fatih kısaparmak balon baskılı balon Kim bu Selefiler? - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kim bu Selefiler?


Terennüm
01-30-2012, 16:19
Bugünlerde medyayı takip edenler, İslâm dünyasını oluşturan çeşitli siyasal ve dini yapılanmaların içinde bir gruptan -biraz da ürkek ifadelerle- bahsedildiğini duyacaklardır: Selefiler.
Kelime anlamı itibariyle Selefi, “Öncekilerin, yani Son Peygamber ve arkadaşlarının yolunu izleyen kişi” demek. Selefiler’e göre, Son Peygamber ve arkadaşlarının çağından sonra dünya bozulmuş, dinin temel kaynakları ile insanların arasına sayısız engel girmiş, insanlar artık gerçekleri en duru ve saf şekliyle göremez hale gelmişlerdir; dolayısıyla dinin en doğru biçimine ulaşmak için gayret göstermek şarttır.
İki tip Selefilik’ten söz edilebilir: İbn Teymiyye’den bugüne uzanan, günümüzde Suudi Arabistan’ın resmi dini görüşü olan Selefilik ve Mısır merkezli modern Selefilik.
Suudi Arabistan Selefiliği’nin atası İbn-i Teymiyye, Hanbeli mezhebine mensup bir din adamıydı. Kendi döneminde vermiş olduğu “öze dönüş” mücadelesi, öğrencisi İbn-i Kayyim el-Cevziyye tarafından sistemleştirildi ve yüzyıllar sonra Arabistanlı bir vaiz olan Muhammed bin Abdilvehhab’a ilham kaynağı oldu.
Arabistan’ın Necd bölgesinden çıkarak, özellikle Mekke ve Medine’deki ‘türbe kültürü’ne karşı bir başkaldırı olarak başlayan Muhammed bin Abdilvehhab liderliğindeki bu Selefilik akımı için “Sert tabiatlı bedevilerin Osmanlı’nın ‘şehirli’ kültürüne karşı isyanı” demek de mümkündü.
Suudi Arabistan kurulurken, Muhammed bin Abdilvehhab’ın öğrencilerinin oluşturduğu (ve adına kısaca ‘İhvân’ denilen) dinsel yapılanma önemli bir toplumsal taban işlevi gördü. Suudi Arabistan’ın yöneticileri eğitim, adalet ve yargı gibi bazı alanları tamamen bu kesimin inisiyatifine bırakarak, kendileri siyasete yöneldiler. Bu ‘işbölümü’, kısa zaman içinde sıradan halka karşı kılıcı çok keskin, ama yöneticilerin hiçbir icraatını sorgulayamayan bir ulema sınıfını doğurdu. Söz konusu ulema sınıfı Suudi Arabistan içinde sinemayı yasaklamak ve kadınların araç kullanmasına engel olmak türünden ‘mühim’ işlerle meşgul olurlarken, ülkelerinin iç ve dış politikasında hiçbir şekilde söz sahibi olamadılar.
Muhammed bin Abdilvehhab’ın Selefilik yorumu bir isyan olarak başlayıp böyle ‘trajik’ bir sona doğru evrilirken, geçtiğimiz yüzyılın başlarında Mısır, Suudi Arabistan’dakine hiç benzemeyen bir başka Selefilik anlayışının daha uyanışına sahne oluyordu. Cemâleddin Afgâni, Muhammed Abduh ve Muhammed Reşid Rıza gibi din bilginlerinin öncülüğünde başlayan bu anlayış, İslâm dünyasının içinde bulunduğu yenilmişlik halinin çaresini ‘saf İslâm’a dönüşte buluyordu. İslâm’ın kaynakları duru bir akılla yeniden yorumlanacak; böylelikle İslâm, modern dünyada yeniden Müslümanların mutluluk ve başarı kaynağı olacaktı. Bu süreç, kaçınılmaz olarak Müslümanların yönetim kademelerine gelmelerini de beraberinde getirecekti.
Mısır Selefiliği’nin siyaset alanındaki bu iddialı çıkışı ve vaat ettikleri geniş bir coğrafyada etkili oldu. Sonraları adına ‘İslâmî hareketler’ denilen çeşitli akımlar bu anlayışı rehber edindiler ve değişik ülkelerdeki birbirinden farklı örnekleriyle ‘İslâmcılık’ ortaya çıktı.
Suudi Arabistan’da bugün hâkim olan ‘bedevi Selefiliği’ ile İslâmcılık haline dönüşen Mısır Selefiliği’nin belki de tek ortak noktası tasavvufi hareketlere karşı aldıkları katı ve soğuk tavır. Her ikisi de, bazı istisnalar olmakla birlikte, tasavvufun ortaya çıkardığı insan tipinin İslâm’ın gerçekleştirmek istediği ‘model insan’ olmadığı düşüncesindeler.
Günümüzde Mısır Selefiliği’nden ciddi anlamda iz kalmadı denilebilir. Kalan izlerin de sonraki dönemlerin tecrübelerinden birçok yönden istifade ederek dönüştüğünü, değiştiğini, evrim geçirdiğini söylemek yanlış olmaz.
Suudi Arabistan’da hâkim olan Selefi anlayış ise, dikkat çekici bir biçimde dünyanın her yerine yayılmaya devam ediyor.
Birçok ülkede (İslâm dünyasında ve Batı’da) Selefiler’in küçük ama etki alanını gün geçtikçe büyüten topluluklar olarak yaşamaya devam etmeleri yanında, Balkanlar ve Kafkasya, bu anlayışın özellikle gövde gösterisi yaptığı alanlar durumunda.
1990′ların başından itibaren Bosna’ya giden ve orada Sırplara karşı savaşan Selefi düşünceli Araplar, kendilerinden evvel Afganistan’a giden ağabeylerinin yolunu takip etmişlerdi. Ancak onlar gibi ülkelerine geri dönmek yerine, birçokları Bosna’da kalmayı tercih etti. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç bu ‘mücahit’lere vatandaşlık sağladı. Ancak sonraki zamanlarda, ‘mücahit’lerle Boşnak halk arasında bazı anlaşmazlıklar baş göstermeye başladı. ‘Mücahit’lerin, İslâm’ın Balkanlar’daki yaşanış ve uygulanış biçimine getirdikleri köklü eleştiriler ve yaptıkları müdahaleler, ciddi toplumsal rahatsızlıklara neden oldu.
Kafkasya’da ise durum daha da karmaşık bir hal aldı: ‘Çeçen Savaşı’ çerçevesinde bölgeye ayak basan ‘Arap mücahitler’ Ruslara karşı mücadeleye giriştikten ve bazı bölgesel başarılar elde ettikten sonra, önce kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler; ardından dini anlayışları çerçevesinde siyasal örgütlenmelere giriştiler.
Ele geçirdikleri bazı bölgelerde ‘İslâm emirliği’ adı altında yönetimler kuran “Arap mücahitlerin” gayretleri dikkat çekiciydi. Ancak sorun şu idi ki, bölgedeki yerli halkın bütün bu tantanadan anladığı pek bir şey yoktu. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılama derdinde iken ‘İslâm emirliği’ türünde ‘fantastik’ girişimler sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Nitekim Çeçenistan örneğinde Rusya ve müttefiki Kadirov ailesi kavgayı kazanan taraf oldu.
Şu yargıya varmak yanlış olmayacaktır:
Bugüne kadar yaşanan bu ve benzeri örnekler ve ortaya koydukları dışlayıcı ve mahkum edici davranış tarzları sebebiyle, Selefiler’in ismini önümüzdeki dönemde çok daha sık duyacağız ve haklarında çok daha fazla konuşmak durumunda kalacağız.
(Taha Kılınç, Temmuz 2011)

Ebuzer
01-30-2012, 16:54
Furkan reyiz de selefi imiş duyduğuma göre.. ;D
Kaynak: akıncı

İntifada
01-30-2012, 17:05
türlü turu var bunların...
oy kullananı tekfir eden,gördüğü mezar taşını yıkan,heykel parçalayan,şiileri tekfir edenleride var...
sadece selefi salihinin yolundan gitmeyi amaç edineni,seçimlere katılanıda var...
abdulvehhab hakkında hanefi mezhebine göre amel ederdi tarzında bir kaç yazı okumuştum ama bilemem ama vehhabilik siyaseye sırtını dayayıp epey şaşırmış onu söyleyebilirim...

Özgür Çağrı
01-30-2012, 17:14
yanlış bilgi selefi falan değilim müslümanım babamın dediğine göre hanefiymişiz :) fakat selefi tanıdıklarım var :)

HaArP
01-31-2012, 14:08
1990′ların başından itibaren Bosna’ya giden ve orada Sırplara karşı savaşan Selefi düşünceli Araplar, kendilerinden evvel Afganistan’a giden ağabeylerinin yolunu takip etmişlerdi. Ancak onlar gibi ülkelerine geri dönmek yerine, birçokları Bosna’da kalmayı tercih etti. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç bu ‘mücahit’lere vatandaşlık sağladı. Ancak sonraki zamanlarda, ‘mücahit’lerle Boşnak halk arasında bazı anlaşmazlıklar baş göstermeye başladı. ‘Mücahit’lerin, İslâm’ın Balkanlar’daki yaşanış ve uygulanış biçimine getirdikleri köklü eleştiriler ve yaptıkları müdahaleler, ciddi toplumsal rahatsızlıklara neden oldu.
Kafkasya’da ise durum daha da karmaşık bir hal aldı: ‘Çeçen Savaşı’ çerçevesinde bölgeye ayak basan ‘Arap mücahitler’ Ruslara karşı mücadeleye giriştikten ve bazı bölgesel başarılar elde ettikten sonra, önce kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler; ardından dini anlayışları çerçevesinde siyasal örgütlenmelere giriştiler.
Ele geçirdikleri bazı bölgelerde ‘İslâm emirliği’ adı altında yönetimler kuran “Arap mücahitlerin” gayretleri dikkat çekiciydi. Ancak sorun şu idi ki, bölgedeki yerli halkın bütün bu tantanadan anladığı pek bir şey yoktu. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılama derdinde iken ‘İslâm emirliği’ türünde ‘fantastik’ girişimler sonuçsuz kalmaya mahkûmdu. Nitekim Çeçenistan örneğinde Rusya ve müttefiki Kadirov ailesi kavgayı kazanan taraf oldu.


Bu bölümlere itirazım büyük ! Cia ve Fsb ağzıyla oluşturulmuş gibi !



Şu yargıya varmak yanlış olmayacaktır:
Bugüne kadar yaşanan bu ve benzeri örnekler ve ortaya koydukları dışlayıcı ve mahkum edici davranış tarzları sebebiyle, Selefiler’in ismini önümüzdeki dönemde çok daha sık duyacağız ve haklarında çok daha fazla konuşmak durumunda kalacağız.


Cia'nin El Kaide stratejisinin yargısı gibi !

İntifada
01-31-2012, 14:38
selefi bir kardeşimiz çeçenistanda şehit olmuştu...
bazı forumlarda adamı selefi diye yargılıyorlardı...
Adam şehit olmuş şehit...
Benzerini necip fazıl kısakürek forumda gördüm...
adamın biri metin yükselimizle ilgili bir konu açmış...
şehit olduğunu dile getirmiş...
kavmiyetçilerin öldrüdüğünü dile getirmiş...
sonra gelmiş birileri demişki metin yüksel iran devrimini destekliyordu,iran konsolosluklarını basıp devrime destek sağlıyordu falan...
konuyu açan çocuk yazmışki ben bunları bilmiyordum o zaman şehit olup olmadığını Allah bilir :)
ulan bu mezhepçilik hastalığı ne beter bişey ya...

HaArP
01-31-2012, 14:40
Selefiler diye genelleme yapılmasına her zaman karşı çıkmışımdır... Bosna'da, Afganistan'da savaşanlar şaşırtılacak düzeyde nazik, gözü yaşlı hatta kanlar içinde diğer müslümanarı bağrına basarlar ! Tekfirci tayfalar nedense Suud, Ürdün, Katar Derin istihbaratların adamları olması !!!