tozkaldiran
03-01-2008, 11:27
Ben ki, 27 Mayıs askeri darbesini, 12 Mart askeri muhtırasını, 12 Eylül askeri darbesini, 28 Şubat post modern darbeyi, 27 Nisan geceyarısı muhtırasını yaşamış ve kılı kıpırdamamış biriyim ama Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ı dinlerken tüylerim gerçekten diken diken oldu.
İçim titredi, ürperdim. Rektör Bey, sanki, Üniversitelerarası Kurul'un açıklamasını değil, Latin Amerika'daki bir küçük devletin, "ceberrut diktatörünün" talimatını açıklar gibiydi. Evrensel hukuk adına, demokrasi adına korktum. Hukuka karşı bir "meydan okuma" sezdiğim için korkum daha da arttı. Bu hukuk, nasıl bir hukuk ki, üniversitelerin bir bölümü farklı, diğer bölümü tam tersi bir anlam çıkarıyor.
YÖK denen bir kurul var. YÖK'ü kuran ve 11 yıl başkanlığını yapan İhsan Doğramacı'nın kurduğu Bilkent Üniversitesi, başörtüsü yasağını uygulamıyor, "YÖK'ün direktifleri çerçevesinde uygulama yapma kararı aldık" diyorlar. Onlar da üniversite, bunlar da üniversite. Ama bazı üniversiteleri yöneten rektörler, "türban tartışmasının" rejim karşıtı güçlerle, Cumhuriyet güçleri arasında uzun süredir yaşanan bir mücadele olarak görüyorlar ve türbana izin verilirse, bu mücadelenin "direnç mevzilerinin" kırılacağına ve laikliğin elden gideceğine inanıyorlar.
Onun için, Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın "Cumhuriyetin temel ilkesini yaşatmaya kararlıyız" diyor. Türbanın üniversitelerde serbest olmasının, "Cumhuriyetin temel ilkesini " nasıl zedeleyecek bilmiyorum ama, insanların, kendi özgür tercihleri olan, türbanı, başörtüsünü, yasaklayan zihniyet, bu ülkeyi gerçekten "kaosa" götüren zihniyet olur.
Bağlı oldukları kurula "baş kaldıran" rektörler, kendilerine, "başörtülü kızları sınıflara alın" diyen YÖK Başkanı Özcan'ı da ağır bir şekilde eleştiriyorlar. "YÖK Başkanı bu tutumuyla rektörlere baskı uyguluyor. Bu tutumundan dolayı Sayın YÖK Başkanı Özcan'ı, Üniversiteler Arası Kurul üyelerinin oy birliği ile istifaya davet ediyoruz.
Eğer istifa etmez ise YÖK Başkanı’nın Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından görevden alınmasını talep ediyoruz. Bu talebimizi de Cumhurbaşkanımıza ileteceğiz. Elimizden geldiği kadar mücadelemize devam edeceğiz. YÖK Başkanı’na rağmen" diyerek, hem güya, "Özcan'ı küçümsüyorlar" hem de "askeri darbe ürünü yasağı" sürdürerek, genç kızlarımızın eğitiminin önüne engel çıkarıyorlar.
Kendilerini "Türkiye'nin seçkinleri" olarak gören bir kısım insanlar, "dayatmalarla" kendi görüşlerini egemen kılmak istiyor. Bu insanlar, kendileri gibi yaşamayanlara, bir başka "yaşam biçimi" seçmiş olanları, "hor görmeye", onlara "yasaklar koymaya"başladılar. Halen bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Kendilerini ve kendi fikirlerini "seçkin" gören bu insanlar, AK Parti'ye oy veren, ve oy oranı yüzde 47 olan insanları, "ikinci sınıf insan" görmeye devam ediyorlar.
Kendi görüşlerini, "Türkiye'nin tercihi" olarak sunma başarısını da, ne yazık ki medyada yer alan kendi kafalarındaki insanlar sayesinde topluma yutturmaya çalışıyorlar. Üniversitelerde türbanı yasaklayan "yasakçı zihniyet", eline fırsat geçse başka yasakları da meşru kılmaya çalışır. Allahtan halkımız bu zihniyete yüz vermiyor.
İçim titredi, ürperdim. Rektör Bey, sanki, Üniversitelerarası Kurul'un açıklamasını değil, Latin Amerika'daki bir küçük devletin, "ceberrut diktatörünün" talimatını açıklar gibiydi. Evrensel hukuk adına, demokrasi adına korktum. Hukuka karşı bir "meydan okuma" sezdiğim için korkum daha da arttı. Bu hukuk, nasıl bir hukuk ki, üniversitelerin bir bölümü farklı, diğer bölümü tam tersi bir anlam çıkarıyor.
YÖK denen bir kurul var. YÖK'ü kuran ve 11 yıl başkanlığını yapan İhsan Doğramacı'nın kurduğu Bilkent Üniversitesi, başörtüsü yasağını uygulamıyor, "YÖK'ün direktifleri çerçevesinde uygulama yapma kararı aldık" diyorlar. Onlar da üniversite, bunlar da üniversite. Ama bazı üniversiteleri yöneten rektörler, "türban tartışmasının" rejim karşıtı güçlerle, Cumhuriyet güçleri arasında uzun süredir yaşanan bir mücadele olarak görüyorlar ve türbana izin verilirse, bu mücadelenin "direnç mevzilerinin" kırılacağına ve laikliğin elden gideceğine inanıyorlar.
Onun için, Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın "Cumhuriyetin temel ilkesini yaşatmaya kararlıyız" diyor. Türbanın üniversitelerde serbest olmasının, "Cumhuriyetin temel ilkesini " nasıl zedeleyecek bilmiyorum ama, insanların, kendi özgür tercihleri olan, türbanı, başörtüsünü, yasaklayan zihniyet, bu ülkeyi gerçekten "kaosa" götüren zihniyet olur.
Bağlı oldukları kurula "baş kaldıran" rektörler, kendilerine, "başörtülü kızları sınıflara alın" diyen YÖK Başkanı Özcan'ı da ağır bir şekilde eleştiriyorlar. "YÖK Başkanı bu tutumuyla rektörlere baskı uyguluyor. Bu tutumundan dolayı Sayın YÖK Başkanı Özcan'ı, Üniversiteler Arası Kurul üyelerinin oy birliği ile istifaya davet ediyoruz.
Eğer istifa etmez ise YÖK Başkanı’nın Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından görevden alınmasını talep ediyoruz. Bu talebimizi de Cumhurbaşkanımıza ileteceğiz. Elimizden geldiği kadar mücadelemize devam edeceğiz. YÖK Başkanı’na rağmen" diyerek, hem güya, "Özcan'ı küçümsüyorlar" hem de "askeri darbe ürünü yasağı" sürdürerek, genç kızlarımızın eğitiminin önüne engel çıkarıyorlar.
Kendilerini "Türkiye'nin seçkinleri" olarak gören bir kısım insanlar, "dayatmalarla" kendi görüşlerini egemen kılmak istiyor. Bu insanlar, kendileri gibi yaşamayanlara, bir başka "yaşam biçimi" seçmiş olanları, "hor görmeye", onlara "yasaklar koymaya"başladılar. Halen bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Kendilerini ve kendi fikirlerini "seçkin" gören bu insanlar, AK Parti'ye oy veren, ve oy oranı yüzde 47 olan insanları, "ikinci sınıf insan" görmeye devam ediyorlar.
Kendi görüşlerini, "Türkiye'nin tercihi" olarak sunma başarısını da, ne yazık ki medyada yer alan kendi kafalarındaki insanlar sayesinde topluma yutturmaya çalışıyorlar. Üniversitelerde türbanı yasaklayan "yasakçı zihniyet", eline fırsat geçse başka yasakları da meşru kılmaya çalışır. Allahtan halkımız bu zihniyete yüz vermiyor.