fatih kısaparmak balon baskılı balon Org. Başbuğ'un tespiti ve DTP'nin tutumu Fikret BİLA - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Org. Başbuğ'un tespiti ve DTP'nin tutumu Fikret BİLA


selahattin_ay
10-07-2007, 11:03
http://img517.imageshack.us/img517/3232/kbilalg9.gif (http://imageshack.us)



Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Diyarbakır'da önemli açıklamalar yaptı.
Org. Başbuğ, açık sözlülükle, devletin PKK'ya katılımı engellemekte başarısız olduğunu söyledi. "Başarılı olsaydık, bu mücadele sürecinin bugünlere gelmemesi lazımdı. Başarısızlık tamam ama son bir yıl için söylemiyorum, 23 yıllık süreci kastediyorum" dedi ve ekledi:
"Bu alanda adım atmamız gereken konu var."
Bu sözleri analiz edersek ortaya iki sonuç çıkıyor:
1- PKK ile sadece askeri mücadele, sorunu çözmez. Bu mücadelede ne kadar başarılı olursanız olun, örgüte katılım devam ettikçe sıfırlanması mümkün değildir.
2- Katılımın engellenmesi için bunu besleyen koşulların düzeltilmesi gerekir ki, o da ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi alanların konusudur. Bunu yapması gerekenler de siyasilerdir.
Org. Başbuğ'un tüm devlet adına yaptığı özeleştirinin üzerinde durulması gerekir.

Amaçsız gençleri seçiyorlar
Başta hükümet olmak üzere sivil alandaki kurumların silahlı mücadele alanı dışında ne yapılması gerektiği üzerinde durmaları gerekir.
Bölgenin yoksulluğu, PKK'nın gençler üzerinde etkili olmasını kolaylaştırıyor. Bu zaten biliniyor. İşsiz, eğitimsiz, gelecekten ümitsiz, amaçsız, toplumda yeri olmayan, sosyal statüsü bulunmayan bu gençlere örgüt kolayca yanaşıyor. "Kendi halkı için bir ulusal kurtuluş davasının öncüsü olmak gibi -kendince kutsal- bir amaç gösteriyor, sen gerillasın diye bir sosyal statü veriyor", kendine ve yoksul ailesine düzenli para yardımı yapıyor, örgüte katıyor. Keza bazen aileye ve kendisine baskı yaparak zorla bir çeşit askere alma mantığı ile dağa götürdüğü de oluyor.
Sivil alana düşen görev, bu gençlerin yaşadığı ortamı değiştirmek. Eğitim ve iş olanağı, amaç ve geleceğe dönük ümit verecek bir düzeye kavuşturmak. Bunu yaparken onun dilini de, kültürünü de yok saymamak.
Örgüte katılımın engellenememesinin temel nedeni Türkiye'nin bu alanlarda geç kalmış olmasıdır. Terörle mücadeleyi sadece askere ve polise havale etmesidir. Hatta, okul, sağlık ocağı, yol, dershane yapımını bile çoğu kez askere yüklemesidir.
Sorunun geldiği bugünkü aşama ve siyasallaşma düzeyinde, atılacak ekonomik, sosyal, kültürel adımlar dahi eskisi kadar etkili olmayabilir. Sorunun ekonomik ve sosyal koşullarla olan bağı siyasallaşmanın hızlanması ve "ayrı ulus bilinci"nin yerleştirilmesiyle giderek zayıflamıştır. Bu siyasallaşmaya yönelmiş ve "ayrı uluslaşma" hedefiyle hareket edenler, ne kadar yatırım yapılırsa yapılsın, bundan etkilenmeyeceklerdir. Ancak, yine de halk desteği ve katılımı azaltıcı etki yaratacaktır.

DTP'nin tutumu
Madalyonun öbür tarafına baktığımızda ise görünen şudur...
TBMM'de bölge halkını temsil ettiği iddiasında olan DTP, "PKK'yı temsil" gibi dar bir alanda bağımlı siyaset yapıyor.
DTP, bir yandan "barış arıyoruz" diyor, bir yandan PKK ve teröre karşı bir söylem kullanmaktan kaçıyor. Sözcüleri, "Terör örgütü dersek sizin gibi oluşuruz, kardeşlerimize terörist diyemeyiz" diyebiliyor.
Bu, siyasi olarak şunu gösteriyor:
DTP, aradığını söylediği barış ve kardeşlik için bir öncülük yapmıyor. Tam aksine PKK'nın öncülüğünü kabul ediyor. Bu nedenle de PKK'nın terör eylemlerine karşı açıkça söz söyleyemiyor. PKK'yı bu siyasi kanadın askeri gücü ve lideri olarak görüyor.
DTP'nin verdiği izlenim ve kullandığı pazarlık söylemi; "iki ulus, iki silahlı kuvvetler, iki devlet arasında" bir tarafın siyasi temsilcisi izlenimi veriyor.
Bu koşullar ve bu yöntemle nasıl "barış ve kardeşlik" aranır ki?