Ahmet Yasin
07-13-2010, 11:44
http://img354.imageshack.us/img354/6326/11th2.jpg
Ehmedé Xani (Han, Hakkari 1651-Doğubeyazıt, Ağrı ?)
Ahmed-i Hani Kürt Edebiyatı'na çok değerli hizmetler yapmış, bir çok güzel şiir ve eser armağan etmiştir. Eserlerinin şaheseri MEM U ZİN'dir. Ozan bu kitabı 1695 yılında tamamlamıştır. Hangi tarihte bu eseri yazmaya başladığı konusunda hiçbir belge yoktur.1690 yılında başladığı söylenmektedir.
http://www.kurdistan.nu/dk-yazilar/weneyen_arif/xani.jpg
NUBARA BIÇUKAN (Küçüklerin Turfandası) da değerli bir eseridir. Bu kitap Arapça-Kürtçe sözlüktür, o da Mem u Zin gibi manzumdur. Her bölümünün başında da okuma, çalışma, doğruluk ve bunlara benzer sosyal konular hakkında bir öğüt yazmıştır. Bu eserin yazılış tarihi 1684'tür. Bunlardan başka EQİDA İMANE (İnanç Yolu) adlı küçük ve manzum bir eser yazmıştır. Bu eser NUBARA BIÇUKAN'la birlikte İstanbul'da birkaç defa basılmıştır. Hani, çağından çok ileri görüşlüydü; MEM U ZİN'de de ifade ettiği gibi haksızlığa, zulme, gericiliğe, feodal düzene karşı cephe almış, bu yolda hayli mücadele etmiştir. Her zaman halktan yana olmuştur. Örneğin, NUBARA BIÇUKAN'ın önsözünde şöyle denmiştir: "Ben bunu revaçtakiler için değil, Kürt çocukları için yazdım." Bundan da anlaşılıyor ki revaçtakiler ve makam sahipleri için, mutlu azınlık için çalışmamış; halk çoğunluğu için, halk çocukları için çalışmıştır. Hani o çağın aristokratik modasına uymamış ve diğer bilginler gibi eserlerini Arapça ve Farsça yazmamıştır.
Eserlerinin hepsini kendi ana diliyle, Kürtçe olarak yazmış ve Kürt Edebiyatı'nın öncülerinden biri olmuştur. Ana dili Kürtçe'den başka Türkçe'yi, Arapça'yı ve Farsça'yı da iyi bilirdi. Ne yazık ki hayatı hakkında elimizde, belgelere dayanan bir bilgi yoktur. Fakat eserleri adını ölmez insanların safına katmış ve onu ebedileştirmiştir. MEM U ZİN dünyanın ölmez edebi eserleri arasında ön safta yer almıştır. Bu dev eser konusuyla Shakespeare'in Romeo ve Juliyet'inin, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'unun bir dengidir.
Mem u Zin'in hikayesi "Memé Alan" adıyla Kürt halkı arasında hayli yaygın ve eskidir. Bu hikaye milattan önceden bu yana halk arasında söylenen ve mitolojik nitelik kazanan bir destandır. Büyük ozan bu destandan ilham alarak o hikayeyi kendi çağının yaşantısına göre somut bir kalıba dökmüş, çağdaş bir uslupla yazmıştır. Bu suretle hem destanı kaybolmaktan kurtarmış, hem de Kürt Edebiyat'ına ölmez bir eser armağan etmiştir. Hani bu eserde Memo ve Zin'in aşkı etrafında çağının yaşantısını, o zamanın sosyal, kültürel ve idari durumunu da güçlü bir maharetle tasvir etmiştir. İyiliği, doğruluğu, suçsuzluğu, zayıflığı ve çaresizliği Memo ve Zin'in şahsında toplayarak; kötülüğü, dalkavukluğu, fitneciliği ve ikiyüzlülüğü de Bekir'de somutlaştırarak gözler önüne sermiştir. Aşağıda Mem u Zin'in bitiş kısmından kısa alıntılar yer almaktadır:
..... Ey dost! Candan iyi adamların dostu ol, Ya da iyice iyi adamların düşmanı ol. Onlar iyidirler ve iyiliği bilirler, Onlar iyilikten başka birşey bilmezler. Sen onlara ne kadar cefa göstersen, Onlar candan vefa gösterecekler. Sakın kötü adamların dostu olma, Köpeklerin ne dostu ol, ne de düşmanı. Onların dostu olsan, seni kirletirler, Düşmanları olsan seni yaralarlar
.......... Bu Rüya mıdır, Hayal midir? (Bu bölümde insan hayatı tasvir ediliyor.) Saki! Gel söyle bana ne renktir bu, Bu alem hayal midir, yoksa rüya mıdır? Onun asılsız olduğunu yorumlama, Onun hayal olduğunu tasvir etme. Başlangıcı gerçi hayat rengindedir, Ama hayatın sonu da ölümdür. Yani var olmayan bir varlıktır bu, Güzel yaratılışlıdır, ne yazık ki ölümlüdür bu, Felekler, unsurlar ve onlardan doğan tabiatlar, Bu tabiatlardan meydana gelenler ve felekler, Hep birlikte güzel bir şekilde ortaklık yaparlar, Hep birlikte çabucak birbirlerinden ayrılırlar. Ölümsüzlük cevherinin ipuçlarıdır, Yok olma hastalığının sermayeleridir, Bir kısmı ağırdır, bir kısmı hafif, Bir kısmı gizlidir, bir kısmı latif. Gerçi bizim soylarımız ve köklerimizdir, Dördü de bizim için yol göstericidir. Ateş sönerse, hava yok olur, Su kurursa eğer, toprak toz olur Değirmen gibidir felekler, Çarklıdırlar, devamlı dönerler. O değirmen daneleri insanlardır, Yer altında saklı olan, yumuşak un gibidirler. O daneler sırayla ve peş peşe, Devamlı dökülürler çuvalın ağzından. Dökülen her dane parçalanır, Bölünür ve öğütülür. Yeniden tekrar yoğururlar onu, Ateşe müstahak olan o kalp kalıbı. O kadar macera çektiği halde, Yine pislik mertebesine razıdırlar.
http://img222.imageshack.us/img222/8617/ahmedihani2pm6.jpg
Ehmedé Xani (Han, Hakkari 1651-Doğubeyazıt, Ağrı ?)
Ahmed-i Hani Kürt Edebiyatı'na çok değerli hizmetler yapmış, bir çok güzel şiir ve eser armağan etmiştir. Eserlerinin şaheseri MEM U ZİN'dir. Ozan bu kitabı 1695 yılında tamamlamıştır. Hangi tarihte bu eseri yazmaya başladığı konusunda hiçbir belge yoktur.1690 yılında başladığı söylenmektedir.
http://www.kurdistan.nu/dk-yazilar/weneyen_arif/xani.jpg
NUBARA BIÇUKAN (Küçüklerin Turfandası) da değerli bir eseridir. Bu kitap Arapça-Kürtçe sözlüktür, o da Mem u Zin gibi manzumdur. Her bölümünün başında da okuma, çalışma, doğruluk ve bunlara benzer sosyal konular hakkında bir öğüt yazmıştır. Bu eserin yazılış tarihi 1684'tür. Bunlardan başka EQİDA İMANE (İnanç Yolu) adlı küçük ve manzum bir eser yazmıştır. Bu eser NUBARA BIÇUKAN'la birlikte İstanbul'da birkaç defa basılmıştır. Hani, çağından çok ileri görüşlüydü; MEM U ZİN'de de ifade ettiği gibi haksızlığa, zulme, gericiliğe, feodal düzene karşı cephe almış, bu yolda hayli mücadele etmiştir. Her zaman halktan yana olmuştur. Örneğin, NUBARA BIÇUKAN'ın önsözünde şöyle denmiştir: "Ben bunu revaçtakiler için değil, Kürt çocukları için yazdım." Bundan da anlaşılıyor ki revaçtakiler ve makam sahipleri için, mutlu azınlık için çalışmamış; halk çoğunluğu için, halk çocukları için çalışmıştır. Hani o çağın aristokratik modasına uymamış ve diğer bilginler gibi eserlerini Arapça ve Farsça yazmamıştır.
Eserlerinin hepsini kendi ana diliyle, Kürtçe olarak yazmış ve Kürt Edebiyatı'nın öncülerinden biri olmuştur. Ana dili Kürtçe'den başka Türkçe'yi, Arapça'yı ve Farsça'yı da iyi bilirdi. Ne yazık ki hayatı hakkında elimizde, belgelere dayanan bir bilgi yoktur. Fakat eserleri adını ölmez insanların safına katmış ve onu ebedileştirmiştir. MEM U ZİN dünyanın ölmez edebi eserleri arasında ön safta yer almıştır. Bu dev eser konusuyla Shakespeare'in Romeo ve Juliyet'inin, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'unun bir dengidir.
Mem u Zin'in hikayesi "Memé Alan" adıyla Kürt halkı arasında hayli yaygın ve eskidir. Bu hikaye milattan önceden bu yana halk arasında söylenen ve mitolojik nitelik kazanan bir destandır. Büyük ozan bu destandan ilham alarak o hikayeyi kendi çağının yaşantısına göre somut bir kalıba dökmüş, çağdaş bir uslupla yazmıştır. Bu suretle hem destanı kaybolmaktan kurtarmış, hem de Kürt Edebiyat'ına ölmez bir eser armağan etmiştir. Hani bu eserde Memo ve Zin'in aşkı etrafında çağının yaşantısını, o zamanın sosyal, kültürel ve idari durumunu da güçlü bir maharetle tasvir etmiştir. İyiliği, doğruluğu, suçsuzluğu, zayıflığı ve çaresizliği Memo ve Zin'in şahsında toplayarak; kötülüğü, dalkavukluğu, fitneciliği ve ikiyüzlülüğü de Bekir'de somutlaştırarak gözler önüne sermiştir. Aşağıda Mem u Zin'in bitiş kısmından kısa alıntılar yer almaktadır:
..... Ey dost! Candan iyi adamların dostu ol, Ya da iyice iyi adamların düşmanı ol. Onlar iyidirler ve iyiliği bilirler, Onlar iyilikten başka birşey bilmezler. Sen onlara ne kadar cefa göstersen, Onlar candan vefa gösterecekler. Sakın kötü adamların dostu olma, Köpeklerin ne dostu ol, ne de düşmanı. Onların dostu olsan, seni kirletirler, Düşmanları olsan seni yaralarlar
.......... Bu Rüya mıdır, Hayal midir? (Bu bölümde insan hayatı tasvir ediliyor.) Saki! Gel söyle bana ne renktir bu, Bu alem hayal midir, yoksa rüya mıdır? Onun asılsız olduğunu yorumlama, Onun hayal olduğunu tasvir etme. Başlangıcı gerçi hayat rengindedir, Ama hayatın sonu da ölümdür. Yani var olmayan bir varlıktır bu, Güzel yaratılışlıdır, ne yazık ki ölümlüdür bu, Felekler, unsurlar ve onlardan doğan tabiatlar, Bu tabiatlardan meydana gelenler ve felekler, Hep birlikte güzel bir şekilde ortaklık yaparlar, Hep birlikte çabucak birbirlerinden ayrılırlar. Ölümsüzlük cevherinin ipuçlarıdır, Yok olma hastalığının sermayeleridir, Bir kısmı ağırdır, bir kısmı hafif, Bir kısmı gizlidir, bir kısmı latif. Gerçi bizim soylarımız ve köklerimizdir, Dördü de bizim için yol göstericidir. Ateş sönerse, hava yok olur, Su kurursa eğer, toprak toz olur Değirmen gibidir felekler, Çarklıdırlar, devamlı dönerler. O değirmen daneleri insanlardır, Yer altında saklı olan, yumuşak un gibidirler. O daneler sırayla ve peş peşe, Devamlı dökülürler çuvalın ağzından. Dökülen her dane parçalanır, Bölünür ve öğütülür. Yeniden tekrar yoğururlar onu, Ateşe müstahak olan o kalp kalıbı. O kadar macera çektiği halde, Yine pislik mertebesine razıdırlar.
http://img222.imageshack.us/img222/8617/ahmedihani2pm6.jpg