Ertuğrul ÖZGÜL
06-15-2009, 16:23
İsrail başbakanı "devlet" dedi, Filistin için asıl önemli konularda hiçbir farklı söylemin ortaya konmadığı gözden kaçırıldı
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İsrail dış politikasında hükümetinin izleyeceği yolu açıklarken bazılarına göre ABD başkanı Barack Obama'nın Kahire'deki konuşmasına cevap da verecekti.
Batı Şeria'da devam eden yeni Yahudi yerleşim birimleri ve 'iki devletli' çözümü, altında imzası olmasına rağmen, kabul etmeye yanaşmadığı için "ABD'nin baskısı" altında bulunduğu iddia edilen İsrail başbakanının yapacağı konuşma merakla bekleniyordu, ancak ne Filistinliler ne İsrail politikalarını yakından izleyen diğer gözlemciler bir 'sürpriz' olacağını düşünmedi.
Netanyahu, dün akşam saatlerinde, Bar-Ilan Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada bu kesimleri yanıltmadı.
Bütün dünyanın gözlerini çevirdiği konuşmasında sadece İsrail halkına ve özellikle yerleşimcilere hitap etmeyi tercih eden İsrail başbakanı dikkatle yazıldığı belli olan metinde İsrail'i yaşananlardan hiçbir şekilde sorumlu tutmayan bir tarihin arkasına sığındı, barış önündeki tek engelin Filistinliler olduğunu savunan İsrail tezini bir kez daha tekrarladı.
Bütün haber ajanslarının ve yorumcuların takıldığı "devlet" kelimesini telaffuz etti, ancak Netanyahu'nun dile getirdiği "devlet" aslında varolan durumun devam ettiği, kendi ordusu, askeri, silahı, tam bağımsızlığı olmayan bir "devletçikten" başka bir şey değil.
Netanyahu'nun telaffuz edebildiği devletin silahı, askeri, hava sahası olamayacak, diğer ülkelerle askeri anlaşma ya da işbirliği de yapamayacak.
İsrail ve Filistin halklarının "bir bayrak, ulusal marş ve hükümetle" birlikte yan yana yaşayabileceğini söyleyen Netanyahu, Filistin devleti toprakları üzerinde yükselmeye devam eden işgalci yerleşimlerin, bir "devlet" tarafından nasıl kabul edilebileceğini ise açıklamadı.
KOŞULSUZ GÖRÜŞMENİN KOŞULLAR LİSTESİ
Ekonomik işbirliğinden ve arkeolojik turizmden bahseden Netanyahu'nun "koşulsuz görüşmeler başlatalım" cümlesinden sonraki uzun konuşması ise, şimdiye kadar ortaya konmuş ve Filistin tarafının kabul etmesi imkansız bütün koşulların listesi niteliğindeydi.
Filistin toprakları üzerindeki yükselen yahudi yerleşimleri savunan Netanyahu, İsrail işgali ile evlerini kaybeden milyonlarca Filistinli mültecinin geri dönüşüne kapıları da tamamen kapattı.
Daha da fazlasını yaptı: İsrail'in sadece yahudiler için kurulmuş bir ulus devlet olduğunu kesin ifadelerle dile getirerek, ülkedeki Arap nüfusa da açık bir mesaj gönderdi.
Kudüs'ün İsrail'in "bölünmez başkenti" olarak kalacağı iddiasını savunmayı sürdürdü.
Daha önce, barış görüşmelerinde bir önkoşul olmadığı ifade edilen "İsrail'in tanınması" konusu da Netanyahu'nun "koşulsuz görüşmelere başlayalım" çağrısı yaptığı konuşmada listeye eklenen madde oldu.
Netanyahu'nun Filistinliler'in haklarından bahsettiği bölüm ise, yahudilerin İsrail toprağı üzerindeki "tarihi ve dini" haklarından, Holokost'ta çekilen acılardan ve bu acıların yeniden yaşanmamasından ibaret kaldı. Filistinliler ile ilgili tek gerçek ülkede "büyük bir Arap nüfusun olduğu" saptaması oldu.
"İSRAİL ASLINDA BARIŞ İSTİYOR, AMA...."
Gilad Şalit'ten, sınıra atılan füzelerden bahseden ve Hamas başta olmak üzere tüm Filistinli grupları barış önündeki tek engel olarak gösteren Netanyahu'nun, ne Gazze'ye uygulanan öldürücü ambargoya, ne yerleşimci terörüne, ne de yüzlerce sivilin hayatını kaybettiği son İsrail saldırılarına dair söyleyecek sözü yoktu.
Her zamanki "dört tarafı düşmanlarla çevrili, varlığını korumaya çalışan İsrail" propagandasının son örneği olan konuşmadan basına yansıyan en önemli konu ise "Netanyahu devlet dedi" oldu.
İsrael'in "barış koşullarını" ortaya koyan Netanyahu, aslında tüm İsrailli politikacıların savunduğu, ancak şimdiye kadar masaya getirmeye cesaret edemediği şartları resmen dile getirmiş oldu.
Dünya Bülteni/Haber Merkezi
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İsrail dış politikasında hükümetinin izleyeceği yolu açıklarken bazılarına göre ABD başkanı Barack Obama'nın Kahire'deki konuşmasına cevap da verecekti.
Batı Şeria'da devam eden yeni Yahudi yerleşim birimleri ve 'iki devletli' çözümü, altında imzası olmasına rağmen, kabul etmeye yanaşmadığı için "ABD'nin baskısı" altında bulunduğu iddia edilen İsrail başbakanının yapacağı konuşma merakla bekleniyordu, ancak ne Filistinliler ne İsrail politikalarını yakından izleyen diğer gözlemciler bir 'sürpriz' olacağını düşünmedi.
Netanyahu, dün akşam saatlerinde, Bar-Ilan Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada bu kesimleri yanıltmadı.
Bütün dünyanın gözlerini çevirdiği konuşmasında sadece İsrail halkına ve özellikle yerleşimcilere hitap etmeyi tercih eden İsrail başbakanı dikkatle yazıldığı belli olan metinde İsrail'i yaşananlardan hiçbir şekilde sorumlu tutmayan bir tarihin arkasına sığındı, barış önündeki tek engelin Filistinliler olduğunu savunan İsrail tezini bir kez daha tekrarladı.
Bütün haber ajanslarının ve yorumcuların takıldığı "devlet" kelimesini telaffuz etti, ancak Netanyahu'nun dile getirdiği "devlet" aslında varolan durumun devam ettiği, kendi ordusu, askeri, silahı, tam bağımsızlığı olmayan bir "devletçikten" başka bir şey değil.
Netanyahu'nun telaffuz edebildiği devletin silahı, askeri, hava sahası olamayacak, diğer ülkelerle askeri anlaşma ya da işbirliği de yapamayacak.
İsrail ve Filistin halklarının "bir bayrak, ulusal marş ve hükümetle" birlikte yan yana yaşayabileceğini söyleyen Netanyahu, Filistin devleti toprakları üzerinde yükselmeye devam eden işgalci yerleşimlerin, bir "devlet" tarafından nasıl kabul edilebileceğini ise açıklamadı.
KOŞULSUZ GÖRÜŞMENİN KOŞULLAR LİSTESİ
Ekonomik işbirliğinden ve arkeolojik turizmden bahseden Netanyahu'nun "koşulsuz görüşmeler başlatalım" cümlesinden sonraki uzun konuşması ise, şimdiye kadar ortaya konmuş ve Filistin tarafının kabul etmesi imkansız bütün koşulların listesi niteliğindeydi.
Filistin toprakları üzerindeki yükselen yahudi yerleşimleri savunan Netanyahu, İsrail işgali ile evlerini kaybeden milyonlarca Filistinli mültecinin geri dönüşüne kapıları da tamamen kapattı.
Daha da fazlasını yaptı: İsrail'in sadece yahudiler için kurulmuş bir ulus devlet olduğunu kesin ifadelerle dile getirerek, ülkedeki Arap nüfusa da açık bir mesaj gönderdi.
Kudüs'ün İsrail'in "bölünmez başkenti" olarak kalacağı iddiasını savunmayı sürdürdü.
Daha önce, barış görüşmelerinde bir önkoşul olmadığı ifade edilen "İsrail'in tanınması" konusu da Netanyahu'nun "koşulsuz görüşmelere başlayalım" çağrısı yaptığı konuşmada listeye eklenen madde oldu.
Netanyahu'nun Filistinliler'in haklarından bahsettiği bölüm ise, yahudilerin İsrail toprağı üzerindeki "tarihi ve dini" haklarından, Holokost'ta çekilen acılardan ve bu acıların yeniden yaşanmamasından ibaret kaldı. Filistinliler ile ilgili tek gerçek ülkede "büyük bir Arap nüfusun olduğu" saptaması oldu.
"İSRAİL ASLINDA BARIŞ İSTİYOR, AMA...."
Gilad Şalit'ten, sınıra atılan füzelerden bahseden ve Hamas başta olmak üzere tüm Filistinli grupları barış önündeki tek engel olarak gösteren Netanyahu'nun, ne Gazze'ye uygulanan öldürücü ambargoya, ne yerleşimci terörüne, ne de yüzlerce sivilin hayatını kaybettiği son İsrail saldırılarına dair söyleyecek sözü yoktu.
Her zamanki "dört tarafı düşmanlarla çevrili, varlığını korumaya çalışan İsrail" propagandasının son örneği olan konuşmadan basına yansıyan en önemli konu ise "Netanyahu devlet dedi" oldu.
İsrael'in "barış koşullarını" ortaya koyan Netanyahu, aslında tüm İsrailli politikacıların savunduğu, ancak şimdiye kadar masaya getirmeye cesaret edemediği şartları resmen dile getirmiş oldu.
Dünya Bülteni/Haber Merkezi