ÜMİT-AK
11-28-2008, 11:19
Kimi seversen ona benzersin,Kime benzersen onun gibi yaşarsın! O zaman kimleri sevdiğimize bir bakalım ki kendimizi tanıyalım. İnsanın Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmesi demek; Onlara itaat etmesi, emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması demektir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine ni’met verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir.” (Nisa; 69)
Allah-u Zülcelal diğer bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur ve Rahimdir.” (Âl-i İmran; 31)
Hz. Peygamber (S.A.V) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhâri, Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre, insan Allah-u Zülcelal’i, Resulünü ve Allah’ın dostlarını sevip, onlara tabi olmalı ve onların yolundan ayrılmamalıdır. Eğer kim onları sever ve tabi olursa, yeri de onların yanı olur. Yalnız, Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmek için onları tanımak lazımdır. Allah-u Zülcelal bizim Rabbimizdir. Bizi ve bütün kainatı yoktan var etmiştir. O’nun evveli olmadığı gibi sonu da yoktur. O; hiçbir şeye benzemez. Hayale gelen her şeyden uzaktır.
İslam dinini ve Kur’an-ı Kerimi getiren, peygamberlerin sonuncusu ve en efdali olan, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dır. Sehl bin Abdullah (R.A.) şöyle demiştir; “Allah-u Teala’yı sevmenin alameti, Kur’an-ı Kerimi sevmektir. Allah-u Teala ve Kur’an-ı Kerimi sevmenin alameti de, Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmektir. Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmenin alameti ise, O’nun sünnetini sevmektir. O’nun sünnetini sevmenin alameti ise, Ahireti sevmek, Ahireti sevmenin alameti de, dünyayı sevmemek ve ondan yeteri kadar istifade etmek ve ahirete hazırlık yapmaktır.”
Dünya fanidir ve her insanın bir gün mutlaka ölümle hayatı son bulacaktır. Onun için fani olan ve elimizde bir zerresi bile kalmayacak olan dünyaya bağlanıp kalmak ve ebedü’l-Ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatını unutmak ve ona hiçbir hazırlık yapmamak çok yanlıştır.
Ahirete hazırlık yapabilmek için ahireti sevmek, onun üzerinde meraklı olmak lazımdır. Nitekim Bazı Evliyalar şöyle demişlerdir; Ahiret hayatlarında cehennem azabından muhafaza olup, cennet ni’metlerine kavuşmak isteyen kimseler, dünyada iken şu beş şeyden ayrılmasınlar;
1-) İnsan, kendisini Allah-u Zülcelal’in yasaklamış olduğu bütün kötülüklerden uzak tutmaya gayret göstermeli, şeytan ve nefsine mağluğ olup bir hataya düştüğü zaman da hemen pişman olup, Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe etmelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “...Kim Nefsini kötü heveslerden engellerse, onun gideceği yer cennettir.” (Naziat; 40-41)
2-) Dünya da az şeye razı olmak lazımdır.
3-) Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerinin üzerinde çok meraklı ve gayretli olmak lazımdır.
4-) İyi kişileri sevmeli ve daima onlarla bera-ber olmaya gayret göstermelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal salih kullarını affettiği zaman, onlarda dünya da dostluk yaptığı kimseye şefaat ederler.
5-) Sonun hayırlı olması ve bu dünyadan imanlı olarak ayrılabilmek için Allah-u Zülcelal’e çok dua edilmelidir.
Netice olarak; Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerine sımsıkı sarılıp, ahiretinin üzerinde meraklı olan, kendisini Allah-u Zülcelal’in azabından kurtarmaya ve cennete girmek için gayret gösteren kimseler akıllı kimselerdir.
İnsanın Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmesi demek; Onlara itaat etmesi, emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması demektir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine ni’met verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir.” (Nisa; 69)
Allah-u Zülcelal diğer bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur ve Rahimdir.” (Âl-i İmran; 31)
Hz. Peygamber (S.A.V)’de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhâri, Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre, insan Allah-u Zülcelal’i, Resulünü ve Allah’ın dostlarını sevip, onlara tabi olmalı ve onların yolundan ayrılmamalıdır. Eğer kim onları sever ve tabi olursa, yeri de onların yanı olur. Yalnız, Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmek için onları tanımak lazımdır. Allah-u Zülcelal bizim Rabbimizdir. Bizi ve bütün kainatı yoktan var etmiştir. O’nun evveli olmadığı gibi sonu da yoktur. O; hiçbir şeye benzemez. Hayale gelen her şeyden uzaktır.
İslam dinini ve Kur’an-ı Kerimi getiren, peygamberlerin sonuncusu ve en efdali olan, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dır. Sehl bin Abdullah (R.A) şöyle demiştir; “Allah-u Teala’yı sevmenin alameti, Kur’an-ı Kerimi sevmektir. Allah-u Teala ve Kur’an-ı Kerimi sevmenin alameti de, Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmektir. Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmenin alameti ise, O’nun sünnetini sevmektir. O’nun sünnetini sevmenin alameti ise, Ahireti sevmek, Ahireti sevmenin alameti de, dünyayı sevmemek ve ondan yeteri kadar istifade etmek ve ahirete hazırlık yapmaktır.”
Dünya fanidir ve her insanın bir gün mutlaka ölümle hayatı son bulacaktır. Onun için fani olan ve elimizde bir zerresi bile kalmayacak olan dünyaya bağlanıp kalmak ve ebedü’l-Ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatını unutmak ve ona hiçbir hazırlık yapmamak çok yanlıştır.
Ahirete hazırlık yapabilmek için ahireti sevmek, onun üzerinde meraklı olmak lazımdır. Nitekim Bazı Evliyalar şöyle demişlerdir;
Ahiret hayatlarında cehennem azabından muhafaza olup, cennet ni’metlerine kavuşmak isteyen kimseler, dünyada iken şu beş şeyden ayrılmasınlar;
1-) İnsan, kendisini Allah-u Zülcelal’in yasaklamış olduğu bütün kötülüklerden uzak tutmaya gayret göstermeli, şeytan ve nefsine mağluğ olup bir hataya düştüğü zaman da hemen pişman olup, Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe etmelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “...Kim Nefsini kötü heveslerden engellerse, onun gideceği yer cennettir.” (Naziat; 40-41)
2-) Dünya da az şeye razı olmak lazımdır.
3-) Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerinin üzerinde çok meraklı ve gayretli olmak lazımdır.
4-) İyi kişileri sevmeli ve daima onlarla bera-ber olmaya gayret göstermelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal salih kullarını affettiği zaman, onlarda dünya da dostluk yaptığı kimseye şefaat ederler.
5-) Sonun hayırlı olması ve bu dünyadan imanlı olarak ayrılabilmek için Allah-u Zülcelal’e çok dua edilmelidir.
Netice olarak; Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerine sımsıkı sarılıp, ahiretinin üzerinde meraklı olan, kendisini Allah-u Zülcelal’in azabından kurtarmaya ve cennete girmek için gayret gösteren kimseler akıllı kimselerdir.
Allah-u Zülcelal diğer bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur ve Rahimdir.” (Âl-i İmran; 31)
Hz. Peygamber (S.A.V) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhâri, Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre, insan Allah-u Zülcelal’i, Resulünü ve Allah’ın dostlarını sevip, onlara tabi olmalı ve onların yolundan ayrılmamalıdır. Eğer kim onları sever ve tabi olursa, yeri de onların yanı olur. Yalnız, Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmek için onları tanımak lazımdır. Allah-u Zülcelal bizim Rabbimizdir. Bizi ve bütün kainatı yoktan var etmiştir. O’nun evveli olmadığı gibi sonu da yoktur. O; hiçbir şeye benzemez. Hayale gelen her şeyden uzaktır.
İslam dinini ve Kur’an-ı Kerimi getiren, peygamberlerin sonuncusu ve en efdali olan, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dır. Sehl bin Abdullah (R.A.) şöyle demiştir; “Allah-u Teala’yı sevmenin alameti, Kur’an-ı Kerimi sevmektir. Allah-u Teala ve Kur’an-ı Kerimi sevmenin alameti de, Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmektir. Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmenin alameti ise, O’nun sünnetini sevmektir. O’nun sünnetini sevmenin alameti ise, Ahireti sevmek, Ahireti sevmenin alameti de, dünyayı sevmemek ve ondan yeteri kadar istifade etmek ve ahirete hazırlık yapmaktır.”
Dünya fanidir ve her insanın bir gün mutlaka ölümle hayatı son bulacaktır. Onun için fani olan ve elimizde bir zerresi bile kalmayacak olan dünyaya bağlanıp kalmak ve ebedü’l-Ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatını unutmak ve ona hiçbir hazırlık yapmamak çok yanlıştır.
Ahirete hazırlık yapabilmek için ahireti sevmek, onun üzerinde meraklı olmak lazımdır. Nitekim Bazı Evliyalar şöyle demişlerdir; Ahiret hayatlarında cehennem azabından muhafaza olup, cennet ni’metlerine kavuşmak isteyen kimseler, dünyada iken şu beş şeyden ayrılmasınlar;
1-) İnsan, kendisini Allah-u Zülcelal’in yasaklamış olduğu bütün kötülüklerden uzak tutmaya gayret göstermeli, şeytan ve nefsine mağluğ olup bir hataya düştüğü zaman da hemen pişman olup, Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe etmelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “...Kim Nefsini kötü heveslerden engellerse, onun gideceği yer cennettir.” (Naziat; 40-41)
2-) Dünya da az şeye razı olmak lazımdır.
3-) Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerinin üzerinde çok meraklı ve gayretli olmak lazımdır.
4-) İyi kişileri sevmeli ve daima onlarla bera-ber olmaya gayret göstermelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal salih kullarını affettiği zaman, onlarda dünya da dostluk yaptığı kimseye şefaat ederler.
5-) Sonun hayırlı olması ve bu dünyadan imanlı olarak ayrılabilmek için Allah-u Zülcelal’e çok dua edilmelidir.
Netice olarak; Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerine sımsıkı sarılıp, ahiretinin üzerinde meraklı olan, kendisini Allah-u Zülcelal’in azabından kurtarmaya ve cennete girmek için gayret gösteren kimseler akıllı kimselerdir.
İnsanın Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmesi demek; Onlara itaat etmesi, emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması demektir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine ni’met verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir.” (Nisa; 69)
Allah-u Zülcelal diğer bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur ve Rahimdir.” (Âl-i İmran; 31)
Hz. Peygamber (S.A.V)’de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhâri, Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre, insan Allah-u Zülcelal’i, Resulünü ve Allah’ın dostlarını sevip, onlara tabi olmalı ve onların yolundan ayrılmamalıdır. Eğer kim onları sever ve tabi olursa, yeri de onların yanı olur. Yalnız, Allah-u Zülcelal’i ve Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmek için onları tanımak lazımdır. Allah-u Zülcelal bizim Rabbimizdir. Bizi ve bütün kainatı yoktan var etmiştir. O’nun evveli olmadığı gibi sonu da yoktur. O; hiçbir şeye benzemez. Hayale gelen her şeyden uzaktır.
İslam dinini ve Kur’an-ı Kerimi getiren, peygamberlerin sonuncusu ve en efdali olan, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dır. Sehl bin Abdullah (R.A) şöyle demiştir; “Allah-u Teala’yı sevmenin alameti, Kur’an-ı Kerimi sevmektir. Allah-u Teala ve Kur’an-ı Kerimi sevmenin alameti de, Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmektir. Hz. Peygamber (S.A.V)’i sevmenin alameti ise, O’nun sünnetini sevmektir. O’nun sünnetini sevmenin alameti ise, Ahireti sevmek, Ahireti sevmenin alameti de, dünyayı sevmemek ve ondan yeteri kadar istifade etmek ve ahirete hazırlık yapmaktır.”
Dünya fanidir ve her insanın bir gün mutlaka ölümle hayatı son bulacaktır. Onun için fani olan ve elimizde bir zerresi bile kalmayacak olan dünyaya bağlanıp kalmak ve ebedü’l-Ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatını unutmak ve ona hiçbir hazırlık yapmamak çok yanlıştır.
Ahirete hazırlık yapabilmek için ahireti sevmek, onun üzerinde meraklı olmak lazımdır. Nitekim Bazı Evliyalar şöyle demişlerdir;
Ahiret hayatlarında cehennem azabından muhafaza olup, cennet ni’metlerine kavuşmak isteyen kimseler, dünyada iken şu beş şeyden ayrılmasınlar;
1-) İnsan, kendisini Allah-u Zülcelal’in yasaklamış olduğu bütün kötülüklerden uzak tutmaya gayret göstermeli, şeytan ve nefsine mağluğ olup bir hataya düştüğü zaman da hemen pişman olup, Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe etmelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; “...Kim Nefsini kötü heveslerden engellerse, onun gideceği yer cennettir.” (Naziat; 40-41)
2-) Dünya da az şeye razı olmak lazımdır.
3-) Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerinin üzerinde çok meraklı ve gayretli olmak lazımdır.
4-) İyi kişileri sevmeli ve daima onlarla bera-ber olmaya gayret göstermelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal salih kullarını affettiği zaman, onlarda dünya da dostluk yaptığı kimseye şefaat ederler.
5-) Sonun hayırlı olması ve bu dünyadan imanlı olarak ayrılabilmek için Allah-u Zülcelal’e çok dua edilmelidir.
Netice olarak; Allah-u Zülcelal’in emir ve nehylerine sımsıkı sarılıp, ahiretinin üzerinde meraklı olan, kendisini Allah-u Zülcelal’in azabından kurtarmaya ve cennete girmek için gayret gösteren kimseler akıllı kimselerdir.