fatih kısaparmak balon baskılı balon "Şakası bile soğuk" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : "Şakası bile soğuk"


Ak_Kelebek
07-05-2008, 11:40
Ülkemizin, böylesine “ağır ve bunaltıcı psikolojiden” bir an evvel kurtulması lazım. “Kurumlar arası ilişkileri bu kadar gergin bir ülkede” toplumsal kutuplaşmalar kaçınılmazdır. Güvensizlik artar, kuşku atmosferi yaygınlaşır. İnsanlar ve kurumlar birbirine “düşman gözüyle” bakarlar.

Sorunlarımız büyük. Dünyanın her ülkesinde “ekonomik durgunluk eşliğinde kriz sinyallerinin tedirginliği” yaşanıyor, en gelişmiş ülkeler bile tedbir üstüne tedbir alıyorlar. Biz ise “risk faktörünü” en üst noktaya çıkarıyoruz.

Ortadoğu’da dengeler yeniden kuruluyor, “küresel güç oyuncularının rekabeti” hiç olmadığı kadar sertleşmiş durumda. Sınırların adeta yeniden çizildiği günlerdeyiz. Güçlü, çok güçlü olmamız, “sözümüzü dinletmemiz, çıkarlarımızı korumamız” gereken bir dönemdeyiz.

Diplomaside gücünüzün ve caydırıcılığınızın nasıl sağlanacağı bellidir: “Yekpare bir ülke olacaksınız, siyasal iktidarınız halkın yüksek desteğini kazanacak, kurumlarınız arasında eşgüdüm işleyecek ve ortak bir politikayı iş bölümü ile uygulayacaksınız.”

Yetmez, “Yargınıza güven tam olacak, askerinizin caydırıcılığı en üst noktada bulunacak.” Sizi manipüle etmek isteyen küresel aktörler, “hükümet olmadı, askere oynayalım”, “Silahlı Kuvvetler tezgâha gelmiyor, Başbakan’a yanaşalım” diyemeyecekler. Herkes, sizin için “evet burası, gelenekleri olan, ciddi bir ülke. Her kurumu farklı açılardan baksa da son kertede ülkesinin çıkarı etrafında birleşiyorlar” algısına sahip olacak.

Peki, Türkiye’de yaşamaya başladığımız gelişmeler bu çerçeveye uygun bir akış içinde mi? Süreç, böyle giderse çok değil, 3-4 yıl içinde nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olacağız? Siyasal iktidarı hırpalanmış, Silahlı Kuvvetler’i boş yere yorulmuş, yargısına güven haksızca sorgulanır hale gelmiş, halkı çeşitli katmanlar halinde kutuplaşmış bir ülke...

Bunu mu istiyoruz? Ülkemizin dış istikametini etkilemek isteyenler için bundan daha uygun bir ortam olur mu?

“Ordunuzu teslim ettiğiniz

kişileri suçlarken...”

Amerika Birleşik Devletleri’nin geleneksel 4 Temmuz resepsiyonunda bunları düşünüyordum. Hükümet üç önemli bakanla temsil ediliyordu: Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül. “Büyükelçilik görevlilerini bile şaşırtan bir sürprizle” yıllar sonra ilk kez CHP Lideri Deniz Baykal da ABD davetindeydi. CHP’nin Brüksel’de büro açacağı haberiyle birlikte bakınca bu olayı önemsemek gerek.

Ankara’nın nemsiz, hafif serin, harika bir temmuz akşamında bahçedeydik. Havai fişekler patlıyordu. Siyaset ve bürokrasiden katılım yüksekti. Bütün sohbetler Ergenekon ve kapatma davasına ilişkindi.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel, artık uluslararası üne sahip Hikmet Çetin ve tıp alanındaki müthiş hizmetleriyle tanınan Mehmet Haberal’la sohbet ediyordu. Çetin, Haberal’la ilgili bir espri yaptı, Demirel’e dönüp, “efendim, Haberal’ı da gözaltına alacaklarmış” dedi. Demirel önce gülümsedi ama sonra “Şakası bile çok soğuk” yanıtını verdi. Demirel’in söylediği şu cümleyi önemsedim: “Kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur, tamam ama ordunuzu emanet ettiğiniz insanları suçlarken çok dikkat edeceksiniz.”

Davetin en çok ilgi çeken isimleri Osman-Ferda Paksüt çifti oldu. Osman Paksüt, gazetecilerle sohbet etti ve kapatma davasının 4-5 haftada sonuçlanacağını söyledi. Başbakan Erdoğan ve Başsavcı Yalçınkaya karşılıklı olarak “ülkedeki belirsizliği giderme konusunda hassasiyet gösterip” davayı hızla sonuçlandırmaya çalışıyorlar. Takvimin ikinci ayağında ise YAŞ ile ilgili “gereksiz, boş spekülasyonlar” var. Davanın temmuz içinde sonuçlanması ve kapatma kararının çıkması halinde hükümetin durumu ile YAŞ’taki kararnamelere yönelik soru işaretlerinin ortaya çıkacağı söyleniyordu. Hükümet’in, TSK’nın teamüllerine saygılı davranacağı ortada. Tüm sinyaller bunu gösteriyor. 6 yıllık iktidarlıkları döneminde aksi olmamış. Paksüt’ün açıklamalarından davanın Ağustos içinde sonuçlanacağını anlıyorum. Kararnameler de 4 Ağustos’ta imzalanmış oluyor. En azından bu konuda bir belirsizlik yaşanmayacağı, kriz senaryosunun boşa çıkacağı belli.

Ankara’yı ve Türkiye’yi bu kesif havadan kurtaracak, ülkeye sağduyusuyla liderlik yapacak kişi ve kurumlar tarihe geçecektir. Barış, savaşmaktan daha zordur ama ödülü de daha büyüktür. Bu tarihi sorumluluğu üstlenmeye en büyük aday bence Başbakan’dır. Yüzde 47’nin gücü işte şimdi lazımdır, barış için. Devlet katındaki mutabakatla halkın tansiyonunu düşürmenin zamanıdır. Umut ediyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA
akşam