Ahmet Yasin
06-09-2010, 10:08
ÇOK ŞÜKÜR ARTIK BAYRAĞIMIZI YAKIYORLAR! YAŞASIN HZ. DONANMA ve ISLIK ÇALAN OKLARIMIZ…
“Bilginin gücü” diye kandırdılar bizi oysa birkaç kişi “Bilginin Güçsüzlüğünü” yaşıyoruz hep. Bilen adamlardan bıktım usandım. “Canım sıkılıyor” diyen birine kahveden, komşulardan binlerce amatör psikolog yardıma koşuyor. Bugünlerde de her yanımız stratejist kaynıyor. Gazi Hakan Albayrak ve arkadaşlarının Hz. Donanması İsrail’in ağzına tükürünce etrafımız bilen adam kaynadı.
Bilen cahillerin yanında susmayı başararak nefsimizle savaşıyoruz. On bin kitap okuduktan sonra facebook’a bir cümle yazarak gelen yorumlara bile katlanmak insanı cennetlik yapabilir. Her sözün kıçından anlaşıldığı enteresan bir ülkede yaşıyoruz.
Geçen günlerde birçok insan hararetle “Fetullah Gülen bu konuda niçin konuşmuyor?” diye sızlanıyordu. Bizler ise “Yahu kardeşim bundan büyük nimet var mı, iyi ki konuşmuyor…” diyorduk. Neyse, Hoca Efendi “Otoriteyi tanımadılar” cümlesini kurunca herkes ayaklandı. Ben, Hoca Efendi’nin Amerika’da esir olduğunu düşünüyorum. Kurduğu cümleleri özgür bir Müslüman canı pahasına kurmazdı… Keşke Hz. Donanma yola koyulduğunda yalancıktan bilinç kaybı yaşasaydı, hastalansaydı, sahte komalara girseydi de bir açıklama yapmak zorunda kalmasaydı ama akledemedi.
Eğer İHH, Gazze’ye ikinci kez bir yardım filosu çıkarırsa lütfen otoriteden izin alsınlar. Ben de aynı kanaatteyim, Ahmedi Nejat’a sormadan gitmemek gerekiyor:)
Hz. İbrahim, putları kırmaya giderken putperestlere mi sordu? Peygamber efendimiz de Kâbe’deki putları indirirken kimseye sormadı… Bu memleketin mümin insanları çoluk çocuklarını, eşlerini, ana ve babalarını ayak bağı etmeden Allah’a sığınarak kâğıttan bir gemiye binip Gazze’deki ablukaya gedik açmaya gittiler. Size bir şey söyleyeyim mi? O gemiye binen yirmi insanı tanıyorum, inanır mısınız yüzme bilenlerin sayısı iki :) İman, takva böyle bir şeydir işte… Silaha gerek yoktu. Gemiden atıldıklarında bile boğularak şehit olacaklardı… Takva sahibi mümin arkadaşlarımız, gazilerimiz hesabın, kitabın, matematiğin içine böyle tükürdüler… T Cetveli kullanmadan sandalyeye bile oturamayan teknolojik İsrail’e bundan daha büyük bir cevap verilebilir miydi? Hayır…
Yıllardır, tasavvuftan nefret eden insanlar bu ümmetin çocuklarını “Tedbir, tevekkül” diyerek pasifist ettiler. “İçinizdeki Öküze Oha Deyin ve Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır” kitaplarımda hep şunu dedim: Biz yalnızca Allah’a ve O’nun ordusuna güvenmeliyiz. İmanla yerden alıp attığımız bir taşla uçak düşürürüz böylece… Bana deli dediler. Oysa Hz. Donanma Gazileri, viledanın sapıyla helikopter dövdü biliyorsunuz…
Büyük bir gücü, daha büyük bir güçle yenmek olağandır, matematikseldir ama espri çok büyük bir gücü topal bir sinek olarak yenmektedir. İmparatorluklar böyle çöker, ordular bununla depresyona girer, bizimkiler bunu başardı.
Tam donanımlı, eli silahlı, uçaklı, teçhizatlı, maskeli, sadece gözleri görünen korkak İsrail askerlerine karşı yüzme bilmeyen ve kuru soğan fırlatan mübarekler karşı koydu. Göğüslerini siper ettiler… Şehitlerimizin anaları bir damla gözyaşı dökmedi… Bu ümmet affa uğradı… Allah, bu kavmi affetti… “Gazze’ye Yol Açık” parolasıyla gittiğimiz yerden “İslâm İmparatorluğu’na Yol Açık” müjdesiyle geri döndük…
Gazze’ye giden Mavi Marmara’nın mübarek savaşçıları bizlere yeniden bir şeyler hatırlattı… Şiir gecelerinde ağlayan bıyıklı adamlara erkek olmayı öğrettiler. Savaşlar küfürle başlar. Ben, kendi adıma insanlara küfretmesini öğrettim, bunun için hep eleştiri aldım ama en azından yazılarımla küfrettim… Artık mübarek gazilerimizi gördüm ya bundan sonra küfretmeyi bırakabilirim sanıyorum. Arı, duru cümlelerimle gelecek yıl Türkçe Olimpiyatları’nda madalya alırsam şaşırmayın:)
Kardeşim Mustafa Ünal “Müslüman Hunlu olursak kurtulacağız” diyordu. Cümlenin manasını şimdi anlıyorum. Biz, Moğol olmayacağız… Moğol, savaştan önce karşısındakiler teslim olsa da olmasa da öldürürdü ama Hunlular, savaştan önce ve sonra teslim olanlara zulmetmezlerdi. Alparslan Hunluydu… Selçukluyu Hunlular kurdu… Osmanlıyı kuran Moğolllardı… Çünkü Moğol İstilası’yla yerle bir edilip Fetret’e girdik… Bilinçaltımızda Moğollar vardı… Bakın Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı kurdu… Halimizi görüyorsunuz? Şimdi, Allah’ın izniyle yeni bir çağ başlıyor… Mavi Marmara’nın Müslüman Moğolları yeni bir düzen kuracaklar, hepimiz kurtulacağız… İnanmış Yahudiler bile İsrail’den kurtulacak inşallah…
Mete Han, dünyaya kafa tutmak için ordusunu kurarken şöyle bir yol izledi: “Islık Çalan Oku buldum” dedi. Askerleri meydana toplayıp en değerli atına nişan aldı ve askerlerine atı vurmasını söyledi. Askerler en değerli atı öldürmekten korkup oklarını atmadılar ve Mete Han onların hepsini öldürdü. Sonra Islık Çalan Okunu başka askerlerle karısına çevirip nişan aldı. Onun karısına ok atamayan askerleri de öldürdü… Son olarak okunu babasına çevirip “Oklarınızı babama nişan alıp fırlatın” dedi. Bütün askerler oklarını babasına fırlattı… İşte o askerlerle yola çıktı Mete Han…
Gazze Gazilerimiz de o yola yüzme bilmeden, çocuklarını, eşlerini, babalarını geride bırakıp ıslık çalarak bindiler gemiye ve türkü olup, marş olup döndüler buraya… Hem nota verip hem de akort yaptılar yani… Bize tekrar Müslüman Hunlu olmayı öğretenlerden Allah razı olsun…
Sahabe, peygamber efendimize bağlılıklarını belirtmek için “Anam, babam sana kurban olsun ya Muhammet” derlerdi… Islık çalan ok atmayı biliyorlarmış demek ki… Bizler her şeye “Bu benim savaşım değil” diyerek bahane buluyoruz. Dünyanın öbür ucunda bir Müslüman’ın burnu kanarsa onların savaşı bizim savaşımız olur… Artık “Kurban” deyince yalnızca sığır geliyor aklımıza… Kurban; ondan ayrılması zor olan şey demektir… Mesela benim kurbanım sigara olmalıdır biliyorum ve bunun için dua istiyorum sizlerden…
Ümmet homojen oldu… Mezheplerin yerini uzmanlaşma, kurumsallaşma, ekonomik ve diploma ayrımcılığı aldı. Sahabe karışıktı. Cahille aydın, zenginle fakir, beyazla zenci, bir arada oturabiliyorlardı. Şimdi şu halimize bakın: Jip’i olan Müslüman Jip’i olanla, Doktor Müslüman Eczacı Müslümanla, âlim Müslüman âlim Müslümanla, cahil cahille oturabiliyor… Yazık bize… Kimse ikinci bir yaşam tarzı bilmiyor… Sınıf farkını aradan kaldıran İslam’ın ümmeti dünyanın en acımasız kast örgütünü kurdular. Aramızdan bir Müslüman üç kuruş bulamadığı için sokakta kalıyor ama ona yardım edemiyoruz, çünkü bizde de üç kuruş yok… Bir böcek gibi düştüğümüz yerden kalkamıyoruz. Zengin değiliz, zengin Müslümanlar tanımıyoruz, onlar bize telefon numaralarını vermiyor, aynı mahallede oturmuyorlar… Aynı Allah’a inanan teslim olan Müslümanlar birbirlerine cüzdanlarını, kasalarını teslim etmiyorlar… O gemide doktorla okumamış, zenginle fakir, beyazla siyah yan yanaydı. Otuz senelik köşe yazarı GAZİ HAKAN ALBAYRAK ile hayatında gazete okumamış ama inanmış Müslümanlar bir arada zulme karşı savaştılar.
Bir zengine derdimizi anlatıp gözyaşı döküyoruz ve o yavşak zengin Müslüman bize dua edeceğini söylüyor… Lan Karun, senden dua değil para istiyoruz. Senin duana değil cüzdanına muhtacız. Hem para vermiyorsun hem de duasıyla varlığını idame ettiren fukara insanın elinden silahını alıyorsun. Sizin gibi şerefsiz, göbekli zengin Müslümanlar yüzünden ortalık cömert ama fakir Müslüman doldu. Ben, pinti bir fukara Müslüman görmedim, utanmıyor musunuz, siz de insanlık yok mu, niçin bizim onurumuzla oynuyorsunuz?
Hz. Ebubekir dine girerken memleketin en zengin insanıydı. Kelime-i Şahadet getirdikten sonra malını mülkünü infak etti… Öyle ki giysisi olmadığı için bazen Cuma namazına gidemiyordu. Gemiye binen kardeşlerimin çoğunun telefonunda kontör yoktu inanır mısınız? Kontörsüz, yüzme bilmeyen erkekler, dünyanın en kuduruk devletine karşı kuru soğanla “Otoriteye danışmadan” cihada gittiler, bu erkeklerin cenk hikâyelerini dinledikten sonra halen eşlerinizle yatabilecek misiniz çok merak ediyorum?
Zengin olmak suç değildir lakin zengin olarak ölmek şerefsizliktir… Hangi biriniz mübarek çocuklar yetiştirdi ki miras bırakıyorsunuz? Bıraktığınız miraslarla küpeli oğlanlarınız bol bol günah işleyip cehennem ateşinizi körükleyecekler, kafanız çalışmıyor mu? Zibidi, münafık, fasık, günahkâr çocuklarınıza miras bırakıp cehennemde yanacağınıza hayattayken nur yüzlü, ibadetlerini eksiksiz yapan fukara insanlara, dullara, yetimlere, esirlere infak edip kendinize cennette köşkler yapın beyinsiz domuzlar, aşağılık herifler…
Kırk cümle kuruyorsunuz bir tanesinde “Allah” lafsı geçmiyor. Cümlelerinizin, nefeslerinizin bile zekâtını vermiyorsunuz… Vicdanınızı anlatmayın bize… Dünya üstünde fakirlikten bayılan Müslümanlar var. Nerede sizin cüzdanlarınız? Cennete gitmeniz bu kadar kolayken neden inat ediyorsunuz. Bakın, paranızla cennete gideceksiniz, beyinsiz inekler, bu aptallık daha ne kadar sürecek?
Devamı...
http://www.ozgundurus.com/Haber/Guncel/07062010/Bulent-Akyurek-Siyonist-saldiriyi-yazdi.php
“Bilginin gücü” diye kandırdılar bizi oysa birkaç kişi “Bilginin Güçsüzlüğünü” yaşıyoruz hep. Bilen adamlardan bıktım usandım. “Canım sıkılıyor” diyen birine kahveden, komşulardan binlerce amatör psikolog yardıma koşuyor. Bugünlerde de her yanımız stratejist kaynıyor. Gazi Hakan Albayrak ve arkadaşlarının Hz. Donanması İsrail’in ağzına tükürünce etrafımız bilen adam kaynadı.
Bilen cahillerin yanında susmayı başararak nefsimizle savaşıyoruz. On bin kitap okuduktan sonra facebook’a bir cümle yazarak gelen yorumlara bile katlanmak insanı cennetlik yapabilir. Her sözün kıçından anlaşıldığı enteresan bir ülkede yaşıyoruz.
Geçen günlerde birçok insan hararetle “Fetullah Gülen bu konuda niçin konuşmuyor?” diye sızlanıyordu. Bizler ise “Yahu kardeşim bundan büyük nimet var mı, iyi ki konuşmuyor…” diyorduk. Neyse, Hoca Efendi “Otoriteyi tanımadılar” cümlesini kurunca herkes ayaklandı. Ben, Hoca Efendi’nin Amerika’da esir olduğunu düşünüyorum. Kurduğu cümleleri özgür bir Müslüman canı pahasına kurmazdı… Keşke Hz. Donanma yola koyulduğunda yalancıktan bilinç kaybı yaşasaydı, hastalansaydı, sahte komalara girseydi de bir açıklama yapmak zorunda kalmasaydı ama akledemedi.
Eğer İHH, Gazze’ye ikinci kez bir yardım filosu çıkarırsa lütfen otoriteden izin alsınlar. Ben de aynı kanaatteyim, Ahmedi Nejat’a sormadan gitmemek gerekiyor:)
Hz. İbrahim, putları kırmaya giderken putperestlere mi sordu? Peygamber efendimiz de Kâbe’deki putları indirirken kimseye sormadı… Bu memleketin mümin insanları çoluk çocuklarını, eşlerini, ana ve babalarını ayak bağı etmeden Allah’a sığınarak kâğıttan bir gemiye binip Gazze’deki ablukaya gedik açmaya gittiler. Size bir şey söyleyeyim mi? O gemiye binen yirmi insanı tanıyorum, inanır mısınız yüzme bilenlerin sayısı iki :) İman, takva böyle bir şeydir işte… Silaha gerek yoktu. Gemiden atıldıklarında bile boğularak şehit olacaklardı… Takva sahibi mümin arkadaşlarımız, gazilerimiz hesabın, kitabın, matematiğin içine böyle tükürdüler… T Cetveli kullanmadan sandalyeye bile oturamayan teknolojik İsrail’e bundan daha büyük bir cevap verilebilir miydi? Hayır…
Yıllardır, tasavvuftan nefret eden insanlar bu ümmetin çocuklarını “Tedbir, tevekkül” diyerek pasifist ettiler. “İçinizdeki Öküze Oha Deyin ve Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır” kitaplarımda hep şunu dedim: Biz yalnızca Allah’a ve O’nun ordusuna güvenmeliyiz. İmanla yerden alıp attığımız bir taşla uçak düşürürüz böylece… Bana deli dediler. Oysa Hz. Donanma Gazileri, viledanın sapıyla helikopter dövdü biliyorsunuz…
Büyük bir gücü, daha büyük bir güçle yenmek olağandır, matematikseldir ama espri çok büyük bir gücü topal bir sinek olarak yenmektedir. İmparatorluklar böyle çöker, ordular bununla depresyona girer, bizimkiler bunu başardı.
Tam donanımlı, eli silahlı, uçaklı, teçhizatlı, maskeli, sadece gözleri görünen korkak İsrail askerlerine karşı yüzme bilmeyen ve kuru soğan fırlatan mübarekler karşı koydu. Göğüslerini siper ettiler… Şehitlerimizin anaları bir damla gözyaşı dökmedi… Bu ümmet affa uğradı… Allah, bu kavmi affetti… “Gazze’ye Yol Açık” parolasıyla gittiğimiz yerden “İslâm İmparatorluğu’na Yol Açık” müjdesiyle geri döndük…
Gazze’ye giden Mavi Marmara’nın mübarek savaşçıları bizlere yeniden bir şeyler hatırlattı… Şiir gecelerinde ağlayan bıyıklı adamlara erkek olmayı öğrettiler. Savaşlar küfürle başlar. Ben, kendi adıma insanlara küfretmesini öğrettim, bunun için hep eleştiri aldım ama en azından yazılarımla küfrettim… Artık mübarek gazilerimizi gördüm ya bundan sonra küfretmeyi bırakabilirim sanıyorum. Arı, duru cümlelerimle gelecek yıl Türkçe Olimpiyatları’nda madalya alırsam şaşırmayın:)
Kardeşim Mustafa Ünal “Müslüman Hunlu olursak kurtulacağız” diyordu. Cümlenin manasını şimdi anlıyorum. Biz, Moğol olmayacağız… Moğol, savaştan önce karşısındakiler teslim olsa da olmasa da öldürürdü ama Hunlular, savaştan önce ve sonra teslim olanlara zulmetmezlerdi. Alparslan Hunluydu… Selçukluyu Hunlular kurdu… Osmanlıyı kuran Moğolllardı… Çünkü Moğol İstilası’yla yerle bir edilip Fetret’e girdik… Bilinçaltımızda Moğollar vardı… Bakın Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı kurdu… Halimizi görüyorsunuz? Şimdi, Allah’ın izniyle yeni bir çağ başlıyor… Mavi Marmara’nın Müslüman Moğolları yeni bir düzen kuracaklar, hepimiz kurtulacağız… İnanmış Yahudiler bile İsrail’den kurtulacak inşallah…
Mete Han, dünyaya kafa tutmak için ordusunu kurarken şöyle bir yol izledi: “Islık Çalan Oku buldum” dedi. Askerleri meydana toplayıp en değerli atına nişan aldı ve askerlerine atı vurmasını söyledi. Askerler en değerli atı öldürmekten korkup oklarını atmadılar ve Mete Han onların hepsini öldürdü. Sonra Islık Çalan Okunu başka askerlerle karısına çevirip nişan aldı. Onun karısına ok atamayan askerleri de öldürdü… Son olarak okunu babasına çevirip “Oklarınızı babama nişan alıp fırlatın” dedi. Bütün askerler oklarını babasına fırlattı… İşte o askerlerle yola çıktı Mete Han…
Gazze Gazilerimiz de o yola yüzme bilmeden, çocuklarını, eşlerini, babalarını geride bırakıp ıslık çalarak bindiler gemiye ve türkü olup, marş olup döndüler buraya… Hem nota verip hem de akort yaptılar yani… Bize tekrar Müslüman Hunlu olmayı öğretenlerden Allah razı olsun…
Sahabe, peygamber efendimize bağlılıklarını belirtmek için “Anam, babam sana kurban olsun ya Muhammet” derlerdi… Islık çalan ok atmayı biliyorlarmış demek ki… Bizler her şeye “Bu benim savaşım değil” diyerek bahane buluyoruz. Dünyanın öbür ucunda bir Müslüman’ın burnu kanarsa onların savaşı bizim savaşımız olur… Artık “Kurban” deyince yalnızca sığır geliyor aklımıza… Kurban; ondan ayrılması zor olan şey demektir… Mesela benim kurbanım sigara olmalıdır biliyorum ve bunun için dua istiyorum sizlerden…
Ümmet homojen oldu… Mezheplerin yerini uzmanlaşma, kurumsallaşma, ekonomik ve diploma ayrımcılığı aldı. Sahabe karışıktı. Cahille aydın, zenginle fakir, beyazla zenci, bir arada oturabiliyorlardı. Şimdi şu halimize bakın: Jip’i olan Müslüman Jip’i olanla, Doktor Müslüman Eczacı Müslümanla, âlim Müslüman âlim Müslümanla, cahil cahille oturabiliyor… Yazık bize… Kimse ikinci bir yaşam tarzı bilmiyor… Sınıf farkını aradan kaldıran İslam’ın ümmeti dünyanın en acımasız kast örgütünü kurdular. Aramızdan bir Müslüman üç kuruş bulamadığı için sokakta kalıyor ama ona yardım edemiyoruz, çünkü bizde de üç kuruş yok… Bir böcek gibi düştüğümüz yerden kalkamıyoruz. Zengin değiliz, zengin Müslümanlar tanımıyoruz, onlar bize telefon numaralarını vermiyor, aynı mahallede oturmuyorlar… Aynı Allah’a inanan teslim olan Müslümanlar birbirlerine cüzdanlarını, kasalarını teslim etmiyorlar… O gemide doktorla okumamış, zenginle fakir, beyazla siyah yan yanaydı. Otuz senelik köşe yazarı GAZİ HAKAN ALBAYRAK ile hayatında gazete okumamış ama inanmış Müslümanlar bir arada zulme karşı savaştılar.
Bir zengine derdimizi anlatıp gözyaşı döküyoruz ve o yavşak zengin Müslüman bize dua edeceğini söylüyor… Lan Karun, senden dua değil para istiyoruz. Senin duana değil cüzdanına muhtacız. Hem para vermiyorsun hem de duasıyla varlığını idame ettiren fukara insanın elinden silahını alıyorsun. Sizin gibi şerefsiz, göbekli zengin Müslümanlar yüzünden ortalık cömert ama fakir Müslüman doldu. Ben, pinti bir fukara Müslüman görmedim, utanmıyor musunuz, siz de insanlık yok mu, niçin bizim onurumuzla oynuyorsunuz?
Hz. Ebubekir dine girerken memleketin en zengin insanıydı. Kelime-i Şahadet getirdikten sonra malını mülkünü infak etti… Öyle ki giysisi olmadığı için bazen Cuma namazına gidemiyordu. Gemiye binen kardeşlerimin çoğunun telefonunda kontör yoktu inanır mısınız? Kontörsüz, yüzme bilmeyen erkekler, dünyanın en kuduruk devletine karşı kuru soğanla “Otoriteye danışmadan” cihada gittiler, bu erkeklerin cenk hikâyelerini dinledikten sonra halen eşlerinizle yatabilecek misiniz çok merak ediyorum?
Zengin olmak suç değildir lakin zengin olarak ölmek şerefsizliktir… Hangi biriniz mübarek çocuklar yetiştirdi ki miras bırakıyorsunuz? Bıraktığınız miraslarla küpeli oğlanlarınız bol bol günah işleyip cehennem ateşinizi körükleyecekler, kafanız çalışmıyor mu? Zibidi, münafık, fasık, günahkâr çocuklarınıza miras bırakıp cehennemde yanacağınıza hayattayken nur yüzlü, ibadetlerini eksiksiz yapan fukara insanlara, dullara, yetimlere, esirlere infak edip kendinize cennette köşkler yapın beyinsiz domuzlar, aşağılık herifler…
Kırk cümle kuruyorsunuz bir tanesinde “Allah” lafsı geçmiyor. Cümlelerinizin, nefeslerinizin bile zekâtını vermiyorsunuz… Vicdanınızı anlatmayın bize… Dünya üstünde fakirlikten bayılan Müslümanlar var. Nerede sizin cüzdanlarınız? Cennete gitmeniz bu kadar kolayken neden inat ediyorsunuz. Bakın, paranızla cennete gideceksiniz, beyinsiz inekler, bu aptallık daha ne kadar sürecek?
Devamı...
http://www.ozgundurus.com/Haber/Guncel/07062010/Bulent-Akyurek-Siyonist-saldiriyi-yazdi.php