Ertuğrul ÖZGÜL
12-16-2013, 21:13
Güçlü liderlerin arkasında hep güçlü hikayeler var. Gerçek hikayesi olmayan politikacılardan da lider çıkmıyor. Galiba bu doğrudan sahicilikle ilgili; insanlar, hayatın türlü zorluklarıyla sınanmamış, tecrübeyle yoğrulmamış politikacıları kendilerine yakın bulmuyor ve onları uzaktan izlemeyi tercih ediyor.
Başbakan Erdoğan’ın siyasi hayatında da Pınarhisar Cezaevi önemli bir yer tutuyor. 14 yıl önce İstanbul Belediye Başkanlığı görevinden alınıp cezaevine gönderildiğinde Türkiye için de yeni bir dönem başladı.
AK Parti’nin kuruluş temelleri bu cezaevinde atıldı. Erdoğan’ın liderliği burada yeniden doğdu. “Durmak yok, yola devam” sloganı sanki tam da o günlere ait. Bu tecrübe olmasa belki de Erdoğan bugün sokaktaki her iki insandan birinin kalbini kazanamazdı.
Halkın güvenini kazanmak kolay değil. Gerçek bir mücadelenin sahibi olmadan kimse halkın gönlünü fethedemez. Büyük bir adalet, hak ve özgürlük kavgasına girişmeden kimse halkın desteğini bu derece alamaz.
Sonradan kurulan hikayelerle, ısmarlanan kitaplarla, imaj çalışmaları ve göz boyamayla bir lider yaratılamaz. Bu mümkün olsaydı şu an Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Başbakan’ın yerinde olması gerekirdi. Demek ki ne kadar zorlarsak zorlayalım el yapımı, kalem-cetvel ürünü bir politikacıdan lider çıkmıyor.
Aynı şekilde bunun tersi bir çaba da sonuç vermez; gerçek bir lideri medya manipülasyonlarıyla, psikolojik harekatlarla, mühendislik çalışmalarıyla devirmek, silmek, gözden düşürmek de mümkün değil. Bu mümkün olsaydı Başbakan Erdoğan’ın şimdiye kadar en az yüz kez iktidardan düşmesi gerekirdi. Bunun için az mı çabaladılar?
Erdoğan’ı hapse gönderen güç odakları boş durmuyor, bugün de blok halinde onun liderliğini hedef almakta. 14 yıl önce Erdoğan’ı hapse gönderen kafa, Erdoğan’ı düşürmek için yine devrede. 7 Şubat 2012’deki darbe girişimi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanı sıra Erdoğan’ı da yargılamayı hedefliyordu. Bu oyun tutmadı ancak “Erdoğan’ı yargılatacağız” hevesi de bitmedi. Hâlâ karanlık odalarda “Erdoğan’ı yargılama” planları yapılıyor; “oyun kurucular”, yeni siyasi komplolar tezgâhlıyor.
Yaklaşan seçimlerde piyasaya sürmek için şantaj kasetleri hazırlanıyor, gizli belge dolu bavullar yedekte bekletiliyor. Kişilik suikastı yapacak tetikçiler köşe başlarını tutmuş, manipülatörler “vur” işaretini kaçırmamak için pür dikkat bekliyor.
Kirli sularda yüzenler, o sulardan temiz bir şekilde çıkamaz. Güneşi çamurla sıvamaya çalışanlar gerçekleri örtemez. Üzerindeki pisliği başkalarının üzerine atanlar kendilerini temize çıkaramaz. Etrafa kurşun yağdırıp sonra da yaralı numarası yapamaz. İnsanlar gerçekleri sadece gözleriyle görmez, kulaklarıyla algılamaz; halk gerçekleri yüreğiyle de görür, tecrübeyle anlar. Halkı kandırmak bunun için zordur.
Başbakan’ı psikolojik harekatla halkın gözünden düşürmek mümkün değil; Erdoğan ile halk arasındaki güçlü bağı ondan başka kimse koparamaz. Erdoğan’ı halkın gözünden kendisinden başka kimse düşüremez.
Bunu hâlâ anlayamadınız mı?
Başbakan Erdoğan’ın siyasi hayatında da Pınarhisar Cezaevi önemli bir yer tutuyor. 14 yıl önce İstanbul Belediye Başkanlığı görevinden alınıp cezaevine gönderildiğinde Türkiye için de yeni bir dönem başladı.
AK Parti’nin kuruluş temelleri bu cezaevinde atıldı. Erdoğan’ın liderliği burada yeniden doğdu. “Durmak yok, yola devam” sloganı sanki tam da o günlere ait. Bu tecrübe olmasa belki de Erdoğan bugün sokaktaki her iki insandan birinin kalbini kazanamazdı.
Halkın güvenini kazanmak kolay değil. Gerçek bir mücadelenin sahibi olmadan kimse halkın gönlünü fethedemez. Büyük bir adalet, hak ve özgürlük kavgasına girişmeden kimse halkın desteğini bu derece alamaz.
Sonradan kurulan hikayelerle, ısmarlanan kitaplarla, imaj çalışmaları ve göz boyamayla bir lider yaratılamaz. Bu mümkün olsaydı şu an Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Başbakan’ın yerinde olması gerekirdi. Demek ki ne kadar zorlarsak zorlayalım el yapımı, kalem-cetvel ürünü bir politikacıdan lider çıkmıyor.
Aynı şekilde bunun tersi bir çaba da sonuç vermez; gerçek bir lideri medya manipülasyonlarıyla, psikolojik harekatlarla, mühendislik çalışmalarıyla devirmek, silmek, gözden düşürmek de mümkün değil. Bu mümkün olsaydı Başbakan Erdoğan’ın şimdiye kadar en az yüz kez iktidardan düşmesi gerekirdi. Bunun için az mı çabaladılar?
Erdoğan’ı hapse gönderen güç odakları boş durmuyor, bugün de blok halinde onun liderliğini hedef almakta. 14 yıl önce Erdoğan’ı hapse gönderen kafa, Erdoğan’ı düşürmek için yine devrede. 7 Şubat 2012’deki darbe girişimi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanı sıra Erdoğan’ı da yargılamayı hedefliyordu. Bu oyun tutmadı ancak “Erdoğan’ı yargılatacağız” hevesi de bitmedi. Hâlâ karanlık odalarda “Erdoğan’ı yargılama” planları yapılıyor; “oyun kurucular”, yeni siyasi komplolar tezgâhlıyor.
Yaklaşan seçimlerde piyasaya sürmek için şantaj kasetleri hazırlanıyor, gizli belge dolu bavullar yedekte bekletiliyor. Kişilik suikastı yapacak tetikçiler köşe başlarını tutmuş, manipülatörler “vur” işaretini kaçırmamak için pür dikkat bekliyor.
Kirli sularda yüzenler, o sulardan temiz bir şekilde çıkamaz. Güneşi çamurla sıvamaya çalışanlar gerçekleri örtemez. Üzerindeki pisliği başkalarının üzerine atanlar kendilerini temize çıkaramaz. Etrafa kurşun yağdırıp sonra da yaralı numarası yapamaz. İnsanlar gerçekleri sadece gözleriyle görmez, kulaklarıyla algılamaz; halk gerçekleri yüreğiyle de görür, tecrübeyle anlar. Halkı kandırmak bunun için zordur.
Başbakan’ı psikolojik harekatla halkın gözünden düşürmek mümkün değil; Erdoğan ile halk arasındaki güçlü bağı ondan başka kimse koparamaz. Erdoğan’ı halkın gözünden kendisinden başka kimse düşüremez.
Bunu hâlâ anlayamadınız mı?