İslam ve onun değerleriyle ilgili her şey bizim ilgi sahamıza girer ve onunla alakalı söz söyleme hakkımızın olduğunu herkesin bilmesi gerekir.
Birtakım talepler dile getirilirken “Sivil İtaatsizlik” adıyla halkı camiden soğutma girişimleri dikkatlerden kaçmamaktadır. Taleplerin haklılığı haksızlığını tartışacak değiliz. Ancak söz konusu olan camilerimiz olunca bazı samimiyetsizliklerin sorgulanması gerekmektedir.

Geçen hafta gazetemize demeç veren Mustazaf-Der Genel Başkanı Sayın Hüseyin Yılmaz çok güzel tespitlerde bulunmuştu. Ne diyordu Yılmaz, hatırlayalım:

-“Kürdlüğün ve Kürt dilinin asimile edildiği yer okullardır, camiler değildir. Kaldı ki camiler halkındır, devletin değildir.”

“Eğer imamları “şucu” veya “bucu” diye ayırırsak bize göre Mhp’li ile Bdp’li imamın arasında bir fark yoktur. Birisi Türk Milliyetçiliği diğeri de Kürt Milliyetçiliği...”

“Camileri boykot etme düşüncesinin içinde iyi niyet görmediğim gibi sinsi bazı planların olduğunu tahmin ediyorum.”

“Camiyi boykot edenler iyi niyetli iseler bunu göstersinler. Örneğin kurdukları çadırlarda sadece Cuma günü değil, günde 5 vakit namazı cemaatle kılsınlar, kıldırsınlar. Ve sadece halktan birileri kılıp diğerleri bakmasın...”

“Cami Müslümaların Cem yeridir ve bir semboldür. Camiler Kabe’nin şubeleridir. Müslüman halkın nezdinde kutsallığı vardır. Camileri siyasi malzeme konusu yapmak bu hürmete saygısızlık etmektir.”

Kurulduğu günden beri Pkk-Bdp marksist ve din karşıtı bir tavır sergilemekten kaçınmamıştır. Gerek başlarındaki şahsın gerekse de yönetici konumundaki kişilerin demeçleri buna şahittir. Bu yapılanmanın önde gelenlerinden hangisinin söylem, davranış giyim ve kuşamı İslam karşıtlığını ortaya koymuyor ki? Dolayısıyla bugün gelinen sözde sivil itaatsizlik eylemiyle halkın camilerden alıkonulmaya çalışılması noktası o İslam karşıtlığının tipik bir yansımasıdır.

Bizi böyle düşündüren nedenler vardır:

-Madem sivil itaatsizlik diyorsunuz o halde gelin en büyük başkaldırıyı önce siz yapın, milletvekili adaylığından çekilin öyle ya bu devletin varlığının yansıdığı yer Meclis’tir. Meclis’e girmeyerek tüm toplumlara mağduriyetinizi anlatma fırsatı bulursunuz. Çadırlarınızda oturun, halkla birlikte direnişi ortaya koyun. Nasıl olsa “Meclis’te bize bir şey yaptırmıyorlar ki” gerekçeniz de var.

-Eylemin adı Sivil İtaatsizlik... Kime itaatsizlik? İddia olunduğuna göre devlete ve hükümete onun icraatlarına. Camiye gelmeyi engellemek ise kime itaatsizlik? Şüphesiz Allah’a itaatsizlik... Lâkin Rabbimiz oraları bizim için ibadet yerleri kılmış ve gitmemizi emretmiştir.

-Devlet ile mücadele esas ise o halde neden devlet dairelerinde çalışan gönüllülere bir çağrıda bulunup “Ey halkımızın memurları, işçileri bu sistemi ve zulmlerini protesto ediyoruz. İşe gitmeyerek, gitseniz bile sadece masalarınızda oturup iş yapmayarak sivil itaatsizliğini gösterin” diyemiyorsunuz. Etkin olmak mı istiyorsunuz işte size yol!

-Başka bir yol da göstereyim samimiyseniz birçok belediye var elinizde haydi sivil itaatsizlik yaparak hesap vermeyin, çalışanlarınız işe gelmesin, kapıya kilit vurun ki hayat felç olsun sonrasında tepkiler, beraberinde çözüm yolları alternatifleri...

-Madem itaatsizlik... Öğrenciler okula gitmesin, esnaf vergi ödemesin, cezaevindeki tutuklularınız mücadele ettiğiniz devletin mahkemelerine gitmesin, gitse de itaatsizlik ederek ayağa kalkmasın sorulara cevap vermesin...

Daha onlarca yol... Ama bunlar yapılmaz, yapılamaz çünkü esas niyet başka... Yapılan ufak tefek şeyler de dostlar alışverişte görsün” sendromundan başkası değildir.

Gördüğümüz, duyduğumuz kadarıyla öyle ahım-şahım binlere ifade edilebilecek bir topluluk değil sözde camileri protesto edenler. Esasta bu çok sınırlı teveccühde Bdp idarecilerini çileden çıkarmaya yetiyor. Ancak velev ki sokakta bile namaz kılınsa o alnı secdeye gidenlerin bu davranışı inşaallah neticede İslam’ın hanesine artı olacak.

Allah’a itaatsizliği ilke edinen Bdp yöneticileri inanıyorum ki bir müddet sonra “Ya biz ne yaptık neyi düşündük ne oldu” diyecek bir konuma düşecekler. Tıpkı Resulullah’a türlü sıkıntılar yaşatan Hudeybiye antlaşmasının niticede tüm detayları ile Müslümanların lehine sonuçlanması gibi bu tür gari İslamî yollara baş vurmak da neticede Müslüman halkımızın gerçeği görmesine sebep olacaktır inşaallah. Onun için onlara deriz ki gelin Allah ile onun dini ile barışın. Barışmıyorsanız da bari düşmanlık etmeyin. Halkın değerleriyle savaşıp varlığını devam ettiren kaç devlet, kaç lider var?

Allah tüm Müslümanlara dost ve düşmanı ayırma feraseti versin hidayet yollarını açsın. Allah’a emanet olunuz.

Fikret Gültekin
fgultekin@dogruhaber.com.tr
http://www.dogruhaber.com.tr/Yazar/Makale/Sivil-itaatsizlik-mi-Allaha-itaatsizlik-mi.html