fatih kısaparmak balon baskılı balon Prof. Dr. Osman ÖZSOY "Türk bakanı ayağı" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Prof. Dr. Osman ÖZSOY "Türk bakanı ayağı"


Ertuğrul ÖZGÜL
09-30-2009, 20:44
Herkes bakanın oturduğu masaya gidip kendisini takdim ederken, bir kadın bakışlarıyla bakanı yerinden kaldırdı ve kendisine doğru getirdi. İşte liderlik ve yönetme vasfının çarpıcı bir örneği...


Konuyu kısaca şöyle özetleyelim. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmamış olsaydı, Şehzade Ertuğrul Osman 1994’te tahta çıkmış olacak ve 15 yıllık hükümdarımız olarak 23 Eylül 2009 Çarşamba günü saat 20.19'da son nefesini vermiş olacaktı.
Bakmayın böyle yazdığıma. Tarihi hadiseleri değerlendirirken şöyle olsaydı, böyle olsaydı muhabbetinden hoşlanmam. Nerden bilebiliriz ki, belki de öyle olmayacaktı. Sosyal olayların 2x2=4 eder gibi kesin sonucu yoktur. Her yeni gelişme sonuca farklı şekilde etki edebilir.

Şehzade Ertuğrul Osman’ın cenaze namazına kamuoyu açısından süpriz sayılabilecek çok farklı kesimlerin katılımının ifade ettiği çarpıcı bir değerlendirmeyi aktarmadan önce, yazıya başlık olan konuyu anlatalım ve bir ülkeyi asırlarca idare eden bir ailenin çocukları üzerinde bu etkinin nasıl tezahüt ettiğine örnek verelim.

Yıllar önce eski kültür bakanlarımızdan Sayın Namık Kemal Zeybek’ten dinlemiştim.

Sayın Zeybek Kültür Bakanı iken Paris’e gider. Paris Büyükelçisi Bakan Sayın Zeybek onuruna geniş katılımlı bir yemek verir. Yemeğin davetlileri arasında yabancı misyon şeflerinden, Paris’in seçkin tabakasından oldukça seçkin bir katılım vardır. Gecenin onur konuğu Sayın Bakan olduğu için dikkatler onun üzerindedir.

Katılımcılar yemek boyunca Sayın Bakanın bulunduğu masaya gelerek kendisine selam verirler, hasbihal ederler. Bakanın gözüne bir ara uzak masalardan birinde oturan bir hanımefendi takılır. Gözünü bir müddet ayıramaz. Herkes Sayın Bakanın masasına gelirken, kendisi kalkar onun masasına gider. Daha doğrusu istemdışı adeta oraya doğru yürür gider ayakları. Hanımefendiye selam verir, kendisini takdim eder. Uzatılan eli nazikçe öper. Ardından kiminle müşerref olduğunu sorar. Bayan kendisini, Fransa’da ikamet eden Osmanoğulları Ailesinden bir hanımefendi olarak tanıtır. Sayın Bakan o gün hanımefendinin ismini de aktarmıştı ama aklımda kalmadı.

Sayan Bakan o zaman bu durumu şu şekilde izah etmişti: 6 asırdan fazla koca bir ülkeyi idare eden ailenin fertleri üzerinde liderlik özelliği ve yönetme vasfı öylesine işlemişti ki, o ailenin bir bayan ferdi bile bakışlarıyla bir insanı kendisine doğru çekebiliyor ve bulunduğu yerin merkezi kişisi olabiliyordu. Yani ayağa giden değil, ayağına gidilen insan olma özelliği... Doğrusu o gün bu anekdot çok ilgimi çekmişti.

Son şehzadeye veda...

Çok dikkat ettim ama gözümden kaçtı mı bilmiyorum. Sanırım sizlerin de dikkatinizden kaçmamıştır. Vefat eden kişi Osmanlı hanedanının bir mensubu olmasına rağmen, gazetelerde ve televizyon ekranlarında aleyhlerinde tek satır bir haber ve yoruma denk gelmedim. Bu noktanın üzerinde özenle durmak lazım. Kamu vicdanı denilen olgunun ne olduğunu merak edenler, bu örneği çok dikkatli incelemeliler.

86 yıldır bu ülkenin tarih kitaplarında ve resmi öğretilerinde nesillere aktarılan bilgi Osmanlı hanedanının hainliği değil miydi? Vefat eden son şehzade, resmi tarih kitaplarında kendisinden kızıl sultan olarak bahsedilen Sultan Abdülhamit’in torunu, üstelik onu gören hayatta kalmış son şehzade değil miydi? Resmi tarih kitaplarının öğretileriyle 70-80 senedir beyni yıkanan bir millet nasıl oluyor da 97 yıllık ömrünün 85 yılında ülkesine adım atamayan bir insanın cenaze namazına bu kadar yüksek oranda iştirak edebiliyor ve kalabalık bir cenaze namazının ardından milletin omuzlarında ebedi istirahatgahına taşınabiliyor?

Demek ki gerçeği ifade etmeyen sahte öğretileri vicdanlar reddediyor, akıllara bazı şeyler zoraki enjekte edilmeye çalışılsa da ruhlar kabullenmiyor.

Millet omuzladı...

Şehzade Ertuğrul Osman’ın cenaze törenindeki manzaranın ifade ettiği anlamı en iyi tasvir eden yazıya Taraf gazetesinde Yıldıray Oğur’un satırlarında rastladım. Cenazeye katılanların renkli kişiliğine ve ‘acaba o neden oradaydı’ dedirtecek kadar farklı toplum kesimlerinden insanların varlığına işaret eden yazıdan bazı satırlara burada yer vermek istiyorum. Arzu edenler bu güzel yazının tamamını bu linkten okuyabilirler. Şöyle yazmış Sayın Oğur:

“...AKP’li bakanlar, Koç Ailesi, Yaşar Kemal, Mehmet Eymür, Mahmut Ustaosmanoğlu’nu başka hangi cenaze yan yana getirebilirdi ki? Yıllar sonra ilk kez bir cenaze namazına açılan Sultanahmet’in bahçesine gelenler arasında Ertuğrul Günay, Beşir Atalay, Cemil Çiçek gibi bakanların da olması Cumhuriyet’in bir kırmızı çizgisinin daha ihlali gibiydi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de çelengiyle son padişahı selamladı. Ama Cumhuriyetin kırmızı çizgilerini ihlalde AKP’liler yalnız değildi.

Türk burjuvazisinden pek çok isim cenazedeydi. En göze çarpan isimler Vehbi Koç’un kızlarından Semahat Arsel ve holdingin veliaht prenslerinden Ali Koç’tu.

Sadece burjuvazi de orada değildi. Türkiye’nin dünyaca ünlü “solcu ve cumhuriyetçi” yazarı Yaşar Kemal ve eşi de şehzadenin cenazesinde hazır bulundu. Yaşar Kemal bir ara gazetecilere röportaj verirken tam arkasında ise bir başka çok tanıdık bir isim görüldü: MİT’in çok tartışma yaratmış eski Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür.

Cenazedeki en dikkat çekici katılım ise İsmailağa cemaati mensuplarından geldi. Bu yoğun katılımın sebebi daha sonra anlaşıldı. Cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ilerlemiş yaşına ve hastalığına aldırmadan tekerlekli sandalyeyle son padişahı uğurlamaya gelmişti. Ustaosmanoğlu, tekerlekli sandalyesi ve arkasında aralarında Cübbeli Ahmet Hoca’nın da olduğu büyük kalabalıkla cenazenin ardından Sultanahmet’ten, 500 metre ilerdeki II.. Abdülhamit türbesine kadar geldi. Türbenin içine girdi ve dua etti.

Cami avlusunun bir tarafında renkli gözlü sarışın, şık kıyafetli “beyaz Osmanlı” hanedan kadınları, Afgan kraliyet ailesi kökenli Tarzi ailesinin “beyaz Afgan” üyeleri, onların beyaz ve laik ahbapları, klişe ifadeyle “seçkin bir davetli topluluğu” ve bir diğer tarafında ise yakasına küçük bir kağıda “Allah sizden razı olsun” pankartı asmış başörtülü kadınlar, son şehzadenin tabutuna dokunmak için birbirini ezen dindar erkekler vardı.

Öğle namazı bitip Sultanahmet Camisi’ni hınç hınç dolduran cemaat cenaze için akın akın bahçeye doğru koşarken cenazeyi bekleyen ‘seçkin kalabalık’ ezilmemek için arkaya doğru çekildi. Bir nevi halk ‘padişahını’ seçkinlerin elinden aldı.

Kalabalıktaki hararetin arkasında ise hanedanın uğradığı haksızlığa olan sessiz bir tepki vardı. Bir rejim değişmiş ve 1924’te Osmanlı ailesi ülkeden kovulmuştu. Cumhuriyet Osmanlı’yı reddetmişti. Cenaze namazındaki mahşeri vicdan için haksız bir reddediş ve sürgündü bu. “Dört kıtaya at koşturmuş atalarımıza” yapılmış bir vefasızlıktı. New Yorklu bir işadamı olan Şehzade Ertuğrul Osman’a evliya muamelesi yapılmasının, ülkenin en Ortodoks tarikatının bu cenazeye tam kadro katılmasının ardında bu tarihi hesaplaşma yatıyordu.”

Tek kelime bile...

Hiçbir haneden mensubu, bu ülkeden çoluk çocuk kovulmalarına, üstelik yoksulluk içinde zor günler geçirmelerine rağmen Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde tek kelime laf etmedi. Bu noktanın altını çizenlerden biri de verdiği taziye mesajında Sayın Fethullah Gülen oldu. Taziyesinde: “...Gurbet içinde gurbet yaşasa da milletini ve onun devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini rencide edecek davranışlardan itinayla uzak durmayı milletine karşı bir vefa borcu bilmiş, kıymetli insan Ertuğrul Osman” ifadelerine yer verdi.

Olmadık konular ve üç kuruşluk dünya saltanatı için birbine hakaretamiz laflar eden siyasetçiler, ellerinden koca bir ülkenin yönetimi alınan hanedanın bu kendilerini aşkın tavırlarından ders almalılar. Değer mi diye düşünmemeliler...

Başbakan Erdoğan’ın ABD dönüşü evine gitmeden ayağının tozuyla Ertuğrul Osman'ın eşi Zeynep Tarzi Osman’ın taziyeleri kabul ettiği Yıldız Parkı içindeki Çadır Köşkü'ne gidip bakanlarıyla birlikte taziye sunması önemlidir.

Millet vicdanı denilen olgu bir kez daha gösterdi kendini.

Merhuma Allah’tan rahmet, Osmanlı ecdadımızın ahrete irtihal etmiş tüm mensupları için hayır dua dilerken, devletimizin ve milletimizin ebet müddet payidar olmasını temenni ederim.