen görüntülenmek istenmesinin bir suç olduğuna dikkat çekiyor. Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı, "Tartışmaya girme yerine hukuki yollara başvurarak gazeteciler önlenmeliydi." diyerek yaşanılan tartışmanın yanlış olmasına vurgu yapıyor. Gazetecilerin huzur ve sükûneti bozma, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi suçlarını işlediğine dikkat çeken Yaralı, özel hayatın gizliliğinin ihlâl edilmek istendiğini, bunun sonucunda da o kişilere altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilebileceğini belirtiyor. Yaralı, kanunda kişilerin özel hayatına ilişkin görüntünün basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, cezanın yarı oranında artırılacağına vurgu yapıyor.

Hukukçular Derneği basın sözcüsü Av. Cüneyt Toraman da gazetecilerin yaptığının konut dokunulmazlığı ihlali olduğunu dile getiriyor. "Bu bir suçtur. Bir kimsenin evinin, işyerinin ve buna benzer özel mülkiyetine ait yerlerin fotoğraflanabilmesi için mutlaka sahibinden izin alınması gerekiyor." diyen Toraman, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."

ZAMAN


08.Mayıs.2008 07:43:05

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-100816.html

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:25
İFTİRA ATILAN İMAM KENDİNİ SAVUNDU
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/1/0/3/101030.jpg
İmama Atatürk rozetiyle iftira
Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde bir vatandaşa Atatürk rozetiyle camiye girme dediği iddia edilen Merkez Camii İmamı Sezai Yaşar, hakkındaki iddiaları yalanladı.

İmam Sezai Yaşar, hakkındaki iddiaları yalanladı. Cemaatin kendi aralarında konuştuğu bir konunun kendisine mal edildiğini söyleyen Yaşar "cemaatine rozetle camiye gelmeyin" demedim dedi. Doğan Haber Ajansı geçtiğimiz günlerde, Trabzon'un Beşikdüzü İlçesi Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar'ın, yakasında Atatürk rozeti olan bir vatandaşa "rozetle camiye gelme" dediğini iddia etmişti. Bazı televizyon ve gazetelerin iştahlı bir şekilde kullandığı haberde adı geçen imam basının karşısına çıktı.


Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar, Diyanet-Sen Trabzon Şube Başkanı Ömer Tutuş ile birlikte kameraların karşısına geçerek hakkındaki iddialara cevap verdi. Tutuş, şimdiye kadar rozetli bir çok vatandaşın camiye gelerek ibadetini yaptığını belirterek "Yaşar bu konuda kimseyle rozet polemiğine girmemiştir" dedi.

Kendisinin haberde adı geçen Ömer Atalar ile aralarında kesinlikle böyle bir olayın yaşanmadığını savunan Yaşar, "Benim duyduğuma göre yaklaşık 2 ay önce cemaat arasında böyle bir şey olmuş, konuşulmuş. Bu zaman zaman benim kulağıma da geliyordu. Yani benim dışımda olan bir hadise. Kimler arasında geçtiğini de bilmiyorum ancak kendi aralarında böyle bir mesele konuşulmuş. Benim dışımda olduğu için de, kimlerin arasında geçtiğini araştırma ihtiyacı bile duymadım. Ama belirli bir süredir bu mesele konuşuluyor, olgunlaşıyor ve bir yere doğru yuvarlanıyormuş. Maalesef sonunda bizim başımıza yuvarlandı." dedi.

Görev yaptığı camiye herkesin geldiğini ve rahat bir şekilde ibadetini yaptığını anlatan Yaşar, kendisi için bir komplo mu kurulduğu yönündeki soruya şöyle cevap verdi: "Bizim orada bir sıkıntımız yok. Hem inancımız, hem de felsefem gereği; benim herkesi kucaklayan bir yapım var. İhtimal ki, birileri bundan rahatsız oldu. Belki de o arkadaşımız da bu şekilde tahrik edilmiş olabilir. Herkes arasında bir hüsnü kabulümüz var. Böyle bir ortamda bu durumun yaşanması, şahsımın ve Diyanet camiasının bu şekilde gündeme getirilmesi beni yaraladı ve rencide etti."

Diyanet-Sen Trabzon Şube Başkanı Ömer Tutuş ise, İmam Sezai Yaşar'ın 'rozetle namaz' konusunda cami cemaati ya da halka herhangi bir telkin veya tavsiyesinin olmadığını söyledi. Yaşar'ın aynı zamanda sendikalarına da üye olduğunu belirten Tutuş, 'kurgusal' olduğunu ileri sürdüğü haberle, yargısız infaz yapıldığını ifade etti. Bazı gazete ve internet sitelerinde haberle birlikte kullanılan fotoğrafın da İmam Yaşar'a ait olmadığına dikkat çeken Tutuş, "Bu şekilde ne yapılmak istendiğini de anlayabilmiş değiliz." dedi. Tutuş, hiç kimsenin Atatürk'ün manevi şahsiyeti ile dini değerleri kullanma ya da çatıştırma gayreti içerisinde olmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Öte yandan, konuyla ilgili Trabzon Valiliği'nden dün yapılan açıklamada, yapılan ön incelemede, İmam Sezai Yaşar'ın cami içinde veya dışında adı geçen şahsa veya cami cemaatine bu yönde bir tavsiyede bulunmadığının anlaşıldığı belirtildi.

Geçtigimiz günlerde basına yansıyan haberlerde, Beşikdüzü Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar'ın, yakasında Atatürk rozetiyle camiye gelen Ömer Atalar'a, yakada rozetle namaz kılmanın dini yönden sakıncası olduğunu ve bu şekilde camiye girmemesini söylediği ileri sürülmüştü. Haberlerde ayrıca, Atalar'ın ağzından, "Yakamda Atatürk'ün rozetini gören imam, 'Bunu takıp da camiye gelmeyin. Resimle camiye gelinmez' dedi." ifadelerine yer verilmişti.

Trabzon Valiliği de yapılan ön incelemede, İmam Sezai Yaşar'ın cami içinde veya dışında adı geçen şahsa veya cami cemaatine bu yönde bir tavsiyede bulunmadığının anlaşıldığını açıkladı. Böylece bir maksatlı haber daha hem resmi kaynaklarca hem de iddiaların muhatabı tarafından yalanlanmış oldu.


09.Mayıs.2008 21:24:48

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-101030.html (bu linkten izleyebilirsiniz)

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:27
HAZM EDEMİYORLAR..

yine hürriyet...
Medya, Köylü kadınların kıyafetinden bile 'başörtüsü krizi' çıkardı

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de katıldığı Kütahya Ticaret Borsası öncülüğünde hayırsever işadamlarının desteğiyle yaptırılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış töreni yapıldı.

Töreni izlemeye gelenler arasında Kütahya bölgesinin yöresel kıyafetli 'çar' giyen köylü kadınlar da vardı. Bazı gazetelerin internet siteleri, yöresel kıyafetli kadınları bile 'çağ dışı' şeklinde ifadeler şeklinde sunarak kriz malzemesi yaptı.
Kütahyalılar bu tür kasıtlı haberlere tepki gösterdi. Habere konu olan elbisenin Kütahya bölgesinde kadınlar tarafından günlük hayatta sıklıkka kullanılan bir giysi olduğunu ve bunun çok farklı bir durum gibi sunulduğunu belirttiler.

http://medya.zaman.com.tr/2008/05/16/basortu-hurriyet.jpg
http://medya.zaman.com.tr/2008/05/16/basortu-vatan.jpg
http://medya.zaman.com.tr/2008/05/16/basortu-milliyet.jpg


Vali'den çarpıtma habere tepki: Köylümüzün kıyafeti bu, olay çarpıtılmış
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in önceki gün (Perşembe) açılışını yaptığı okul törenini izlemeye yerel kıyfetli kadınlarla ilgili bazı internet sitelerinde 'Burası Afganistan değil Kütahya' haberleri tepki çekti.
Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in açılışını yaptığı Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetlerin yöresel bir kıyafet olduğunu ve bunları her zaman giydiklerini söyledi.
Türkiye'nin farklı bölgelerinde olduğu gibi Kütahya'nın köylerinde bu tür kıyafetlerin giyildiğini bildiren Vali Şükrü Kocatepe, "Bu haberi yapan kişiler Kütahya'nın köylerine gitmemiş ve köylerini görmemişler ise Afganistan'a da benzetebilirler, başka bir yere de benzetebilirler. Niyetleri ne ise ona göre benzetirler." dedi.
Köylü kadınların böyle giyindiğinin altını çizen Vali Kocatepe, "Köylümüze, onları çıkarın da şöyle veya böyle giyinin telkininde bulunamayız. Biz devlet memuruyuz ve devlet böyle şeyler yapmaz. Herkes ne isterse onu giyer. Anadolu ve Kütahya'daki köylümüzün kıyafeti bu. İster beğenelim, ister beğenmeyelim. Herkesin giyim şekli kendine aittir. Kimse onlara o kıyafeti giyin diye zorlamıyor. Bizim köylümüz böyle giyiniyor ve buna herkesin saygı duyması gerekir." diye konuştu.
Kimsenin, kimseye şunu giydin veya bunu giydin deme hakkının olmadığını vurgulayan Kocatepe, "Törene katılan kadınlarımız öğrenci değil ki. Hepsi oradaki öğrencilerin annesi, babası. Bizim köylümüz törene yöresel kıyafeti ile gelmiş. Annesinden, babasından bu kıyafeti görmüş ve bu kıyafet köylümüzün geleneksel kıyafeti. Bu kıyafeti giymelerinde bir maksat veya kasıt yok. Başkalarının kıyafetlerini beğenip, beğenmemesi bizim köylümüzü için hiç önemli değil. Bölcek mahallesinde bir okul açılıyor ve okulun açılışına çocukların anneleri gelmiş. Kendi çocuğunun okulunun açış törenine gelmiş. Bundan doğal ne olabilir. Törene gelen kadınlarımıza bu kıyafetler ithal edilerek zorla giydirilmiş bir kıyafet değil. Her zaman giydikleri kıyafet. Olayın bu şekilde çarpıtılması çok yanlış." dedi.
TİCARET BORSASI BAŞKANI: KADINLARIMIZIN YÖRESEL KIYAFETİNİN AFGANİSTAN'A BENZETİLMESİ BÜYÜK AYIP
Kütahya Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Altınkaya, kendi borsaları tarafından yapılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun, açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetin tamamen yöresel bir kıyafet olduğunu kaydetti.
Kadınların bu kıyafetleri örf ve adet gereği giydiğini aktaran Altınkaya, "Böyle bir haber yapılmasını çok üzüldük. Çarpıtılmış bir haber. Öğrencilerimizin anneleri gelmiş açılış törenini takip ediyor. Giydikleri kıyafe ise günlük hayatta giydikleri kıyafet. Kadınlarımızın kıyafetleri yüzünden Afganistan'a benzetilmesi çok büyük bir ayıp." dedi.
Kütahya'nın merkeze bağlı köylerinin tamamında bu kıyafetlerin giyildiğinin altını çizen Başkan Altınkaya, "Kimsenin kadınlarımızın kıyafetini değiştirmeye ve eleştirmeye hakkı yok. Bu yapılan haberle insanların dini yaşantılarına zarar verilmeye çalışılıyor. İnsanların giyinişine karışamazsın. Laiklik insanların kendi inanıcını yaşamasıdır. O zaman sen insanların giyinişine niye karışıyorsun? " diye konuştu.
Kütahya merkeze bağlı Bölcek Mahallesi Muhtarı Hüseyin Girgin ise çok üzgün olduklarını ifade etti. Bölcek Mahallesi'nde kadınların üzerindeki kıyafetin Kütahya'nın bütün köylerinde giyildiği bilgisini veren Girgin, "Bizim mahallemiz köydü. Yeni mahalle oldu ve merkeze bağlı. Yöresel kıyafet bizim mahallemizde olduğu gibi diğer bütün köylerde de aynıdır ve değişmez. Bu yöresel kıyafet yüzünden Afganistan'a benzetilmemize çok üzüldük. Sabahtan beri telefon alıyorum. Her arayan bu habere tepki gösteriyor. Böyle bir şey olamaz. Nasıl böyle bir haber yaparlar hala anlayamadım." dedi.
Haberin çarpıtılması yüzünden mahallede çok büyük bir üzüntü yaşandığını dile getiren muhtar Girgin, "Kadınlarımız çocuklarının okuduğu okulun açılış törenine günlük giydikleri yöresel kıyafetleri ile katıldı. Bu da gayet normal. Bunda anormal olan bir durum yok. Haberin böyle verilmesi çok yanlış. Keşke böyle bir şey yapmasalar ve kadınlarımızın giysileri ile uğraşmasalardı." şeklinde konuştu.



----------------------



http://medya.zaman.com.tr/2008/05/21/ortu.jpg

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Kütahya'daki ilköğretim açılışını çarpıtan medyaya tepki gösterdi. Çelik, bu çevrelerin 'ideolojik bağnazlık' içinde olduğunu savundu.

Kütahya'da ilköğretim açılışı törenine bazı veliler bölgenin geleneksel kıyafeti olan 'çar'ı giyerek katılmıştı. Bazı basın organları bunu, irtica delili olarak sunmuştu. Bu haberleri eleştiren Çelik, Kütahya'da eğitimin resmini çektiklerini, üst düzey idarecilerle sorunları ortaya koyarak çözüm bulmaya çalıştıklarını aktardı. Çelik, "Biz orada önemli bir çalışma yaptık. Çeşitli temeller attık. Bu temel atma törenine katılan bazı öğrenci akrabalarının giydiği yöresel kıyafetler, ön plana çıkartıldı. Bu ideolojik bir bağnazlıktır." diye konuştu. Çelik, Ankara Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen İlköğretim Programları ve Ders Kitaplarının Değerlendirilmesi Çalıştayı'na katıldı. Programa gelişte bir gazetecinin sorusu bakanı kızdırdı. Çelik, 'İstifa edeceğinize yönelik iddialar var.' şeklindeki soruya şu karşılığı verdi: "Biz kulis dedikodularıyla ve edepsizce yalanlarla uğraşmıyoruz." Milli Eğitim Bakanı, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada ise eğitim alanında köklü reformları hayata geçirdiklerini söyledi. Yeni ders programının 3 yıl önce hayata geçirildiğini hatırlatırken; 40 yıllık müfredatın günün gereklerini taşımadığını vurguladı. Yeni müfredatın, 30 üniversiteden 90'ı aşkın akademisyen, öğretmen ve müdürlerin katılımıyla hazırlandığını anlatan Çelik, şöyle devam etti: "Meslek yüksekokulları 'bize öyle öğrenciler geliyor ki 16'dan 7'yi çıkaramıyor' diyor. Biz de onlara dedik ki, "Sizin mezun ettiğiniz bu kişileri öğretmen olarak atıyoruz." Çelik, gelecek yıl açık lise ve açık ilköğretim okullarına da ücretsiz kitap dağıtacaklarını sözlerine ekledi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:31
http://www.haberform.com/news_picture/[1334891862903145]cumhuriyet.gif

Cumhuriyet´ten bir yalan haber



24.05.2008




Fethullah Gülen´le ilgili olarak yazdığı haberler mahkeme kararlarıyla yalanlanan Cumhuriyet Gazetesi, taktik değiştirdi.

Gazete bu kez bazı bilgileri çarpıtarak haberleştirip Gülen´i kamuoyu önünde suçlu gibi göstermeye çalışıyor. Çarpıtma ve yalan bilgilerden oluşan haberin kimi gazeteciler tarafından alınıp yorumlanması üzerine Gülen´in avukatı Orhan Erdemli, bir açıklama yaptı. Gülen´in yurtdışına çıkmadan önce emekli olduğunu, sigortalı olması sebebiyle devlete fazladan prim ödediğini belirten avukat Erdemli, "Müvekkilim muhterem Gülen, redaktör olarak çalıştığı dönemde yasal düzenleme ve hizmet akdinin gereğini aksatmadan yerine getirmiştir. Bu durum denetim tutanaklarında açık bir şekilde yer almaktadır. Diğer yandan, emekli olan Sayın Fethullah Gülen´in redaktör olarak çalıştığı dönemde sigortalı olması kendisine herhangi bir haksız çıkar sağlamamış, aksine, sigortalı olması sebebiyle fazladan prim ödenmiştir." diye konuştu.
"Yıllar önceki bir olayın çarpıtılarak yeniymiş gibi haber yapılması da art niyeti açıkça ortaya koymaktadır." diyen avukat, "Emekli olduktan sonra redaktörlük işini sürdüren Gülen, sigortalı yapılmamış olsaydı bu sefer vergi kaçırıyor denilecekti. Bu da gösteriyor ki, amaç gerçeğe uygun haber yapmak değil fırsat düşürüp muhterem Gülen´i karalamaktır." ifadelerini kullandı. Sosyal güvenlik uzmanlarına göre bir kişinin emekli olduktan sonra çalışmasının önünde yasal bir engel yok. Emekli maaşı alan biri çalışmaya başladığında bunu SSK´ya bildirip maaşı üzerinden yüzde 30 oranında ´sosyal güvenlik destekleme primi´ ödemesi gerekiyor. Üstelik bu uygulama kişiye değil, devlete para kazandırıyor. Cumhuriyet´in yalanı üzerine yorum yapan bazı yazarlar da, Nil AŞ´nin hizmet alanından biri olan ´ajanda ve defter üretimine´ vurgu yaparak kuşku uyandırmaya çalışıyor. Oysa Nil AŞ bir yayınevi. Gülen´in kitaplarının büyük bir kısmı da bu yayınevi tarafından basıldı. Yapılan yorumlarda bu gerçek göz ardı ediliyor.
Söz konusu haberdeki başka bir çarpıtma ise Fethullah Gülen´in çalıştığına yönelik yazılı sözleşmenin bulunmadığı kısmı oldu. Fakat o dönemki 1475 sayılı İş Kanunu´nun 9. maddesinde, "Yazılı akit yapılmayan durumlarda işveren, işçinin isteği üzerine, kendisine genel ve özel iş şartlarını gösteren ve imzasını taşıyan bir belge vermekle yükümlüdür. Bu belgeler Damga Vergisi ve her çeşit resim ve harçtan muaftır." ifadesi geçiyor. Bir yayınevi için ´redaktörlük´ vazgeçilmez birimler arasında yer alıyor. Bu çerçevede Nil AŞ, yayınladığı bazı eserler için Gülen´den hizmet alıyor. Cumhuriyet´in haberinde yayınevinde ´redaktör´ alarak görev yapan Gülen´in bu işi yurtdışında yapması da suç gibi gösteriliyor. Redaktör olarak çalışanların sabit mesai ve yer şartının olmadığı gerçeği görmezden geliniyor.

İstanbul, Zaman
[/QUOTE]

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:38
Baykal-Vatan A.Ş fena çuvalladı

CHP lideri Baykal tarafından ortaya atılan ve Vatan gazetesi tarafından manşete taşınan haber muhatabı tarafından yalanlandı.

Baykal'ın "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde Başbakan'ın telkinden bulunduğu iddiasıyla gündeme getirdiği Fiba Holding Başkanı Hüsnü Özyeğin'den iddialara cevap geldi.

Fiba Holding A.Ş Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü M. Özyeğin, hiç kimsenin kendilerine "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde bir telkinde bulunmasının söz konusu olmadığını belirtti.

Özyeğin, bugün günlük bir gazetede yer alan "O iş adamı Hüsnü Özyeğin" başlıklı haberle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, 1987 yılında kurduğu Fiba Grubunun, 13 ülkede, 62 şirkette, 46 ulustan 12 bin çalışanı bulunan, finans ve finans dışı alanlarda faaliyet gösteren bir topluluk olduğunu hatırlattı.

Grubun özellikle Finansbank'ın satışı sonrasında aktif olarak yeni yatırım olanaklarını araştırdığını, şu anda dahi masasının üzerinde onlarca yeni proje ve yatırımcılardan gelen tekliflerin değerlendirilmeyi beklediğini ifade eden Özyeğin, şunları kaydetti:

"Sabah-ATV ihalesine girip girmeme konusunda da grubumuzda fikir jimnastiği yapılmıştır. Stratejik ve mali değerlendirmeler sonucunda bu ihaleye girilmemesine karar verilmiştir. İhale şartnamesini dahi almamış olmamız, ihaleye katılım niyetimizin oluşmadığının göstergesidir. Dolayısıyla tarafımıza hiç kimsenin 'ihaleye girme' şeklinde bir telkinde bulunması söz konusu olmamıştır. Ayrıca haberde sayın Baykal'ın bizzat benimle konuşarak gelen duyumların teyidini aldığı iddia edilmektedir. Bu da tamamen gerçek dışıdır. Zira ben sayın Baykal ile en son 6 yıl kadar önce 100 kişinin hazır bulunduğu bir dost yemeğinde el sıkıştım ve o günden bu yana kendisiyle hiç görüşmedik.

Bu arada Türkiye'de en yüksek gelir vergisi ödeyen ikinci iş adamı olarak yılda 1-2 defa sayın Başbakan ile ülke ekonomisindeki gelişmeleri istişare etmemi kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum."

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:45
İKİSİ DE DOĞAN BİRİNİN HABERİ YALAN

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/2/4/8/102481.jpg


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Ankara’da temaslarda bulunan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in ziyaretinde türban krizi çıkardılar!

Doğan Grubuna bağlı iki yayın organından Milliyet'te yayınlanan haberde "türbanıyla Aslanlı Yol yürüyüşüne katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in eşi Mehtap Güler’in, mozoleye çıkmaması konusunda uyarıldığı, Güler’in bu uyarının ardından mozoleye çıkmadığı, heyetin mozoleye çelenk bırakılması töreni sırasında Anıtkabir’in girişindeki avluda bekletildiği"

Cnntürk ise manşetten yayınladığı haberinde "Güler, Aslanlı Yol'da yürüdü, mozoleye çelenk konulması sırasında hazır bulundu. Böylelikle türban Anıtkabir'e de ilk kez çıkmış oldu. Yine de Mehtap Güler, protokol uygulamaları açısından dün bir ilke imza attı. Türban ilk kez Anıtkabir protokolüne girdi" dedi.

belirtilirken.... İKİSİNİN DERDİ AYNI: ANITKABİR'E TÜRBAN ÇIKTI MI, ÇIKMADI MI, NASIL ÇIKTI !!! Aynı gruba bağlı iki yayın organında yer alan haberdeki tek fark ise BİRİNİN YALAN YAZMIŞ OLMASI idi...

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/yalan_mill2205_1.jpg

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/yalan_cnn2205_1.jpg[/QUOTE]

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:46
NTV'nin haberi YALAN MI?

Arap kadın kocası yüzüne baktı diye boşanma davası açtı" şeklinde bir haberi NTV dün geçti. Ama haber bir türlü mantıklı gelmiyordu. Sonunda araştırıldı ve...

Türkiye'nin saygın haber portalarından ntvmsnbc, dün saygınlığına yakışmayan asparagas bir haberle çıktı okuyucularının karşısına. Site, İslam düşmanlığıyla bilinen İngiliz gazetesi Daily Mail'in bir yalan haberini araştırmadan okuyucularına aktardı.

Haberde Suudi Arabistan'da 30 yıl boyunca birlikte yaşadığı karısının yüzünü hiç göremeyen bir adamın gece uykudayken eşinin peçesini kaldırıp baktığını bu durumu fark eden kadının da gelenekleri ihlal etiği gerekçesiyle kocasından ayrılmak için mahkemeye başvurduğu iddia ediliyordu.

NTV'nin Daily Mail'den onların da Suudi Arabistan'daki El Riyad gazetesinden tercüme ederek yayınladığı haber, daha önce bir çok benzer yalan haberlere yer veren gazeteler tarafından da NTV kaynak gösterilerek kullanıldı.

HABERİN KAYNAĞININ HABERDEN HABERİ YOK
Haberin kaynağı olarak gösterilen Al Riyadh gazetesinin Genel yayın Yönetmeni Abdulmuhsin Ed Davud, Yeni Şafak Gazetesi'ne yaptığı açıklamada söz konusu haberin tamamen uydurma olduğunu ve kendilerinin asla böyle bir haber yayınlamadıklarını kaydetti. Türk basınının İslam düşmanlığıyla bilinen bir İngiliz gazetesine dayanarak böyle bir haber yapmasına da şaşırdığını belirten Ed Davud, “Bizim gazetemizde böyle bir haber hiçbir zaman yer bulmamıştır. Böyle bir olay yaşanmamıştır” diye konuştu.

NTV'nin haber portalında yer alan yalan haberde, ismi açıklanmayan 50 yaşındaki Suudi kadının, ülkenin güneybatısındaki Hamis Muşayt şehrinde yaşadığı ve o bölgenin adetlerine göre, yüzünü her daim kapalı tutması gerektiğini söylediği belirtiliyordu.

Haber sitesinde kadının kocasıyla yaşadığı sorunla ilgili olarak Al Riyadh gazetesine açıklama yaptığı ve açıklamasında kocası için, “Bunca yıldan sonra bu kadar bu kadar büyük bir hata yapmamalıydı” dediği öne sürüldü. Yalan haberde kadın şu sözleri söylediği iddia edildi. “Kocam defalarca özür diledi ve bir daha yüzüme bakmayacağına söz verdi ama, gene de boşanma isteğinden vazgeçmeyeceğim.”.

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:49
Hayasız bir yalan, alçakça bir iftira!

Başbakanlık Basın Merkezi'nden, bugün Vatan gazetesinde yer alan Erdoğan ile Büyükanıt görüşmesinin konu edildiği haberin 'yalan ve iftira' olduğu bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bugünkü Vatan Gazetesi'nde, daha önce Birgün Gazetesi'nde yayınlanan Fikri Sağlar imzalı bir yazıya atfen, Sayın Başbakanımızın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yaptığı bir görüşmenin içeriği hakkında hayasız bir yalan, alçakça bir iftira yer almıştır.

Söz konusu görüşmeye ilişkin daha önce yapılan Başbakanlık açıklamasında da belirtildiği gibi devlet meselelerinin değerlendirildiği görüşmenin içeriği, yine devlet adap ve geleneklerimizin icabı olarak mahrem tutulmuştur.

Üçüncü kişilerin görüşmenin içeriği hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi olması mümkün değilken yapılan bu yayınlar bir 'kara propaganda' faaliyetinin ürünüdür. Hedefi ve maksadı, milletimizin ve devletimizin menfaatlerine hizmet etme şerefinden başka hiçbir hesabı olmayan Sayın Başbakanımız ile Sayın Genelkurmay Başkanımızı yıpratmak ve karalamaktır.

Daha önce çeşitli açıklamalarımızda da belirtildiği gibi akıl süzgecinden bile göçmeyecek böylesine hayasız yalanları önce yayınlayıp sonra yalanlama gelmezse doğru ilan etmek, basın meslek ilkeleri bakımından büyük bir ahlaksızlıktır.

Sorumlu ve ahlaklı yayıncılıkta aslolan, yayınlamadan önce ilgili taraflar nezdinde bilginin doğruluğunu soruşturmaktır. Söz konusu iftiranın ne doğruluğu soruşturulmuş ne de herhangi bir kaynağa dayandırılma ihtiyacı duyulmuştur.

Bu 'kara propaganda' ürünü iftirayı ortaya atan ve yayınlayanlardan hukuk zemininde hesap sorulacağından kamuoyumuz şüphe duymamalıdır.''


http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/1/9/2/101924.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:50
Tesettüre girmedim ama...

Voleybol Milli Takımımızın yıldız oyuncusu Aysun Özbek, dün akşam ve bugün bazı medya organlarında yer alan 'tesettüre girdi' haberi hakkında ilk kez konuştu.

http://www.samanyoluhaber.com/haber-101784.html"]Star (http://"[url) Tv Ana Haber, dün akşamki bülteninde Milli voleybolcu Aysun Özbek'in tesettüre girdiğini iddia etmiş ve bunu gerilim dolu bir müzik eşliğinde 'Filenin Sultanları'nda ŞOK' başlığı ile haber yapmıştı.[/URL] -VİDEO-

Star Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Özbek, basında çıkan "Voleybolu bıraktı, tesettüre girdi" haberlerini yalanladı. Aysun Özbek “ben şu anda tesettüre girmedim, Eski Aysun nasılsa öyleyim. Ama bu kapanmayacağım anlamına gelmez. Hacca gitmeyi kesinlikle istiyorum. Allah izin verirse de gideceğim” dedi.

Halen Voleybol Bayan Milli Takımı’nın ve Vakıfbank Güneş Sigorta’nın oyuncusu olan ve en iyi orta oyuncusu olarak bilinen Aysun voleybolu bırakıp bırakmayacağı konusunda da “Voleybolu bırakma konusunda kesin karar vermedim. Bırakabilirim de, devam da edebilirim. Bunlar benim geleceğimle ilgili vereceğim şahsi kararlar” dedi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:54
Hürriyet ve Vatan baltayı taşa vurdu!

TRT dün akşam kraliçeye jest olarak “The Queen” filmini yayınladı. Hürriyet'e göre TRT kaş yapayım derken göz çıkardı. Peki gerçek neydi?

Hürriyet'in haberine göre TRT, Kraliçe 2. Elizabeth'in hoşlanmadığı filmi yayına sokarak Kraliçe'yi kızdırmıştı. Oysa gerçekler çok farklıydı. TRT'den yapılan açıklamada İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in ''Kraliçe-The Queen'' adlı filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymadığı belirtildi.

İşte sözkonusu açıklama...

'Kraliçe-The Queen' adlı film, Prenses Diana'nın ölümünün ardından İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in yaşadıklarını anlatan bir belgesel değil, yaşanılanları öyküleştirerek anlatan bir filmdir. Filmin öyküsü, İngiltere Kraliçesi'ni olumsuz yansıtacak bir anlatıma değil, Kraliçe'nin kamuoyunun yas tutulması ile ilgili talebini karşılamakla, gelenekler arasında sıkışmış bir duygu durumunun dramatize edildiği bir senaryoya dayanmaktadır.

Birçok dalda Oscar'a aday gösterilen filmde, Kraliçe Elizabeth'i canlandıran Helen Mirren, 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında ödül kazanmıştır.

Söz konusu filmin Kraliçe Elizabeth'in ülkemizi ziyareti sırasında yayımlanmış olması bir yayıncılık başarısıdır. Bu filmin gösterim haklarına sahip olan tüm yayın kuruluşları da bizim tercihimizle paralel davranırdı.

Binlerce yıllık demokratik geleneğe sahip İngiltere'nin saygıdeğer kraliçesi, bu filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymamıştır.

TRT, ayrıca İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye gezisinin tüm ayrıntılarını haberleştirmiş ve yayınlarıyla da Türk misafirperverliğini göstermiştir.''

TRT'DEN VATAN GAZETESİNE TEKZİP

Öte yandan, TRT tarafından Vatan Gazetesi'ne ''TRT ve RTÜK'te İlginç Atamalar'' başlıklı haberle ilgili tekzip gönderildi.

Tekzip metninde, ''Çalışanlarımızı zan altında bırakan, kurumumuzu yıpratmaya çalışan bu haberin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi basın meslek ilkelerine uygun olmadığı da çok açıktır'' denildi.

KRALİÇE KUR'AN-I KERİM DİNLEDİ
http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/944/"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/fotogaleri.jpg[/img]

KRALİÇE ELIZABETH ÇANKAYA'DA - İLGİNÇ KARELER
http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/941/"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/fotogaleri.jpg[/img]

Hüdaverdi
06-09-2008, 20:55
Milliyet, bu defa Ak Parti'yi bitirdi ! :D:D:D

bugünkü Milliyet "Erdoğan'a Adana'da miting alanında şok kalabalık! haberiyle çıktı ama....

Güya gazeteye göre "Başbakan Erdoğan'ın Adana programı, AKP'li Büyükşehir Belediyesi'nin günlerce yürüttüğü seferberliğe rağmen Adanalılar'dan rağbet görmemiş, Erdoğan Seyhan'da yaklaşık 1500 kişiye hitap edebilmişti. Hatta katılanlara dağıtılmak üzere hazırlanan 10 bin şişe su fazla gelince, miting sonunda isteyen istediği kadar alabilmişti."

Peki bu rakam size de tuhaf geldi mi? Tıklayın, farkı görün !

http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/950/"] (http://"http://resim.samanyoluhaber.com/resim/milliyet_yalan_galeri_1.jpg[/img]

Doğan grubu gazetelerinden Milliyet bugün Başbakan Erdoğan'ın Adana programını konu alan bir habere imza attı. Aynı haber grubun diğer gazetelerinde ve internet sayfalarında da yayınlandı. Habere göre Başbakan Erdoğan Adana programında kelimenin tam anlamıyla şoka uğramıştı. Çünkü programa katılım oldukça düşüktü. Tek kare fotoğrafın delil olarak gösterildiği fotoğrafa bakanlar da bu haberin doğruluğuna inanacaklardı. Fakat Milliyet Gazetesi’nin gözden kaçırdığı birkaç detay vardı. Adana’daki yetkililerden ve töreni takip eden diğer gazetecilerin de teyidiyle gözden kaçırılan detayları sizlerle paylaşalım istedik.

Peki neydi o birkaç detay:

1-Çekilen fotoğraf iyi incelendiğinde fotoğrafın program başlamadan önce çekildiği hemen anlaşılıyor. Yani Başbakan Erdoğan henüz tören alanında yok.Çünkü vatandaşların sakin bekleyişi ve kimsenin elinde bayrak olmayışından ilk bakışta anlaşılıyor.

2-Yine fotoğraf karesine dikkatlice bakıldığında etraftan gelen insanların ayaklarının yönünün tören alanına doğru olduğu hemen görülmekte.Yani alana katılım tüm hızıyla devam ediyor.

3-Bu tören gazetenin iddia ettiği gibi öyle bir miting filan değil sıradan bir açılış töreni.Ve tören hafta içi yapılıyor. İnsanların çoğu işinde gücünde.

4-Farklı kaynaklar tarafından çekilen fotoğraflara ve görüntülere bakıldığında ise Başbakan Erdoğan’ın tören kendisini karşılamaya gelen insan selinden dolayı ne kadar güçlük içinde tören alanına doğru ilerlediği ve alandaki vatandaşların çokluğu ve coşkusu hemen göze çarpmakta.
Daha da uzatılabilecek şu birkaç ayrıntı bile Milliyet Gazetesi’nin bu haberi hangi amaçla yaptığını gözler önüne sermekte. Amacını ise siz okurlarımızın takdirine bırakıyoruz.


Milliyet Gazetesi'ne tören anında Anadolu Ajansı'nın çektiği görüntüleri de hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyoruz...

Hüdaverdi
06-09-2008, 21:00
Vatan'ın Adnan Hoca haberi de yalan çıktı



http://yenisafak.com.tr/resim/site/gvat24a2168c24a1edabby.jpg

İSTİHBARAT SERVİSİ / İSTANBUL24.05.08 yeni safak

Adnan Oktar'ın 3 yıl pahis cezasına çarptırılmasıyla ilgili 'Aileler, Adnan Hoca'ya cezayı az buldu' başlıklı haber yapan Vatan gazetesine sözkonusu aileleriden yalanlama geldi. Medya kuruluşlarını ziyaret ederek haberin doğru olmadığını anlatan aileler yalanlara kendilerinin alet edildiklerini söylediler. Ayfer Gülnenli, Mürüvvet Aktaş, Zekiye Canan, Aynur Tınar, Huma Babuna ve Eda Babuna, Vatan'ın haberleri maksatlı olarak çarpıttığını söylediler. Vatan Gazetesi'nde 15 Mayıs'ta çıkan haberde 'Adnan Oktar ve 19 kişilik ekibinin 'çıkar amaçlı örgüt kurmak ve yönetmek'ten suçlu bulunup 3 yıl hapis cezasına çarptırılmasına en çok çocukları Adnan Hoca'nın müridi olan aileler sevindi. Ancak cezayı az bulan ailelerin avukatı Rezzan Aydınoğlu cezanın artırılması için temyize gidiyor' şeklinde yazılmıştı. Aileler 'iftira kampanyası' olarak değerlendirdikleri haber için gerekirse yasal yollara baş vuracaklarını söylediler.

Hüdaverdi
06-09-2008, 21:01
Yalan habere fotoğraflı cevap!


İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, deneme seferine başlayan metrobüsün viraj ve rampalardan dönemediği şeklindeki iddiaları yalanladı.

Akşam gazetesi dünkü haberinde gerçek metrobüsün hizmete başlamayışının nedeninin rampaları dönememesi olduğunu iddia etmişti. Bu iddia üzerine Cevizlibağ'da bulunan durakta bekletilen ve deneme seferlerine başlayan Hollanda'dan gelen metrobüsün rampaları dönüşü uygulamalı olarak basın mensuplarına gösterildi. Metrobüsü gezen İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Öztürk, "Metrobüsümüzün virajları rahat dönemediği iddiası asılsızdır. Metrobüsün dönüşü konusunda hiçbir sorun yoktur." dedi. Metrobüslerle son derece tasarruflu ve hızlı ulaşım sağlanacağini belinten Öztürk, "Dizel artı elektrik ile çalışacak olan metrobüsler, yaklaşık 300-350 yolcu taşıma kapasitesine sahip. Bu araçların, 20 yıl yedek parça haricinde bakımları garanti altındadır. Metrobüslerle Yakıt konusunda yüzde 40'lık bir tasarruf sağlanacaktır." şeklinde konuştu.

Daha sonra metrobüs, deneme seferine başladı. Denem seferine basın mensupları da alınarak rampalardan ve virajlardan dönüşler uygulamalı olarak gösterildi.

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/1/1/3/101138.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:37
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/0/7/2/100729.jpg

G.Saray'dan Vatan'a resmî yalanlama

Galatasaray, 4 Mayıs günü Vatan gazetesinde "Kutlu doğum gafına Anıtkabir tepkisi" başlığıyla yayınlanan haberin gerçeği kesinlikle yansıtmadığını açıkladı.

Kulübün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, "Ata'mıza ziyaret, Galatasaraylılar Derneği'nin 100. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Galatasaray Spor Kulübü ile birlikte çok önceden 25 Nisan 2008 tarihi için planlanmış, yapılan program değişikliğinin ardından, 3 Mayıs'a alınmıştır. 4 Mayıs'ta deplasmanda oynanacak olan Sivasspor maçının şampiyonluk yolunda büyük önem kazanması ve ligin son haftalarına girilmesi üzerine, Galatasaray Kulübü, görev başında olan yönetim kurulu üyelerimizi temsilen 2. Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Helvacı tarafından temsil edilmiştir." denildi.

Galatasaray'ın birçok şehitler verdiği belirtilen yazıda şunlara yer verildi: "Galatasaray, Mohaç'tan Çanakkale'ye sancağımız ve bayrağımız için şehitler vermiş bir camiadır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin abide müessesesidir. Galatasaray, bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir bütündür. Bunu bölmeye yeltenmek kimsenin haddi ve gücü dahilinde değildir, olamayacaktır. Söz konusu haberin, daha önce yaptığı yalan haberlerden dolayı Galatasaray Spor Kulübü kapıları kapatılan Vatan Gazetesi'nde yer alması son derece manidardır."

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:38
Tesettürlüye ayrım YALAN çıktı

Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı.

Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.

TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:

- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.

- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.

- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır.

- Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/0/0/1/100016.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:39
Hürriyet'in yalanını 2 gazete düzeltti

Hürriyet Gazetesi'nin dış medyadan yaptığı garip alıntılar bu kez CHP'li Onur Öymen'i yaktı. Öymen'i manşetten Vakit ve Yenişafak savundu.

Onur Öymen'in ABD basınında "Başörtüsü faşist gömleği" dediğini Hürriyet haberleştirmişti. Öymen, Hürriyet'i sert biçimde suçlarken Vakit ve Yenişafak Gazetelerine sığınmak zorunda kaldı.

1 - İŞTE ÖYMEN'İN VAKİT'E YAPTIĞI AÇIKLAMA
CHP'nin başörtüsü zaafından yararlanan ABD basını CHP'li Onur Öymen'e mal ederek İslâm'a saldırı niteliğinde sözleri verdi, İslâm karşıtlığı ile ünlü Hürriyet habere anında atladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, türbanı, 'Alman Nazileri'nin kahverengi gömleği ve İtalyan faşistlerinin kara gömleğiyle karşılaştırdı' haberine yer veren ABD basınına ve Hürriyet'e tepki gösterdi. Asla böyle bir söz söylemediğini savunan Öymen, “Bunların amacı ülkemizde gerilim ve karışıklık meydana getirmek. Çok ayıp ve yanlış” dedi.

ABD BASININA VE HÜRRİYET'E KINAMA
ABD basınını ve Hürriyet'i sert sözler ile eleştiren Öymen, Vakit'e yaptığı açıklamada, asla başörtüsü ile ırkçı ülkelerin siyasi simgelerini karşılaştırmadığını aksine ABD'li muhabirin tüm ısrarına rağmen, “Türban bireysel bir özgürlüktür. Türban asla Alman Nazilerin kahverengi gömleği ya da İtalyan faşistlerin kara gömleği olamaz dedim. “Türban takan birçok insanın değişik partilere oy verdiğini hatırlattım. Ancak anlaşılan ülkemizde gerilim meydana getirmek istiyorlar. Türkiye'deki medya grupları ise maalesef bana sormadan çarpıtılan sözlerimi, 'Türban da faşist gömleği' başlığı ile yayınlayarak kaos üretiyor. Bu çok ayıptır. Dış basının oyununa gelinmiştir. Hedef gösterildim. Böyle bir haber elinizde ama neden telefon açmıyorlar. Açıkça Hürriyet başlığı ile benim türbanlı insanlara faşist dediğimi iddia etmiş. Asla bu doğru değildir. Sözlerimi de Hürriyet tırnak içinde vermemiş adeta yorumlamış” diye tepki gösterdi.

“VAKİT ARACILIĞIYLA TEKZİP YAPIYORUM”
“Hürriyet bana telefon açma gereğini bile duymuyor” diyen Öymen, “İşte Vakit olarak siz gazeteciliğin gereğini yaptınız ve beni arayarak 'Sayın Öymen bu sözler size ait mi?' diye sordunuz. Siz de pekâlâ Hürriyet gibi gazetecilik yaparak bana hücum edebilirdiniz. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı için muhataba da söz hakkı vermek gerekir. Ben Hürriyet'e ve ABD basınına tekzip gönderme ihtiyacı hissetmiyorum. Tekzibimi size konuşarak yapmış oluyorum” dedi.

GAZETECİ ISRARLA YÖN VERMEK İSTEMİŞ
“Ülkede birileri bilinçli bir şekilde kargaşa meydana getirmek istiyor” diyen Öymen, “Gazeteci bana geldi. Sorularını sordu ve cevaplarını aldı. Ancak gazeteci özellikle bana sorduğu sorular ile yön vermeye çalışıyordu. Kendi kafasına uygun alamadığı cevaplarda ise sürekli araya giriyordu. Amaç şimdi anlaşıldı” diye konuştu.

“HER YAZILANA İNANMAYIN”
Yabancı gazetecinin amacının ülkede kargaşa meydana getirmeye yönelik haberlere imza atmak olduğunu vurgulayan Öymen, “Siyasi simgelerin sadece otoriter ülkelerde olduğunu vurguladım. Türbana karşı olmadığımı da söyledim. Ancak kes - yapıştır taktiği ile haberi farklı bir hale getirmiş. Siyasi simge konusunda söylediğim tek söz, 'biz siyasi simge haline getirilmesine karşıyız' dedim. İnsanların özgürlüğünden yana olduğumu özellikle belirttim. Bu bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Birileri kaşıyarak germek istiyor. Söylediğimiz sözleri çarpıtarak farklı bir hale getirmek bunun göstergesidir. Bir insanın sokakta yürüyerek kıyafetinden partisi anlaşılamaz. Bunu ben gazeteciye söyledim. Anlaşılan her zamankinden daha fazla dikkatli olmamız gerekiyor. Bizler yabancı gazetecilere dikkat ederken, okuyucular da her yazılana inanmamalıdır. Bunu ABD basınının yapmasını anlarım ancak Hürriyet'in durumu özellikle manidardır” dedi.

2 - ÖYMEN'İN YENİŞAFAK'TAKİ YALANLAMASI
Başörtüsüne faşist gömleği demedim
CHP Genel Başkan Yırdımcısı Onur Öymen, ABD'deki McClatchy grubundaki gazetelerde çıkan demecini yalanladı. Haberde, Öymen, başörtüsünü, İtalyan faşistlerin 'kara gömleği' ve Alman nazilerin 'kahverengi gömleği' ile karşılaştırıyordu. Yeni Şafak'a konuşan Öymen, gazeteye gönderdiği bir mektupla söz konusu haberi tekzip ettiğini söyledi. Öymen, “Ben Türkiye'de türbanı inancı nedeniyle takan insanların olduğunu, insanımızın türbanı siyasi bir simge olarak kullanmadığını, ancak Başbakan'ın 'siyasi simge bile olsa' sözünü eleştirdiğimi söyledim. Ne yazık ki bu sözlerim benim türbanı faşist gömleği gibi gördüğüm şeklinde yansıtılmış, bu doğru değil” dedi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:39
Vatan'ın yalanı çabuk ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Yıldız Sarayı'nda kendisine çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı bildirildi.



Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, ''Bir süredir bazı gazetelerimizde yer alan Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nda kendisine bir çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır'' denildi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni bir çalışma ofisi kullanmak gibi bir düşüncesi ve niyeti bulunmadığı vurgulanan açıklamada, Tarabya Yerleşkesi'ndeki çalışma ofislerinin ihtiyacı karşıladığı ve kullanıldığı belirtildi.

Yıldız Sarayı'nın, ''İstanbul'u süsleyen en önemli kültürel ve sanatsal yapılardan birisi'' olduğuna işaret edilen açıklamada, sarayın bugünkü haliyle konumuna ve anlamına denk bir işleve sahip olmaksızın farklı kurumlar elinde çok parçalı bir görüntü sergilediği ifade edildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

''Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'na ilgisi sadece göz bebeğimiz gibi korumamız gereken tarihi eserlerimizin harap, virane ve işlevsiz durumda kalmaması, kültürel varlıklarımızın değerlerine uygun şekilde yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması amacına yöneliktir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nı gezmesi ve ilgi göstermesinin farklı anlamlara çekilmesi ve kendisine ofis yaptırma arzusuna indirgenmesi üzüntü vericidir.''

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:40
Köşk'ten Doğan yalanlaması

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, emekli Orgeneral Çetin Doğan ile ilgili haberleri yalanladı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine bazı basın organlarında yer alan haber ve yorumların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

Söz konusu üniversitenin, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulduğu ifade edildi. Açıklamada şöyle denildi:

''Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine, bazı basın ve yayın organlarında yayımlanan haber ve yorumlarda gerçek dışı değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir.

Anılan Üniversite, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulmuştur.

Üniversitenin teşkilatı, yönetimi ve eğitim öğretimiyle ilgili hususlar 24 Eylül 1993 tarihli ve 93/4848 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanan İşbirliği Sözleşmesi ile eki tüzükte düzenlenmiştir.

Söz konusu Tüzüğün 4. maddesine göre, başkanı da dahil olmak üzere mütevelli heyeti Üyelerinin 'yüksek seviyeli bürokrat' olmasının gerekmesine ve daha önce yüksek seviyeli bürokrat olarak görev yapmış veya bu görevlerden emekli olmuş kişilerin atanmalarına imkan sağlayan bir hükme yer verilmemesine karşılık, emekli statüsünde bulunan Çetin Doğan'ın, bu statüde iken yüksek seviyeli bürokrat olma şartı bir tarafa kamu görevlisi niteliğini dahi taşımadığı halde, Tüzüğe aykırı olarak Mütevelli Heyeti Başkanlığına atandığı, bir üyenin de adı geçenle aynı durumda bulunduğu ve iki üyenin de atandıktan sonra bu şartı kaybettikleri görülmüştür.

Bu itibarla, milletlerarası andlaşma niteliğindeki Tüzüğe aykırı durumun sona erdirilerek hukuka uygunluğun sağlanması zorunlu hale gelmiş, gerekli nitelikleri taşımayan Çetin Doğan'ın görevden alınması ile yerine Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanı olan Prof. Dr. Osman Horata'nın atanması yoluna gidilmiştir. Mütevelli Heyeti Üyelerinden üçü de tüzük gereğince Bakanlar Kurulu kararıyla görevden alınarak yerlerine gerekli şartları taşıyan yeni üyeler atanmıştır.

Sebep unsuru böyle olan ve oluşumu bu şekilde gerçekleşen görevden alma işlemine karşı, adı geçen tarafından ileri sürülen birtakım iddiaların, bu çerçevede emekli olmadan önceki görevi nedeniyle görevden alındığı yolundaki isnatların gerçeklikle ilgisi bulunmamaktadır.

Söz konusu işlem, kişisel veya siyasi amaç güdülmeden, tamamen kamu yararı gözetilerek, gerekli nitelikleri taşıyan bir kişinin Mütevelli Heyeti Başkanlığına atanarak Tüzüğe uygunluğun sağlanması amacıyla tesis edilmiştir. Bu işlemin sonucunda adı geçenin kişisel menfaatleri zedelendiği için konunun çarpıtıldığı ve henüz Genel Sekreterliğimize tebliğ edilmeyen, ancak adı geçen tarafından açıldığı ifade edilen davada yargı mercilerini etkileme amacının taşındığı kanaati oluşmuştur.''

-''RESMİ ZİYARETTE ÜNİVERSİTENİN SORUNLARI ELE ALINMIŞTIR''

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi'nin kuruluşunun üzerinden geçen 15 yıllık süre sonunda, kuruluşunda belirlenen misyonundan ve amaçlarından uzaklaştığı yönündeki şikayetler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12-15 Aralık 2007 tarihleri arasında Kazakistan'a yaptıkları resmi ziyarette üniversitenin sorunlarının da ele alındığı kaydedildi.

Bu sorunların bir kısmının üniversitenin kurulmasına ilişkin milletlerarası düzenlemelerden, bir kısmının da yönetim zafiyetinden kaynaklandığının tespit edildiğine yer verilen açıklamada, Kazakistan Cumhuriyeti yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, üniversitenin kuruluşunda belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için bu sorunların ortadan kaldırılması gerektiği yönünde görüş birliğinin oluştuğu ve milletlerarası metinlerde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışmalara başlanmasının kararlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklamada, ''Asılsız ve gerçek dışı iddialarla kamuoyunun yanıltılmaması amacıyla bu açıklamanın kamuoyunun bilgisine sunulması gereği duyulmuştur'' denildi.

AA

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:41
YÖK, bypass haberlerini yalanladı

YÖK, ÜAK'ın, tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi bulunmadığını bildirdi.

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada; Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü baskısında yer alan 'YÖK Başkanı Özcan'dan ÜAK'a bypass' başlıklı haberde YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın ÜAK'ı devre dışı bıraktığı iddiaları hatırlatıldı. Açıklamada, "Haberde Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görev alanında bulunan görevlerden, Yürütme Kurulu'na devredilenler sıralanmış ve Yürütme Kurulu'nun bu yöntemle ÜAK'ı devre dışı bıraktığı öne sürülmüştür" denildi.

YÖK Genel Kurulu'nun Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri arasında yer alan "Üniversitelerarası Kurul'ca Yükseköğretim Kurulu'na gönderilen işlemler" adlı maddenin; ÜAK'ın Yükseköğretim Kurulu'na yapılması amacıyla iletilen işlerini ifade ettiği belirtildi. Bu işlerin yapılması sürecinde ÜAK'ın devre dışı bırakılmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada, "ÜAK'ın tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi yoktur" denildi.

YÖK'ten yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Genel Kurul tarafından Yürütme Kurulu'na devredilen bugünkü işler Yürütme Kurulu'nun daha önce oluşturulduğu yıllarda da yaptığı görevlerdir. Ayrıca, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görevlerinden bir kısmının Yürütme Kurulu'na devredilmesi, ÜAK üyelerinin de katıldığı Genel Kurul toplantısında görüşülmüş ve oybirliği ile karara bağlanmıştır.

Adı geçen gazetede yayınlanan haber, Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri kamuoyuna duyurmak gibi bir sorumluluk dışında, zorlama yorumlarla habere sansasyon katmayı amaçlamaktadır."

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:41
Birand'a en yetkili ağızdan yalanlama

Kanal D ana haber bülteninde gündeme getirilen bir iddia dün en yetkili kişi tarafından yalanlandı.

Kanal D ana haber sunucusu M.Ali Birand adliye muhabirine dayanarak gazetecilerin telefonlarının dinlendiği iddiasını ortaya atmıştı.Bu iddia üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin,Birand'ı arayarak bu iddianın kesinlikle doğru olmadığını belirtti. Fakat Birand geri adım atmamak adına bültende "Ben muhabirime güveniyorum ama Savcı'ya da inanıyorum" diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.

Başsavcı Engin bunun üzerine yazılı bir açıklama yaptı.Engin,
bazı basın organlarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla, Ergenekon Soruşturması ile ilgili haberleri basına sızdıranları tespit etmek amacıyla, bu haberleri yapan basın yayın organlarının mensuplarının telefonlarının dinlenmesi için mahkemeden karar alındığının iddia edildiğini hatırlattı.

''Bu haber tamamen asılsızdır'' diyen Engin, ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının gerek adı geçen soruşturma, gerekse diğer soruşturmalarda bizzat hareket ederek karar alma ve soruşturmaya ilişkin diğer işlemleri fiilen yapmak şeklinde bir faaliyeti veya müdahalesinin bulunmadığını'' söyledi.

Başsavcı Engin, soruşturmaların görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca yürütüldüğünü vurgulayarak, soruşturmalarla ilgili tüm işlemlerin de yalnızca soruşturmayı yürütmekle görevli cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığını dile getirdi.

Aykut Cengiz Engin, ''Kaldı ki, belirtilen konuda telefon dinleme kararı alınması ve uygulanması da yasalara aykırı bulunmaktadır. Haber üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan incelemede, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları tarafından da bu şekilde bir karar alınması ve uygulanmasının kesinlikle söz konusu olmadığı tespit edilmiştir'' diye konuştu.

SAMANYOLUHABER-AA

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:45
Hürriyet yazarının yalan haber özürü

Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin,'YÖK başkanının maaşına yüzde 200 zam' haberinden dolayı özür diledi.

Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin, "Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın maaşına yüzde 200 zam yapıldı" şeklindeki haberin eksik bilgi içerdiğini kabul etti.

Küçükşahin, bugün gazetedeki 'Yeniden YÖK Başkanı'nın maaşı' başlıklı yazısında "En yüksek devlet memuru aylık gelirinin yüzde 200 oranından maaşın üç değil, iki katını anlamak gerektiğini netleştiriyor. Bu çerçevede, zam oranındaki farklı rakam konusunda gazetemden, okurlarımızdan, Bakan Çelik'ten, ilgili bürokratlardan çok özür dilerim. Yanlışlığı ve eksikliği kabul ederim. Ama yalan ve vehim sözcüklerini kökten reddederim" dedi.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:46
Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama

Kars'ta bir kız öğrencinin kaldığı yurttan ayrılma gerekçesi olarak gösterdiği 'namaz ve başörtüsü baskısı'nı yurt yetkilileri yalanladı.

Kars Cumhuriyet Lisesi'ne 2006-2007 sezonunda 1. sınıfa kayıt yaptıran Marta Uğuz (16), omurilik kemiklerinde erimeden dolayı tedavi göreceği nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldı. Ablası Çiçek'in okul idaresine giderek kardeşinin durumunu anlatmasının ardından 2007 Mart ayına kadar Erzurum'da tedavi gören Marta, Haziran ayında da Ankara'da ameliyat oldu. 2007-2008 sezonunda eğitime kaldığı yerden devam etmek isteyen Marta'ya okula döndüğünde 'aralıksız 20 gün devamsızlık' gerekçesiyle tasdiknamesi verildi.

Okul yönetiminden ameliyattan sonra eğitime devam için söz aldıklarını ancak tasdikname ile karşılaştıklarını söyleyen Uğuz ailesinden yeniden kayıt için ameliyat yapan doktordan rapor istendi. Ancak doktor yurt dışında olduğundan rapor alınamazken, Marta ise durumunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlık ise Marta'nın açık lisede okumasını Kars'a bildirdi ve Kars Milli Eğitim Müdürlüğü kız öğrenciyi açık liseye aldı. Sınavlarına kent merkezinde kalarak hazırlanmak isteyen Marta'ya kalması için de lise öğrencilerinin kaldığı Özel Zekiye Sultan Kız Öğrenci Yurdu tavsiye edildi. Dışardan ders alabilmesi için bir dershaneye gitmek isteyen Marta, FEM Dershaneleri Kars Şubesi'ne gitti. Ancak dershane yetkilileri açık lise için bir sınıfları bulunmadığını ve müfredatları olmadığı gerekçesiyle kız öğrenciyi dershaneye kabul edemeyeceklerini söyledi. Bu sırada yurtta kalan Marta aradan geçen 2 hafta sonunda yurdu terk ederek köyüne döndü.

'NAMAZ BASKISI YAPTILAR' İDDİASI

Kars'ın Digor ilçesine bağlı Şatıroğlu köyü muhtarı Yasin Uğuz'un 11 kızından 7'ncisi olan Marta, köydeki evinde açık lise sınavlarına hazırlanırken yurttan ayrılma gerekçesini de 'baskı'ya bağladı. Kaldığı yurtta herkesin namaz kıldığını ve başörtüsü taktığını ifade eden Marta Uğuz, kendisine bu baskının yapıldığını iddia etti.

"Bana başını kapatacaksın, namaz kılacaksın, Kur'an öğreneceksin dediler" diyen Uğuz, "Ben yurt içinde kapanmayı kabul ettim. Ama dershaneye istediğim gibi gidip gelirim dedim. Bunu kabul etmediler. Kurallara uyup şartımızı kabul edeceksin dediler. Ben de yurttan çıkmak zorunda kaldım. Sırtımda platin var, namaz kılmam için eğilmem gerekiyor ama yapamıyorum dedim. 'Yapacaksın' dediler. Ben de yurttan ayrıldım." diye konuştu.

İDDİALAR ASILSIZ

Özel Zekiye Hatun Kız Öğrenci Yurdu Müdiresi Sibel Çiftçi ise baskı diye bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Marta Uğuz isimli öğrencinin yurda başvuru yaptığının doğru ancak 'namaz kıl, başını ört' gibi bir yaptırımın yanlış olduğunu kaydeden Çiftçi, "Yurtta namaz kılan arkadaşlarımız var, bunları görünce belki kendi vicdanına seslenmiştir diye düşünüyorum. Belki de bu durum 'Onlar kılıyor, bana da zorlama var mı?' açısından vicdani bir yaklaşımla kendi iç sorgulamasıdır. Öğrencilerimize 'namaz kıl' diye bir zorlama söz konusu değil. 'Niye kılmıyorsun?' diye bir soru da yöneltmediğimize göre bunları nerden çıkarıyor anlamıyorum. O öğrencimiz yurdun kurallarına pek uyan birisi değildi zaten. Sağlık sorunu var diye yemeğe katılmıyor, üstelik yemeklerin kendisine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Sağlık sorunundan dolayı insan bazen bazı şeylere göz yumabilir. Diğer öğrencilerden böyle bir rahatsızlık duymadım hiç. Zaten bundan önce böyle bir olay yaşanmadı. Burada çok kısa süre kalmasına rağmen bunca şeyin olması bir vicdan soruşturmasıdır." şeklinde konuştu.

Öğrenciler ise Marta ile yurttan önce de tanıştıklarını ifade ederek, arkadaşlarının yurtta kaldığı süre içinde ders çalışmadığını söylediler. Ayrıca öğrenciler iddia edildiği gibi bir baskıyla da karşılaşmadıklarını aktardılar.

Marta Uğuz, isminin de değiştirilmesinin söylendiğini dile getirerek, "Sadece bir teklif sundular. Baskı yapmadılar. Hatta bir ara Rumeysa ismiyle seslendiler bana, sonra ben Marta isminin kullanılmasını söyledim." dedi. Yurt Müdiresi Sibel Çiftçi ise, "İsmi için de biz 'değiştirelim' diye bir baskı uygulamadık. Değiştirirsem kendi adımı değiştirdim, çünkü Sibel İslami bir isim değil." dedi.

Öte yandan konu ile ilgili olarak Kars Valiliği tarafından inceleme başlatıldı.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:47
Ne yapacağını sasıran hürriyet bu kez de kendini yalanladı..

[/SIZE]Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin ANKA'nın HABERİ Hürriyet'te bakın nasıl manşet oldu?

"Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin yapılan ilk incelemenin sona erdiği, davayı inceleyen raportörün 'davanın kabulü' yönünde görüş bildirdiği" haberini ANKA geçti. Hürriyet Gazetesi, bu haberi internet sitesinde flaş haber olarak duyurdu.Hürriyet, ilk önce "Raportörden Ak Parti kapatılsın" şeklinde internet sitesinden duyurdu. Ancak haberin içeriği ile manşet birbirini tutmuyordu. Hürriyet'in manşetinde "Partinin kapatılması"na vurgu yapılıyordu.


http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/hurriyet_ilginc_bakis_2.jpg

Aradan geçen dakikalar içinde "haber Ak Parti'ye kapama davası açılsın" şeklini aldı.

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/hurriyet_ilginc_bakis_1.jpg

Hürriyet'in internet sitesinden verdiği haber başlığı ise büyük bir sorumsuzluk örneği olarak değerlendirildi. Çünkü yasalara göre raportörün ilk raporu tamamen teknik bir incelemeden oluşuyor. Raporda sadece davanın kabulü veya reddi yönünde bir görüş açıklanabiliyor.

Haberde iddia edildiği gibi raportörün bu aşamada Ak Parti'nin kapatılması veya kapatılmaması yönünde bir görüş bildirmesi kanunen suç oluşturuyor. Raportörün böyle bir görüş bildirmesi durumunda hakkında yasal işlemlerin başlatılması gerekiyor.

Akşam saatlerinde gelen bu haber Ankara'yı gereksiz yere hareketlendirdi. Haberlerin kaynağından yalanlanması ile gerçekler ortaya çıktı. Bu durum üzerine Hürriyet'in internet sitesi 3.kez manşeti değiştirdi.

Hürriyet son kararını ise önceki haberlerini yalanlayarak gösterdi.

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/hurriyet_ilginc_bakis_4.jpg

Son manşet "Anayasa mahkemesinden yalanlama" olarak düzeltildi.

SAMANYOLUHABER.COM
26.Mart.2008 16:35:36
[/B][/FONT]

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:47
Cumhuriyet yine yalanlandı

Yalan haberleriyle ün salan Cumhuriyet Gazetesi'nin son yalanına Başbakanlık basın merkezi son verdi.

Başbakan Erdoğan'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısıyla görüştüğü öne sürün Cumhuriyet Gazetesi'nden Cüneyt Arcayürek'e yalanlama geldi. Erdoğan, Savcı Öz'le görüştü mü?

Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, ''Hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımızın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayriciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' dedi.

Beki, yaptığı yazılı açıklamada, ''bugünkü Cumhuriyet Gazetesi'nde Cüneyt Arcayürek imzasıyla yayınlanan köşe yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bazı gerçek dışı iddiaların yer aldığını'' ifade etti.

Öncelikle, 22 Mart tarihli Hürriyet Gazetesi'ne atfen ''Başbakan Erdoğan'ın, Ergenekon soruşturması sürerken, '25 Şubat tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bu konuda brifing aldığı, bunun da pek alışık bir durum olmadığı'nın iddia edildiğini'' belirten Beki, pazartesi gününe denk gelen 25 Şubat günü Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığını, ardından Erdoğan'ın, resmi ziyarette bulunan Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih onuruna Çankaya Köşkü'nde verilen akşam yemeğine katıldığını anımsattı. Beki, açıklamasında, ''Dolayısıyla Sayın Başbakanımız ne Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gitmiş ne de her hangi bir şekilde herhangi bir brifing almıştır'' dedi.

Beki, açıklamasında, ''Yazının devamında hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımız'ın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayri ciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan'ın, ''çetelerle mücadele konusundaki değerlendirmelerinin de spekülasyon konusu yapılarak farklı anlamlara çekildiğinin görüldüğünü'' kaydeden Beki, Erdoğan'ın kamuoyuna hitaben yaptığı değerlendirmelerin, başka anlamlara çekilemeyecek kadar açık olduğunu ve sadece, ''çetelerle mücadele konusunda herkesin önceki dönemlerde eksikliğinden şikayet ettiği siyasi iradenin varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu'' vurguladı. Beki, açıklamasında şunları kaydetti:

''Ayrıca bu konudaki yaklaşımımızı Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri de ilk elden bilmektedir. Gözaltıların gerçekleştiği cuma günü, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın 'Sayın Başbakanımız'ı aradıkları, not bıraktıkları ancak geri dönülmediği' şeklindeki açıklaması üzerine, kendilerine ulaşılarak bu bilginin doğru olmadığı, böyle bir aramanın kayıtlarımıza girmediği söylenmiştir. Yıldız da kendisinin yanlış bilgilendirilmiş olduğunu belirterek, açıklamasından dolayı özür beyan etmiştir. Görüşmede, Yıldız'a, savcılık soruşturması gizlilik safhasındayken gözaltılarla ilgili dile getirilen bazı soruların cevabına bizim de sahip olmadığımız, hukuki süreç içinde gerçeklerin en kısa zamanda ortaya çıkması arzusunda olduğumuz bilgisi verilmiştir.

Daha sonra gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Sayın Başbakanımıza not bırakmak üzere aramış, aynı hususlar kendisine de ifade edilmiştir.

Kamuoyumuzun bu hassas süreçte doğru bilgiye dayanmayan spekülasyonlarla yanlış yönlendirilmemesi için bu açıklamaya gerek görülmüştür.''

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:48
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/5/0/7/95074.jpg

Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...

İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

BAŞBAKAN NE DEMİŞTİ?

Biz bir defa demokratik tercihini yapmış, parlamento çatısı altına on binlerce, yüz binlerce vatandaşımın oylarını alarak gelmiş olanlara karşı antidemokratik tercihler veya antidemokratik yolları seçmeyiz' dedik. Bu, bizim Ak Parti olarak görüşümüzdür. Bu tutumumuzu bu şekilde bilmenizi isteriz. Yürütme olarak bizim tasarrufumuzun dışındaki alanları herhalde kimsenin bize sormaması gerekir.

DOKUNULMAZLIKLARIN SINIRLANDIRILMASI

Erdoğan, bir gazetecinin "DTP'li milletvekillerin yargılanabilmesi için dokunulmazlıklarının sınırlandırılması konusunda Ak Parti olarak ne düşündüklerini" sorması üzerine;

"Bu konuda çok açık bir şey söyleyeyim; Biz, milletin iradesinin neticesinde Parlamentoya gelmiş insanlar için diğer milletvekillerine tanınmış anayasal bir hakkı kalkıp, ortadan kaldırma yoluna gidemeyiz. Milletvekili olmanız, bir çok şeyleri de zaman zaman ortadan kaldırmaz. Burada bizler, duygusal hareket ederek farklı bir siyasi partiyi veya siyasi partileri köşeye sıkıştırma manevrası içerisine giremeyiz. Şu anda burada yapılan da şahsıma hitaben bu söylem, bunu içermektedir.Biz, eğer demokrasiye inanmışsak, daha ileri demokrasi diyorsak, o zaman demokratik yollardan parlamentoya gelmiş insanlara kalkıp anti-demokratik uygulamalar yapmak suretiyle onları farklı mecralara itemeyiz. Bu, bizim demokrasi anlayışımızla çelişkilidir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir."

Bu sözler Mehmet Ali Birand ve Fatih Altaylı'nın "DTP'nin kapatılmasına sessiz kalmıştınız" şeklindeki suçlamalarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:48
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/5/1/2/95127.jpgYalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...2

İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

İşte Ferai Tınç'ın ilgili yazısı


19 kasım 2007

Parti kapatmak ya da kapattırmak


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın DTP’nin kapatılması konusundaki tavrı açık. "Bizim hükümet olarak görevimiz demokratik zemini korumak" diyor.

Erdoğan’ın bu açıklamasından DTP’nin kapatılmasına karşı olduğu anlaşılıyor.

AKP, ilke olarak siyasi partilerin kapatılmasına karşı. Bu konuda deneyimliler.

Demokratik zemini korumak ne kadar hükümetin göreviyse onu geliştirip genişletmek de hükümetin sorumluluğundadır.

Ama bir parti kendisini kapattırmaya kararlıysa o zaman hükümetin de işi zorlaşıyor.

DTP’nin Van mitingindeki konuşmalar, "direniş" çağrıları, kriz tırmandırma taktiklerinden medet uman bir siyaset anlayışını açığa çıkartıyor.

Son günlerde ortaya çıkan tabloyu ilginç kılan da bu.

Hükümet, muhalefetin bir kısmı ve medya DTP’nin kapatılmasına karşı sesini yükseltiyor, DTP kendisini kapattırmak istiyor.

Bu durumda Erdoğan’ın ikinci önemli açılımı da tehlikeye giriyor.

Başbakan’ın, "silahlarınızı bırakın siyaset yapın" çağrısı da belli ki sadece kendi görüşü değil.

Bunun parti görüşü, dolayısıyla hükümet pozisyonu haline geldiği anlaşılıyor.

Merak ettiğim bir şey var. Acaba hükümet bu konuda ne kadar samimi, pardon şöyle sorayım ne kadar kararlı?

Siyaset sahnesinde Kürtlere yer açmak ilke olarak, teröre karşı en doğru seçim, ama içi dolu olursa. Arkası gelmezse, siyasetle bir yere gidilemeyeceği kanısını güçlendirir.

Pekiyi nasıl dolacak bu açılımın arkası?

Her halde ilk yapılacak iş düşünce ve ifade özgürlüğü ortamının olgunlaşması için gerekli adımların derhal atılması olmalı.

DTP milletvekilleri ağızlarını açtıklarında linç kültürü harekete geçerken "siyaset yapın" çağrısı havada kalmaz mı?

Diyarbakır’da askerler "tek dil" sloganları atarak yürürken, siyasete davet anlamsızlaşmaz mı? Bu açılım boş bir nasihat olarak kalmamalı.

Bu noktada Meclis’teki DTP milletvekillerine de iş düşüyor.

Hükümetin, bugünkü koşullarda hiç de kolay olmayan bu açılımını dikkate alıp, diyalog ortamını geliştirmek için işin bir ucundan da onların tutması gerekiyor.

HÜRRİYET
18.Mart.2008 11:21:30

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:49
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/5/1/3/95133.jpgYalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...3

İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

İşte Enis Berberoğlu'nun ilgili yazısı

Enis BERBEROĞLU- 16 Kasım 2007

Katı defans dağa çıkartır Başbakan Erdoğan, Prag yolunda DTP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda "Demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz" dedi. Erdoğan, DTP’lilerin ’Anayasal düzende siyaset yapmalarını’ istedi.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmasında bir adım daha ileri gitti. "Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz" görüşünü yineleyen Başbakan, "Siyasallaşma sürecine girmelerini özellikle teşvik etmemiz gerekiyor. Anayasal düzende siyaset yapsınlar" önerisinde bulundu.

BAYKAL’LA SİYASET YAPIP DAĞA GİDEN VAR

Erdoğan, sözlerini bir riske işaret ederek sürdürdü: "Suç işlerlerse takip edecek olan ben değilim, yargı var, savcılar var. Demokratik parlamenter sistemde Meclis’i bu kavganın içine sokmamamız gerekir. Aksi halde yozlaşmaya yol açılır. Sayın Baykal 5 yıldır dokunulmazlıkların kaldırılmasını bize karşı kullanıyor. Şimdi Sayın Bahçeli farklı şekilde gündeme getiriyor. Yanlış gidiştir bu. Farklı yollar, demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz."

Başbakan, "Dağa gönderirsiniz" sözlerine açıklık getirmesi amacıyla "Kürt siyasetçileri değil mi?" diye sorulması üzerine, "Dağa giden zaten var. Sayın Baykal’la aynı çatı altında siyaset yapıp da bugün dağda olan yok mu?" karşılığını verdi.

YA SİLAHLI EYLEM YA DEMOKRATİK YOL

Çek Cumhuriyeti yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, DTP’ye seçim yapması çağrısında bulunarak, şöyle dedi: "DTP samimi bir tercih yapmalı. Ya silahlı eylem türünü ya da silahsız eylem türünü. Yani demokratik yolu. Demokratik mücadele yolunu seçince silahlı mücadeleyi reddedeceksin. Silahla hemdem olursan samimi değilsin demek. Adın parti de olsa samimi olamazsın. Hükümet programı görüşülürken Meclis’te söyledim. Bu çatı altında terör örgütüne terör örgütü diyemiyorsan, ABD diyor, dünya diyor, onlarla bizim hukukumuz olamaz."

SİLAHI BIRAKANA KADAR MÜCADELE

Erdoğan terörle mücadele hedefini şöyle koydu: "Terör örgütü silah bırakana kadar mücadele devam edecek. Güvenlik güçlerinin duyarlılığı silah bırakılıncaya, terörist dağdan şehre ininceye kadar sürecek. İspanya, ETA’nın kökünü kazıyamadı. Siyasi hareketle örgüt ters düştü, sonunda siyasallaşma başlayınca örgüt zayıf düştü ve başka sıkıntı yaşandı."


HÜRRİYET
18.Mart.2008 11:43:49

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:49
Yalan haberle Atatürk istismarı !

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/4/1/5/94150.jpg














Yalan haberle Atatürk istismarı !

MEB tepkili: Yeni yönetmeliği, Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak etik değil !!!

Bugün bazı yayın organlarında "Eski yönetmelikteki Sosyal Tesis ve Teçhizat bölümü ile bu bölümde düzenlenen özel eğitim kurumları ve özel okullarda Atatürk köşesinin oluşturulması zorunluluğunun yeni yönetmelikte yer almadığı" iddia edilmişti.

Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada, dün yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde, eski yönetmeliğin ''sosyal tesis ve teçhizat'' başlıklı altıncı bölümüne yer verilmediği belirtilerek, ''Buradan sadece Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır'' denildi.

Yazılı açıklamada, bazı gazetelerde, Resmi Gazete'de dün yayımlanarak yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ile ''Atatürk Köşesi'nin ve eski yönetmelikte yer alan özel okul ve öğretim kurumu kurucusu olmak için aranan 'Ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunmama' şartının kaldırıldığı, kılık ve kıyafet konusunun da özel olarak düzenlendiğine'' ilişkin haberlere yer verildiği belirtildi.

Açıklamada, eski Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 1985 yılında yürürlüğe girdiğinde, özel öğretim kurumlarının bina ve araç-gereçlerine ilişkin başka bir mevzuat bulunmadığından, bu konulara, yönetmeliğin ''Sosyal Tesis ve Teçhizat'' başlığı altında yer verildiği, ''Atatürk Köşesi'' ifadesinin ise ''İdari Bölümler'' başlıklı 78. maddede yer aldığı ifade edildi.

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yalan_belge_2.jpg

http://ookgm.meb.gov.tr/Mevzuat_htm/OOKYon.htm"]YENİ (http://"[url) YÖNETMELİK İÇİN TIKLAYIN[/URL]

Özel öğretim kurumlarının gelişmesi, sayılarının ve kurum çeşitliliğinin artması sonucu, Yönetmeliğin ''Altıncı Bölümü''ndeki hükümlerin ihtiyaca cevap veremediği kaydedilen açıklamada, bu nedenle Bakanlık tarafından özel öğretim kurumlarının tesis ve binaları, bu tesis ve binalarda bulunması gereken araç-gereçlere ilişkin standartların yeniden belirlendiği ve Özel Öğretim Kurumlarına Ait Standartlar Yönergesi'nin düzenlenerek yürürlüğe konulduğu anımsatıldı. Açıklamada, şöyle denildi:

''1989 yılında hazırlanan söz konusu yönergeden sonra yeni Yönetmelikte, eski Yönetmeliğin 'Sosyal Tesis ve Teçhizat' başlıklı Altıncı Bölümüne yer verilmemiştir. Eski Yönetmeliğin Altıncı Bölümü'nde yer alan sadece Atatürk Köşesi değil, 62 kaleme, zikredilen gerekçelerle yeni Yönetmelikte yer verilmemiştir. Buradan sadece 'Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır.

Ayrıca yeni yürürlüğe giren Yönetmeliğin 63. maddesinin; 'Bu yönetmelikte yer almayan hususlarda, resmi benzeri kurumların ilgili mevzuat hükümleri uygulanır' hükmü gereği, özel öğretim kurumları da Atatürk Köşesini ilgili mevzuatta belirtilen şekilde düzenlemek zorundadırlar.''

Açıklamada, genel teftiş ve değerlendirme raporlarında, ilgili yönergeye uygun Atatürk Köşesi'nin düzenlenip, düzenlenmediğinin ve yönetim odaları ile dersliklerde çerçeveli Atatürk resmi, çerçeveli Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, çerçeveli İstiklal Marşı'nın bulunup bulunmadığının kontrol edildiği bildirildi.

-KURUCULARDA ARANAN ŞARTLAR-

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu düzenlenirken, İçişleri Bakanlığının görüşünde; ''4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gizlilik dereceli birimler ile askeri emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurulları ve tutuk evlerinde çalışacak personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı, özel öğretim kurumu sahipleri hakkında ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunup bulunmadığını tespit edecek güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılamayacağı''nın belirtildiği ifade edilen açıklamada, bu nedenle Kanun ve Yönetmelikte bu hükme yer verilmediği kaydedildi.

Açıklamada, yeni Yönetmeliğin İkinci Bölümümün 3. alt başlığının (b) bendinde aynı anlama gelecek şekilde ''Kurucu ya da kurucu temsilcisinin affa uğramış olsalar bile yüz kızartıcı bir suçtan veya kasti bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla hapis cezası ile hüküm giymemiş olduğuna dair yazılı beyan alınacağı''nın ayrıca kaydedildiği belirtildi.

Bakanlığın açıklamasında, şunlar kaydedildi:
''Özel öğretim kurumlarında görevli eğitim personeli, diğer personel, öğrenci ve kursiyerlerin kılık-kıyafetlerine ilişkin farklı yönetmeliklerin bulunması nedeniyle, bu yönetmeliklerin isimlerini tekrar etmemek amacıyla ilgili mevzuatların uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

Sonuç itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesi, Bakanlık ve İlköğretim Müfettişleri Tebliğleri ve yukarıda ortaya konan gerekçeler hesaba katılmadan yapılan söz konusu haber ve yorumlar gerçeği kesinlikle yansıtmamaktadır.''

AA
09.Mart.2008 23:12:51

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:50
Bir haber daha yalan çıktı!

Bir haber ajansının geçtiği, "belediye binası karşısındaki panoda yer alan film afişi müstehcen olduğu gerekçesiyle kaldırıldı" haberi yalanlandı.

Giresun Belediye Başkanı Yüksel, gösterime giren 'Plajda' isimli filmin tanıtım afişinin müstehcen olduğu için belediye tarafından kaldırtıldığı iddialarını yalanladı. Yüksel; "Afişlerin kaldırılmasıyla ilgili talimatımız olmadı." dedi.

Haberin yalan olduğunu ifade eden Başkan Yüksel, yalan haber yapanlar için yeni bir kanun çıkarılması ve bu kişilerin yargılanması gerektiğini belirtti. Belediye yetkilileri olarak film tanıtım afişlerinin nereye asıldığından haberdar olmadıklarına vurgu yapan Yüksel, sözkonusu haberlerin belediyenin çalışmalarını karalamak amacını taşıdığını savundu. Başkan Yüksel son olarak şunları söyledi: "Giresun Belediye Başkanı olarak belediyemizin hiçbir birimi tarafından afişin kaldırılmasıyla ilgili bir talimat olmamıştır."

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/3/8/2/93824.jpg

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:50
Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı-VİDEO

Bir haber ajansının geçtiği, "kız öğrencilere türban dağıtıldı" haberi bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Peki olayın aslı neydi?

Denizli'nin Çivril ilçesinde özel bir okulun pansiyonunda kalan kız öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberlerin gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşıldı. Haberde Denizli'nin Çivril ilçesi Şevkiye Özel Anadolu Öğretmen Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda öğrencilere türban dağıtıldığı iddia ediliyordu. Habere göre öğrenciler türban takmaya zorlanıyor dahası okul idaresi de buna göz yumuyordu. Üniversitelerde başörtüsü tartışmalarının yapıldığı bu günlerde haber, kaos arayan gazeteleri sevindirdi.



Ancak daha önce yüzlerce haberde olduğu gibi bu da yalan haber çıktı. Aslı astarı olmayan iddialar araştırılarak yetkililer tarafından yalanlandı. Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberin, araştırılmadan ve yanlı olarak verildiğini, vatandaşların da yanlış bilgilendirilmesine zemin oluşturulduğunu söyledi.

Her şey ADD'ye üye bir öğretmenin nöbetçi olduğu gece yaşanmıştı. Nöbetçi öğretmen, bir öğrencinin pazardan satın aldığı bir kaç eşarbı, okul idarecilerinden biri dağıtmış gibi tutanak tuttu. ADD'li öğretmen, türban dağıtılma görüntülerinin de güvenlik kamerası kayıtlarından silindiğini iddia etti.

Provokatif bir habere malzeme yapılan öğrencilerin velileri haberi yayınlayan gazeteler hakkında dava açacaklarını söylediler.

video için tıklayın... http://www.samanyoluhaber.com/haber-93634.html

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:51
BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ 'SİİRT'TEN ŞİKAYET MEKTUBU' HABERİNİ YALANLADI

Bu haber de yalan çıktı
Başbakanlık Basın Merkezi, bugün bir gazetede, ''Siirt'ten şikayet mektubu'' başlığıyla yayımlanan haberde yer alan iddialarla ilgili bir açıklama yaptı.

Açıklamada, haberde, Siirt'in Bostancık ve Yağmurdere'deki TOKİ uygulamalarıyla ilgili bazı iddialara yer verildiği anımsatılarak, söz konusu haberde, ''konuyla ilgili olarak Emine Erdoğan'a daha önce şikayet mektupları ulaştığı iddiasının tümüyle asılsız ve gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, Emine Erdoğan'a bu konuda hiçbir zaman hiçbir surette, ne mektupla ne de şifahi olarak herhangi bir şikayet ulaşmadığı kaydedildi.

Ayrıca, haber konusu iddiaların, ''(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül'le vefa ilişkisi) gibi yanlış ve haksız yorumlara sebebiyet verecek şekilde takdim edildiği'' ve bunun kabul edilemez bir yakıştırma olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:

''Sayın Başbakanımız, hangi kademede ve siyasi anlayışta olursa olsun milletimize hizmet eden her kişi ve kuruma karşı vefa göstermiştir, göstermeye devam edecektir.

Aynı şekilde, kim yaparsa yapsın milletimizin menfaatlerine hizmet etmeyen, imtiyaz ya da ayrımcılığa dayanan hiçbir talep, anlayış ve uygulamayı tasvip etmemiş, bulunduğu makamın gerektirdiği sorumlulukla bu tür iddiaların takipçisi olmuştur.

Bu çerçevede, söz konusu haberde yer alan iddialar, tarafları nezdinde araştırılmış ve ilk aşamada aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır:

Siirt ili geneli değerlendirildiğinde, TOKİ tarafından Doluharman Tarımköy ve Bostancık Tarımköy uygulamaları olmak üzere toplam 225 adet konuta yönelik Tarımköy uygulaması başlatılmıştır.

Yine, Siirt ili genelinde Eruh, Cintepe, Merkez Pınarca köyü ve Merkez Evren'de de uygulamaya yönelik çalışma başlatılmış, ancak yeterli talep sağlanamadığı için bu projeler iptal edilmiştir.

Siirt Bostancık Tarımköy projesi, bölgedeki baraj uygulamasından etkilenen yöre halkı için düşünülmüş, valilik nezdinde araştırma yapılmış, hatta bununla ilgili TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar bizzat bölgeye giderek araştırma yaptıktan sonra projenin hayata geçirilmesine yönelik çalışmaları başlatmıştır.

Bu çalışmaların başladığı tarih Siirt ilinin şu andaki Belediye Başkanı Sayın Mervan Gül'ün seçildiği Mart 2004 tarihinden öncesine dayanmaktadır.

Bununla birlikte projede ve bölgede yaşanan satış güçlüğü göz önüne alınarak Mervan Gül seçildikten sonra söz konusu proje, belediye ile koordineli olarak yürütülmüştür.''


-PROJE-


Projede öncelikle 150 konut üretilmesi öngörülmüş olmakla birlikte, yeterli talep oluşmaması sebebi ile bu rakamın 62 konuta indirildiğini belirtildiği açıklamada, söz konusu Tarımköy Projesi'nde hak sahiplerine ilişkin listelerin ilgili Belediye Başkanlığı tarafından TOKİ'ye iletilmekte olup, TOKİ tarafından hak sahiplerinin sözleşme imzalamasının sağlandığı kaydedildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Siirt Bostancık Tarımköy projesinde anılan konutlar, haberde iddia edildiği gibi villa niteliğinde olmayıp yaklaşık 90 metrekarelik köy evleridir.

TOKİ tarafından bugün itibariyle ülkemizin 22 bölgesinde Tarımköy yapılmakta olup, yaklaşık 40 adet bölgede de bu uygulamanın hayata geçirilmesi planlanmaktadır.

Yaşanan sorunlar sebebiyle yeni hayata geçirilen Tarımköy uygulamalarında önce talep toplanmakta, yeterli talep oluşursa ihalesi yapılarak satışı gerçekleştirilmektedir.

Siirt Yağmurtepe'de ise kentsel dönüşüm projesi hayata geçirmeye yönelik olarak arsa temini için arayışlara geçilmiş ancak uygun arsa temin edilememiştir. Bununla birlikte, ilgili belediye söz konusu projenin uygulanabilmesi için TOKİ'ye habere konu edilen araziyi devretmiştir. Ancak, bu arsa ile ilgili TOKİ'ye intikal eden şikayetler göz önüne alınmış ve proje iptal edilerek arsa iade edilmiştir.''

AA
02.Mart.2008 16:55:06

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:51
1 YILLIK YALANI YENİ GİBİ SUNDU

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/3/8/4/9/38497.jpg




(Bu resmdeki fethullah ifadesi cumhuriyet in ne kadar seviyesiz ne kadar hazımsz bir gazete olduğunu açıkca gsteriyor.. )

Cumhuriyet'in YALAN ısrarı
Cumhuriyet, 1 yıllık yalanı yeni gibi sundu.

Cumhuriyet gazetesi, YÖK'ün İstanbul Üniversitesi'nden rektör yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural hakkında inceleme yapılmasını talep ettiğini ileri sürdü. Ural ise, gazetenin haberinde yer alan iddiaların geçen yıl ortaya atıldığını ve gerçek dışı olduğunu açıkladı.

Cumhuriyet gazetesi yalan haber yazmaktan uslanmıyor. Gazetede dün yayınlanan 'İÜ'de Fethullah incelemesi' başlıklı haberin 1 yıl önce uydurulan yalan olduğu ortaya çıktı. Gazete haberinde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı gönderdiğini iddia etti. Gazete, YÖK'ün ilgili yazısında 'rektör yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural'ın editörlüğünü yaptığı Bilgi, Bilim ve İslam isimli kitabın Fethullahçı editör ve yazar kadrosu içinde yer aldığını' yazdı. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural, bu hadisenin 1 yıl önce uydurulan bir yalan olduğunu açıkladı. Ural, üniversite idaresinden hoşlanmayan birinin kendine göre bazı yalanlar uydurarak isimsiz ve sahte imzayla YÖK'e dilekçe yazdığını, YÖK'ün de üniversiteden 25 Temmuz 2006'da konunun incelenmesini istediğini hatırlattı. YÖK'e gönderilen yazıyla iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunun bildirildiğini ifade eden Ural şöyle konuştu: "Konu 1984'te yani 23 yıl önce düzenlenen bir sempozyumdaki bildirim ile ilgili. O tarihte İslami İlimler Araştırma Vakfı 'Tartışmalı İlmi Toplantılar' adı altında sempozyum düzenledi. Sempozyumda 'Bilim Felsefesi' konulu bildiri sundum. O zamanlar doçenttim. Vakıf, bildirileri kitap yapmış. YÖK'ten yazı gelene kadar kitaptan dahi haberim yoktu. Kitabın editörü değilim, ilgim de yok. Önsözde içerikteki yazılardan makale sahiplerinin sorumlu olduğu yazıyor. Beni şikayet edenler tebliğimle ilgili bir şey demiyor, karalamak için bir şeyler uyduruyor."

Prof. Dr. Ural, kendisini şikâyet edenlerin ebcet hesabı ile laiklik arasında bir bağ kurarak kitaptaki yazarlardan birinin ebcet hesabının mendel cetveline uygulanmasını söylediğini ve bunun da laikliğe aykırı olduğu görüşünü savunduklarını aktardı. Ural, "Ebcet hesabı ile laiklik arasında ne gibi bir ilişki var ben bilmiyorum. Çünkü ebcet hesabı eski Mısır'da, Mezopotamya'da, eski Yunan'da, Çin'de, Maya'da, Hint'te bütün eski kültürlerde kullanılmış. Günümüzde de edebiyatta, mimaride her yerde kullanılıyor. Hatta fal köşelerinde de kullanıyorlar." şeklinde konuştu. Ural, yalan haber üretenleri mahkemeye vereceğini kaydetti.

Cumhuriyet gazetesi, YÖK'ün rektörlükten Şafak Ural hakkında 'Fethullah Gülen'e yakın kişilerle' ilişkisinin incelenmesini istediğini duyurmuştu. Haberde Ural'ın Bilgi, Bilim ve İslam isimli kitabın editörü olduğu ileri

Zaman
22.Şubat.2007 11:33:36

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:51
Köşk, geçmişte getirilen 7 bin eseri hatırlattı: Haberler yakışıksız ve kasıtlı

http://medya.zaman.com.tr/2008/05/27/kosk.jpg


Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Milli Saraylar Daire Başkanlığından, seçim yapılmak üzere Dolmabahçe Sarayı'nda depoda bulunan 35 eserin fotoğrafının istendiği belirtilerek, ''Konunun yakışıksız ifadelerle başka yönlere çekilmesi, daha önce yaygın bir uygulama olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığında sanki ilk kez yapılan bir uygulamaymış gibi gösterilmesi ve kişiselleştirilmesi, kasıtlı ve sorumluluktan uzak bir anlayışın göstergesidir'' denildi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, iki gündür basın yayın organlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı'ndaki 35 tarihi objenin Çankaya Köşkü'ne istendiği yönündeki haberlerle ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, zengin kültür mirasına sahip pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de kültür varlığına ait objelerin temsilin gerektirdiği mekanlarda geçici sürelerle sergilendiği belirtildi.
Daha önceki cumhurbaşkanları zamanında da Kültür Bakanlığı ve Milli Saraylar Daire Başkanlığına kayıtlı resim, halı ve benzeri türden eserlerin, geçici olarak Çankaya Köşkü'nde sergilendiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinde kullanılmak üzere değişik tarihlerde, Milli Saraylardan alınan 7 bin 947 adet eser, 1 Şubat 2003 tarihinde Milli Saraylar Daire Başkanlığına teslim edilmiştir. Halen, geçmiş dönemlerde Milli Saraylar Daire Başkanlığından gelen ve Cumhurbaşkanlığı Demirbaş Eşya Envanteri'ne kayıtlı çok sayıda eser bulunmaktadır.
Bu gelenek çerçevesi içinde Milli Saraylar Daire Başkanlığından seçim yapılmak üzere -teşhirde olmayıp, depoda bulunan- 35 eserin fotoğrafları istenmiştir.
Sözü edilen eserlerin Çankaya Köşkü'nde sadece sergilenmesini amaçlayan böyle bir girişimle ilgili iki gündür basın yayın organlarında yer alan, objektiflikten uzak, yanlı, mesnetsiz ve kişilik haklarını ihlal eden haberler üzüntüyle karşılanmıştır.
Konunun yakışıksız ifadelerle başka yönlere çekilmesi, daha önce yaygın bir uygulama olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığında sanki ilk kez yapılan bir uygulamaymış gibi gösterilmesi ve kişiselleştirilmesi, kasıtlı ve sorumluluktan uzak bir anlayışın göstergesidir.''

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:52
Hürriyet ve Vatan'dan gazetecilik ayıbı

Türkiye, günlerdir CHP Genel Sekreteri Sav'ın dinî değerleri alaya alan sözlerini konuşuyor. CHP yönetimi, özür dilemekten kaçınırken konunun bir an önce kapanmasını istiyor.
Dün ise bu haberi tüm Türkiye'ye duyuran muhabir hedef alındı. Hürriyet ve Vatan gazetesi, haberi 'dinleme' gibi sundu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da benzer bir yola başvurarak 'gizli çekim' yapıldığını ileri sürdü. Cihan Haber Ajansı telifli muhabiri Murat Kaya, bu iddialara sert tepki gösterdi. Kaya, "Sav'ın programını takip etmek için gittim. Belediye Başkanı Sayın Ömer Ağakurt, elimi sıkarak 'Hoş geldin' dedi. İçeride partililer ve vatandaşlar vardı. Sav, makam odasında vatandaşlarla görüşürken her muhabir gibi haberi atlamamak için kayda girdim. Üzerimde oldukça büyük bir fotoğraf makinesi ve kamera çantası vardı. Herkesin gözü önünde çekim yaptım." dedi.
Sav, geçtiğimiz günlerde CHP'li Belediye Başkanı Ömer Ağakurt'un davetlisi olarak Elmadağ'a gitti. Sav, burada 70 yaşındaki Mustafa Ünal'ın hacca gitmek istediğini söylemesi üzerine, "Boş ver Araplara para kaptırma... Muhammed bakarsın seni bırakmaz orada... Elinden tutar geri göndermez...'' şeklinde konuştu. Cihan Elmadağ telifli muhabiri Murat Kaya, belediye başkanlık binasında yaşanan ve bazı gazetelerin çarpıtmaya çalıştığı olayın detaylarını şöyle anlattı: "Elmadağ'da telifli muhabir olarak çalışıyorum. Bir annenin karlı yolda taksinin altında kalarak sürüklenmesini görüntüledikten sonra Elmadağ'da herkes beni tanıdı. CHP ilçe yöneticileri de beni çok iyi biliyor. Önder Bey'in Elmadağ'a geleceğini öğrendiğim zaman belediyeye gittim. Sayın Sav'ın gündemle ilgili açıklamalarını haberleştirmek için heyeti yakından takip etmek istedim. Başkanın yanına çıktım. Kendisi kapıdaydı. Önder Bey'in lavaboda olduğunu söyledi. Ben de kendisini haber yapmak istediğimi belirttim, içeri girmek istedim. Başkan elimi sıkarak 'hoş geldin' dedi. İçeride partililer ve vatandaşlar vardı. Bir de CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay. Önder Bey'in gelmesiyle sohbet başladı. Mustafa Ünal da partililerle konuşmaya başladı. Üzerimde oldukça büyük bir fotoğraf makinesi ve kamera çantası vardı. Herkesin gözü önünde çekim yaptım."

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:52
Park kavgasını bile 'tayt kavgası' diye çarpıttılar

http://medya.zaman.com.tr/2008/06/02/hurriyet.jpg

Sakarya Valisi Hüseyin Atak, ''Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur'' dedi. Atak, Büyükler Türkiye Kürek Şampiyonası'nın ikinci günü akşamı yaşanan olaylarla ilgili olarak basın toplantısı düzenledi. Bazı ulusal ve yerel basın organlarında ''milli kürekçilere tayt dayağı'' başlığıyla haberler yer aldığını kaydeden Atak, şunları söyledi:
''Sapanca ilçesi Kırkpınar beldesinde 3 gün süren kürek yarışmaları yapılmış ve yarışmalar başarıyla sonuçlandırılmıştır. Bu yarışmalara 24 kafile katılmış ve bu kafilede 240 sporcu yer almıştır. Bunların hepsi de Sapanca'da ikamet etmişlerdir. 31 Mayıs akşamı Ankara Üniversitesi'nin sporcu kafilesinin başkanı karakolumuza müracaat ederek, lise bahçesinde park halinde bulunan araçlarının lastiklerinin indirildiğini ve sporcularına bazı gençler tarafından hakaret ve darp edildiğini beyan etmesi üzerine, ekiplerimiz süratle olay yerine intikal etmiştir. Ankara Üniversitesi'ne bağlı kürek takımından bir öğrencinin yaralandığı görülmüş ve Toyota Hastanesi'ne sevk edilmiştir.''
''İLİMİZİ FARKLI GÖSTERMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR''
Olayda yaralanan genç sporcunun tedavi edildikten sonra taburcu edildiğini belirten Atak, araştırmalar sonucunda olaya karışan 5 kişinin yakalandığını bildirdi.
Olayın iddia edildiği gibi tayt nedeniyle çıkmadığını ifade eden Atak, sözlerine şöyle devam etti:
''Usulsüz bir şekilde park parası istenmesi nedeniyle tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle karşılıklı darp vakası olmuş. Olay tamamen usulsüz park parası istenmesinden kaynaklanan bir olaydır. Bunu başka yöne çekmek, ilimizi farklı göstermek mümkün değildir. Sapanca'da 5 yıldır kürek yarışmaları yapılmaktadır ve en ufak bir şey de olmamıştır'' diye konuştu.
Atak, kafile başkanı Ankara Üniversitesi Su Sporları Öğrenci Eğitim Merkezi Başkanı Prof. Dr Yılmaz Akça ve sporcuların basın mensuplarına farklı beyanlarda bulunduklarını kaydetti.
Sapanca'nın turizm bölgesi olduğunu belirten Atak, ''İlçemizi ve ilimizi farklı göstermenin hiçbir faydası yoktur. Tamamen usulsüz park parası almak ve lastiklerinin inmesinden kaynaklanan hakaret olayıdır. Bunu başka yöne çekmek ilimize ve ilçemize zarar verir. Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur. Sakarya turizmi, tarımı ve sanayisiyle ülkemizin yıldızı parlayan bir ilidir. Burada hizmet etmekten gurur duyuyoruz'' diye konuştu.
İşte çarpıtma haberler
Türkiye Büyükler Kürek Şampiyonası'na katılan Ankara Üniversitesi Kürek Takımı'nın sporcularının Sapanca'da darp edilmesi olayının 'tayt, şort giymeleri sebebiyle' değil usulsüz park parası talebinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Ancak bir kısım medya haberi "Tayt, şort kavgası' diye verdi.
Posta Gazetesi
"Allahsız deyip vurdular"
Sapanca'da şortla geziyorlar diye saldırıya uğrayan Ankara Üniversitesi Kürek Takımının Kafile Başkanı Prof.Dr. yılmaz Akça "Saldırganlar "Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar" diye bağırarak vurdular" dedi.
Hürriyet Gazetesi
"Allahsızlar" deyip sopayla saldırdılar "
Ankara Üniversitesi Kürek Takımının Kafile Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Akça"Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar diye saldırdılar"
Milliyet gazetesi
"Şort mu park mı"
Prof.Dr. Yılmaz Akça"Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar" diye bağırıp sopalarla saldırdılar.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:54
Derste namaz kılmamışlar ![B]

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/4/0/2/104029.jpg


Ders saatinde namaz iddiası yalanlandı. Olayı basına bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının sızdırdığı ortaya çıktı.

Adana Fatih Terim Lisesi'nin terasında bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları yönünde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Okul Müdürü Ahmet Nacar, öğrencilerin teneffüste namaz kıldıklarını söyledi. 750 öğrencisi bulunan Fatih Terim Lisesi'nde bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı iddiaları ve bu ibadeti yerine getirenlerin 'gerici, yobaz, örümcek kafalı' şeklinde nitelendirilmesi öğrenciler ve aileleri tarafından büyük tepki çekti.

Haberde öğrencilerin 12.30'da derse girdikten sonra bir grubun derse girmeyip okulun terasında toplu namaz kıldığı belirtildi. Oysa öğrencilerin birinci dersin bitimindeki 7 dakikalık teneffüste ibadetlerini yerine getirdiği ortaya çıktı. Söz konusu haber, birlikte verilen fotoğraflarla da çelişti. Ders saatinde namaz kılındığı iddia edilmesine rağmen, fotoğraflarda bir kısım öğrencilerin okul bahçesinde gezinti halinde olması, bazı öğrencilerin camdan çevreyi seyretmesi 'ders saatinde namaz kılındığı' yönündeki iddiaları da çürüttü. Öğrencilerin cami uzak olduğu için ve okulda ibadet yapacak başka bir boş oda veya sınıf bulamadıkları için zaman zaman açık tutulan çatı kapısından terasa çıktıkları ve burada namaz kıldıkları öğrenildi.

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/vatan_belge_namaz.jpg

Son aylarda işini gücünü türbanla okula girenleri ve namaz kılan öğrencileri avlamaya bağlayan Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet ve yardımcı klavuz gemisi Milliyet ile Vatan yeni bir başarıya( ! ) imza attı. Adana’da bulunan Fatih Terim Lisesi’nin çatı katında bir grup öğrenci ders saatinde toplu namaz kıldı. Haber 1 adet resimle de desteklenmiş. Amaçları her zaman üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek olan ve bu yüce uğurda( ! ) daha önce onlarca kez çuvallayan 2 güzide gazetemiz yine çuvallamışa benziyor. Zira Diyanetin sitesine, yada Hürriyet ve Milliyet'in de dahil olduğu Ulusal ve yerel gazetelerin namaz vakitleri bölümüne göz atıldığında görülecek ki bu haberde pek çok haber gibi omurgasız. Şöyle ki. Haberde Saat 12:30 da ders zili çaldığında diğer öğrenciler sınıflara girerken bir grup öğrencinin çatıda toplu namaza durduğu yazılmış. Yer neresi Adana.. Toplu namaz kıldığı iddia edilen arkadaşlar ne namazı kılıyor olabilir ? Kaçan sabah namazını toplu kılmıyorlarsa (ki fıkıhta böyle bir uygulama yok) Öğle namazı. Peki Adana’da öğle namazı kaçta okunuyor saat 12:44 (Bkz http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_namazsonuc.asp) Fazla söze gerek yok takdir sizin. Galiba Amiral gemisi ve kılavuz gemi yine su alıyor, battı batacak. Bu arada hatırlatmakta fayda var Okulda namaz kılmak yasalara göre yasak değil. Bu konudaki tek düzenleme; Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı'nın 13 Aralık 1977 sayılı tebligatı... Valiliklere gönderilen telbigatta, ibadet etmek isteyen öğrencilere okul müdürlüklerinin gereken kolaylığı sağlaması isteniyor. Bu isteğin de Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki din ve vicdan hürriyeti gereği olduğu belirtiliyor.

OKUL MÜDÜRÜ YALANLADI

Okul Müdürü Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirterek, okulu, okul dışından bazı çevrelerin hedef aldığını dile getirdi. Öğrencilerin namaz kıldığı terasa açılan kapıların genellikle kilitli tutulduğunu kaydeden Nacar, "Ancak okulda bazı sıra ve masalar fazlalık geliyor. Kullanılmayanları bazen çatıya koyuyoruz. Bu sırada kapı açıldığında öğrenciler namaz kılmış. Beş yıldır bu okulda görev yapıyorum. Şimdiye kadar böyle bir şey olmuş değil. Bu çevre muhafazakâr eğilimli bir çevre. Öğrencilerin ibadetini yerine getirmesi doğal bir durum. Kimsenin ibadetine karışmayız. Zorla kılacaksın, kılmayacaksın da diyemeyiz." diye konuştu.

Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları iddiasını da kesin bir dille yalanladı. Nacar, "Dersi bırakıp da kimse namaz kılmaz. Dersteki öğretmenin 'gidin namaz kılın' deme yetkisi yok. Böyle bir zorlama da yok, onu yapan da yok. Özel bir namaz kılma yeri ayarlama imkanımız da yok." dedi.

ÖĞRENCİLER TEPKİLİ

Habere konu olan öğrenciler ise, küçük yaşlardan beri namaz kıldıklarını belirtti. Öğrenciler, okula 1 kilometre mesafedeki camiye gidemedikleri için evde abdest alarak okula geldiklerini; öğle namazını birinci ile ikinci ders arasındaki teneffüste uygun buldukları yerde kıldıklarını söyledi.

Bir eğitim sendikasının bazı yayın organlarını arayarak yönlendirmesinden şikayet eden öğrenciler, kendilerinin 'terör suçu' işlemiş gibi gösterilmesine bir mana veremediklerini ifade ettiler. Liseli öğrenciler, "Biz içki, uyuşturucu kullanmadık, hırsızlık yapmadık, terörist muamelesini hak etmedik." dediler.

Namaz kılan öğrenciler arasında yer alan A.D., anne ve babasının da namaz kıldığını; aslen Mardinli olduğunu belirterek, "Ailemden küçük yaştan beri namaz kılmayı öğrenmiş, ergenlik yaşına gelmiş bir öğrenciyim. Kimsenin yönlendirmesi ile namaz kılmıyoruz. Namaz kılanlar da farklı farklı sınıflardan öğrenciler. Okula evden abdestli gelip ders arasında namaz kıldık. Bunda ne çevreye, ne okul yönetimine zararımız var. Namaz kılınmasını gericilik olarak görenler, dolaylı yoldan din, namaz, Allah düşmanlığı yapıyor. Namaz kılmayıp elimize uyuşturucu, eroin, hap alsak herhalde bu çevreler memnun olacaktı." dedi.

Namaz kılan öğrencilerden bir diğeri olan Ü.S. de, okulda ibadet yapmanın suç gibi gösterilmesini anlayamadıklarını; namazın karşısında olan kişilerin art niyetli olduğunu kaydetti.

İNCELEME BAŞLATILDI

Bu arada, Adana Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir müdür yardımcısı ve bir müfettiş olayın internet sitelerinde haber olarak yer almasının ardından okula gelerek inceleme yaptı. Okulun başka bölümlerinde mescit veya namaz kılmak için ayrılmış oda olup olmadığını kontrol eden görevliler, tutanak tutarak Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sundu.

SENDİKA İHBAR ETMİŞ

Öte yandan, namaz kıldıkları görüntülenen öğrencilerin çevrede oturanlar tarafından ihbar edildiği haberleri yalanlandı. Gazetecileri bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının yönlendirdiği öğrenildi. Haberdeki demecinde namaz kılınmasını 'gericilik' olarak niteleyen Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa ile aynı sendikaya üye başka bir öğretmen tarafından habercilerin yönlendirildiği iddia edildi.

CİHAN[/FONT]

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:54
[B]'Başörtüsü boşanma nedeni' haberi de yalan çıktı


Başörtüsü takmayan eşine boşanma davası açmakla suçlanan Birol Fırat, çıkan haber ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Fırat, başörtüsü meselesinin sadece mahkemeyi etkileme ve rant elde etmeye dayalı olduğunu savundu. Görücü usulüyle değil tanışarak evlendiklerini belirten Fırat, boşanma davası açmasının ardından ilk duruşmanın 16 Nisan tarihinde olduğunu, haberin bunca zaman sonra böyle bir günde çıkmasında ise kasıt olduğunu ifade etti.

3,5 aylık evli kaldıkları dönemde hiçbir zaman eşiyle dini konularda bir tartışma yaşamadığını belirten Birol Fırat, kendisinin de soysal demokrat bir yaşantıya sahip olduğunu, Atatürkçü düşüncede inançlı birisi olduğunu söyledi. Kendisine yapılan suçlamaların ise tamamen mahkemeyi etkilemeye yönelik asılsız ve kanıtsız iddialar olduğunu belirten Birol Fırat,""İsteseydim ilk başta başörtülü birisiyle evlenirdim." diye konuştu.

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:56
Hürriyet'ten YILIN YALANI


http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/0/4/1/2/104120.jpg


Doğan medyasının son günlerde ortaya attığı “1 milyon 800 bin kişilik aileyiz” safsatası büyük bir balon çıktı.

Alınan bilgilere göre, kartel gazetelerinin internet siteleri “Zombie’cilik” denilen bir yöntemle şişiriliyor. Nasıl mı? İşte tüm zamanların en büyük skandallarından biri...

BU HİLEYİ SADECE DOĞAN MEDYASI YAPABİLİR

Ak Parti hükümeti başta olmak üzere, mütedeyyin kesimlere yönelik saldırılarını arttıran kartel gazetelerinin, çok okunduklarını göstermek için inanılmaz oyunlara başvurduğu ortaya çıktı. Her geçen gün kan kaybeden kartel gazetelerinin son taktiği ise, “Bu hileyi sadece Aydın Doğan medyası yapar” dedirtecek türden.

AİLE BAHANE ZOMBİE’CİLİK ŞAHANE

İnternet uzmanlarının “Zombie’cilik” olarak nitelendirdikleri bu hile sayesinde Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin internet sitelerinin ziyaretçi sayıları astronomik rakamlara ulaşabiliyor. Türkiye gündemini sarsacak bu hile, Hürriyet ve Milliyet’in internet sitelerinin, Türkçe ile uzaktan yakından alakası olmayan 1 buçuk milyar nüfusluk Çin’de, yaklaşık 200 bin kişi tarafından ziyaret ettiğinin kayıtlara işlenmesiyle ortaya çıktı.

ÇİNLİLER TÜRKÇE BİLİYOR MU?

Daha önce Gazeteport tarafından da işlenen skandala göre, “Çin’in en çok okunan gazeteleri: Hürriyet ve Milliyet.” Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de medya pazarının önemli bir bölümünü eline geçirmiş gibi görünen Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin, Çin’in en büyük gazetelerini de sollamış olması, yapılan hilenin büyüklüğünü de gözler önüne serdi.

ÇİN’İN EN ÇOK OKUNAN GAZETELERİNE BAK

Gazeteport’un haberine göre Çin’de basının durumu ve kartel gazetelerinin medya hakimiyeti şöyle özetlenmişti: “Bu ülkede 150 binin üzerinde tiraja sahip olan iki Türk gazetesi var. Hürriyet ve Milliyet. Çin'de günlük ortalama gazete satışı 2 milyon civarında. Ülkenin en etkili gazetelerinden United Daily News'un tirajı yaklaşık 200 bin. Oysa hem Hürriyet hem de Milliyet toplamda 200 binin üzerinde Çinli tarafından günlük olarak düzenli şekilde takip ediliyor.”

ASRIN HİLESİNİN KAYITLARI ALEXA’DA

“Peki nasıl olur da günde ortalama 200 bin Çinli Hürriyet ve Milliyet okuyor?” sorusunun cevabı ise şöyle: “Hürriyet ve Milliyet'in tüm reklamverenlere ölçümleme aracı olarak sunduğu Alexa rakamları bu gerçeği tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Alexa, başlangıç amacı anket olsa da, bugün kullanıcılara birer program yüklenmesi sayesinde hangi sitelerin daha fazla takip etmek için kullanılıyor. Hangi ülkede hangi site ne kadar insan tarafından takip ediliyor, bazı reklam verenler hala Alexa'ya bakarak öğrenmeye çalışıyor. Önce Milliyet sonra Hürriyet Alexa sıralamasında 1 numara olmak ile övünüp bunu reklamveren ile paylaşıyorlar. İşte bu Alexa'ya Hürriyet ve Milliyet'in trafikleri için bakıldığında ortaya çıkıyor inanılması güç sonuç... Her iki sitenin trafiğinin yüzde 7'si Çin'den geliyor. Milliyet'in Taksim meydanına gururla astığı numaratöre göre günde 47 milyon sayfa açılıyor bu sitede.”

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/cint2.jpg

MİLLİYET’İ 110 BİN ÇİNLİ OKUYOR

“Bu durumda Çin'den günde açılan milliyet.com.tr sayfa sayısı 3 milyon 300 bin. Bir haber sitesinde ortalama sayfa açma sayısı 7'dir. Milliyet gibi foto galeri ağırlıklı siteler için bu işleri öğrenmiş olan reklamverenler bu katsayıyı 30 üzerinden hesaplıyor. Bu durumda milliyet.com.tr'nin günlük okur sayısı 1 milyon 566 bin. Bu trafiğin yüzde 7'sinin Çin'den geldiğini düşünürsek, Milliyet gazetesini her gün tam 110 bin Çinli okuyor. Üstelik Türkçe...”

ÇEKİRGE KAÇ KERE ZIPLAR?

Peki Hürriyet’in durumu ne? Fatih Çekirge, yazılarında hürriyet.com.tr'nin 1 milyon 800 bin kişilik bir aile olduğunu iddia ediyor. Ancak, ortaya çıkan rakamlar, şişirilen ailenin ulusal değil, çok uluslu bir aile olduğunu gösteriyor. Çünkü, Hürriyet günde ortalama 162 bin Çinli tarafından okunuyor. Alexa rakamlarına göre Hürriyet trafiğinin yüzde 9'u da Çin’den geliyor.

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/cint1.jpg

YILIN ŞİŞİRMESİNİ ÇEKİRGE ÖZETLEDİ

Fatih Çekirge, “1 milyon 800 bin kişi” başlıklı bugünkü yazısında, “Yılın hilesi” olarak nitelendiren şişirmeyi şöyle özetledi: “İşte yine sizin gücünüzle, sizin sevginiz ve bize duyduğunuz güvenle bir rekora daha imza atıyoruz… Evet, Hurriyet.com tr’yi okuyanların günlük sayısı tam 1 milyon 800 bin kişiye ulaştı… Her gün 1 milyon 800 bin ayrı kişi, okuyor, anketlere katılıyor, yorumluyor… Bu dünya çapında bir başarıdır… Dünyanın en büyük gazetelerinin internet bölümleriyle başa baş giden bu yükseliş bize gurur veriyor…”

“BASINDA GÜVEN”İN ZOMBİE’CESİ

İşte tam da burada devreye giren uzmanlar, “Nasıl oluyor bu?” sorusunun cevabını “Zombie” olarak açıklıyor. Bu yolla trafiklerini daha dolgun gösteriyorlar. Bu durumda “Basında güven” sloganını kullanan Milliyet, güvenilirliğini yitirmiş olurken, “Türkiye Türklerindir” diyen Hürriyet’in yüzde 9’u da Çinlilerin oluyor.

ASRIN HİLESİ: ZOMBİE

Konu ile ilgili görüşlerine başvurulan bilişim uzmanı Osman Berberoğlu, “Zombie” yi şöyle açıkladı: “Bu tip durumlarda genelde kendi IP’lerinin yerine kurbanlarının bilgisayarlarını bir araya getiriyor ve binlerce bilgisayarla kendi sitelerine giriş yapıyorlar. Buna ‘Zombie’ deniyor.” Berberoğlu, “Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin Çin’de çok okunmasının altında yatan hile de buradan kaynaklanıyor. Nasıl oluyor da, Çinliler kendi gazetelerinden çok dilini hiç bilmedikleri Hürriyet ve Milliyet gazetelerini takip ediyor?” diye sordu.

HİLELİ YOLLARA BAŞVURARAK ALEXA DEĞERLERİYLE OYNUYORLAR

Bilişim Uzmanı Önder Aydoğdu’nun verdiği bilgiler ise skandalın boyutlarını daha da net gözler önüne serdi: “Alexa, sitelerin değerini belirleme konusunda önemli rol oynamaya başladığından beri bazı site sahipleri hileli yollarla Alexa değerlerini yükseltme konusunda uğraş vermektedirler, bu yöntemlerden ilki site sahipleri arasında çeşitli programlar indirmek suretiyle, birbirlerinin sitesini ziyaret ederek, sanki gerçek ziyaretçiler siteye giriyormuş gibi göstererek Alexa değerini yükseltmek, diğeri ise kişilerin bilgisayarına illegal olarak sokulmuş zararlı programlar aracılığıyla, kişinin bilgisayarında arka planda siteleri ziyaret ettirmektir” diye konuştu.

RUSYA VE ÇİN BAŞI ÇEKİYOR

İnternetteki illegal uygulamalar konusunda Rusya ve Çin’in başı çektiğini belirten Aydoğdu’nun verdiği şok bilgiler şöyle: “Özellikle Çinli internet kullanıcısı dünya internet reklamcılığı piyasasında oldukça önemsiz bir yere sahiptir, dolayısıyla Çinli illegal yazılım sahipleri ellerinde tuttukları kullanıcıları yani ‘zombie’leri’ yabancı ülkelerdeki uyanık internet sitesi sahiplerine pazarlamaktadır. Hürriyet büyük ihtimalle bu yöntemi kullanmakta ve savunma gereği duyarsa muhtemelen Çin'deki Müslüman Uygur Türklerinin sitelerini ziyaret ettiğini iddia edecektir ama Uygurların kullandığı Türkçe ile Türkiye Türkçe’si arasında çok ufak benzerlikler olduğundan bu iddia da çürütülmüş olacaktır.”

HÜRRİYETİ KİM NE İÇİN ZİYARET ETSİN?

“Bir diğer ihtimal ise Hürriyet'in haber okunmak yerine bazen çıplaklığa varan foto galerilerini Çinli ziyaretçiler tarafından kullanılmış olabileceğidir. Hürriyet'in fotogaleri.hurriyet.com.tr adresi yüzde 17, kelebekgaleri.hurriyet.com.tr adresi ise yüzde 21 ziyaretçi almaktadır, yani sitenin toplam ziyaret oranının yüzde 38'idir, ki bu bile Hürriyet'in haber mi yoksa nü resimler görmek için mi ziyaret edildiğini açıkça göstermektedir.”

Hüdaverdi
06-09-2008, 22:58
Cuma namazı kriz çıkarmış !!!

Her geçen gün yeni bir habercilik skandalına daha imza atan Vatan gazetesi, bakın bu kez nasıl çarpıttı!

Haber 5'in haberine göre Vatan gazetesi, çarpıtma haberlerine bir yenisini daha ekledi. Özellikle halkın mukaddesatı ile ilgili konular provakatif haberciliği yapmasıyla gündeme Vatan gazetesi bu kez de Milli Takım futbolcularının Cuma namazı kılma isteğini 'Cuma namazı Kriz yarattı!' başlığıyla haberleştirdi. Vatan'ın bu tavrı 2002 yılında Güney Kore ve Japonya'da Cuma namazı kılan Milli Futbolcularımıza yönelik medya lincini anımsatırken, böylesi provokatif bir haberin Milli Takım'ın hayati Portekiz maçı öncesinde verilmesi de kafaları karıştırdı.

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/cuma_vatan_7_1.jpg

İÇİMİZDEKİ PORTEKİZLİLER Mİ?

Vatan gazetesinin iddiasına göre, İsviçre'de kampta bulunan Milli Takım futbolcularının dün öğle saatlerinde Cuma namazı kılmak istemesi krize neden oldu. Vatan, krizin gerekçesi olarak ise, futbolcuların Türk Camiine gitmek istemesini gösterdi. Namaz, oruç ve başörtüsü halkın mukaddesatını aşağılayacı haber yapmayı gelenek haline getiren Vatan'ın Müslüman Türkiye halkının bağrından çıkardığı Milli Takım futbolcularının namaz kılmak istemesini 'Kriz' olarak duyurması ise daha çok tepki çekeceğe benziyor.

Vatan'ın haberi 2002 yılında Milli Takımımız'ın Güney Kore ve Japonya'da düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası'nda çıkarılan aynı başlıklı provakatif haberleri hatırlatırken, aynı haberlerin altı yıl sonra yine aynı medya grubunun gazetelerinde yer alması ise kartelin din düşmanlığında hiçbir değişiklik olmadığını ispatlar nitelikte.

YİNE VATAN, YİNE PROVOKASYON

Milli Takımımız'ın 2008 Avrupa Şampiyonası sebebiyle bulunduğu İsviçre'de namaz kılma isteğini kriz olarak takdim eden Vatan'ın, Portekiz maçı gibi önemli bir maç öncesinde böylesi haberler yapması ise otoriteler tarafından sorumsuz gazetecilik olarak vasıflandırılıyor.

SABIKALILAR!

Hatırlanacağı üzere Türkiye Futbol Milli Takımı 2002 Dünya Şampiyonası'nda önemli bir başarıya imza atmış ve dünya üçünçüsü olmuştu. Ancak o zaman da futbolcuların namaz kılma isteği kriz olarak servis edilmiş ve dönemin önemli kartel tüfeklerinden Tuncay ÖZKAN Milli Takım içinde irticai yapılanma olduğunu iddia ederek dünya şampiyonluğunu kıl payı kaçıran takımımız hakkında bakın neler yazmıştı:

"Namaz krizi

İlk kriz Milli Takım’ın Hong Kong kampına gitmesiyle baş göstermiş. Kampa giren futbolcular çalışmalarını sürdürürken, Hakan Şükür’ün başını çektiği bir grup futbolcu cuma namazı kılmak istemiş. Teknik Direktör Şenol Güneş önce mırın kırın etmiş ama, sonra takımda kendisinden daha etkin olan Hakan’ın sözünü yerde bırakmamak için, "isteyenler otelde kılsın" diyerek namaza gidilmesine olur vermiş.

Bu arada Milli Takım antrenörlerinden eski Trabzonsporlu ünlü futbolcu Ünal Karaman’ın etkisini de anlatmak lazım. O da Hakan ile birlikte Güneş’e baskı yaparak Hong Kong’daki camiye gitmek istediklerini belirtiyor. Güneş’in haklı olarak takımda ikilik çıkmasın düşüncesiyle düşünme süresi içinde Haluk Ulusoy da Güneş’i arayarak futbolculara hoşgörülü davranmasını söylüyor. Böylece takım toplu olarak cuma namazına gidiyor. Ancak takımdaki bazı futbolcular namaza katılmıyor.

Sorun da burada başlıyor zaten. Kılanlar kılmayanlar diye takım ikiye bölünüyor.

Su testisi çatlayınca

Kadro dışı bırakılan Tayfun ve Serhat namaza katılmayan futbolcular arasındalar. Kadro oluşturulduğu sırada Hakan Şükür ve Emre Belözoğlu’nun bu futbolcuların gönderilmesi konusunda büyük baskı yaptığı söyleniyor. Hakan Şükür’ün, İlhan Mansız’ın da gönderilmesini istediği ancak yönetimin bunu göze alamadığı da kampta konuşulanlar arasında.

Dünya Kupası finalleri başlıyor ve A Milliler ilk maçı 3 Haziran’da Brezilya ile oynuyor. Hakan Şükür maçta hiçbir varlık gösterememesine, tek bir pozisyona dahi girememesine karşın 90 dakika boyunca oyundan alınmıyor. Buna rağmen Şenol Güneş maçın en iyilerinden Yıldıray’ı oyundan alıyor. O da ilk namazda bulunmayanlardan. Daha sonra futbolcular Seul’de cami ziyaretinde bulunuyorlar. Bu ikinci cami ziyareti aradaki soğukluğu gidermeye yetmiyor." (Milliyet, 12.6.2002)

Kartel medyasının olası bir başarısızlıkta yine sorumluluğu namaz kılan futbolculara yükleyip yüklemeyeceği merak edilirken, Vatan'ın haberi üzerine TFF Başkan'ı Hasan Doğan'dan ve Milli Takım yetkililerinden henüz bir açıklama gelmiş değil

Hüdaverdi
06-09-2008, 23:00
Köşk'ten Cumhuriyet'e en sert tekzip

Cumhurbaşkanlığı, Atatürk'ün çalışma odasının tuvalete dönüştürüleceği iddialarının bir iftira olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Cumhuriyet Gazetesi'nde, 06 Haziran 2008 tarihli Cüneyt Arcayürek'in köşesinde, 'Atatürk'ün çalışma odasının 'tuvalete' dönüştürülmekte' olduğuna dair akla, hayale gelmeyecek bir iftiraya yer verilmiştir. Telaffuzu bile utandıracak böyle bir olayın uydurulması ve yazarın Atatürk'ün adını dahi en çirkin şekilde istismar etmeye cüret göstermesi basın ahlâkı açısından da esef vericidir."

CİHAN

Hüdaverdi
06-09-2008, 23:02
Cumhuriyet'ten bir yalan haber daha

Cumhuriyet gazetesinin, Hasanoğlan'daki Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nde bulunan lokalin kapatılıp, mescit açıldığı yönündeki haberi yalanlandı.

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, habere konu olan çay bahçesinin ve açık alanın, okul aile birliği kararı ile masa oyunlarının oynanmaması şartıyla kiraya verildiğini belirterek, "Ancak okul içinde bulunan bu yerde kağıt ve okey oyunu oynandığı tespit edildiğinden, öğrencilere kötü örnek teşkil edeceği düşüncesiyle kaldırılmıştır. Çay bahçesinin salonu kapatılmamış olup, diğer sosyal etkinlikler için hizmet vermeye devam etmektedir" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi'nin, 31 Mayıs 2008 tarihli haberinde, Hasanoğlan'daki Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nde bir mescid açıldığı, diğer yandan mevcut lokalin kapatıldığı iddasına yer verilmişti.

Elmadağ Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim ve Hasanoğlan Öğretmen Lisesi Müdürü ise yapılan haberin tamamen asılsız olduğunu belirtti. Söz konusu haberde, lokalin amacının dışında kullanıldığı, okul aile birliği kararının görmezden gelindiği, 1960 yılından beri açık olan mescidin sanki yeni açılmış gibi gösterildiği ortaya çıktı.

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, konu ile ilgili açıklamasında şunları dile getirdi: "Adı geçen okulda bulunan mescid 1960 yılından beri personelin ibadet ihtiyacını karşılamak için açılmış ve 1985 yılında da bakanlıkça uygunluk onayı verilmiştir. Ayrıca, lokal statüsünde bir yerimiz bulunmamaktadır. Habere konu olan yer çay bahçesi ve açık alan olarak okul aile birliği tarafından mevzuata uygun olmayan masa oyunlarının oynanmaması şartıyla müstecire kiraya verilmiştir. Ancak okul içinde bulunan bu yerde kağıt ve okey oyunu oynandığı tespit edildiğinden hem sözleşmeye aykırı olması, hem de öğrencilere kötü örnek teşkil edeceği düşüncesiyle kaldırılmıştır. Ayrıca, çay bahçesinin salonu kapatılmamış olup, diğer sosyal etkinlikler için hizmet vermeye devam etmektedir."

Elmadağ Kaymakamı Osman Kaymak, söz konusu iddia ile ilgili gazeteye tekzip metni gönderdiklerini de sözlerine ekledi.

CİHAN

03.Haziran.2008 12:58:05

Hüdaverdi
06-09-2008, 23:03
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/9/4/5/8/94589.jpg

Bu haberlerin hepsi YALAN
Samanyoluhaber.com Mart 2007'den itibaren bir yıl içinde yalanlanan haberleri tek haberde topladı. Medya nasıl yazmış, aslında ne olmuş.....




http://www.samanyoluhaber.com/haber-60474.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_35.jpg[/img]

http://www.samanyoluhaber.com/haber-72207.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_36.jpg[/img]

http://www.samanyoluhaber.com/haber-40129.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_2.jpg[/img]

http://www.samanyoluhaber.com/haber-39841.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_1.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-46664.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_3.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-46337.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_4.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-47026.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_5.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-49831.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_6.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-49966.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_7.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-51433.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_8.jpg[/img]

http://www.samanyoluhaber.com/haber-66177.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_9.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-68788.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_10.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-71771.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_11.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-73876.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_12.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-73623.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_13.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-74270.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_14.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-74265.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_15.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-75284.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_16.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-80713.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_17.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-80573.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_18.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-80500.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_19.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-81385.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_20.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-82045.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_21.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-82381.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_22.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-89270.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_23.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-94019.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_24.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-93918.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_25.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-93634.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_26.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-93824.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_27.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-93825.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_28.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-93278.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_29.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-91876.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_30.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-91660.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_31.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-91309.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_32.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-90375.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_33.jpg[/img]


http://www.samanyoluhaber.com/haber-90355.html"] (http://"http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_34.jpg[/img]


BU HABER BURADA BİTMEZ...

Hüdaverdi
06-10-2008, 16:54
OKUYUCULARIN GÖZÜNDEN HİÇBİR ŞEY KAÇMIYOR

İşte en çok YALAN yazan gazeteler
Bir internet sitesi düzenlediği bir ankette okuyucularına en çok yalan haberin hangi gazetelerde çıktığını sordu. Anketten çok çarpıcı sonuçlar çıktı.

Son dönemde izledikleri yayın politikası ile sürekli itibar kaybına uğrayan kimi medya gruplarının millet nezdinde ne denli güvenli (!) oldukları ortaya çıktı.

İşte sonuçları itibari ile üzerinde çokça düşünülmesi gereken anketin sonuçları:

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/yalan_makinasi_gazete.jpg

Hüdaverdi
06-10-2008, 19:09
''Cumhuriyet öğretmenine türban dayağı'' (YALAN HABER)

http://img135.imageshack.us/img135/2130/4263uk8.jpg



Sosyolog Profesör Şerif Mardin'in "Mahalle Baskısı" sözünden sonra geçen ay gündeme damga vuran, "Cumhuriyetin öğretmeni imamın gerisinde kaldı" görüşü Trabzon'da gerçek oldu. Türbanlı öğrencilerin sınıfa girmesini istemeyen öğretmen, kimliği belirsiz kişiler tarafından feci şekilde dövüldü.

Yalan haberi ortaya atan mahluk ve kaynağı = Osman ŞİŞKO/ÇAYKARA (Trabzon), (DHA)



----------------


[center]''Cumhuriyet öğretmenine türban dayağı'' Haberinin YALAN Olduğu Ortaya Çıktı

http://img391.imageshack.us/img391/4554/4139hj6.jpg


Ataköy Sağlık Meslek Lisesi öğretmeni Bekir Himmetoğlu'nun 'başörtülü öğrencilerin okula girmesine izin vermediği için dövüldüğünü ve derslerde başörtü takan kız öğrencileri uyardığı için okul yönetimi tarafından tehdit edildiği' iddialarının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.




Yaklaşık 4 ay önce Balıkesir'den Çaykara'ya atanan öğretmen Bekir Himmetoğlu'nun iddia ettiği gibi Ataköy Sağlık Meslek Lisesi'nde öğrencileri başörtüsü ile derse girmelerinin söz konusu olmadığı belirtildi. İddiaları yalanlayan bazı öğretmen ve veliler, Himmetoğlu'nun başka bir yere gitmek için bahane uydurduğunu, hatta okul dışında başörtüsü takan öğrencileri 'düşük notla' tehdit ettiğini ileri sürdü. Bir öğrenci velisi de, Himmetoğlu'nun kızına 'eteğinin boyu uzun, annene söyle kısaltsın' dediğini söyledi.


Zaman Gazetesi

beko_heko
06-10-2008, 21:43
++++++++++++++++ :-*

Hüdaverdi
06-11-2008, 20:50
Dışişleri Bakanlığından Cumhuriyet'e Yalanlama

[b]Dışişleri Bakanlığı, Cumhuriyet Gazetesi'nin ABD Dışişleri Bakanı Rice'la görüşme yapan Bakan Ali Babacan'a atfettiği ifadelerin gerçeği yansıtmadığını bildirdi.


Bakanlık Sözcüsü Levent Bilman, yaptığı yazılı açıklamayla, Cumhuriyet Gazetesi'nin 11 Haziran günü (bugün) yayınladığı haberi yalanladı.

Bilman, açıklamada, "ABD temasları çerçevesinde Mevkidaşı Condoleezza Rice'la görüşen Dışişleri Bakanı Babacan'a atfen bazı ifadeler ileri sürülmektedir. Söz konusu haberin başlığı, haberdeki ifadeler ve ileri sürülen iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.


İŞTE O YALAN HABER[B]

http://img399.imageshack.us/img399/2641/cumhuriyetyalan11bp2.jpg

Kafes
06-11-2008, 20:56
cok guzel bir calisma emegine saglik +

Hüdaverdi
06-12-2008, 03:12
http://img401.imageshack.us/img401/6651/adszmg5.png

http://img67.imageshack.us/img67/1836/104956gr7.jpg

Cumhuriyet gazetesi yaptığı röportajı bile yalanlarla süsleyip verdi. DP Diyarbakır İl Başkanı Ensarioğlu dün kendisine dayanılarak yayınlanan haberi yalanladı.

Yalan ve çarpıtma haber yapma konusunda sabıkalı Cumhuriyet Gazetesi, yalan haber listesine bir yenisini daha ekledi. Gazetenin Demokrat Parti Diyarbakır İl Başkanı Galip Ensarioğlu ile yaptığı röportajda, Ensarioğlu'nun ağzından verdiği ifadelerin doğru olmadığı ortaya çıktı.


[center][B]VİDEO------> http://www.samanyoluhaber.com/haber-104956.html[B]

Hüdaverdi
06-12-2008, 03:17
http://img45.imageshack.us/img45/6184/adszfo6pf5.png

http://img45.imageshack.us/img45/4746/64150846ou6.jpg

[center]Show TV'nin KARA ÇARŞAF Yalanı

[b]Görüntülerdeki kız öğrenci: Kesinlikle çarşaf giymedim. Zaten görüntülerin çekildiği gün pantolon giydiğim açıkça görülüyordu...


Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde "Kara çarşaflı bir öğrencinin derslere girdiği" haberine konu olan kız öğrenci, haberin çarpıtıldığını iddia etti. "Çarşaf giyen" olarak görüntülenen Türk ve Mısır pasaportlu Nadiye İzzet, "Kesinlikle çarşaf giymedim. Zaten görüntülerin çekildiği gün pantolon giydiğim açıkça görülüyordu." dedi.

Türbanın üniversitelerde serbest kalması kararını ilk uygulayan okullar arasında yer alan Karadeniz Teknik Üniversitesi'yle (KTÜ) ilgili bir TV kanalında yayınlanan "Kara çarşaf üniversiteye girdi" başlıklı haberin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.

Haberde görüntülerine yer verilen KTÜ İşletme Bölümü 2. sınıf öğrencisi; hem Türk hem de Mısır vatandaşı Nadiye İzzet iddiaları yalanladı. Babası Mısırlı annesi Türk olan Nadiye İzzet, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenledi.

Nadiye İzzet, görüntülerin çekildiği gün başına siyah örtü taktığını; aşağıdan da pantolon giydiğini söyledi. Ailesinde çarşaf giyenin bile olmadığını dile getiren İzzet, "Görüntülerde pantolon giydiğim apaçık ortada. Sadece başımı siyah bir örtüyle kapatmıştım. Mısır'da bu taktığıma 'Amira' deniyor. Türkiye'de bunlar hazır satılıyor. Ortada tamamen yanlış anlaşılma var. Eğer böyle istismar edileceğini bilseydim siyah renkli örtüyü takmazdım." dedi.

Bugüne kadar bu tür bir olayla karşılaşmadığını ve karşılaşmak da istemediğini vurgulayan Nadiye İzzet, "Televizyonda yayınlanan görüntüleri ilk olarak arkadaşlarım izledi ve beni haberdar etti. Ben de internetten izledim. Görüntülerle ilgili 'provokasyon' ifadesi ağır olacak; ama bir istismar olduğu kesin. Bu tür püf noktalar seçilip olay farklı boyutlara çekilmek ve genelleme yapılmak isteniyor." ifadelerini kullandı.

Yayınlanan görüntülerle ilgili de açıklamada bulunan İzzet, "O gün iki ayrı öğrencinin cep telefonuyla bizi görüntülediği fark ettim. Ben de bunun üzerine geri çekildim; ama böyle bir olayın başıma geleceğini hiç düşünmedim. Görüntüler çekildiği anda sınıfta ders işleniyordu." dedi.

Nadiye İzzet, "Biliyorsunuz yasanın yürürlüğü girmesiyle KTÜ'de türban serbest bırakıldı. Bu tür haberler türbanın yeniden okulumuzda yasaklanmasına yönelik olarak yapılmış olabilir; ama şu anda ne sınıfımızda ne okulumuzda başörtülü-başörtüsüz kavgası yaşanmıyor." diye konuştu.

İzzet, yayınlanan görüntülerle ilgili gerektiği takdirde hukuksal girişimlerde de bulunacağını kaydetti.

CİHAN


[center][B]VİDEO -------> http://www.samanyoluhaber.com/haber-94095.html

CeVHeR
06-12-2008, 03:45
Hürriyetin verdiği haberdeki resim...

http://www.habervaktim.com/foto/basis/19.jpg


Bu da resmin orjinali...

http://www.habervaktim.com/foto/basis/17.jpg

politikaci
06-12-2008, 15:37
bu arşiv uzadıkça uzar

hipermuhafazakar
06-12-2008, 19:23
Ya bune uydurmadıkları kalmamış :D Uydursunlar korkaklar. MİLLET KAYDEDİYOR KAYIT KAYITT

Hüdaverdi
06-12-2008, 19:28
Bunlar sadece 2007 sonu ve 2008 başı,Allah bilir gözden kaçan kaç yalan haberleri var :-*
Çirkeflikleri ile ilgili bir başlık açılsa yalan haberleri 2'ye katlar.
Allah hiç kimseyi bunların seviyesine düşürmesin,yalancı olmak,iftira atmak çok kötü birşey.

Hüdaverdi
06-14-2008, 20:09
[center]TOKİ'den Vatan'a yalanmala


[b]Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı, Üsküdar-Burhaniye'deki arsa satışı ihalesiyle ilgili iddiaların gerçek dışı olduğunu belirtti.


TOKİ'den, bazı basın yayın organlarında yer alan haberlerdeki iddialarla ilgili yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, iddiaların gerçek dışı olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:

''Haberlere konu olan söz konusu arsada ihale sonrası herhangi bir imar tadilatı yapılmamıştır. Yapılan, ihaleden önce Büyükşehir Belediye Meclisinden geçirilen imar planının prosedür uygulamasıdır. Üçüncü ve son ihaleye tek firmanın katıldığı iddiaları doğru değildir. İhaleye 7 firma katılmış, en uygun ve en yüksek teklif veren, ihaleyi kazanmıştır. Yayınlanan haberlerde belirtildiği gibi dördüncü ihale kesinlikle söz konusu değildir.''



Haber Editör

Hüdaverdi
06-15-2008, 08:48
Vakit: Hadi ordan yalancı Özkök


Öğrencilerin namaz kılmalarını, oruç tutmalarını; mütedeyyin bürokratların, milletvekillerinin, bakanların ve hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın dinî ibadetlerini yerine getirmesini, ufacık da olsa dinî mesaj vermesini manşete çekerek günlerce tartışma konusu yapan Hürriyet ve Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bir bürokratın Ağlama Duvarı'nda dua ettiğini ve bir Yahudi ile sarmaş dolaş olduğunu gösteren fotoğrafların “haber değeri olmadığı”nı savundu.

Öğrencilerin namaz kılmalarını, oruç tutmalarını; mütedeyyin bürokratların, milletvekillerinin, bakanların ve hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın dinî ibadetlerini yerine getirmesini, ufacık da olsa dinî mesaj vermesini manşete çekerek günlerce tartışma konusu yapan Hürriyet ve Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bir bürokratın Ağlama Duvarı'nda dua ettiğini gösteren fotoğrafların “haber değeri olmadığı”nı savundu.


http://img111.imageshack.us/img111/5831/75814142kh8.jpg


[b]YAMAN ÇELİŞKİ

Gazetemizde yayınlanan fotoğraflardaki şahsın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ olduğunu yazan Özkök, olayı, “bir bürokratın bir kutsal mekana gitmesinden ibaretmiş gibi” lanse etti. Özkök'ün; fotoğrafların Hürriyet'e de geldiğini, ancak “haber değeri görmedikleri” için yayınlamadıklarını savunurken, diğer taraftan ise gazetenin Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu'nun hemen kendisini arayarak, durumu anlattığını söylemesi “çelişki” olarak değerlendirildi. Bu durum, akıllara “Gazetenin Ankara Temsilcisi neyin haber değeri taşıyıp neyin haber değeri taşımadığını bilmiyor mu? Berberoğlu önüne gelen her haberde Özkök'ü mü arıyor?” sorularını getirdi.
Özkök, söz konusu fotoğrafların Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'a ait olduğunu belirterek, “Orgeneral Başbuğ'un üzerinde trençkot ve başında bir kasket vardı. Kara Kuvvetleri Komutanı, Kudüs'te Ağlama Duvarı önündeydi ve ellerini duvara dayamıştı” dedi. Ertuğrul Özkök, Ağlama Duvarı'na kendisinin de gittiğini ve Orgeneral İlker Başbuğ gibi ellerini Ağlama Duvarı'na dayadığını açıkladı.


ÖZKÖK TELEFONA ÇIKMADI

Fotoğraflarını yayınladığımız kişinin Orgeneral İlker Başbuğ olduğunu söyleyen Ertuğrul Özkök, şu sorularımızı cevaplayamadı:
1- Ertuğrul Özkök'ün haber değeri görmesi için fotoğraftaki kişinin mevki ve sıfatı ne olmalı?
2- Aynı bürokrat, bir hoca ya da sarıklı sakallı müslümanla sarmaş dolaş fotoğraf çektirseydi ve bu fotoğraflar Ertuğrul Özkök'e gönderilseydi Hürriyet gazetesi ve Ertuğrul Özkök bu fotoğrafların haber değerini düşünüp yayınlar mıydı?

--------
Tersi olsa o bürokratın hayatı karartılırdı

Sözkonusu Müslüman dindarlar olunca saldırıda sınır tanımayan Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ağlama Duvarı'ndaki resimleri, “bir bürokratın bir kutsal mekana gitmesinden ibaretmiş gibi” lanse etti.


GAZETECİ NAMUSLU OLMALI

GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Abidin Kıymaz ise “Bu bürokratın, Kabe duvarına elini süren resmi Ertuğrul Özkök'ün önüne gelmiş olsaydı, ne yaparlardı acaba? Sanıyorum ki, o zaman bunun haber değeri olurdu. Türkiye'de basın ve medyada yer alan, eli kalem tutan kimselerin gazeteciliğe sahip çıkmaları gerekir. Bir bürokrat elini Kabe duvarına attığı zaman bunu 'irtica' olarak sayıp, Ağlama Duvarı'nda ise haber değeri olmayacak kadar düşük görenler bu çelişkiyi bıraksınlar. Gazeteci her şeyden önce namuslu olmak zorundadır” diye konuştu.


BÜYÜK TALİHSİZLİK

Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız da “Filistin'de vahşet varken, mazlumların yanında değil de, vahşet yapanların mabedinde olmak büyük bir talihsizliktir. Müslüman olan bir ülkenin önde gelen bir bürokratının Yahudilerin mabedine gitmesi, Ağlama Duvarı'nda Yahudiler gibi dua etmesi hoş değil, tasvip etmek mümkün değil. Dinimiz söz konusu olunca 'Laiklik elden gidiyor' diyenler, Yahudilik söz konusu olunca sessiz kalıyorlar. Nerdesiniz laikçiler?” diye sordu.


http://img412.imageshack.us/img412/8940/vakitzy9.gif

Hüdaverdi
06-20-2008, 12:28
AYDIN DOĞAN KOMŞUSUNU MANŞET YAPTI




[b]Hürriyet bu haberi niçin manşet yaptı?

Aydın Doğan, komşusuna "sahte şeyh" diye Hürriyet'ten vurdu ama işin aslı rant çıktı.

Hürriyet Gazetesi'nde dün yayınlanan "Sahte şeyhin mera oyunu" başlıklı haberinin altından ilginç bir gerçek ortaya çıktı.

Habere konu olan arazinin hemen yanı başında gazetenin sahibi Aydın Doğan'a ait villa kentin kurulduğu belirlendi. D Yapı tarafından 2004 yılında ruhsat alınarak yapımına başlanan sitede 180 villa yer alıyor. Aydın Doğan'a ait villa kentin yanı başındaki mera olduğu iddia edilen arazinin ise Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olduğu belirlendi. Elde edilen 1979, 1982, 1989 ve 1992 tarihli 6 adet resmi tapuya göre Yaşar Yılmaz'ın 26 dönümlük arazisi bulunuyor. Arazilerin tamamı tapu kayıtlarında 'tarla' olarak geçiyor. Yine resmi tapu kayıtlarına göre arazilerin söz konusu tapu tarihlerinde para ödenerek satın alındığı belirlendi. Akfırat Belediyesi'nden yapılan açıklamada ise haberlerin arkasında rant kavgası olduğu iddia edildi. Aydın Doğan'ın gazetelerinde yer alan haberin komşusu Yaşar Yılmaz'ı da üzdüğü öğrenildi.

http://img169.imageshack.us/img169/5245/hurriyetmanset0806af2.jpg


Hürriyet Gazetesi'nde dün ilginç bir şeyh-arazi haberi yayınlandı. Haberde, "İstanbul'un Tuzla ilçesine bağlı Akfırat Beldesi'nde, beş yıl önce jandarma operasyonuyla çete suçundan tutuklanan, 15 kadınla harem kurduğu çiftliğine 'mera alanı' olduğu gerekçesiyle yıkılıp el konulan sahte şeyh Yaşar Yılmaz, aynı araziye bu kez imar oyunuyla geri döndü." ifadeleri kullanıldı. 28 şubat sürecinde bu iddialarla gündeme gelen Akfırat, daha sonra İstanbul'un rantı en yüksek alanları içerisine girdi. Beldede arsaların metrekaresi şu anda 100 YTL'nin üzerinde değer görüyor. 28 Şubat sürecinde irtica haberleri ile gündeme gelen Yaşar Yılmaz'ın bölgeden jandarma zoruyla çıkartılmasından sonra pek çok büyük şirket Akfırat'ta lüks siteler kurdu. Söz konusu şirketler arasında irtica haberlerini yayımlayan Doğan grubuna ait D Yapı da yer alıyor. D Yapı'ya ait Akfırat Evleri 180 villadan oluşuyor. Konutların satış fiyatları milyon dolardan başlıyor. Akfırat'ta lüks konutlar inşa eden Doğan Grubu'nun gazetelerinde yer alan haberler ise dikkat çekici. Hürriyet'in haberinde "Belde belediyesinin vatandaşlardan muvafakat belgesi alıp Tarım İl Müdürlüğü'ne başvurması üzerine Valilik Mera Komisyonu araziyi mera vasfından çıkarıp kamu ortak alanı olarak tahsis etti. Belediye, 166 dönümlük araziden, Yaşar Yılmaz'a 25 dönüm, oğlu Enes'e iki dönüm, Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız'a 900 metrekare, oğlu Enes Yıldız'a 13 dönüm hissenin metrekaresi 20 YTL'den (gerçek değerinin 1/13'ü) hisse sattı. Yaşar Yılmaz, belediyenin tümüyle yasadışı olduğu belirtilen bu işlemleriyle, daha önce zorla atıldığı çiftlik arazisine bu kez sınırları daha da genişletilerek dönmüş oldu." iddialarına yer verildi.


İddia edilen arazi Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı

Ancak, habere konu edilen arazi resmi kayıtlarda Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olarak gözüküyor. Bahsedilen imar uygulaması ise Yaşar Yılmaz'a ait araziyi kapsamıyor. Belediye kayıtlarına göre haberde iddia edildiğinin aksine Yaşar Yılmaz'a ait arazilerin söz konusu imar uygulamasının dışında kaldığı belirlendi. Resmi tapu kayıtlarına göre Yaşar Yılmaz'a ait araziler şöyle: 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Temmiz 1979 tarihli tapu senedine göre 5 bin 100 metrekare, 22 Eylül 1982 tarihli tapu senedine göre bin 900 metrekare, 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Eylül 1989 tarihli tapu senedine göre 7 bin 200 metrekare, 14 Mayıs 1992 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 19 Nisan 1982 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare.


"İddiaların arkasında rant kavgası var"

Haberde yer alan iddialar üzerine dün Akfırat Belediyesi'nden de yazılı bir açıklama yapıldı. Belediyenin açıklaması şöyle: "Tüm iddialar, bölgemizden rant hedefleyenlerce uydurulan iddialardır. Beldemizde 2004 yılı itibariyle mera vasfı taşıyan 6 pafta 1140 parsel, belediyemizin 29.04.2004 tasdik tarihli Islah İmar Planı ile planlanmış ve 2004 yılında çıkarılan 5273 Sayılı "Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun" ile mera vasfından çıkartılarak TOKİ'ye devredilmiştir. Söz konusu parsel, bu tarihten sonra imar parseli olarak TOKİ adına uygulamaya girmiştir. Dolayısı ile sahte imzalarla mera vasfından çıkarıldığı tamamen uydurma ve gerçek dışıdır. Böyle bir sahtekarlığın olma ihtimali de zaten yüce mahkeme ve savcılar tarafından belediyemizin talebiyle araştırılmaktadır. Söz konusu uygulamadan kamuya ait 300.000 metrekarelik bedelsiz alan oluşturulmuştur.(Yol, park, okul yeri ve sosyal donatılar) Aynı zamanda 40 yıldır kangren haline gelen bu bölgedeki imarsızlık, bu uygulamayla çözüme kavuşturulmuştur. Belediyemizin bu hakkı, ilgili yasa maddelerinde de açıkça gösterilmiştir. Yapılan bu uygulama da vatandaşlarımız tarafından memnuniyetle karşılanmış sivil toplum kuruluşları tarafından belediyemize defalarca teşekkür plaketleri verilmiştir. Belediyemizin Fırat Mahallesinde 3194 Sayılı İmar Kanununun 18 Maddesine istinaden yapmış olduğu imar uygulamasına toplam 635.000 metrekarelik alan girmiştir. Bu alanda 1075 malik bulunmaktadır. Bu alan içerisinde de Yaşar Yılmaz adlı kişiye ait 26.300 metrekare yer mevcuttur. Bu arsalar 1979, 1980,1982 ve 1992 yıllarında alınmış olup, tapuları hem belediyemizde hem de Tapu Kadastro Müdürlüğünde mevcuttur. Dolaysıyla; söz konusu kişiye 18 uygulaması ile tahsis edilmiş her hangi bir yer söz konusu değildir. 18 uygulamasında hiç kimseye yer tahsisi yapılamaz. Ancak var olan tapuları da belediyemizin iptal etme gibi komik bir yetkisi yoktur!"


http://www.samanyoluhaber.com/haber-104572.html

Hüdaverdi
06-20-2008, 12:34
AK Partili vekilleri istifa ettirdiler !


İddiaya göre ANAP kökenli 4 vekil Erdoğan'ın "trenden inen binemez" sözüne kızıp istifaya kalkmıştı. Haberde adı geçen vekiller bakın ne dedi?

İnternethaber'in haberine göre ANKA Haber Ajansı'nın ANAP kökenli 4 Ak Parti vekililin istifa kararı aldığına ilişkin haberi balon çıktı.


[b]ÖNCE İSTİFA ETTİRDİ, SONRA VAZGEÇİRDİ

ANKA Haber Ajansı dün ANAP kökenli 4 Ak Parti milletvekilinin istifanın eşiğine geldiğini duyurdu. Habere göre Erdoğan’ın “Trenden inen bir daha binemez” sözlerine kızan Ülkü Gökalp Güney, Vahit Erdem, Yaşar Eryılmaz ve Feyzi İşbaşaran, ANAP kökenli eski Adalet Bakanı Oltan Sungurlu’yla yemekte bir araya geldi. Yemekte istifa kararı alan bu dört vekil, yine ANAP kökenli bir vekilin ısrarlarıyla kararlarından vazgeçti.

Haberde ismi geçen Sağlık Eski Bakanı ve Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz şöyle konuştu:

"Yok öyle bir şey tamamen spekülasyon... Haberi yazan ajans mühtemelen temennisini dile getirmiştir. Tespit yapıp yazmamıştır. Böyle bir durum söz konusu değil. Ben trene ara istayonda bindim ama siyasi konjektürün böyle dalgalı olduğu bir dönemde, partinin içinden geçtiği bu dönemeçte istifa etmek bana yakışmaz."


http://img80.imageshack.us/img80/4249/akpartiistifasv2.jpg


TRENDEN İNMEYECEĞİM

"Ben trenden inmeyeceğim. İnmeyi de düşünmüyormu. Evet ismi geçen kişiler ANAP kökenli. Zaten Ak Parti de ANAP'ın içinde barındırdığı felsefelerden birinden doğmuştur. Şu anda böyle bir istifa sözkonusu değil. Tümüyle yalan. Diğer arkadaşlarımda da konuştum. Hiçbirinde böyle bir düşünce yok"


GİZLİ TOPLANTIYA KATILMADIM

Vahit Erdem de, "Doğru değil, yanlış bu. Ben de gazetelerde okudum. Kimseyle yemek yemedim. Hiçbir siyasi toplantım olmadı. Benim ismimin yer aldığı haberler tamamen yanlış" dedi.

"Bir istifa düşünceniz var mı?" şeklindeki soruya karşılık Vahit Erdem, "Yok... Bir istifa düşüncem yok. Şu an bir iktidar var, siyasi yelpaze var. İçinde bulduğum partide devam ediyorum. İstifa düşüncem de yok" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan'ın 'trenden inen bir daha binemez' sözünün hatırlatılması üzerine Erdem, "Trenden inmek derken partiyi kastediyor. 'Partiden ayrılan bir daha giremez' diyor. Zaten ayrılan niye gelsin, ayrılmak üzere istifa ediyor. Buna bişey demiyorum. Doğru bu. İstifa eden niye geri dönsün. Ama benim böyle bir niyetim yok" diye konuştu.

Vahit Erdem "istifanız cebinizde deniliyor" sorusuna ise cebinin içini göstererek "bakın yok öyle bir şey" diye esprili yanıt verdi.


http://www.samanyoluhaber.com/haber-105573.html

hipermuhafazakar
06-20-2008, 20:42
Yahu şunu okumayın sakın..Okursanız çok sinirlenebilirsiniz.. Hürriyet, milletimizi içerden yıkma konusunda şeytanıda CİA'yıda hayrette bıracak yayınlara devam ediyor. Haber ZAMAN'dan ;

http://img379.imageshack.us/img379/9575/haylanetleror9.jpg

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=701919

Hüdaverdi
06-21-2008, 07:56
Başsavcı’nın öğretmen yalanı

http://img48.imageshack.us/img48/6103/resim232572dd1.jpg

[b]Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya, Talim Terbiye Kurulu’nda görevlendirilen öğretmenlerin Eğitim Bir-Sen’e üye olanlar arasından seçildiğini iddia etti. Bu bilgi gerçek dışı…



Talim Terbiye Kurulu’nda görevlendirilen öğretmenlerin 9’u Türk Eğitim-Sen, 4’ü Eğitim Bir-Sen, 2’si de Eğitim-Sen üyesi… Başsavcının, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin yalanlanmış soru önergesini iddianameye almış…

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, AK Parti iddianamesinde gerçek dışı bilgilere yer verdiği ortaya çıktı.

Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya, hazırladığı iddianamede, “Talim Terbiye Kurulu’nda görevlendirilen 33 kişinin Cumhuriyet devrimlerine aykırı faaliyetleriyle bilinen Eğitim Bir-Sen’e üye olanlar arasından seçildiğini” ileri sürdü. Ancak; Talim Terbiye Kurulu’nda görevlendirilen öğretmenlerin 9’unun Türk Eğitim-Sen, 4’ünün Eğitim Bir-Sen, 2’sinin de Eğitim-Sen üyesi olduğu bildirildi.

AK Parti, Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, yasal bir kuruluş olarak faaliyet gösteren Eğitim Bir-Sen’i, “Cumhuriyet devrimlerine aykırı faaliyetleriyle bilinen” bir kuruluş olarak nitelemesi ve bu sendikaya üye devlet memurlarını da zan altında bırakmasını, masumiyet karinesinin ihlali olarak değerlendirdi.


CHP’NİN YALANLANMIŞ İDDİASINI İDDİANAMEYE ALDI

CHP Yalova Milletvekili ve Meclis Eğitim Komisyonu Üyesi Muharrem İnce, 24 Ocak 2008 tarihinde, Talim Terbiye Kurulu’na öğretmen atanmasına ilişkin soru önergesi vermişti.
İnce, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Personel Genel Müdürlüğü, kendi hazırladığı 33 kişilik listedeki isimleri hangi kriterlere göre belirlemiştir? Eğitim Bir-Sen sendikasına üye olmak bu kriterlerden biri midir?” diye sormuştu.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de 27 Şubat 2008 tarihinde söz konusu iddiayı yalanlamıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın gerçek dışı bilgiyi AK Parti iddianamesine alması, “Başsavcı, CHP’nin sözcüsü mü?” şeklinde yorumlandı.


Kenan Kıran-Vakit

Hüdaverdi
06-23-2008, 20:08
http://img103.imageshack.us/img103/4364/adszij3.png

http://img58.imageshack.us/img58/7834/106244qk2.jpg

[center]Akşam yazarı fena çuvalladı

Akşam Gazetesi yazarı Serdar Akinan son dönemde yazdığı birçok yazıda olduğu gibi yine fena çuvalladı.İşte Akinan'ı çuvallatan son olay...

23 Haziran 2008 tarihli Akşam Gazetesi'nde Serdar AKİNAN'ın [b]"Taraf neden tarafsız olamaz?" başlıklı yazısında, "Taraf gazetesinin finansörü" konusu ele alınmış ve bu gazetenin Zaman'ın Baskı Tesislerinde basıldığı iddia edilmiştir.

Bu bilgi doğru değildir. Kaldı ki Taraf gazetesinin künyesinde gazetenin basıldığı adres belirtilmektedir.

Sayın AKİNAN, küçük bir araştırma yapmış olsa veya en azından Taraf Gazetesi'ni açıp okusaydı, kamuoyuna yanlış bilgi vermemiş, dolayısıyla kendisi de zor duruma düşmemiş olacaktı.


23.Haziran.2008
Samanyoluhaber

ümitli_bekleyis
06-23-2008, 20:18
Çok zor bir işe girişmişsin.Bunların Yalan haberleri ekle ekle bitmez.Allah kolaylık versin :D

Hüdaverdi
06-23-2008, 21:20
http://img45.imageshack.us/img45/5463/adszio7.png

http://img45.imageshack.us/img45/1123/38293932bm3.jpg

[center]Vatan'a tokat gibi yalanlama


[b]Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Vatan gazetesinde ''örtülü ödenek'' konusundaki haberde yer alan iddiaların ''asılsız'' olduğu belirtildi.


Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü 2007 yılı bütçesinin 290 milyon 785 bin 381 YTL, bunun 262 milyon 286 bin 521 YTL'sinin de örtülü ödenek olduğunu belirtilerek, ''Örtülü ödenek ile ilgili sorular ve cevaplar, kanun hükmüyle mütenasip ciddiyet ve sorumluluk gerektirir. Hiçbir gerekçe ile bu ilkelerden ödün verilemez'' denildi.

Başbakanlık Basın Merkezinin açıklamasında, 21 Haziran 2008 tarihli Vatan gazetesinde ''örtülü ödenek'' konusundaki haberde yer alan iddiaların ''asılsız'' olduğu belirtildi.

Açıklamada, ''Her yıl TBMM'de, naklen yayımlanan müzakereler sonucunda ayrı ayrı görüşülerek kabul edilen ve bütün rakamları ve kodlarıyla birlikte ayrıntılı olarak yayımlanan Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu'ndan haberdar olunmaması bir yana, basın meslek ahlak ilkeleri gereği doğruluğunun soruşturulması imkan dahilinde olan bir iddianın muhatap nezdinde soruşturulmadan gazete manşetine taşınması, ilkeli ve sorumlu yayıncılıkla hiçbir surette bağdaşmamaktadır'' denildi.

Bu yayıncılık anlayışının, gazetecilik görev ve sorumluluğuyla, doğru ve dürüst habercilikle bağdaşmayacağı ifade edilen açıklamada, ''gerekli bilgiler açık kaynaklarda yer alıyor olmasına rağmen, yine de kamuoyunun yalan ve yanlış iddialarla meşgul edilmemesi bakımından, söz konusu habere konu edilen daha önceki yıllara ait verileri tekrarlamayarak, en son 2007 yılı ile ilgili konuların paylaşılmasında yarar görüldüğü'' kaydedildi.

Açıklamada, ''Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü 2007 yılı bütçesi 290 milyon 785 bin 381 YTL olup, bunun yüzde 90'ı olan 262 milyon 286 bin 521 YTL'si örtülü ödenektir. Örtülü ödenek, bütçe tekniği gereğince 'görev gideri' olarak Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü bütçesinde gösterilmektedir'' denildi.

Örtülü ödeneğin, 5018 sayılı Kanun'un 24. maddesinde, ''Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir'' şeklinde tanımlandığı belirtilen açıklamada, ''Bu maddeden de anlaşılacağı üzere örtülü ödenek ile ilgili sorular ve cevaplar, kanun hükmüyle mütenasip ciddiyet ve sorumluluk gerektirir. Hiçbir gerekçe ile bu ilkelerden ödün verilemez'' denildi.

Görev giderleri haricinde kalan 28.5 milyon YTL'nin 14.5 milyon YTL'sinin valiliklere afet, yangın, sel gibi acil durumlar için aktarıldığı bildirilen açıklamada, şöyle devam edildi:

''Geri kalan 14 milyon YTL'lik harcama ise Başbakanlık personelinin maaş, sosyal güvenlik, yolluk, tedavi ve cenaze giderleri, temsil ve tanıtma giderleri ile kırtasiye ve makine teçhizat alımı için kullanılmıştır.

Sayın Başbakanımızın temel bir hükümet politikası olarak büyük önem verdiği açıklık ve şeffaflık ilkeleri gereğince, bu başlıktaki genel toplamı da içeren 2007 yılı Başbakanlık Faaliyet Raporu, hem resmi internet sitemizde yayımlanmış, hem de TBMM ve ilgili denetim organları ile tek tek milletvekillerine matbu halde sunulmuştur.''


23.Haziran.2008

http://www.samanyoluhaber.com/haber-106294.html

Hüdaverdi
06-23-2008, 22:26
[center]Mekke'ye Medine'ye öyle Londra'ya böyle

http://img383.imageshack.us/img383/2492/resim235131fw7.jpg

[b]Doğan’ın ‘en büyük yalakalarından biri’ olduğu söylenen, NTV’de ’90 Dakika’ programına spordan anlamadığı halde konu mankeni olarak çıkan ve bir futbol takımında kaç kişinin oynayacağını bile bilmeyen Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, geçtiğimiz Cuma 'köşesinden' yine Vakit’e saldırdı.


Vakit gazetesinin 150 okuyucusunu Mekke ve Medine’ye götürme kampanyasına saldıran ‘yalama’ 'yazar', Sanayi Bakanlığı’nın bu çekilişe nasıl izin verdiğini merak ettiğini yazarak, Bakanlığı tehdit ederken, kendi gazetesinin okuyucularını İngiltere’ye gönderme kampanyasını bile göremedi. Kendi gazetesini okumaktan, gazetesinin kampanyasından habersiz olacak kadar aciz olduğu söylenen ve bazı yazarlarca ‘cahil cühela takımınından’ olduğu söylenen Yakup Yılmaz, şimdi Hürriyet’in kampanyası için ne yazacağı merak konusu oldu.

Bugünkü Hürriyet’in manşetinde verilen kampanya ilanında ‘Hürriyet okurlarını İngiltere’ye gönderiyor’ başlığı altında şöyle deniliyordu: 60 okurumuz, Londra, Cambridge, Oxford, Manchester, Brighton, Bournemouth’taki özel okullarda uzman öğretmenlerden İngilizce öğrenecek. Kampanyaya katılan herkese piyasa değeri 350 YTL olan ‘EF İngilizce Eğitim Paketi’de hediye”

Hürriyet'teki 'kompozisyoncu' Yılmaz'ın, Vakit gazetesiyle ilgili yazdığı yazıda aynı zamanda Sanayi Bakanlığı'nı da hedef göstermiş oldu.


http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=23513

LoNeLiNeSS
06-25-2008, 02:10
Helal olsun hocam böyle bir yalan arşivine sahip olmak isterdim ama dikkat et başın Doğan la belaya girmesin :D :D :D :D

Onlybullet34
06-25-2008, 02:11
Emeğe Saygı Hüdaverdi +1.

Hüdaverdi
06-25-2008, 02:14
o doğansa bizde aslanız 8)

Elhamdülillah Allah'tan başka korkumuz yok :-*
doğandan korkan bu haberleri yazmazdı zaten ;D
samanyolu,habervaktim sağolsun.

EyvAllah Onlybullet34 :-*

Onlybullet34
06-25-2008, 02:16
o doğansa bizde aslanız 8)

Elhamdülillah Allah'tan başka korkumuz yok :-*
doğandan korkan bu haberleri yazmazdı zaten ;D
samanyolu,habervaktim sağolsun.

EyvAllah Onlybullet34 :-*


EyvAllah Arkadaşım.

hipermuhafazakar
06-25-2008, 17:06
Hüdaverdi, seni veren iyiki vermiş kardeş :)

Kırık_Çocuk
06-25-2008, 17:30
Tebrikler bu dökümanların bir arada toplanması iyi bi çalışma olmuş..+1

Hüdaverdi
06-27-2008, 01:31
http://img74.imageshack.us/img74/4923/adszwq9.png

http://img74.imageshack.us/img74/8767/106724mf0.jpg

[center]İpekçi'den Oray Eğin'e yalanlama


[b]Taraf Gazetesi Köşe yazarı Leyla İpekçi'den Oray Eğin'in çirkin iftirasına tekzip gibi açıklama; Hayatımda Amerika'ya hiç gitmedim

Gazeteci-yazar Leyla İpekçi bugün Akşam gazetesinde köşe yazarı Oray Eğin'in ortaya attığı iddialar ile ilgili bir açıklama yaptı.

"Bir cemaat bursuyla ABD'de eğitim gördüğü iddiasını" çirkin bir iftira olarak niteleyen İpekçi "Hayatımda Amerika'ya ayak basmış değilim. Bu tür haberleri oldukça yakışıksız ve çirkin buluyorum. Daha önce bir çok gazete ve basın kuruluşunda çalışmış ve en son 2,5 yıl Zaman'da yazı yazmış bir yazar olarak Taraf Gazetesi'ne geçtikten sonra hakkımda bu tür haberler çıkması manidardır. Ben bu tür haberleri 'Taraf ile Zaman arasında organik bağ var' şeklinde kamuoyunu yanıltmaya çalışan kirli bir propagandanın ürünü olarak görüyorum. Her iki gazeteyi de yıpratmaya çalışan bu tür tezviratların niçin ortaya atıldığını aslında kamuoyu çok iyi bilmektedir. Avukatımla görüştüm. Yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım."

26.Haziran.2008
http://www.samanyoluhaber.com/haber-106724.html

Hüdaverdi
06-28-2008, 07:00
http://img168.imageshack.us/img168/5925/adszrl2.png

http://img57.imageshack.us/img57/8416/106872bx0.jpg

[center]KART HABERİ BAŞTAN SONA YALAN


[b]Fethullah Gülen'in avukatı Erdemli, bazı çevrelerin beraat kararını hazmedemediğini ve onur kırıcı iddialarla yeni bir karalama kampanyası yaptığını açıkladı.


Fethullah Gülen'in avukatı Orhan Erdemli, bazı çevrelerin beraat kararını hazmedemediğini ve onur kırıcı iddialarla yeni bir karalama kampanyası yaptığını açıkladı. Orhan Erdemli "Hukuka, adaletin tecellisine, insan haklarına saygı duymadıkları anlaşılan bazı çevreler beraat kararını hazmedememiş ve insan haklarına aykırı bu onur kırıcı iddialarla yeni bir karalama kampanyası başlatmışlardır." dedi. Erdemli, çıkan haberlerin aksine Fethullah Gülen'in ABD'deki oturumu ile ilgili ortada ne bir iddianamenin ne de bunu hazırlayan savcıların bulunduğunu kaydetti. Erdemli, "Oturum başvurusunun süreci devam etmekte olup, ortada sonuçlanmış herhangi bir dava bulunmamaktadır. Sayın Gülen'in ikametle ilgili kanunsuz bir duruma düşmesi sözkonusu olmadığı gibi, ülkeyi terk etme mecburiyeti de bulunmamaktadır." açıklamasında bulundu.

Haberlerde ileri sürülen iddiaların yargılama sürecinde de yayınlandığını ve bu yayınların dava dosyasına aleyhte delil olmak üzere dahil edildiğini hatırlatan Erdemli, konuyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Erdemli, açıklamada "Sekiz yıllık dava sürecinde Mahkeme birçok kurum ve kuruluşla yazışma yaparak bütün iddiaları detaylı bir şekilde araştırmıştır. Sonuç olarak hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan bütün bu iddiaların hiçbir mesnedi bulunmadığı ortaya çıkmış, Türk yargısı bu iddialara itibar etmemiş ve Muhterem Fethullah Gülen kesinleşmiş yargı kararı ile aklanmıştır." ifadelerine yer verdi. Bazı medya kuruluşlarının 'sorumlu ve objektif gazetecilik ilkelerine, basın ahlakına, yargı kararlarına, yasalara aykırı şekilde kişilerin şeref ve haysiyetine saldırı teşkil eden iddiaları hiçbir süzgeçten geçirmeden yayınlamalarının' vahim ve üzüntü verici olduğuna dikkat çeken Erdemli, kamuoyunun Fethullah Gülen'i de iddia sahiplerini ve amaçlarını da çok iyi bildiğini vurguladı.


Gülen'le ilgili haberler hayal mahsulü

Fethullah Gülen'in ABD'de ikameti ile ilgili yapılan haberlerin hayal mahsulü olduğunu anlatan Orhan Erdemli açıklamasını şöyle sürdürdü: "Kamuoyuna duyurmak isteriz ki; bütün bu iddialar baştan aşağıya gerçeklere aykırı bulunmaktadır. Ortada, iddia edildiği gibi bir Eyalet Savcısı iddianamesi veya mahkeme kararı da bulunmamaktadır. İddianame de, mahkeme kararı da tamamen hayal mahsulüdür. Dolayısıyla, olmayan bir iddianameye dayalı bulunan haberlerin bir kurgudan ibaret olduğu açıktır. İddia olunan olayın doğrusu şöyledir : Muhterem Fethullah Gülen ABD'de ikametini sağlayabilecek statülere göre oturum ve vize müracaatlarını bir avukat vasıtasıyla yapmıştır. Bu müracaatlardan birinin reddi nedeniyle müvekkilim Göçmenlik Bürosunu dava etmiştir. Mahkeme her iki tarafı da davet ederek argümanlarını dinlemiştir. Haberlerde ismi geçen Patrick L. Meehan ve Mary Catherine Fry'ın Eyalet Savcısı değildir. Bu kişiler ABD Göçmenlik Bürosunun avukatlarıdır. Göçmenlik Bürosu avukatları, Mahkemedeki konuşmalarında Londra'da yapılan bir konferansta sunulan akademik tebliğden alıntılar yapmışlardır. Ancak bu alıntılar da yanlış tercüme ve maksatlı çarpıtmalarla kamuoyuna iddianame ve mahkeme gerekçesi gibi sunulmuştur. "


Medya kesinleşmiş beraat kararını gölgelemeye çalışıyor

Orhan Erdemli açıklamasında bazı yayın organlarının Fethullah Gülen ile ilgili kesinleşmiş beraat kararını gölgelemeye çalışan yanıltıcı haberler yaptığına değinerek sözkonusu yayınlardan sonra kamuoyunun "Bütün bu ve benzeri iddialar yargılama konusu yapılmamış mıdır ? Fethullah Gülen sözkonusu davada beraat etmemiş midir? Bu iddiaları ileri sürenler o zaman neden mahkemeye çıkıp belgelerini sunmamış, neden iddialarını mahkeme huzurunda ispat etmemişlerdir ? Ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı olduğunu göre, bu iddiaları ortaya atanlar müfteri durumuna düşmüş değiller midir ? Birileri yargı kararlarına aykırı iddialarla kamuoyunun yanıltmaya çalışıyorsa, sözkonusu medya kuruluşlarının editörleri, müdürleri, yayın yönetmenleri, sahipleri bunu görmemekte midirler? Niçin, kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen iftira düzeyindeki yayınlara dur denilmemektedir ? Bu iddialarını ispat edemedikleri takdirde, dünya kamuoyu nezdinde müfteri durumuna düşmeyecekler mi?" şekilde sorular yönelttiğini ifade etti.

Yapılan açıklamaya göre bazı yayın organlarındaki yanıltıcı ve karalayıcı haberler şöyle: "ABD Fethullah Gülen'e oturma izni sağlayan yeşil kart vermemiştir; Gülen'in avukatı kararın düzeltilmesi için açtığı davayı kaybetmiştir; zira Mahkeme öne sürülen argümanları yetersiz bulmuştur; red kararının gerekçesi 'Eyalet Savcısı Patrick L. Meehan ve yardımcısı Mary Catherine Fry'ın iddianamesine dayandırılmıştır; iddianamede Gülen'in projelerinin arkasında Suudi Arabistan, İran, Türk Hükümeti ve hatta CIA'nın da bulunduğu, Gülen'in CIA ile finansal işbirliği içinde olduğu, işadamlarının gelirlerinin %10 ila 70'ini Gülen'e verdiği...' şeklinde tespitler yer almıştır; Gülen'in Türkiye'ye mağdur ve mecbur olarak dönmesi gerekmektedir, bunun için tezgah kurulmuş ve Gülen'in başvurusu beraatin kesinleştiği aynı gün reddedilmiştir; böylece Gülen'in Türkiye'ye dönmesi için mazeret yaratılmıştır".


http://www.samanyoluhaber.com/haber-106872.html

Hüdaverdi
06-29-2008, 13:41
http://img124.imageshack.us/img124/6849/adszjz3.png

http://img124.imageshack.us/img124/6146/106991oj9.jpg

[center]Köşk, Hürriyet'i kendi haberiyle vurdu


[b]Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Başkent Protokol listesindeki değişikliğin, yargı mensuplarına karşı ve onları alt sıralara kaydırma işlemi gibi gösteren söz konusu haberlerin iyi niyetle bağdaşmadığı bildirildi.

Açıklamada, bugün bazı gazetelerde yer alan protokol değişikliği ile ilgili gerçek dışı haberlere yönelik açıklama yapılmasının gerekli görüldüğü kaydedildi.

Başkent Protokol listesinde Dışişleri Bakanlığının önerisi üzerine Cumhurbaşkanlığının onayı ile 6 Mayıs 2008 tarihinde değişiklik yapıldığı belirtilen açıklamada, ''Bu değişiklik ile daha önce 50. sırada yer alan TBMM Genel Sekreteri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinden sonra ve Başbakanlık Müsteşarından önce gelmek üzere 34. sıraya alınmış ve daha önce listede bulunmayan TBMM Genel Sekreter Yardımcıları Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılarından sonra gelmek üzere 53. sıraya ilave edilmiştir. Ayrıca, Emniyet Genel Müdürü (Vali) unvanı 43. sırada bulunan unvanlar arasına eklenmiştir'' denildi.

Bu değişikliği yargı mensuplarına karşı ve onları alt sıralara kaydırma işlemi gibi gösteren söz konusu haberlerin iyi niyetle bağdaşmadığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi:

''Yapılan değişiklikle, sadece yüksek yargı organlarının üyeleri değil, Başbakanlık Müsteşarı, Devlet Denetleme Kurulu Başkanı, Ankara Valisi gibi 50. sıraya kadar olan unvanlarla 53. sıradan sonra gelen Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı, Tümgeneral/Tümamiral, Başbakanlık ve Bakanlık Müsteşar Yardımcısı, Devlet Personel Başkanı ve izleyen unvanlar da birer sıra aşağıya kaymıştır.

Haberin içinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılarının 2005 yılında belirlenen protokol listesinin 52. sırasındaki yerlerini koruduklarının ve yüksek yargı organlarının Daire başkan ve üyelerinin o tarihte 56, 57 ve 58 olan sıralarının bir sıra aşağıya indirildiğinin belirtilmesine karşılık, haberin alt başlığında Yargıtay ve Danıştay Daire Başkan ve üyelerinin Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Genel Sekreter Yardımcılarının gerisine alındıklarının ileri sürülmesi de haberin kendi içindeki çelişkiyi ortaya koymaktadır. Aynı şekilde, yeri değiştirilmeyen Diyanet İşleri Başkanı ile yüksek yargı üyelerinin yerlerinin özel olarak kıyaslanması da haberin maksatlı olduğunun açık göstergesidir.

Esasen anılan haberlerde de yüksek yargı üyelerinin 1998'den önce 53 olan sıralarının 2005 yılında 3 sıra aşağıya kaydırılarak 56'ya indirildiği belirtilmek suretiyle şikayet konusu olan durumun yeni düzenlemeden önce de var olduğu ortaya konmaktadır.

Bu itibarla, anılan düzeltmenin yargı mensuplarını rencide edecek şekilde kamuoyuna duyurulmasının iyi niyetle ve basın etik ilkeleri ile bağdaşmadığı açıktır.''

Hüdaverdi
06-29-2008, 14:19
http://img47.imageshack.us/img47/9577/adszvk0.png

http://img47.imageshack.us/img47/3081/106991ru0.jpg

[center]Bir haber daha yalan çıktı !

[b]Dün bir haber ajansında yer alan “Türbanlı stajyer RTÜK'ü karıştırdı” başlıklı haberle ilgili yapılan açıklamada, Üst Kurulda çalışan tüm personel ve stajyerlerin kanun, tüzük ve yönetmeliklerde öngörülen kılık ve kıyafet kurallarına uyduğu belirtildi.

Açıklamada, “Gerek personel, gerekse stajyerler arasında türbanlı bulunmamaktadır” denildi.

AA

ENGİNEER
06-29-2008, 14:40
Bu kadar yalanı uydurmakta profesyonellik ister aslında varya...

Hüdaverdi
06-29-2008, 15:12
http://img178.imageshack.us/img178/930/adszjp8.png

http://img178.imageshack.us/img178/2791/107049lw7.jpg

[center]HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET

[b]ABD, güvenlik nedeniyle Bush'un idrarını bile saklarken Hürriyet, Erdoğan'ın kan tahlil sonuçlarını tüm dünyaya ifşa etti.


İnternethaber'in haberine göre dün Medical Park'ın açılışını yapan Başbakan Erdoğan, gazetecilere göstereceği kartla kendi kartını karıştırınca Hürriyet'ten kurtulamadı. Gazete, tele-objektifle Erdoğan'ın gazetecilere gösterdiği "sağlık kartının" üzerindeki sağlık numarasını okuyarak, internetten Erdoğan'ın tüm sağlık bilgilerine ulaştı. Hürriyet'in bu büyük ayıbı, bugünkü gazete manşetine, "10 yıldır şeker hastasıymış" başlığıyla yansıdı ve tüm dünyaya Erdoğan'ın üreden kolestrol oranına kadar tüm biyokimya ve hemotoloji tahlil sonuçlarını yayınladı.


Hürriyet kendini yalanladı!

Hürriyet'in haberindeki çelişkiler bunlarla da sınırlı değil. Hürriyet, başlığın hemen sağ tarafına yerleştirdiği notla; Erdoğan'ın, sağlık numarasını gazetecilere kendisinin verdiği iddia ediyor. Gerçek ise tam tersi. Hastane yönetimi aslında Erdoğan'ın sağlık bilgilerinin medyaya yansımaması için sembolik bir kart hazırlıyor. Törende Erdoğan'ın gazetecilere göstermesi gereken kart ise işte bu sembolik kart. Ancak Erdoğan, sembolik kart yerine kendi kartını gösterince olanlar oluyor. Erdoğan'ın sağlık bilgilerinin tamamı bir anda kamuoyuna yansıyor. Erdoğan'ın bu hatasının farkına varan Hürriyet, çekilen fotoğrafı yüksek çözünürlükte büyütüyor ve Erdoğan'ın sağlık numarasına ulaşıyor.

Erdoğan'ın kişisel bilgileri internette

Başbakan Erdoğan'ın sağlık numarasına ulaşan Hürriyet, bununla da yetinmeyip; hastanenin bilgi işlem merkezine girerek, internetten Erdoğan'ın tüm sağlık bilgilerinin sorgusunu yapıyor. Böylelikle Erdoğan'ın, şeker hastalığından, kanındaki kolestrol miktarına kadar tüm sağlık bilgileri dünyaya afişe edilmiş oluyor. Hem de tüm güvenlik gerekçeleri gözardı edilerek...

http://img362.imageshack.us/img362/3123/erdoganhurriyetmansettk7.jpg

Hıfz-ı lisan
06-30-2008, 01:51
bunlara özel olarak ödül vermek gerek,rekor kırdılar..

hipermuhafazakar
06-30-2008, 19:36
Üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasının oylanacağı gün üç gazete 8 ay önceki yalan haberi tekrar yayınlamışlardı. Samanyoluhaber.com'a toslamışlardı ;

http://img238.imageshack.us/img238/4139/eskiyalanoc0.jpg

Hüdaverdi
07-02-2008, 20:33
http://img128.imageshack.us/img128/6849/adszzu6.png

http://img128.imageshack.us/img128/6603/107415il9.jpg

[center]Bir köşe yazısında bu sözlerin ne işi var?


Son gözaltılar belli ki Vatan yazarı Mustafa Mutlu'yu çok rahatsız etti.Köşe yazısında öyle kelimeler kullandı ki bu sözler bir köşe yazarına hiç yakışmadı.

İşte okuyanları hayrete düşürecek küfürlü köşe yazısı:


İktidar yalakaları birdenbire hukuka saygıdan söz eder oldu!

Hukuk devletinde işimize geldiği zaman mahkemelere sahip çıkıp, işimize gelmediğinde aynı yargı organlarının itibarını ayaklar altına alamayız...

[b]Burada da sözüm “adalet”i çıkarlarına göre kullanan şerefsizlere!

Bunlar, çok değil; daha üç hafta önce, türbanın üniversiteye girmesinin önünü açan anayasa değişikliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi hakkında akla hayale gelmeyecek sözler söyledi.

Halkı, yasalara ve Anayasa’ya uymamaya tahrik ettiler.

Hatta bu kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından tutuklanmasını istediler.

Aynı esnaf takımı dün televizyonlarda “adalet savunucusu” kesilip, mahkemelere güvenmek gerektiğini söylüyordu.

Hiç merak etmeyin; yarın Anayasa Mahkemesi’nden Ak Parti’yi kapatma kararı çıkarsa yine ters dönecekler!

Bu alçaklar artık akıllarını başlarına almalı...

Her koşulda hukuka sahip çıkmayı ve saygı duymayı öğrenmeli...

Nasıl olsa bir gün öğrenirler ama...

Korkarım çok geç kalmış olurlar!


MUSTAFA MUTLU/VATAN

ENGİNEER
07-02-2008, 20:34
Bunlarda ne yalancı be kardeşim hergüne bir yalan sığdırıyorlar hergün yalan attıkları kadar oruç tutsalar şimdi evliya olurlardı :/

Neşe
07-02-2008, 21:08
gerçekten çok yazık ya

Hüdaverdi
07-03-2008, 11:17
[B]din düşmanı çamhuriyetten kendisi kadar pis manşet!


http://img371.imageshack.us/img371/9470/adszbi2.png

----
30 erkeğin 27’si kurşunlara hedef olup can verirken 5 kişi de evlerinde diri diri yakıldı Başbağlar katliamı ile ilgili bakalım nasıl bir manşet atacaklar ? 'İntikam alındı' veya 'katiller yaktı' diye mi ?

5 Temmuz'u bekliyorum.

Deniz.Feneri
07-03-2008, 11:21
Hocam 5 Temmuzda bir şey yazacaklarını zannetmiyorum sanırım gündemi Samsun Cumhuriyet meydanındaki ortak akıl hareketi mitingi oluşturacaktır. Resmen yalan haberleriyle nerelere kadar ulaşacaklar >:(

hipermuhafazakar
07-03-2008, 11:43
İtilaf Devletlerinin TRUVA ATI'ndan başka ne bekliyorsunuz ! O katliamları ABD kontgerillası yaptı. O konrgerilla işte ergenekon yani tabelasında CUMHURİYET yazanlar. Ne Milliler ne aleviler..Karışıklık çıkartıp sabatay hegomonyasını koruma derdindeler..Alevileri kattirenler işte o cenah

Supraliminal
07-03-2008, 19:00
Bu Gazetelerden Ve bu medyadan bilgilenenlere Allah akıl fikir versin.
okuyanları izleyenleri kınıyorum !

ümitli_bekleyis
07-06-2008, 16:41
Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın Ergenekon hakkında derlediği haber yorumu nasıl çarpıttı?

Reuters muhabirinin İstanbul'daki bazı kişileri konuşturarak yaptığı haber yorumu, Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın muhabirinin yorumuymuş gibi sundu. Bununla da kalmayarak Reuters'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını görmezden geldiler.

Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'a konuşan bir yorumcunun söylediklerini 'Reuters'ın muhabiri söylemiş gibi' vermeyi tercih ederken, Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırdığı yönündeki iddialara bir yenisini daha eklemiş oldu.

Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor-İktidar partisi mahkemede" şeklindeyken, Hürriyet ve CNN Türk bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen Jenkins'in ifadesini, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti, haberi de şöyle verdi: "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt"

İstanbul'da yaşayan ve Türkiye'deki güvenlik meselelerinde uzman olduğu belirtilen Gareth Jenkins, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat özensiz,bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda. Bunun çok ciddi bir şey olabileceği hayli şüpheli" ifadesini kullanmıştı.

Reuters haber yorumunda, sadece Gareth Jenkins'i değil, Türk ve yabancı çok sayıda kişinin, Ergenekon konusunda yorumlarına yer vermişti.

İŞTE HÜRRİYET'İN ÇARPITMA HABERİ

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/hurriyet_reuters-carp.jpg

BU DA CNN TURK'TE YER ALAN HABER

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/cnn_turk_carp.jpg

SAMANYOLUHABER

Hüdaverdi
07-06-2008, 22:23
[center]Cumhuriyet'in kuyruklu yalanı

http://img45.imageshack.us/img45/1123/38293932bm3.jpg


[b]Cemil Çiçek'in başı 14 yıl önce yapılmış bir haberden dolayı belada. O yemin etsede bu haber onun yakasını bırakmıyor!

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in başı 17 yıl önce Hakan Aygün tarafından yapılan bir haberden dolayı belada. Bakanın başa bela haberi, Ak Parti'nin sözlü savunmasında da yine gündeme geldi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Ak Parti hakkında kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne açtığı davada sözlü savunma yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in "flört fahişeliktir" sözlerini gündeme getirdiği öğrenildi. Yalçınkaya'nın delil olarak gösterdiği çok sayıda gazete ve TV haberlerinin asparagas olduğunu ve bunlara ilişkin tekzip yoluna gittiklerini vurgulayan Çiçek, başına gelen bir olayı Anayasa Mahkemesi üyelerine anlattı. 17 yıl önce ANAP'dayken verdiği bir röportajda kullanmadığı bir söz olan "flört fahişeliktir" cümlesini yıllarca temizleyemediğini belirten Çiçek, şunları anlattı:


4 YIL SONRA ÖZÜR

"1990'da Cumhuriyet gazetesinde görev yapan Hakan Aygün, benimle röportaj yaptı. Aileden sorumlu bakan olarak görev yapıyorum ve röportajda söylemediğim 'flört fahişeliktir' başlığıyla gazete manşet attı. Benim tekzibim gazetenin arka sayfalarında, belli belirsiz yayınlandı. 17 yıl boyunca geldiğim her görevde bu sözler hatırlatıldı. Dört yıl önce, Hakan Aygün beni aradı. Yaptığı asparagas haberden vicdan azabı duyduğunu söyledi ve beni programına çağırdı. Ben de, canlı yayınlanacak olan programda herkesin önünde benden özür dileyip, yaptığı asparagas haberi itiraf etmesi şartıyla yayına katıldım." Çiçek Aygün'ün açıklamasını şöyle aktardı: "Genç bir muhabir arkadaşım var. Ben yönlendirdim, Çiçek'le bir röportaj yapın, bak bunlar mukaddesatçı falan. Sayın Bakan da 'Ben flörtü tasvip etmiyorum. Bunlar evlendikten sonra olmalı' dedi. Ancak röportajın içinde 'Flört fahişeliktir' sözü yoktu. Bunun en iyi şahidi benim. O röportaj bir iki gün bekledikten sonra Cumhuriyet'in arka sayfasında yayınlandı, 'Flört fahişeliktir' denildi."


http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=147878

EpiVaTeS
07-06-2008, 22:27
˙·٠٠•● Kartel=Yalan ˙·٠٠•●••٠·˙

Hüdaverdi
07-06-2008, 22:32
Yalan haberler 10. sayfaya ulaşınca doğan gurubuna ak forum plaketi yollamayı talep ediyorum :D

murat kurt
07-08-2008, 16:29
Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın Ergenekon hakkında derlediği haber yorumu nasıl çarpıttı?

Reuters muhabirinin İstanbul'daki bazı kişileri konuşturarak yaptığı haber yorumu, Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın muhabirinin yorumuymuş gibi sundu. Bununla da kalmayarak Reuters'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını görmezden geldiler.

Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'a konuşan bir yorumcunun söylediklerini 'Reuters'ın muhabiri söylemiş gibi' vermeyi tercih ederken, Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırdığı yönündeki iddialara bir yenisini daha eklemiş oldu.

Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor-İktidar partisi mahkemede" şeklindeyken, Hürriyet ve CNN Türk bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen Jenkins'in ifadesini, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti, haberi de şöyle verdi: "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt"

İstanbul'da yaşayan ve Türkiye'deki güvenlik meselelerinde uzman olduğu belirtilen Gareth Jenkins, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat özensiz,bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda. Bunun çok ciddi bir şey olabileceği hayli şüpheli" ifadesini kullanmıştı.

Reuters haber yorumunda, sadece Gareth Jenkins'i değil, Türk ve yabancı çok sayıda kişinin, Ergenekon konusunda yorumlarına yer vermişti.

İŞTE HÜRRİYET'İN ÇARPITMA HABERİ

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/hurriyet_reuters-carp.jpg

BU DA CNN TURK'TE YER ALAN HABER

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/cnn_turk_carp.jpg

SAMANYOLUHABER


buna bayıldım"YAŞLI ADAMLARIN UYDURUK ÖRGÜTÜ" : D

ümitli_bekleyis
07-09-2008, 02:16
:D
:)

Hüdaverdi
07-09-2008, 21:49
http://img244.imageshack.us/img244/1893/adszve9.png

http://img244.imageshack.us/img244/2199/108367wk2.jpg

[center]Vatan yine çuvalladı !


2006 sonunda kamuoyuna açıklanan ve yakıtsız enerji üreteceği öne sürülen Erke dönergecinin patent aldığı haberleri asılsız çıktı.


[b]Üst düzey emekli paşaların katılımıyla yaklaşık 1.5 yıl önce ‘petrol savaşını bitirecek’ buluş olarak tanıtılan Erke Dönergeci’nde, ‘erken patent sevincinin’ yaşandığı ortaya çıktı. Türk Patent Enstitüsü’nün, Erke’nin patent başvurusu ile ilgili çalışmaların halen ‘araştırma’ safhasında olduğu, kurumun bülteninde yayınlanan bilgilerin ise 18 aylık sürenin dolması nedeniyle kanunen yayınlanması gereken başvuru bilgileri olduğu kaydedildi. Oysa Vatan gazetesi dün Erke Dönergeci’nin patent belgelerine ulaştığını iddia etmişti.


http://img244.imageshack.us/img244/1616/vatanerkebalonwj8.jpg


CİDDİYE ALINMAMALI

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen ‘Erke için yapılan patent başvurusunu ‘Anne olmadan çocuğun doğacağını iddia etmek gibi birşey bu’ sözleriyle yorumladı. Çeçen ‘Erke ile ilgili birçok iddia öne sürüldü. Biz bunu gerçekçi ve bilimsel bulmuyoruz. En azından bir bilimadamı çıkıp bizlere bu bilimsel ve açıklanamayacak bir çalışmadır demeliydi. O da olmadı. Bu proje inandırıcıktan çok uzak. Kim istemez öyle bir projeyi. Elektrik mühendisleri olarak bizler bunu ciddiye alınacak bir haber olarak görmüyoruz’ dedi.


BAŞVURU 25 YTL’YE

Erke Projesi’nin patent başvurusu ile ilgili son durum şöyle: Türkiye’yi enerji sıkıntısından kurtaracak olan ‘asrın projesi’ Erke için, Türk Patent Enstitüsü’ne 10 Ekim 2006 tarihinde patent için başvuru yapıldı. Başvuru için sadece 25 YTL’lik bir ücret ödenmesi yeterli oluyor. Bu başvurunun ardından Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. yetkilileri, üst düzey emekli generallerin katılımıyla buluşlarını 21 Kasım 2006 tarihinde düzenledikleri bir basın toplantısı ile duyurdu.


ARAŞTIRILIYOR!

TÜRK Patent Ensititüsü’nün, patent vermeden önce, buluşla ilgili olarak öncelikle ‘araştırma’ ardından da ‘inceleme’ yapması gerekiyor. Araştırma ve inceleme için de ayrı ayrı buluş sahibi tarafından talepte bulunulması ve ücret ödenmesi gerekiyor. Erke A.Ş. yöneticileri de, patent başvurusunun ardından, buluşla ilgili olarak araştırma yapılması için başvuruda bulundular. Başvurunun ardından da buluşun dünyanın bir başka ülkesinde benzerinin olup olmadığına ilişkin araştırma başlatıldı. Söz konusu araştırma halen devam ediyor. Türk Patent Enstitüsü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, patent yasasında şahısların buluşlarını korumaya yönelik düzenlemeler bulunuyor. Düzenlemeye göre, patent süresinin uzaması halinde, buluş sahibinin zararını engellemek için, patent başvuru bilgilerinin 18 ay sonra bültende kamuoyuna ilan edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, 10 Ekim 2006 tarihinde başvurusu yapılan Erke’nin de, 18 Aylık süresi Nisan 2008 tarihinde doldu. Bu yüzden başvuru bilgileri yeniden yayınlandı.


samanyoluhaber
09.Temmuz.2008

elif zeynep
07-10-2008, 11:27
KARTEL = YALAN tam manasıyla. Halen en çok satan gazetelerin en zirvesindeler, yahu insan diyor ki "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu".

Onlara para veren kardeşlerim uyansalar iyi olur, yoksa bunların ağzı tıkanmaz.

Hüdaverdi
07-13-2008, 16:54
http://img140.imageshack.us/img140/860/adszct7.png

[center]Bu kadar da olmaz dedirten çelişki !

[b]Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru, Hürriyet'in 'bu kadarına da pes' dedirten çelişkisini yazdı. İşte o köşe yazısı...

Yandı gülüm keten helva

Kafalarının karışık olduğunu biliyorum bilmesine, ama insan yine de bir iç tutarlılık, bir çelişkiye düşmeme titizliği bekliyor '60. Yıl' iddiası bulunan gazete ile meslek hayatı gazetesi kadar uzun başyazarından...

Önceki gün, Oktay Ekşi, 'yargıya intikal etmiş konularda yazı yazmama ve haber yayımlamama' erdeminden söz ederek kim olduğunu bilmediğimiz birileriyle gölge boksu yapıyordu. Şu satırlar ona ait: “Hürriyet'in 60 yılı bulan geçmişinde, bu temel inancımıza aykırı tek satır yoktur. O nedenle burada yargı sürecini etkileyecek yayın yapılmaz. Çünkü hukuka saygı onu gerektirir.”

Yazının çıktığı gün, 60 yıllık Hürriyet gazetesi, tutuklulardan Sinan Aygün'ün sorgu hakimliğinde verdiği, “Ben esnaf sokağa dökülsün istedim” ifadesini manşetine taşımıştı. Aynı haberi tamamlayan başka sorgu ifadeleri daha yer alıyordu aynı günün Hürriyet'inde.

Eskiler buna “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derlerdi.

Gazetecilik heyecanı Hürriyet'e de yeni yeni avdet ediyor. Gazetenin yönetmeni, dün, Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan yüksek rütbeli emekli askerlerin arşivinden zihnindeki bir soruya cevap teşkil edecek bir belge çıkmasını iştiyakla beklediğini yazabildi. Heyecan bütünüyle geri döndüğünde, Hürriyet, yakın zamana kadar şikayetçi olduğu uygulamayı yeniden başlatabilir. Başyazarının böbürlenmesine aldanmayın, Emniyet ve Savcılık sorgulamalarında alınan ifadelerin habere ve oradan da yoruma dönüştürülmesinin şampiyonluğu Türk medyasında Hürriyet'e aittir.

Sırf bu alanda çalışan birden fazla muhabiri vardır gazetenin...

Tabii resmi ağızların veya yetkililerin ilettiği bilgi ve belgelerden “Ne olmaz, ne olur” ihtiyatiyle uzak durunca, Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazetelerin sayfaları, operasyonun değerini küçültmek, hatta amacından saptırmak isteyen kişi ve çevrelerin uyduruk fetvaları ve iler-tutar tarafı bulunmayan sahte haberleriyle dolup taşıyor.

Bir gün sonra yanlışlığı ortaya çıkan haberlerle uçuk-kaçık yorumların okurlar üzerinde meydana getirdiği şaşkınlığı varın siz hesap edin.

İçinden geçtiğimiz süreç sona erdiğinde, bazı kişiler, kurumlar ve bu arada medya organları ile gruplarının itibarlarında önemli bir hareketlilik görülecek; kimileri kazançlı çıkarken kimileri büyük bir ziyana uğrayacak. Kuyruğu her dönemde dik tutmaya alışmış bir grubun kendisini bu denli büyük bir risk altına sokmasını anlamak gerçekten çok güç.

Unutmayalım: 2003 ve 2004 yıllarındaki darbe girişimlerinin boşa çıkartılmasında, o günlerde darbecilere pek yüz vermediği şimdilerde anlaşılan o medya grubunun da kısmi katkıları olmuştu. 2007 Nisan ayından bu yana farklı bir tavır sergiliyor grup.

Bir de yavuz hırsızlığa soyunup, “Madem Hilmi Özkök, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül darbe hazırlıklarından haberdardı, neden suç duyurusunda bulunmadı, darbecilerin peşine düşmediler?” diye sormaları yok mu?

O dönemdeki darbe girişimlerinden kendileri de haberdardı, ama yazmadılar.

Düşünün: Gazetenin başyazarı geçmişte sorguda alınan ifadelerle yüzlerce kez manşet kotardıklarını unutmuş, Ergenekon'la birlikte başlayan sessiz kalma uygulamasını 'medya etiğine bağlılık' olarak sunma gayretinde; aynı gün onun bu kendi kendini övme girişimini boşa çıkartan bir manşet atabiliyor yayın yönetmeni. Kısa süre öncesine kadar başyazarını aratmayacak self-övgülerle okur karşısına çıkan aynı yayın yönetmeni, kendisiyle çelişmeyi de göze alarak, bavulda belge arıyor şimdilerde...

Ne yaman çelişkidir bunlar...

FEHMİ KORU - YENİ ŞAFAK
13.Temmuz.2008

Hüdaverdi
07-13-2008, 17:05
http://img135.imageshack.us/img135/7030/24824946af9.jpg

[center]Hürriyet yazınca 'ele geçirme' oldu

Ergenekon ile ilgili yapılan haberleri eleştiren ve gelişmeleri görmezden gelen Hürriyet, Tolon ve Eruygur'un ifadelerini yayınlayınca Özkök 'ele geçirdik' dedi...


Ergenekon operasyonları ile alakalı yayınlanan haberler ve belgeleri eleştiren, “Ergenekon operasyonuyla ilgili haber girmiyoruz çünkü iddianame yok, iddianame çıkınca üzerine gideceğiz” diyen Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Tolon ve Eruygur’un ifadelerini ele geçiren muhabirini göklere çıkardı.

Ülke gündemine bomba gibi düşen Ergenekon operasyonlarını uzun bir süre görmezden gelen ve daha çok eleştirel tarzda haberler yapan Hürriyet’in, son operasyonlarda gözaltına alınıp tutuklanan emekli Orgeneraller Tolon ve Eruygur’un evinden çıkan klasörleri, yayınlaması yeni bir tartışma başlattı…

Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bugünkü yazısında daha önce eleştirdiği haberlerden bir farkı olmayan Hurşit Tolon ve Eruygur’un ifadelerinin yer aldığı haberi hazırlayan muhabir Nurettin Kurt’a övgüler yağdırdı.

Bugün, “Ankara’dan arkadaşımız Nurettin Kurt hafta başında çok başarılı bir gazetecilik yaptı. İki emekli orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un mahkemedeki ifadelerini ele geçirdi. Biz de bunu Hürriyet’te yayınladık.” diyen Ertuğrul Özkök daha önce Hürriyet Gazetesi’nin Ergenekon operasyonları ile ilgili neden haber yapmadığına ilişkin kamuoyundan ve diğer medya kuruluşlarından gelen tepkilere cevap vermek zorunda kalmıştı.

NTV'de katıldığı televizyon programında “Çok keyfi sızdırmalarla olayın yönlendirmelere gidildiğine dair endişelerim var. Yasak telefon dinlemeler, gece yarısı apar topar aydınların gözaltına alınması bunlar yanlış şeyler.” diyerek tepkilere cevap veren Özkök, Tuncay Güney'i kastederek şunları söylemişti: "Tutarsız ve kendini mesih ilan eden bir adamın konuşmalarını verirsek Ergenekon'u sulandırmış oluruz diye düşündüm Ama 4 gün sonra başka gazetelere çıktı. İddianame açıklanınca üzerine gideceğiz."


(Haber 7)
11 Temmuz 2008


-------------------------------------------------

http://img140.imageshack.us/img140/1834/59113528xj1.jpg

[center]Hürriyet'in tavrı şimdi neden değişti



Hürriyet'in haber yapmaktan kaçındığı Ergenekon'la ilgili, haberindeki bilgileri 'ele geçirdik' diye tanımlaması ne anlama geliyor? Ergun Babahan yorumladı.

Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün, Ergenekon ile ilgili yayınladıkları belgeleri ''ele geçirdik'' diye tanımlaması şaşkınlık yarattı.

Daha önce operasyon ve ele geçirilen belgelerin bazı gazetelerde yayınlanmasına tepki gösteren ve gelişmelere duyarsız kalan Özkök'ün bu tutumu bir anlamda, son operasyonlarla birlikte gelen tutuklanmaların ''işin rengi ve ciddiyeti iyice ortaya'' çıktı anlamı gelebilir.

Ergenekon operasyonlarını, dava süreçleri, ifadeleri ve hemen tüm gelişmeleri sayfalarından eksik etmeyen Sabah Gazetesi'nin, Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan da aynı düşüncede.

Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'te yayınlanan Ergenekon belgeleri için ''ele geçirdik'' tanımı yapıp haberi yapan muhabirin gazetecilik başarısını övmesini Haber7.com'a değerlendiren Babahan, Ergenekon operasyonlarıyla birlikte medyada ikili bir yapının oluştuğuna dikkat çekti. Gelişmelerle ilgili haber yapılmasına karşı çıkan grubun, bugüne kadar, bir sürü insanın özel telefon görüşmelerini, mahkeme ve soruşturma dosyalarından alıp yayınladığına değinen Babahan, medyadan gizlenecek bir şey olmadığını aktardı.

[b]ERGENEKON VE İKİ KISIM MEDYA

Türk medyasının Ergenekon'la birlikte ikiye bölündüğünü ifade eden Babahan'ın, ''Ergenekon'a karşı tepki koyan ve koymayan'' medya analizi şöyle; ''Birinci kısım medya; Ergenekon'u yok saymak. Hatta gerekirse bilgileri görmezden gelmek, saklamak! Elinde olan haberleri bile kullanmamak gibi bir tavır sergiliyor. İkinci kısım medya ise; Bu olayın Susurluk gibi olmaması, mutlaka aydınlatılması, Türkiye'nin hukuk ve darbe tarihinde, hukukun son kez üstün geldiği, liberal anayasal düzende olan bir ülke haline gelmesi için uğraş veriyor.''

Bir çok gazetede kullanılan Ergenekon bilgilerinin, bir şekilde ''ilişki kuran arkadaşlar'' vasıtası ile gönderildiğini belirten Babahan, Çetin Emeç'ten şöyle örnek verdi; ''Zamanında Çetin Emeç Hürriyet'e aktardığı bir belgeyle ilgili olarak, küçük kardeş büyük kardeş ayrımı yapar demişti. Çok kıyamet kopmuştu.''

[b]KAÇINILMAZ SONA GELİNDİ

Bu durum karşısında karşıt medyanın anlaşılmaz bir hassasiyet gösterilmesinin doğal olarak merak edildiğini de söyleyen Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Babahan, bugün gelinen noktanın ise artık kaçınılmaz olduğunu söyledi. İki emekli komutanın gözaltına alınmasının işin ciddiyetini ortaya koyduğunu belirten Babahan şunları söyledi: ''Artık kaçınılmaz bir noktaya geldi. Bir yerde, 2 bin 500 sayfalık iddianame var. Ne kadar kuşkuyla bakanlar olsa da, mahkemenin iki emekli komutan hakkında tutuklama kararı vermesi önemli bir gelişme ve bence herkes işin ne kadar ciddi boyutta olduğunu gördü.''

(Haber 7)
12 Temmuz 2008

KAPİTALİST
07-13-2008, 17:07
Taraf okuyun. Boşverin kartel medyayı :D

ümitli_bekleyis
07-13-2008, 22:58
Milliyet, 'ekranlara ‘alkol sansürü’ geliyor' dedi ama bu haber de çok geçmeden yalanlandı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan (RTÜK) yapılan açıklamada, “RTÜK'ün, içki yayınlarıyla ilgili radyo ve televizyonlara abluka ve sansür uygulamasının söz konusu olmadığı” belirtildi.

Açıklamada, “televizyon programlarında içkili sahnelere yapım aşamasında müdahale edileceğine” ilişkin basında yer alan haberin yanlış olduğu ifade edildi.

Açıklamada, şöyle denildi:

“RTÜK, ne içki yayınlarıyla ne de başka bir konuyla ilgili radyo ve televizyonlara bir abluka uygulamıştır. Sansür uygulaması da söz konusu değildir. RTÜK, 3984 Sayılı Kanun'dan aldığı yetkiyle, herhangi bir program yayınlandıktan sonra ancak denetim yapmaktadır. Bu nedenle herhangi bir programa yapım aşamasında RTÜK tarafından müdahale edilmesi de mümkün değildir. RTÜK, herhangi bir ihlal ve tekerrür söz konusu olduğunda 3984 Sayılı Kanun'un 33. maddesindeki müeyyideleri aşamalı olarak uygulamaktadır. Bu çerçevede, içki ile ilgili ayrı bir müeyyide sistemi uygulaması intibaını veren haber yanlıştır. RTÜK, toplumumuzu ilgilendiren konularda uzun araştırmalar yaptıktan sonra bir konuyu gündemine alıp değerlendirmektedir ve kararlarını verirken konuyla ilgili bilim insanlarının, uzmanlarının ve üyelerinin görüş ve tecrübelerinden yararlanmaktadır.”

Milliyet gazetesinde bugün yayınlanan haberde, "RTÜK Teşkilat Yasası'nda yapılacak yeni düzenlemeyle dizilerde alkollü ürünlere mozaik uygulanmayacak, ancak alkollü sahnelere prodüksiyon aşamasında müdahale edilecek" iddiası yer alıyordu.

http://resim.samanyoluhaber.com/resim/milliyet_rtuk_yalan.jpg

Saltuk Buğra Han
07-13-2008, 23:13
Ulusal gazete ve kanallar bu araları masa başı haberler yazmayı kendilerine alışkanlık ettiler.Bir kaç gün öncede şerefsizce yapılan bir saldırıyı Ülkücülerin üzerine atmaya kalkmışlardı ama pisliklerini temizlemek zorunda kaldılar.Bu gidişle kendilerine zaten az olan inanç tamamen kaybolacak ve sonuçda Türk Milleti, masa başı yazdıkları haberler dolayısı ile yarın birgün onları Ulusal olarak değilde kendi borularını öttürmeye çalıştıkları için Borusal olarak hatırlayacak.

maviinsan
07-14-2008, 23:33
http://tbn0.google.com/images?q=tbn:K-69cZ3eJBIuUM:http://bp3.blogger.com/_vN88Xci3_JQ/R7zCTj172DI/AAAAAAAABCY/gYG5goM_Lok/s400/avrupa%2Bbirligi.bmp


;D

Hüdaverdi
07-18-2008, 01:50
'Yalan' ve 'çirkef' haberler çoğaldı,yarın eklicem inşaAllah :-*

RDönmezs
07-18-2008, 01:51
'Yalan' ve 'çirkef' haberler çoğaldı,yarın eklicem inşaAllah :-*
Bekliyoruz kardeşim..

Hüdaverdi
07-18-2008, 03:04
http://img231.imageshack.us/img231/1695/resim262741oz4.gif

http://img373.imageshack.us/img373/4210/resim262742pv0.jpg

Kartel yapınca haber, Vakit yapınca hedef gösterme


Kartel yapınca haber, Vakit yapınca hedef göstermeVakit’in Danıştay hakimlerinin fotoğraflarını yayınlamasının ardından linç kampanyası başlatan ve ‘Üyeler hedef gösterildi’ diye manşetler atan kartel gazeteleri, Ergenekon soruşturmasını yürüten ve tehdit üstüne tehdit aldığı bilinen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün fotoğraflarını manşetten yüzü açık şekilde yayınlayarak ikiyüzlülük örneği sergiledi.





[b]“İŞTE O SAVCI” SUNUMUYLA VERİLDİ

Zekeriya Öz’ün önceki gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’i makamında ziyaret etmesinin ardından İstanbul Adliyesi önünde çekilen fotoğrafları, dün özellikle Hürriyet gazetesinin birinci sayfasından büyük ölçülerde, üstelik yüzü açık şekilde yayınlandı. Manşetin göbeğine konan fotoğrafta, çetelerin hedefindeki savcı Zekeriya Öz’ün güneş gözlüklü karelerinin de bulunmasına rağmen yüzünün kapatılmaması, bunun yerine açık yüzlü fotoğrafının kullanılması dikkat çekti. Milliyet de savcının yüzünü açık şekilde tam boy olarak 1. sayfada yayınlayan bir başka Doğan Grubu gazetesi oldu. Diğer gazetelerde genellikle Savcı Öz’ün güneş gözlüklü fotoğraflarının yayınlandığı görüldü. Ergekenon savunuculuğu yapan Hürriyet’in iç sayfasındaki fotoğraf altı habere attığı başlık ilgi çekiciydi:

“İşte o savcı”...


Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturması sebebiyle çok sıkı korunuyor. Her gün tehdit alan ve üst düzey koruma sağlanan Savcı Öz’ün yüzünün kamuoyu tarafından tanınmaması, saldırıları önleme noktasında büyük avantaj olarak kabul ediliyordu. Hürriyet, manşetten üstelik güneş gözlüğü olmadan Savcı Öz’ün fotoğrafını eleştirerek ve “İşte o savcı” ifadeleriyle yayınlayınca, savcı, Ergenekon taraftarlarının açık hedefi haline geldi.
Bilindiği gibi; özellikle Aydın Doğan’ın gazeteleri, Danıştay saldırısı ardından Vakit’in 13 Şubat 2006 tarihli manşetinde Danıştay 2. Dairesi üyelerinin fotoğraflarını yayınlamasını bahane ederek hakimlerin Vakit tarafından hedef gösterildiklerini iddia etmişti.

Oysa ki Vakit’in haberinin yayınlandığı dönemde Danıştay hakimlerine yönelik tehditler sözkonusu değildi.

Hakan Güneş-Vakit

Hüdaverdi
07-18-2008, 03:09
http://img401.imageshack.us/img401/3442/adszwu7.png

http://img401.imageshack.us/img401/1548/109407ij1.jpg

Akşam'cı yazar fena çuvalladı


Son dönemde ulusalcı çizgide yaptığı yayınlarla dikkat çeken Akşam Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni de yapan Serdar Turgut bugün fena çuvalladı.

Hakan Şükür’ün önce Cumhurbaşkanı Gül ile daha sonrada Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmeden “Hakan Şükür siyasete atılıyor?” sonucunu çıkaran bir kısım medya dün Şükür hakkında akla hayale gelmedik senoryalar yazıp, çizdi. Kral futbolcu Şükür, hakkında çıkan iddialara jet hızıyla cevap verdi. Hakkında çıkan siyasete atılıyor iddialarını yalanlayan Şükür, bazı köşe yazarlarını da ters köşeye yatırdı.

Bu köşe yazarlarından biri de Akşam yazarı Serdar Turgut oldu. Turgut, yıldız futbolcu hakkında çıkan iddialara balıklama atlayıp köşesine taşıyınca olan oldu. Akşam Gazetesi’de Turgut’un yazısını baskıya verdi. Ve bugün Akşam Gazetesi’ni alıp okuyanlar Turgut’un köşesinde Hakan Şükür hakkında yazılan yazı ile karşılaştılar.

[b]İşte Serdar Turgut’un o yazısı:

Hakan Şükür sahada iki alkış aldı diye politikaya atılmaya karar vermiş. Tabii o büyük insan olduğundan öyle işe temelden başlayıp parti teşkilatı içinde çalışıp yükselmek gibi bir derdi de yok. Başka mesleklerden atlayıp gazeteci olmak isteyen bir insan, direkt yazar veya yayın yönetmeni olmak ister. Hiçbirisi stajyer muhabir olayım daha uygun olur demez.

Hata yapmak üzere olduğunu düşünmeme rağmen hakkını yemeyeyim belki de Hakan Şükür belediye başkanlığında çok başarılı da olabilir. Arnold Schwarzengger gibi bir ebleh Kaliforniya valisi olabildikten sonra hemen her şey mümkün tabi ki. Ama benim gönlüm adabıyla yana çekilmeyi bilen insanlardan yana. Kaliteli emeklilik yaşamak da çok önemlidir. Bazı insanların emekli olabilmesi insanlığa bir katkı bile sayılabilir zaten.


Fakat Turgut’un köşesine taşıdığı bu haber, saatler önce hem de kaynağından yalanlanmıştı. Yani Turgut’un köşesini okuyanlar yalan haber okumuş oldular.

Serdar Turgut, yazdığı yazının yalan olduğunu iş işten geçtikten sonra fark etmiş olmalı ki bugün aynı gazetenin internet sayfasında Serdar Turgut’un köşesini okuyanlar bambaşka bir yazı ile karşılaştılar. Çünkü Turgut, internet sayfasında Ergenekon operasyonunu sulandırma planında kendine biçilen görevi ifa ediyordu.



samanyoluhaber
17.Temmuz.2008

Hüdaverdi
07-18-2008, 03:14
http://img401.imageshack.us/img401/4254/adszyp4.png

http://img401.imageshack.us/img401/2296/109381wr2.jpg

Özkök'e ağza alınmayacak hakaret!


Uğur Dündar'la Star Haber, Uğur Dündar'la Ergenekon Haber'e döndü.Dünkü bültende aleni çarpıtmayla, "gizli tanıklar ve Org. Hilmi Özkök" hedef tahtası yapıldı.

Darbe iddialarını yalanlamayan hatta yaptığı imalarla doğruluğu yönündeki inancı güçlendiren emekli Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Uğur Dündar’ın hedef tahtası oldu.

Gün geçmiyor ki Org. Hilmi Özkök aleyhine bir haber Uğur Dündar’la Star Haber’de olmasın..

Üstelik Org. Özkök aleyhine yapılan bu haberlerde, Org. Özkök’e eleştiriyi en belaltı ve aşağılık kelimelerle yapanlar seçiliyor.

Toplumda itibarı şüpheli Yalçın Küçük ve Erman Toroğlu bu iş için Uğur Dündar’ın seçtiği iki isim oldu.

Dündar dün akşamki Ana Haber’de Erman Toroğlu’yu çıkartarak, tuhaf yorumlar yaptırdı. Org. Hilmi Özkök’ün “Ergenekon davasında tanık olur musunuz?” sorusuna verdiği “kasaptaki ete soğan doğramam, önce dava açılsın” sözleriyle ilgili Erman Toroğlu, “et ve soğan” ekseninde garip değerlendirmeler yaptı.

Kendisinin nasıl bel altı benzetmeler yaptığı tüm kamuoyu tarafından bilinen Erman Toroğlu’nun, bir özdeyiş üzerinden benzetme yapan Org. Özkök’ü eleştirmeye ne kadar hakkı var tartışılır.

Ancak Star Haber’in asıl derdi bu değildi. Geçmişte Erman Toroğlu’nun Org. Özkök’e “kodu mu oturtan” gibi sözlerle yaptığı hakaret tekrar tekrar ekrana getirildi ve Org. Özkök’ün sözleriyle birleştirildi. Sonrasında ise Erman Toroğlu’nun soğanlı etli muhabbeti üstüne eklendi.

Dündar'ın haberin sonunda yaptığı "Erman hoca çok vergi veriyor" yorumu ise evlere şenlikti.



YALÇIN KÜÇÜK’Ü DE ES GEÇMEMİŞTİ

Uğur Dündar’lı Star Haber, Org. Özkök’ü hedef alan yayınlarında önceki gün de Yalçın Küçük’ü kullanmıştı. Yalan olduğu kesin olarak ispatlanan Kara Kuvvetleri Brove’sinden Atatürk’ü sökme gibi iftiralarla Yalçın Küçük’ün Org. Özkök’e hakaretleri uzun uzun yayınlanmıştı.



UĞUR DÜNDAR NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

İddianame’nin açıklandığı günün akşamından itibaren, iddianameyi sulandıracak haberlere imza atan Uğur Dündar’lı Star Haber, dün akşam da görev başındaydı.

Yaptığı haberler, dışarıda kalan Ergenekoncuların iddianameyi sulandırmak için hazırladığı "Acil ve senkronize reaksiyon uyarısı"nda belirtilenlere bire bir uyan Uğur Dündar dün yine aynı tarzda yayın yaptı.

Yine Agarta ismini öne çekip, Hollywood filmlerinden montajlar yaptı ama asıl vurgu bu kez “Ergenekon Savcısı’nın tanık koruma programına alınan gizli tanıkları”yla ilgiliydi.


1. ADIM: TANIK KORUMA PROGRAMINI SULANDIRMA

Uğur Dündar, ilk olarak gizli tanıklarla ilgili “Ergenekon Tanığı Yuki” başlıklı bir haber yaptı. Haberde Orhan Boran’ın yıllar önce yaptığı bir komedi animasyon programıyla sulandırma yapıldı.

Orhan Boran’ın Yuki’siyle, Ergenekon Operasyonu tanıkları özdeşleştirildi ve tanıkların ses ve görüntülerinin gizlenme yöntemi polemik haline getirildi. Oysa daha önceki gün gizli tanıkların ses ve görüntülerini gizleme sistemini kuran firmayla igili haber diğer Ana Haber Bültenleri’nde yayınlanmıştı.

Haberin sonuna doğru ise sulandırma bitti ve Ergenekon’un gizli tanıklarını korkutabilecek bölüme geçildi. Hollywood fimlerindeki gizli tanıkların öldürülme sahneleriyle yapılan montajlarla haber devam etti. Son olaraksa Ergenekon’un gizli tanıklarını şüpheye düşürecek, geri adım atmalarına yolacabilecek bölüme geçildi ve “Tanık Koruma Programı Meclis’ten geçtikten sonra CHP bazı maddeleri için Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Yani bu yasa iptal edilebilir” iması yapıldı.


2. ADIM: GİZLİ TANIK YASASINI ALENEN ÇARPITIP KORKUTMA

Bir gizli tanığın haberini yaptı. Uğur Dündarlı Star Haber bununla da yetinmedi ve başka bir davanın gizli tanığı olduğunu iddia ettiği kişiyi ekranlara taşıdı.

“Gizli Tanık Oldu Hayatı Kaydı” başlıklı haberde, “gizli tanık olmayın başınıza gelmeyen kalmaz” dedirtecek her şey söylendi.

Oysa haberde büyük bir çelişki vardı. Çünkü sözkonusu olayda gizli tanık olduğu iddia edilen olay 2001 yılında gerçekleşmiş ve dava o tarihte görülmüştü.

Oysa Ergenekon Operasyonu’nun gizli tanıklarını koruyacak yasa Aralık 2007’de çıktı. Yani haber baştan aşağı çarpıtma olduğu gibi, haberde bahsedilen tanık, normal bir tanıktı ve “gizli tanık” kapsamına alınması 2001 tarihi itibariyle imkansız.

Peki Uğur Dündar’ın “Gizli Tanık Oldu Hayatı Karardı” içerikli haberi, Ergenekon’un gizli tanıklarına iletilmek istenen mesajı vermiş midir? Karar sizin….


samanyoluhaber
17.Temmuz.2008


[b]VİDEOLAR:

http://www.analiztv.com/news_detail.php?id=2119

http://www.analiztv.com/news_detail.php?id=2120

Hüdaverdi
07-18-2008, 03:19
http://img213.imageshack.us/img213/4408/109381qv8.jpg

Böyle bir aymazlık ancak Milliyet'e yakışır


[b]Milliyet Gazetesi, Kızı başörtülü olduğu için törene alınmamasına tepki gösteren anneyi suçlu gibi göstermeye çalışarak büyük bir aymazlık yaptı.



Oktay MAHŞER'in haber analizi...

Aydın DOĞAN'a ait basın yayın organların dine ve dindarlara yönelik hakarete varan yaklaşımını artık her tarafta görmek mümkün. Kendini dindar olarak gören ve bu amaçla başörtüsü gibi İslam'ın temel emirlerinden biri olan örtünme vazifesini yerine getiren müslümanlar her platformda Doğan medyasının kuşatması altına alınıyor. Bu insanların başörtüsüne özgürlük istemeleri nedense Doğan Medyasını özellikle rahatsız ediyor. Hak arama mücadelesini "ortalığı karıştırmak istiyor" yakıştırmasıyla manipüle ediliyor. Aydın DOĞAN Gazetelerinin ve bu gazetelerde bu tür haberlere imza atan muhabir, yazar vb görevlilerinin başörtüsüne ve dindarlara yönelik bu düşmanca tavrı ibretle gözleniyor.


Ve insan sormadan edemiyor.

Aydın Doğan medyasının müslümanlarla ve onların inançlarıyla ne alıp veremediği var? İnanmak , inancının gereğini yerine getirmeye çalışmak neden Doğan Medyası için bir suç olarak görünüyor? Bu haberlere imza atanlar Aydın Doğan'ın emriyle mi bu tür haberlere imza atıyorlar yoksa onlarında mı din ile diyanetle bir alıp veremedikleri var?

ANTALYA Milli Eğitim Müdürlüğü'nün ÖSS ve OKS'de dereceye giren öğrenciler için düzenlediği ödül töreninde kürsüye çıkan bir öğrenci velisi, ÖSS'de dereceye giren kızının başörtülü olduğu için törene çağrılmadığını söyleyerek , “Deniz şortlu kızlar ödül alıyor, ama benim kızım dışlanıyor. Bu nasıl adalet” diye kızının hakkını aramaya çalışıyor. Milliyet Gazetesi ise bu olayı "Annenin ortalığı karıştırması" olarak görüyor.

Bundan önce müslümanlar maalesef daha az bilinçliydi ve seslerini yükseltemiyordu ancak yükselen bilinç seviyesi müslümanların haklarını arama konusunda sivil iradeyi kullanmasına ve seslerini yükseltmelerine neden oldu. Bu topraklarda yıllarca istedikleri gibi kovboyluk yapan ve at koşturan insanlar bu tür seslerden rahatsız olmaya başladı. Bu haberde görüleceği üzere Aydın Doğan Medyası müslümanların haklarını aramak için ses çıkarmasına tahammül dahi edemiyor. Eşcinsellerin haklarını savunurken manşetlerinden bas bas bağıranlar konu başörtülülerin özgürlüğü olunca kırmızı görmüş boğaya benziyor. Toplumsal hafıza Aydın Doğan gazetelerinin bu tavrını kaydediyor.


WWW.MORALHABER.NET
17 Temmuz 2008 Perşembe

Hüdaverdi
07-18-2008, 03:30
http://img232.imageshack.us/img232/4865/14481615yc7.png

Aydınlık baltayı taşa vurdu


Aydın dergisi baltayı taşa vurdu. Kandil'de gizli çekilmiş fotoğraflar diye sundu. Oysa işin aslı başkaydı.
Aydınlık dergisi Taraf gazetesini hedef aldı. Yayınladıkları fotoğraf silahı kendilerine döndü. Resimde Ahmet Altan ve Yasemin Çongar terör örgütü yöneticileriyle poz veriyordu.

Gizli çekilmiş havası veren dergi, örgütle bağlantıları olduğu iddiası izlenimini verdiler. Oysa işin aslı başkaydı. O fotoğraf gizli değildi. İnternet haber sitelerinin hemen hepsinde çıktı.

Sınırötesi operasyonla vurulan Kandil'deki izlenimler ve söyleşilerdi. O günlerde bütün gazeteciler Taraf'ın yaptığı gibi Kandil'in yolunu tutmuştu. Ocak ayı sonunda yapılan söyleşi sadece Taraf'ta çıkmadı.

Yani fotoğraf gizli değil, aleniydi. İnternet haber sitelerinin hemen hepsi bu haber ve fotoğrafları kullandı. Dahası da var. Kimsenin giremediği Kandil'e giren gazetecilerle Sabah gazetesi yaptığı röportajı 1. sayfadan verdi.

Kandil'in bombalanması sonrası gazetecilik sıfatıyla Kandil'e giden Altan ve Çongar'ın bu fotoğrafını kampta gizli çekilmiş gibi sundular. İşte Sabah'ta çıkan fotoğraf..

4 Şubat 2008 tarihinde Sabah'ta Ecevit Kılıç imzasıyla Altan ve Çongar'ın izlenimleri yer aldı. PKK yöneticilerinin sınırötesi operasyonla ilgili görüşlerinin yanı sıra yandaki bu fotoğraf yayınlanmıştı.

Dergi ayrıca Taraf'ın finans kaynağına ilişkin iddiaları tartışmaları yeniden alevlendirecek gibi. İşte Aydınlık dergisi tarafından ileri sürülen iddialar:


[b]DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR

Taraf’ın finansörü Fethullah!

Taraf’ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992’ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti. Alkım Yayınevi’nin borçlarını Fethullah bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere “yürü…” dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise “kanatlandılar”! Arslan kardeşler, Brüksel’de büro açıp AB’yle de ilişkiye geçtiler…

Fethullahçı gladyo TSK’ya karşı Ergenekon operasyonunu başlatırken, Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı.Yasemin Çongar, Amerika’dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. “Vatanı bir kadın memesine satarım” sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu.
Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan’ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan’a bırakıp gitti.


İLK DESTEK FETHULLAH CEMAATİNDEN

Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti.
15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf’taki ilanlara bakıyoruz, “Alkım Yayınları” dışında, 2008’e kadar ilk bir ayda “Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” ağırlıkta.
Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah’ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde “Kimse Yok mu?” programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu… “Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”, şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor.
Uzmanlar, Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros’un açık toplum enstitüsünden geldiğini belirtiyorlar.
Devletin Halkbank ve Vakıfbank’ı ile Fethullah Gülen, daha ilk aydan Taraf’a ilan verenler arasındaydı!


DEVLETİN TMSF’Sİ BASTI, DAĞITTI

Taraf’ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah’ın diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf’ın iki de transferi var Zaman’dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika’da eğitim gören Leyla İpekçi.
Taraf, bir devlet kuruluşunun, TMSF’nin elindeki Sabah’ın baskı tesislerinde (Princity) basıldı, dağıtımını da TMSF’ye teslim edilen Merkez Dağıtım yaptı. Alkım’ların TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’le yakın ilişkisi olduğu belirtiliyor.
Sabah gazetesi tüm tesisleriyle birlikte Damat Bey’in Çalık Holdingine devredildikten sonra ise Taraf, yine aynı tesislerde basılıyor, yine Çalık Holding’in elindeki Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtımı yapılıyor.
Çalık dışındaki taliplilerin Sabah ihalesinden en ufak bir ses çıkarmadan çekilmesinde de Amerikan-İsrail diplomatlarının ya da istihbarat kuruluşlarının etkisi var mıdır, ne dersiniz?


ALTAN, “EGEMEN GÜÇ”TEN DAHA FAZLA DESTEK TALEP EDİYOR

“Eğer sizin sattığınız mal zararla satılıyorsa, bu zararı başka yerden karşılamak zorundasınız” demişti Ahmet Altan, Taraf gazetesi çıkmadan 5 gün önce. 10 Kasım 2007 tarihli Zaman’da yayımlanan röportajda Altan, sözlerini şöyle sürdürüyordu: “Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir. O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz. Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır. Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz. 1 YTL’den satmamızın nedeni bu.”
Ahmet Altan’ın anlattığına göre Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı-dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu. Daha büyük paralar gerekiyordu.
Kendi deyimiyle “Vatan satıcısı” Altan, bağlı olduğu “egemen güç”ten daha fazla destek talep ediyordu.
O destek 4 ay içinde geldi. Taraf, 8 Mart 2008 tarihinden itibaren 40 kuruşa düşürüldü.


AYDA EN AZ 500 BİN DOLAR!

40 kuruşa gazete çıkarmak, ayda en az 500 bin dolar zarar demek. Yayın sektöründen işadamları, “Matbaanız ve dağıtım şirketiniz yoksa, zarar 1 milyar dolara yaklaşır” diyor.
Taraf, ilk 4 aylık yayın çizgisiyle bu parayı “hak etmişti”! Pentagon güdümlü Fethullahçı gladyo da daha çok satan bir “tetikçi gazete”ye ihtiyaç duyuyordu. Değişik gazetelerdeki bağlantı mekanizmaları artık temel operasyonlar için yeterli sonuç vermiyordu. ABD-İsrail bağlantılı Fethullah sermayesi daha aktif bir biçimde Taraf’a para akıtmalıydı.
4. ayında, Taraf gazetesine ve Alkım Yayınevi’ne “çok büyük para akışının başladığı” belirtiliyor.
Taraf odaklı para akışı ve karmaşık ilişkiler öyle boyutlara geldi ki, Aydınlık’ın edindiği bilgilere göre, 40 yaşında medya patronu olan Başar Arslan şu sıralar paniğe kapılmaya başladı.


İLK BÜYÜK ERGENEKON BASKININDAN 13 GÜN ÖNCE

Taraf gazetesinin 40 kuruşa düşürüldüğü tarih 8 Mart.
Fethullahçı gladyonun üçüncü ve ilk geniş kapsamlı Ergenekon operasyonunun tarihi 21 Mart.
21 Mart’ta Türkiye, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’ten, Cumhuriyet, Aydınlık ve Ulusal Kanal Genel Yayın yönetmenlerine, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’na varan geniş çaplı bir operasyonla sarsıldı.
İşte, Taraf o günler için çıkarılmıştı.


FETHULLAHÇI İSTİHBARATIN PSİKOLOJİK SAVAŞ BÜLTENİ

Taraf işin öylesine göbeğindeydi ki, sanık avukatlarına gösterilmeyen “belgeler” Fethullahçı gladyo tarafından Taraf’a servis ediliyordu. Bunların en çarpıcısı, baskından önce Alkım Yayınları’nın Ankara’daki bürosundan Taraf’a fakslandığı anlaşılan “Yargıtay Krokisi” belgesiydi…
Fethullah, Taraf’ı yalnız parayla değil, kirli haberlerle de besliyor.
Taraf, Fethullahçı istihbaratçıların servis ettiği haberlerle çıkıyor. Emniyet’te yuvalanmış F tipi istihbararatçıların basın bülteni gibi.
Ahmet Altan’ın medyayı peşlerinden sürükleme iddiasıyla, “Babıâli’nin kimyasını değiştireceğiz!” sözleri böylece anlam kazanıyordu.
Gazete hem F tipi istihbaratçıların yürüttüğü psikolojik savaşın aracı misyonunu yürütüyor, hem de haber kaynaklarının Genelkurmay’dan olduğu yalanını ortaya atıyor. Bu da tipik bir istihbaratçı numarası. Fethullahçı Gladyo’nun çok sık başvurduğu bir tertip.


HER GÜN SATIR SATIR ÇEVİRİSİ YAPILIP, AB’YE SUNULUYOR

Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi’nin sahibi Savaş-Başer Arslan kardeşler, Brüksel’deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği’yle de ilişkiye geçtiler.
Taraf gazetesi’nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği’nin önüne konuluyor!
AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi’nin, Ahmet Altan’ın “İçimizdeki Bir Yer” adlı romanının, 2004’te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4’te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi’yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser’i basmıştı.
AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor.


HARİRİ’DEN ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ’NE…

Haziran alından itibaren Taraf’ta yayımlanan ilanlar çoğaldı ve çeşitlendi: Uluslararası Af Örgütü, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Asya Finas… İsrail-MI6 bağlantılı Hariri’ye satılan Türk Telekom’un tam sayfa ilanları Taraf’ta dikkat çekici sıklıkta yayımlanıyor.
İlan, bir gazeteye para aktarmanın yasal ve gözle görülür yöntemi. Ama tek yöntem değil.
Bir bankacı, “Unutmayın Türkiye'de para giriş çıkışı çok kolaydır. Hiç bir denetim yok” diyor.


TARAF AKP’Yİ HİZAYA SOKUYOR

Taraf, Nisan-Mayıs aylarında yaptığı yayınlarda “Ergenekon Ordu’ya uzanmalı” kampanyası yürüttü. Bu yayınlar sırasında Taraf, Tayyip-Gül bölünmesinde açıkça Abdullah Gül yanlısı yayın yaptı. Zamanında Taraf’a destek veren Tayyip Erdoğan, bu kez Taraf gazetesinde “korkaklıkla” suçlandı…
Yasemin Çongar, 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon’da yayımlanan röportajında şöyle diyordu:
“Diyelim ki AK parti büyük bir pazarlık yaptı, Ergenekon’u güdük bıraktı, AB konusunda zaten durgun olan politikasını sürdürme sözü verdi, diyelim ki devletin antidemokratik alışkanlıklarını ve uygulamalarını sorgulamayacak noktaya geldi, o zaman kapatılmaz belki; ama AK Parti, AK Parti olmaktan çıkar. Bu toplum da önümüzdeki seçimde başka bir parti bulur kendine.”


PSİKOLOJİK SAVAŞIN KARARGÂHI

Haziran’dan itibaren Taraf gazetesi, hemen her gün TSK’ya karşı bir yalan uydurup manşetine taşıdı. İşte birkaç manşet “haber”:
- Genelkurmay’ın yeni kontrgerilla planı (2 Haziran).
- Asker- Rektör kumpası (8 Haziran).
- Yakında darbe olacak (10 Haziran).
- Genelkurmay’ın Türkiye’yi biçimlendirme planı (20 Haziran).
- Dağlıca baskını biliniyordu (25 Haziran).


ORG. BÜYÜKANIT: O GAZETEYİ FİNANSE EDEN KİM ONA BAKIN!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 20 Haziranda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı duvarına asılan Atatürk Rölyefi’nin açılış töreni sonrasında verilen resepsiyonda şunları söyledi; “ O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum.” Orgeneral Büyükanıt’ın “O gazete” dediği Taraf. Genelkurmay Başkanı, aynı resepsiyonda şunları da söyledi; “Dünyada bu kadar saldırıya uğrayan başka bir silahlı kuvvvetler var mı? Hele ki bu dönemde. Terörle mücadelede en başarılı olduğu bir sırada.”
Gazete, 20 Haziran 2008 tarihli sayısında, Genelkurmay Karargahı’nda hazırlandığını iddia ettiği bir dökümanı manşet yapmıştı. İşte Org. Büyükanıt da “o gazetenin finansörü” nü bu son saldırıdan sonra gündeme getirdi. Aydınlık’a ulaşan bilgiye göre Genelkurmay Başkanı, bunları söylerken “finansörün” kim olduğunu da bilerek söylüyordu. Ama Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Fethullahçı para kaynakları apaçık olduğu halde, bu sefer de Genelkurmay Başkanı’nı “bildiği para kaynağını açıklamaya” çağırdı. Gazetenin 22 Haziran 2008 tarihli manşeti de bu yöndeydi.


… VE 1 TEMMUZ

Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli iki subayın, Org. Hurşit Tolon ve Org. Şener Eruygur’un tutuklanmasıyla sonuçlanan son operasyonla birlikte Taraf, adeta bayram ilan etti. 2 Temmuz günkü manşet şöyleydi: Cumhuriyet tarihide ilk defa/ Darbeci paşalar göz altında.
6 Temuz 2008 tarihli Taraf’ın manşeti şöyleydi: Yargılanacaklar! Aynı gün, Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen “Darbe günlükleri” Taraf gazetesince yeniden piyasaya sürüldü. Taraf bununla da kalmadı, bir darbe planı daha piyasaya sürdü.
Operasyon günü Taraf yine TSK’ya saldırı halindeydi. 1 Temmuz günü Taraf gazetesi, CİA’nın kontrolundaki Tuncay Güney’in ifadelerine dayanarak, Ordu’nun bölündüğünü öne süren bir manşetle çıkmıştı…


NEDEN TSK HEDEF?

Yasemin Çongar, Aksiyon’daki röportajında TSK’yı neden hedef aldıklarını anlattı. 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar’da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan. “Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak’a geçmek için. Son anda savaş planları bozuldu” diyor Çongar, “Amerika’nın çıkarları Irak’ın bölünmemesinden yana. Yine o çıkarlar, Irak’ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor.”
Ahmet Altan da Zaman’a konuşurken TSK’nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor:
“Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?”
Yine Yasemin Çongar, “Genç Siviller”in düzenlediği bir panelde “Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt” diyordu, “Türkiye’yi dünyadan koparmaya çalışıyor.” Kimden? Çongar’ın yanıtı şöyle: “Başta Avrupa Birliği’nden, ABD’den ve diğer ülkelerden de.”


TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTI

Taraf’ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı. Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti. 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde “Ahmet Altan’a istifa şoku” başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı:
“Taraf Gazetesi’nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti. Taraf Gazetesi’nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı. Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu. Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin ‘yayın politikası’ olduğu öğrenildi…”
“Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti” diyordu ayrılanlar. “Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı. Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı. Herkesin kafası karıştı. Biz de bu tablo içinde görünmek istemedik.” Bir başkası şöyle konuşuyordu: “Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor. Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor. Bunu anlatmaya çalıştık. Ama kimse dinlemedi.”
Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitabevi üyeleri “sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için” üyeliklerinden istifa ettiler. “Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz” diyordu istifacılar, “Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayın olacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok. Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!”


İSRAİL KONSOLOSLUĞU’NDAN TARAF’A ZİYARET

Yalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayan.
Gerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdı. Ziyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti. Haberde şu satırlara yer verildi:
Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi. Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem’e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü. Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılar.

Yasemin Çongar’ın başka görevleri de var

Taraf için ta Amerika’dan getirilen Yasemin Çongar, “Milliyet’in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini” anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf’la sınırlı değildi.
2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon’da şöyle diyordu Çongar: “Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara’yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu’ya gittim, Orta Anadolu’yu 10 yıl aradan sonra gördüm…”
Çongar’la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, “Genç Siviller” adlı örgütün başkanı. Soros’tan besleniyor, Türkiye’de de “turuncu devrim” denemesine hazırlanıyorlar.
Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur’u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller’in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı’na; “asker postalını protesto” anlamı taşıyordu Gül’e verilen hediye.


internethaber
17 Temmuz 2008 Perşembe

Hüdaverdi
07-18-2008, 22:43
http://img177.imageshack.us/img177/695/adszwc2.png

http://img177.imageshack.us/img177/778/109527ve6.jpg

[center]Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu !

Hemen her fırsatta yabancı ajansların haberlerini referans göstermekten çekinmeyen Hürriyet, bugün inanılmaz bir çifte standarta imza attı.[/color]

İngiliz The Economist dergisi, bugün satışa çıkan yeni sayısında yer alan “Bayraklar, Peçeler ve Şeriat” başlıklı haberinde, Ak Parti hakkında açılan kapatma davasını değerlendirdi. Başbakan Erdoğan'ın siyasi geçmişinin, Türk siyasi tarihinde kapatılan siyasi partilerin ve Ak Parti'nin son yıllarda yakaladığı çıkışın özetlendiği haberde, kapatma davasının arkasında 'müdahaleci generallerin' olduğu iddia edildi.

Bu iddia, komplo teorilerini her fırsatta dış kaynaklara dayandıran Hürriyet'in işine gelmemiş olacak ki, bu sefer haberi sahiplenmek yerine derginin idddiasına yalan yaftasını yapıştırdı.

Amiral gemisinin bir çok haberde mal bulmuş mağrip edesıyla sarıldığı bir kaynağına attığı çamur dikkatlerden kaçmadı. Hürriyet'in bu haberini okuyan okuyuculara da 'bu ne perhiz bu ne lahana turşusu' demek düştü.



[b]İŞTE HÜRRİYET İNTERNET SİTESİNİN MANŞETİ

http://img329.imageshack.us/img329/6436/hurriyetcifte1th8.jpg



BU DA HABERİN İÇERİĞİ

http://img177.imageshack.us/img177/4333/hurriyetcifte2oj8.jpg




HABERİN DOĞRUSUNU OKUMAK İÇİN TIKLAYIN (http://www.samanyoluhaber.com/haber-109519.html)

Hüdaverdi
07-20-2008, 00:54
http://img230.imageshack.us/img230/6580/b1498hakansukursevincbcn4.jpg

Hakan Şükür'den Yalanlama


Hakan Şükür, bugün yaptığı açıklama ile kendisinin söylediği iddia edilen [b]"Konuşursam sokağa çıkamazlar" sözünü tekzip etti. Şükür, "Benim böyle bir açıklamam yok. Bu, tamamen benimle kulübün arasını bozmak isteyen insanların uydurması" dedi.

Kendi ağzından kaleme alınmış olan bu kelimeleri kesinlikle kullanmadığını aktaran tecrübeli futbolcu, "Kamuoyunun bilmesini istiyorum ki, bu konu ve bunun gibi hakkımda çıkan spekülasyonlarla ilgili kimseye bir açıklamam olmadı. Sadece Başbakanlık binası çıkışında medya mensuplarına yaptığım bir açıklama var. Bu tip şeylerin ortaya atılmasını üzüntüyle karşılıyorum. Benim böyle bir beyanım yok" diye konuştu.

Hakan Şükür, futbol hayatıyla ilgili net kararını verdiği anda bunu tüm medyanın önünde bir basın toplantısıyla duyuracağını anlatarak, "Bugüne kadar beraber çalıştığım medya mensuplarına olan saygım bunu gerektirir" ifadelerini kullandı.


http://img230.imageshack.us/img230/9952/ualogo4tk2.png

hipermuhafazakar
07-20-2008, 14:00
AK Parti - Tayyip Erdoğan - İcraat üçgeniyle , Galatasaray - Hakan Şükür - Gol Krallığı/Kupa toplamayı BENZER ÜÇGENLER olarak görüyorum. Bu iki üçgen benzer üçgenlerdir.

Hüdaverdi
07-21-2008, 12:48
http://www.habervaktim.com/resim/resim26673_2.jpg

Akşamcı kafa nasıl şaşırdı?


[b]İstanbul’daki ABD Konsolosluğu’na yapılan saldırının ardından, türk polisine kapıları kapattıkları ortaya çıkan konsolosluk görevlilerini manşetten aklamaya çalışan Akşam gazetesi, dünyaya nasıl şaşı baktığını Vakit gazetesinin bulmacasından duyduğu rahatsızlığı haberleştirerek gösterdi.


20 Temmuz Tarihli Vakit gazetesinin bulmacanın “Gavurlar için değer miydi” mesajını içlerine sindiremeyen Akşam’cılar, “çirkin” olarak nitelendirdikleri mesaj için “Kafaya bak” başlığını kullandı.

Vakit’e manşetten saldırdılar

Konsolosluk saldırısından sonra yaptığı haberlerde “ABD’lilerde silah yokmuş” türünden manşetler atan Akşam’ın Vakit’teki bulmaca ile ilgili haberinde şu ifadelere yer verilmişti: “Vakit gazetesi, çirkin mesajını yine bulmacaya gizledi. ABD Konsolosluğu’ndaki 3 şehidin fotoğrafının yer aldığı bulmacanın çözümü: Gavurlar için değer miydi?”

Dünyaya da olaylara da şaşı bakıyorlar

Vakit gazetesi Akşam’ın saldırgan haberine bugünkü Arşiv sayfasında şu ifadelerle cevap verdi: “Karamehmetler’in Akşam’ı, dünkü Vakit’te yer alan bulmacadaki ‘Gavurlar için değer miydi’ mesajından alınmış olmalı ki, “Kafaya bak” başlığı ile manşete çekti. Konsolosluk baskınında attıkları manşetleri unutmuş olmalılar… Anlaşılan o ki, dünyaya şaşı bakan Serdar Turgut, olaylara da şaşı bakmaya başlamış.”

Engin Kaşdaş-habervaktim.com

Hüdaverdi
07-21-2008, 12:52
http://img253.imageshack.us/img253/3007/resim266611zk4.jpg

Takke düştü kel göründü!


[b]İllegal Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi’nin psikiyatr eşi Aysel Ekşi’nin The Times’ta yer alan ve Hayrünnisa Gül için söylenmiş “o kadından nefret ediyorum” şeklindeki ifadeleri, başını Aydın Doğan medyasının çekliği laikçilerin dindarlardan nefret ettiğini ortaya çıkardı. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Sabah Yazarı Emre Aköz, ‘Takke düştü kel göründü” yorumu yaptı.


Yazısında “Dindarlardan, türbanlılardan nefret ediyorlar ve bunu hiddetle ifade etmekten de çekinmiyorlar” ifadelerini de kullanan Aköz, yazısını “Acaba Prof. Aysel Ekşi, International Hospital'a başvuran türbanlı gençlerin ruhsal sorunlarıyla ilgileniyor mu? Yoksa hastayı görür görmez, "Türbanını çıkar da gel" mi diyor? (Masaya da vurarak!)” sorusuyla tamamladı.


Yazının tamamını okumak için tıklayın (http://www.akpartiforum.com/index.php?topic=58056.0)

Hüdaverdi
07-21-2008, 12:54
http://img88.imageshack.us/img88/8179/aarf4.jpg

Cumhuriyet'ten basına ilginç tanımlama

[b]Ergenekon Terör Örgütü’nün üssü konumundaki Cumhuriyet Gazetesi, basına ilginç tanımlama getirdi ve basının demokrasinin bekçi köpeği olduğunu yazdı.


Cumhuriyet Gazetesi’nin 9. sayfasında yer alan ve Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalara ilişkin yazdıkları “Üç maymun 3. bomba ile uyandı” başlıklı yazıda aynen şöyle ifadeler yer alıyor:

“(…) Bütün yasadışı oluşumların, demokrasiyi tehdit eden silahlı suç örgütlerinin, çetelerin, karanlık güç odaklarının açığa çıkarılması için herkesin üzerine düşen görevi sorumluluk bilinciyle yerine getirmesi gerekir. Bu bağlamda, halkın gözü, kulağı, bilgi kaynağı ve demokrasinin bekçi köpeği olan basının ayrı ve özel sorumluluğu vardır. (…) Ergenekon soruşturması sırasında, özellikle hükümet yanlısı yayınlarıyla bilinen basının belirli kesiminin gazetecilik yapmadığı ortadadır…”

habervaktim.com

Hüdaverdi
07-24-2008, 18:41
http://img146.imageshack.us/img146/1253/aagg0.jpg

Hizbullah'ın sözcüsü Cumhuriyet


[b]Zaman Gazetesi'nin Hizbullah ile Ergenekon bağlantılarına dikkat çeken haberine örgütten gelen tepkiyi sadece Cumhuriyet yayınladı. İşte ilginç haber:


Bu zamana kadar Hizbullah örgütünü deşifre eden onlarca yazı dizisi yayınlayan, örgütün Güneydoğu’da konuşlandığı mahallelere kadar ince ayrıntıları ele alıp, cihat çağrısı yaptığının altını dikkatlice çizen Cumhuriyet dünkü haberinde örgütün sözcülüğünü yaptı.

Cumhuriyet Gazetesi’nde özellikle Hizbullah ile ilgili yaptığı haberlerle adından söz ettiren ve haberlerinde örgüt hakkında devletten daha bilgili olduğunu söyleyen Mehmet Faraç, Hizbullah’ın Zaman Gazetesi’ni hedef alan açıklamasını yayınladı.

http://img229.imageshack.us/img229/3042/718220080724102211411fk5.jpg


Zaman Gazetesi’nin terör örgütü Hizbullah’ın, Ergenekon’la bağlantısına ilişkin, ‘Hizbulvahşet’in büyük abisi Ergenekon çıktı’ başlıklı haberine, Hizbullah’ın tepki gösterdiği maili geniş bir şekilde haber yapan Cumhuriyet, Hizbullah’ın Zaman’ı iddiaları yalanladığını söyledi.

Hizbullah’ın açıklamasını birinci sayfadan, ‘Zaman’a Hizbullah Protestosu’ başlığı ile gören ve habere altıncı sayfanın üstünden geniş bir şekilde devam eden Cumhuriyet, Hizbullah’ın ilk kez bir basın açıklaması yaptığına dikkat çekti.

1997 yılından beri Mehmet Faraç imzası ile Hizbullah hakkında 50 tane haber ve yazı dizisine yer veren Cumhuriyet’in, örgütün sözcülüğünü üstlenircesine verdiği bu haber kafalarda soru işareti bıraktı.

Zaman Gazetesi, 21 Temmuz'da manşetten verdiği haberde, terör örgütü Hizbulvahşet ile Ergenekon örgütünün ilişkisini olduğunu belirterek, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nda görev yapmış üç tanığın ifadelerine yer ver vermişti.



(Haber 7)

tayyipleyiz
07-24-2008, 18:51
Baykalcılığın yazılı versiyonu olmuş. ;)

Hüdaverdi
07-25-2008, 10:29
http://img77.imageshack.us/img77/9512/94852318uq8.jpg

Hürriyet, İP, Ulusal Kanal, Aydınlık el ele


Başta Doğu Perinçek olmak üzere yöneticilerinin büyük bir bölümü Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan İşçi Partisi ve Ulusal Kanal’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a yönelik saldırılarında Hürriyet gazetesini kılavuz olarak kullandıkları ortaya çıktı.


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı karalama kampanyası başlatan Aydınlık Dergisi’nin 7-13 Temmuz tarihli haftalık sayısında verdiği haberin kaynağı Aydın Doğan’ın gazetelerinden Hürriyet çıktı.

''Tarikatçılıkla suçlanan üye''

Hürriyet Gazetesi’nin 24 Şubat 1991 tarihli sayısında 18. sayfadan verdiği haberde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç için, “Anayasa Mahkemesi'nin 'tarikatçı'lıkla suçlanan tartışmalı üyesi Haşim Kılıç'ın, 12 Eylül öncesinde İslam devrimi için silahlı mücadele veren bir grubun yayın organı olan Gölge dergisinin Ankara Temsilciliği'ni yaptığı belirlendi. Radikal İslamcı derginin 7. sayısının da Atatürk'e hakaret edildiği gerekçesiyle toplatıldığı öğrenildi. 1976 yılı içinde 10 sayı çıkarıldığı belirlenen derginin tüm sayılarında İslam devrimi için silahlı mücadele çağrısı yapılıyordu” şeklinde iddialara yer verilmişti.


İlk hedef: Haşim Kılıç

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bazı parti yöneticileri, Ulusal Kanal’ın çok sayıda yöneticisinin Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanması üzerine harekete geçen Aydınlık Dergisi, Ulusal Kanal ve İşçi Partisi’nin internet sitesi, yargıya yönelik çamur kampanyası başlattı. Ulusalcıların hedefinde ise doğrudan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç vardı.

İP'çilere Hürriyet'ten servis!

Ulusalcıların Haşim Kılıç’ı yıpratmak ve bu sayede ortalığı karıştırmak için kaynak arayışı da fazla sürmedi. Kılavuzları Hürriyet gazetesi, 1991 yılında birinci sayfadan giremediği, ancak 18. sayfasında bir köşeye sıkıştırarak verdiği bir haber Perinçek yandaşlarına adeta bayram ettirdi.

Habere adeta saldırdılar

Aydınlık dergisi, Ulusal Kanal ve İşçi Partisi’nin internet sitesi, Hürriyet’in 24 Şubat 1991 tarihli sayısını ve bu sayıda yer alan Haşim Kılıç’a ilişkin haberi bulmakta zorlanmadı. Hürriyet’in birkaç satırlık haberine adeta saldıran Perinçek’in çevresi, günlerce katıldıkları kartel televizyonlarındaki canlı yayınlarda bu iddialarla Haşim Kılıç’a saldırdı. Haşim Kılıç’ı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı ilan eden sözde ulusalcılar günlerce bu saldırılarını sürdürdü.

[b]İftiradan Tuncay Özkan da nemalandı

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Basri Özbey’in, Hürriyet’in 1991 yılında ortaya attığı bir iddiayı yeniden günmede taşıyarak Haşim Kılıç’ı istifaya davet etmesine tam destek veren sözde ulusalcıların şahı Tuncay Özkan da, desteğini bizkaçkişilyiz isimli internet sitesinde gösterdi.

Habervaktim.com olarak, Hürriyet’in Haşim Kılıç’la ilgili iddialara yer verdiği, ancak 18. sayfasına sıkıştırdığı haberi yayınlıyoruz.



Engin Kaşdaş-habervaktim.com


http://img77.imageshack.us/img77/3558/65431952eo7.jpg


http://img77.imageshack.us/img77/128/29364132mw4.jpg

Hüdaverdi
07-25-2008, 10:34
[center]http://img61.imageshack.us/img61/8984/resim269932nm2.jpg

Yahudi'nin Hürriyet'i

Hürriyet gazetesi, Yahudiler’in gazetesi çıktı. Azınlık gazetesi Şalom’un yaptığı ankete göre, Türkiye’deki yahudilerin yüzde 24,8’I Hürriyet’in devamlı okuru. Milliyet ve Vatan’la birlikte Doğan Grubu gazetelerinin Yahudiler arasındaki okunma oranı yüzde 38,6 oluyor. Yahudiler’in sevdikleri ilk üç gazetenin çok sayıda yalan irtica haberleriyle tanınan Hürriyet, Cumhuriyet ve Milliyet olması ise dikkat çekiyor..

[b]“İLK ÜÇ”TE HÜRRİYET, CUMHURİYET VE MİLLİYET VAR

Türkiye’de yaşayan Yahudiler’e hitap eden Şalom Gazetesi, Yahudi cemaatinin gazete alışkanlıkları ile ilgili bir anket düzenledi. Gazetenin internet versiyonunda yapılan ankete katılan bin 476 Yahudi’den 601’I “En sıklıkla hangi gazeteyi okuyorsunuz?” sorusuna bütün katılımcıların yüzde 24,8’ini oluşturan 601 kişi, “Hürriyet” cevabını verdi. Bu gazeteyi yüzde 13 (314 kişi) ile Cumhuriyet ve 231 kişi (yüzde 9,5) ile de Milliyet takip etti. Sabah gazetesi yüzde 9,4 (227 kişi) ile dördüncü, Doğan grubunun küçük gazetelerinden Vatan da yüzde 4,3 (103 kişi) ile beşinci sırada yer aldı. Ankete katılanların yüzde 39,1’ini oluşturan 947 Yahudi ise bu soruya “diğer gazeteler” cevabını verdi.

BÜYÜK ÇAĞRI: BU GAZETEYİ BOYKOT EDİN

BURHAN FELEK: “BEN YAHUDİ GAZETESİ’NDE YAZMAM”

Hürriyet’in Yahudiler arasında açık ara birinci gazete çıkması, geçmiş yıllarda bu gazete ile Yahudi sermayesi arasında kurulan bağa ilişkin spekülasyonları akla getirdi. Eski gazeteci Ahmet Kahraman’ın “Cici Basının Sefalet ve Rezaleti” isimli kitabında, Meşrutiyet yıllarından itibaren gazetecilik yapan Burhan Felek’in, 1948 yılında Hürriyet’i kuran Sedat Simavi’nin gazetede yazma teklifine “Ben yahudi gazetesinde yazmam” karşılığını verdiği belirtiliyor. Gerçekten de Burhan Felek, Hürriyet’e hiç bir zaman girmeyecek ve ölünceye kadar 29 yıl Milliyet’te yazarlık yapacaktı. Kitapta ayrıca şu satırlara da yer veriliyor: “Hürriyet’in ilk günlerinde, gazetenin yazarlarından Bahadır Dülger bu yüzden kovulmuştu. Bahadır Dülger bir bakanın, ‘Hürriyet’i Yahudiler mi kurdurttu?’ sorusuna ‘evet’ cevabı verdiği için.”

KOLOĞLU: “SİMAVİ, BURLA BİRADERLER’DEN YARDIM ALDI”

Libya eski Başbakanlarından Suud Sadullah’ın oğlu, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Türk Büyükelçiliklerinde Basın Ataşeliği görevlerinde bulunmuş, pek çok gazete yönetmiş, Osmanlı ve yakın tarih ile basın tarihine ilişkin 60 kitaba imza atmış olan Orhan Koloğlu da, bir süre önce Aksiyon dergisinden Cemal Kalyoncu’ya verdiği röportajda, Hürriyet kurulurken Yahudi Burla Biraderler’in Sedat Simavi’ye destek verdiklerini anlatmıştı. Koloğlu şunları anlatmıştı:”Sedat Simavi, 1948’de Burla Biraderler’den yardım aldı Hürriyet’i kurarken. Kendisi mason değildi ama oğlu Erol Simavi’nin bağı vardı masonlarla. Parasal destek de aldı. Erol mason olsa ne olur ki. Zaten çok suluydu.”


(Murat Unay – habervaktim.com)

hipermuhafazakar
07-25-2008, 12:26
Hüdaverdi sen dipsiz bir kuyuya girdin kardeş :D

Hüdaverdi
07-26-2008, 02:26
Hüdaverdi sen dipsiz bir kuyuya girdin kardeş :D
Aynı yoldayız :D

Meftun
07-26-2008, 03:02
Hüdaverdi yılın araştırmacı gazetecilik ödülünü hakediyorsun vallahi :-*

Hüdaverdi
07-27-2008, 08:58
http://img525.imageshack.us/img525/3918/kupur1zv5.jpg

10 trilyonluk yalan


Hürriyet gazetesinin yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş bir yazarı var.

Adı Mehmet Yılmaz.

Gazetesinin sakladıklarını bizim yazmamızın sıkıntısını yalanlarla açığa vuruyor.

Bizim gazeteyle ilgili aynen şöyle yazdı dün: “Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için ‘yukarıdan gelen bir emir’ ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum. Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.”

Yılmaz’ın bir nebze haysiyeti, utanması, onuru varsa şu yazdıklarını tek tek açıklasın. Hangi bankadan 10 trilyon kredi istemişiz?

Yılmaz, Taraf’ın kamu bankalarına olan borçlarını da açıklamasını istiyor. Olur.

Aydın Doğan’la aynı gün, karşılıklı açıklayalım.

----

Konuyla İlgili Ahmet Altan'ın Yazısı:


[b]Hürriyet’in yalanları


[b]Hem gazete çıkarıp hem de gazetecilik yapmazsanız, sonunda sığınacağınız yer alçaklığın o karanlık mağarası olur.

O mağaraya girer ve yalanlar söylemeye başlarsınız.

Bizim gazetenin yayınlanması, birçok gazetenin aslında gazetecilik yapmadığını ortaya koydu.

Biz, “Paksüt-Başbuğ” buluşmasını açıkladık.

Hürriyet gazetesi, “Biz de haberi öğrendik ama doğrulatamadık” dedi.

Taraf gazetesi olmasaydı siz o haberi hiçbir zaman Hürriyet’te okuyamayacaktınız.

O buluşmadan haberiniz olmayacaktı.

Ya niyetleri olmadığından ya da eksik gazetecilik yaptıklarından haberi vermeyeceklerdi.

Peki, bizim yayınladığımız “lahika” haberini Hürriyet’te okuyabilir miydiniz?

Biz olmasak Hürriyet o haberi verir miydi?

Biz o haberi belgesiyle verdiğimiz halde bile Hürriyet meseleyi “Genelkurmay açıklaması” açısından gördü.

Ergenekon haberleri için de aynı durum geçerli.

Taraf gazetesi olmasa, okuyucular Hürriyet gazetesinden bu konuda ne öğrenecekler?

Ne öğrendiler?

Hemen hemen hiçbir şey.

Onların saklamaya çalıştıklarını biz açığa çıkartıyoruz ve belli ki bu onların canını sıkıyor.

Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş bir yazarları var.

Adı Mehmet Yılmaz.

O, bu sıkıntıyı yalanlar söyleyerek açığa vuruyor.

Bizim gazeteyle ilgili aynen şöyle yazdı dün:

“Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için ‘yukarıdan gelen bir emir’ ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum.

Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.”

Eğer Yılmaz’ın bir nebze haysiyeti, utanması, onuru varsa şu yazdıklarını tek tek açıklasın.

Hangi bankadan 10 trilyon kredi istemişiz?

“Yukarıda” olan kimin emriyle “özel” bir uygulama yapılmış?

Hangi bölge müdürlüğünün onayıyla acil nakit akışı sağlanmış?

O nakit akışı kaç paraymış?

Açıklasın bunları.

O açıklasın biz gazeteciliği bırakacağız.

Açıklayamaz, çünkü yazdıklarının hepsi utanmazca yalan.

Peki, açıklayamazsa Yılmaz gazeteciliği bırakacak mı?

Bırakmayacak çünkü yalan söylemeye alışkın.

Daha önce Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni'yken de benimle ilgili böyle yalan bir haber yapmış, dokuz sütuna manşet atmıştı.

Almanya’da yaptığım bir konuşmada hiç söylemediğim sözleri söylediğimi iddia etmişti.

O sözleri söylemediğimi açıklamıştım.

Yalancı şahitler bulmuştu.

“Bunlar böyledir, hem söyler hem de kıvırırlar” türünden bir yazı yayınlamıştı.

O toplantıya katılan bir okuyucumun banda kaydettiği konuşmayı Milliyet’e göndermiştim... Bant, iddia ettikleri sözleri söylemediğimi kanıtlıyordu.

Aldırmamıştı.

Bir hafta boyunca televizyon televizyon dolaşıp Milliyet’in yalan söylediğini anlatmıştım.

Sonunda özür dilemek zorunda kalmışlardı.

Yalancılığı tescilli biridir.

Aydın Doğan ve Vuslat Doğan, yalan söylediği kanıtlanan Yılmaz’ın “yalan ve iftira performansından” memnun oldukları için mi onu Hürriyet’e yazar yaptılar, bilmiyorum.

Yoksa arada bir tane de rahatlıkla “yalan” söyleyebilen birisi mi olsun diyorlar?

Bu tür yalanlarla, Taraf’ın bankalardan kredi almasını engellemeye mi çalışıyorlar?

Biz, hak ettiğimiz halde hiçbir bankadan kredi alamıyoruz.

“Yukarıdan” gelen emirler bize kredi verilmesini değil, verilmemesini sağlıyor.

Keşke kredi alabilsek, biraz daha rahat ederdik.

Yılmaz, Taraf’ın kamu bankalarına olan borçlarını açıklamasını da istiyor.

Olur.

Biz hazırız.

Aydın Doğan’la aynı gün karşılıklı olarak kamu bankalarından aldığımız kredileri ve borçlarımızı açıklarız.

Var mısınız?

Siz razı olun, hemen yarın birlikte açıklayalım.

İsterseniz karşılıklı olarak “kaçan namerttir” diye başlık da atalım.

Hadi...

Siz yalan söylüyorsunuz.

Hürriyet gazetesinin yönetimi ya bu yalanların yazarın görüşü olduğunu ve kendisinin bunları paylaşmadığını söylemek ya da bu yalancılığı yazarıyla birlikte sırtlamak zorunda.

İşinizi yapmadığınız için başkaları da yapmasın istiyorsunuz ama yalanlar söyleyerek amacınıza ulaşamazsınız.

Bizimle dürüstlük yarışına da giremezsiniz.

Çünkü siz dürüst değilsiniz.

Biz dürüstüz.

Sizi her seferinde dizlerinizin üstüne çökertiriz.

Bir seferinde Aydın Doğan’la bir kahve içmiştik benim Milliyet’teki odamda, o kahvenin hatırına kendisine eski bir Anadolu deyişini de hatırlatayım.

“Yanlış havlayan köpek sürüye kurt getirir.”



Ahmet Altan - Taraf
23.07.2008

Hüdaverdi
07-27-2008, 09:07
http://img525.imageshack.us/img525/17/hurriyet11pf8.jpg

Hürriyet’e ahlâk ve gazetecilik dersleri


[b]
Bir yazar, bir yalan yazarsa, ilk gün gazete yönetiminin dikkatinden kaçabilir. Ama bu söylenenin “yalan” olduğu ortaya konduğu halde aynı yazar yalanlarını sürdürüyorsa artık gazete yönetimi de o yalanın ortağı olmuş olur. Hürriyet Gazetesi ne yaptı?



Bir yazar, bir yalan yazarsa, ilk gün gazete yönetiminin dikkatinden kaçabilir.

Ama bu söylenenin “yalan” olduğu ortaya konduğu halde aynı yazar yalanlarını sürdürüyorsa artık gazete yönetimi de o yalanın ortağı olmuş olur.

Sütun yazarlarının her türlü fikri ve gerçek haberi yazma özgürlüğü vardır ama yalan yazma özgürlüğü yoktur.

Örneğin bizim gazetemizde böyle bir tek örneğe rastlayamazsınız... Öyle biri zaten burada çalışamaz.

Önceki gün Mehmet Yılmaz bizim gazete için aynen şöyle yazdı:

“Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için ‘yukarıdan gelen bir emir’ ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum.Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.”

Yazdıklarının tek kelimesi bile doğru değildi.

Ne 10 trilyon kredi istenmişti, ne “yukarıdan gelen emirle” özel bir uygulama yapılmıştı, ne de bir nakit akışı sağlanmıştı.

Hepsi baştan aşağı yalandı.

Ahlâklı bir yazar ve ahlâklı bir gazete, bu yalan yüzüne çarpıldığında özür diler.

Mehmet Yılmaz ertesi gün bir yazı daha yazdı.

Bir gün önce “Biliyorum” diye yazdığı yalanı sanki hiç yazmamış gibi davranıp yeni yalanlar söyledi.

Hürriyet Gazetesi ne yaptı?

Bir gün önceki yalanları yayımlayan kendisi değilmiş gibi yeni yalanları da yayımladı.

Şöyle diyor yazarı:

“Yukarıdan gelen emirler bankanın bir bölge müdüründe etkili oldu ve 1 milyon dolara yakın bir kredi Taraf’a açıldı.”

Bir yalan daha.

Bu gazete çıktıktan sonra öyle bir kredi alınmadı... Taraf’a öyle bir kredi açılmadı.

Hürriyet Gazetesi, gazete olmak istiyorsa ve biraz dürüstlüğü ve ahlâkı varsa bu krediyle ilgili belgeyi açıklasın... Banka kredisinin bir belgesi olması lazım, değil mi?

Hürriyet yazarı, “zamanı gelince belgeleri yayımlayacağını” söylüyor.

Gazeteciler ellerindeki belgeyi yayımlarlar, “zamanı gelince” yayımlamak için belgeleri saklamak şantajcıların işidir.

Biraz onurunuz varsa yayımlayın elinizdeki belgeleri.

Yayımlayamazsınız.

Çünkü siz yalancısınız... Siz gazetecilik değil yalancılık ve şantajcılık yapıyorsunuz.

Altmış yıllık bir geçmiş, trilyonlarca liralık bütçe, binlerce eleman ile karşımızda sığınacak yalandan başka bir yer bulamamanız aslında bizi de üzüyor.

Yazık size.

Hürriyet ve yazarı, küçük bir sahtekârlık daha yapıyorlar.

Seviyorlar bu tür sahtekârlıkları.

Diyorlar ki “Hürriyet Gazetesi kamu bankalarından kredi kullanmıyor.”

Biz de aynı ölçüde sahtekâr olsak, “Taraf Gazetesi kredi almıyor” deriz.

Çünkü Hürriyet gibi Taraf da gazete olarak hiç kredi kullanmadı.

Taraf’ın kullandığı tek kuruşluk kredi yoktur.

Onların mantığıyla söylersek, Doğan Grubu’nun aldığı krediler Hürriyet’i ne kadar bağlarsa,

Alkım Yayınevi’nin aldığı krediler de Taraf’ı o kadar bağlar.

Ama biz buna tevessül etmeyiz.

Biz, bu gazeteyi çıkartanların, bu gazete çıktıktan sonra aldığı kredilerin de hesabını vermeye hazırız... Bir yolsuzluk olursa bunun da sorumluluğunu üstlenir, gereğini yaparız.

Kurallarına uygun olarak kredi almak isteriz... Normalde alabilmemiz de lazım...

Ama daha önce de söylediğimiz gibi bizi tam bir kıskacın içine almaya uğraşıyorlar.

Bütün kredi kaynakları kesiliyor.

Dostlarımızı ve düşmanlarımızı rahatlatmak için söyleyelim, bu gazeteyi çıkaranların, bu gazete çıktıktan sonra kamu bankalarından aldıkları kredilerin toplamı sadece 300 bin YTL’dir.

Hepsi o kadar.

Şimdi Aydın Doğan Bey de, Hürriyet’in sahibi olduktan sonra kamu bankalarından aldığı bütün kredilerin dökümünü halkın önünde açıklayabilir mi?

Biz bütün kredi dökümlerini açıklamaya hazırız.

Hepsini... Birinci sayfadan... Açıkça, mertçe, yüreklice.

Buyurun, karşılıklı açıklayalım.

Yapabilir misiniz?

Şeffaflık ve dürüstlük iyidir.

Siz de bir denemek istemez misiniz?

Şöyle hesapları açıkça ortaya koymak fena mı olur?


Taraf

Hüdaverdi
07-28-2008, 04:28
http://www.habervaktim.com/resim/resim27343_2.jpg


Cumhuriyet gazetesinin Amerika’da yaptığı gizli görüşme de iddianamede!


Cumhuriyet gazetesinin, Ak Parti Hükümeti’nin yıkılmasına yönelik Amerika’da yaptığı gizli toplantı, Ergenekon Terör örgütü iddianamesinde yer alıyor.

Ergenekon Terör örgütü zanlısı Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, gazetesinin Washington Temsilcisi Elçin Poyrazlar’ı, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'le görüşmeye zorlamış ve Elçin Poyrazlar’dan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine kimin alternatif olabileceği konusunda Amerikalılarla fikir alışverişinde bulunulmasını istemiş.

İlhan Selçuk’un isteği üzerine Elçin Poyrazlar, 14 Şubat 2008 tarihinde, Dick Cheney’in bürosunda, Dick Cheney’in 3 danışmanı ile görüşmüş. Söz konusu görüşmeye, Dick Cheney’in bir ve iki numaralı danışmanı ile siyasi işler komisyonundan danışmanı katılmış. Gizli görüşmede, Türkiye’deki İslâm, türban meselesi ve Başbakan Erdoğan’ın yerine kimin alternatif olacağı konusu konuşulmuş. Cumhuriyet gazetesi, bu gizli toplantıda bazı belgeleri Amerikalı yetkililere vermiş. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, Amerikalı yetkililerin, Elçin Poyrazlar’a “Bundan sonra tekrar görüşelim” ve “Bu görüşmelerimizi yazma” demiş. Cumhuriyet gazetesinin, devletin güvenlik birimlerinden izin almadan yaptığı görüşme, “vatana ihanet” olarak tanımlanıyor.

İddianamede, Cumhuriyet Gazetesi Amerika Temsilcisi Elçin Poyrazlar’ın, Dick Cheney'in danışmanları ile görüşme yaptığı, görüşmenin içeriğine de bilgi alışverişi ile ilgili olduğu, bu konuların gazetede yazılmamasının istenmesinin de ilişkilerinin farklı bir boyutta olduğunu gösterdiği belirtiliyor.


Vakit

murat kurt
07-28-2008, 04:31
Hocam bu arşiv yakında dar gelecek...Bitmez bunların çirkeflikleri..

Hüdaverdi
07-28-2008, 04:41
Hocam Ülke TV'de (eski adıyl haber 7) Arşiv adlı program var,hürriyetin o zamanki çirkeflikleri,deniz baykalın-bülent ecevitin-süleyman demirelin-ismet inönünün çirkefliklerini yayınlıyorlar.Resmen akıllara zarar,bugün ne yapılıyorsa o günde aynen yapmışlar,2 yüzlü tavırlarını ortaya döken bir program.

youtube açık olsaydı videolarını eklerdim,izlemeni öneririm :-*

murat kurt
07-28-2008, 04:43
Hocam Ülke TV'de (eski adıyl haber 7) Arşiv adlı program var,hürriyetin o zamanki çirkeflikleri,deniz baykalın-bülent ecevitin-süleyman demirelin-ismet inönünün çirkefliklerini yayınlıyorlar.Resmen akıllara zarar,bugün ne yapılıyorsa o günde aynen yapmışlar,2 yüzlü tavırlarını ortaya döken bir program.

youtube açık olsaydı videolarını eklerdim,izlemeni öneririm :-*


Hocam beni çıldırtma zaten kotayı aştım ;D

Arada bakıyorum Ülke Tv ye Arşiv ne zamanmış öğrenip bir izleyeyim

Sen önerdiysen güzeldir.

Hüdaverdi
07-28-2008, 04:50
Burda gereken bilgiler yazıyor: http://www.ulketv.com.tr/index.php?schedule_id=18882

Valla çok güzel programlar yapıyorlar,belgesel programı,Sıradışı programı çok güzel.Meksika Sınırı adlı programı kesinlikle tavsiye ederim :-*
Haberleride,herşeyi güzel bu kanalın ;D

İstediğim gibi bir kanal kurmuşlar,emekleri boşu gitmez inşaAllah.


ilk yayınları ;D
http://www.yasaktube.com/index.php?tag=%C3%BClke+tv+ar%C5%9Fivci&type=tag
Selahattin Yusuf sunuyor,Meksika Sınırı programındada var kendisi,geleceğin habercisi :-*

Hüdaverdi
07-29-2008, 20:58
http://img373.imageshack.us/img373/3350/aazg3.jpg

Cumhuriyetin Utanmazlığı


Ergenekon Terör Örgütü'nün üssü konumundaki umhuriyet gazetesi,Ergenkon iddianamesini hafife alan manşetle çıktı ve ''Av tüfeğiyle darbe'' manşetini attı.

[b]Cumhuriyet gazetesinin alaycı üslûpla ele aldığı manşet haberinde,Ergenkon zanlılarında av tüfeği çıktığını yazdı.Oysa Ergenekon iddianamesinde,Ergenekon zanlılarında ele geçirilen silah ve mühimmatlar arasında Kanas suikast silahı,11 kilogram C2 patlayıcı madde,210 gram ağırlığında 12 ader TNT patlayıcı maddesi,6 litrelik TNT patlayıcı madde,2 litrelik Makine Kimya Endüstrisi (MKE) yapımı TNT patlayıcı madde,1 kilo 160 gram ağırlığında tahrip kalıbı,plastik kutu içinde tahrip kalıpları ve 30 adet ABD yapımı infilak kapsülleri yer alıyor.Cumhuriyet,bu ağır silahlardan bahsetmedi.


İŞTE O LİSTE

İşte Ergenekon iddianamesinde yer alan ve şüphelilerden çıkan silah ve mühimmatların listesi:

39 adet el bombası
2 adet içi boşaltılmış el bombası
11 kg C-3 patlayıcı
1160 gr. tahrip kalıbı
1 adet gaz bombası
10 adet fünye
5 adet işaret fişeği
3 adet sis bombası
21 adet TNT kalıbı
1 adet yangın bombası
84 adet kapsül
24 adet ateşleme çakmağı
50 metre infilak fitili
35 adet çeşitli boylarda infilak fitili
1 adet eğitim bombası
2 adet demir çubuk içerisinde patlayıcı
18 gr. Emolite marka patlayıcı
13 cm. uzunluğunda infilak kapsülü için irtibattık fitili
3 adet GOLDEN ibareli plastil tüp içerisinde hidrolik asit
3 adet uzun namlulu tüfek
4 adet ruhsatsız av tüfeği
21 adet ruhsatsız tabanca
3 adet kurusıkı tabanca
34 adet şarjör
1074 adet dolu fişek
73 adet av fişeği
1 adet susturucu
2 adet içi boşaltılmış havan mermisi
9 adet içi boşaltılmış uçaksavar mermisi
2 adet kasatura
saniyeli fitil
çok sayıda demir bilye
bomba yapımında kullanılan malzemeler
telsiz
7 adet bıçak ve 3 adet muşta ele geçirilmiştir.




Vakit

Hüdaverdi
07-30-2008, 22:00
http://img137.imageshack.us/img137/2807/adszhm7.png

http://img137.imageshack.us/img137/4549/110974gp3.jpg

'Kapatıldı' propagandası boş çıktı


Gazeteci Soner Yalçın ve Cüneyt Özdemir'in sahibi olduğu 'odatv.com' adlı internet sitesi, yalan haberle AK Parti'nin kapatılacağını duyurdu.

Gazeteci Soner Yalçın ve Cüneyt Özdemir'in sahibi olduğu 'www.odatv.com' adlı internet sitesi, Anayasa Mahkemesi kararı henüz açıklanmamışken; yalan haberle okuyucularını yanıltarak 'Ve AKP kapatıldı' başlığıyla, AK Parti'nin kapatılacağını duyurdu.


[b]Ancak, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Haşim Kılıç'ın, 6'ya karşı 5'oyla Ak Parti'nin kapatılmadığını duyurmasıyla, ikilinin sitesinde verdikleri haber de, birinci ağızdan yalanlanmış oldu. AK Parti karşıtı söylemiyle dikkat çeken ODA TV'nin bu haberi, bir niyetin yansıması olarak değerlendirilirken; haber şu şekilde okuyuculara servis edildi: "Türkiye Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak karara kilitlenmiş durumda. Davayla ilgili AKP çevrelerinde, dün geceye kadar olumlu bir hava vardı. Ankara'da da bu olumlu hava iyiden iyiye hissedildi. Ancak bugün öğle saatlerinden itibaren bu atmosfer değişti. AKP'nin gözü kulağı mahkemede ve Başbakan Erdoğan ile kurmayları çıkacak kararla ilgili iki çevreden çok iyi kulis bilgileri alıyor. Bu isimlerden biri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, diğeri ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çevresi. İşte bu çevrelere gelen son bilgiye göre; Anayasa Mahkemesi AKP'nin kapatılmasına karar verdi. Buna göre; Anayasa Mahkemesi üyelerinin aldığı sözlerde ve yaptığı konuşmalarda AKP'nin kapatılma havası doğdu. Odatv.com'a gelen bilgilere göre; mahkemeden gelen duyumlar sonrasında AKP Genel Merkezi'nde büyük bir üzüntü ortamı oluştu. Mahkeme'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle AKP'yi kapatmaya karar vermesinden sonra, 71 kişi hakkındaki siyasi yasak istemi üzerinde müzakarelere devam ettiği konuşuluyor. Yani Türkiye'nin gündemindeki bir numaralı konunun ilk aşaması bitti ve Anayasa Mahkemesi'nde yapılan toplantıların havasından, üyelerin konuşmalarından, partinin kapatıldığı yolunda izlenim edinildi. Öyleki; görüşmelerin geç saatlere kadar uzamasında, 'kapatılma konusunda oluşan havanın etkisi var' diye yorumlanıyor. Elbette bunlar Ankara siyasi çevrelerinde AKP'ye gelen bilgiler. Ancak kesin karar açıklanmadan önce, AKP'nin içinde bir hüzün olduğunu söylemek yanlış olmaz."


samanyoluhaber

Hüdaverdi
07-31-2008, 14:41
http://img297.imageshack.us/img297/3351/adszse1.png

Hürriyet'ten Bir Palavra Daha!

Hürriyet'in önceki günkü nüshasında Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal'ın aynı anda havaalanı VIP salonunda olduklarını ancak bir araya gelmediklerini yazmıştı.Milliyet'in akreditesi Fikret,konuyu merak etmiş ve olayın taraflarından birine,Deniz Baykal'a sormuş.Baykal'ın cevabı ise açık ve net: ''Eğer aynı anda,aynı salonda veya yakın salonda olsaydım elbette Başbakan'la tokalaşır ve birbirimize 'geçmiş olsun' derdik.'' Anlaşılan o ki,Ertuğrul Özkök ve şürekâsı 'Nasıl olsa Baykal bizden...Yalanlama gelmez' düşüncesiyle böyle bir haber yapmış.Bu kaçıncı yalanınız Ertuğrul! Hiç utanmanız yok mu ?


31 Temmuz 2008 Tarihli Vakit Gazetesi,
Sayfa/8


[b]Yalan ve çirkefliklerle dolu Ertuğrul Özkök'ün yazısı: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=9536058&yazarid=10

Olayın gerçek yüzü,Fikret Bila'nın yazısı: http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=972600&AuthorID=61&b=&a=Fikret%20Bila&ver=19

EpiVaTeS
07-31-2008, 14:45
˙·٠٠•● E.Özkök=Yalan dolan iftira gambazlama ne ararsan var şaşırmadım yane˙·٠٠•●••٠·˙

Hüdaverdi
07-31-2008, 14:59
http://img525.imageshack.us/img525/9587/94080ic3.jpg

Bu da Milliyet'in Skandalı!

Aydın Doğan'ın Milliyet'i 1. sayfa yan manşette 'KEY SKANDALI...Milyonlarca kişinin bilgileri açıklandı' başlıklı bir haber verdi.Haberin spotunda 'Milyonlarca kişinin TC kimlik ve sigorta numarası gibi kişisel bilgilerinin Konut Edindirme Yardımı (KEY) listelerinde yayınlandığı,bu bilgilerin kötü niyetli kişilerce kullanabileceği' bilgisi veriyordu.'Ne var yani,hikaye anlatma' derseniz açıklayalım: Sabahın köründe (06:22) Milliyet'in internet sitesine bağlandık; bir de ne görelim ki Milliyet'in [b]'KEY Skandalı' başlıklı o haberin hemen yanında 'KEY Ödemelerini Buradan Öğrenin' başlıklı bir link vardı ve bu link gazetenin şikayet ettiği listeye aitti.'Belki yanlışlığın farkına varırlar da kaldırmış olabilirler' düşüncesiyle 10:02'de tekrar Milliyet'in sitesine girdik.Umduğumuzun tam aksine skandal haberi manşete çıkarılmıştı,yan tarafta ödeme listesi de aynen bırakılmıştı.Bu durum 'Milliyet'in skandalı' oluyor herhalde.Ne dersiniz Sedat Ergin !?! 'Trendy' tabirle 'Bu da size manşet olsun!'


31 Temmuz 2008 Tarihli Vakit Gazetesi,
Sayfa/8

Hüdaverdi
07-31-2008, 15:55
http://img178.imageshack.us/img178/1129/adszml1.png

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/1/1/0/4/111041.jpg

Başbakan Erdoğan'a ağır hakaret


Her fırsatta millete ağza alınmayacak hakaretler eden Hürriyet yazarı Bekir Coşkun bu defa da Başbakan Erdoğan'a öyle bir hakaret etti ki...

BELKİ bundan sonraki buluşma yerleri "halanın evi"dir...

Halanın evindeki buluşmaya ilk gelen Cumhurbaşkanı, işaretparmağı ile perdenin tülünü hafif aralayıp açık tek gözü ile sokağa bakarken:

"Hala bir ses duydun mu?.."

Hala:

"Kedidir Abidullah..."

Cumhurbaşkanı:

"Kedi değilse o’dur hala... Bak, yine geldi tıkırtı... Sanki tık tık gibi..."

Hala:

"Pencerenin önünden de kara bir şey geçti mi?.."

"Geçti..."

"Kaç ayağı vardı?.."

"Neyin?..."

"Geçen şeyin... Dört ayağı varsa kedi... İki ayağı varsa demek ki Başbakan..."

*

Başımıza gelene bakın; Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın gece karanlığında, sivil plakalarla "eniştenin evinde" devletten gizli buluşmalarıdır konumuz...

Aynı gün Independent Gazetesi’nin başyazısında şöyle diyordu yorumcu:

"Dünyanın en önemli siyasi projesi tehlikede..."

Siyasi projenin ne olduğunu da açıklıyor yazı:

"Müslüman, ama demokratik bir ülke yaratma projesi..."

Hangi proje bu, bilirsiniz; ABD’nin BOP kapsamında, Türkiye’de bir "ılımlı İslam" yaratma projesi...

Oysa bizim tek projemiz vardı; Mustafa Kemal’in, onurlu özgürlük savaşını vererek, Müslümanların yaşadığı Anadolu’da kurduğu "laik, demokratik, çağdaş, hukuk devleti" projesi...

Bizler için "yeryüzünün en önemli siyasi projesi" bu değil miydi?

Ama Ak Parti ile birlikte her şey değişti.

Yeni bir projeleri var arkadaşların; laik cumhuriyeti silip, yerine ılımlı İslam devleti kurma projesi...

*

İşte dün Anayasa Mahkemesi tüm bunlara "Devam" dedi.

Artık en yüce yargı tarafından "aklanmış" Ak Parti’yi kimse tutamaz.

Güya tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı ile ülkenin Başbakan’ı, devletten, hatta kendi odalarının duvarlarından dahi gizledikleri "projelerine" devam edebilirler.

Eniştenin mekánı olur...

Halanın evi olur...


hürriyetin kadrolu küfürbazı bekir [b]çoşkun

Hüdaverdi
07-31-2008, 16:20
http://www.habervaktim.com/resim/resim27766_2.jpg

Denizli’de Eğitim-İş sendikası ve kartel basınının iftirasıyla, 2007 yılındaki 23 Nisan’da, Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki 200 öğrenciye, parasız olarak “Dinin Direği Namaz” isimli kitabı dağıttığı gerekçesiyle görev yeri değiştirilen Din dersi öğretmeni Mehmet Yıldız, Bölge İdare Mahkemesi’ne “göreve iadesi için” başvuruda bulundu.


“Dinin Direği Namaz” kitabını suç unsuru gibi gösteren Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), ve kartel medyasının iftiraları nedeniyle görev yeri değiştirilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mehmet Yıldız, hakkındaki iddiaların tamamen iftira ve gerçek dışı olduğunu belirterek Bölge İdare Mahkemesi’ni “eski göreve iade” başvurusunda bulundu.

Mahkemede beraat etti

Başvuru dilekçesinde, olayla ilgili tüm detayları aktaran Yıldız, 23 Nisan 2007 tarihinde izinli ve yurt dışında olmasına rağmen “Dinin Direği Namaz” kitapçığını dağıttırma iftirası ile hakkında soruşturma açıldığını, Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanarak beraat ettiğini kaydetti.

“Dinin direği namaz” kitabı kimleri rahatsız etti?

Dilekçesinde, Eğitim-İş ve kartel medyasını rahatsız eden “Dinin direği namaz” isimli kitabı öğrencilerine tavsiye ettiğini de kaydeden Yıldız, derslerde tavsiye edilecek kitapların branş öğretmenine bırakıldığını, kendisinin de Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak müfredat konularını resimlerle anlatıldığı için, öğrencilerin görsel olarak öğrenmelerini kolaylaştırmak amacı ile “Dinin Direği Namaz” kitapçığını tavsiye edip, dağıttırdığını ifade etti.

Kitap müfredata uygun

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Ve Terbiye Kurulunun direktifleri doğrultusunda kitap tavsiyesinde bulunduğunu da hatırlatan Yıldız, “Dinin Direği Namaz’’ adlı kitap hakkında yasaklama ve toplatılma kararı olmadığını ve kitabın incelenmesinde: Dinin temel esaslarına aykırı ve çocukları yanlış yönlendirebilecek zararlı bilgilerin bulunmadığının da teyit edildiğini belirtti.

İftiralar atılırken izinliydim

Eğitim-İş temsilciliği ve bazı basın kuruluşlarının, kendisi ile ilgili iddialarına da dilekçesinde yer veren Yıldız, “Bu iddialar yalan ve iftiradır. Çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda 5 gün izinliyim” dedi. Yıldız, dilekçesi ile birlikte izinli olduğu döneme ait resmi belgeleri de mahkemeye gönderdi.

Namussuzlar iftira attı günah keçisi oldum

Yıldız, dilekçesinde ayrıca hakkında yalan ve iftira atan Eğitim-İş şubesine ve kartel basınına da ateş püskürdü. İşte o ifadeler: “Bu iş üzerinde koparılan tüm fırtınalar; ideolojik, siyasi ve taraflıdır. Denizli Eğitim-İş temsilciliği, bazı yerel ve ulusal basın bu yalanı uydurmakla, şahsımı; Milli Bayramlara, Millete ve Devlete düşman gibi lanse etmeye çalıştığını yüce takdirlerinize sunuyorum. (…) Namussuzlar ideolojik ve siyasi yalan bir haber yapacaklar. Bu haberle ulusal basına çıkacağım. Ulusal basına çıktığım içinde “Günah keçisi” olarak lense edildiğimi takdirlerinize bırakıyorum. Nasrettin Hoca’nın ifadesiyle hırsızın=iftiracıların hiç mi günahı yok? Günah Keçisi benim.”

Görevine iadesini istedi

33 yıllık öğretmenlik yaşamına çok sayıda başarıyı ve ödülü sığdırdığını, yaptığı bütün faaliyetlerin müfredata uygun olduğunu belgeleriyle mahkemeye sunan Yıldız, cezalandırılmasını gerektirecek bir fiil bulunmadığı için eski görevine iade edilmesini talep etti.

Engin Kaşdaş-habervaktim.com

Deniz.Feneri
07-31-2008, 16:25
herkesei sitemize davet etmeliyim bu yalan haberleri görmeleri için çünkü ben foruma gelmeden önce bu yalan haberleri hiçbir yerde göremiyordum :(

Hüdaverdi
07-31-2008, 16:26
herkesei sitemize davet etmeliyim bu yalan haberleri görmeleri için çünkü ben foruma gelmeden önce bu yalan haberleri hiçbir yerde göremiyordum :(
Vakit gazetesinde daha ne yalan haberler varda eklemeye fırsat olmuyor,bugün ekledim bir kaç tane.
Gelip arşive göz atsınlar :-*

Orta Asya
07-31-2008, 19:56
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.

Demokrat
07-31-2008, 19:57
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.




yaran var anlasilan ama yanlis adrestesin burada baytar yok :)

Orta Asya
07-31-2008, 20:01
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.




yaran var anlasilan ama yanlis adrestesin burada baytar yok :)


Güleyim mi?

Demokrat
07-31-2008, 20:02
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.




yaran var anlasilan ama yanlis adrestesin burada baytar yok :)


Güleyim mi?


dur gidiklayim :) ama ben size gülüyorum bak hemde böyle ;D ;D ;D

Hüdaverdi
07-31-2008, 23:27
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.


Müslüman olmak arap uşaklığı ise Elhamdirullah arap uşağıyız.Sizin gibi yalan gazete okumaktansa,'Atatürk Atatürk' diye bağırıp Atatürk'e hakaret edenlerin yanında olmaktansa,yahudi gazeteleri okumaktansa,Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet'e sözde sahip çıkarmış gibi yapıp özünde 'stop cumhuriyet gel darbe' demektense,yahudi köpekliği yapmaktansa Arap uşaklığı yapmayı tercih ederim.Sizin gibi ipini koparanları çok gördük,yaylanmışsın çoktan ;)

politikaci
07-31-2008, 23:34
bu arşiv uzadıkça uzar :D

Hüdaverdi
08-01-2008, 22:19
http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/1/1/1/7/111176.jpg

Yalancı Arıtman'ın iddialarına jet cevap

[b]Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, CHP'li Canan Arıtman'ı ortaya attığı ''Başbakan iki saat önce öğrendi'' iddiasına yalanladı. Çubukçu'nun yanıtı sertti:

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, ''Başbakan ile yaptığım telefon görüşmesinin, partimize yönelik açılan kapatma davası ile uzaktan yakından ilgisi yoktur'' dedi ve ekledi:

Çubukçu yaptığı yazılı açıklamada, bir gazetede çıkan ''Başbakan iki saat önce mi öğrendi'' başlıklı haber ile ilgili açıklama yapılmasına gerek duyulduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlara İlişkin Maddelerinde Değişiklik Öngören Kanun Teklifi hakkında 30 Temmuz 2008 tarihinde CHP Milletvekili Canan Arıtman'ın da katıldığı bir toplantı makamımda gerçekleştirilmiştir. Ancak çocuklarla ilgili yapılan bir toplantıda, Sayın Arıtman'ın 'mimik okuyuculuğu' yaptığını bugünkü haberlerden üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Milletvekili arkadaşımın, kendi hayal ürününü gazetecilerle paylaşmasından doğan bu haberi şaşkınlık ve hayretle karşıladığımı bilmenizi isterim.

Sayın Başbakan ile yaptığım telefon görüşmesinin, partimize yönelik açılan kapatma davası ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Üstelik, Canan Arıtman Hanımefendi telefon trafiğimdeki istatistikleri yanlış tutmasından dolayı basına yine yanlış bir bilgi vermiştir. O gün, Başbakan ile yaptığım tek telefon görüşmesinin konusu hiçbir şekilde kapatma davası değildir. Kararın açıklanacağına yönelik bilgiyi ekip arkadaşlarımdan almış, kararı da tüm Türkiye gibi ben de ekran başında bekleyerek, canlı yayınları takip ederim öğrenmiş bulunmaktayım.

Sayın Arıtman'ın haberdeki ifadelerini ve bu davranışını bir milletvekiline hiç yakıştıramadığımı bir kez daha belirtir, kamuoyunun konuyu doğru algılaması için bu açıklamayı dikkatinize sunarım.''

AA

zeynepsude
08-02-2008, 18:10
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşaklari
iste siz busunuz siz insanları ayrım yaparak birbirine dusurmekten baska bişey bilmezsiniz siz iktidar olsanız ne yazar ya bu ülke kürdüyle turkile lazıyla arabıyla bosnagı ile kuruldu hepimiz tek yuregiz ama sizin gibiler insanları birbirine dusrmekten baska bişey yapmıyorsunuz siz bu yuzden kaybediyorsunuz sizin gibileri kimse iktidar yapmaz!!!!1

maviinsan
08-02-2008, 18:14
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşaklari
iste siz busunuz siz insanları ayrım yaparak birbirine dusurmekten baska bişey bilmezsiniz siz iktidar olsanız ne yazar ya bu ülke kürdüyle turkile lazıyla arabıyla bosnagı ile kuruldu hepimiz tek yuregiz ama sizin gibiler insanları birbirine dusrmekten baska bişey yapmıyorsunuz siz bu yuzden kaybediyorsunuz sizin gibileri kimse iktidar yapmaz!!!!1


kim kaybediyor? Biz mi siz mi? ;)

Berika
08-02-2008, 18:19
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşaklari
iste siz busunuz siz insanları ayrım yaparak birbirine dusurmekten baska bişey bilmezsiniz siz iktidar olsanız ne yazar ya bu ülke kürdüyle turkile lazıyla arabıyla bosnagı ile kuruldu hepimiz tek yuregiz ama sizin gibiler insanları birbirine dusrmekten baska bişey yapmıyorsunuz siz bu yuzden kaybediyorsunuz sizin gibileri kimse iktidar yapmaz!!!!1


??

maviinsan
08-02-2008, 18:20
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşaklari
iste siz busunuz siz insanları ayrım yaparak birbirine dusurmekten baska bişey bilmezsiniz siz iktidar olsanız ne yazar ya bu ülke kürdüyle turkile lazıyla arabıyla bosnagı ile kuruldu hepimiz tek yuregiz ama sizin gibiler insanları birbirine dusrmekten baska bişey yapmıyorsunuz siz bu yuzden kaybediyorsunuz sizin gibileri kimse iktidar yapmaz!!!!1


diğer iletileriniz ile bu ileti hiç birbirini tutmuyor :-*

Berika
08-02-2008, 18:24
ben de anlamadım doğrusu :-\

Hıfz-ı lisan
08-02-2008, 18:27
:o :o

Hüdaverdi
08-02-2008, 21:01
Cahili cühela vekili ukelayı ciddiye almayın ;D

Demokrat
08-02-2008, 21:31
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşaklari
iste siz busunuz siz insanları ayrım yaparak birbirine dusurmekten baska bişey bilmezsiniz siz iktidar olsanız ne yazar ya bu ülke kürdüyle turkile lazıyla arabıyla bosnagı ile kuruldu hepimiz tek yuregiz ama sizin gibiler insanları birbirine dusrmekten baska bişey yapmıyorsunuz siz bu yuzden kaybediyorsunuz sizin gibileri kimse iktidar yapmaz!!!!1


arkadasimiz yeni oldugu icin anlasilamadi.. hemen arkadasa yüklenmeyin arkadasimiz siyah yazili olan yeri yazmistir, digerleri daha önce siteden banlanan ve bir önceki sayfada yorumu alan muhalife aittir ;)

Demokrat
08-02-2008, 21:32
Sizin gibi Cumhuriyet,Türk,Atatürk düşmanlarına Vakit,Zaman,Yenişafak gibi çapulcu gazeteleri yakışır anca.Arap uşakları.




arkadasimiz bu yoruma cevap verdi arkadaslar, ama sanirim forum kullanimi konusunda cok bilgisi olmadigi icin yanlis anlasilma oldu, arkadas iyi bir ak partili, siz bana sorun ben muhalifi pat diye anlarim 8)

Berika
08-02-2008, 21:33
hımm ;D pardon ;D bir gariplik vardı zaten..arkadaşın diğer yorumları gayet mantıklı çünkü ??? ???

Hüdaverdi
08-03-2008, 20:10
http://img240.imageshack.us/img240/2583/adszyh1.png

http://www.habervaktim.com/resim/resim28154_1.jpg

Hürriyet'e tokat gibi cevap


[b]Cumhurbaşkanı Gül'den Başbakan ile Milletvekili Mehmet Tekelioğlu'nun evinde yaptıkları görüşmeye ilişkin bir açıklama geldi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile 27 Temmuz 2008 Pazar akşamı İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu'nun evinde yaptıkları görüşmeye bir kişinin daha katıldığı yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığı bildirildi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan konuya ilişkin yazılı açıklama şöyle:

''Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakan ile 27 Temmuz 2008 günü yaptıkları görüşmeye ilişkin olarak bazı gazetelerimizde yer alan iddialar üzerine, aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan ile 27 Temmuz 2008 Pazar akşamı, İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu'nun evinde yaptıkları görüşmeye bir kişinin daha katıldığı yönündeki iddia, gerçeği yansıtmamaktadır.

Doğru olmayan bilgilerle zihinleri bulandırmayı ve toplumu yanıltmayı amaçlayan söz konusu iddia, aynı zamanda haksız ve çirkindir.

Görüşmenin içeriğine ilişkin olarak hafta boyunca üretilen hayal mahsulü senaryoların ardından, sırf güncel tartışmalarla ilişkilendirmek yaklaşımıyla böyle mesnetsiz bir iddianın gündeme getirilmesi, basın etik ilkelerine asgari düzeyde dahi olsa uyulmadığını kanıtlamaktadır.''


AA
/
samanyoluhaber

Hüdaverdi
08-05-2008, 02:17
http://www.habervaktim.com/resim/resim28276_1.jpg?r=59256138]

'Hezeyan ve ahlak dışı bir haber'


[b]Anayasa Mahkemesi'nden yapılan açıklamada, "Bir siyasi partinin kapatılma davasının görüşülmeye başlanmasından bir önceki gece Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan'ın Çukurambar semtindeki bir evde görüştükleri, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak benim ya da bir üyemizin de bu görüşmeye katıldığı, ayrıca buna benzer diğer iddialara ilişkin iftira, hezeyan ve ahlak dışı haber ve yorumları nefretle kınıyoruz" denildi.


Açıklamada bugün "Cumhuriyet gazetesinde haber olarak yayımlanan, Akşam gazetesinde ise Serdar Akinan'ın köşe yazısında belirtilen konulara ilişkin açıklama yapılmasının zorunlu görüldüğü" ifade ediler, şunlar kaydedildi:

"Bir siyasi partinin kapatılma davasının görüşülmeye başlanmasından bir önceki gece Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan'ın Çukurambar semtindeki bir evde görüştükleri, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak benim ya da bir üyemizin de bu görüşmeye katıldığı, ayrıca buna benzer diğer iddialara ilişkin iftira, hezeyan ve ahlak dışı haber ve yorumları nefretle kınıyoruz.

İddia edilen konulara ilişkin hiçbir somut belge ve bilgi sunulmadan bunun aksinin ispatını karşı taraftan istemek kadar hukuk ve insaf ölçülerini kaybetmiş olanlara verilecek cevabımız yoktur. Ancak yüce halkımızın mahkememize olan güven duyguları gözetilerek konuya ilişkin açıklama yapılmıştır. Belirtilen haber ve yorumlarda yer alan iddiaların Mahkeme Başkanı ya da herhangi bir üyemizle uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Belirtilen görüşmede bulunulmadığı gibi diğer iddiaların da gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Yazılan iddialar Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerinin onur ve haysiyetlerine yapılmış çirkin bir saldırı olarak nitelendirilmiştir. Bu tür akıl ve mantık dışı kurgularla toplumun kurumlara olan güven ve saygısının yok olmasına neden olacak haber ve yorum sahipleri hakkında gereken suç duyurularına ve yasal yollara başvurulacaktır."



habervaktim

Hüdaverdi
08-05-2008, 02:57
http://www.cafesiyaset.com/photos/626366740.jpg]

Uydurma, ahlak dışı, asılsız haber


[b]Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çukurambar görüşmesiyle ilgili basında çıkan haberlere bir yalanlama da Başbakanlıktan geldi. Köşk ve Haşim Kılıç da ayrı ayrı açıklama yaptı.. Ayrıntılar...

Bir yalanlama da Başbakanlıktan


Vatan gazetesinde dün yer alan bir haber Başbakanlık Basın Merkezi tarafından yalanlandı.

Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklamada, "Dünkü Vatan gazetesinde sayın başbakanımızın bir milletvekilinin evinde Sayın Cumhurbaşkanı ile sosyal bir buluşma çerçevesinde biraraya gelmiş olması uydurma ve ahlak dışı bir habere konu yapılmış, maksatlı bir dezenformasyon olduğu haberin dilinden de açıkça anlaşılmasına rağmen bugün de iki gazetede bu senaryonun asılsız bir haber ve yoruma konu yapıldığı görülmüştür" denildi.

Yazılı açıklamada, "masa başında üretilen bu tür gerçek dışı haber ve yorumların basın meslek ahlak ilkeleri açısından izahının ve hiçbir şekilde doğrulanmasının mümkün olmadığı" ifade edildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Dünkü Vatan gazetesinde Sayın Başbakanımızın bir milletvekilinin evinde Sayın Cumhurbaşkanı ile sosyal bir buluşma çerçevesinde biraraya gelmiş olması uydurma ve ahlak dışı bir habere konu yapılmış, maksatlı bir dezenformasyon olduğu haberin dilinden de açıkça anlaşılmasına rağmen bugün de iki gazetede bu senaryonun asılsız bir haber ve yoruma konu yapıldığı görülmüştür.

Aynı gazetelerde ve köşelerde örneklerini daha önce de gördüğümüz, tamamen masa başında üretilen bu tür gerçek dışı haber ve yorumların Basın Meslek İlkeleri açısından izahı ve hiçbir şekilde doğrulanması mümkün değildir.

Ne yazık ki bu haber ve yorumların sahiplerinin esasen ne Basın Meslek Ahlak İlkelerine riayet etmek gibi bir kaygı ne de doğruları araştırmak gibi bir çaba içinde olmadıkları kamuoyumuzca gayet iyi bilinmektedir.

Gazetecilik sorumluluğuyla asla bağdaşmayan bu gerçeği teyiden deşifre etmek maksadıyla bu açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür."


AA

Hüdaverdi
08-05-2008, 04:03
http://www.internethaber.com/images/news/68439.jpg]

Hürriyet YAŞ tahtaya bastı


Hürriyet'in ezber haberciliği bu kez tutmadı. Bugünkü haberine göre, Erdoğan ihraç kararı alınan personel için şerh koymuş. Ama ilk kez ihraç kararı çıkmadı.

Hürriyet okuyucularından özür dileyecek. Ya da dilemek zorunda kalacak. Bugün gazetenin ilgili sayfasında yeni komuta kademesini belirleyen YAŞ kararlarına ilişkin detaylı bir haber vardı.


http://www.internethaber.com/images/other/gp_258732.jpg


[b]Habere göre Başbakan Tayyip Erdoğan YAŞ'ta ihraç kararı alınan askeri personel için şerh koymuş. Bugün yapılan resmi açıklama ise oldukça ilginç. Uzun yıllardan bu yana ilk kez askeri personelin ihraç edilmediği açıklandı.

Yani ortada şerh koyacak bir ihraç yokmuş. Dolayısıyla Hürriyet Ankara Bürosu ''Nasıl olsa ihraç olur nasıl olsa B aşbakan ve savunma bakanı şerh koyar'' ezberiyle haber yapmış...


internethaber
/
(Gazeteport)

zeynepsude
08-05-2008, 14:39
demokrat beni bir terk sen anladın ben bilgisayarı yeniyim o alıntıya cevap veriyordum ya yanlıs anlasılmasın lütfen cok uzuldum

zeynepsude
08-05-2008, 14:40
ben en iyisi yorum yapmayım cok uzgunum gercekten akp gonul vermiş biri olarak

ebulfeyz elcibey
08-05-2008, 15:37
http://www.zshare.net/image/1625704470029d40/

Bu haberi de yalanlayın.

maviinsan
08-05-2008, 17:00
http://www.zshare.net/image/1625704470029d40/

Bu haberi de yalanlayın.


O kişi HAşim Kılıç değil Hüsnü KIlıç idi.HAtta kendisi televizyona çıkıp o benim demişti :-*

Hüdaverdi
08-05-2008, 17:02
Eeee hürriyet okuyup açıklamalara kulak tıkarlarsa iftira atmaya devam ederler ;)

Haşim Kılıç olayı yalanladı,onun haberinide ekledim ama yüzlerce yalan haber arasında onu bulmak zor olsa gerek.
Ama kapağa ihtiyaç olduğundan dolayı bulmaya gayret edicem ;)

_Yeniden_
08-05-2008, 17:05
Mehmet sıkı çalışıyorsun aferin sana 8)

ebulfeyz elcibey
08-05-2008, 21:01
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=1196

Bu haberi de okuyun öyleyse..

Berika
08-05-2008, 22:43
ben en iyisi yorum yapmayım cok uzgunum gercekten Ak Parti gonul vermiş biri olarak


ne demek ..biz bir gariplik olduğunu anlamıştık..diğer yorumlarınıza bakarak :) üzülmeye gerek yok :)

Berika
08-05-2008, 22:44
BU HABER HANGİ MAKSATLA GAZETEYE BASILDI?

Milliyet'in haberine tokat gibi cevap
Bugünkü Milliyet Gazetesi'nde yer alan bir habere Başbakanlık'tan çok sert bir açıklama geldi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklama şöyle:

''Bugünkü Milliyet gazetesinde 'hayali konuşmalar' başlığı ile hezeyan olduğu peşinen kabul edildiği halde Sayın Başbakanımız ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt'ı hedef alan bir karalama senaryosunun gündeme getirilmiş olması gazetecilik ciddiyeti ve sorumluluğu ile bağdaştırılmamaktadır.

Kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetinin ürünü olan bu hezeyanların hangi maksatla gazete sayfalarına taşındığı hususunu kamuoyumuzun takdirine bırakıyoruz.''

Milliyet Gazetesi'nin iddia ettiği diyaloglar

HÜKÜMETİN TSK'YA KARŞI KONUŞMALARINA DAHA FAZLA GÖZ YUMAMAYIZ

Büyükanıt: Sayın Başbakan Şemdinli iddianamesi kapsamında elde ettiğimiz istihbarat TSK’ya karşı hükümetinizin ve partinizin bir komplo içinde olduğunu gösteriyor.

Bana ve TSK’ya karşı tavrınızı ve YAŞ’a yönelik dış destekli oluşum tezgâhını kabul etmemizi ve sessiz kalmamızı bekleyemezsiniz. Eğer bugüne kadar TSK olarak, sorumlu paşalar birçok tepkiyi Anayasal platformda şahsınıza ve makamınıza iletmemişsek ülkemizde bir kaosa malzeme edinmekten çekinmemizdendir, ‘TSK konuştu, ekonomi çöktü’ dedirtmemek için kamuoyuna açık konuşmadık. Ama hükümetinizin ve partinizin dış destekli TSK’ya yönelik hamlelerine çok fazla seyirci kalamayız.

TÜRKİYE ARTIK TSK'NIN KONTROLÜNDE DEĞİL

Erdoğan: Sayın Paşam, korkmayın ‘TSK konuştu’ diye Türkiye’de ekonomik kriz çıkmaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarıyla anlaştık. Şemdinli iddianamesinde size ve TSK’ya yönelik araştırılması gereken ne varsa araştırılacak. Türkiye artık TSK’nın kontrolünde bir ülke değil, millet idaresinin hâkim olduğu bir ülke olacaktır. TSK’da bir paşa da konuşsa ekonomide bir şey olmaz. Rockefeller gibi dünyanın en zengin, en güçlü gruplarıyla birlikte hareket ediyoruz.

TÜRKİYE'YE KARŞI BİR KOMPLONUN İÇİNDESİNİZ

Büyükanıt: Sayın Başbakan, bu üslup Türk Hükümeti’nin Başbakanı’na ait olamaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşları ile TSK’nın Anayasal sorumluluklarını yerine getirmesini engellemek için mi anlaştınız? Sayın Başbakan, Türkiye’ye karşı bir komplonun içindesiniz. Şemdinli’de Türk askerine karşı girişilen linç hareketinin arkasında partinizi iktidara taşıyan dış güçlerin istihbarat servisleri var. Sayın Başbakan, Şemdinli araştırılırsa TSK aklanır, ben aklanırım ama siz bu işin altında kalırsanız. Sayın Genelkurmay Başkanım, soruşturmaya gerek görmeyerek beni değil, Türk Hükümeti’nin onurunu ve haysiyetini korudu. Şayet, Şemdinli iyice soruşturulursa o işin ardından siz, sizin müsteşarınız ve sizi destekleyen dış güçler görülecekti.

Hükümetinizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ettiğini unutuyorsunuz. Sayın Başbakan, siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı değil, Rockefeller’ın başbakanı olmuşsunuz.

ŞEMDİNLİ'NİN ARDINDA TSK'NIN SAVAŞ LORDLARI VAR

Erdoğan: Sayın Paşam, istihbaratınız yanlış, Şemdinli’deki hadisenin ardında TSK’daki “Savaş Lordları” var.

ASIL SİZİN PARTİNİZİN ARKASINDA SAVAŞ LORDLARI VAR

Büyükanıt: O “Savaş Lordları”, Ak Parti’yi iktidara taşıyanların içinde. Sizin ve partinizin arkasında “Savaş Lordları” var. Bazı müttefiklerimiz, partinizi ve sizi “Truva Atı” olarak kullanıyorlar. Siz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı değilsiniz, ‘Savaş Çuval olayını Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cezalandırmak için sizi iktidara getiren ABD içindeki güçlerle birlikte tezgâhladınız. Şemdinli hadisesini sizi iktidarda tutmaya çalışan siyonistler ve İngilizler kurguladı. Siz Türk milletine değil siyonistlere güvenen bir korkaksınız! TSK bu durumu eninde sonunda ortaya çıkaracaktır.

KİMİ İSTERSEM ONU GENELKURMAY BAŞKANI YAPARIM

Erdoğan: Türkiye, bizim kontrolümüzde, TSK da benim kontrolümde. Kimi istersem onu paşa, Genelkurmay Başkanı yaparım. Biz ABD ile anlaştık, Irak’a da İran’a da Suriye’ye de birlikte operasyon düzenleyeceğiz. BOP’ta ABD bizi de ortak olarak görüyor. Sayın Paşa, Türkiye artık TSK’nın elinde değil.

SİZLER GERÇEK MÜSLÜMAN OLAMAZSINIZ

Büyükanıt: Bu görüşmeyi Sayın Genelkurmay Başkanıma rapor etmek zorundayım. Sizler, gerçek Müslüman olamazsınız, sizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamazsınız? Bu haliniz apaçık bir ihanet.
İhanetiniz cezasız kalmayacaktır. Bu millet sahte dincilerden, sahte Atatürkçülerden, sahte milliyetçilerden, sahte demokratlardan çok çekti ama eninde sonunda hepsini cezalandırdı.

SİZ DE BİZE KATILIN

Erdoğan: Hiçbir şeye gücünüz yetmeyecek. Türkiye başka ellere geçti ve geçiyor. Her yere hâkimiz, Size tavsiyem, siz de bize katılınız.

Büyükanıt: Sayın Başbakan... Sizler gibi ihanet içinde olamam...

BU YALAKALIKLAR BAŞBAKANA YAKIŞMIYOR

Erdoğan: Beni yanlış anladınız. (Ayakta Paşa’nın çıkmasını engellemeye çalışırken)... Biz Şemdinli olayında Savcı’yı cezalandıracağız. Bazı cemaatler, TSK’nın aleyhinde olabilir. Olayı onların uzantıları araştırdı.

Büyükanıt: Bu tavırlar ve yalakalıklar bir Başbakan’a yakışmıyor. Bu iğrenç ortamdan çıkıyorum, toplantı bitmiştir.

YANLIŞ YAPTIK

Bu diyalogların ardından metinde parantez içinde şunlar yazıyor: “Recep Tayyip Erdoğan, bir takım telefon konuşmaları yapar. Çok sinirlidir. ‘Birini bul, Paşa’yı teskin etsin arkadaş, çok büyük yanlış yaptık. Kim dediyse Yaşar Büyükanıt her türlü teklife açık diye bizi yanılttı, onu bana bulun, ismini verin’ emirleri ve azarları birbirini kovaladı)

samanyoluhaber

Hüdaverdi
08-06-2008, 00:33
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=1196

Bu haberi de okuyun öyleyse..
Baktım,başlığı okudum ve kapattım.İşçi partisinin lideri şuan terör suçundan hapishanede yatıyor ve siz kemalist veya Atatürkçü veya chpli veya ulusalcı veya her ne iseniz bir terör suçundan içeride yatan herifin sözlerine,onun peşinden koşan terör yandaşçıların sözlerine inanıp koskoca anayasa mahkemesi başkanına iftira atmaktasın,kaldı ki 32.gün programının ardından Haşim Kılıç gerekli açıklamayı yaptı,eğer bir terör örgütü mensubu olsaydı kendisi anayasa başkanı olmadan önce gereken yapılırdı.Sanırım anayasa mahkemesi başkanının yargılanması için bir enger yok ?

Terör örgütü sözcülüğü yapmaktan ve iftira atmaktan dolayı internet üzerinden suç duyurusunda bulunabilirdim ama sanal aleme güvenim yok ;)

Cahili cühela vekili ukela gözükmeyi ne çok seviyorsunuz şaşıyorum.

hipermuhafazakar
08-07-2008, 23:59
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=1196

Bu haberi de okuyun öyleyse..


Tüm foyası ortaya çıkmış ERGENEKON PARTİSİNİN son 'fabrikasyonlarını' buraya taşıma..haydi yallah

Hüdaverdi
08-08-2008, 05:51
http://img164.imageshack.us/img164/5820/adszqa5.png

http://img164.imageshack.us/img164/9392/111628ln9.jpg

Milliyet'in haberine tokat gibi cevap


Bugünkü Milliyet Gazetesi'nde yer alan bir habere Başbakanlık'tan çok sert bir açıklama geldi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklama şöyle:

''Bugünkü Milliyet gazetesinde 'hayali konuşmalar' başlığı ile hezeyan olduğu peşinen kabul edildiği halde Sayın Başbakanımız ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt'ı hedef alan bir karalama senaryosunun gündeme getirilmiş olması gazetecilik ciddiyeti ve sorumluluğu ile bağdaştırılmamaktadır.

Kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetinin ürünü olan bu hezeyanların hangi maksatla gazete sayfalarına taşındığı hususunu kamuoyumuzun takdirine bırakıyoruz.''

Milliyet Gazetesi'nin iddia ettiği diyaloglar

HÜKÜMETİN TSK'YA KARŞI KONUŞMALARINA DAHA FAZLA GÖZ YUMAMAYIZ

[b]Büyükanıt: Sayın Başbakan Şemdinli iddianamesi kapsamında elde ettiğimiz istihbarat TSK’ya karşı hükümetinizin ve partinizin bir komplo içinde olduğunu gösteriyor.

Bana ve TSK’ya karşı tavrınızı ve YAŞ’a yönelik dış destekli oluşum tezgâhını kabul etmemizi ve sessiz kalmamızı bekleyemezsiniz. Eğer bugüne kadar TSK olarak, sorumlu paşalar birçok tepkiyi Anayasal platformda şahsınıza ve makamınıza iletmemişsek ülkemizde bir kaosa malzeme edinmekten çekinmemizdendir, ‘TSK konuştu, ekonomi çöktü’ dedirtmemek için kamuoyuna açık konuşmadık. Ama hükümetinizin ve partinizin dış destekli TSK’ya yönelik hamlelerine çok fazla seyirci kalamayız.

TÜRKİYE ARTIK TSK'NIN KONTROLÜNDE DEĞİL

Erdoğan: Sayın Paşam, korkmayın ‘TSK konuştu’ diye Türkiye’de ekonomik kriz çıkmaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarıyla anlaştık. Şemdinli iddianamesinde size ve TSK’ya yönelik araştırılması gereken ne varsa araştırılacak. Türkiye artık TSK’nın kontrolünde bir ülke değil, millet idaresinin hâkim olduğu bir ülke olacaktır. TSK’da bir paşa da konuşsa ekonomide bir şey olmaz. Rockefeller gibi dünyanın en zengin, en güçlü gruplarıyla birlikte hareket ediyoruz.

TÜRKİYE'YE KARŞI BİR KOMPLONUN İÇİNDESİNİZ

Büyükanıt: Sayın Başbakan, bu üslup Türk Hükümeti’nin Başbakanı’na ait olamaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşları ile TSK’nın Anayasal sorumluluklarını yerine getirmesini engellemek için mi anlaştınız? Sayın Başbakan, Türkiye’ye karşı bir komplonun içindesiniz. Şemdinli’de Türk askerine karşı girişilen linç hareketinin arkasında partinizi iktidara taşıyan dış güçlerin istihbarat servisleri var. Sayın Başbakan, Şemdinli araştırılırsa TSK aklanır, ben aklanırım ama siz bu işin altında kalırsanız. Sayın Genelkurmay Başkanım, soruşturmaya gerek görmeyerek beni değil, Türk Hükümeti’nin onurunu ve haysiyetini korudu. Şayet, Şemdinli iyice soruşturulursa o işin ardından siz, sizin müsteşarınız ve sizi destekleyen dış güçler görülecekti.

Hükümetinizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ettiğini unutuyorsunuz. Sayın Başbakan, siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı değil, Rockefeller’ın başbakanı olmuşsunuz.

ŞEMDİNLİ'NİN ARDINDA TSK'NIN SAVAŞ LORDLARI VAR

Erdoğan: Sayın Paşam, istihbaratınız yanlış, Şemdinli’deki hadisenin ardında TSK’daki “Savaş Lordları” var.

ASIL SİZİN PARTİNİZİN ARKASINDA SAVAŞ LORDLARI VAR

Büyükanıt: O “Savaş Lordları”, AKP’yi iktidara taşıyanların içinde. Sizin ve partinizin arkasında “Savaş Lordları” var. Bazı müttefiklerimiz, partinizi ve sizi “Truva Atı” olarak kullanıyorlar. Siz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı değilsiniz, ‘Savaş Çuval olayını Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cezalandırmak için sizi iktidara getiren ABD içindeki güçlerle birlikte tezgâhladınız. Şemdinli hadisesini sizi iktidarda tutmaya çalışan siyonistler ve İngilizler kurguladı. Siz Türk milletine değil siyonistlere güvenen bir korkaksınız! TSK bu durumu eninde sonunda ortaya çıkaracaktır.

KİMİ İSTERSEM ONU GENELKURMAY BAŞKANI YAPARIM

Erdoğan: Türkiye, bizim kontrolümüzde, TSK da benim kontrolümde. Kimi istersem onu paşa, Genelkurmay Başkanı yaparım. Biz ABD ile anlaştık, Irak’a da İran’a da Suriye’ye de birlikte operasyon düzenleyeceğiz. BOP’ta ABD bizi de ortak olarak görüyor. Sayın Paşa, Türkiye artık TSK’nın elinde değil.

SİZLER GERÇEK MÜSLÜMAN OLAMAZSINIZ

Büyükanıt: Bu görüşmeyi Sayın Genelkurmay Başkanıma rapor etmek zorundayım. Sizler, gerçek Müslüman olamazsınız, sizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamazsınız? Bu haliniz apaçık bir ihanet.
İhanetiniz cezasız kalmayacaktır. Bu millet sahte dincilerden, sahte Atatürkçülerden, sahte milliyetçilerden, sahte demokratlardan çok çekti ama eninde sonunda hepsini cezalandırdı.

SİZ DE BİZE KATILIN

Erdoğan: Hiçbir şeye gücünüz yetmeyecek. Türkiye başka ellere geçti ve geçiyor. Her yere hâkimiz, Size tavsiyem, siz de bize katılınız.

Büyükanıt: Sayın Başbakan... Sizler gibi ihanet içinde olamam...

BU YALAKALIKLAR BAŞBAKANA YAKIŞMIYOR

Erdoğan: Beni yanlış anladınız. (Ayakta Paşa’nın çıkmasını engellemeye çalışırken)... Biz Şemdinli olayında Savcı’yı cezalandıracağız. Bazı cemaatler, TSK’nın aleyhinde olabilir. Olayı onların uzantıları araştırdı.

Büyükanıt: Bu tavırlar ve yalakalıklar bir Başbakan’a yakışmıyor. Bu iğrenç ortamdan çıkıyorum, toplantı bitmiştir.

YANLIŞ YAPTIK

Bu diyalogların ardından metinde parantez içinde şunlar yazıyor: “RTE, bir takım telefon konuşmaları yapar. Çok sinirlidir. ‘Birini bul, Paşa’yı teskin etsin arkadaş, çok büyük yanlış yaptık. Kim dediyse Yaşar Büyükanıt her türlü teklife açık diye bizi yanılttı, onu bana bulun, ismini verin’ emirleri ve azarları birbirini kovaladı)



samanyoluhaber
05.Ağustos.2008

Hüdaverdi
08-08-2008, 05:57
[center]http://img395.imageshack.us/img395/8098/resim283191zu5.gif

Hürriyet manşetten kendini yalanladı


[b]YAŞ kararlarının açıklanmasının ardından dindar personelin TSK ile ilişiğinin kesilmemesini içine sindiremeyen kartel gazetesi Hürriyet, dünkü haberini bugün manşetten yalanladı. Dün Erdoğan ve Gönül ‘şerh’ koydu diyen hürriyet, bugün “şerh koymadılar” demek zorunda kaldı.


YAŞ kararlarıyla ilgili dünkü haberinde “YAŞ’ta irticai ve diğer disiplinsizlik faaliyetleri nedeniyle TSK’dan uzaklaştırılacak personelle ilgili kararlar da verildi” diyen Hürriyet, “Bu kararlara daha önceki yıllarda olduğu gibi Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün şerh koydukları öğrenildi” ifadelerini kullandı.


'HÜRRİYET'İN U DÖNÜŞÜ' HABERİ İÇİN TIKLAYINIZ (http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=8952)


Aydın Doğan'ın gazetesi Hürriyet, dünkü yalanını bugünkü manşetinde şu ifadelerle verdi:

“YAŞ kararları dün Cumhurbaşkanı Gül’ün de onayından geçerek açıklandı. Uzun yıllardan sonra ilk kez hiçbir personel, irticai faaliyet ve disiplinsiz davranış nedeniyle ihraç edilmedi. 32 general ve amiral ile 46 albay terfi etti.”

“CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün onayının ardından dün kamuoyuna açıklanan Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarında, beklenin aksine ihraç olmadı. Uzun yıllardan sonra, irticai faaliyet ve diğer disiplinsiz davranışları nedeniyle hiçbir personelin TSK ile ilişiği kesilmediği için Başbakan Tayyip Erdoğan ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de karara şerh koymadı.”


HÜRRİYET VE ERTUĞRUL ÖZKÖK İLE İLGİLİ HABERLER İÇİN TIKLAYINIZ (http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=19666)


habervaktim.com

Hüdaverdi
08-08-2008, 06:05
[center][center]http://img229.imageshack.us/img229/8836/adszjm6.png

Akşam, Erdoğan'ın elini kesti !


YAŞ kararlarında hiç ihraç çıkmaması üzerine başlayan polemiği manşetine taşıyan Akşam Gazetesi öyle bir hataya imzasını attı ki...

"İpler koptu" spotuyla gündemdeki sıcak tartışmayı haberleştiren gazete, kullandığı fotoğrafta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ı aynı karede vermeye çalıştı ama olmadı. Aslında gazete baskısında ikilinin yanyana "hatta mesafeli bile durduğu" göze çarpıyordu.


http://img113.imageshack.us/img113/7859/111628pq8.jpg


[b]Akşam, deklanşöre basıldığı anda orada bulunan "bir eli" montajlamıştı. Gazetede baskısında anlaşılmayan detay internette bütün gerçekliğyle yayındaydı...

http://img229.imageshack.us/img229/1167/111628sn7.jpg


Akşam'ın internet baskına bakanlar "olayın farkına" vardılar. Ajanstan aldıkları kare Photoshop yardımyla "rötuşlanmış" fakat internet baskısına giden fotoğrafsa gözden kaçmıştı.


http://img229.imageshack.us/img229/3965/111628pp4.jpg


Baykal ve Büyükanıt harici fotoğrafta yer alan ve "eli kesilen" 3. kişi ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dı. Anadolu Ajansı'nın 29 Ekim 2006 tarihli ve Cumhuriyet Bayramı törenlerinde çekildiği kayıtlarda olan "hilesiz" fotoğraf ise "bütün gerçekliğiyle" tarihteki yerini koruyor.


http://img230.imageshack.us/img230/1483/111628qq1.jpg



SAMANYOLUHABER.COM

Hüdaverdi
08-08-2008, 06:09
[center][center]http://img230.imageshack.us/img230/2975/adszwq7.png

http://img229.imageshack.us/img229/1779/111628xr3.jpg

Köşk'ün cevabı CHP'yi ŞOK edecek


YAŞ kararlarını çarpıtan CHP'ye bir tepki de Çankaya Köşkü'nden geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözlerine sert cevap...

İşte Çankaya Köşkü'nün resmi internet sitesinde yer alan açıklama:

[b]Bir siyasi parti grup başkanvekilinin Yüksek Askeri Şura kararları ile ilgili olarak yaptığı gerçek dışı yorum ve değerlendirmeler sebebiyle aşağıdaki açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür.

Öncelikle Devlet kurumları arasındaki iyi ilişkilerin, bir siyasi parti temsilcisi tarafından kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek eleştirilmesi ve Yüksek Askeri Şuradan ihraç kararı çıkmamasının üzüntüyle karşılanmasının sebebi anlaşılamamıştır.

Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızın kararnameleri imzalama konusunda yerindelik denetimi yapmadığının bilinmesine rağmen, Yüksek Askeri Şura kararlarını imzalamayacağını açıkladığı yönündeki iddia gerçeği yansıtmadığı gibi, emekli olan bir Genelkurmay Başkanına olağanüstü boyutlara ulaşan bir fiyatla özel bir aracın alındığı iddiası da iftiradır.

Silahlı Kuvvetlerimizi zan altına sokan bu tür iddialar kamuoyunda yanlış kanaatler oluşmasına yol açmaktadır. Bu sebeplerle, sözü edilen haksız iddialar üzüntüyle karşılanmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.



samanyoluhaber

Hüdaverdi
08-08-2008, 16:14
http://img227.imageshack.us/img227/5152/adszmc8.png

http://img227.imageshack.us/img227/6338/111964sf7.jpg

Millet bıktı Milliyet DHA bıkmadı


[b]Son günlerde yalan haberleriyle sıkça gündeme gelen Milliyet-DHA işbirliği bugün bir yalan habere daha imza attı.

Bugünkü yalan haberin mekanı ise Balıkesir’in Bandırma ilçesi.Ak Parti Balıkesir milletvekili Cemal Öztaylan’ın önceki gün tedavi gördüğü Uludağ Üniversitesi Hastanesi'nde 95 yaşında yaşamını yitiren babası Ali Öztaylan,bugün Balıkesir'in Bandırma İlçesi'nde, 15 bin kişinin katıldığı törenle toprağa veriliyor. Milliyet Gazetesi'nin ilginç helallik olarak verdiği habere göre: “Cenaze namazını kıldıran Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat Aşık, cemaate 'Hakkınızı helal ettiniz mi?' diye sormuyor ve "Ali Efendi Hazretleri'ne hak helal edilmez, onun hakkını bize helal etmesi için dua ediniz" çağrısında bulunuyor.”

En ufak bir olaydan bile irtica yaygarası koparma gayretinde olan gazete burada da boş durmuyor. Boş durmuyor ama her zaman olduğu gibi yine çuvallıyorlar. Samanyoluhaber.com olarak yaptığımız küçük bir araştırma ile olayın doğrusunu öğreniyoruz.

'İlginç hellalik' haberinde helalliği istediği iddia edilerek hedef tahtasına konulan Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat Aşık, gazetenin ipliğini pazara serdi.

Kendisine telefonla ulaştığımız Aşık, cenaze namazını iddia edildiği gibi kendisinin kıldırmadığını, namazı Tuğrul İnançer’in kıldırdığını söyledi. Aşık, cenaze namazını kıldıran imamı bile çarpıtan gazetenin bu haberini kasıtlı bir haber olarak değerlendirdi.


samanyoluhaber

Hüdaverdi
08-14-2008, 13:38
Haber sitelerine yansımamış ama yazayım.Dün haber kanallarına bakarken star'a bakayım dedim,diğer kanallar kafkaslarda yaşanan çatışmaları haber yaparken star tv kafkasları aşıp uğur dündarın ve bir radyocunun reklamını yapmaya başladı.Türkiye'nin ve Dünya'nın gündemi uğur dündar ve o radyonu ya o bakımdan(!) ;)

Her neyse,reklamlarını yaptıktan sonra -bu arada o radyocu (konuşmaktan aciz) yorum yapayım derken ağzını boka karıştırıp küfürlü bir yorumda bulundu- tekrar merkez binaya dönüldü ve nasıl olduysa kafkaslarla ilgili SON DAKİKA haberi verdiler.Tabi ne telefon bağlantısı oldu nede bir görüntü,sadece haberi sunan yalaka sunucu ufak haberi kısaca aktardı.O kadar yalan kokan haberdi ki kendisi dahi inanmadığı için ''abd Gürcistan topraklarında'' diye kısaca geçiştirip gitti.Abd Gürcistan'da olacak ve kısaca geçecekler haberi :-X Kendi söyledikleri yalana kendileri dahi inanmayarak sözde haber yapan bu kişilere RTÜK el atmalı,yalan ve çirkef haberler bir an önce yasaklanmalı.

Ülkenin her yeri işgal ama abd Gürcistan'a girmiş,bak bak bak ;D

Hüdaverdi
08-14-2008, 17:15
http://www.habervaktim.com/resim/resim29531_1.jpg?r=62752825

Bush'a övgü, Ahmedinejad'a sövgü

[b]Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak İstanbul’a gelen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın ziyareti, Aydın Doğan medyasını üzdü. Ahmedinejad için alınan güvenlik önlemlerinden yola çıkarak, İstanbul’un felç yaşadığını ve büyük bir zulüm gördüğünü yazdı.


Ahmedinejad için alınan güvenlik önlemlerinin benzerleri daha önce ABD Başkanı George Bush ve Papa 16. Benedict için de alınmıştı ancak Doğan’ın medyası, Papa ve Bush’un ziyaretindeki en ince ayrıntıları övgüyle okuyucularına duyurmuştu.


ANTİ-AHMEDİNEJAD PROPAGANDASI

Doğan'ın gazetelerinden Vatan, normal şartlar altında her yabancı devlet başkanı için alınabilecek (Ahmedinejad nükleer tartışmalar nedeniyle en fazla gündemde olanlardan biri) rutin güvenlik önlemlerini, internet sayfasından ‘İstanbullu böyle zulüm görmedi’ başlığıyla verdi.

Ahmedinejad için alınan güvenlik önlemlerinden rahatsız olan bir diğer gazete ise Hürriyet oldu. Hürriyet gazetesi, haberi ‘İstanbul kilit E-5 bile kapalı’ başlığıyla vererek, güvenlik önlemleri üzerinden Ahmedinejad karşıtı propaganda yaptı.

habervaktim.com

Hüdaverdi
08-14-2008, 17:25
CUMHURİYET’İN YALAN VE İFTİRASI


Bunları [b]“öncelikle ve özellikle” söyledim ki; biraz sonra yazacaklarımdan dolayı; hiç kimse “laga-luga” yapmasın, hiç kimse oraya-buraya çekmeye yeltenmesin!..
Ne yalan söyleyeyim;
Cumhuriyet ve Akşam gazeteleri başta olmak üzere, diğer “Ergenekoncu kartel gazeteleri”nde yer alan, “Kur’an Kursu’nda kızlara tecavüz” başlıklı haberi okuyunca, kimyam bozuldu!..
Adeta isyan ettim:
“Yetti be!.. Ne biçim Müslümansınız siz?.. Ya Kur’an Kursu’ndan defolun, ya da uçkurunuza hakim olun!”
Evet, isyan ettim... Ama “haber veren” kaynak kartel gazeteleri olunca, içime bir kurt düştü!..
“Acaba” dedim;
“Acaba doğru mu?..
Yoksa, dindarları töhmet altında bırakmayı amaçlayan yeni bir tezgâhla mı karşı karşıyayız!?!”
Cumhuriyet gazetesini çok iyi bildiğim, hele de “keçisi çalınan imam”la ilgili haberi, “imam keçi çaldı” başlığıyla verdiğini hiç unutmadığım için, hemen araştırmalara başladım.
Öyle ya, Cumhuriyet’in iddiası şuydu:
“Çorum’da Ensar Vakfı çorum Şube Başkanı, Mehmetçik Lisesi’nde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni evli ve iki çocuk babası Z.İ., vakıfta Kur’an öğrenen 15 yaşındaki Ö.Y.’ye tecavüz ettiği, E.G.’yi de taciz ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
Hamile kaldığı belirtilen Ö.Y., ifadesinde Z.İ.’nin tecavüz ettiğini söyledi. E.G. de davacı oldu. Dinci bir gazetede yazan Z.İ., Cumhuriyet’i ve başyazarımız İlhan Selçuk’u hedef almasıyla tanınıyor.”
İşin içine “Cumhuriyet ve İlhan Selçuk’la ilgili eleştiri” girdiğine göre, haber “yalan” olmalıydı...
Ama yine de araştırılmalıydı...

[color=navy]Yazının devamı için tıkla: Çorum’daki olay... Şeytanca bir plân ve iğrenç bir iftira! (http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=6115)

_________________________________________


BİLİRKİŞİ RAPORU, SON NOKTA!




ÇORUM’DAKİ OLAYIN ASLI




KEÇİSİ ÇALINAN İMAM OLAYI GİBİ!




UĞUR MUMCU’YU KİM ÖLDÜRDÜ?



Yazının devamı için tıkla: “Gerçek”lerin gerçek dostu: Vakit (http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=6141)

Hüdaverdi
08-14-2008, 17:37
http://medya.zaman.com.tr/2008/08/09/yalanhaber.jpg

Kur'an kursunda tecavüz haberleri de yalan çıktı

[b]Çorum'daki bir vakıf yöneticisi Z.İ.'nin Özlem Y. isimli kıza tecavüz ettiği, bir başka kız öğrenciye de tacizde bulunduğu yönündeki haberler yalan çıktı.


Tecavüze uğradığı iddia edilen Özlem Y., emniyetteki ifadesinde kendi rızasıyla Adem M. isimli başka bir şahısla birlikte olduğunu anlattı. Dün Cumhuriyet başta olmak üzere bazı gazetelerde, 'Kur'an kursunda eğitim gören Özlem Y. isimli bir öğrencinin din kültürü öğretmeni ve vakıf yöneticisi Z.İ. tarafından hamile bırakıldığı' ileri sürüldü. İddiaya göre Z.İ., 15 yaşındaki kıza zorla sahip olmuş ve hamile bırakmıştı. Ancak olayın haberlerde anlatıldığı gibi olmadığı anlaşıldı.

Öncelikle Özlem Y. 21 yaşında. Ailesi Çorum'da ikamet eden Özlem Y., Kahramanmaraş'taki Sütçü İmam Üniversitesi'nde öğrenci. Çorum'daki bir vakıftan da burs alıyor. Uzun süredir kızlarından haber alamayan aile, söz konusu vakfa başvurarak, 'Kızımız para için sizi arayacaktır. Lütfen yerini bize bildirin' demiş.

Özlem Y. bir süre sonra bursunu almak için vakfı aramış. Kızın yerini öğrenen vakıf yöneticileri de hemen ailesine haber vermiş. Bunun üzerine genç kız Adana'nın Ceyhan ilçesinde emniyet tarafından gözaltına alınmış.

http://medya.zaman.com.tr/2008/08/09/yalanhaber1.jpg

Poliste verdiği ifadede de, arkadaş ortamında tanıştığı evli olan Adem M. isimli başka bir şahısla kendi rızasıyla birlikte olduğunu ve hamile kaldığını anlatmış ve şikâyetçi de olmamış.

Daha sonra ailesinin yanına gelen Özlem Y. burada ifade değiştiriyor ve kendisini ihbar eden vakıf çalışanı Z.İ.'nin kendisine tecavüz ettiğini iddia ederek savcılığa başvuruyor.

Bunun üzerine Z.İ. gözaltına alınıyor ve tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Z.İ.'nin eşi T.İ. "Kızın bulunduğu yeri ailesine söyleyen eşime iftira atıldı. Yalan haberler hakkında yasal hakkımızı kullanacağız." dedi.

Bu arada, Milli Eğitim Bakanlığı, vakıf hakkında, cinsel istismar iddialarıyla ilgili olarak soruşturma başlattı.



Zaman

Hüdaverdi
08-18-2008, 20:14
http://img113.imageshack.us/img113/571/aafp8.jpg


Cumhuriyet baltayı taşa vurdu!


[b]Cumhuriyet'te 11 Ağustos'ta çıkan MİT içinde CIA emrinde ajan olarak çalıştığı şeklindeki haber üzerine ünlü sinema sanatçısı Kadir İnanır'ın avukatı Armağan Güner imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı...

Açıklamada şöyle denildi.


Cumhuriyet Gazetesi'nde 11 Ağustos'ta çıkan MİT içinde CIA emrinde ajan olarak çalıştığı şeklindeki haber üzerine ünlü sinema sanatçısı Kadir İnanır’ın avukatı Armağan Güner imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, iddianın tümüyle gerçek dışı olduğu kaydedildi.

“Sembol bir isimdir”
Açıklamada şöyle denildi: "Müvekkil hayatını sanata ve sinemaya adamış, 40 yıldır sürdürdüğü sanat hayatında 184 filmde başrol oynamış ve Türk sinemasına ölmez eserler kazandırmıştır. Müvekkil Kadir İnanır, Türk sinemasına verdiği hizmetler nedeniyle 'sanatçı' kimliğinin sembol isimlerinden biridir ve özel yaşantısını da bu kimliğin saygınlığını koruyacak şekilde sınırlandırarak sürdürmektedir. Esasen vefekâr milletimizin gönlünde taht kurmasının ve seneler boyu burada kalmasının da yegane sebebi budur; sanatçı olmak sadece sanata hizmet etmek ve sanatçı gibi yaşamak.. Belirtilen nedenlerle müvekkilin sanat dışında ve sanatçı kimliği ile bağdaşmayan bir konu ile ilişkilendirilmeye çalışılması abesle iştigaldir. Özellikle; Gladio, CIA ajanları gibi sıfatların, müvekkil ile uzak yakın hiçbir ilişki yoktur, olamaz."

BUGÜN
17 / 08 / 2008

Hüdaverdi
08-19-2008, 17:49
http://img169.imageshack.us/img169/6128/adszht5.png

http://img386.imageshack.us/img386/8391/113378hu9.jpg

Bir 'TÜRK' gazetesi bunu yapar mı?


[b]Ulusalcı çizgide yaptığı yayınlarla bilinen Akşam Gazetesi bugün öyle bir habere imza attı ki olmaz olsun böyle ulusalcılık dedirtecek cinsten.

Uzun yıllar dış politikada üstüne ölü toprağı serpilen ve sürekli masadan kaçan Türkiye, son dönemde dış politikada müthiş bir atağa kalktı. Özellikle bölgesindeki bir çok ülke ile yakın ilişkiler geliştiren Türkiye, küçük büyük demeden tüm dünya ülkeleri yakın ilişkiler kurmak için geceli gündüzlü çalışıyor.

Tüm dünyanın alkışladığı bu çalışma, ne acı ki Türkiye’deki bir kısım medya tarafından ısrarla görülmüyor ya da saptırılıyor.


http://resim.samanyoluhaber.com/resim/aksam_manset_1908.jpg


Bunun son örneğini ise Türkiye’de yayın yapan,Türkler tarafından satın alınan ve Türk olarak bildiğimiz bir gazete yaptı. Bu gazete AKŞAM GAZETESİ.

“İşbirliği bahane destek şahane” başlığı ile haberi manşetten veren gazete, Cumhurbaşkanı Gül’ün ev sahipliğinde yapılan Türkiye - Afrika İşbirliği Zirvesi’ni öyle bir haberleştirdi ki okuyanlar gözlerine inanmakta zorlandılar. Dünyanın gıpta ile takip ettiği zirveyi küçümser bir edayla yazan gazete, zirvenin aslında bir film olduğunu ve Türkiye’nin bu zirvedeki asıl amacının, BM Güvenlik Konseyi’nde geçici üyelik için Afrika’dan destek aradığını yazdı.

Birkaç yıl öncesine kadar Afrika ülkelerinde ismi bile duyulmayan Türkiye’nin, diğer gelişmiş ülkeler gibi Afrika’ya yakın ilgi göstermesi, birçok alanda işbirliğine girmesi belli ki Akşam Gazetesi’ni çok rahatsız etmiş. Bu rahatsızlığın sebebini anlamakta güçlük çeken kamuoyunun ilk yorumu ise,bu haberi bir Türk gazetesi yapamaz şeklinde oldu.

SAMANYOLUHABER
19.Ağustos.2008 15:56:45

Hüdaverdi
08-19-2008, 20:56
[B]star haber azdıkça azıyor,kaşıyıcı arıyor

Ankara Keçiören'de dükkanını geç kapattığı için belediye görevlileri tarafınca dövülen kişinin dayak yeme sebebini star haber ''alköl satığı için öldürüsiye dövüldü'' diye haber yaptı az önce.

O değil adamla röportaj yapıyor bu adi şereften yoksun kişiler,daya yiyen dahi ''neden geç kapatıyorsun bizim başımız belaya giriyor'' dediler diye muhabire cevap veriyor.Buna rağmen star haber şerefsizliğini gösterip ''alköl sattı diye dayak yedi'' haber yapmasına bilmem ne demeli ?

Görüntülerde dahi dayak atan kişiler esnafın dondurma dolabını dükkanın içine atıyor,buda dükanı geç kapattığı için dayak attıklarını gösteriyor.Söz konusu içki olsaydı içkileri kırmazlar mıydı ?

Bunlar bu kadar adi,bu kadar çirkef,bu kadar hayvandan daha aşağı mahluk...

hipermuhafazakar
08-20-2008, 17:09
CHP VE ERGENEKON YANLISI SABATAYCI MEDYA !!!

Hüdaverdi
08-21-2008, 16:22
http://img49.imageshack.us/img49/5058/adszdk2.png

http://img49.imageshack.us/img49/2263/113644dr4.jpg

Tahammülsüzlüğün bu kadarına da pes !


[b]Pekin Olimpiyatları'nda güreşçimiz Ramazan Şahin'in altın madalya almasına sevinemediğini belirten Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, bakın nelere takmış...

Mustafa Mutlu'nun Vatan Gazetesi'ndeki yazısı...

DEVŞİRME SPORCUDAN ÇEÇEN ZAFER İŞARETİ

“Olimpiyatlarda kötü gidişe sonunda dur dedik ve Dağıstan asıllı devşirme güreşçi Ramazan Şahin’le ilk altın madalya sevincini yaşadık...” Yukarıdaki cümle gerçek duygularımı yansıtmıyor! Çünkü sevinmek bir yana, asıl adı Ramazan İrbayhanov olan bu güreşçinin, şampiyon olduktan sonraki tavırlarını izlerken dondum kaldım. Önce tüm saflığımla, dinciliğinin ilanı olan sakalını, galibiyetten sonra minderde secdeye varmasını anlayışla karşılaşmaya çalıştım. Ama tam o sırada, bu güreşçinin Karadeniz’de gemi kaçıran Çeçen militanları andıran antrenörünü gördüm... Ve galibiyeti ilan edildiği anda havaya kalkan elinin işaret parmağını... O işaret, bir yerlerden fazlasıyla tanıdık geldi bana... Bu işlerden anlayan arkadaşlara sordum, “İBDA-C işareti” dediler! Ama işin gerçeği öyle değil! Yukarıdaki fotoğraflardan biri Ramazan Şahin dün bu işareti yaptığı sırada çekildi... Diğeri ise 22 Haziran 2007’de, Beşiktaş’taki adliye binasının önünde... İBDA-C’nin lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun duruşması vardı o tarihte... Adliyenin bahçesinde toplanan İBDA-C taraftarları, baş ve işaret parmaklarını kaldırarak cezaevi aracından indirildiği sırada selamlamıştı Mirzabeyoğlu’nu.

AŞIRI DİNCİ MİLİTANLARIN İŞARETİ

Aynı işareti 5 Şubat 2006’da da görmüştüm televizyon ekranlarından... Trabzon’da rahip Santoro’yu öldürdüğü iddiasıyla yargılanan 16 yaşındaki O. A., duruşma sonrasında cezaevine götürülürken aracın penceresinden gazetecilere bu işaretle poz vermişti. Ramazan Şahin’in dün yaptığı o işaret ise İBDA-C’nin işaretini andırmakla birlikte farklı bir anlam taşıyor. Çeçenistan’daki aşırı dinci militanların işareti bu. Zaten spor camiamız için de yeni değil... 2000’deki Sidney Olimpiyatları’nda judoda altın madalya kazanan Çeçen asıllı sporcumuz Hüseyin Özkan da kürsüde ayrı işareti yapmıştı. Ama yöneticiler hemen devreye girmiş ve “Hüseyin’in kötü bir amacı yoktu” diyerek olayın üzerini kapatmışlardı.

DİNCİ SİYASETİN GÖLGESİ DÜŞTÜ

Tamam dünkü altın madalyaya kadar olimpiyatlarda büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorduk ve başarıya gerçekten çok ihtiyacımız vardı... Ama böylesi bir zafere kesinlikle “dinci siyaset”in gölgesi düşmemeliydi... Türkçe konuşamayan, kürsüye çıktığında çalınan İstiklal Marşı’nı bile anlayamayan... Ve bu yüzden etrafa boş boş bakınan ve asıl kimliklerinden asla sıyrılamayan sporcularla gelmemeliydi özlediğimiz başarı... Dinci direnişçilerin sembollerinden medet uman anlayışla gelmemeliydi... Tribünde oturan milletvekillerinin, genel müdürlerin, federasyon başkanlarının, teknik adamların bu tür mesajlaşmalara göz yummalarıyla... Ulusal değerlerimizden taviz vermeleriyle gelmemeliydi!

SEVİNMEK ÇEÇENLERİN HAKKI

İşte bu yüzden... Dünkü madalyayı Türkiye’nin hanesine yazanlara katılamıyor ve sevinemiyorum! Olsa olsa, Çeçenler’in madalyasıdır bu... Sevinmek, onların hakkı!

samanyoluhaber
21.Ağustos.2008

Hüdaverdi
08-21-2008, 16:24
Hem din düşmanı,hem ırkçı,hem müslüman Çeçen halkına karşı kin besliyor,hem insanların görünüşüne göre yorumlar yapıyor.Acaba kendisi Türk mü ? Yoksa rus eniği mi ? Merak ediyorum.

Hüdaverdi
08-21-2008, 16:32
http://img111.imageshack.us/img111/8346/adszmp9.png

http://img228.imageshack.us/img228/2249/aaio2.jpg

Sadece Cumhuriyet yayınladı


DHKP-C lideri Dursun Karataş'ın ailesi tarafından verilen taziye teşekkürürü ilanını sadece Cumhuriyet gazetesi yayınladı.


[b]İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan ve Hollanda'da kanserden ölen yasadışı DHKP-C lideri Dursun Karataş'ın ailesi tarafından verilen taziye teşekkürürü ilanını sadece Cumhuriyet gazetesi yayınladı.


http://img135.imageshack.us/img135/6919/cumhurivu2.jpg

Türkiye'de Sabancı suikastı, Hiram Abas, emekli Yarbay Ata Burcu, emekli Orgeneral Hulusi Sayın, emekli Oramiral Kemal Kayacan süikastleri gibi pek çok kanlı eylemi gerçekleştiren DHKP/C terör örgütünün elebaşı Dursun Karataş, 12 Ağustos'ta ölmüştü. Karataş, 15 Ağustos'ta da DHKP/C'lilerin sloganları arasında defnedilmişti.

Cenazenin ardından PKK'nın da içinde olduğu pek çok yasa dışı terör örgütü başsağlığı mesajları yayınlamıştı.

Karataş ailesinin bu mesajlara teşekkür için yayınladığı taziye teşekkürü ilanını sadece Cumhuriyet gazetesi tarafından yayınlanması dikkat çekti.


samanyoluhaber
21.Ağustos.2008

hipermuhafazakar
08-21-2008, 19:34
vay gözü dönmüş gizli amerikan tüfekleri vay...daha öncedende bunlar ortaya çıkmııştı !

http://img229.imageshack.us/img229/372/34636910ea4.jpg

http://img229.imageshack.us/img229/1948/71839213uc1.jpg

Hüdaverdi
08-22-2008, 19:15
http://img124.imageshack.us/img124/2680/resim306001fl9.jpg

Hürriyetçilerin Hz. Ömer'e Saygısızlığı


[b]Hürriyet Gazetesinin hafta sonu ilavelerini yapan otuz kişilik ekibin Bebek Ambassador'daki toplantısına katılan Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök büyük bir gafa imza attı.


Gazetenin ağırlıklı olarak cinsel konuları işleyen yazarı Ayşe Arman'ın "eşi Ömer'in adını sağ göğsüne dövme yaptırdığını" belirtmesi ve bu dövmeyi herkese göstermesi üzerine tartışmalar çıktı. "Ayrılırsanız ne olacak?" eleştirileri üzerine tartışma uzayıp giderken Özkök duruma el koyarak -güya- pratik bir çözüm yolu gösterdi;

"Ne var canım!. Ayrılırlarsa Ömer'in başına bir Hz. koyar olur biter... Benim inancım der, geçer gider..."

Bu olayı köşesine taşıyan Arman'ın yazdığına göre Özkök'ün bu esprisi (!) üzerine tartışma kahkahalarla bitmiş.

Adaletiyle nam salan halife Hazreti Ömer'i içki muhabbetine "meze" yapmaya çalışan Arman ve Özkök'ü kınıyor, cinsel bunalımlarına dinsel espri bulmaktan vazgeçmelerini ve Müslümanların inancına en azından saygılı olmalarını diliyoruz.

Rıfat Yörük-Yorum-habervaktim.com

Hüdaverdi
08-28-2008, 11:33
Milliyet.com.tr RTÜK'ün filtresine takılıyor?


Milliyet yine sınıfta kaldı! Milliyet'in Türkiye porno aramalarında lider haberini Gazeteciler.com yalanlıyor! İşte asıl gerçek

GAZETECİLER

Türkiye "porno" da gerçekten zirvede mi? İşte bu konuda yapılan bir çok araştırma bu haberi yalanlıyor. Eğer Milliyet, Türkiye'deki internet kullanıcı rakamlarını ve en çok ziyaret edilen siteleri gözönüne alsaydı bu büyük hataya düşmeyecek kamouyonu da yanlış yönlendirmeyecekti! Nasıl mı? İşte istatistiklerle Türkiye'nin internet gerçeği;

Türkiye, arama motorlarında en çok "porno" araması mı yapıyor? Aslında bu soruya en iyi yanıt, bugüne kadar yapılan bir kaç araştırma da ortaya konulmuş durumda. Eğer haberi derleyen muhabir ve haberi internet sitesine aktadar editör, zahmet edip bu konuda biraz araştırma yapmış olsaydı ve daha önemlisi de biraz internet bilgisi olsaydı böyle bir hataya düşmeyecekti. İşte Gazeteciler.com'un derlediği rakamlarla Türkiye'deki internet gerçeği;

İnternet'te dünya 16. sıradayız!
Bugüne kadar yapılan ve ayağı yere basan bir kaç araştırma dan derlediğimiz rakamlar, Türkiye'nin internet kullanımında bir çok gelişmiş ülkenin çok daha gerisinde olduğunu gösteriyor. 2007 yılı Ocak ayı verilerine göre internet kullanımında Türkiye, dünya sıralamasında 16. sırada yer alıyor ve nüfusun sadece yüzde 21.1'i internet kullanıyor.

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Dr. Umur Işık'ın "Türkiye'de internet kullanımı" başlıklı çalışmasında yer alan bir başka analize göre de ABD'de 210, Çin'de 132, Japonya'da 86, Almanya'da 50, İtalya'da 30, Türkiye'de ise 16 milyon internet kullanıcısı bulunuyor. ABD'de nüfusun yüzde 69.9'u internet kullanırken Japonya'nın yüzde 67.1'i, Güney Kore'nin yüzde 66.1'i, İtalya'nın yüzde 51.7'si, Türkiye'nin ise yüzde 21.1'i internet kullanıyor. İnternet World Stats'ın 2008 yılının Ağustos ayı verilerine göre ise Türkiye'deki internet kullanımı oranı yüzde 22.5..! Bu rakam Avrupa'daki toplam internet kullanımının yüzde 4.6'sını tüm internet kullanımının ise sadece yüzde 1.09'unu oluşturuyor. Dünya genelindeki toplam internet kullanıcı sayısı ise yine 2008 yılı İnternet World Stats verilerine göre yaklaşık 1 milyar 464 milyon civarında.

Google arama seçenekleri
Tüm bu rakamlar göz önüne alındığında Türkiye'nin toplam yüzde 1.09'luk bir internet kullanım oranıyla, herhangi bir kelimede arama motorları sıralamasında dünya zirvesinde olma ihtimali bir hayli düşük. Pekala Milliyet'in yaptığı araştırma da elde edilen sonuç nasıl ortaya çıkıyor?

İşin sırrı "sayılara yalan" söyletmekte!
Milliyet muhabirinin araştırmayı yaparken dikkate aldığı değerler ve ortaya çıkan sonuçlar her ne kadar gerçeği yansıtıyor gözükse bile durum gözükenden çok daha farklı.


Fransızca kökenli olan "porno" kelimesinin konuşma dilindeki kullanımı ülkeden ülkeye farklılık arzediyor. Bu kelimenin arama motorlarındaki kullanımı da buna parelel olarak değişiyor. Örneğin Fransızlar, Google.fr'de Türk Dil Kurumu'nun internet sözlüğünde "ahlaka aykırı düşen, pornografi" anlamı taşıyan ve Türkçe'deki kullanımı "porno" olan kelimeyi "porn" olarak arıyor. Bu kullanım İngiltere, Amerika başta olmak üzere resmi dili İngilizce olan ülkelerde de aynı. Yani İngililtere'de ya da Amerika'da pornografik içerikli internet aramalarında "porno" yerine kullanıcılar "porn" kelimesini kullanıyor.

Türkiye pornografi de zirvede değil!
Tüm bunlar göz önüne alındığında Türkiye'nin internet aramalarında "porno" kelimesinde ilk sırada çıkması bu açıdan doğal. Eğer Milliyet, bu araştırmayı yaparken yaptığı sıralamada Türkiye'yi izleyen diğer ülkelere dikkat etseydi, biraz önce belirttiğimiz gerçeği rahatlıkla anlayabilirdi. Çünkü Türkiye'yi izleyen ülkeler, Türkiye gibi pornografik aramalarda "porn" yerine daha çok "porno"yu kullanıyor.

Türkiye kadar Milliyet'te sabıkalı!
Şimdi sıkı durun! Milliyet'in "Türkiye pornoda lider" haberinin ardından gazeteciler.com'un "Türkiye'deki internet kullanımı" başlıklı bir diğer çalışmasından çarpıcı bir örnek verelim! Milliyet gazetesinin resmi web sitesi, Telekom ve RTÜK'ün, internet kullanıcılarının pornografik içeriğe ulaşılmaması için her eve önerdiği koruma filitrelerinde kelimenin tam anlamıyla sınıfta kaldı. Yani koruma filtreleri, Millliyet'i Türkiye'de kullanımı yasaklı bir çok pornografik siteyle eşdeğer tutuyor. Bir diğer ifadeyle Türk Telekom ve RTÜK, Milliyet'in içeriğinin başta çocuklar olmak üzere yetişkin çağa gelmemiş bireylerin akıl ve ruh sağlığı için oldukça tehlikeli buluyor! Bizden söylemesi...

Hüdaverdi
09-06-2008, 11:46
http://img165.imageshack.us/img165/1777/adszym6.png

http://resim.samanyoluhaber.com//haber/1/1/5/6/6/115661.jpg

Akman: Almanya'ya giriş yasağım yok

Hürriyet'e tokat Almanya'dan geldi

Hürriyet Gazetesi'nin RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında, Almanya’ya giriş yasağına ilişkin haberi Alman resmi makamlarınca yalanlandı. İşte belgeler:


http://www.hizliresim.com/2008/9/6/881.jpg


Hürriyet Gazetesi’nin Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman hakkında, Almanya’nın Main-Taunus Bölge Yabancılar Dairesi’nin, mali suç işlediği gerekçesiyle Almanya'ya girişini 5 yıl yasaklandığına ilişkin haberi Alman resmi makamlarınca yalanlandı.

Hürriyet’in, RTÜK Başkanı Zahid Akman hakkında bugün manşetten, “Almanya’ya girişi yasak” başlığı ile verdiği haberi yalanlayan Almanya Main-Taunus Kaymakamlığı, Akman’ın Almanya’ya girişi ile ilgili böyle bir yasaklamanın olmadığının altını çizdi.

Main-Taunus Kaymakamlığı'ndan yapılan resmi açıklamada, “Almanya ikamet yasasının 11. Maddesi gereği sadece yurtdışı edilmeleri ve yurt içine giriş reddi gibi durumlarda verilen, “yurt içine giriş yasağı” söz konusu değildir ve bu yönde de herhangi bir talimat mevzubahis değildir.” denildi.


HÜRRİYET BİLİNÇLİ OLARAK KARALIYOR!

Hürriyet’in Alman resmi makamlarınca yalanlanan haberi hakkında bir açıklama da Zahid Akman’ın avukatı olan Ali Yıldız’dan geldi. Müvekkili Zahid Akman’ın Hürriyet Gazetesi tarafından bir süredir kasıtlı bir şekilde karalanıp bir dizi iftira ve iddiaya maruz bırakıldığını söyledi.

Yıldız yaptığı yazılı açıklamada, Hürriyet Gazetesi’nde Akman'ın Almanya'ya girişinin yasaklandığına dair haberin yer aldığını anımsattı. 5 Eylül 2008 tarihli Main-Taunus-Kreis Kaymakamlığı Yabancılar Dairesi tarafından düzenlenen belgenin ellerinde olduğunu ifade eden Yıldız, belgede Akman'ın Almanya'ya girişine ilişkin ''en küçük bir yasal engel bulunmadığının görüldüğünü'' belirtti.

Yıldız, açıklamasında şunları kaydetti: ''Müvekkilimin Almanya'ya girişine ilişkin en küçük bir yasal engel bulunmazken kasıtlı olarak karalamaya yönelik iddia ve iftiralara devam edilmesi hangi yayıncılık ilkesiyle bağdaşmaktadır? Bu yazı ve tercümesi incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilim hakkında Alman makamlarınca verilmiş bir yasak ya da tedbir kararı bulunmamaktadır. Söz konusu iddialara ilişkin olarak, bugüne kadar çeşitli basın yayın organlarında yapılmış olan tüm haberler kamuoyunun önünde şeffaf bir biçimde tekzip edilmiş, mahkeme kararlarıyla bu iddiaların gerçeğe aykırı olduğu tespit ve tescil edilmiştir.

Gerçeğe aykırı bu iddia ve beyanlar aynı zamanda Türk Ceza Kanunu'nun 267. maddesi vesair hükümleri gereği suç oluşturmaktadır. Müvekkilim hakkında kamuoyunda yanlış bir kanaat oluşmasını sağlayacak şekilde kullanılan ve kullanılacak olan iddia ve beyanlara karşı hukuki ve cezai müeyyidelerin uygulanması için yasal yollara başvuracağız.''


AKMAN: İFTİRALARIN HESABINI YARGI SORACAK

Yıldız, belgede, ''Almanya İkamet Yasası'nın 11. maddesi gereği sadece yurt dışı edilmeleri ve yurt içine giriş reddi gibi durumlarda verilen 'yurt içine giriş yasağı' söz konusu değildir ve bu yönde de herhangi bir talimat mevzu bahis değildir'' denildiğini bildirdi.

http://www.resimyuklet.net/yuklenenresimler/546841220660598.jpg

Öte yandan dün hakkındaki iddialarla ilgil sert bir açıklama yapan ve konuyu yargıya taşıyacağını söyleyen RTÜK Başkanı Zahid Akman da yaptığı açıklamada, belgeden durumun açıkça anlaşıldığını belirtti. Akman, ''Bu iftiraların hesabını sormak için yargı önünde gerekli girişimlerde bulunacağız'' diye konuştu.


İŞTE HÜRRİYET'İ YALANLAYAN RESMİ BELGE:

http://www.resimyuklet.net/yuklenenresimler/795801220660583.jpg

Hürriyet Gazetesi'nin RTÜK Başanı Zahid Akman, için Alman resmi makamlarına dayandırarak verdiği, "Main-Taunus Bölge Yabancılar Dairesi Akman’ın geçtiğimiz yıl mayıs ayından 2012 yılının mayıs ayına kadar 5 yıl Almanya’ya girişini yasakladı." haberi aynı makamlarca yalanlandı. Hürriyet'i yalanlayan açıklamanın 'yeminli Türkçe tercümesi' şöyle; “Almanya ikamet yasasının 11. Maddesi gereği sadece yurtdışı edilmeleri ve yurt içine giriş reddi gibi durumlarda verilen, “yurt içine giriş yasağı” söz konusu değildir ve bu yönde de herhangi bir talimat mevzubahis değildir.”



06 09 2008 00:01
(Haber 7)

Hüdaverdi
09-23-2008, 20:53
http://img99.imageshack.us/img99/831/resim352041xh1.jpg

Adalet Bakanlığı'ndan Cumhuriyet gazetesine yalanlama

Cumhuriyet gazetesinde yer alan "Yargıç Övüç'ün odası arandı'' ''Gözdağı gibi baskın" haberi Adalet Bakanlığı tarafından yalanlandı.


Bugün gazetede yer alan haberin ardından Adalet Bakanlığı yazılı açıklamada bulunarak, "'Cumhuriyet Gazetesi'nin bugünkü baskısında birinci sayfadan, "Yargıç Övüç'ün odası arandı - Gözdağı gibi baskın" devamında da "Yargıca 6 müfettişle baskın" başlıklarıyla yayımlanan haberde gerçek dışı bilgilere yer verilmiştir. Haberde, 'Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın tazminat ödemesine karar veren hakimin odasının, bir başka davada gerekçeli kararı geç yazdığı için 22.09.2008 tarihinde, 6 müfettiş tarafından basılarak arandığı' iddia edilmektedir. Haberde geçtiği gibi adalet müfettişlerinin, 22.09.2008 tarihinde ya da öncesinde adı geçen hakimin odasına baskın yaptığı iddiası kesinlikle doğru değildir." denildi.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Ocak-Mayıs 2008 döneminde Kartal adalet daireleri ve hakimliklerinde gerçekleştirilen olağan denetim sırasında 8 müfettiş tarafından bütün hakim ve savcıların işlemleri denetlenmiştir. Bu denetimler sırasında haberde adı geçen hakimin 207 davanın gerekçeli kararlarını 15 günlük yasal süresinde yazmayıp 1 ay ile 6 ay arasında değişen sürelerle geciktirdiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine hakim hakkında süresinde yazılmayan gerekçeli kararların fazla olması ve gecikme sürelerinin uzun olması nedeniyle 1 başmüfettiş tarafından soruşturma yapılmıştır. Soruşturma sonucunda görevi ihmal suçundan kovuşturma yapılması ve disiplin yönünden gereğinin takdiri için dosyanın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na gönderilmesi 30.06.2008 tarihli olurla uygun görülmüştür. Rutin denetim sonucunda yapılan bu soruşturmanın ve hazırlanan müfettiş raporunun, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki davayla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Yasalar çerçevesinde bütün hakim ve savcılar hakkında yapılan olağan bir denetim işlemi, yanlış tarih ve bilgilerle 'baskın' şeklinde sunulmuş ve ilgisiz bir davayla irtibat kurularak haberleştirilmiştir.''

(CİHAN)

hipermuhafazakar
09-28-2008, 23:28
Zahit Akman^da Hürriyete verilmek üzere elimde 11 tane tekzip var diyordu, canlı yayına çağırıyordu

FarukARSLAN.
10-15-2008, 17:45
Her defasında en küçük detayda dahi devlete silah doğrultmayı kendine yeğleyen kartelin asparagas araştırmacısı Uğur Dündar'ın PKK'nın ekmeğine yağ sürdüğünün farkında olmadan(!) 17 şehit veridğimiz Aktütün'de okulda öğretmen olmadığını haber yapıp küçük çocukları 'okulumuzda öğretmenimiz yok' dedirtmişti..

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:12
http://img230.imageshack.us/img230/2223/adszcu5.png

http://img45.imageshack.us/img45/3727/118109yc1.jpg

HER TARAFI YALAN !!!


Din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada beraat etti.



Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız'ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007'de Türkiye'de olmadığı da ortaya çıktı.

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007'de Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan 'Dinin Direği Namaz' isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. '27 Nisan e-muhtırası' olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, 'Okulda cihat propagandası iddiası', Milliyet, '23 Nisan'da öğrencilere namaz kitabı', Radikal ise 'Türkiye, Denizli olmasın' manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız'a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak atandı.

Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız'ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız'ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: "Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslâm dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır." Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan'da yurtdışında (Suriye'de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı.

Memur Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız'ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş'in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın "çamur at, izi kalsın" mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız'ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

RESUL CENGİZ- ZAMAN


23.Eylül.2008 05:38:25

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:16
http://img230.imageshack.us/img230/3669/adszak9.png

http://img45.imageshack.us/img45/338/118109fo0.jpg

Adalet Bakanlığı'ndan yalanlama


Cumhuriyet gazetesinde yer alan "Yargıç Övüç'ün odası arandı'' ''Gözdağı gibi baskın" haberi Adalet Bakanlığı tarafından yalanlandı.



Bugün gazetede yer alan haberin ardından Adalet Bakanlığı yazılı açıklamada bulunarak, "'Cumhuriyet Gazetesi'nin bugünkü baskısında birinci sayfadan, "Yargıç Övüç'ün odası arandı - Gözdağı gibi baskın" devamında da "Yargıca 6 müfettişle baskın" başlıklarıyla yayımlanan haberde gerçek dışı bilgilere yer verilmiştir. Haberde, 'Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın tazminat ödemesine karar veren hâkimin odasının, bir başka davada gerekçeli kararı geç yazdığı için 22.09.2008 tarihinde, 6 müfettiş tarafından basılarak arandığı' iddia edilmektedir. Haberde geçtiği gibi adalet müfettişlerinin, 22.09.2008 tarihinde ya da öncesinde adı geçen hâkimin odasına baskın yaptığı iddiası kesinlikle doğru değildir." denildi.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Ocak-Mayıs 2008 döneminde Kartal adalet daireleri ve hâkimliklerinde gerçekleştirilen olağan denetim sırasında 8 müfettiş tarafından bütün hâkim ve savcıların işlemleri denetlenmiştir. Bu denetimler sırasında haberde adı geçen hâkimin 207 davanın gerekçeli kararlarını 15 günlük yasal süresinde yazmayıp 1 ay ile 6 ay arasında değişen sürelerle geciktirdiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine hâkim hakkında süresinde yazılmayan gerekçeli kararların fazla olması ve gecikme sürelerinin uzun olması nedeniyle 1 başmüfettiş tarafından soruşturma yapılmıştır. Soruşturma sonucunda görevi ihmal suçundan kovuşturma yapılması ve disiplin yönünden gereğinin takdiri için dosyanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na gönderilmesi 30.06.2008 tarihli olurla uygun görülmüştür. Rutin denetim sonucunda yapılan bu soruşturmanın ve hazırlanan müfettiş raporunun, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki davayla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Yasalar çerçevesinde bütün hâkim ve savcılar hakkında yapılan olağan bir denetim işlemi, yanlış tarih ve bilgilerle 'baskın' şeklinde sunulmuş ve ilgisiz bir davayla irtibat kurularak haberleştirilmiştir.''

SAMANYOLUHABER
23.Eylül.2008

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:20
http://img230.imageshack.us/img230/9051/adszth6.png

http://img230.imageshack.us/img230/6985/118109lq2.jpg

MEB'den Radikal'in haberine yalanlama


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Radikal Gazetesi'nde bugün yayınlanan "Felsefe dersinin ruhuna el Fatiha" başlıklı haberi yalanladı.



Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, MEB tarafından yürütülen program geliştirme çalışmalarında "katılımcılık" ilkesi gereği ilgili akademik ve sosyal paydaşların görüşleri alındıktan sonra olgunlaştırılan taslak programların Talim ve Terbiye Kurulu'nda görüşülerek karara bağlandığı hatırlatıldı. Açıklamada, 1993 yılından beri uygulanmakta olan mevcut felsefe öğretim programının da öğrenci merkezli eğitim yaklaşımına uyarlanması için Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından Kayseri'de bir grup akademisyen ve öğretmenden oluşan özel bir ihtisas komisyonu kurulduğu belirtildi.

Diğer derslerde yapıldığı gibi bu dersin de taslak programı, ilgili akademik ve sosyal paydaşların görüş ve değerlendirmelerine sunulduğunun vurgulandığı açıklamada, "Bu taslağın henüz resmi bir geçerliği bulunmamaktadır. Bu yaklaşım gereği, kendilerinden görüş istenen birçok akademik ve sosyal paydaşın taslak metni tamamlayıcı, geliştirici nitelikteki önerileri Bakanlığımıza ulaşmış ve bu öneriler takdire şayan bulunmuştur. Ancak kendilerinden görüş istenen bazı paydaşların ise program taslağına katkıda bulunmak yerine henüz resmi geçerliği bulunmayan bu taslağı kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuş gibi basın üzerinden tartışmaya açmaları demokratik katılımcılık kültürüne uygunsuzluğu açısından dikkat çekicidir. Belirtilen gazete haberinde verilen ve taslak metinden alıntılanan bazı içeriklerin 1993 tarihli felsefe dersi programında da bulunduğu halde bunların şimdiye kadar haber konusu edilmeyerek, bu konulara ilk defa yer veriliyormuş gibi kamuoyunun dikkatine sunulması meslek ilkelerine uygun olmadığı düşünülmekte ve iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Konu ile ilgili çalışmalar Bakanlığımızın ilgili birimlerinde gerekli bilimsel ciddiyet içinde sürdürülmekte olup çalışmalar tamamlanınca kamuoyuna duyurulacaktır. Bu aşamada taslak metinler üzerinde yapılan spekülasyonlara itibar edilmemesi önem arz etmektedir. Durum kamuoyunun bilgisine önemle arz edilir." ifadeleri kullanıldı.

CİHAN

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:23
http://img354.imageshack.us/img354/2406/adszhj2.png

http://img84.imageshack.us/img84/3939/118109kw7.jpg

MEB'den Star TV'ye yalanlama


Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Star TV'de yayınlanan Aktütün ilköğretim okulunda öğretmen olmadığı haberlere yalanlama geldi.



Star TV'de yayınlanan 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' haberlere Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yalanlama geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ''Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları yönündeki iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Açıklamada, 4 Ekimdeki hain saldırı sonucu 17 askerin şehit olduğu Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün köyünde, olayı takip eden günlerde bazı televizyonların yaptığı yayınların ve haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedilerek, şöyle denildi:

''Dün ve bugün bazı televizyonların canlı yayınlarında, 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' yönündeki iddialar tümüyle gerçek dışıdır.

Aktütün köyünde 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ilk günü olan 8 Eylül 2008 Pazartesi günü eğitim-öğretim başlamıştır. Okulda eğitim alan 68 öğrencinin ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Öğretmenleri Cevdet Arıcı ve Kadir Sönmez ile eğitimleri kesintisiz devam etmiştir. Menfur saldırının ardından 6 Ekim 2008 tarihinde her iki öğretmenimiz yerel yöneticilerin bilgisi doğrultusunda ilçe merkezinde 'Okuma-Yazma Teknikleri'' konulu bir günlük seminere alınmışlardır. Televizyonların canlı yayınlarında ekrana getirdikleri 'kapalı okul' görüntüsünün çekildiği tarihte öğretmenlerimiz, 1 günlük seminer programına katılmışlardır.

Özetle, hain saldırının ardından Aktütün köyünde eğitim-öğretim sadece 1 günlük kesintiye uğramıştır. Hal böyleyken Aktütün köyünde eğitim-öğretim olmadığı iddiasıyla canlı yayınlar yapmak, asılsız haber yapmaktan öte öncelikle o köyde büyük fedakarlıkla çocuklarımızı eğitmek isteyen iki genç öğretmenimizin ve eğitim camiasının emeğine yapılmış bir haksızlıktır.''

08.Ekim.2008 17:02:19

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:26
http://img84.imageshack.us/img84/7273/adszok1.png

http://img84.imageshack.us/img84/1668/118109yj1.jpg

Müfettiş haberi de yalan çıktı


Bir okul müdürü kendisi hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni" gibi dedikodular yapıldığını söyleyerek konunun soruşturulmasını istedi.



Bazı gazeteler, şikâyet üzerine yapılan soruşturmayı Milli Eğitim tarafından başlatılmış gibi haber yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, Antalya Aksu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Karakaş hakkında 'Allah'a inanmadığı' gerekçesiyle soruşturma başlattığı yönündeki haberler yalan çıktı. Soruşturmanın Milli Eğitim'in değil Müdür Mehmet Karakaş'ın talebiyle yapıldığı ortaya çıktı. Ancak, gazeteler konuyla ilgili haberleri müdürün talebini görmezden gelerek soruşturmayı Milli Eğitim müfettişleri başlatmış gibi sundu. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, haberlerdeki çarpıtmaya dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: "Müdür, bir öğretmen benim hakkımda böyle dedikodular yapıyor diye şikâyetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikâyeti üzerine 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş."

Müzik öğretmeni Sevil Ünlü geçen yıl müdür Mehmet Karakaş hakkında 'taciz' suçlamasında bulundu. Daha sonra okul müdürü hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni, öğle yemeğinde ayranına rakı katarak içiyor." gibi dedikodular başladı. Bunun üzerine okul müdürü Mehmet Karakaş, Antalya Valiliği'ne bir dilekçe vererek bu dedikoduları kendisini tacizle suçlayan öğretmenin çıkardığını iddia etti. Müdür Karakaş bu iddiaların açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Dilekçeyi işleme koyan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı araştırması için 2 müfettiş görevlendirdi. Müfettişler de iddiaların araştırılmasını isteyen Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde ifade ettiği suçlamaları öğretmenlere sordu.

Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayın gazetelerde yer aldığı gibi gerçekleşmediğini açıkladı. Yetkililer, Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde kendisi hakkında söylendiğini duyduğu bazı konuların araştırılmasını istediğini belirterek, "Öğretmen bana bunları diyor diye müdür kendisi şikâyetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikâyetine göre 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş." açıklamasını yaptı.

Mehmet Karakaş'ın halen İsmail Hakkı Kaya İlköğretim Okulu'nda müdür olarak görev yaptığını anlatan Milli Eğitim yetkilileri, müdürü ve öğretmeni başka yerde görevlendirmenin bu soruşturma ile ilgisi bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: "Öğretmenle okul müdürü bu iddialardan ötürü görevden alınmadı. İddialar sübuta ermemiş. Başka suçlar sebebiyle yerleri değiştirilmiş." Okul Müdürü Mehmet Karakaş, konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Antalya'nın İbradi ilçesindeki bir başka okula tayin edilen müzik öğretmeni Sevil Ünlü ise kendisinin derslerde öğrencilere müdürün inancı ve etnik kökeni hakkında konuştuğu iddialarını yalanladı. Öte yandan mesai arkadaşları, Mehmet Karakaş ve Sevil Ünlü'nün daha önce son derece samimi arkadaş oldukları ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını ifade etti.

11.Ekim.2008 08:14:24

Hüdaverdi
11-06-2008, 20:32
http://img219.imageshack.us/img219/6923/adsznx5.png

http://img213.imageshack.us/img213/5820/122501pl0.jpg

Bu haber de yalan çıktı - İZLE


Yalan haberi alışkanlık haline getiren bazı basın yayın organları yine bildiklerini okudu.



Henüz taslak halinde olan çalışmayı yasalaşmış gibi gösterdi ve ülke içki yasağına gidiyor haberleri yayınladı. Oysa gerçek öyle değil. Sadece alkollü içki tüketimini özendiren reklamların önüne geçiyor.

Tütün ve Alkol Piyasası yeniden düzenleniyor. Üzerinde 6 aydır çalışılan Taslak son halini aldı.

Buna göre alkol satışı ve kullanımını teşvik artık yasaklanıyor.


ALKOLÜ TEŞVİK YASAKLANIYOR

İlk etapta Türkiye genelinde sayısı 200 bini bulan içki ruhsatı yeniden gözden geçirilecek. Usulsüz içki satanlara ağır cezalar kesilecek.

200 BİN İÇKİ RUHSATLI SATICI VAR

Kamuoyunda çarpıtıldığının aksine alkollü içki satışına ise yasak getirilmiyor. Piyasayı düzenleyen Kurumun Başkanı '4.Murat uygulamaları yeniden geliyor' eleştirilerine katılmıyor.

Ama içki kullanımını teşvik eden reklam, promosyon ve kampanyaların önüne geçiliyor.

SİNEMA VE TİYATRODA İÇKİ REKLAMI OLMAYACAK

Amaç içkiyle tanışmamış gençleri bu zararlı alışkanlıktan korumak. Bu amaçla, çocukların ve gençlerin bulunduğu ortamlara, onların katıldığı etkinliklere artık alkollü içecek giremeyecek. Böylece üniversite şenlikleri, tiyatro ve sinemalarda sıkça gördüğümüz alkollü içecek reklamları artık son bulacak.

"18 YAŞINDAN KÜÇÜKLERE ALKOL REKLAMI YAPILAMAYACAK."

Eğer Taslak bu haliyle onaylanırsa alkol, gençlerin ilgi gösterdiği tüm alanlardan uzaklaştırılacak. Örneğin alkol, gazetelerin spor sayfalarına reklam olarak giremeyecek.

GAZETELERİN SPOR SAYFALARI DA KAPALI

Şirketler verdikleri alkol reklamında o içeceği özendirici mesajlar seçemeyecek. Örneğin "keyif verir, tedavi edicidir ve sorunları unutturur" gibi mesajlar kesinlikle kullanılmayacak.

TEŞVİK EDİCİ MESAJLAR KULLANILMAYACAK

Tüm bu kısıtlayıcı tedbirler alkol üreticilerinin sponsorluğunu veya spor kulüplerine desteğini önlemeyecek. Firmalar sporcuları veya kamuoyuna mal olmuş isimleri oynatmadan reklam vermeye devam edecek.


İZLE: http://www.samanyoluhaber.com/haber-122501.html

SAMANYOLU HABER
24.Ekim.2008 20:53:59

Hüdaverdi
11-19-2008, 14:31
http://img206.imageshack.us/img206/3338/122501ox1.jpg

Radikal'e Bakan tokadı!

Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu iddialarına yalanlama


Devlet Bakanı Mehmet Şimşek adına Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı.

Müsteşarlıktan yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ''Bugün Radikal Gazetesi yazarı İsmet Berkan'ın "Ekonomik kriz mi, yönetim krizi mi ?" konulu köşe yazısı bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Hazine Müsteşarı Sn. İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında ileri sürülen iddialar bilinçli, maksatlı bir şekilde gündeme getirilmeye devam etmektedir. 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi'nin manşetinde yer alan Sn. Müsteşar Çanakçı ile Sn. Bakan Şimşek arasında geçtiği iddia edilen diyaloglar tarafımızdan yalanlanırken, Sn. Berkan bugünkü köşesinde bu iddiaların yalanlanmadığını belirtmiştir. Sn. Berkan, Hazine Müsteşarlığı internet sitesinde bu iddialar, 15 Kasım tarihinde yalanlanmıştır. Hala da bu yalanma metni bu sitede mevcuttur. Ayrıca, bu yalanlamalarımız aynı gün çok çeşitli internet sitelerinin birinci haberi olurken, ertesi gün de pek çok gazetede yer almıştır. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki sadece Sn. Bakanı yıpratmak maksatlı gündeme getirilen bu iddialar, köşe yazarımız tarafından da gerekli araştırma yapılmadan kaleme alınmıştır. Bu vesile ile tekrar Sn. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında geçtiği iddia edilen ve görüş ayrılıklarını içeren diyaloglar mesnetsiz, sadece bir iddiadır.''


Habervaktim
2008-11-19 12:21:40

Üç mevsim
12-22-2008, 15:47
Yalancılık Hürriyettir!!!

Değerli ziyaretçiler, Basının Amiral gemisi su almaya devam ederken, Başbakanlık akredite kartlarının yenilenmeme sebebi acaba aşağıdaki kasıtlı yalan haberlerin toplamı olabilir mi?

http://img165.imageshack.us/img165/5876/ahruau9.jpg



***

13 Mart 2005 tarihli Hürriyet’i satın alanlar, Demre Belediye Başkanı Süleyman Topçu’nun AK Parti’de krize yol açtığını okudular. Habere göre; Başkan Topçu, Ruslar tarafından hediye edilen Noel Baba heykelini kaldırtarak yerine plastik heykel diktirmiş, bu duruma tepki gösteren AK Parti Genel Merkezi başkana çok kızmış, durumunu MKYK’da ele almayı kararlaştırmış!

http://www.bizimantalya.com/pictures/1186590310.jpg http://img165.imageshack.us/img165/3752/santa5au0.jpg (http://img165.imageshack.us/img165/3752/santa5au0.jpg)

Oysa Başkan Topçu, AK Partili değil DYP’liydi.

***

17 Aralık 2006 tarihli Hürriyet’e bakanlar, ‘Tesettür Faciası’ manşetini gözlerine inanamayarak okudular. Habere göre; Çoban A.G, testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Acilen Ültrasona gönderildi. Tesettürlü Radyoloji uzmanı geri çevirdi! Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi!

http://site.mynet.com/sedatyedigun/medya/basortusu3r2.JPG http://medya.zaman.com.tr/2007/01/31/ertugrulozkok.jpg

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 30 Ocak 2007 tarihli köşesinde bu haberin ‘yalan’ olduğunu açıkça itiraf etmek zorunda kaldı.

***

2007 yılı Nisan ayında AK Parti’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunun istişare edildiği dönemde Hürriyet’te yayınlanan bir haberde; MKYK Üyesi Egemen Bağış’ın Başbakan Erdoğan’ı aday olmaması konusunda uyardığı belirtiliyordu.

http://habercininyeri.files.wordpress.com/2008/01/egemen-b.jpg

Bağış, o toplantıda yoktu, ABD’deydi.

***

Bu haberden kısa süre sonra 6 Haziran 2007 tarihli Hürriyet’te 1 Mart Tezkeresi’ne karşı çıkan Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in liste dışında bırakıldığı haber veriliyordu.

http://images.habervitrini.com/haber_resim/zeki_ergezen2.jpg

O tarihte liste açıklanmış ve Ergezen, Bitlis’te 1. sıradaydı

***

4 Ağustos 2008 tarihli Hürriyet’te bir ilginç haber daha vardı. Başbakan Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Gönül, Yüksek Askeri Şura’da ihraç kararlarına ‘şerh’ koymuştu!

http://eski.stargazete.com/starextragazete/resimler/politika/yas112907.jpg

Aynı gün şura kararları açıklandı. YAŞ’tan çıkan tek bir ihraç kararı yoktu. Haliyle ‘şerh’ de söz konusu değildi

***

1 Ekim 2007 tarihli Akşam Gazetesi’nde 28 Şubat sürecinde Sultanbeyli Belediyesi Mezarlıklar Müdürü olan ve o dönemde açıklamalarıyla tartışmalara neden olan İmdat Kaya’nın, müridi (!) Emre Kahyaoğlu aracılığıyla Başbakan Erdoğan’dan yurda dönebilmek için izin istediği haberi vardı!

http://www.samanyoluhaber.com/images/haber/7/3/6/2/73623.jpg

Halbuki İmdat Kaya, 3.5 yıldır Artvin’de yaşıyordu

***

Başbakan Erdoğan’ın Ürdün’e Kral Abdullah ile Kraliçe Reina’yı barıştırmak için gittiğine dair ‘yalan’ haberleri ise saymıyorum.

http://www.realhaber.com/images/news/7573.jpg

Herhalde basın özgürlüğü, ‘yalan rüzgarı’ değildir.

***

Bir de ‘üslup’ meselesi var

Geçen Ramazan’da tanık oldum, Radikal Gazetesi’nin bir genç muhabiri, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya soruyor: ‘Almanya’da Deniz Feneri davası sonuçlandı. Epeyi malı götürmüşler, nasıl değerlendiriyorsunuz?’


http://tbn1.google.com/images?q=tbn:VDlpVnb6wIiKHM:http://www.tenezzul.com/images/basin/kucuk/radikal.jpg (http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.tenezzul.com/images/basin/kucuk/radikal.jpg&imgrefurl=http://seninhikayen.cokh.net/tag/radikal/&usg=__7yo2xvsSbcRXPcaC2zJ-xoZKVt0=&h=281&w=1181&sz=178&hl=tr&start=1&tbnid=VDlpVnb6wIiKHM:&tbnh=36&tbnw=150&prev=/images%3Fq%3DRadikal%26gbv%3D2%26hl%3Dtr)

Allah aşkına, gazetecilikte böyle bir soru üslubu var mı?

24 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir tekniği hiç kimse bize öğretmedi. ‘Yeni dönem böyle’ diyorsanız, o zaman Genelkurmay brifinglerinde ‘Özür dileyerek’ başlanıp yöneltilen soruları, birilerinin bize izah etmesi gerekir.

Bu brifinglerde açıklama sahiplerini, ‘Efendim açıklamalarınız yanlış anlaşılabilir’ diyerek basın müşaviri gibi uyaran gazeteci arkadaşlarımızı da dikkatlerinize sunmak isterim.

Evet...

Akreditasyonlara tümüyle karşı çıkalım, isyan edelim, öfkemizi haykıralım. Ancak; Medya kuruluşları da kendine çeki düzen vermeli, meslek kuralları karargahlara göre esneklik taşımamalı, haksızlıklar, muhataplarının ideolojik kimliklerine veya çalıştıkları kurumlara göre ele alınmamalıdır.

Var mısınız?...

Alıntı: Star Gazetesi/Şamil TAYYAR

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gifAmasya Kız Meslek Lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördüklerini için bu okuldan ayrıldılar.

Doğrusu: H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. Diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış.

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/4484125.jpg

Dini baskı gördükleri iddia edilen. H.D., G.D., Ş.Ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının iş sebebiyle Turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. Ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif Isparta'da bir öğretmene, öğrencilerine “Atatürk resimli tişört” giydirdi diye soruşturma açıldı.

http://www.egitimsen.org.tr/basinda/291107_vatan.jpg

Doğrusu: Soruşturma; öğretmenin, öğrencileri yönetmeliğe aykırı şekilde okul idaresinden izinsiz olarak başka bir şehirde yapılan Cumhuriyet mitingine götürdüğü için açılmış.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif Abdullah Gül'ün kızının düğününün yapıldığı kongre salonu için “3 bin davetliyi Allah korudu” manşeti yapıldı. Haberde, “düğünün” yapıldığı Kongre ve Gösteri Merkezi'nin taşıyıcı sistemlerinin her an çökebileceği ve Gül'ün binlerce kişinin hayatını tehlikeye attığı da öne sürüldü…

http://galeri.sabah.com.tr/resimler/638/5558A2B95804C14EBA037B9Fp.jpg

Doğrusu: Yetkililer salonun sağlam olduğunu ve uzun yıllar herhangi bir tehlike söz konusu olmadığını belirttiler. Ayrıca 27 Mayıs 2005 tarihinde aynı salonda düzenlenen geceye Doğan Holding'in 4500 çalışanı ve yakınlarının katıldığı ve “Ney Flames of Passion”ı izledikleri ortaya çıktı.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif AK Partili Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu 29 Ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.
http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/davetiye2.jpg
Doğrusu: Hürriyet'in kriz umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'nde verdiği, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini de davet ettiği resepsiyona, cumhuriyet mitinglerini düzenleyen derneklerin yöneticilerini davet etmedi.

http://resimler.haberler.com/haber/893/cumhurbaskani-gul-den-ikinci-resepsiyon_o.jpg

Doğrusu: İddialar Kanal D'nin canlı yayınında yalanlandı ve Başdanışman Sever, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur'a 5 Eylül günü için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ise 7 Eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi. Kanal Türk Ankara Temsilcisi Hulki Cevizoğlu'na da davetiye gönderildiği ortaya çıktı.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif İftar vaktinde Başbakanlık korumaları yerinde yok. Manşet: "İftar Vaktinde Allah'a Emanet"

http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/78932.jpg http://img.turkmedya.tv/image/41fd33fc1cef97c5d76ca036b2356815/248/189

Doğrusu: Olay, başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanladı.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif "Olmaz" denilen imamı müdür yaptılar, başlığıyla “Zonguldak'ta 10 yıldır imamlık yapan 34 yaşındaki Selahattin Çolak, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, aynı bakanlık tarafından Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandı.”

Gazetenizin 02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haber GERÇEK DIŞIDIR. İlgili haberde kentte 10 yıldır cami imamı olduğu belirtilen Selahattin ÇOLAK, imam olarak değil, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yapmaktadır. Selahattin ÇOLAK Zonguldak İli Sağlık Müdürlüğünde (İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünde) memur olarak görev yapmakta iken; başarılı çalışmaları ve derece yükselmeleri nedeni ile 07.04.2005 tarihinde Valilik oluru ile Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğüne İdari Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmiştir. Sonradan bu görevlendirme Bakanlık görevlendirilmesine çevrilmiştir. 26.05.2006 tarihinde ise ’13.03.2003 tarih ve 25047 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’ gereği hukuka ve usulüne uygun olarak bulunduğu göreve Sağlık Bakanlığı tarafından ASALETEN ataması yapılmıştır. Sonuç olarak Selahattin Çolak hakkında 02.09.2006 tarihli gazetemizde yayımlanan; kentte 10 yıldır camide imamlık yapan Selahattin ÇOLAK, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün olumsuz görüş bildirmesine rağmen aynı bakanlıkça Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandığına dair haber gerçek dışıdır.Bu haber nedeni ile Selahattin ÇOLAK’ın gerek özel gerekse de mesleki çevresindeki kişiliği hakkında olumsuz izlenimler meydana gelmesine sebep olduğundan gerçeklerin kamuoyuna tekziben duyurulması gerekli görülmüştür.

Selahattin ÇOLAK
http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/2092451.jpg

Doğrusu: Selahattin Çolak'ın, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yaptığı ve imamlık yapmadığı. Haber tekzip edildi ve gerçek ortaya çıktı.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif Manşet: “Ağustos Böceği ile Karınca”. Melih Gökçek, Ankara'yı susuz bıraktı. DSP'li Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen ise çok çalıştı Eskişehir'e baraj yaptı.

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/3842484.jpg

Doğrusu: Büyükerşen, baraj değil gölet yapmış. Ayrıca gölet, kano yarışları için yapılmış ve Eskişehir'e su falan verdiği yok. Su verse bile Eskişehir'in yalnızca 29 günlük su ihtiyacını karşılıyor.(Belediyenin kendi beyanı)

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/1757720.jpg

Hürriyet Gazetesi’nde 26 Haziran 2006 tarihinde yayınlanan ´Töreden kaçtı´ ve ´Üvey oğlu tecavüz etti´ ´Sus öldürürüz dediler´ başlıklı haberde Fadime Sarıtaş tarafından yapılan açıklamalar tümüyle gerçekdışı ve müvekkilimin aile şerefini zedeleyici niteliktedir. Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş’a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır. Kamuoyunun ve gazete okurlarının bilgisine saygıyla arz olunur. 14.8.2006

Mehmet Çiçek Vekili
Av. Hüseyin AYGÜN

Doğrusu: Hürriyet'te yayınlanan tekzip: ”Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.”

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif "Üfürükçü hocanın sözüne kandı, katliam yaptı" Haberde Akın K.'nın üfürükçü hoca ile görüşmek için Muğla'ya gittiği ve üfürükçü hocanın talimatı ile dayısını öldürdüğü iddia ediliyor.

http://www.samanyoluhaber.com/images/resim/yilin_yalan_haberleri_14.jpg

Doğrusu: Cinayetin zanlısı olan ve intihar ettiği için yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Akın K.'nın haberlerin aksine Muğla'ya yalnızca hastaneye gittiği tanıklarca ifade edildi.

***

http://www.blogcu.com/kaynak/img/blogcontent/smilie/excl.gif Fatih Çekirge sürmanşetten 'Arka kapıdan gelen ziyaretçi' başlıklı haberde başörtülü olan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünisa Gül'ün GATA'ya 'arka kapıdan' ve 'özel izinle' eşini ziyaret edebildiği iddia edildi.

http://img165.imageshack.us/img165/602/fatihekirgepa3.jpg (http://img165.imageshack.us/img165/602/fatihekirgepa3.jpg)

Doğrusu: Dışişleri Basın Sözcüsü Namık Tan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün hastaneye 'arka kapıdan' alındığı yönündeki haberin doğru olmadığını ve Gül'e yattıkları andan taburcu edilmelerine kadar geçen tedavi süresi boyunca Hayrunnisa Hanım'ın refakat ettiğini ve hastaneye 'arka kapıdan' alınmalarının söz konusu olmadığını açıkladı.


Derleme : Haber'in Doğru Adresi, Haber, Yerel Haber, Siyaset Haberleri, Sondakika Haberleri, Gazeteler, Haberler [ Hazırlayan : Günsel GÜNHAN ]

Not: Arkadaşlar bu haberlerin hemen hepsi bu bölümde bulunuyor ama biz yine toplu şekilde duyurmak istedik. Bu belgelendirmeyi Forum'a ulaştıran "ahmetermiş" e teşekkürler.

Üç mevsim
12-22-2008, 17:16
http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/890320081220050807672.jpg

Akşam Gazetesi'nin, Cumartesi günkü manşetinde yer alan hava kirliliği haberine Muğla Valiliği'nden yalanlama geldi. İşte valilikten yapılan o açıklama...

''Bu kömürlerin numuneleri Çevre ve Orman İl Müdürlüğü'nce alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı laboratuvarlarında analizleri yapılmış ve kömür değerlerinin çevre mevzuatına uygun olduğu anlaşılmıştır.

Kömürle ısınan Muğla kent merkezindeki mahallerde toplam 27 bin hanede yaşayan aileden sadece 278 aileye yaklaşık 195 ton kömür vakfımızca dağıtılmıştır. Muğla merkez, merkeze bağlı köyler ve kasabalarda 678 aileye yapılan kömür yardımları mütevelli heyeti ile kararlaştırılmış, bu ailelerin fakir ve muhtaç oldukları vakıfça tespit edilmiştir. Gazetelerde iddia edilenin aksine; dağıtımlar Aralık ayında değil çok daha önce Temmuz- Eylül ayları içinde gerçekleştirilmiştir. Vakfımızca dağıtılan kömürlerin sadece yaklaşık 195 tonu Muğla kent merkezi sınırları içinde kalmaktadır. 26 bin 722 adet hane halkının kömür yakıyor olabileceği düşünüldüğünde il merkezinde hava kirliliğinin Vakfımızca dağıtılan kömürlere bağlanamayacağı ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan, ilimizdeki hava kirliliğini sona erdirecek olan doğal gaz getirilmesi çalışmaları Botaş A.Ş. tarafından başlatılmış ve hattın geçeceği arazilerin kamulaştırma aşamasına gelinmiştir.''

Bu arada, Muğla Valiliği'nin ''Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı'' tarafından fakir ve muhtaç ailelere dağıtılan kömürlerin hava kirliliğine neden olduğu iddialarına ilişkin inceleme başlattığı ve hukuki yollara başvuracağı öğrenildi.
Kentte hava kirliliği iddiası, bir grup tarafından maske takılarak protesto edilmiş, gruptakiler Muğla Valisi Ahmet Altıparmak hakkında ''Anayasa'nın 56'ıncı maddesine muhalefet, çevrenin kasten kirletilmesi ve görevini kötüye kullandığı'' iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

FarukARSLAN.
04-09-2009, 04:47
İşte Doğan'ın YALAN haber galerisi [1]http://www.habervaktim.com/resim/resim66652_2.jpg

Doğan Grubu açıklamasında kelime oyunuyla Alman ortağı Axel Springer'in İsrail'le ortaklığı olduğunu yalanladı. Fakat Axel'in sitesinde yer alan kurumsal prensipler asıl amacı gizleyemiyor. Bu yolla en son ortağı tarafından yalanlanan Aydın Doğan medyasının sadece son bir yılda altına imza attıkları yalanlarını okurlarımızla paylaşıyor. İşte, "Toplasan bu yalanları buradan köye yol olur" dedirten yalan galerisi:

(http://habervaktim.com/haber/66601/doganin_aciklamasini_ortagi_yalanliyor.html)

YALAN HABER GALERİSİ-1

AYDIN DOĞAN MEDYASININ "BURDAN KÖYE YOL OLUR" DEDİRTEN YALAN GALERİSİ

***

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI -- 1

Hürriyet'in haberine yalanlama

Hürriyet Gazetesi tarafından ortaya atılan iddialara Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'ten yalanlama geldi.

Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü manşetinde yer alan haberde, Haluk İpek'e ait olduğu iddia edilen arsanın, baldızı tarafından belediyeden açık artırma yoluyla satın alındığı ortaya çıktı. Ayrıca 1985 yılında alınan yasal bir kararla bahse konu arsanın orman vasfını kaybettiği ve dönemin belediye meclisi tarafından konut arazisine çevrildiği ise belgelerle kanıtlandı.

Kişi beyanına dayandırılarak hazırlanmış haber ile ilgili ise yeni belgeler ortaya çıktı. 29 Mart 2009 seçimlerinde, CHP Ankara Çamlıdere Belediye birinci sıra meclis üyesi olan Hüseyin Kayahan'ın beyanına dayandırılan haber ile ilgili, Kayahan'ın kendisine ve babasına ait kaçak yapıların mahkeme kararı ile belediye tarafından yıkıldığı ortaya çıktı. Çamlıdere'de bulunan ve Hüseyin Kayhan'a ait olan kaçak yapılarla ilgili birden fazla mahkeme kararlarının ortaya çıkması üzerine bir haber daha yalanlandı.

Hürriyet Gazetesi'nde yer alan haberde, Ankara'nın Ak Partili Çamlıdere Belediye Başkanı'nın, ormanlık alanda Haluk İpek'in baldızına villa inşa etmesi için çaba gösterdiği iddia ediliyordu. Ancak Hürriyet'in manşetine taşıdığı iddiaların tamamının asılsız olduğu ortaya çıktı. Üstelik iddialara kaynaklık eden Hüseyin Kayhan'a ait kaçak yapıların mahkeme kararıyla aynı belediye tarafından yıkıldığı öğrenildi. Haberin araştırmadan yoksun olduğunun kanıtı ise, 6 Haziran 2008 tarihinde konut alanına çevrildiği iddiasıydı. Oysa belgeler incelendiğinde söz konusu arazinin alınan yasal bir kararla, 1985 yılında orman arazisinden konut arazisine çevrildiği ortaya çıktı.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ise yaptığı yazılı açıklamada, iddiaları kesin bir dille reddetti. İşte İpek'in açıklaması:

BASIN AÇIKLAMASI

23.2.2008 tarihli Hürriyet Gazetesinin baş sayfasında “Çamlıdere'de baldıza villa” başlığı ile verilen haberde şahsımla ilgili olarak ileri sürülen iddialar bütünüyle gerçek dışıdır. Haberde yer alan iddialar ile şahsım arasında zorlama yoluyla ve yoruma dayalı olarak bağ kurulmaya çalışılmıştır. Haberin yayınlanmasını müteakip, ileri sürülen iddialarla ilgili olarak herkese açık kayıt ve belgeler üzerinde yaptığımız tetkikler istikametinde cevaplarım şunlardır:

Bahsedilen parselin imarda ormanlık park alanıyken, bilahare yapılan değişiklikle, konut alanına çevrildiği iddiası yalandır. Zira söz konusu alan 1985 yılında konut alanına açılmıştır. Dolayısı ile arsanın mülkiyeti elde edilmeden 10'larca yıl önce alan imara açılmıştır.

Yine Zeynep Sevim Özaydın‘ın bir dilekçe ile belediyeye müracaat ettiği, villa yapmak istediği ,verilecek izin ve arsa ile konut alanı içerisinde bulunan bir arsasını takas etmeyi istediği iddiaları da tamamen yalandır. Belediye ile herhangi bir arsa takası söz konusu değildir.Söz konusu parsel Özaydın tarafından ihale yolu ile rekabet ortamında ve özel şahıstan satın alma yolu ile edinilmiştir.

Haberde anılan belediye meclis üyelerinin önümüzdeki seçimde belediye meclis üyeliğine aday gösterildiği iddiası da diğer iddialar gibi gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut AK Partili Belediye Meclis Üyelerinden sadece biri yeniden aday gösterilmiştir. Dolayısıyla bu iddia da asılsızdır.

Haberde anılan 962 Ada , 9 parselden oluşan bir alandır. Bu parsellerden biri hariç, tamamında inşaat bulunmaktadır. Bu inşaatların tamamı 2004'ten önce yapılmıştır.

Haberde haberin kaynağı olarak gösterilen Hüseyin Kayahan CHP listesinden 1.sıra belediye meclis üyesi adayı olmuştur. Hüseyin Kayahan'ın ve babası Nazım Kayahan'ın kullanımında bulunan kaçak yapılar da Çamlıdere Belediyesi tarafından yıkılmıştır. Bu da haberin ve haberde yer alan iddiaların kişisel ve siyasi husumete dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak yukarıda da arz ve izah ettiğim üzere haberin tümü gerçek dışıdır. Haberde şahsımla ilişkilendirilen gayrimenkul ile herhangi bir ilişiğim de bulunmamaktadır.

Sorumlu ve objektif gazetecilik anlayışı ile bağdaşmayan, kişisel kin ve husumete dayalı “çamur at, tutmasa da izi kalır” anlayışını yansıtan bu türden haberlerin hukuki sorumluluğu mucip olduğu açıktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Av. Haluk İPEK

Ankara Milletvekili


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 2

Kartel medyasının 2009'un ilk yalan haberi

Bazı medya gurupları Bahçelievler'de yılbaşı gecesi vurulan gençlerin içki nedeniyle saldırıya uğradığını iddia etmişti.

Mahalleli ise bu iddiaları yalanlayarak haberlere büyük tepki gösteriyor. 9 yıldır olayın olduğu sokakta oturduğunu söyleyen Ergin Kırca, "Bizim muhitimizde herkes birbirine karşı çok saygılıdır. Kimse ne içki içtiği için ne de mini etek giydiği için hiç kimseye tepki göstermez. Olayın bu şekilde medyada yer alması çok çirkin." diye konuşuyor. Yaralıları hastaneye götüren Kadir Ülker, "Misafirleri geçirirken kapının önünde kanlar içinde yatan genci gördük. Apartman yöneticisinin arabasına koyarak hastaneye götürmeye yardımcı oldum. Ama biz yetiştiğimizde zaten çocuk ölmüştü." diye konuşuyor. Saldırganın gençleri içki nedeniyle değil, gürültü yaptıkları gerekçesiyle kovalamış olacağını ifade eden Ülker, adli bir vakanın bu şekilde çarpıtılmasına karşı çıkıyor. 14 yıldır yaşadığı sitede en ufak bir tahammülsüzlüğe rastlamadığını vurgulayan Ülker sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bizim kapının altında mini bir market var. Orada sürekli gençler oturup bira ve içki içer. Ama ben şimdiye kadar hiç kimsenin bu insanlara bir şey söylediğine şahit olmadım. Bu yüzden olayı canlı yayında mahalle baskısı olarak gösteren televizyon kanalına sokaktaki herkes çok kızarak tepki gösterdi. Bizi kimsenin böyle göstermeye hakkı yok."

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre Haznedar İstanbul Evleri Sarmaşık Sokak'taki parktaki gençlere saldıran 25 yaşındaki Bekir Yavuz, 2002 yılında Rize'de bir cinayete karışmış. Çevresinde 'Vanlı Mehmet' diye tanınan Bekir Yavuz'un agresif ve sorunlu bir genç olduğunu söyleyen mahalle esnafı ise büyük korku yaşıyor. 19 yaşındayken cinayete karışan Yavuz'un ailesinin olay yerine yakın oturduğu bildiriliyor.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 3

Elazığ Havaalanı yalanı

Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Radikal gazetelerinin Elazığ Havaalanı ile ilgili haberleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından yalanlandı. Bakanlık, Elazığ Havaalanı pistiyle ilgili çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu açıkladı.

Gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberleri yalanlayan Bakanlık, pistin resmi açılışının yapılmadığını ifade etti.

Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberlerin incelendiği, söz konusu havaalanı pistinin yeni bitirildiği, uçak inişine müsait hale getirilerek aydınlatma ve uçuş testlerinin yapıldığı kaydedildi.

Resmi herhangi bir açılış yapılmadığı vurgulanan açıklamada, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Kasım 2008 tarihinde Elazığ'da birtakım etkinliklere ve açılışlara katıldı. Daha önce açılışının yapılması öngörülmüş olmakla birlikte pistin mütemmimleri kapsamında olan diğer işler bitmemiş olduğundan yeni pistin açılışı yapılmamıştır." denildi.

Açıklamada, Başbakan'ın yaptığı konuşmada, 'yapımı devam eden 3 bin metrelik yeni piste indik ve buraya yeni terminal yapılacak' dediğine işaret edilerek, havaalanın resmi bitiş tarihinin sözleşmesel olarak henüz dolmadığı kaydedildi. (CİHAN)

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 4

Milliyet'in Başbakan'a mesaj haberi yalan çıktı

Haber tamamen uydurma çıktı !

"Milliyet Gazetesi'ndeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi hayal kırıklığına uğradı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı ve AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, Milliyet gazetesinde bugün kendisine atfen yayınlanan haberi yalanladı.

Cihan'a konuşan Swoboda, söz konusu gazetede yer alan ve kendisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" yolunda bir mesaj ilettiği bilgisinin yer aldığı haberin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

Basın konusunun görüşmede hiçbir şekilde gündeme gelmediğini belirten Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı, şöyle devam etti: "Başbakanla, son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Gayet verimli geçti. Reformların devamı konusundaki kararlılığından etkilendik. Milliyet gazetesindeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, söz konusu haberin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını da kaydetti.

Milliyet gazetesinin bugünkü sayısında birinci sayfadan Swoboda'nın fotoğrafıyla birlikte ve "AP heyetinden Erdoğan'a özgür basın mesajı" başlığıyla yayınlanan haberde, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı'na atfen "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" sözlerine yer verilirken, Başbakan'ın kısa süre önce bazı basın organlarının boykot edilmesi yönündeki çağrısı da hatırlatılmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 5

Radikal'in Şimşek-Çanakçı haberi yalan

Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı ama pek oralı olan olmadı!

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek adına Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı.

Müsteşarlıktan yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ''Bugün Radikal Gazetesi yazarı İsmet Berkan'ın "Ekonomik kriz mi, yönetim krizi mi ?" konulu köşe yazısı bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Hazine Müsteşarı Sn. İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında ileri sürülen iddialar bilinçli, maksatlı bir şekilde gündeme getirilmeye devam etmektedir. 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi'nin manşetinde yer alan Sn. Müsteşar Çanakçı ile Sn. Bakan Şimşek arasında geçtiği iddia edilen diyaloglar tarafımızdan yalanlanırken, Sn. Berkan bugünkü köşesinde bu iddiaların yalanlanmadığını belirtmiştir. Sn. Berkan, Hazine Müsteşarlığı internet sitesinde bu iddialar, 15 Kasım tarihinde yalanlanmıştır. Hala da bu yalanma metni bu sitede mevcuttur. Ayrıca, bu yalanlamalarımız aynı gün çok çeşitli internet sitelerinin birinci haberi olurken, ertesi gün de pek çok gazetede yer almıştır. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki sadece Sn. Bakanı yıpratmak maksatlı gündeme getirilen bu iddialar, köşe yazarımız tarafından da gerekli araştırma yapılmadan kaleme alınmıştır. Bu vesile ile tekrar Sn. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında geçtiği iddia edilen ve görüş ayrılıklarını içeren diyaloglar mesnetsiz, sadece bir iddiadır.'' CİHAN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 6

Kartel tasarıyı yasa yaptı

Yalan haberi alışkanlık haline getiren bazı basın yayın organları yine bildiklerini okudu.

Henüz taslak halinde olan çalışmayı yasalaşmış gibi gösterdi ve ülke içki yasağına gidiyor haberleri yayınladı. Oysa gerçek öyle değil. Sadece alkollü içki tüketimini özendiren reklamların önüne geçiyor.

Tütün ve Alkol Piyasası yeniden düzenleniyor. Üzerinde 6 aydır çalışılan Taslak son halini aldı.

Buna göre alkol satışı ve kullanımını teşvik artık yasaklanıyor.

ALKOLÜ TEŞVİK YASAKLANIYOR

İlk etapta Türkiye genelinde sayısı 200 bini bulan içki ruhsatı yeniden gözden geçirilecek. Usulsüz içki satanlara ağır cezalar kesilecek.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 7

Radikal'in “müfettiş” haberi yalan çıktı

Bir okul müdürü kendisi hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni" gibi dedikodular yapıldığını söyleyerek konunun soruşturulmasını istedi.

Bazı gazeteler, şikayet üzerine yapılan soruşturmayı Milli Eğitim tarafından başlatılmış gibi haber yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, Antalya Aksu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Karakaş hakkında 'Allah'a inanmadığı' gerekçesiyle soruşturma başlattığı yönündeki haberler yalan çıktı. Soruşturmanın Milli Eğitim'in değil Müdür Mehmet Karakaş'ın talebiyle yapıldığı ortaya çıktı. Ancak, gazeteler konuyla ilgili haberleri müdürün talebini görmezden gelerek soruşturmayı Milli Eğitim müfettişleri başlatmış gibi sundu. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, haberlerdeki çarpıtmaya dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: "Müdür, bir öğretmen benim hakkımda böyle dedikodular yapıyor diye şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayeti üzerine 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş."

Müzik öğretmeni Sevil Ünlü geçen yıl müdür Mehmet Karakaş hakkında 'taciz' suçlamasında bulundu. Daha sonra okul müdürü hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni, öğle yemeğinde ayranına rakı katarak içiyor." gibi dedikodular başladı. Bunun üzerine okul müdürü Mehmet Karakaş, Antalya Valiliği'ne bir dilekçe vererek bu dedikoduları kendisini tacizle suçlayan öğretmenin çıkardığını iddia etti. Müdür Karakaş bu iddiaların açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Dilekçeyi işleme koyan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı araştırması için 2 müfettiş görevlendirdi. Müfettişler de iddiaların araştırılmasını isteyen Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde ifade ettiği suçlamaları öğretmenlere sordu.

Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayın gazetelerde yer aldığı gibi gerçekleşmediğini açıkladı. Yetkililer, Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde kendisi hakkında söylendiğini duyduğu bazı konuların araştırılmasını istediğini belirterek, "Öğretmen bana bunları diyor diye müdür kendisi şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayetine göre 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş." açıklamasını yaptı.

Mehmet Karakaş'ın halen İsmail Hakkı Kaya İlköğretim Okulu'nda müdür olarak görev yaptığını anlatan Milli Eğitim yetkilileri, müdürü ve öğretmeni başka yerde görevlendirmenin bu soruşturma ile ilgisi bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: "Öğretmenle okul müdürü bu iddialardan ötürü görevden alınmadı. İddialar sübuta ermemiş. Başka suçlar sebebiyle yerleri değiştirilmiş." Okul Müdürü Mehmet Karakaş, konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Antalya'nın İbradi ilçesindeki bir başka okula tayin edilen müzik öğretmeni Sevil Ünlü ise kendisinin derslerde öğrencilere müdürün inancı ve etnik kökeni hakkında konuştuğu iddialarını yalanladı. Öte yandan mesai arkadaşları, Mehmet Karakaş ve Sevil Ünlü'nün daha önce son derece samimi arkadaş oldukları ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını ifade etti.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 8

MEB'den Star TV'ye yalanlama

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Star TV'de yayınlanan Aktütün ilköğretim okulunda öğretmen olmadığı haberlere yalanlama geldi.

Star TV'de yayınlanan 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' haberlere Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yalanlama geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ''Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları yönündeki iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Açıklamada, 4 Ekimdeki hain saldırı sonucu 17 askerin şehit olduğu Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün köyünde, olayı takip eden günlerde bazı televizyonların yaptığı yayınların ve haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedilerek, şöyle denildi:

''Dün ve bugün bazı televizyonların canlı yayınlarında, 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' yönündeki iddialar tümüyle gerçek dışıdır.

Aktütün köyünde 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ilk günü olan 8 Eylül 2008 Pazartesi günü eğitim-öğretim başlamıştır. Okulda eğitim alan 68 öğrencinin ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Öğretmenleri Cevdet Arıcı ve Kadir Sönmez ile eğitimleri kesintisiz devam etmiştir. Menfur saldırının ardından 6 Ekim 2008 tarihinde her iki öğretmenimiz yerel yöneticilerin bilgisi doğrultusunda ilçe merkezinde 'Okuma-Yazma Teknikleri'' konulu bir günlük seminere alınmışlardır. Televizyonların canlı yayınlarında ekrana getirdikleri 'kapalı okul' görüntüsünün çekildiği tarihte öğretmenlerimiz, 1 günlük seminer programına katılmışlardır.

Özetle, hain saldırının ardından Aktütün köyünde eğitim-öğretim sadece 1 günlük kesintiye uğramıştır. Hal böyleyken Aktütün köyünde eğitim-öğretim olmadığı iddiasıyla canlı yayınlar yapmak, asılsız haber yapmaktan öte öncelikle o köyde büyük fedakarlıkla çocuklarımızı eğitmek isteyen iki genç öğretmenimizin ve eğitim camiasının emeğine yapılmış bir haksızlıktır.''


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 9

Radikal “din kültürü öğretmenine” çamur atmış

Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada beraat etti.

Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız'ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007'de Türkiye'de olmadığı da ortaya çıktı.

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007'de Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan 'Dinin Direği Namaz' isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. '27 Nisan e-muhtırası' olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, 'Okulda cihat propagandası iddiası', Milliyet, '23 Nisan'da öğrencilere namaz kitabı', Radikal ise 'Türkiye, Denizli olmasın' manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız'a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak atandı.

Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız'ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız'ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: "Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslam dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır." Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan'da yurtdışında (Suriye'de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı.

Memur Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız'ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş'in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın "çamur at, izi kalsın" mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız'ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 10

Doğan Medyası Akman'a yükleniyor, iddialar yalan çıkıyor

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız iddialara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız, müvekkilinin bir şirkette hissedar olmasının, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, RTÜK Üyesi veya başkanı olmasına da engel oluşturmadığını bildirdi.

Ali Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, bugün kimi gazetelerde müvekkili Zahit Akman hakkında, ''RTÜK Başkanı Yalan Söyledi'' ve ''Armada'da 7 Milyon Dolarlık Hissesi Çıktı'' başlıklarıyla haberlere yer verildiğini anımsattı. Bu haberlerde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı gibi hukuki ve ahlaki olmayan yorumlar içerdiğini ifade eden Yıldız, 3984 sayılı yasa kapsamında müvekkilinin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını kaydetti.

Yıldız, şöyle devam etti:

''Dolayısıyla müvekkilim yalan söylemiş değildir. Müvekkilimi yalancılıkla itham edenler bu hususu çok iyi bilmektedirler.

Kamuoyu tarafından sadece internete girilerek öğrenilebilecek bilgi ve belgeleri sanki gizli saklı bilgi ve belgelermiş gibi manşetten haber olarak vermek ve müvekkilimi yalan söylemekle itham ederek gerçekleri karartmak, artık bazı basın organlarının yayıncılık ilkesi haline gelmiştir. Bu hususu hayretle ve esefle takip ediyoruz.''

Müvekkilinin, haberlere konu olan hisseleri 26 Ağustos 2003 tarihinde RTÜK Üyesi ve Başkanı olmadan önce devraldığını belirten Yıldız, bu bilginin internet ortamında 11 Aralık 2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi'nin 63. sayfasında da yer aldığını bildirdi.

Yıldız, şunları kaydetti:

''Müvekkilim Akman; henüz RTÜK Başkanı olmadan önce Hayat Yapı Ticaret ve Yatırım Ltd. Şti. isimli şirkette hissedar olan kardeşi Turgut Akman'ın hisselerinin bir kısmını satın almıştır. Satın alınan bu hisseler, Armada'nın takribi olarak yüzde 1 payına tekabül etmektedir. Bu hisse devri 6 Aralık 2006 tarihinde değil, 26 Ağustos 2003 tarihinde ve noter kanalıyla yapılmıştır. Kamuoyu şu hususta Vatan ve Milliyet gazeteleri tarafından kasten yanıltılmıştır. Bu bilgi, ticaret sicil gazetesinde açıkça görülmektedir.

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere müvekkilin bu şirkette hissedar olması; 3984 Sayılı Kanun'un 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, yukarıda izah edildiği üzere RTÜK Üyesi veya Başkanı olmasına da engel değildir.

Öte yandan Danıştay 1. Dairesi'nin ve Danıştay 5. Dairesi'nin yerleşmiş kararlarında; 'Limited Şirketler'de hissedar olmanın ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği açıkça belirtildiği gibi Devlet Personel Başkanlığı'nın 1994 yılında verdiği bir görüşte; ticari şirketlerde 'yönetici-yetkili' olunmadan hissedar olunmasının ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtilmiştir. Eğer haberi yapan kişilerin gerçekleri yazma gayesi olsa idi; en azından bu husustaki yargı karalarına yer vermesi gerekirdi. Ancak haber sadece müvekkilimi karalamak ve saygınlığını yok etmek amacına matuftur.''

Akman'ın hissedar olduğu şirketin, bir gayri-menkul yatırım şirketi olduğunu, kira gelirleri dışında herhangi bir ticari işte yer almadığını belirten Yıldız, ''Bu husus ilgili şirketin Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayımlanan kararları ile de sabittir. Müvekkilim bu ticaret şirketindeki paydaşlığı ile ilgili ticari bir faaliyeti yoktur'' dedi.

Müvekkilinin ilgili şirketteki hisselerinin, RTÜK üyeliğine seçildikten sonra verdiği mal beyannamelerinde de yer aldığına işaret eden Yıldız, şöyle devam etti:

''Dolayısı ile bu husus kamuoyundan ve resmi kurumlardan gizlenmiş bir durum değilken sanki usul ve yasaya aykırı bir durummuş ve yeni öğrenilmiş gibi haberlere yansıtılması habercilik ve gazetecilik değil sadece ve sadece haysiyet cellatlığıdır.

Müvekkilim bu hisseleri, 26 Ağustos 2003 tarihinde arsa değeri üzerinden tüm birikimini ortaya koyarak ve kısmen de borçlanarak satın almıştır. Yani manşetten verildiği gibi müvekkilim 7 milyon dolarlık hisse almış değildir. Manşetteki iddiaları ile haberin içeriği arasındaki tezat da zaten bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkça göstermektedir.

Müvekkilimin RTÜK üyesi seçilmesinden sonra ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasına dayanak yapılan 8 Şubat 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde bu gazetede paydaşlar kurulunun şirket müdürü seçilmesi kararının yayınlandığı görülecektir. Paydaşlar kurulunun şirkete müdür seçmesi müvekkilimin görevine engel bir durum olmadığı gibi bir ticari faaliyette değildir. Durum bu kadar açıkken sanki hukuki olmayan bir işlem yapılmış gibi haber yapılması hangi yayıncılık ilkesi ve ahlaki ile açıklanabilir? Bu haberlerin tek sebebi müvekkilime duydukları husumet; tek amacı ise karalamak ve çamur atmaktır. Kamuoyu haberlerin arakasındaki bu gizli niyeti çok iyi görmektedir.''

Yıldız, bugünkü kimi internet sitelerinde de bir RTÜK üyesinin iddialarına dayanılarak müvekkilinin istifa edeceği ve uygun zamanı beklediği haberlerinin yer aldığını belirterek, şöyle dedi:

''Bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Müvekkilim görevinin başındadır ve gerçeğe aykırı bu haberlerden dolayı da görevini bırakacak değildir. Müvekkilim hakkında onun görevi ile ilgili hukuka aykırı tek bir eylem ve işlemi yokken sadece karalayıcı iddia ve iftiralardan dolayı istifasını bekleyenler umduklarını bulamayacaklardır. Alnı ak ve başı dik şekilde ilk günden beri yaptığı gibi görevinin hukuk çerçevesinde ve görev sorumluluğu içinde devam ettirecektir.''

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 11

Milliyet, Erdoğan'dan özür diledi

Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. İşte gazetenin yayınladığı özür yazısı...

Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. Erdoğan'ın içki içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranlarını eleştirdiği konuşmasını Milliyet, dünkü sayısında 'Başbakan Erdoğan içki içenlere çattı' başlığıyla okuyucularına duyurmuştu. İşte Milliyet Gazetesi'nin Başbakan'dan Özür dilediği yazısı ve o haber...

DÜZELTME VE ÖZÜR

Milliyet'in dünkü şehir baskılarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları 'Başbakan içki içenlere çattı' başlığıyla çıktı. Erdoğan önceki günkü konuşmasında "Ben diyorum ki, 'Aynı masada oturalım, sen iç ben içmeyeyim' ama 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur' Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya?" demişti. Bu sözleriyle Başbakan'ın içki içenleri değil, içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranları hedef aldığı görülüyor. Maksadını aşan başlığı düzeltir, özür dileriz.

KONUYLA İLGİLİ HABER

Erdoğan içki içenlere çattı

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın iftarına katılan Başbakan Erdoğan, "Bu ülkede 'ben içmiyorum, sen buyur iç' anlayışını sürdürenlere yapılıyor mahalle baskısı" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı ile tüm teşkilata bir ricası olduğunu belirterek, "Moda'daki içki tartışması" ile ilgili uyarıda bulundu. Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz. Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir" dedi.

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın The Green Park Otel'deki iftarına katılan Erdoğan, bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, vatandaşın bir kısmının içki içtiğini, bir kısmının da içmediğini vurgulayan Erdoğan, "Mahalle baskısı deniliyor ya asıl mahalle baskısı bu ülkede, 'ben içmiyorum kardeşim, sen buyur iç', bu anlayışı sürdürenlerde, bunlara yapılıyor bu mahalle baskısı, sıkıntı burada. Ben beyefendiye diyorum ki 'Ya kardeşim sen iç. Bırak da ben içmeyeyim ya. Aynı masada oturalım sen iç, ben içmeyeyim'. 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur'. Kafaya bak ya. Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya? Köşesinden bana akıl veriyor. O aklını sen kendine sakla. Sen devam et o işe. Ama bırak da biz de yolumuza devam edelim. Bizim yapacak çok işimiz var."

Son günlerde Moda İskelesi'nde yaşanan içki tartışmasıyla ilgili de uyarıda bulunan Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz.

Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir. Biz bunlara alışığız. Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenler."

Yasak protestosu

Tarihi Moda İskelesi'nin işletmesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Beltur'a geçmesinin ardından, uygulamaya konulan içki yasağı her cuma protesto ediliyordu. Geçen hafta da yaklaşık 100 kişinin katıldığı gösteri sırasında olaylar çıkmıştı. Çıkan arbede sırasında bir kişi de gözaltına alınmıştı.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 12

Doğan Grubu'ndan ikinci özür

Radikal Gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, Gaziantep Belediyesi'yle ilgili yayınladıkları "arazi vurgunu" haberinin yanlış olduğunu kabul etti.

İşte, Berkan'ın özür beyan eden yazısı:

Gaziantep bulmacasını çözmeye çalışırken

Hasan Celal Güzel'in önceki gün Radikal'de çıkan yazısı, Radikal için ağır ithamlar içeriyordu; çünkü Güzel'in sözünü ettiği Gaziantep'le ilgili haber 6 Eylül günü Radikal'de ‘Gaziantep'te arazi rantı: AKP'de bu kez insider krizi' başlığıyla yayımlanmıştı.

Doğan Haber Ajansı muhabiri Ahmet Kaya'nın Gaziantep'ten gönderdiği habere göre Nuri Üysen isimli bir işadamı, Gaziantep Güvenevler mahallesinde yer alan 119 bin metrekarelik çok sayıda varise bölünmüş olan bir tarım arazisini toplam 14 trilyon liraya satınalmış, üç gün sonra aynı araziyi Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi'ne 87.5 trilyona satmıştı. Satıştan kısa bir süre sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu araziyi tarım alanı olmaktan çıkarıp ‘ticari alan' haline getirmişti. Bu arada arazinin yüzde 55'i de Büyükşehir Belediyesine ve arazinin yer aldığı bölgenin sorumlusu Şehitkamil Belediyesi'ne bağışlanmıştı.

Ben haber anlatıldığında yazı işleri masasındaydım ve burada imar yolsuzluğu olduğu kanısına varamadım, onun yerine arazi sayesinde AKP'ye yakın bir işadamının ‘içerden bilgi alarak' 14 trilyonunu üç günde 87.5 trilyona yükseltme ‘becerisi' gösterdiğine kanaat getirdim, haberi de buna göre verdik. DHA'ya abone diğer gazetelerin haberi nasıl verdiğine çok dikkat etmedim açıkçası.

Haber önümden geçip gittikten sonra benim için konu kapanmıştı aslında, taa ki önceki güne kadar. Hasan Celal Güzel'in yazısını okuyunca hemen DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci'yi aradım, beni bu konuda bilgilendirmesini rica ettim. Ondan öğrendim ki Hürriyet de haberden şüphelenmiş ve bu sebeple tecrübeli gazeteci Tarık Devrim'i Antep'e, olayı soruşturması için göndermişti.

Kısa süre sonra DHA bana konuya ilişkin bir dosya gönderdi. Dosyada Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in basın toplantısının tam dökümü de vardı ve ben ilk kez önceki gün Güzelbey'in bu haberi yalanlamak için günlerce çırpındığını ama sesini duyuramadığını farkettim, bu benim ayıbım.

Başkan Güzelbey, basın toplantısında arazinin tam öyküsünü anlatıyordu. Onun anlatımına göre belediye tam o bölgede daha önce 40 dönüm kadar bir araziyi kamulaştırmış ve sonra da imar durumunu ‘ticari alan' olarak tadil etmişti. Bu 40 dönümü pazarlamak, buraya yatırımcı çekmek için yurtdışı seyahatler bile yapılmış ve en sonunda halen İskenderun ve Hatay'da Türk ortaklarıyla iki adet alışveriş merkezi inşa etmekte olan Türk ve Alman sermayeli Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi araziyle ilgilenmişti. Ancak bu şirket de araziyi küçük bulmuş, ‘Bize en az 100 dönüm lazım' demişti. Belediye bunun üzerine şirkete dönüp, ‘Biz yapamayız ama siz etraftaki arsaları satın alır sonra da bizi 100 dönüme tamamlayacak kadar arsayı bağışlarsanız olur' cevabını vermişti.

Bunun üzerine Alman şirketin Türkiye'deki ortağı olan Nuri Üysen, gidiyor ve bölgede 119 bin metrekarelik bir arsa buluyor. Arsa 19 varise bölünmüş bir arsa. Üysen, bu 19 kişiyi tek tek dolaşıyor ve arsanın tamamını almayı başarıyor.

Hatırlayın, Üysen DHA'nın haberine göre 14 trilyona alıyordu arsayı. Oysa Belediye Başkanı, arsa hissedarlarının 6 ayrı grupta toplandığını ve her gruba 14'er trilyon, yani toplamda 84 trilyon lira ödendiğini söylüyor.

Tabii bir özel şahsın bir araziyi kimden kaça satın aldığını bilmek de, biliyorsa ilan etmek de belediye başkanının işi değil ama bizim başkan bunu yapıyor. Tarık Devrim'in Gaziantep'te yaptığı araştırma, bir yanıyla belediye başkanı Güzelbey'i doğrular nitelikte, tapu kayıtlarına göre 19 hissedar arsalarını toplamda 84 trilyona satmış gözüküyorlar. Yani DHA'nın haberi yanlış!

Ama bir dakika... Dün bu 19 kişi çıkıp basın toplantısı yaptı, banka dekontlarını gösterdi ki, onlara arsa için yapılan ödeme 14.9 trilyon lira. Bu 19 kişinin tapuda 84 trilyon aldıklarına dair attıkları imzalar var. 19 kişi bu imzalar atılırken o belgede bu rakamların yazmadığını öne sürüyor. Bu haliyle bir dolandırıcılık iddiası bu, herhalde savcılıklar konuyla ilgilenir.

Fakat esas önemlisi, bu 19 kişinin gerçekten 84 değil 14.9 trilyon lira almış olması. Parayı ödeyen Nuri Üysen, 19 hisseli bu tapuyu tek tapuya dönüştürüyor ve üç gün sonra kendisinin da ortak olduğu şirkete 87.5 trilyon liraya satıyor.

Biz gazeteciler kamu tarafından yapılan yolsuzluk veya kayırmalara alışığız da özel kişilerin kendi şirketlerini dolandırmasına çok alışık değiliz. Burada durum sanki buymuş gibi gözüküyor: Yani Nuri Üysen, gerçekte 14.9 trilyon ödediği arsasını tapuda 84 trilyon gösteriyor, doğan vergi ve harç farkını da ödüyor, sonra da gerçekte 14.9 trilyon olan arsayı kendisinin de ortağı olduğu Alman şirketine 87.5 trilyona satıyor, yani yaklaşık 72.5 trilyon lira kazanç elde ediyor.

Tabii bu kazancın bir bölümünü düşmek lazım, diyelim Üysen şirkette yüzde 50 ortaksa
o zaman kazancı yarı yarıya azalıyor, yüzde 30 ortaksa yüzde 30 azalıyor vs.
Bu çok ilginç dolandırıcılık öyküsünde belediyenin yeri nedir? Şu: Belediye esasen artık 100 dönümlük bir arsanın sahibi. Bu arsanın ticari imarı da var. Yani arsayı bu yatırımcılara değil ama belki başkasına satarak yine gelir elde edilebilinir ve bu gelirle de Antep'in raylı sistemi hala yapılabilir.

Hasan Celal Güzel'i de gazetem adına düzeltmem gerek: Ortada kasıtlı olarak yapılmış bir yalan haber yok, anlatmaya çalıştığım gibi fevkalade karmaşık yapısı olan bir dolandırıcılık hadisesi var. Herhalde bundan sonrası Nuri Üysen'le Alman ortakları arasında ve hukuk zemininde halledilecek şeyler...


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 13

TRT'den kartele sert tepki

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, bazı eleştirilerin geçmişten gelen bir hesaplaşma amacı taşıyan acımasız eleştiriler olduğunu belirterek tepki gösterdi.

Şahin, 55 kişiyle 550 kişilik yayın yapan televizyonlarla aynı kalitede yayın yapan Pekin Olimpiyatları ile Srebrenitsa Katliamı'nda görev alan 80 personeli ödüllendirdi.

TRT Genel Müdürlüğü Bosna Hersek'in Srebrenitsa kenti ve Pekin Olimpiyatları'nda görev alan personele başarı plaketi verdi. TRT Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen törene, yönetim kurulu üyeleri ve personeli katıldı. Ödül töreninde bir konuşma yapan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Srebrenitsa'da yapılan katliamın unutulmaması için 13. yıldönümünde 26 saat aralıksız yayın yapılarak büyük bir başarıya imza atıldığını kaydetti. Şahin, yayınlar sırasında katliamın baş aktörü olan Sırp lideri Radovan Karadziç'in yakalanmasının da yayınlarına ayrı bir katkı sağladığına işaret etti.

Şahin, Pekin Olimpiyatları'nın olimpiyatlar tarihindeki en unutulmaz açılışların biri olarak televizyonculuk tarihine geçtiğini söyledi. TRT'nin 55 kişilik ekiple yayınları takip etmeye çalıştığını belirten TRT Genel Müdürü Şahin, bazı televizyonların 550 kişilik ekiple olimpiyatları yayınlamaya çalıştığını kaydetti. Yayınları nedeniyle birçok kişiden olumlu eleştiri aldıklarını aktaran Şahin, bazı kişilerin ise acımasızca kendilerini eleştirdiğini ifade etti.

Olimpiyatları 24 saat boyunca sabahtan akşama kadar takip etmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, TRT 3'te canlı, TRT 1'de ise özet görüntülerle oyunları izleyicilere aktarmaya çalıştıklarını kaydetti. TRT çalışanlarının özveriyle yayınları yetiştirmeye çalışmasının unutulmaz bir başarı olduğunu aktaran Şahin, 600 kişiyle çalışan yabancı kanallara rağmen TRT'nin 55 kişilik ekiple aynı çalışmayı yaptığını hatırlattı. Kendilerine ulaşılamadı yada Pekin'e götürülemediği için eleştiri yapanlara tepki gösteren Şahin, "Hak etmediğimiz bir eleştiriye de bu kurum hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. 55 kişilik ekiple özverili bir şekilde yayınları yetiştirmeye çalıştık. Hatalarımızla, doğrularımızla mükemmeli yakalamaya çalışarak yayınlarımızı geliştireceğiz. Biz tabi, her şey dört dörtlüktü diyecek değiliz. Ama eleştiri, spor müsabakalarının ekrana yansıtılmasının dışına çıkınca, başka rahatsızlığı olanlar bunun acısını bu yolla çıkartmaya çalıştı. Geçmişe dayalı hesapları olan insanlar olmuş olabilir. Ama biz bu yönde bir hesaplaşma içinde değiliz. Her şeye rağmen eleştiriye açığız. Yeter ki eleştiri şartlar ve normlar içinde olsun. Onun dışında kem göz sahibinindir. TRT bugün dünden daha iyi, yarın bugünden daha iyi olacak." dedi.

Şahin ve yönetim kurulu üyeleri, konuşmadan sonra Pekin Olimpiyatları ve Srebrenitsa yayınında yer alan personele plaket verdiler. CİHAN


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 14

Zahid Akman: Tamamen iftira

RTÜK Başkanı Zahid Akman, 'Hakkımdaki iddialar tamamen iftiradır. Bazı medya gurupları, Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygıyı bizden esirgedi.' dedi.

Akman, RTÜK Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, son 3 gündür basına sıkça yansıyan ve tamamı hakkında yargı organlarınca önceden tekzip kararı verilmiş iddialarla ilgili ilk elden kamuoyunu aydınlatmak üzere basın toplantısı yapmaya karar verdiğini söyledi.

Almanya'da duruşmaları devam eden bir davada, ''kuryelik'' ile suçlandığı iddiasının son zamanlarda birkaç kez basına yansıdığını anımsatan Akman, ''Bu iddia, bazı basın organlarınca sanki Alman resmi makamlarının bir ithamı, iddiası, tespitiymiş gibi kamuoyuna aktarılmaktadır'' diye konuştu. Akman, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu iddia, itirafçı sanık olarak yargılanan bir şahsın mesnetsiz iftiralarıdır. Söz konusu şahıs, bu iddiayı polis sorgusundan itibaren birkaç kez tekrarlamış ancak hiçbir somut delile dayanmayan bu iddia, Alman makamlarınca da ciddiye alınmamıştır.

Bu iddialarla ilgili hakkımda ne Türk, ne de Alman yargı mercilerince açılmış bir soruşturma, kovuşturma veya dava yoktur. Uluslararası adli yardım çerçevesinde de Alman makamlarınca Türk makamlarına hakkımda iletilmiş bir talep de bulunmamaktadır. Daha önce bu iddialara yer veren benzer haberlerin kişilik haklarımı zedelediği yargı mercilerince tespit edilmiş ve bu haberlerden dolayı mağduriyetimin yasal yollarla giderilmesi için şimdiye kadar 9 adet tekzip kararı verilmiştir.''

Toplantıda basın mensuplarına da dağıtılan metinlerin, çeşitli basın yayın kuruluşlarında muhtelif zamanlarda Almanya'daki davayla ilgili yapılan yayınlara karşı avukatının Türk yargı makamları nezdinde aldığı tekzip kararları olduğuna işaret eden Akman, ''Belgesiz olarak insanların şeref ve haysiyetleriyle oynamayı kendilerine alışkanlık edinenlere de bunu bir ibret vesikası olarak sunuyorum'' dedi.

İtirafçı sanığın, 'kuryelik' iddialarını destekleyen en ufak bir delil olsaydı, en azından şahsı hakkında bir soruşturma açılması ya da iddianamenin sanıkları arasında isminin geçmesi gerektiğini belirten Akman, bunların hiçbiri olmadığı halde sırf itirafçı sanığın iddialarına dayanarak bunları manşetlere ve ekranlara taşımanın etik olmadığını söyledi.

HİÇBİR TİCARİ FAALİYETİM YOK

RTÜK Başkanı Akman, hakkındaki bir başka iddianın da ''ticari faaliyetlere devam ettiği'' yönünde olduğunu anımsatarak, RTÜK üyeliği ve başkanlığına seçildiğinden bu yana geçen 3.5 yılda yurt içinde ve dışında hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını bildirdi.

Akman, bu hususların resmi kayıtlarla sabit bulunduğunu, ayrıca mahkeme kararlarında bu konunun tespit edildiğini kaydetti.

Basın meslek ilkelerinde ''suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğinin'' yer aldığını anımsatan Akman, ''Hakkımdaki bu mesnetsiz iddialarla ilgili hem Alman hem de Türk yargı makamları nezdinde hakkımı savunmak için gerekli yasal işlemlerde bulunacağım'' dedi.

Akman, herhangi bir hukuki dayanağı olmayan iddiaları manşetlere taşıyarak kendisini karalamaya çalışanların yargı ve kamuoyu önünde mahkum olacaklarını söyledi.

RTÜK'te görevleri gereği medya sektörünü ilgilendiren çok önemli kararlar vermek durumunda bulunduklarını kaydeden Akman, ''Bu kararlar, önemli ticari çıkarları da etkilemektedir. Görevimizi şimdiye dek tarafsız ve bağımsız şekilde tüm Üst Kurul üyesi arkadaşlarımızla icra ettik. Bu yayınlar görevimizi bağımsız ve tarafsız şekilde icra etmemizi engellemeyecektir'' dedi.

GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNACAĞIZ

Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akman, ''İddianamede 'Zahid Akman' olarak isminiz geçiyor. Bu, Alman savcıları tarafından yürütülen bir soruşturma. Yani, Türkiye'de yürütülen olayla bağlantılı bir yaklaşım söz konusu değil. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, çok büyük bir davayı Türk kamuoyunun takip ettiğini, ''Ergenekon'' davasında da binlerce kişinin isminin geçtiğini söyledi.

Bu isimlerin, iddia makamı ve hakimler tarafından suçlu olarak belirlenip haklarında bir soruşturma açılmadığı sürece suçlu ilan edilemeyeceklerini belirten Akman, şöyle konuştu:

''Eğer şu andaki sanık konumundaki kişilerin herhangi bir kişi hakkındaki beyanları gerek savcı, gerekse hakim tarafından ciddi, kayda değer bir iddia olarak görülseydi, bizlerle ilgili olarak da elbette soruşturma açılır, en azından ifademize başvurma ihtiyacında bulunulurdu. Herhangi bir iddianamede herhangi bir sanığın ya da kişilerin bazı kişilerin ismini zikrediyor olması, onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Ergenekon örneği bunun en canlı örneğidir.

Ben aslında bazı basın yayın organlarının Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygının onda birini bendenize göstermesini beklerdim. O konudaki duyarlılığı bu konuda da göstererek medya etik ilkelerine bağlı oldukları iddialarını doğrular bir tavır koymalarını beklerdim. Maalesef bazı organlar, kasıtlı davranarak insanların şeref ve haysiyetleri üzerine gölge düşürmeye çalışmıştır. Bu konuyla ilgili olarak da elbette yargı nezdinde, bağımsız Türk adaleti nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağız.''

Akman, bir başka soruyu yanıtlarken, Kanal 7'nin çok uzun yıllar Ankara temsilciliğini, bir dönem de Washington temsilciliğini üstlendiğini anımsattı. Kanal 7'nin bağlı olduğu şirketle herhangi bir ortaklığı ya da yöneticiliğinin olmadığını vurgulayan Zahid Akman, ''Şu anda ancak iddia durumunda olan bu ifadelerle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Benim kesinlikle söylemek istediğim ve dikkatinize sunmak istediğim konu şudur; Her şey yargıya intikal ettiği halde, yargıdan bu konuda net bir karar çıkmamış olmasına rağmen, bazı kurumları ve kişileri suçlu gibi gösteriyor gibi olmak hiçbir şeyle bağdaşmaz, hakkaniyete sığmaz'' diye konuştu.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 15

Vatan'ın “Erke Dönergeci” yalanı

2006 sonunda kamuoyuna açıklanan ve yakıtsız enerji üreteceği öne sürülen Erke dönergecinin patent aldığı haberleri asılsız çıktı.
Üst düzey emekli paşaların katılımıyla yaklaşık 1.5 yıl önce ‘petrol savaşını bitirecek' buluş olarak tanıtılan Erke Dönergeci'nde, ‘erken patent sevincinin' yaşandığı ortaya çıktı. Türk Patent Enstitüsü'nün, Erke'nin patent başvurusu ile ilgili çalışmaların halen ‘araştırma' safhasında olduğu, kurumun bülteninde yayınlanan bilgilerin ise 18 aylık sürenin dolması nedeniyle kanunen yayınlanması gereken başvuru bilgileri olduğu kaydedildi. Oysa Vatan gazetesi dün Erke Dönergeci'nin patent belgelerine ulaştığını iddia etmişti.

CİDDİYE ALINMAMALI

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen ‘Erke için yapılan patent başvurusunu ‘Anne olmadan çocuğun doğacağını iddia etmek gibi birşey bu' sözleriyle yorumladı. Çeçen ‘Erke ile ilgili birçok iddia öne sürüldü. Biz bunu gerçekçi ve bilimsel bulmuyoruz. En azından bir bilimadamı çıkıp bizlere bu bilimsel ve açıklanamayacak bir çalışmadır demeliydi. O da olmadı. Bu proje inandırıcıktan çok uzak. Kim istemez öyle bir projeyi. Elektrik mühendisleri olarak bizler bunu ciddiye alınacak bir haber olarak görmüyoruz' dedi.

BAŞVURU 25 YTL'YE

Erke Projesi'nin patent başvurusu ile ilgili son durum şöyle: Türkiye'yi enerji sıkıntısından kurtaracak olan ‘asrın projesi' Erke için, Türk Patent Enstitüsü'ne 10 Ekim 2006 tarihinde patent için başvuru yapıldı. Başvuru için sadece 25 YTL'lik bir ücret ödenmesi yeterli oluyor. Bu başvurunun ardından Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. yetkilileri, üst düzey emekli generallerin katılımıyla buluşlarını 21 Kasım 2006 tarihinde düzenledikleri bir basın toplantısı ile duyurdu.

ARAŞTIRILIYOR!

TÜRK Patent Ensititüsü'nün, patent vermeden önce, buluşla ilgili olarak öncelikle ‘araştırma' ardından da ‘inceleme' yapması gerekiyor. Araştırma ve inceleme için de ayrı ayrı buluş sahibi tarafından talepte bulunulması ve ücret ödenmesi gerekiyor. Erke A.Ş. yöneticileri de, patent başvurusunun ardından, buluşla ilgili olarak araştırma yapılması için başvuruda bulundular. Başvurunun ardından da buluşun dünyanın bir başka ülkesinde benzerinin olup olmadığına ilişkin araştırma başlatıldı. Söz konusu araştırma halen devam ediyor. Türk Patent Enstitüsü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, patent yasasında şahısların buluşlarını korumaya yönelik düzenlemeler bulunuyor. Düzenlemeye göre, patent süresinin uzaması halinde, buluş sahibinin zararını engellemek için, patent başvuru bilgilerinin 18 ay sonra bültende kamuoyuna ilan edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, 10 Ekim 2006 tarihinde başvurusu yapılan Erke'nin de, 18 Aylık süresi Nisan 2008 tarihinde doldu. Bu yüzden başvuru bilgileri yeniden yayınlandı.

FarukARSLAN.
04-09-2009, 04:47
İşte Doğan'ın YALAN haber galerisi [1]
http://www.habervaktim.com/resim/resim66652_2.jpg

Doğan Grubu açıklamasında kelime oyunuyla Alman ortağı Axel Springer'in İsrail'le ortaklığı olduğunu yalanladı. Fakat Axel'in sitesinde yer alan kurumsal prensipler asıl amacı gizleyemiyor. Bu yolla en son ortağı tarafından yalanlanan Aydın Doğan medyasının sadece son bir yılda altına imza attıkları yalanlarını okurlarımızla paylaşıyor. İşte, "Toplasan bu yalanları buradan köye yol olur" dedirten yalan galerisi:



YALAN HABER GALERİSİ-1

AYDIN DOĞAN MEDYASININ "BURDAN KÖYE YOL OLUR" DEDİRTEN YALAN GALERİSİ

***

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI -- 1

Hürriyet'in haberine yalanlama

Hürriyet Gazetesi tarafından ortaya atılan iddialara Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'ten yalanlama geldi.

Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü manşetinde yer alan haberde, Haluk İpek'e ait olduğu iddia edilen arsanın, baldızı tarafından belediyeden açık artırma yoluyla satın alındığı ortaya çıktı. Ayrıca 1985 yılında alınan yasal bir kararla bahse konu arsanın orman vasfını kaybettiği ve dönemin belediye meclisi tarafından konut arazisine çevrildiği ise belgelerle kanıtlandı.

Kişi beyanına dayandırılarak hazırlanmış haber ile ilgili ise yeni belgeler ortaya çıktı. 29 Mart 2009 seçimlerinde, CHP Ankara Çamlıdere Belediye birinci sıra meclis üyesi olan Hüseyin Kayahan'ın beyanına dayandırılan haber ile ilgili, Kayahan'ın kendisine ve babasına ait kaçak yapıların mahkeme kararı ile belediye tarafından yıkıldığı ortaya çıktı. Çamlıdere'de bulunan ve Hüseyin Kayhan'a ait olan kaçak yapılarla ilgili birden fazla mahkeme kararlarının ortaya çıkması üzerine bir haber daha yalanlandı.

Hürriyet Gazetesi'nde yer alan haberde, Ankara'nın Ak Partili Çamlıdere Belediye Başkanı'nın, ormanlık alanda Haluk İpek'in baldızına villa inşa etmesi için çaba gösterdiği iddia ediliyordu. Ancak Hürriyet'in manşetine taşıdığı iddiaların tamamının asılsız olduğu ortaya çıktı. Üstelik iddialara kaynaklık eden Hüseyin Kayhan'a ait kaçak yapıların mahkeme kararıyla aynı belediye tarafından yıkıldığı öğrenildi. Haberin araştırmadan yoksun olduğunun kanıtı ise, 6 Haziran 2008 tarihinde konut alanına çevrildiği iddiasıydı. Oysa belgeler incelendiğinde söz konusu arazinin alınan yasal bir kararla, 1985 yılında orman arazisinden konut arazisine çevrildiği ortaya çıktı.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ise yaptığı yazılı açıklamada, iddiaları kesin bir dille reddetti. İşte İpek'in açıklaması:

BASIN AÇIKLAMASI

23.2.2008 tarihli Hürriyet Gazetesinin baş sayfasında “Çamlıdere'de baldıza villa” başlığı ile verilen haberde şahsımla ilgili olarak ileri sürülen iddialar bütünüyle gerçek dışıdır. Haberde yer alan iddialar ile şahsım arasında zorlama yoluyla ve yoruma dayalı olarak bağ kurulmaya çalışılmıştır. Haberin yayınlanmasını müteakip, ileri sürülen iddialarla ilgili olarak herkese açık kayıt ve belgeler üzerinde yaptığımız tetkikler istikametinde cevaplarım şunlardır:

Bahsedilen parselin imarda ormanlık park alanıyken, bilahare yapılan değişiklikle, konut alanına çevrildiği iddiası yalandır. Zira söz konusu alan 1985 yılında konut alanına açılmıştır. Dolayısı ile arsanın mülkiyeti elde edilmeden 10'larca yıl önce alan imara açılmıştır.

Yine Zeynep Sevim Özaydın‘ın bir dilekçe ile belediyeye müracaat ettiği, villa yapmak istediği ,verilecek izin ve arsa ile konut alanı içerisinde bulunan bir arsasını takas etmeyi istediği iddiaları da tamamen yalandır. Belediye ile herhangi bir arsa takası söz konusu değildir.Söz konusu parsel Özaydın tarafından ihale yolu ile rekabet ortamında ve özel şahıstan satın alma yolu ile edinilmiştir.

Haberde anılan belediye meclis üyelerinin önümüzdeki seçimde belediye meclis üyeliğine aday gösterildiği iddiası da diğer iddialar gibi gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut AK Partili Belediye Meclis Üyelerinden sadece biri yeniden aday gösterilmiştir. Dolayısıyla bu iddia da asılsızdır.

Haberde anılan 962 Ada , 9 parselden oluşan bir alandır. Bu parsellerden biri hariç, tamamında inşaat bulunmaktadır. Bu inşaatların tamamı 2004'ten önce yapılmıştır.

Haberde haberin kaynağı olarak gösterilen Hüseyin Kayahan CHP listesinden 1.sıra belediye meclis üyesi adayı olmuştur. Hüseyin Kayahan'ın ve babası Nazım Kayahan'ın kullanımında bulunan kaçak yapılar da Çamlıdere Belediyesi tarafından yıkılmıştır. Bu da haberin ve haberde yer alan iddiaların kişisel ve siyasi husumete dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak yukarıda da arz ve izah ettiğim üzere haberin tümü gerçek dışıdır. Haberde şahsımla ilişkilendirilen gayrimenkul ile herhangi bir ilişiğim de bulunmamaktadır.

Sorumlu ve objektif gazetecilik anlayışı ile bağdaşmayan, kişisel kin ve husumete dayalı “çamur at, tutmasa da izi kalır” anlayışını yansıtan bu türden haberlerin hukuki sorumluluğu mucip olduğu açıktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Av. Haluk İPEK

Ankara Milletvekili


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 2

Kartel medyasının 2009'un ilk yalan haberi

Bazı medya gurupları Bahçelievler'de yılbaşı gecesi vurulan gençlerin içki nedeniyle saldırıya uğradığını iddia etmişti.

Mahalleli ise bu iddiaları yalanlayarak haberlere büyük tepki gösteriyor. 9 yıldır olayın olduğu sokakta oturduğunu söyleyen Ergin Kırca, "Bizim muhitimizde herkes birbirine karşı çok saygılıdır. Kimse ne içki içtiği için ne de mini etek giydiği için hiç kimseye tepki göstermez. Olayın bu şekilde medyada yer alması çok çirkin." diye konuşuyor. Yaralıları hastaneye götüren Kadir Ülker, "Misafirleri geçirirken kapının önünde kanlar içinde yatan genci gördük. Apartman yöneticisinin arabasına koyarak hastaneye götürmeye yardımcı oldum. Ama biz yetiştiğimizde zaten çocuk ölmüştü." diye konuşuyor. Saldırganın gençleri içki nedeniyle değil, gürültü yaptıkları gerekçesiyle kovalamış olacağını ifade eden Ülker, adli bir vakanın bu şekilde çarpıtılmasına karşı çıkıyor. 14 yıldır yaşadığı sitede en ufak bir tahammülsüzlüğe rastlamadığını vurgulayan Ülker sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bizim kapının altında mini bir market var. Orada sürekli gençler oturup bira ve içki içer. Ama ben şimdiye kadar hiç kimsenin bu insanlara bir şey söylediğine şahit olmadım. Bu yüzden olayı canlı yayında mahalle baskısı olarak gösteren televizyon kanalına sokaktaki herkes çok kızarak tepki gösterdi. Bizi kimsenin böyle göstermeye hakkı yok."

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre Haznedar İstanbul Evleri Sarmaşık Sokak'taki parktaki gençlere saldıran 25 yaşındaki Bekir Yavuz, 2002 yılında Rize'de bir cinayete karışmış. Çevresinde 'Vanlı Mehmet' diye tanınan Bekir Yavuz'un agresif ve sorunlu bir genç olduğunu söyleyen mahalle esnafı ise büyük korku yaşıyor. 19 yaşındayken cinayete karışan Yavuz'un ailesinin olay yerine yakın oturduğu bildiriliyor.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 3

Elazığ Havaalanı yalanı

Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Radikal gazetelerinin Elazığ Havaalanı ile ilgili haberleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından yalanlandı. Bakanlık, Elazığ Havaalanı pistiyle ilgili çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu açıkladı.

Gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberleri yalanlayan Bakanlık, pistin resmi açılışının yapılmadığını ifade etti.

Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberlerin incelendiği, söz konusu havaalanı pistinin yeni bitirildiği, uçak inişine müsait hale getirilerek aydınlatma ve uçuş testlerinin yapıldığı kaydedildi.

Resmi herhangi bir açılış yapılmadığı vurgulanan açıklamada, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Kasım 2008 tarihinde Elazığ'da birtakım etkinliklere ve açılışlara katıldı. Daha önce açılışının yapılması öngörülmüş olmakla birlikte pistin mütemmimleri kapsamında olan diğer işler bitmemiş olduğundan yeni pistin açılışı yapılmamıştır." denildi.

Açıklamada, Başbakan'ın yaptığı konuşmada, 'yapımı devam eden 3 bin metrelik yeni piste indik ve buraya yeni terminal yapılacak' dediğine işaret edilerek, havaalanın resmi bitiş tarihinin sözleşmesel olarak henüz dolmadığı kaydedildi. (CİHAN)

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 4

Milliyet'in Başbakan'a mesaj haberi yalan çıktı

Haber tamamen uydurma çıktı !

"Milliyet Gazetesi'ndeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi hayal kırıklığına uğradı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı ve AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, Milliyet gazetesinde bugün kendisine atfen yayınlanan haberi yalanladı.

Cihan'a konuşan Swoboda, söz konusu gazetede yer alan ve kendisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" yolunda bir mesaj ilettiği bilgisinin yer aldığı haberin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

Basın konusunun görüşmede hiçbir şekilde gündeme gelmediğini belirten Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı, şöyle devam etti: "Başbakanla, son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Gayet verimli geçti. Reformların devamı konusundaki kararlılığından etkilendik. Milliyet gazetesindeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, söz konusu haberin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını da kaydetti.

Milliyet gazetesinin bugünkü sayısında birinci sayfadan Swoboda'nın fotoğrafıyla birlikte ve "AP heyetinden Erdoğan'a özgür basın mesajı" başlığıyla yayınlanan haberde, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı'na atfen "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" sözlerine yer verilirken, Başbakan'ın kısa süre önce bazı basın organlarının boykot edilmesi yönündeki çağrısı da hatırlatılmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 5

Radikal'in Şimşek-Çanakçı haberi yalan

Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı ama pek oralı olan olmadı!

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek adına Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı.

Müsteşarlıktan yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ''Bugün Radikal Gazetesi yazarı İsmet Berkan'ın "Ekonomik kriz mi, yönetim krizi mi ?" konulu köşe yazısı bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Hazine Müsteşarı Sn. İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında ileri sürülen iddialar bilinçli, maksatlı bir şekilde gündeme getirilmeye devam etmektedir. 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi'nin manşetinde yer alan Sn. Müsteşar Çanakçı ile Sn. Bakan Şimşek arasında geçtiği iddia edilen diyaloglar tarafımızdan yalanlanırken, Sn. Berkan bugünkü köşesinde bu iddiaların yalanlanmadığını belirtmiştir. Sn. Berkan, Hazine Müsteşarlığı internet sitesinde bu iddialar, 15 Kasım tarihinde yalanlanmıştır. Hala da bu yalanma metni bu sitede mevcuttur. Ayrıca, bu yalanlamalarımız aynı gün çok çeşitli internet sitelerinin birinci haberi olurken, ertesi gün de pek çok gazetede yer almıştır. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki sadece Sn. Bakanı yıpratmak maksatlı gündeme getirilen bu iddialar, köşe yazarımız tarafından da gerekli araştırma yapılmadan kaleme alınmıştır. Bu vesile ile tekrar Sn. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında geçtiği iddia edilen ve görüş ayrılıklarını içeren diyaloglar mesnetsiz, sadece bir iddiadır.'' CİHAN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 6

Kartel tasarıyı yasa yaptı

Yalan haberi alışkanlık haline getiren bazı basın yayın organları yine bildiklerini okudu.

Henüz taslak halinde olan çalışmayı yasalaşmış gibi gösterdi ve ülke içki yasağına gidiyor haberleri yayınladı. Oysa gerçek öyle değil. Sadece alkollü içki tüketimini özendiren reklamların önüne geçiyor.

Tütün ve Alkol Piyasası yeniden düzenleniyor. Üzerinde 6 aydır çalışılan Taslak son halini aldı.

Buna göre alkol satışı ve kullanımını teşvik artık yasaklanıyor.

ALKOLÜ TEŞVİK YASAKLANIYOR

İlk etapta Türkiye genelinde sayısı 200 bini bulan içki ruhsatı yeniden gözden geçirilecek. Usulsüz içki satanlara ağır cezalar kesilecek.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 7

Radikal'in “müfettiş” haberi yalan çıktı

Bir okul müdürü kendisi hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni" gibi dedikodular yapıldığını söyleyerek konunun soruşturulmasını istedi.

Bazı gazeteler, şikayet üzerine yapılan soruşturmayı Milli Eğitim tarafından başlatılmış gibi haber yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, Antalya Aksu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Karakaş hakkında 'Allah'a inanmadığı' gerekçesiyle soruşturma başlattığı yönündeki haberler yalan çıktı. Soruşturmanın Milli Eğitim'in değil Müdür Mehmet Karakaş'ın talebiyle yapıldığı ortaya çıktı. Ancak, gazeteler konuyla ilgili haberleri müdürün talebini görmezden gelerek soruşturmayı Milli Eğitim müfettişleri başlatmış gibi sundu. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, haberlerdeki çarpıtmaya dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: "Müdür, bir öğretmen benim hakkımda böyle dedikodular yapıyor diye şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayeti üzerine 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş."

Müzik öğretmeni Sevil Ünlü geçen yıl müdür Mehmet Karakaş hakkında 'taciz' suçlamasında bulundu. Daha sonra okul müdürü hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni, öğle yemeğinde ayranına rakı katarak içiyor." gibi dedikodular başladı. Bunun üzerine okul müdürü Mehmet Karakaş, Antalya Valiliği'ne bir dilekçe vererek bu dedikoduları kendisini tacizle suçlayan öğretmenin çıkardığını iddia etti. Müdür Karakaş bu iddiaların açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Dilekçeyi işleme koyan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı araştırması için 2 müfettiş görevlendirdi. Müfettişler de iddiaların araştırılmasını isteyen Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde ifade ettiği suçlamaları öğretmenlere sordu.

Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayın gazetelerde yer aldığı gibi gerçekleşmediğini açıkladı. Yetkililer, Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde kendisi hakkında söylendiğini duyduğu bazı konuların araştırılmasını istediğini belirterek, "Öğretmen bana bunları diyor diye müdür kendisi şikayetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikayetine göre 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş." açıklamasını yaptı.

Mehmet Karakaş'ın halen İsmail Hakkı Kaya İlköğretim Okulu'nda müdür olarak görev yaptığını anlatan Milli Eğitim yetkilileri, müdürü ve öğretmeni başka yerde görevlendirmenin bu soruşturma ile ilgisi bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: "Öğretmenle okul müdürü bu iddialardan ötürü görevden alınmadı. İddialar sübuta ermemiş. Başka suçlar sebebiyle yerleri değiştirilmiş." Okul Müdürü Mehmet Karakaş, konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Antalya'nın İbradi ilçesindeki bir başka okula tayin edilen müzik öğretmeni Sevil Ünlü ise kendisinin derslerde öğrencilere müdürün inancı ve etnik kökeni hakkında konuştuğu iddialarını yalanladı. Öte yandan mesai arkadaşları, Mehmet Karakaş ve Sevil Ünlü'nün daha önce son derece samimi arkadaş oldukları ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını ifade etti.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 8

MEB'den Star TV'ye yalanlama

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Star TV'de yayınlanan Aktütün ilköğretim okulunda öğretmen olmadığı haberlere yalanlama geldi.

Star TV'de yayınlanan 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' haberlere Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yalanlama geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ''Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları yönündeki iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Açıklamada, 4 Ekimdeki hain saldırı sonucu 17 askerin şehit olduğu Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün köyünde, olayı takip eden günlerde bazı televizyonların yaptığı yayınların ve haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedilerek, şöyle denildi:

''Dün ve bugün bazı televizyonların canlı yayınlarında, 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' yönündeki iddialar tümüyle gerçek dışıdır.

Aktütün köyünde 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ilk günü olan 8 Eylül 2008 Pazartesi günü eğitim-öğretim başlamıştır. Okulda eğitim alan 68 öğrencinin ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Öğretmenleri Cevdet Arıcı ve Kadir Sönmez ile eğitimleri kesintisiz devam etmiştir. Menfur saldırının ardından 6 Ekim 2008 tarihinde her iki öğretmenimiz yerel yöneticilerin bilgisi doğrultusunda ilçe merkezinde 'Okuma-Yazma Teknikleri'' konulu bir günlük seminere alınmışlardır. Televizyonların canlı yayınlarında ekrana getirdikleri 'kapalı okul' görüntüsünün çekildiği tarihte öğretmenlerimiz, 1 günlük seminer programına katılmışlardır.

Özetle, hain saldırının ardından Aktütün köyünde eğitim-öğretim sadece 1 günlük kesintiye uğramıştır. Hal böyleyken Aktütün köyünde eğitim-öğretim olmadığı iddiasıyla canlı yayınlar yapmak, asılsız haber yapmaktan öte öncelikle o köyde büyük fedakarlıkla çocuklarımızı eğitmek isteyen iki genç öğretmenimizin ve eğitim camiasının emeğine yapılmış bir haksızlıktır.''


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 9

Radikal “din kültürü öğretmenine” çamur atmış

Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada beraat etti.

Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız'ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007'de Türkiye'de olmadığı da ortaya çıktı.

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007'de Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan 'Dinin Direği Namaz' isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. '27 Nisan e-muhtırası' olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, 'Okulda cihat propagandası iddiası', Milliyet, '23 Nisan'da öğrencilere namaz kitabı', Radikal ise 'Türkiye, Denizli olmasın' manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız'a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak atandı.

Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız'ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız'ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: "Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslam dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır." Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan'da yurtdışında (Suriye'de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı.

Memur Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız'ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş'in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın "çamur at, izi kalsın" mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız'ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 10

Doğan Medyası Akman'a yükleniyor, iddialar yalan çıkıyor

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız iddialara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız, müvekkilinin bir şirkette hissedar olmasının, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, RTÜK Üyesi veya başkanı olmasına da engel oluşturmadığını bildirdi.

Ali Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, bugün kimi gazetelerde müvekkili Zahit Akman hakkında, ''RTÜK Başkanı Yalan Söyledi'' ve ''Armada'da 7 Milyon Dolarlık Hissesi Çıktı'' başlıklarıyla haberlere yer verildiğini anımsattı. Bu haberlerde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı gibi hukuki ve ahlaki olmayan yorumlar içerdiğini ifade eden Yıldız, 3984 sayılı yasa kapsamında müvekkilinin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını kaydetti.

Yıldız, şöyle devam etti:

''Dolayısıyla müvekkilim yalan söylemiş değildir. Müvekkilimi yalancılıkla itham edenler bu hususu çok iyi bilmektedirler.

Kamuoyu tarafından sadece internete girilerek öğrenilebilecek bilgi ve belgeleri sanki gizli saklı bilgi ve belgelermiş gibi manşetten haber olarak vermek ve müvekkilimi yalan söylemekle itham ederek gerçekleri karartmak, artık bazı basın organlarının yayıncılık ilkesi haline gelmiştir. Bu hususu hayretle ve esefle takip ediyoruz.''

Müvekkilinin, haberlere konu olan hisseleri 26 Ağustos 2003 tarihinde RTÜK Üyesi ve Başkanı olmadan önce devraldığını belirten Yıldız, bu bilginin internet ortamında 11 Aralık 2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi'nin 63. sayfasında da yer aldığını bildirdi.

Yıldız, şunları kaydetti:

''Müvekkilim Akman; henüz RTÜK Başkanı olmadan önce Hayat Yapı Ticaret ve Yatırım Ltd. Şti. isimli şirkette hissedar olan kardeşi Turgut Akman'ın hisselerinin bir kısmını satın almıştır. Satın alınan bu hisseler, Armada'nın takribi olarak yüzde 1 payına tekabül etmektedir. Bu hisse devri 6 Aralık 2006 tarihinde değil, 26 Ağustos 2003 tarihinde ve noter kanalıyla yapılmıştır. Kamuoyu şu hususta Vatan ve Milliyet gazeteleri tarafından kasten yanıltılmıştır. Bu bilgi, ticaret sicil gazetesinde açıkça görülmektedir.

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere müvekkilin bu şirkette hissedar olması; 3984 Sayılı Kanun'un 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, yukarıda izah edildiği üzere RTÜK Üyesi veya Başkanı olmasına da engel değildir.

Öte yandan Danıştay 1. Dairesi'nin ve Danıştay 5. Dairesi'nin yerleşmiş kararlarında; 'Limited Şirketler'de hissedar olmanın ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği açıkça belirtildiği gibi Devlet Personel Başkanlığı'nın 1994 yılında verdiği bir görüşte; ticari şirketlerde 'yönetici-yetkili' olunmadan hissedar olunmasının ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtilmiştir. Eğer haberi yapan kişilerin gerçekleri yazma gayesi olsa idi; en azından bu husustaki yargı karalarına yer vermesi gerekirdi. Ancak haber sadece müvekkilimi karalamak ve saygınlığını yok etmek amacına matuftur.''

Akman'ın hissedar olduğu şirketin, bir gayri-menkul yatırım şirketi olduğunu, kira gelirleri dışında herhangi bir ticari işte yer almadığını belirten Yıldız, ''Bu husus ilgili şirketin Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayımlanan kararları ile de sabittir. Müvekkilim bu ticaret şirketindeki paydaşlığı ile ilgili ticari bir faaliyeti yoktur'' dedi.

Müvekkilinin ilgili şirketteki hisselerinin, RTÜK üyeliğine seçildikten sonra verdiği mal beyannamelerinde de yer aldığına işaret eden Yıldız, şöyle devam etti:

''Dolayısı ile bu husus kamuoyundan ve resmi kurumlardan gizlenmiş bir durum değilken sanki usul ve yasaya aykırı bir durummuş ve yeni öğrenilmiş gibi haberlere yansıtılması habercilik ve gazetecilik değil sadece ve sadece haysiyet cellatlığıdır.

Müvekkilim bu hisseleri, 26 Ağustos 2003 tarihinde arsa değeri üzerinden tüm birikimini ortaya koyarak ve kısmen de borçlanarak satın almıştır. Yani manşetten verildiği gibi müvekkilim 7 milyon dolarlık hisse almış değildir. Manşetteki iddiaları ile haberin içeriği arasındaki tezat da zaten bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkça göstermektedir.

Müvekkilimin RTÜK üyesi seçilmesinden sonra ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasına dayanak yapılan 8 Şubat 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde bu gazetede paydaşlar kurulunun şirket müdürü seçilmesi kararının yayınlandığı görülecektir. Paydaşlar kurulunun şirkete müdür seçmesi müvekkilimin görevine engel bir durum olmadığı gibi bir ticari faaliyette değildir. Durum bu kadar açıkken sanki hukuki olmayan bir işlem yapılmış gibi haber yapılması hangi yayıncılık ilkesi ve ahlaki ile açıklanabilir? Bu haberlerin tek sebebi müvekkilime duydukları husumet; tek amacı ise karalamak ve çamur atmaktır. Kamuoyu haberlerin arakasındaki bu gizli niyeti çok iyi görmektedir.''

Yıldız, bugünkü kimi internet sitelerinde de bir RTÜK üyesinin iddialarına dayanılarak müvekkilinin istifa edeceği ve uygun zamanı beklediği haberlerinin yer aldığını belirterek, şöyle dedi:

''Bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Müvekkilim görevinin başındadır ve gerçeğe aykırı bu haberlerden dolayı da görevini bırakacak değildir. Müvekkilim hakkında onun görevi ile ilgili hukuka aykırı tek bir eylem ve işlemi yokken sadece karalayıcı iddia ve iftiralardan dolayı istifasını bekleyenler umduklarını bulamayacaklardır. Alnı ak ve başı dik şekilde ilk günden beri yaptığı gibi görevinin hukuk çerçevesinde ve görev sorumluluğu içinde devam ettirecektir.''

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 11

Milliyet, Erdoğan'dan özür diledi

Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. İşte gazetenin yayınladığı özür yazısı...

Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. Erdoğan'ın içki içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranlarını eleştirdiği konuşmasını Milliyet, dünkü sayısında 'Başbakan Erdoğan içki içenlere çattı' başlığıyla okuyucularına duyurmuştu. İşte Milliyet Gazetesi'nin Başbakan'dan Özür dilediği yazısı ve o haber...

DÜZELTME VE ÖZÜR

Milliyet'in dünkü şehir baskılarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları 'Başbakan içki içenlere çattı' başlığıyla çıktı. Erdoğan önceki günkü konuşmasında "Ben diyorum ki, 'Aynı masada oturalım, sen iç ben içmeyeyim' ama 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur' Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya?" demişti. Bu sözleriyle Başbakan'ın içki içenleri değil, içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranları hedef aldığı görülüyor. Maksadını aşan başlığı düzeltir, özür dileriz.

KONUYLA İLGİLİ HABER

Erdoğan içki içenlere çattı

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın iftarına katılan Başbakan Erdoğan, "Bu ülkede 'ben içmiyorum, sen buyur iç' anlayışını sürdürenlere yapılıyor mahalle baskısı" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı ile tüm teşkilata bir ricası olduğunu belirterek, "Moda'daki içki tartışması" ile ilgili uyarıda bulundu. Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz. Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir" dedi.

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın The Green Park Otel'deki iftarına katılan Erdoğan, bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, vatandaşın bir kısmının içki içtiğini, bir kısmının da içmediğini vurgulayan Erdoğan, "Mahalle baskısı deniliyor ya asıl mahalle baskısı bu ülkede, 'ben içmiyorum kardeşim, sen buyur iç', bu anlayışı sürdürenlerde, bunlara yapılıyor bu mahalle baskısı, sıkıntı burada. Ben beyefendiye diyorum ki 'Ya kardeşim sen iç. Bırak da ben içmeyeyim ya. Aynı masada oturalım sen iç, ben içmeyeyim'. 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur'. Kafaya bak ya. Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya? Köşesinden bana akıl veriyor. O aklını sen kendine sakla. Sen devam et o işe. Ama bırak da biz de yolumuza devam edelim. Bizim yapacak çok işimiz var."

Son günlerde Moda İskelesi'nde yaşanan içki tartışmasıyla ilgili de uyarıda bulunan Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz.

Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir. Biz bunlara alışığız. Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenler."

Yasak protestosu

Tarihi Moda İskelesi'nin işletmesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Beltur'a geçmesinin ardından, uygulamaya konulan içki yasağı her cuma protesto ediliyordu. Geçen hafta da yaklaşık 100 kişinin katıldığı gösteri sırasında olaylar çıkmıştı. Çıkan arbede sırasında bir kişi de gözaltına alınmıştı.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 12

Doğan Grubu'ndan ikinci özür

Radikal Gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, Gaziantep Belediyesi'yle ilgili yayınladıkları "arazi vurgunu" haberinin yanlış olduğunu kabul etti.

İşte, Berkan'ın özür beyan eden yazısı:

Gaziantep bulmacasını çözmeye çalışırken

Hasan Celal Güzel'in önceki gün Radikal'de çıkan yazısı, Radikal için ağır ithamlar içeriyordu; çünkü Güzel'in sözünü ettiği Gaziantep'le ilgili haber 6 Eylül günü Radikal'de ‘Gaziantep'te arazi rantı: AKP'de bu kez insider krizi' başlığıyla yayımlanmıştı.

Doğan Haber Ajansı muhabiri Ahmet Kaya'nın Gaziantep'ten gönderdiği habere göre Nuri Üysen isimli bir işadamı, Gaziantep Güvenevler mahallesinde yer alan 119 bin metrekarelik çok sayıda varise bölünmüş olan bir tarım arazisini toplam 14 trilyon liraya satınalmış, üç gün sonra aynı araziyi Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi'ne 87.5 trilyona satmıştı. Satıştan kısa bir süre sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu araziyi tarım alanı olmaktan çıkarıp ‘ticari alan' haline getirmişti. Bu arada arazinin yüzde 55'i de Büyükşehir Belediyesine ve arazinin yer aldığı bölgenin sorumlusu Şehitkamil Belediyesi'ne bağışlanmıştı.

Ben haber anlatıldığında yazı işleri masasındaydım ve burada imar yolsuzluğu olduğu kanısına varamadım, onun yerine arazi sayesinde AKP'ye yakın bir işadamının ‘içerden bilgi alarak' 14 trilyonunu üç günde 87.5 trilyona yükseltme ‘becerisi' gösterdiğine kanaat getirdim, haberi de buna göre verdik. DHA'ya abone diğer gazetelerin haberi nasıl verdiğine çok dikkat etmedim açıkçası.

Haber önümden geçip gittikten sonra benim için konu kapanmıştı aslında, taa ki önceki güne kadar. Hasan Celal Güzel'in yazısını okuyunca hemen DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci'yi aradım, beni bu konuda bilgilendirmesini rica ettim. Ondan öğrendim ki Hürriyet de haberden şüphelenmiş ve bu sebeple tecrübeli gazeteci Tarık Devrim'i Antep'e, olayı soruşturması için göndermişti.

Kısa süre sonra DHA bana konuya ilişkin bir dosya gönderdi. Dosyada Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in basın toplantısının tam dökümü de vardı ve ben ilk kez önceki gün Güzelbey'in bu haberi yalanlamak için günlerce çırpındığını ama sesini duyuramadığını farkettim, bu benim ayıbım.

Başkan Güzelbey, basın toplantısında arazinin tam öyküsünü anlatıyordu. Onun anlatımına göre belediye tam o bölgede daha önce 40 dönüm kadar bir araziyi kamulaştırmış ve sonra da imar durumunu ‘ticari alan' olarak tadil etmişti. Bu 40 dönümü pazarlamak, buraya yatırımcı çekmek için yurtdışı seyahatler bile yapılmış ve en sonunda halen İskenderun ve Hatay'da Türk ortaklarıyla iki adet alışveriş merkezi inşa etmekte olan Türk ve Alman sermayeli Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi araziyle ilgilenmişti. Ancak bu şirket de araziyi küçük bulmuş, ‘Bize en az 100 dönüm lazım' demişti. Belediye bunun üzerine şirkete dönüp, ‘Biz yapamayız ama siz etraftaki arsaları satın alır sonra da bizi 100 dönüme tamamlayacak kadar arsayı bağışlarsanız olur' cevabını vermişti.

Bunun üzerine Alman şirketin Türkiye'deki ortağı olan Nuri Üysen, gidiyor ve bölgede 119 bin metrekarelik bir arsa buluyor. Arsa 19 varise bölünmüş bir arsa. Üysen, bu 19 kişiyi tek tek dolaşıyor ve arsanın tamamını almayı başarıyor.

Hatırlayın, Üysen DHA'nın haberine göre 14 trilyona alıyordu arsayı. Oysa Belediye Başkanı, arsa hissedarlarının 6 ayrı grupta toplandığını ve her gruba 14'er trilyon, yani toplamda 84 trilyon lira ödendiğini söylüyor.

Tabii bir özel şahsın bir araziyi kimden kaça satın aldığını bilmek de, biliyorsa ilan etmek de belediye başkanının işi değil ama bizim başkan bunu yapıyor. Tarık Devrim'in Gaziantep'te yaptığı araştırma, bir yanıyla belediye başkanı Güzelbey'i doğrular nitelikte, tapu kayıtlarına göre 19 hissedar arsalarını toplamda 84 trilyona satmış gözüküyorlar. Yani DHA'nın haberi yanlış!

Ama bir dakika... Dün bu 19 kişi çıkıp basın toplantısı yaptı, banka dekontlarını gösterdi ki, onlara arsa için yapılan ödeme 14.9 trilyon lira. Bu 19 kişinin tapuda 84 trilyon aldıklarına dair attıkları imzalar var. 19 kişi bu imzalar atılırken o belgede bu rakamların yazmadığını öne sürüyor. Bu haliyle bir dolandırıcılık iddiası bu, herhalde savcılıklar konuyla ilgilenir.

Fakat esas önemlisi, bu 19 kişinin gerçekten 84 değil 14.9 trilyon lira almış olması. Parayı ödeyen Nuri Üysen, 19 hisseli bu tapuyu tek tapuya dönüştürüyor ve üç gün sonra kendisinin da ortak olduğu şirkete 87.5 trilyon liraya satıyor.

Biz gazeteciler kamu tarafından yapılan yolsuzluk veya kayırmalara alışığız da özel kişilerin kendi şirketlerini dolandırmasına çok alışık değiliz. Burada durum sanki buymuş gibi gözüküyor: Yani Nuri Üysen, gerçekte 14.9 trilyon ödediği arsasını tapuda 84 trilyon gösteriyor, doğan vergi ve harç farkını da ödüyor, sonra da gerçekte 14.9 trilyon olan arsayı kendisinin de ortağı olduğu Alman şirketine 87.5 trilyona satıyor, yani yaklaşık 72.5 trilyon lira kazanç elde ediyor.

Tabii bu kazancın bir bölümünü düşmek lazım, diyelim Üysen şirkette yüzde 50 ortaksa
o zaman kazancı yarı yarıya azalıyor, yüzde 30 ortaksa yüzde 30 azalıyor vs.
Bu çok ilginç dolandırıcılık öyküsünde belediyenin yeri nedir? Şu: Belediye esasen artık 100 dönümlük bir arsanın sahibi. Bu arsanın ticari imarı da var. Yani arsayı bu yatırımcılara değil ama belki başkasına satarak yine gelir elde edilebilinir ve bu gelirle de Antep'in raylı sistemi hala yapılabilir.

Hasan Celal Güzel'i de gazetem adına düzeltmem gerek: Ortada kasıtlı olarak yapılmış bir yalan haber yok, anlatmaya çalıştığım gibi fevkalade karmaşık yapısı olan bir dolandırıcılık hadisesi var. Herhalde bundan sonrası Nuri Üysen'le Alman ortakları arasında ve hukuk zemininde halledilecek şeyler...


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 13

TRT'den kartele sert tepki

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, bazı eleştirilerin geçmişten gelen bir hesaplaşma amacı taşıyan acımasız eleştiriler olduğunu belirterek tepki gösterdi.

Şahin, 55 kişiyle 550 kişilik yayın yapan televizyonlarla aynı kalitede yayın yapan Pekin Olimpiyatları ile Srebrenitsa Katliamı'nda görev alan 80 personeli ödüllendirdi.

TRT Genel Müdürlüğü Bosna Hersek'in Srebrenitsa kenti ve Pekin Olimpiyatları'nda görev alan personele başarı plaketi verdi. TRT Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen törene, yönetim kurulu üyeleri ve personeli katıldı. Ödül töreninde bir konuşma yapan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Srebrenitsa'da yapılan katliamın unutulmaması için 13. yıldönümünde 26 saat aralıksız yayın yapılarak büyük bir başarıya imza atıldığını kaydetti. Şahin, yayınlar sırasında katliamın baş aktörü olan Sırp lideri Radovan Karadziç'in yakalanmasının da yayınlarına ayrı bir katkı sağladığına işaret etti.

Şahin, Pekin Olimpiyatları'nın olimpiyatlar tarihindeki en unutulmaz açılışların biri olarak televizyonculuk tarihine geçtiğini söyledi. TRT'nin 55 kişilik ekiple yayınları takip etmeye çalıştığını belirten TRT Genel Müdürü Şahin, bazı televizyonların 550 kişilik ekiple olimpiyatları yayınlamaya çalıştığını kaydetti. Yayınları nedeniyle birçok kişiden olumlu eleştiri aldıklarını aktaran Şahin, bazı kişilerin ise acımasızca kendilerini eleştirdiğini ifade etti.

Olimpiyatları 24 saat boyunca sabahtan akşama kadar takip etmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, TRT 3'te canlı, TRT 1'de ise özet görüntülerle oyunları izleyicilere aktarmaya çalıştıklarını kaydetti. TRT çalışanlarının özveriyle yayınları yetiştirmeye çalışmasının unutulmaz bir başarı olduğunu aktaran Şahin, 600 kişiyle çalışan yabancı kanallara rağmen TRT'nin 55 kişilik ekiple aynı çalışmayı yaptığını hatırlattı. Kendilerine ulaşılamadı yada Pekin'e götürülemediği için eleştiri yapanlara tepki gösteren Şahin, "Hak etmediğimiz bir eleştiriye de bu kurum hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. 55 kişilik ekiple özverili bir şekilde yayınları yetiştirmeye çalıştık. Hatalarımızla, doğrularımızla mükemmeli yakalamaya çalışarak yayınlarımızı geliştireceğiz. Biz tabi, her şey dört dörtlüktü diyecek değiliz. Ama eleştiri, spor müsabakalarının ekrana yansıtılmasının dışına çıkınca, başka rahatsızlığı olanlar bunun acısını bu yolla çıkartmaya çalıştı. Geçmişe dayalı hesapları olan insanlar olmuş olabilir. Ama biz bu yönde bir hesaplaşma içinde değiliz. Her şeye rağmen eleştiriye açığız. Yeter ki eleştiri şartlar ve normlar içinde olsun. Onun dışında kem göz sahibinindir. TRT bugün dünden daha iyi, yarın bugünden daha iyi olacak." dedi.

Şahin ve yönetim kurulu üyeleri, konuşmadan sonra Pekin Olimpiyatları ve Srebrenitsa yayınında yer alan personele plaket verdiler. CİHAN


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 14

Zahid Akman: Tamamen iftira

RTÜK Başkanı Zahid Akman, 'Hakkımdaki iddialar tamamen iftiradır. Bazı medya gurupları, Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygıyı bizden esirgedi.' dedi.

Akman, RTÜK Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, son 3 gündür basına sıkça yansıyan ve tamamı hakkında yargı organlarınca önceden tekzip kararı verilmiş iddialarla ilgili ilk elden kamuoyunu aydınlatmak üzere basın toplantısı yapmaya karar verdiğini söyledi.

Almanya'da duruşmaları devam eden bir davada, ''kuryelik'' ile suçlandığı iddiasının son zamanlarda birkaç kez basına yansıdığını anımsatan Akman, ''Bu iddia, bazı basın organlarınca sanki Alman resmi makamlarının bir ithamı, iddiası, tespitiymiş gibi kamuoyuna aktarılmaktadır'' diye konuştu. Akman, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu iddia, itirafçı sanık olarak yargılanan bir şahsın mesnetsiz iftiralarıdır. Söz konusu şahıs, bu iddiayı polis sorgusundan itibaren birkaç kez tekrarlamış ancak hiçbir somut delile dayanmayan bu iddia, Alman makamlarınca da ciddiye alınmamıştır.

Bu iddialarla ilgili hakkımda ne Türk, ne de Alman yargı mercilerince açılmış bir soruşturma, kovuşturma veya dava yoktur. Uluslararası adli yardım çerçevesinde de Alman makamlarınca Türk makamlarına hakkımda iletilmiş bir talep de bulunmamaktadır. Daha önce bu iddialara yer veren benzer haberlerin kişilik haklarımı zedelediği yargı mercilerince tespit edilmiş ve bu haberlerden dolayı mağduriyetimin yasal yollarla giderilmesi için şimdiye kadar 9 adet tekzip kararı verilmiştir.''

Toplantıda basın mensuplarına da dağıtılan metinlerin, çeşitli basın yayın kuruluşlarında muhtelif zamanlarda Almanya'daki davayla ilgili yapılan yayınlara karşı avukatının Türk yargı makamları nezdinde aldığı tekzip kararları olduğuna işaret eden Akman, ''Belgesiz olarak insanların şeref ve haysiyetleriyle oynamayı kendilerine alışkanlık edinenlere de bunu bir ibret vesikası olarak sunuyorum'' dedi.

İtirafçı sanığın, 'kuryelik' iddialarını destekleyen en ufak bir delil olsaydı, en azından şahsı hakkında bir soruşturma açılması ya da iddianamenin sanıkları arasında isminin geçmesi gerektiğini belirten Akman, bunların hiçbiri olmadığı halde sırf itirafçı sanığın iddialarına dayanarak bunları manşetlere ve ekranlara taşımanın etik olmadığını söyledi.

HİÇBİR TİCARİ FAALİYETİM YOK

RTÜK Başkanı Akman, hakkındaki bir başka iddianın da ''ticari faaliyetlere devam ettiği'' yönünde olduğunu anımsatarak, RTÜK üyeliği ve başkanlığına seçildiğinden bu yana geçen 3.5 yılda yurt içinde ve dışında hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını bildirdi.

Akman, bu hususların resmi kayıtlarla sabit bulunduğunu, ayrıca mahkeme kararlarında bu konunun tespit edildiğini kaydetti.

Basın meslek ilkelerinde ''suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğinin'' yer aldığını anımsatan Akman, ''Hakkımdaki bu mesnetsiz iddialarla ilgili hem Alman hem de Türk yargı makamları nezdinde hakkımı savunmak için gerekli yasal işlemlerde bulunacağım'' dedi.

Akman, herhangi bir hukuki dayanağı olmayan iddiaları manşetlere taşıyarak kendisini karalamaya çalışanların yargı ve kamuoyu önünde mahkum olacaklarını söyledi.

RTÜK'te görevleri gereği medya sektörünü ilgilendiren çok önemli kararlar vermek durumunda bulunduklarını kaydeden Akman, ''Bu kararlar, önemli ticari çıkarları da etkilemektedir. Görevimizi şimdiye dek tarafsız ve bağımsız şekilde tüm Üst Kurul üyesi arkadaşlarımızla icra ettik. Bu yayınlar görevimizi bağımsız ve tarafsız şekilde icra etmemizi engellemeyecektir'' dedi.

GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNACAĞIZ

Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akman, ''İddianamede 'Zahid Akman' olarak isminiz geçiyor. Bu, Alman savcıları tarafından yürütülen bir soruşturma. Yani, Türkiye'de yürütülen olayla bağlantılı bir yaklaşım söz konusu değil. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, çok büyük bir davayı Türk kamuoyunun takip ettiğini, ''Ergenekon'' davasında da binlerce kişinin isminin geçtiğini söyledi.

Bu isimlerin, iddia makamı ve hakimler tarafından suçlu olarak belirlenip haklarında bir soruşturma açılmadığı sürece suçlu ilan edilemeyeceklerini belirten Akman, şöyle konuştu:

''Eğer şu andaki sanık konumundaki kişilerin herhangi bir kişi hakkındaki beyanları gerek savcı, gerekse hakim tarafından ciddi, kayda değer bir iddia olarak görülseydi, bizlerle ilgili olarak da elbette soruşturma açılır, en azından ifademize başvurma ihtiyacında bulunulurdu. Herhangi bir iddianamede herhangi bir sanığın ya da kişilerin bazı kişilerin ismini zikrediyor olması, onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Ergenekon örneği bunun en canlı örneğidir.

Ben aslında bazı basın yayın organlarının Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygının onda birini bendenize göstermesini beklerdim. O konudaki duyarlılığı bu konuda da göstererek medya etik ilkelerine bağlı oldukları iddialarını doğrular bir tavır koymalarını beklerdim. Maalesef bazı organlar, kasıtlı davranarak insanların şeref ve haysiyetleri üzerine gölge düşürmeye çalışmıştır. Bu konuyla ilgili olarak da elbette yargı nezdinde, bağımsız Türk adaleti nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağız.''

Akman, bir başka soruyu yanıtlarken, Kanal 7'nin çok uzun yıllar Ankara temsilciliğini, bir dönem de Washington temsilciliğini üstlendiğini anımsattı. Kanal 7'nin bağlı olduğu şirketle herhangi bir ortaklığı ya da yöneticiliğinin olmadığını vurgulayan Zahid Akman, ''Şu anda ancak iddia durumunda olan bu ifadelerle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Benim kesinlikle söylemek istediğim ve dikkatinize sunmak istediğim konu şudur; Her şey yargıya intikal ettiği halde, yargıdan bu konuda net bir karar çıkmamış olmasına rağmen, bazı kurumları ve kişileri suçlu gibi gösteriyor gibi olmak hiçbir şeyle bağdaşmaz, hakkaniyete sığmaz'' diye konuştu.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 15

Vatan'ın “Erke Dönergeci” yalanı

2006 sonunda kamuoyuna açıklanan ve yakıtsız enerji üreteceği öne sürülen Erke dönergecinin patent aldığı haberleri asılsız çıktı.
Üst düzey emekli paşaların katılımıyla yaklaşık 1.5 yıl önce ‘petrol savaşını bitirecek' buluş olarak tanıtılan Erke Dönergeci'nde, ‘erken patent sevincinin' yaşandığı ortaya çıktı. Türk Patent Enstitüsü'nün, Erke'nin patent başvurusu ile ilgili çalışmaların halen ‘araştırma' safhasında olduğu, kurumun bülteninde yayınlanan bilgilerin ise 18 aylık sürenin dolması nedeniyle kanunen yayınlanması gereken başvuru bilgileri olduğu kaydedildi. Oysa Vatan gazetesi dün Erke Dönergeci'nin patent belgelerine ulaştığını iddia etmişti.

CİDDİYE ALINMAMALI

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen ‘Erke için yapılan patent başvurusunu ‘Anne olmadan çocuğun doğacağını iddia etmek gibi birşey bu' sözleriyle yorumladı. Çeçen ‘Erke ile ilgili birçok iddia öne sürüldü. Biz bunu gerçekçi ve bilimsel bulmuyoruz. En azından bir bilimadamı çıkıp bizlere bu bilimsel ve açıklanamayacak bir çalışmadır demeliydi. O da olmadı. Bu proje inandırıcıktan çok uzak. Kim istemez öyle bir projeyi. Elektrik mühendisleri olarak bizler bunu ciddiye alınacak bir haber olarak görmüyoruz' dedi.

BAŞVURU 25 YTL'YE

Erke Projesi'nin patent başvurusu ile ilgili son durum şöyle: Türkiye'yi enerji sıkıntısından kurtaracak olan ‘asrın projesi' Erke için, Türk Patent Enstitüsü'ne 10 Ekim 2006 tarihinde patent için başvuru yapıldı. Başvuru için sadece 25 YTL'lik bir ücret ödenmesi yeterli oluyor. Bu başvurunun ardından Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. yetkilileri, üst düzey emekli generallerin katılımıyla buluşlarını 21 Kasım 2006 tarihinde düzenledikleri bir basın toplantısı ile duyurdu.

ARAŞTIRILIYOR!

TÜRK Patent Ensititüsü'nün, patent vermeden önce, buluşla ilgili olarak öncelikle ‘araştırma' ardından da ‘inceleme' yapması gerekiyor. Araştırma ve inceleme için de ayrı ayrı buluş sahibi tarafından talepte bulunulması ve ücret ödenmesi gerekiyor. Erke A.Ş. yöneticileri de, patent başvurusunun ardından, buluşla ilgili olarak araştırma yapılması için başvuruda bulundular. Başvurunun ardından da buluşun dünyanın bir başka ülkesinde benzerinin olup olmadığına ilişkin araştırma başlatıldı. Söz konusu araştırma halen devam ediyor. Türk Patent Enstitüsü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, patent yasasında şahısların buluşlarını korumaya yönelik düzenlemeler bulunuyor. Düzenlemeye göre, patent süresinin uzaması halinde, buluş sahibinin zararını engellemek için, patent başvuru bilgilerinin 18 ay sonra bültende kamuoyuna ilan edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, 10 Ekim 2006 tarihinde başvurusu yapılan Erke'nin de, 18 Aylık süresi Nisan 2008 tarihinde doldu. Bu yüzden başvuru bilgileri yeniden yayınlandı.

Hüdaverdi
05-18-2010, 17:08
SP: Tamamen hayal mahsulü ve yalan!

Vatan gazetesinde yer alan, SP Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'la ilgili "Burberry Mont" ile ilgili haber çok sert bir dille yalanlandı.





Vatan, Kurtulmuş'un İngiltere'yi ağır bir dille eleştirirken bir dinleyicinin, "Siz İngiltere'yi eleştiriyorsunuz ama üzerinizdeki mont İngiliz malı" dediğini, bu ikazdan sonra Kurtulmuş'un Burberry marka montunu değiştirdiğini yazdı. İşte bu habere SP'den cevap geldi...

Saadet Partisi Basın Müşavirliğinden konu ile ilgili şu açıklama yapıldı:

Bugün bir gazetede yer alan, Genel Başkanımız sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'la ilgili haber tamamen hayal mahsulu olup, yalan bir haberdir.

Genel Başkanımızın Avusturya programı sırasında asla böyle bir olay yaşanmamıştır. Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş, Avusturya'ya bir montla gitmediği gibi, herhangi bir montla da geri dönmemiştir.

Aynı haberi bazı internet sitelerinin de alarak kullanması üzerine aşağıdaki açıklama zorunlu olmuştur:

Olayın aslı şu şekildedir:

Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş çeşitli sivil toplum kuruluşlarının davetlisi olarak Viyana'ya gitmiştir. Tuna Festivali'nin onur konuğu olarak yapacağı konuşma öncesinde havanın serinlemesi ve yağmur yağmaya başlaması üzerine, protokolde bulunan konuklardan birisi nezaket göstererek kendi montunu genel başkanımıza vermiştir. Genel Başkanımız konuşma yapacağı kürsüye çıkarken montu çıkarmış ve geri vermiştir. Konuşmasını tamamlayıp kürsüden indikten sonra da yağışın devam ediyor olması nedeniyle, bu sefer bir başka konuk yine nezaket göstererek kendi pardesusunu Genel Başkanımıza vermiştir.
Haberde iddia edildiği Genel Başkanımızın Burberry marka bir montu yoktur.

Yine haberde iddia edildiği gibi konuşması sırasında herhangi bir ikaz ya da müdahale de söz konusu olmamıştır.

Haberdeki iddiaların tümü asılsızdır, uydurmadır, yalandır.

Bu asılsız haberler, Genel Başkanımızın; milletimiz nezdindeki ‘özü-sözü bir tavrını ve ilkeli duruşunu' gölgelemeye yetmeyecektir.

Kamuoyuna saygılarımızla..

SAADET PARTİSİ BASIN MÜŞAVİRLİĞİ

***

İŞTE KARTELİN TETİKÇİSİ VATAN'IN O HABERİ

http://habervaktim.com/gommefoto/30084752332.jpg

Yaktın beni Burberry!

"SP lideri Kurtulmuş, tam İngiltere'yi ağır bir şekilde eleştirirken öyle bir ikazla karşılaştı ki...

Saadet Partisi lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş dün 3 gün süren Avrupa programı kapsamında Viyana'ya gitti. Osmanlı ordusunun Avusturya önünde yenildiği alanda gerçekleşen 3'üncü Tuna Festivali'ne katılan Kurtulmuş burada yaptığı konuşmada özellikle İngilizler'i hedef aldı. Havanın yağmurlu olmasından ötürü montuyla vatandaşları selamlayarak kürsüye çıkan Saadet Partisi lideri, “İngilizler, Birinci Dünya Savaşı ve Haçlı Seferleri'nde Müslümanlar'a büyük zararlar verdi.

Kurtulmuş montunu böyle değiştirdi

Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiliz generaller Osmanlı ve Müslüman mezarlarını tekmeledi. Bu saldırılar günümüzde de sürüyor” dedi. Ancak tam bu sırada dinleyicilerden biri “İngilizler için bu sözleri söylüyorsunuz ama üzerinizdeki Burberry mont da İngiliz malı” deyince bu konuda bilgisi olmadığını söyleyen Kurtulmuş hemen montu çıkarıp yardımcılarından kendisine yeni bir mont getirmelerini istedi ve yüzlerce kişinin gözleri önünde montunu değiştirdi."

redyellow
05-19-2010, 01:43
Bunlarda hiç utanma yok yahu... aklına geleni yazıyorlar, tüüüü bunların sıfatlarına!

Mavera
05-19-2010, 01:49
Bunlarda hiç utanma yok yahu... aklına geleni yazıyorlar, tüüüü bunların sıfatlarına!

abi ben bizzat olayin icindeyim hatta o resimlerden birinde bende cikmisim.. olay tamamen yagmurla alakali asla öyle laf atma gibi bir durum olmadi, numan hoca konusmaya baslamadan yagmur atistirmaya baslayinca teskilattan bir abimiz ceketini verdiki markasida kesinlikle o belirtilen marka degil..
haberi yapan zati taniyorum ve o zat ogün orada degildi tamamen masa basi haber..

Fırat
05-19-2010, 01:55
Haberi yazdıkları kağıtta yerli malı olmalı sanırım..

redyellow
05-19-2010, 02:03
abi ben bizzat olayin icindeyim hatta o resimlerden birinde bende cikmisim.. olay tamamen yagmurla alakali asla öyle laf atma gibi bir durum olmadi, numan hoca konusmaya baslamadan yagmur atistirmaya baslayinca teskilattan bir abimiz ceketini verdiki markasida kesinlikle o belirtilen marka degil..
haberi yapan zati taniyorum ve o zat ogün orada degildi tamamen masa basi haber..

yaparlar kardeş yaparlar, bunlar da utanma, ar, haya, edep, vicdan diye bi şey yok.

hele de bu doğan grubundan her şey beklenir.

Hüdaverdi
06-29-2010, 00:27
http://www.habervaktim.com/resim/resim128590_1.jpg?r=89884772


Vatan Gazetesi'nin dün yayınladığı “Adnan Oktar'a ikinci dava da grubuna kattığı çocukların ailelerinden geldi” başlıklı habere Bilim Araştırma Vakfı'ndan yalanlama geldi.


Doğan Grubu'nun gazetesi olan Vatan'ın dün yayınladığı ‘Adnan Oktar'a ikinci dava da grubuna kattığı çocukların ailelerinden geldi' haberine Bilim Araştırma Vakfı sert tepki gösterdi.

‘Vatan Gazetesi'nin kuyruk acısı' başlıklı yazılı açıklamada haberin baştan sona uydurma olduğu belirtildi. Açıklamada: “Haberin içeriğinde belirtildiği şekilde İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, Sayın Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı aleyhinde açılmış yeni bir dava mevcut değildir. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Sayın Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı hakkında 10 yıldır devam eden davada verdiği 3 yıllık hapis cezası hükmü ise Yargıtay tarafından bozulmuştur. Yargıtay, 2 Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bir çok yönden hatalı bulduğu için kaldırmıştır. Ve yeniden yargılama kararı vermiştir” denildi.


BAV'DAN BÜYÜK İDDİA

“Vatan gazetesinin bu haberinin asıl sebebini Adnan Oktar'ın ve BAV'ın son zamanlarda materyalizm ve Darwinizme vurduğu darbelerdir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İddia edilen Ergenekon örgütünün fikri temelinin tamamen ortadan kalkmasına vesile olarak ezilmesinde çok büyük emeği geçen BAV'a karşı, iddia edilen Ergenekon örgütüne karşı ılık bir üslup kullanan Vatan gazetesinin neden böyle bir öfke duyduğunu anlamak zor değildir. Fakat basına halihazırda söylemediğimiz ve bu sebeple basının henüz haberinin olmadığı asıl ve büyük, önemli bir sebep var. Bu haberin yapılmasının gerçek nedeni Nuran Yelkenci, Tülin Uyar Muslu, Cihan Muslu'nun, şantaj çetesi kurmak, şantaj çetesi yönetmek, yalan yere gizli tanıklık yapmak, iddiası ile polis tarafından yapılan ani baskınla göz altına alınmalarıdır.Vatan gazetesinin kuyruk acısının ve paniğinin sebebi budur. Kamuoyuna duyurulur.”

Habervaktim

İntifada
06-29-2010, 00:44
Adnan Oktar materyalistleri ve darvinistleri çok fena sıkıştırmaya başlamıştı..
son sahnelerini oynuyordu materyalistler ve belliki bu yalanlara başvuruyorlar...