Ak_Kelebek
03-27-2008, 10:50
Yazıya bir soruyla girelim: -Acaba MHP, diyelim Hürriyet gazetesinde, Devlet Bahçeli'nin "AKP ateşle oynuyor" tarzında bir sözü manşet olarak çıktığında ne hisseder?
Yazar E-Posta: atasgetiren@bugun.com.trHaber Tarihi: 27 Mart 2008Ya da, Bekir Coşkun'un sütununda "MHP'nin AKP'nin koltuk değneği olduğu"na dair bir eleştiri yayınlandığında... Birincisine sevinir, ikincisine üzülür mü? Yoksa birincisine üzülür, ikincisine kızar mı? Bir soru daha soralım: -Acaba MHP, diyelim Hürriyet gazetesinin ve genelde Doğan grubunun politik bir mücadele verdiğini düşünmekte midir? Ve MHP politikalarının, bu grubun politikaları ile örtüşüp ayrışması karşısında neler düşünür? Bu soruları neden sorduğum tahmin edilmiştir?
MHP, 367 sendromunun çözülmesinde etkili oldu ve bu camiadan tepki gördü. MHP, başörtüsü özgürlüğünün önünü açmasını hedefleyen son anayasa değişikliğinde Ak Parti ile birlikte hareket etti ve bu camiadan tepki gördü. Ama yine MHP, Ak Parti'den farklı olarak, Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline kesin gözüyle bakılan YÖK kanununun ek 17'nci maddesinin değiştirilmesinde ısrar etti ve bu camia tarafından alkışlandı.
O dönemde Bahçeli'nin "AKP ateşle oynuyor" sözü, balta gibi harflerle Hürriyet'in manşetinde yer aldı. Şimdi de Bahçeli'nin "Referandum ülkenin geleceği ile oynamaktır" gibi sözleri bu camiada heyecan uyandırıyor. Acaba neden? Zaman zaman bana, "Başörtüsü ile ilgili son adımlar için zaman uygun muydu?" soruları soruluyor. Ben bu soruyu şöyle cevaplandırıyorum: -Başbakan'a İspanya'da bir soru soruldu. Başbakan da, "Türkiye'de bir başörtüsü sorununun bulunduğunu, bunun çözülmesi gerektiğini" söyledi. Bu arada "Velev ki siyasi simge olsun ne fark eder?" dedi.
Sonra da bu işin Anayasa'da bir madde değişimi ile çözülebileceğini ifade etti. Bana göre Başbakan'ın bu çıkışı, "Hadi başörtüsü sorununu çözelim çıkışı" değildi. Ancak MHP bu arada harekete geçti, "Madem bir madde değişimi ile çözülür diyorsunuz, işte o madde bizden, hadi çözelim" dedi. MHP'nin bu çıkışı samimi miydi? Kendi tabanındaki başörtülüler açısından bu duruş gerekliydi. Ayrıca bu duruşta, eskiden kalan "Erkekçe çözememe" ukdesi sebebiyle, işi bütünüyle Ak Parti'ye kaptırmama kaygısının bulunduğu da söylenebilir.
Sonra Ak Parti'nin önüne, "Başörtüsünün bedeli" geldi; kapatma davası... Başsavcı iddianamesi, birkaç indi yorum ötesinde, nedeyse tamamen "Başörtüsü" gerekçesine dayanıyor. "Başörtüsü" konusunda Ak Parti ile birlikte hareket eden MHP, kapatma davası karşısında ne yapıyor? Ak Parti'den gelecek Anayasa değişiklikleri beklenirken hemen farklı bir hamle ile öne çıkıyor:
Parti kapatma önlensin, ama yöneticiler cezalandırılsın. Oysa Ak Parti'nin "yöneticiler cezalandırılsın" tavrını benimsemesi söz konusu değil. Çünkü Ak Partiye göre bu, "liderleri kurban verme" anlamına geliyor. Bu durumda Ak Parti'nin farklı bir anayasa değişikliği teklifi ile yola çıkması gerekiyor.
Bu ise, MHP desteğinin olmaması dolayısıyla, değişikliğin referanduma gitmesi sonucunu gündeme getiriyor. İşte burada MHP'nin "Öfkeli tavrı"na tanık olunuyor. Bu noktada, Bahçeli'nin şu sözleri de böyle bir anayasa değişikliğine karşı çıkan medyanın ilgisine mazhar oluyor: "AKP yöneticileri yüksek gerilim ortamından bereket umar şekilde hareket ediyor, kışkırtıcılık yapıyor.
Anayasa Mahkemesinin önünde olan kapatma davası hakkında iktidara yakın basın organlarında başlatılan taciz ve yıldırma kampanyası, bu tehlikeli yönelimin en çarpıcı örneğini oluşturmuştur." Bu sözlerin, Baykal'ın öfkeli üslubu ile çok yakın tonlar taşıdığı açık. Ne yapıyor MHP? "Parti kapatma önlensin ama yöneticiler cezalandırılsın" tarzındaki bir yaklaşımın, Tayyip Erdoğan ve birkaç öncü ismin kellesini koparmak anlamına geldiğini düşünmüyor mu?
MHP'nin, oy tabanını genişletme isteği normaldir. Taban genişletmenin, Ak Parti'ye doğru olabileceğini hesap etmesi de normaldir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve başörtüsü konusundaki tavırların, Ak Parti tabanında sempatik karşılandığı da doğrudur. Muhtemeldir ki Ak Parti tabanında bazı seçmenler en azından "ikinci parti" tercihinde MHP'nin bu sıcak hamlelerini dikkate alacaklardır. Ama...
Ya bu kelleleri kurban verme hesabı? AKP'nin başı kopsun, biz de geri kalan bünye üzerinde kolay taksimat yapalım! Bu görüntü şık mı? Ve bunu yaparken, yeminli muhafazakar kitle düşmanlarıyla paralel duruşlar sergileyelim. MHP içinde sağduyusunu önemsediğim epeyce sima var. Ben, en azından onlara "Görüntünün karıştığı" izlenimimi bildirmek isterim.
Ak Parti'yi kapatmak, biraz da MHP'yi kapatmaktır. DP'yi, AP'yi, ANAP'ı kapatmaktır. İddianameyi okuma zahmetine katlananlar, sayın başsavcının, parti kapatmak için suçun sabit olmasını bile gerekli görmediğini göreceklerdir. MHP önerisi, suçu sabit olmayan lider kellelerini isteme anlamına geliyor. Bu şövalyelik değildir.
Ahmet Taşgetiren
bugün
Yazar E-Posta: atasgetiren@bugun.com.trHaber Tarihi: 27 Mart 2008Ya da, Bekir Coşkun'un sütununda "MHP'nin AKP'nin koltuk değneği olduğu"na dair bir eleştiri yayınlandığında... Birincisine sevinir, ikincisine üzülür mü? Yoksa birincisine üzülür, ikincisine kızar mı? Bir soru daha soralım: -Acaba MHP, diyelim Hürriyet gazetesinin ve genelde Doğan grubunun politik bir mücadele verdiğini düşünmekte midir? Ve MHP politikalarının, bu grubun politikaları ile örtüşüp ayrışması karşısında neler düşünür? Bu soruları neden sorduğum tahmin edilmiştir?
MHP, 367 sendromunun çözülmesinde etkili oldu ve bu camiadan tepki gördü. MHP, başörtüsü özgürlüğünün önünü açmasını hedefleyen son anayasa değişikliğinde Ak Parti ile birlikte hareket etti ve bu camiadan tepki gördü. Ama yine MHP, Ak Parti'den farklı olarak, Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline kesin gözüyle bakılan YÖK kanununun ek 17'nci maddesinin değiştirilmesinde ısrar etti ve bu camia tarafından alkışlandı.
O dönemde Bahçeli'nin "AKP ateşle oynuyor" sözü, balta gibi harflerle Hürriyet'in manşetinde yer aldı. Şimdi de Bahçeli'nin "Referandum ülkenin geleceği ile oynamaktır" gibi sözleri bu camiada heyecan uyandırıyor. Acaba neden? Zaman zaman bana, "Başörtüsü ile ilgili son adımlar için zaman uygun muydu?" soruları soruluyor. Ben bu soruyu şöyle cevaplandırıyorum: -Başbakan'a İspanya'da bir soru soruldu. Başbakan da, "Türkiye'de bir başörtüsü sorununun bulunduğunu, bunun çözülmesi gerektiğini" söyledi. Bu arada "Velev ki siyasi simge olsun ne fark eder?" dedi.
Sonra da bu işin Anayasa'da bir madde değişimi ile çözülebileceğini ifade etti. Bana göre Başbakan'ın bu çıkışı, "Hadi başörtüsü sorununu çözelim çıkışı" değildi. Ancak MHP bu arada harekete geçti, "Madem bir madde değişimi ile çözülür diyorsunuz, işte o madde bizden, hadi çözelim" dedi. MHP'nin bu çıkışı samimi miydi? Kendi tabanındaki başörtülüler açısından bu duruş gerekliydi. Ayrıca bu duruşta, eskiden kalan "Erkekçe çözememe" ukdesi sebebiyle, işi bütünüyle Ak Parti'ye kaptırmama kaygısının bulunduğu da söylenebilir.
Sonra Ak Parti'nin önüne, "Başörtüsünün bedeli" geldi; kapatma davası... Başsavcı iddianamesi, birkaç indi yorum ötesinde, nedeyse tamamen "Başörtüsü" gerekçesine dayanıyor. "Başörtüsü" konusunda Ak Parti ile birlikte hareket eden MHP, kapatma davası karşısında ne yapıyor? Ak Parti'den gelecek Anayasa değişiklikleri beklenirken hemen farklı bir hamle ile öne çıkıyor:
Parti kapatma önlensin, ama yöneticiler cezalandırılsın. Oysa Ak Parti'nin "yöneticiler cezalandırılsın" tavrını benimsemesi söz konusu değil. Çünkü Ak Partiye göre bu, "liderleri kurban verme" anlamına geliyor. Bu durumda Ak Parti'nin farklı bir anayasa değişikliği teklifi ile yola çıkması gerekiyor.
Bu ise, MHP desteğinin olmaması dolayısıyla, değişikliğin referanduma gitmesi sonucunu gündeme getiriyor. İşte burada MHP'nin "Öfkeli tavrı"na tanık olunuyor. Bu noktada, Bahçeli'nin şu sözleri de böyle bir anayasa değişikliğine karşı çıkan medyanın ilgisine mazhar oluyor: "AKP yöneticileri yüksek gerilim ortamından bereket umar şekilde hareket ediyor, kışkırtıcılık yapıyor.
Anayasa Mahkemesinin önünde olan kapatma davası hakkında iktidara yakın basın organlarında başlatılan taciz ve yıldırma kampanyası, bu tehlikeli yönelimin en çarpıcı örneğini oluşturmuştur." Bu sözlerin, Baykal'ın öfkeli üslubu ile çok yakın tonlar taşıdığı açık. Ne yapıyor MHP? "Parti kapatma önlensin ama yöneticiler cezalandırılsın" tarzındaki bir yaklaşımın, Tayyip Erdoğan ve birkaç öncü ismin kellesini koparmak anlamına geldiğini düşünmüyor mu?
MHP'nin, oy tabanını genişletme isteği normaldir. Taban genişletmenin, Ak Parti'ye doğru olabileceğini hesap etmesi de normaldir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve başörtüsü konusundaki tavırların, Ak Parti tabanında sempatik karşılandığı da doğrudur. Muhtemeldir ki Ak Parti tabanında bazı seçmenler en azından "ikinci parti" tercihinde MHP'nin bu sıcak hamlelerini dikkate alacaklardır. Ama...
Ya bu kelleleri kurban verme hesabı? AKP'nin başı kopsun, biz de geri kalan bünye üzerinde kolay taksimat yapalım! Bu görüntü şık mı? Ve bunu yaparken, yeminli muhafazakar kitle düşmanlarıyla paralel duruşlar sergileyelim. MHP içinde sağduyusunu önemsediğim epeyce sima var. Ben, en azından onlara "Görüntünün karıştığı" izlenimimi bildirmek isterim.
Ak Parti'yi kapatmak, biraz da MHP'yi kapatmaktır. DP'yi, AP'yi, ANAP'ı kapatmaktır. İddianameyi okuma zahmetine katlananlar, sayın başsavcının, parti kapatmak için suçun sabit olmasını bile gerekli görmediğini göreceklerdir. MHP önerisi, suçu sabit olmayan lider kellelerini isteme anlamına geliyor. Bu şövalyelik değildir.
Ahmet Taşgetiren
bugün