Benide_Kapatın
04-15-2008, 14:16
Hasan Celal Güzel'e göre hortluyor! Hem de yeni Milli Şefimiz kim biliyor musunuz: Bildiniz, Baykal. Güzel'e göre o 'Ulusalcı Şef'. Senaryoya bakınsana bir: AKP ve DTP kapatılıyor. MHP türban tehdidi ile susturuluyor. Vee Baykal'ın neo-totaliter CHP'sine yol açılıyor! İlginç...
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Baykal'a cevap verirken, 'Millî Şeflik' Dönemi CHP'sine atıfta bulundu ve bir anda Türkiye'nin gündemi değişiverdi. Aslında 1938-1950 arasını genç nesillerin çok iyi öğrenmesi lâzım ki, günümüzdeki olaylara doğru teşhisler koyabilsinler...
Ancak, bu konuya girmeden önce, meşhur 301. madde hakkında son bir ikazda bulunmak istiyorum. Önce, 'aşağılama' sıfatının mutlaka değişmesi gerektiğini bir defa daha hatırlatalım.
Bu kelime değiştirilmeden kalırsa, halâskâran-ı hâkimân her türlü eleştiriyi kolaylıkla aşağılama kabul edebilecektir. Diğer önemli husus, 'Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Cumhurbaşkanının iznine bağlıdır' hükmüyle ilgilidir. Burada 'kovuşturma' yerine 'soruşturma' denilmesi gerekir. Aksi takdirde, madde kapsamında suç işlediği iddia edilen kişiler hakkında soruşturma başlatılır. Bu da, değişiklikten beklenen neticeyi vermez. Zira, Türk ceza uygulamasında, savcıların takipsizlik kararı vermesi istisnaî bir durumdur. Meselâ, bu maddeye göre hakkımda yapılan yüzden fazla soruşturmada, sadece bir defa takipsizlik kararı verilmişti. Kısaca, önemli olan, eleştiride bulunan kişiyi savcının önüne çıkarmadan soruşturma izninin alınmasıdır.
* * *
Gelelim 'Millî Şeflik Dönemi'ne... Atatürk henüz hayattayken, 1937'de yapılan CHP Kurultayı'nda, Faşist ve Nazi uygulamalarını benimseyen Recep Peker, CHP Tüzüğü'nde bu istikamette değişiklikler hazırlamış ve bu değişiklikler o sırada Başbakan olmayan İnönü tarafından da benimsenmişti.
Ancak bu hazırlığı öğrenen Atatürk, çok sert şekilde tepki göstermiş ve tüzük yürürlüğe konulamamıştır.
Atatürk'ün vefatından sonra CHP'deki dikta eğilimleri kuvvetlenmiştir. 'Millî Şef Dönemi', tek partili rejimin 'parti devleti'nden şeflik devletine dönüşümüdür. İnönü, cumhurbaşkanlığına gelinceye kadar Millî Şeflik Türk siyasî hayatında bir kurum niteliği taşımamıştır. Atatürk de sağlığında, ülkenin 'bânisi', ulusun önderi, devletin reisi ve 'Ebedî Şef'dir ama onun bu değişmez başkanlığı 'manevî' şahsiyetine bağlı âdeta 'fiilî' bir durumdur. Ancak Tüzükte 'Değişmez Genel Başkanlık' diye bir kurum oluşturulmamıştır. Siyasî tarihimizde bir tek kişiye 'Millî Şef' denilmiştir. O da İsmet İnönü'dür.
Türkiye Cumhuriyeti'nde görülen dayanışmacı Kemalizm, İnönü'nün Millî Şeflik uygulamaları ile onun kişiliğinde Faşizmi ve Nasyonal Sosyalizmi hatırlatan bir totaliterliğe dönüşmüştür (Doç. Dr. Necdet Ekinci).
1938'de olağanüstü olarak toplanan CHP Kurultayı'nda, Millî Şeflik tanımlaması yapılmış ve kalıcı bir kurum hâline getirilmiştir.
Yeni tüzüğün değişen maddeleri şöyledir:
'Madde 2- Partinin banisi ve ebedi başkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin müessisi olan Kemal Atatürk'tür.
'Madde 3- Partinin değişmez genel başkanı İsmet İnönü'dür.'
'Millî Şef' sıfatının kabul edilmesiyle, Türk siyasal sisteminde, Almanya'da Hitler-Führer, İtalya'da Mussolini-Duçe, Türkiye'de İnönü-Millî Şef ortaya çıkmıştır. İşte bu sıfattaki değişmez bir liderin, paraların ve pulların üstündeki Atatürk resimlerinin yerine kendi resimlerini bastırması ve resmî dairelere kendi resimlerini astırması olayı yaşanmıştır. O dönem, Türk tarihinin en karanlık ve istibdat dolu yılları olmuştur.
* * *
Geçen yıl Baykal ile yaptığımız bir telefon görüşmesinde bana, "Siz CHP'yi şeflik dönemindeki CHP sanıyorsunuz; CHP artık demokrasiden yanadır" demişti. Bu ifadesine hep inanmak istedik. Lâkin, ne yazık ki, bugünkü CHP'nin ve lideri Baykal'ın tutumu şeflik dönemine göre pek fazla değişmedi. Baykal, bunu söyledikten sonra, 367 skandalında Anayasa Mahkemesi'ne şantaj yaptı; 27 Nisan 2007 Muhtırası'nı alkışladı; AK Parti'nin kapatılmasını destekledi.
AK Parti ve DTP kapatılırsa, MHP de türban tehdidiyle susturulursa, ortada 'Ulusalcı Şef' Baykal'ın neo-totaliter CHP'si kalacak.
O zaman, ister istemez şu soru aklımıza takılıyor: Yoksa Millî Şeflik Dönemi hortluyor mu?!..
Hasan Celal Güzel / Radikal
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Baykal'a cevap verirken, 'Millî Şeflik' Dönemi CHP'sine atıfta bulundu ve bir anda Türkiye'nin gündemi değişiverdi. Aslında 1938-1950 arasını genç nesillerin çok iyi öğrenmesi lâzım ki, günümüzdeki olaylara doğru teşhisler koyabilsinler...
Ancak, bu konuya girmeden önce, meşhur 301. madde hakkında son bir ikazda bulunmak istiyorum. Önce, 'aşağılama' sıfatının mutlaka değişmesi gerektiğini bir defa daha hatırlatalım.
Bu kelime değiştirilmeden kalırsa, halâskâran-ı hâkimân her türlü eleştiriyi kolaylıkla aşağılama kabul edebilecektir. Diğer önemli husus, 'Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Cumhurbaşkanının iznine bağlıdır' hükmüyle ilgilidir. Burada 'kovuşturma' yerine 'soruşturma' denilmesi gerekir. Aksi takdirde, madde kapsamında suç işlediği iddia edilen kişiler hakkında soruşturma başlatılır. Bu da, değişiklikten beklenen neticeyi vermez. Zira, Türk ceza uygulamasında, savcıların takipsizlik kararı vermesi istisnaî bir durumdur. Meselâ, bu maddeye göre hakkımda yapılan yüzden fazla soruşturmada, sadece bir defa takipsizlik kararı verilmişti. Kısaca, önemli olan, eleştiride bulunan kişiyi savcının önüne çıkarmadan soruşturma izninin alınmasıdır.
* * *
Gelelim 'Millî Şeflik Dönemi'ne... Atatürk henüz hayattayken, 1937'de yapılan CHP Kurultayı'nda, Faşist ve Nazi uygulamalarını benimseyen Recep Peker, CHP Tüzüğü'nde bu istikamette değişiklikler hazırlamış ve bu değişiklikler o sırada Başbakan olmayan İnönü tarafından da benimsenmişti.
Ancak bu hazırlığı öğrenen Atatürk, çok sert şekilde tepki göstermiş ve tüzük yürürlüğe konulamamıştır.
Atatürk'ün vefatından sonra CHP'deki dikta eğilimleri kuvvetlenmiştir. 'Millî Şef Dönemi', tek partili rejimin 'parti devleti'nden şeflik devletine dönüşümüdür. İnönü, cumhurbaşkanlığına gelinceye kadar Millî Şeflik Türk siyasî hayatında bir kurum niteliği taşımamıştır. Atatürk de sağlığında, ülkenin 'bânisi', ulusun önderi, devletin reisi ve 'Ebedî Şef'dir ama onun bu değişmez başkanlığı 'manevî' şahsiyetine bağlı âdeta 'fiilî' bir durumdur. Ancak Tüzükte 'Değişmez Genel Başkanlık' diye bir kurum oluşturulmamıştır. Siyasî tarihimizde bir tek kişiye 'Millî Şef' denilmiştir. O da İsmet İnönü'dür.
Türkiye Cumhuriyeti'nde görülen dayanışmacı Kemalizm, İnönü'nün Millî Şeflik uygulamaları ile onun kişiliğinde Faşizmi ve Nasyonal Sosyalizmi hatırlatan bir totaliterliğe dönüşmüştür (Doç. Dr. Necdet Ekinci).
1938'de olağanüstü olarak toplanan CHP Kurultayı'nda, Millî Şeflik tanımlaması yapılmış ve kalıcı bir kurum hâline getirilmiştir.
Yeni tüzüğün değişen maddeleri şöyledir:
'Madde 2- Partinin banisi ve ebedi başkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin müessisi olan Kemal Atatürk'tür.
'Madde 3- Partinin değişmez genel başkanı İsmet İnönü'dür.'
'Millî Şef' sıfatının kabul edilmesiyle, Türk siyasal sisteminde, Almanya'da Hitler-Führer, İtalya'da Mussolini-Duçe, Türkiye'de İnönü-Millî Şef ortaya çıkmıştır. İşte bu sıfattaki değişmez bir liderin, paraların ve pulların üstündeki Atatürk resimlerinin yerine kendi resimlerini bastırması ve resmî dairelere kendi resimlerini astırması olayı yaşanmıştır. O dönem, Türk tarihinin en karanlık ve istibdat dolu yılları olmuştur.
* * *
Geçen yıl Baykal ile yaptığımız bir telefon görüşmesinde bana, "Siz CHP'yi şeflik dönemindeki CHP sanıyorsunuz; CHP artık demokrasiden yanadır" demişti. Bu ifadesine hep inanmak istedik. Lâkin, ne yazık ki, bugünkü CHP'nin ve lideri Baykal'ın tutumu şeflik dönemine göre pek fazla değişmedi. Baykal, bunu söyledikten sonra, 367 skandalında Anayasa Mahkemesi'ne şantaj yaptı; 27 Nisan 2007 Muhtırası'nı alkışladı; AK Parti'nin kapatılmasını destekledi.
AK Parti ve DTP kapatılırsa, MHP de türban tehdidiyle susturulursa, ortada 'Ulusalcı Şef' Baykal'ın neo-totaliter CHP'si kalacak.
O zaman, ister istemez şu soru aklımıza takılıyor: Yoksa Millî Şeflik Dönemi hortluyor mu?!..
Hasan Celal Güzel / Radikal