fatih kısaparmak balon baskılı balon M.Altan "İktidar Kemalizm'den intikam alıyor" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : M.Altan "İktidar Kemalizm'den intikam alıyor"


manifesto
02-05-2012, 16:34
Mehmet Altan STAR Gazetesinden ayrıldıktan sonra değişim rüzgarının gazıyla devam ediyor ;

"Askeri rejimler dahil bana nereye, nasıl konuşacağıma dair bir akıl verme cüreti gösterilmesine ilk defa bu dönemde rastlıyorum" diyen Altan'a göre siyasi iktidar cami-kışla ikileminde Kemalizm'den rövanş alma anlayışında.

KEMALİZM'DEN RÖVANŞ ALMAYA ÇALIŞIYORLAR

-1991'de ortaya attığınız 2. Cumhuriyet kavramı hâlâ tartışılıyor. AKP iktidarının yaptıklarıyla birlikte nihayet 2. Cumhuriyet'in hayata geçmekte olduğunu düşündünüz mü?
Sosyolojik olarak 2. Cumhuriyet'e doğru bir gidiş var. Bu nedir? Halkın iktidara sahip olduğu, halkın var olması gerektiği, toplumun öneminin, ağırlığının, egemenliğinin, gerçek bir demokrasinin aslında temel aktörün halk olduğu anlayışı daha yerleşik hale geldi. Ama siyaseten cami-kışla ikileminde Kemalizm'den rövanş almaya çalışan bir anlayış var. Kavramsal olarak Kemalist gençlikten dindar gençliğe geçiş özleminin beyanı da bunu ispatlıyor. Devleti, iktidara yakın bürokratlar üzerinden ele geçirme sevdası var. Halbuki devlet ele geçtiği vakit devlet olmaktan çıkar. "Devleti ele geçiririz" mantığı sonunda insanın kendisinin başının belaya girmesi için bir tuzaktır. Çünkü ele geçirilecek devlet görüntüsü altında başka bir örgütlenme var ise onu zaten bir başkası da zaman içinde ele geçirir ve sana karşı kullanır. Askeri vesayetin deşifre edilmesi çok önemli ama 12 Eylül rejimini dönüştürüp, AB standartlarında bir yapıya dönüştürme konusunda sıkıntılı bir durumdayız. "Türkiye halkı" denmiyor, "Müslümanlar iktidara geldi" gibi algılar var. Bu ne demek? Kışlaya karşı cami rövanşı demek. Ben daha demokrat ve dolayısıyla daha akılcı bir yaklaşım bekliyordum. Askeri vesayeti sona erdirip, AB standardlarında bir ülke haline geleceğimizi umuyordum. Çok temel konuların hiçbiri konuşulmuyor. Mesela kadın (http://www.kadinvekadin.net/)yok.

DOSTANE ELEŞTİRİYE BİLE TAHAMMÜL YOK

-Sizin ve abiniz Ahmet Altan'ın yakın zamanlarda AKP ile sorun yaşamasını sanki aile refleksi olarak görenler de var.
Düşünce ve ilke bazında olup biteni anlamak istemeyince herkesin aklına eseni söylemesi normal. Halbuki bunun eleştirel duruşa karşı bir süreç olduğunu birkaç kez tekrarladım. Yeni ortaya çıkmış bir şey değil. Bir gün kalktım, yazımdaki başyazı ibaresi gitmiş. Bir sabah baktım, internet sitesinde yerim değişmiş. Bir gün ilan bahanesiyle yazıların sayısı azalmış. Dostane eleştiriye bile tahammül kalmayınca işler çığrından çıkıyor.
Mesela Başbakan "dindar bir nesil yaratacağız" diyor, bunu yazmayıp da ne yazacağız? Ben özgürlükçü, demokrat ve liberal biri olarak cami-kışla kavgası arasında kalmak istemeyen, bunu AB standardında bir yere taşımak isteyen biriyim.

ŞİKE YASASINI HAZMETMEK MÜMKÜN MÜ?

Bu şike yasasını, arkasından Uludere'yi hazmetmek mümkün mü? Bunlar kabul edilecek şeyler değil. Bunlara tahammül etmek ilkesel olarak benim açımdan mümkün değildi. Bunun ailesel bir refleksle ne alaksı olabilir ki? Ayrıca askeri rejimler dahil bana nereye, nasıl konuşacağıma dair bir akıl verme cüreti gösterilmesine ilk defa bu dönemde rastlıyorum. İlk yazım 1968 yılında yayımlandı. 30 yıldır hocayım. Benim bütün işim kendimi nasıl ifade ettiğim üzerinedir. Kiminle ne konuşmam gerektiğine, ne söylemem gerektiğine dair, bu birikimin çok uzağında olan biri bana talimat vermeye kalktığı vakit orada kalmanın da imkanı yoktur.

OKUMADIĞIN ADAMLA KAVGA

Son olarak Paul Auster konusuna da girelim...
Yazarlarla, çizerlerle, sanatçılarla, heykellerle, hayatla, dünyayla kavga eden bir siyasi anlayışının olması Türkiye'ye yakışmıyor. Türkiye'nin bunları aşması gerekir. Kaldı ki okumadığın adamla kavga ediyorsun. Adamın 21 kitabı yayınlanmış. Hiçbir kitabını okumadıysan kiminle kavga ettiğini bilmiyorsun ki! Yani bu dünyada nasıl algılanır, nasıl bir anlama gelir, ne olur ne biter bilmiyorsun. Paul Auster'i yazdıkları üzerinden değerlendirmediğin vakit sığ bir yaklaşım göstermiş olursun. Siyasi çıkar açısından hayata bakmaya başladığın zaman muazzam bir siyasileşme ve çok sığ ve ilkel bir rantçılık olur. Bu yüzden Türkiye sosyolojik olarak normalleşse de özgürlük ve nitelik anlamında oksijeni iyice yetersizleşiyor.

ASKERİ REJİMDE BİLE GÖRMEDİM

-"Bugüne kadar neredeydi?" sorusu sizi eleştirenler tarafından sıkça soruluyor.
Bugüne kadar da hep olduğum yerdeydim. Çünkü eğer başka bir yerde olsaydım bugün hâlâ yazıyor olurdum. Burada iki temel konu var. Birincisi şu:
Yakın zamana kadar haftada 7, son zamanlarda ise haftada 5 gün yazı yazan biriydim. 35 de kitabım var. Bunları okumayıp izlemeyenlerin, somut düşünceleri yerine ispatlayamayacakları "kanaatleri" var. Her gün düşünce belirten birisine karşı "kanaat" olmaz! Eleştiri yapacaksan yazısı ve kitabı üzerinden yaparsın. İkincisi şu, düşünce üzerinden siyaseti yargılamak yerine,ilkeli düşünceleri olanları siyaset üzerinden yargılamaya kalkıyorlar. Ayrıca, sen niye benim görüşlerime göre AKP'yi değil de AKP üzerinden beni yargılıyorsun? Üstelik ben AKP'den evvel de vardım. Örneğin 2. Cumhuriyet kavramını 1991'de ortaya attım.
Bu düşünce adamlarını, yazarları, çizerleri önemsek yerine, siyasetten para, rant, ün ve itibar sağlamaya yönelik bir zihniyet. Türkiye ortalama eğitim yılı 6,5 olan bir ülke. 23-24 milyon insan var, bunun yüzde 60'ı mesleksiz. En büyük rantı siyaset getiriyor. Onun için de akademisyenler, yazarlar, fikir adamları, sanatçılar yerine siyaset üzerinden hayata bakmak daha kolay geliyor.

28 ŞUBAT'TA BİLE YAZABİLMİŞTİM

-Daha erken olabilir ama bundan sonrası için ne planlıyorsunuz?
Bir korku olduğu çok açık. Bazen susmak, yazamamak belki daha güçlü bir mesaj haline gelebilir. 28 Şubat'ta bile yazabilmiş birinin ileri demokrasi noktasında yazı yazamaması... Bunların hepsi gelip geçiçi. Ben neler yaşadım. Kendi yaşamıma babamın yaşamını da ekle.
Müslüman bir Kemalizm'e dindarlar da tepki gösterir
Böyle bir müdahaleyi ilk defa yaşamanız çok ilginç. En hafif deyimiyle, böyle bir densizliği ilk defa görüyorum.
-"Dindar nesiller yaratmak" mümkün mü? İstemek ayrı. Bu çağda, bu Türkiye'de bir devlet bir tür gençlik yaratma konusunda başarılı olabilir mi? Dindar gençlik yaratmak Türkiye'nin muhafazakâr yapısı sebebiyle daha mümkün gibi gözüküyor. Sizce mümkün mü?
Mümkün değil ama dünyayı algılamadığın vakit Türkiye'nin başı hep belaya girer. Benim en temel ve büyük endişem siyasi kadronun dünyayı algılamaktan uzaklaşması. Bireyin, temel hak ve özgürlüklerin geliştiği bir dünyada yaşıyoruz.
-Tarih boyunca önü kesilemeyen, sürekli gelişen en büyük kazanım insan hakları. Kölelikten bugüne gelindi. Bireyin bu kadar öne çıktığı bir dönemde birisinin kalkıp insanlara ayar verebileceğini düşünmesi dünyadan kopuşu hızlandırır. Türkiye'nin bütün krizleri dünyayı algılamamak yüzünden yaşandı. Ayrıca "Müslüman bir Kemalizm"e en başta dindarlar tepki gösterir. O zaman Kemalizm'e itiraz niyeydi ?
Kışla yerine camiyi koyup herkese ayar verecekseniz, temel hak ve özgürlükler ortadan kalkacaksa, temel hak ve özgürlükler temelinde değil de din, ırk, mezhep üzerinden ülkeyi şekillendirmeye kalkacaksak, bu toplumsal dinamikle de, bu dünyaya da uyuşmaz. Anadolu'yu çok geziyorum. Onlar da bilir ki bu totaliter ve otoriter zihniyetin bir zaman sonra çok ağır tepkisi gelir.

ULUDERE RAHATSIZLIĞI

Anadolu'ya çok gittiğinizi biliyorum. Son durumunuzdan sonra bu ilgide bir azalma var mı?
Hayır. Ben AKP'den önce de vardım. Bunu Anadolu biliyor. İlke üzerinden var olmak başka, siyaseten var olmak başka. Sadece siyasetle var olanlar iktidar değişince ortadan çekiliyorlar. Ayrıca Türkiye'deki hiç kimse robot değil, kimsenin robotu değil. Herkes iyi yaşamak istiyor, özgür olmak istiyor. Şunu da vurgulayayım, şike yasasında büyük bir vicdani kırılma yaşandı. Şike konusundaki gelişmeler hiç kimsenin içine sinmiyor. Hiçbir şeyin bu kadar hızlı geçmediği bir yerde şike yasasının bu kadar hızlı geçmesi. Uludere olayından da herkes çok rahatsız.
Anladığım kadarıyla yeni anayasa konusunda hiç umudunuz yok.
Yok. Bunu en başından beri söylüyorum. Ruhban okulu, Kürtler'in alfabesi, cemevleri gibi sorunlardan hiçbirinin çözülmediği bir yerde yeni anayasadan nasıl umutlu olabilir ki insan? Hepimiz uğraştık bu 12 Eylül referandumunda evet çıksın diye ama hiçbirinin uyum yasası çıkmadı HSYK dışında. Referandum sırf HSYK'yı değiştirmek için yapılmış gibi bir tablo çıktı ortaya.
Galiba öyleymiş...

ASKERİ HARCAMALAR HALA DENETLENEMİYOR

Belki de öyle. Kimse bunu sormuyor. Ne oldu askeri yargı? Uyum yasası çıkmadı diye yerinde aynen duruyor. Çift başlı yargı devam ediyor. HSYK için çıkarıyorsun da niye askeri yargı için çıkarmıyorsun? Üstelik askeri yargı konusunda Anayasa'daki değişiklik radikal bir adım atmadı ama önemli bir reform yaptı, ancak o bile hayata geçmedi. Sayıştay konusunda askerlere yenik düştü; askeri harcamalar hâlâ saydam bir şekilde denetlenemez halde.

SİYASETÇİ PADİHAŞ OLMAK İSTİYOR

B'den neden kopuyor Türkiye? Çünkü siyasetçi padişah olmak istiyor.
-Aynı cenahtan gelen isimlerin diğer bir yaklaşımı da sizin düşüncelerinizin belli bir halk tabanı olmadığı yönünde.
Buna iki cevap veririm: Birincisi, bilim adamı, düşünür, yazar bir siyasetçi değildir. Bir şekilde içinde bulunduğu toplumun daha iyi şartlarda yaşabilmesi için belki de beyhude bir çaba gösterir. Ben Türkiye'nin daha iyi bir noktaya gelebileceğini görüyorum ve bunun için de yapılması gerekenler hakkında fikirlerimi söyleyip duruyorum. Bunu siyasetçi olarak söylemiyorum. Öyle olsa zaten siyaset yaparım. Düşünce boyutunda söylüyorum. Her şeye siyaset üzerinden bakıldığı için senin ne söylediğine de fikir üzerinden bakmıyorlar.
İkincisi de, arkasında durabileceği ve mantıksal açıdan sağlam olan doğru ne ise onu söyler bir düşünür. Tabanı var mı yok mu, o siyasetçinin işidir. "Bir fikrin taraftarı kaç kişi?" algısı amatör siyasetçinin bakış açısıdır. Hayatını bundan kazanan sığ yorumcu yaklaşımdır. Üstelik o an için doğrunun hiç taraftarı da olmayabilir. Taraftarı yok diye bir fikir adamının doğruları söylememesi düşünülemez. Daha eğlenceli bir şey söyleyeyim, bir Fransız atasözü şöyle der: "Doğrular iktidara gelmez, düşmanları ölür." "Siyaset iktidar demektir" anlayışının olduğu yerde konuşmanın, düşünmenin anlamı olmaz. Ama o toplum da bu anlayışla iflah olmaz...

http://www.ensonhaber.com/altan-iktidar-kemalizmden-rovans-alma-cabasinda-2012-02-05.html

Özgür Çağrı
02-05-2012, 16:40
benhurun sitesinden anlaşılacağı üzere karşı devrim deniyor buna :)

Garibüzzaman
02-05-2012, 16:55
Tavşan kaplumbağa yarışının sonucunu merakla bekliyorum ;ı:

manifesto
02-05-2012, 18:24
Değerli bir insan ama kendi adıma duygusal tepki derdinde
İktidardan beklediği ilgiyi göremedi ona üzülüyor olmalı
Kendisi eleştirebelir ama kendisini eleştirenleri de anlayamaması garip
Bu başbakan da olabilir başdan bakmayan da
Her siyasetin yanlışları olabilir

Ancak Tüm bu pozitif adımları İNTİKAM olarak görmesi talihsizlik.
Bu pozitif değişim halkın beklentisi basit bir intikam duygusu değil
Kendisi her daim evrensel hukuk ve değer derken hangisi evrensel huhuka aykırı?

Bir kimse adam öldürdüğü için 15 yıl yatıyor ama bir maçta şike yaptı diye 350 yıl ceza vermek mi evrensel adalet?

Garibüzzaman
02-05-2012, 18:46
Yapmayın etmeyin hüsnü zan etmek güzeldir ama ne hikmetse şu şahıs hakkında böyle bir haleti ruhiye peyda olmuyor bende. Emin Çölaşan gibi kallavi laf eden zümrelerin içerisinde galiba.

Özgür Çağrı
02-05-2012, 22:51
İktidar ile beklentileri çok olanların kıyasıya savaşı demokrasinin gelişmesi ile son bulacaktır.

Valla bence işler kötü gidiyor abi ustalık dönemini hiç beğenmiyorum ak parti iyice muhafazakar bir anlayışın pençesinde kalıyor diğer hak taleplerini görmezden gelmeye başlıyor. Son zamanlarda olan olaylarda buna tuz biber oldu.
Hükümetin en kısa sürede kendine çeki düzen verip yenileşmeye gitmesi lazım.
Tamam bu tavır belki oy olarak hükümete pozitif olarak döner fakat demokratik gelişim sürecinide baltalamış olur.
Çok insanı küstürüyorlar ve bazı mekanizmaları kontrol edemiyorlar.
İktidar olmakla muktedir olmak çok farklı şeyler.

Yıldırım
02-05-2012, 23:17
Valla bence işler kötü gidiyor abi ustalık dönemini hiç beğenmiyorum ak parti iyice muhafazakar bir anlayışın pençesinde kalıyor diğer hak taleplerini görmezden gelmeye başlıyor. Son zamanlarda olan olaylarda buna tuz biber oldu.
Hükümetin en kısa sürede kendine çeki düzen verip yenileşmeye gitmesi lazım.
Tamam bu tavır belki oy olarak hükümete pozitif olarak döner fakat demokratik gelişim sürecinide baltalamış olur.
Çok insanı küstürüyorlar ve bazı mekanizmaları kontrol edemiyorlar.
İktidar olmakla muktedir olmak çok farklı şeyler.
Şimdi Ak Parti senin dediğine göre halk taleplerini görmezden geliyor,birçok insanı küstürüyor ama bu tavır hükumete pozitif olarak dönüyor ve buda demokratik gelişim sürecine darbe vuruyor.
Gerçekten ilginç bir denklem.
Ha birde Ak Parti muhafazakar anlayışın pençesinden kurtulamıyor diyorsun.
Hem oylar yükseliyor halk memnuniyeti hat safaya çıkıyor değil taleplerin çözümünden talepler görmezden geliniyor diyorsun.
Bu talepler nedir Ak Parti kime sırtını çevirmiş kimi küstürmüş???

Özgür Çağrı
02-06-2012, 00:10
Halk genel itibariyle muhafazakar olduğu için oy konusunda memnuniyet konusunda bir azalma olmaz. Hatta ak parti ne kadar muhafazakarlaşırsa oyunu o kadar arttırır ama bu ak partinin demokratikleşme sürecini iyi yönettiği anlamına gelmez çünkü muhafazakar kitlenin demokratikleşme süreciyle bir işi yok onlar ekmeğine işine gücüne bakan insanlar. Ülkenin aydın kesimi okuyan kesimi düşünen kesimi kesinlikle bir durgunlaşma olduğunu düşünüyor. Yargı kurumlarına Askeri kurumlara ak parti hale hükmedebilmiş değil . İstihbarat kurumlarına hükmedemiyor. Hrant Dink davasında görüyoruz . Uludere olaylarında bunu çok açık gördük. Emniyet kurumu kimi çevrelere resmen satılmış durumda. Bu insanların ergenekonlaşma eğilimi göstermeyeceğinden ne kadar eminiz ?
Parasız eğitim pankartı açtığı için aylardır içeride tutulan öğrenciler , ana dilde eğitim başörtüsüne özgürlük eylemine katıldığı için hapishaneye atılan müslüman bacılar yargıya ve emniyete ne kadar hükmedildiğinin açık bir göstergesi.
Demokratikleşme kemalist ergenekonu temizleyip halkı muhafazakar ergenekonun kucağına atmak değildir. Devletin dini adalettir. Devlet muhafazakar demokrat yetiştirme kurumuda değildir atatürkçü nesil yetiştirme kurumuda değildir. Devlet adil birey yetiştirmeye yardımcı olur ve insanların çocuklarını hür bir şekilde yetiştirmesine ortam sağlamakla sorumludur.

İntifada
02-06-2012, 00:13
Dostane eleştiriye bile tahammül kalmayınca

o kadar haklıki bu konuda...
statükolaşıyor hükümet eleştiriye,muhalefete tahammülü yok...