Hüdaverdi
03-07-2008, 04:50
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, hayret etmemek elde değil!
Bu kadar mı terslik olur?
Hani despot bir ülkede yaşarsınız, her şey yasaktır.
Fazla özgürlükçü bir ülkede olursunuz, uyuşturucuyu bile serbest bırakırlar..
Ama Türkiye bambaşka..
Kimi konularda sınırsız özgürlük..
Kimi konularda ise, hiçbir kural tanımayan gözü dönmüş bir yasakçılık!
İşlerine gelince, Anayasa’da açıkça “zorunlu” denilen dersi bile, nasıl “muaf” hale getiriyorlar, görüyor musunuz?
“Zorunlu” denilen şey, “isteyene” haline dönüşüyor. Dönüşebiliyor!
Hem de, Anayasa’daki hüküm değiştirilmeden.
Ama malûm kesimlerin işine gelmeyince, “isteğe bağlı” eylemler bile “zorunlu” hale getiriliyor.
Binbir dereden su getiriyorlar.. Yorumlar yapıyorlar.. Hiç alâkası olmayan kavramların içine, bambaşka eklentiler sokarak, yasaklar icat ediyorlar.
“Bütün dinlerin serbestçe yaşanması” şeklinde tanımladıkları laiklik ilkesinden, “başörtü yasağı” icat ettikleri gibi..
İşlerine gelince, gerçekleri kabul ediyorlar: “Evet; laiklik, Avrupa’da başka türlü uygulanıyor.Gerçekten de laik olan ülkelerde başörtü yasağı yok. Amaaa..” diyorlar, siz anlıyorsunuz, “amaaa”dan sonra neler geleceğini..
Evet tahmin ettiğiniz gibi, “Amaaa”dan sonra şu ifadeler geliyor: “Türkiye, büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olması hasebiyle, özel durumu vardır. Bu sebeple, laikliğin Türkiye’ye özgü olarak Avrupa’dan farklı yorumlanması zorunludur.”
İtiraz edemiyorsunuz.Etseniz de dinleyen yok zaten. Sonuçta tüm çıkış kapılarını tutmuşlar, kendi sözlerini dinletiyorlar.
Başörtü yasağında, Anayasa, kanunlar serbestlikten yana olduğu halde, “Türkiye’ye özgü laiklik anlayışını” önümüze koyup, yasak ihdas ediyorlar.
Sonra bir bakıyorsunuz, Alevi bir vatandaş, “Anayasa zorunlu dese de, ben çocuğumun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmesini istemiyorum” deyince, Danıştay, “Türkiye’ye özgü laiklik anlayışımız var. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı da olmaması gerekiyor ama, dedik ya, Türkiye’deki laiklik bize özgü. Dolayısıyla, Batı’daki gibi din dersini seçimlik yapamayız” diyemiyor.
AİHM kararını kendisine gerekçe gösterip, Anayasa’yı delip, muafiyet kararını veriyor hemen.
Oysa gerekçe gösterilen AİHM kararı, direkt Danıştay’ı ilgilendirmiyordu ki.. Danıştay’a hitap etmiyordu ki!
Hükümeti ve sonrasında da yasama organını ilgilendiriyordu.
Dolayısıyla, AİHM kararı gereği yapılacak bir şey varsa, bunu Danıştay’ın kararı ile değil, yasama organının yasal değişikliği ile yapılması gerekirdi.
Aksi halde, Anayasa’da “din dersi zorunlu” denilir.
Danıştay kararı ile “muafiyet” çıkarsa, bu işin sonu, kaostan başka bir şey değildir.
İnsanlar, Anayasa’ya mı bakacak, yoksa Danıştay kararlarına mı?
Bir ilginçlik daha var.
Başörtü yasağı konusunda, “Türkiye’ye özgü laiklik” gerekçesi icat edenler, Din dersinden muaf olma davasında böyle bir gerekçeye sığınmadılar ya, acaba diyorum, bizim 12 yaşından küçük çocuklarımızın Kur’an
Kursu’na gidebilmesi talebinde Danıştay ne karar verecek?
öyle ya; Alevi anne-babaların, çocukların din dersi konusundaki tercihine saygılı olmak gerekiyor ise, diğer anne babaların da “çocuğumun Kur’an öğrenmesini istiyorum” tercihine saygılı olmak gerekir.
“Ben çocuğuma Din Kültürü dersi verilmesini istemiyorum” dediğinde, “Anne-babanın terbiye hakkı vardır. Anne-babanın görüşüne saygılı davranılmalı” diyenler, çocuklarının Kur’an Kursu’na gitmesini isteyen anne- babaların isteklerine de saygı ile yaklaşacak mı acaba?
Hiç sanmıyorum.
Tekrar keskin bir zikzak çizilecek, özgürlükçü kararlardan vazgeçilip yine yasaktan yana tavır alınacaktır!
Şöyle veya böyle, eminim bir bahane bulunacaktır yine..
“Onlar daha çocuk” diyecekler, “biraz büyüdükten sonra” diyecekler, “Pedagojik gelişimleri zarar görür” diyecekler.. Sonuçta bir bahane bulacaklar!
Bahane mi yok piyasada!
Ama farkında olmadıkları bir husus var.. Türk toplumun geçmişinden gelen yargıya “güven” duygusu yitiriliyor, sıfırlanıyor..
Esas acıklı olan da işte bu!
Ali Karahasanoğlu - Vakit
07 Mart 2008 Cuma
Bu kadar mı terslik olur?
Hani despot bir ülkede yaşarsınız, her şey yasaktır.
Fazla özgürlükçü bir ülkede olursunuz, uyuşturucuyu bile serbest bırakırlar..
Ama Türkiye bambaşka..
Kimi konularda sınırsız özgürlük..
Kimi konularda ise, hiçbir kural tanımayan gözü dönmüş bir yasakçılık!
İşlerine gelince, Anayasa’da açıkça “zorunlu” denilen dersi bile, nasıl “muaf” hale getiriyorlar, görüyor musunuz?
“Zorunlu” denilen şey, “isteyene” haline dönüşüyor. Dönüşebiliyor!
Hem de, Anayasa’daki hüküm değiştirilmeden.
Ama malûm kesimlerin işine gelmeyince, “isteğe bağlı” eylemler bile “zorunlu” hale getiriliyor.
Binbir dereden su getiriyorlar.. Yorumlar yapıyorlar.. Hiç alâkası olmayan kavramların içine, bambaşka eklentiler sokarak, yasaklar icat ediyorlar.
“Bütün dinlerin serbestçe yaşanması” şeklinde tanımladıkları laiklik ilkesinden, “başörtü yasağı” icat ettikleri gibi..
İşlerine gelince, gerçekleri kabul ediyorlar: “Evet; laiklik, Avrupa’da başka türlü uygulanıyor.Gerçekten de laik olan ülkelerde başörtü yasağı yok. Amaaa..” diyorlar, siz anlıyorsunuz, “amaaa”dan sonra neler geleceğini..
Evet tahmin ettiğiniz gibi, “Amaaa”dan sonra şu ifadeler geliyor: “Türkiye, büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olması hasebiyle, özel durumu vardır. Bu sebeple, laikliğin Türkiye’ye özgü olarak Avrupa’dan farklı yorumlanması zorunludur.”
İtiraz edemiyorsunuz.Etseniz de dinleyen yok zaten. Sonuçta tüm çıkış kapılarını tutmuşlar, kendi sözlerini dinletiyorlar.
Başörtü yasağında, Anayasa, kanunlar serbestlikten yana olduğu halde, “Türkiye’ye özgü laiklik anlayışını” önümüze koyup, yasak ihdas ediyorlar.
Sonra bir bakıyorsunuz, Alevi bir vatandaş, “Anayasa zorunlu dese de, ben çocuğumun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmesini istemiyorum” deyince, Danıştay, “Türkiye’ye özgü laiklik anlayışımız var. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı da olmaması gerekiyor ama, dedik ya, Türkiye’deki laiklik bize özgü. Dolayısıyla, Batı’daki gibi din dersini seçimlik yapamayız” diyemiyor.
AİHM kararını kendisine gerekçe gösterip, Anayasa’yı delip, muafiyet kararını veriyor hemen.
Oysa gerekçe gösterilen AİHM kararı, direkt Danıştay’ı ilgilendirmiyordu ki.. Danıştay’a hitap etmiyordu ki!
Hükümeti ve sonrasında da yasama organını ilgilendiriyordu.
Dolayısıyla, AİHM kararı gereği yapılacak bir şey varsa, bunu Danıştay’ın kararı ile değil, yasama organının yasal değişikliği ile yapılması gerekirdi.
Aksi halde, Anayasa’da “din dersi zorunlu” denilir.
Danıştay kararı ile “muafiyet” çıkarsa, bu işin sonu, kaostan başka bir şey değildir.
İnsanlar, Anayasa’ya mı bakacak, yoksa Danıştay kararlarına mı?
Bir ilginçlik daha var.
Başörtü yasağı konusunda, “Türkiye’ye özgü laiklik” gerekçesi icat edenler, Din dersinden muaf olma davasında böyle bir gerekçeye sığınmadılar ya, acaba diyorum, bizim 12 yaşından küçük çocuklarımızın Kur’an
Kursu’na gidebilmesi talebinde Danıştay ne karar verecek?
öyle ya; Alevi anne-babaların, çocukların din dersi konusundaki tercihine saygılı olmak gerekiyor ise, diğer anne babaların da “çocuğumun Kur’an öğrenmesini istiyorum” tercihine saygılı olmak gerekir.
“Ben çocuğuma Din Kültürü dersi verilmesini istemiyorum” dediğinde, “Anne-babanın terbiye hakkı vardır. Anne-babanın görüşüne saygılı davranılmalı” diyenler, çocuklarının Kur’an Kursu’na gitmesini isteyen anne- babaların isteklerine de saygı ile yaklaşacak mı acaba?
Hiç sanmıyorum.
Tekrar keskin bir zikzak çizilecek, özgürlükçü kararlardan vazgeçilip yine yasaktan yana tavır alınacaktır!
Şöyle veya böyle, eminim bir bahane bulunacaktır yine..
“Onlar daha çocuk” diyecekler, “biraz büyüdükten sonra” diyecekler, “Pedagojik gelişimleri zarar görür” diyecekler.. Sonuçta bir bahane bulacaklar!
Bahane mi yok piyasada!
Ama farkında olmadıkları bir husus var.. Türk toplumun geçmişinden gelen yargıya “güven” duygusu yitiriliyor, sıfırlanıyor..
Esas acıklı olan da işte bu!
Ali Karahasanoğlu - Vakit
07 Mart 2008 Cuma