Cihannur
12-01-2011, 02:15
Prof. Osman Özsoy
http://img836.imageshack.us/img836/8828/osmanozsoy.jpg (http://imageshack.us/photo/my-images/836/osmanozsoy.jpg/)
Kılıçdaroğlu'na neden Kemal adı verildi?
CHP liderine neden ‘Kemal’ ismi verildiğini öğrenen yazar Osman Özsoy, "Dersim'in intikamı CHP'den ancak bu kadar alınabilirdi." dedi.
Dersimli Kemal’in CHP’den intikamı
Yazının özeti şu: Bir Dersimli eğer CHP ile bir dönemin hesabını görmek isteseydi, bu partiyi ancak bu hale getirebilirdi.
CHP ne seçimlerde baraj altında kaldığı yıllarda...
Ne de CHP lideri Deniz Baykal bir kaset skandalı ile partinin başından ayrıldığı günlerde... (Bu başlıkları değişik örneklerle istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz...) 1922’de kurulan CHP’nin itibarı tarihinin hiçbir döneminde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin genel başkanı olarak görev yaptığı 1.5 senelik dönemindeki kadar örselenmedi.
CHP kamuoyu nezdinde bu kadar sıradanlaşmadı.
CHP en zor dönemlerinde bile parti gibi bir partiydi.
Bir ağırlığı, bir saygınlığı vardı...
CHP, Adnan Menderes’in idamından sorumlu tutulduğu günlerde bile bu kadar itibarsızlaşmamıştı.
Birine el altından görev verip, Cumhuriyet’in şu an köklü partisi durumundaki CHP’nin itibarını kamuoyu nezdinde yer ile yeksan et deseydiniz, ancak bu kadarı mümkün olabilirdi.
Yapbozu zihnimde birleştirdiğimde karşıma çıkan tablo, tüm yaşananların bir tesadüf olmayabileceğini de gösteriyor.
Dersim’de yaşananlardan CHP’yi sorumlu tutan bir kabullenmişlik içindeki Dersimlilerin, buna rağmen CHP’den vazgeçmeyip her seçimde CHP’ye tulum çıkarttırmalarının ardında, onlarca yıl boyunca parti içine iyice sızıp bu derin hesabı bir gün içeriden görme düşüncesi olabilir mi?
Bilemiyorum, bu sadece bir soru, bende bunun cevabı yok.
Neden Kemal?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na neden ‘Kemal’ ismi verildiğini konunun uzmanından dinleyince oldukça şaşırdım.
Eğer bu bilgi doğruysa, rehinenin kendisini alıkoyan kişiye duygusal anlamda bağlanması olarak özetlenen Stokholm Sendromu konusunda ülkemizden gösterilebilecek en çarpıcı örneklerden biri bu olabilir mi diye düşündüm.
Bilindiği gibi, 1973 yılında İsveç'in başkenti Stokholm'de yaşanan bir banka soygununda altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler. Stokholm Sendromu’nun birçok rehine olayında yaşandığını uzmanlar anlatıyorlar.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na neden ‘Kemal’ ismi verildiğine dair aktarılan bilgi, Stokholm Sendromu’nu hatırlattı bana.
Hafta sonunda kanallar arasında gezinirken, “Ben bu adamı nereden tanıyorum...” diye düşünmeme neden olan bir sima ile karşılaştım.
İki yıl önce 7 Ocak 2010 tarihinde Kanal 24’te ekrana gelen ve gazeteci Ali Bayramoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Demokrasi Arşivi programının tekrar yayınında gözüme ilişti kim olduğunu merak ettiğim kişi...
Ali Bayramoğlu konuğun ismini söyleyinceye kadar izleyip beklemeye karar verdim. Konuğun isminin Hüseyin Aygün olduğunu öğrenince, “Dersim 1938” başlığı altında akıp giden programı sonuna kadar izlemeyi düşündüm.
Programda inanılmaz şeyler söyleyen Hüseyin Aygün, geçtiğimiz günlerde Zaman gazetesine verdiği röportajda, Dersim’de yaşanan katliamdan Atatürk’ün haberi vardı; olayların sorumlusu da dönemin CHP’sidir diyen kişiden başkası değildi.
Hüseyin Aygün şu an CHP Tunceli milletvekili...
Hem Dersim’de yaşananları çok önceden kitaplaştırması, hem şu an CHP Tunceli milletvekili olması, hem de Kemal Kılıçdaroğlu ile yakın akrabalığı, söylediklerinin dikkate alınırlığını artırıyor.
Dersim’de yaşananlar konusunda ciddi bir birikim sahibi olduğu anlaşılan Hüseyin Aygün, eğer parti baskısı nedeniyle şu saatten sonra Zaman gazetesine verdiği röportajdaki sözlerinden geri adım atarsa, bu olsa olsa kendini inkâr olur.
İki yıl önce yayınlanan bahsi geçen programın konukları arasında, Dersim araştırmalarıyla tanınan yazar Cafer Solgun da vardı. “Kemal” ismine Tunceli’de sık rastlandığını, CHP liderinin adının da bu sürecin bir parçası olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Cafer Solgun, bu ismin yaygın olarak verilmesinin en önemli nedeninin, Dersimlilerin doğan çocuklarını bir çeşit koruma altına alma düşüncesinden kaynaklandığını söyledi ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun mensubu olduğu Kureyşanlı Aşireti’nin de, Tekirdağ'ın Saray kazasına sürgün edilen ailelerden olduğunu aktardı.
Neden acaba?
Şimdi gelelim Kılıçdaroğlu konusuna...
Şu Google hakikaten büyük bir nimet... Ne sorsanız, şıp da söyleyiveriyor.
Şu an Silivri’de tutuklu bulunan Odatv davasının sanıklarından Soner Yalçın'ın, 22 Ağustos 2010'da Hürriyet’teki yazısı şu satırlarla başlıyor:
“Bazı köşe yazarları konuyu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na getirip, “Kılıçdaroğlu Dersim’le yüzleşmelidir” diye yazdı. Bilmelidirler ki, onlar Dersim’in adını bile bilmeden Kılıçdaroğlu bu olayla ilgili araştırmalar yaptı. Bunların bir bölümünü benimle paylaştı...” dedikten sonra, “İşte Türkiye sağının önemli isimlerinden İhsan Sabri Çağlayangil’in Kılıçdaroğlu’na anlattıkları...” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun İhsan Sabri Çağlayangil’den kaydettiği kasedin çözümünden bazı bölümlere yer veriyor.
Tunceli’de en yakın akrabalarının başına neler geldiği konusunda bilgi sahibi olmak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çağlayangil’den dinledikleri hakikaten ürpertici...
Yaptığı araştırmalar neticesinde Dersimlilerin başına gelenleri birinci el kaynaklardan öğrenen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yakın zamana kadar bu konudaki bilgisi Necip Fazıl’dan okudukları ile sınırlı gibi görünen Başbakan Erdoğan’ın söylediklerinden bir gömlek ileri gidecek bir derinlik ve kapsayıcılık içermemesi, üstelik tüm bildiklerinin de üzerine yatması, hatta dün inandıklarını bugün inkar düzeyinde bir sahiplenmeme psikolojisi içine girmesi, Dersim olayları gibi CHP tarihinin en karakutusu gibi algılanan bir konuda sessizliğe gömülmek suretiyle partinin geçmişiyle yüzleşemeden bugünkü itibarının da yerle bir edilmesine zemin hazırlamıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin geçen haftaki grup toplantısında sesini oldukça yükselterek söylediği, “'Dersimliyim. Şimdi de CHP'nin genel başkanıyım.” şeklindeki sözlerini, “her şeye rağmen mi buradayım” demek istediği, yoksa “madem öyle, işte böyle” düşüncesiyle, Dersim’i bombalayan 1930’lu yılların CHP’sine bir nazire mi yapmak istediği konusunda zihnimde gelgitler yaşamama neden oldu.
Konunu özeti şu: Bir Dersimli eğer CHP ile bir dönemin hesabını görmek isteseydi, bu partiyi ancak bu hale getirebilirdi.
Geçmişte Dersim’de yaşananlar konusu çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Bu konunun bundan sonraki uzun vadeli olası etkileri ise, çok daha farklı boyutlarıyla karşımıza çıkacak zincirleme olaylar sürecinin ilk adımı olarak görülmelidir.
Nasıl yani sorularına da, yazı çok uzadı, belki sonra cevabı vermiş olalım.
Haber 7 28.11.2011
http://img836.imageshack.us/img836/8828/osmanozsoy.jpg (http://imageshack.us/photo/my-images/836/osmanozsoy.jpg/)
Kılıçdaroğlu'na neden Kemal adı verildi?
CHP liderine neden ‘Kemal’ ismi verildiğini öğrenen yazar Osman Özsoy, "Dersim'in intikamı CHP'den ancak bu kadar alınabilirdi." dedi.
Dersimli Kemal’in CHP’den intikamı
Yazının özeti şu: Bir Dersimli eğer CHP ile bir dönemin hesabını görmek isteseydi, bu partiyi ancak bu hale getirebilirdi.
CHP ne seçimlerde baraj altında kaldığı yıllarda...
Ne de CHP lideri Deniz Baykal bir kaset skandalı ile partinin başından ayrıldığı günlerde... (Bu başlıkları değişik örneklerle istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz...) 1922’de kurulan CHP’nin itibarı tarihinin hiçbir döneminde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin genel başkanı olarak görev yaptığı 1.5 senelik dönemindeki kadar örselenmedi.
CHP kamuoyu nezdinde bu kadar sıradanlaşmadı.
CHP en zor dönemlerinde bile parti gibi bir partiydi.
Bir ağırlığı, bir saygınlığı vardı...
CHP, Adnan Menderes’in idamından sorumlu tutulduğu günlerde bile bu kadar itibarsızlaşmamıştı.
Birine el altından görev verip, Cumhuriyet’in şu an köklü partisi durumundaki CHP’nin itibarını kamuoyu nezdinde yer ile yeksan et deseydiniz, ancak bu kadarı mümkün olabilirdi.
Yapbozu zihnimde birleştirdiğimde karşıma çıkan tablo, tüm yaşananların bir tesadüf olmayabileceğini de gösteriyor.
Dersim’de yaşananlardan CHP’yi sorumlu tutan bir kabullenmişlik içindeki Dersimlilerin, buna rağmen CHP’den vazgeçmeyip her seçimde CHP’ye tulum çıkarttırmalarının ardında, onlarca yıl boyunca parti içine iyice sızıp bu derin hesabı bir gün içeriden görme düşüncesi olabilir mi?
Bilemiyorum, bu sadece bir soru, bende bunun cevabı yok.
Neden Kemal?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na neden ‘Kemal’ ismi verildiğini konunun uzmanından dinleyince oldukça şaşırdım.
Eğer bu bilgi doğruysa, rehinenin kendisini alıkoyan kişiye duygusal anlamda bağlanması olarak özetlenen Stokholm Sendromu konusunda ülkemizden gösterilebilecek en çarpıcı örneklerden biri bu olabilir mi diye düşündüm.
Bilindiği gibi, 1973 yılında İsveç'in başkenti Stokholm'de yaşanan bir banka soygununda altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler. Stokholm Sendromu’nun birçok rehine olayında yaşandığını uzmanlar anlatıyorlar.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na neden ‘Kemal’ ismi verildiğine dair aktarılan bilgi, Stokholm Sendromu’nu hatırlattı bana.
Hafta sonunda kanallar arasında gezinirken, “Ben bu adamı nereden tanıyorum...” diye düşünmeme neden olan bir sima ile karşılaştım.
İki yıl önce 7 Ocak 2010 tarihinde Kanal 24’te ekrana gelen ve gazeteci Ali Bayramoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Demokrasi Arşivi programının tekrar yayınında gözüme ilişti kim olduğunu merak ettiğim kişi...
Ali Bayramoğlu konuğun ismini söyleyinceye kadar izleyip beklemeye karar verdim. Konuğun isminin Hüseyin Aygün olduğunu öğrenince, “Dersim 1938” başlığı altında akıp giden programı sonuna kadar izlemeyi düşündüm.
Programda inanılmaz şeyler söyleyen Hüseyin Aygün, geçtiğimiz günlerde Zaman gazetesine verdiği röportajda, Dersim’de yaşanan katliamdan Atatürk’ün haberi vardı; olayların sorumlusu da dönemin CHP’sidir diyen kişiden başkası değildi.
Hüseyin Aygün şu an CHP Tunceli milletvekili...
Hem Dersim’de yaşananları çok önceden kitaplaştırması, hem şu an CHP Tunceli milletvekili olması, hem de Kemal Kılıçdaroğlu ile yakın akrabalığı, söylediklerinin dikkate alınırlığını artırıyor.
Dersim’de yaşananlar konusunda ciddi bir birikim sahibi olduğu anlaşılan Hüseyin Aygün, eğer parti baskısı nedeniyle şu saatten sonra Zaman gazetesine verdiği röportajdaki sözlerinden geri adım atarsa, bu olsa olsa kendini inkâr olur.
İki yıl önce yayınlanan bahsi geçen programın konukları arasında, Dersim araştırmalarıyla tanınan yazar Cafer Solgun da vardı. “Kemal” ismine Tunceli’de sık rastlandığını, CHP liderinin adının da bu sürecin bir parçası olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Cafer Solgun, bu ismin yaygın olarak verilmesinin en önemli nedeninin, Dersimlilerin doğan çocuklarını bir çeşit koruma altına alma düşüncesinden kaynaklandığını söyledi ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun mensubu olduğu Kureyşanlı Aşireti’nin de, Tekirdağ'ın Saray kazasına sürgün edilen ailelerden olduğunu aktardı.
Neden acaba?
Şimdi gelelim Kılıçdaroğlu konusuna...
Şu Google hakikaten büyük bir nimet... Ne sorsanız, şıp da söyleyiveriyor.
Şu an Silivri’de tutuklu bulunan Odatv davasının sanıklarından Soner Yalçın'ın, 22 Ağustos 2010'da Hürriyet’teki yazısı şu satırlarla başlıyor:
“Bazı köşe yazarları konuyu CHP lideri Kılıçdaroğlu’na getirip, “Kılıçdaroğlu Dersim’le yüzleşmelidir” diye yazdı. Bilmelidirler ki, onlar Dersim’in adını bile bilmeden Kılıçdaroğlu bu olayla ilgili araştırmalar yaptı. Bunların bir bölümünü benimle paylaştı...” dedikten sonra, “İşte Türkiye sağının önemli isimlerinden İhsan Sabri Çağlayangil’in Kılıçdaroğlu’na anlattıkları...” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun İhsan Sabri Çağlayangil’den kaydettiği kasedin çözümünden bazı bölümlere yer veriyor.
Tunceli’de en yakın akrabalarının başına neler geldiği konusunda bilgi sahibi olmak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çağlayangil’den dinledikleri hakikaten ürpertici...
Yaptığı araştırmalar neticesinde Dersimlilerin başına gelenleri birinci el kaynaklardan öğrenen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yakın zamana kadar bu konudaki bilgisi Necip Fazıl’dan okudukları ile sınırlı gibi görünen Başbakan Erdoğan’ın söylediklerinden bir gömlek ileri gidecek bir derinlik ve kapsayıcılık içermemesi, üstelik tüm bildiklerinin de üzerine yatması, hatta dün inandıklarını bugün inkar düzeyinde bir sahiplenmeme psikolojisi içine girmesi, Dersim olayları gibi CHP tarihinin en karakutusu gibi algılanan bir konuda sessizliğe gömülmek suretiyle partinin geçmişiyle yüzleşemeden bugünkü itibarının da yerle bir edilmesine zemin hazırlamıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin geçen haftaki grup toplantısında sesini oldukça yükselterek söylediği, “'Dersimliyim. Şimdi de CHP'nin genel başkanıyım.” şeklindeki sözlerini, “her şeye rağmen mi buradayım” demek istediği, yoksa “madem öyle, işte böyle” düşüncesiyle, Dersim’i bombalayan 1930’lu yılların CHP’sine bir nazire mi yapmak istediği konusunda zihnimde gelgitler yaşamama neden oldu.
Konunu özeti şu: Bir Dersimli eğer CHP ile bir dönemin hesabını görmek isteseydi, bu partiyi ancak bu hale getirebilirdi.
Geçmişte Dersim’de yaşananlar konusu çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Bu konunun bundan sonraki uzun vadeli olası etkileri ise, çok daha farklı boyutlarıyla karşımıza çıkacak zincirleme olaylar sürecinin ilk adımı olarak görülmelidir.
Nasıl yani sorularına da, yazı çok uzadı, belki sonra cevabı vermiş olalım.
Haber 7 28.11.2011