ak_mavish
12-31-2007, 21:49
2007-2008 MUTLU YILLAR
NASIL YAPMALI
Artık yeter!
Yeni yılda yeni bir Türkiye, yeni bir Dünya istiyoruz.
Türkiye'nin bir lokma, bir hırka bile bulamayan, bunun için dilenen, sokaklarda, devlet yurtlarında her türlü tacize uğrayan sahipsiz, çaresiz çocukları adına soruyorum.
Bu yağma, bu yalan düzen bitmeyecek mi?
İlacı olmayan hastalar adına, soyulan rızkı midesinden çalınan, sessiz çoğunluğun adına soruyorum. Yaşam ve insanlık onuru reddedilenler, dini ve insani duyguları sömürülenler, korumasız, örgütsüz, kölelik içinde çaresiz bırakılanlar, her türlü taciz ve tavize maruz bırakılan kadınlar, gençler, çalışanlar, işçiler, köylüler, işsizler, emekliler adına soruyorum:
Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni daha ne kadar sürecek?
Türk halkı daha ne kadar borçlandırılıp,geleceği çocuklarının hayallerinden bile çalınarak, bu miskin meskenet, bağnaz, yobaz siyaset ile yönetilecek?
Soruyorum, Türkiye de, terörü yaratanların bitireceği yalanını,emperyalizmin, çocuklarımızı şehit etme rahatlığını, daha ne kadar Türkiye'ye bir çözüm gibi yutturmak isteyenleri dinleyeceğiz?
Soruyorum, daha ne kadar varlığımızı oluşturan topraklarımızın, ekonomik araçlarımızın, beynimizin satılmasına insanlarımızın göç etmesine, kendimize yabancı hale getirilmemize,yeni köleci sistemin ağalarının bizi sömürmesine seyirci kalacağız.
Bazı ülkelerin denizi ve kıyısı,tarihi eserleri vardır, bazılarının yoktur. Bazılarının enerji kaynakları vardır, bazılarının yoktur. Bazılarının suyu, gıda üretimi için bereketli toprakları vardır, bazılarının yoktur. Bazılarında dünyayı hava kirliliğinden dolayı nefes bile alınmasını engelleyecek derecede etkileyecek teknoloji, makine ve fabrika varken, bazılarında ancak günlük ekmek parasının kazanılabildiği cılız kollar vardır. Kısaca, bazı ülkelerin zengin kaynakları varken, bazılarının hiçbir şeyi yoktur. Onların kaderi nedir? Açlıktan ölmek mi? Ebediyen yoksul olmak mı?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi edediyen yoksul olmak mı?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi çocuklarının hep ölmesi mi?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi hep yolsuzluk mu?
Bu olamaz!
Bunu kabul ettmek mümkün değildir!
Türkiye her şeyi varken, suyu, ekmeği, toprağı, insanı, enerjisi,tarihi, denizi, kıyısı, kültürü varken, fabrikası varken bu kıtlığın, yok oluşa doğru sürüklenişin, bölünme ,parçalanmaya doğru gidişin önünde yıkılmaz bir irade olarak duramayacak mı?
O halde biz neredeyiz?
Biz kimiz?
Türkler kendi kaderlerine müdahale etmeyecekler mi?
Bizim aydınlığımız, kültürümüz, uygarlığımız nerede kaldı?
Vicdanımızı da mı satın aldılar?
Soruyorum vatan, namus ve ahde vefayı savunmayacak mıyız?
Köleliği, sömürüyü, yolsuzluğu, yoksulluğu söküp atmayacak mıyız bu topraklardan?
Artık yeter!
Sözlerin bittiği noktadayız. Sözler yeter! İcraata ihtiyacımız var! Koşmak geleceği kucaklamak Atatürkün aydınlanmacı devriminin ilkelerini yaşama geçirmek zorundayız.
Somut eylemlere ihtiyacımız var!
Kimsenin başına geleni anlamadığı,yalanlar üzerine kurulu yeni bir uluslararası ekonomik düzen hakkında konuşmak da yeter!
Hani enflasyon düşmüştü... Hedefi bile tuturamadılar...
Hani faizler inmişti... Korkudan faize dokunamıyorlar...
Hani AB'ye girmiştik... Yalanları yüzlerinde bir tokat gibi patladı...
Hani bütçe açığı yoktu... Bütçenin dertte biri kadar açık var...
Hani dış ticaret açığı azalıyordu...Yıl sonunu 50 milyar dolar ile kapatacaklar...
Hani asgari ücretten vergi alınmayacaktı...Utanç verici bir durumdalar...
Hani büyüme inanılmazdı ve düşmeyecekti...Büyüme durdu eksiye gidiyor.
Hani İMF gidecekti...Yeni anlaşma mektubu imzalanıyor.
Hani dış borçlar ödenmişti... Türkiye'nin dış borcu 230 milyar dolar oldu iç borç ise 224 milyar dolar.
Yalan yalan yalan...Yalancılar.
Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni yeter!
Din bezirganlarının, insanı ve değerlerini sömüren emperyalistlerin ve komprador beslemelerinin düzeni yeter!
Sözün bittiği yerdeyiz, yakınma artık yeter!
Türkiye'de artık bir devrim gereklidir. Hukukun üstünlüğünü, adaleti, eşitliği, demokrasiyi, kardeşliği, insan haklarını, ekonomik ve sosyal demokrasiyi, halkçılığı, yaşanır kılacak bir devrim.
Soruyorum: Bugünkü adaletsizliklere ve eşitsizliklere barışçı yollardan ve akıllı bir şekilde son vermezsek, geleceğin felaket olacağı konusunda şüphesi olan var mı?
Yok yok yok...
Uluslararası ya da ulusal yaşamımızda, silah sesleri, tehditkâr üsluplar son bulmalıdır.Faşizm son bulmalıdır. Dünyanın sorunlarının ezerek sömürerek haledilebileceğini sananlar, Türkiye'de korkunun krallığıyla hüküm sürmeye çalışanlar artık anlamak zorundalar, işleri bitmiştir.Artık onların dönemi kapanacaktır.Yalanlarına Türk halkını alet edemeyeceklerdir. Korkutmalarına halkımız , kurumlarımız, gereken yanıtı verecektir.
Bombalar açları, hastaları ve okur-yazar olanları,olmayanları öldürebilir, ama açlığı, hastalıkları ve cehaleti öldüremez. Irak'da yaşadık hepsini, yaşıyoruz. Zulümle, zalimler eliyle demokrasi gelmez. Diyalektik gerçek yanlış başlayan iş doğru bitmez. Faşizmin baskıları pisliklerini halı altında saklayabilir ama gerçeği ve gidilecek ,ulaşılacak mutlu günleri engelleyemez.
Başkaldırımızı, yarınları kucaklama isteğimizi, demokrasi, hukuk ve eşitlik, kardeşlik ,adalet isteğimizi, faşizme karşı durma, karşı çıkma hakkımızı barış isteğimizi, savunmamızı hiç bir güç yok edemez.
Unutmasınlar kendi hesapları ne olursa olsun, başka bir hesap daha vardır. Unutmasınlar, bu toprakların çocukları padişahlarına bile, "Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var" demesini bilirler.Unutmasınlar bu ülkenin insanları ilk ulusal kurtuluş savaşını emperyalizme karşı vermiş ve kazanmışlardır. Yine kazanacaklardır.
Bazıları, iftar çadırı kursun, sefalet yardımı yapsın diye biz neden yoksul olalım sömürülelim?
Bazıları daha çok çok kazansın diye neden işsiz kalalım?
Adaletle paylaşalım. Zenginliklerini adaletle yaşayan bir toplum kuralım. Çocuklar babaları, anneleri zengin olduğu için iyi, sağlıklı ve uzun ömürlü,babaları anneleri fakir oldukları için kötü,sağlıksız,kısa ömürlü olmasın.Herkese iş herkese aş,herkese adalet ve herkese eşitlik sağlayalım. Hukuku üstün kılalım.Her türlü sömürüyü yok edelim.
Soruyorum bunlara hayır diyenleri çöpe atma zamanı gelmedi mi?
Geldi.
Artık hep beraber koşma zamanı geldi.
Bizkaçkişiyiz hareketi artık sokaklarda, üniversitelerde her yerde evlerde, köylerde gerçeği herkese anlatmakla yükümlüdür. Şimdi dernekler kuracağız. Yeni yılda derneklerimizle faaliyetlerimize başlayacağız.Sonra siyaseti değiştireceğiz. Baharda çoşup, bu ülkenin kurak siyasetini yeniden canlandıracağız. Çoğalacağız, o kadar çok olacağız ki dünya için bir umut haline geleceğiz.Tarih bize bunu emrediyor ve bizim sorumluluğumuz budur. Biz barışın ve adaletin bayrağı olacağız.
Bizkaçkişiyiz hareketi 13 Eylül'de çıktığı örgütlenme yolculuğunda bugün 1milyon 200 bin gerçek kişiye ulaşmıştır.Artık bizim için olaylara seyirci kalmak söz konusu değildir. Yeni bir Türkiye'nin kurulması gerektiğini biliyoruz. Yeni bir Türkiye kuracağız.
Türkiye'yi bulunduğu çamurun içinden tutup çıkartmak zorundayız.
Türkiye'den başlayarak insanlığa yeni bir umudun varlığını göstermek zorundayız. Bunun için yılmadan yorulmadan çalışmalıyız.
Haydi artık gün bizim günümüz.
Ben,Tuncay Özkan, bir Türk yurtseveriyim.Ulusalcıyım. Ne zaman gerekse, hiç kimseden hiçbir şey istemeden, hiçbir şey talep etmeden, kimseyi kullanmadan ulusumun kurtuluşu için hayatımı veririm.Kendimi bu yola adarım. Ve bu yalnızca benim de düşüncem değildir. Bunu da çok iyi bilmekteyim. Biz çookk kişiyiz çok iyi bilmekteyim.Artık ezilen sömrülen Türkiye ve Dünya için, insanlık için ayağa kalmanın, bu gidişe dur demenin zamanıdır.
Artık bizkaçkişiyiz diye Türkiye'ye değil dünyaya sormanın zamanı gelmiştir!
2008 bunun yılı olacaktır...
Mutlu yıllar Türkiye, mutlu yıllar Dünya, mutlu yıllar dostlarım...
Tuncay ÖZKAN
NASIL YAPMALI
Artık yeter!
Yeni yılda yeni bir Türkiye, yeni bir Dünya istiyoruz.
Türkiye'nin bir lokma, bir hırka bile bulamayan, bunun için dilenen, sokaklarda, devlet yurtlarında her türlü tacize uğrayan sahipsiz, çaresiz çocukları adına soruyorum.
Bu yağma, bu yalan düzen bitmeyecek mi?
İlacı olmayan hastalar adına, soyulan rızkı midesinden çalınan, sessiz çoğunluğun adına soruyorum. Yaşam ve insanlık onuru reddedilenler, dini ve insani duyguları sömürülenler, korumasız, örgütsüz, kölelik içinde çaresiz bırakılanlar, her türlü taciz ve tavize maruz bırakılan kadınlar, gençler, çalışanlar, işçiler, köylüler, işsizler, emekliler adına soruyorum:
Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni daha ne kadar sürecek?
Türk halkı daha ne kadar borçlandırılıp,geleceği çocuklarının hayallerinden bile çalınarak, bu miskin meskenet, bağnaz, yobaz siyaset ile yönetilecek?
Soruyorum, Türkiye de, terörü yaratanların bitireceği yalanını,emperyalizmin, çocuklarımızı şehit etme rahatlığını, daha ne kadar Türkiye'ye bir çözüm gibi yutturmak isteyenleri dinleyeceğiz?
Soruyorum, daha ne kadar varlığımızı oluşturan topraklarımızın, ekonomik araçlarımızın, beynimizin satılmasına insanlarımızın göç etmesine, kendimize yabancı hale getirilmemize,yeni köleci sistemin ağalarının bizi sömürmesine seyirci kalacağız.
Bazı ülkelerin denizi ve kıyısı,tarihi eserleri vardır, bazılarının yoktur. Bazılarının enerji kaynakları vardır, bazılarının yoktur. Bazılarının suyu, gıda üretimi için bereketli toprakları vardır, bazılarının yoktur. Bazılarında dünyayı hava kirliliğinden dolayı nefes bile alınmasını engelleyecek derecede etkileyecek teknoloji, makine ve fabrika varken, bazılarında ancak günlük ekmek parasının kazanılabildiği cılız kollar vardır. Kısaca, bazı ülkelerin zengin kaynakları varken, bazılarının hiçbir şeyi yoktur. Onların kaderi nedir? Açlıktan ölmek mi? Ebediyen yoksul olmak mı?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi edediyen yoksul olmak mı?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi çocuklarının hep ölmesi mi?
Soruyorum Türkiye'nin kaderi hep yolsuzluk mu?
Bu olamaz!
Bunu kabul ettmek mümkün değildir!
Türkiye her şeyi varken, suyu, ekmeği, toprağı, insanı, enerjisi,tarihi, denizi, kıyısı, kültürü varken, fabrikası varken bu kıtlığın, yok oluşa doğru sürüklenişin, bölünme ,parçalanmaya doğru gidişin önünde yıkılmaz bir irade olarak duramayacak mı?
O halde biz neredeyiz?
Biz kimiz?
Türkler kendi kaderlerine müdahale etmeyecekler mi?
Bizim aydınlığımız, kültürümüz, uygarlığımız nerede kaldı?
Vicdanımızı da mı satın aldılar?
Soruyorum vatan, namus ve ahde vefayı savunmayacak mıyız?
Köleliği, sömürüyü, yolsuzluğu, yoksulluğu söküp atmayacak mıyız bu topraklardan?
Artık yeter!
Sözlerin bittiği noktadayız. Sözler yeter! İcraata ihtiyacımız var! Koşmak geleceği kucaklamak Atatürkün aydınlanmacı devriminin ilkelerini yaşama geçirmek zorundayız.
Somut eylemlere ihtiyacımız var!
Kimsenin başına geleni anlamadığı,yalanlar üzerine kurulu yeni bir uluslararası ekonomik düzen hakkında konuşmak da yeter!
Hani enflasyon düşmüştü... Hedefi bile tuturamadılar...
Hani faizler inmişti... Korkudan faize dokunamıyorlar...
Hani AB'ye girmiştik... Yalanları yüzlerinde bir tokat gibi patladı...
Hani bütçe açığı yoktu... Bütçenin dertte biri kadar açık var...
Hani dış ticaret açığı azalıyordu...Yıl sonunu 50 milyar dolar ile kapatacaklar...
Hani asgari ücretten vergi alınmayacaktı...Utanç verici bir durumdalar...
Hani büyüme inanılmazdı ve düşmeyecekti...Büyüme durdu eksiye gidiyor.
Hani İMF gidecekti...Yeni anlaşma mektubu imzalanıyor.
Hani dış borçlar ödenmişti... Türkiye'nin dış borcu 230 milyar dolar oldu iç borç ise 224 milyar dolar.
Yalan yalan yalan...Yalancılar.
Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni yeter!
Din bezirganlarının, insanı ve değerlerini sömüren emperyalistlerin ve komprador beslemelerinin düzeni yeter!
Sözün bittiği yerdeyiz, yakınma artık yeter!
Türkiye'de artık bir devrim gereklidir. Hukukun üstünlüğünü, adaleti, eşitliği, demokrasiyi, kardeşliği, insan haklarını, ekonomik ve sosyal demokrasiyi, halkçılığı, yaşanır kılacak bir devrim.
Soruyorum: Bugünkü adaletsizliklere ve eşitsizliklere barışçı yollardan ve akıllı bir şekilde son vermezsek, geleceğin felaket olacağı konusunda şüphesi olan var mı?
Yok yok yok...
Uluslararası ya da ulusal yaşamımızda, silah sesleri, tehditkâr üsluplar son bulmalıdır.Faşizm son bulmalıdır. Dünyanın sorunlarının ezerek sömürerek haledilebileceğini sananlar, Türkiye'de korkunun krallığıyla hüküm sürmeye çalışanlar artık anlamak zorundalar, işleri bitmiştir.Artık onların dönemi kapanacaktır.Yalanlarına Türk halkını alet edemeyeceklerdir. Korkutmalarına halkımız , kurumlarımız, gereken yanıtı verecektir.
Bombalar açları, hastaları ve okur-yazar olanları,olmayanları öldürebilir, ama açlığı, hastalıkları ve cehaleti öldüremez. Irak'da yaşadık hepsini, yaşıyoruz. Zulümle, zalimler eliyle demokrasi gelmez. Diyalektik gerçek yanlış başlayan iş doğru bitmez. Faşizmin baskıları pisliklerini halı altında saklayabilir ama gerçeği ve gidilecek ,ulaşılacak mutlu günleri engelleyemez.
Başkaldırımızı, yarınları kucaklama isteğimizi, demokrasi, hukuk ve eşitlik, kardeşlik ,adalet isteğimizi, faşizme karşı durma, karşı çıkma hakkımızı barış isteğimizi, savunmamızı hiç bir güç yok edemez.
Unutmasınlar kendi hesapları ne olursa olsun, başka bir hesap daha vardır. Unutmasınlar, bu toprakların çocukları padişahlarına bile, "Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var" demesini bilirler.Unutmasınlar bu ülkenin insanları ilk ulusal kurtuluş savaşını emperyalizme karşı vermiş ve kazanmışlardır. Yine kazanacaklardır.
Bazıları, iftar çadırı kursun, sefalet yardımı yapsın diye biz neden yoksul olalım sömürülelim?
Bazıları daha çok çok kazansın diye neden işsiz kalalım?
Adaletle paylaşalım. Zenginliklerini adaletle yaşayan bir toplum kuralım. Çocuklar babaları, anneleri zengin olduğu için iyi, sağlıklı ve uzun ömürlü,babaları anneleri fakir oldukları için kötü,sağlıksız,kısa ömürlü olmasın.Herkese iş herkese aş,herkese adalet ve herkese eşitlik sağlayalım. Hukuku üstün kılalım.Her türlü sömürüyü yok edelim.
Soruyorum bunlara hayır diyenleri çöpe atma zamanı gelmedi mi?
Geldi.
Artık hep beraber koşma zamanı geldi.
Bizkaçkişiyiz hareketi artık sokaklarda, üniversitelerde her yerde evlerde, köylerde gerçeği herkese anlatmakla yükümlüdür. Şimdi dernekler kuracağız. Yeni yılda derneklerimizle faaliyetlerimize başlayacağız.Sonra siyaseti değiştireceğiz. Baharda çoşup, bu ülkenin kurak siyasetini yeniden canlandıracağız. Çoğalacağız, o kadar çok olacağız ki dünya için bir umut haline geleceğiz.Tarih bize bunu emrediyor ve bizim sorumluluğumuz budur. Biz barışın ve adaletin bayrağı olacağız.
Bizkaçkişiyiz hareketi 13 Eylül'de çıktığı örgütlenme yolculuğunda bugün 1milyon 200 bin gerçek kişiye ulaşmıştır.Artık bizim için olaylara seyirci kalmak söz konusu değildir. Yeni bir Türkiye'nin kurulması gerektiğini biliyoruz. Yeni bir Türkiye kuracağız.
Türkiye'yi bulunduğu çamurun içinden tutup çıkartmak zorundayız.
Türkiye'den başlayarak insanlığa yeni bir umudun varlığını göstermek zorundayız. Bunun için yılmadan yorulmadan çalışmalıyız.
Haydi artık gün bizim günümüz.
Ben,Tuncay Özkan, bir Türk yurtseveriyim.Ulusalcıyım. Ne zaman gerekse, hiç kimseden hiçbir şey istemeden, hiçbir şey talep etmeden, kimseyi kullanmadan ulusumun kurtuluşu için hayatımı veririm.Kendimi bu yola adarım. Ve bu yalnızca benim de düşüncem değildir. Bunu da çok iyi bilmekteyim. Biz çookk kişiyiz çok iyi bilmekteyim.Artık ezilen sömrülen Türkiye ve Dünya için, insanlık için ayağa kalmanın, bu gidişe dur demenin zamanıdır.
Artık bizkaçkişiyiz diye Türkiye'ye değil dünyaya sormanın zamanı gelmiştir!
2008 bunun yılı olacaktır...
Mutlu yıllar Türkiye, mutlu yıllar Dünya, mutlu yıllar dostlarım...
Tuncay ÖZKAN